Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/701 E. 2023/799 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/701
KARAR NO : 2023/799
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/08/2020
KARAR TARİHİ : 12/10/2023
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının yedek parça alım-satım işi ile uğraştığını, davalı şirketin davacıdan 30/12/2019 tarihinde bir takım parçalar satın aldığını, kendisine bu ürünlerin teslim edildiğini, davalıya 30/12/2019 tarih 7.231,63 TL tutarında fatura düzenlendiğini, bu faturanın davalıya iadeli taahhütlü olarak gönderildiğini, ürünlerin teslimi ve araca montajı … işletme unvanı ile çalışan …’a ait Zeybek Mah. Zeybek 3. Cad. No: 20 Efeler Aydın adresinde mukim iş yerinde gerçekleştirildiğini, montaj işleminden dolayı davalıya 2.500 TL tutarında bir fatura düzenlendiğini, davalının ödeyeceğini söylediğini ancak ödemenin yapılmadığını, müvekkil tarafından düzenlenen fatura, davalı tarafa 10/01/2020 tarihinde tebliğ edildiğini, alacağın tahsili amacıyla 12/02/2020 tarihinde Aydın İcra Müdürlüğü’nde … Esas sayılı icra takibi başlatıldığını, borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiğini, burçlunun 21/02/2020 tarihinde borca ve yetkiye itiraz ettiğini, 24/02/2020 tarihinde takibin yetki yönünden durdurulmasına karar verildiğini, Dosyanın Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’ne gönderildiğini ve … Esas sayılı dosya numarasını aldığını, ödeme emri gönderildiğini borçlu şirketin yeniden borca itiraz ettiğini ve 07/03/2020 tarihinde icra takibinin durdurulmasına karar verildiğini, bu nedenlerle borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, borçlunun takip konusu borcu ödeme emrinde belirtilen reeskont avans faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
KANITLAR: -14/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
1-)Davacının kendisinin Meslek Odası olarak … Odasına kaydının bulunduğu, diğer ortağı …’ın ise Ticaret Odası Üyeliğinin bulunduğu
2-) Vergi dairesi kayıtlarına göre ; 213 sayılı VUK’nun 177’ncı maddesine göre Gerçek Usul Vergi Mükellefi olarak ,Bilanço Usulune göre defter tutmakta olduğu,ve kazancının esnaf sınırının üstünde olduğu, … Adi Ortaklığı olarak 213 sayılı VUK’nun 176’ncı maddesine göre de defter tutma bakımından 1.sınıf Tüccarlardan sayıldığı, bu nedenle davacının TACİR olarak kabul edilebileceği,
3-)Davacının takip tarihi itibarıyle talep edebileceği alacağının tacir olması nedeniyle Yıllık % 13.75 Ticari Temerrüt Faizi uygulanarak Toplam: 7.713,82 TL olarak hesaplanmış olup takdirin mahkemeye ait olduğunu bildirmiştir.
-11/07/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
Davalıya Ait Ba Formunun İncelenmesi
Kemalpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından sayın mahkemeye gönderilen 27.03.2023 tarihli yazı ekinde bulunan davalıya ait 2019 yılı Ba Formu üzerinde yapılan incelemede davalının takibe konu faturayı beyan etmediği tespit edilmiştir.
SONUÇ
Sayın Mahkemenizin verdiği talimat doğrultusunda; Dosya kapsamında yapılan inceleme ve Raporun “İnceleme Ve Değerlendirmeler” bölümünde yapılan açıklamalar doğrultusunda; Dosyada Bulunan 15.04.2022 Havale Tarihli bilirkişi Raporununa İncelenmesinde;
* Davacıya ait 2019 dönemi ticari defterlerinin VUK 220.ve 221. Maddeleri ile 6102 sayılı TIK 64.maddelerine göre açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında yapıldığı,
« Davalı tarafa düzenlenen 30.12.2019 tarih ve 7.231,63 TL tutarındaki alacak faturasının yevmiye defterinde kayıtlı olduğu ve ilgili dönem Ba formu ile beyan edildiği,
« Davacının 213 sayılı VUK 176.maddesine göre defter tutma bakımından 1.sınıf tüccarlardan sayıldığı ve davacının Tacir olarak kabul edilebileceği,
* Davacının Tacir olması nedeniyle Yıllık %13,75 ticari temerrüt faizi uygulanabileceği faizin 482,19 TL olarak hesaplandığı,
* Takip tarihi itibariyle toplam 7.713,82 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, Davalıya Ait Ba Formunun İncelenmesinde;
* Kemalpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından sayın mahkemeye gönderilen 27.03.2023 tarihli yazı ekinde bulunan davalıya ait 2019 yılı Ba Formu üzerinde yapılan incelemede davalının takibe konu faturayı Ba Formu ile beyan etmediği, 14.12.2021 tarihli duruşmada davalı şirket yetkilisinin ifadesinde, aracı satın aldıktan sonra davaya konu işlemin yaptırıldığının açık olduğu, dolayısıyla fatura içeriğine ilişkin teslimin davalının sahibi olduğu araca yapıldığı,
Sonuç olarak; Davalının takibe konu 30.12.2019 tarih ve 7.231,63 TL tutarındaki faturayı Ba formu ile beyan etmediği, ancak davacının düzenlediği faturaya ilişkin mal/hizmet tesliminin davalının aracı satın almasından sonra aracın sahibi iken yaptırıldığı, davacının 2019 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin ilgili mevzuat gereği süresinde yaptırıldığı, Takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 7.231,63 TL alacağının bulunduğu, takipte işlemiş faiz talebinin olmadığı, takip tarihinden itibaren % 13,75 oranında faiz talebinin olduğu, dosyada bulunan bilirkişi raporunda işlemiş faiz hesaplandığı, raporun bu yönüyle hatalı olduğu tespit edilmiştir.
-Kemalpaşa vergi dairesine yazılan yazıya cevap verilmiştir.
-Kemalpaşa İcra Dairesine yazılan yazıya cevap verilmiştir.
-Güzelhisar Vergi Dairesine yazılan yazıya cevap verilmiştir.
GEREKÇE :
Dava; Alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Öncelikle taraflar arasında hukuki ilişki olup olmadığı, varsa hukuki ilişkinin niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeble de davacı ve davalının ileri sürmüş olduğu iddialar, vakıalar ve bunları ispat edip etmedikleri ve ispat yükünün kimde olduğu hususuna değinmekte yarar vardır.
HMK 190. maddesi “”İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” hükmü mevcuttur.
İleri sürülen bir önermenin doğruluğu hususunda kanaat oluşturmak için bir nedenselliğin ortaya konulması olarak tanımlanabilen ispat, yargılama hukuku açısından dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir.
İspatın konusu olan vakıalar, hukuk açısından doğrudan önem taşıyan veya dolaylı olarak önem taşıyan vakıalar olarak ayrılabilir. Hukuk açısından doğrudan önem taşıyan olaylar; hukuken hakların ve hukuksal ilişkilerin doğumu, değişmesi, işlemez duruma gelmesi, doğumunun engellenmesi veya doğduktan sonra düşmesine yol açan olaylardır. Hukuk açısından dolayısıyla önem taşıyan ve “emareler (belirtiler) ” olarak da tanımlanan olaylar ise; hak ve hukuksal ilişkilerde yukarıda belirtilen durumların meydana gelmiş olduğu, kendilerinden olağan yaşam deneyimleri kuralları uyarınca anlaşılabilen, bir başka deyişle bir eylemsel karine bağının kurulmasına olanak veren olaylardır. Emareler, ancak hâkimin delilleri serbestçe değerlendirme (takdir) serbestisinin bulunduğu (HMK madde 198), bu serbestinin özel kurallar ile sınırlanmamış olduğu (HMK madde 200 ve 201 gibi) durumlarda ispat konusu olabilir.( Bilge Umar; (1980), İspat Yükü, (2. Baskı), Büyükçekmece, Kazancı Matbaacılık Sanayi. sf. 19.)
İspatın, doğrudan delil göstererek ispat ve dolaylı ispat olarak ayrıma tabi tutulup, dolaylı ispatın emareler ile ispat olarak değerlendirildiği, bu kapsamda emareyi bir delil vasıtası olarak değil, ispata yardımcı, kanuni maddi unsura uymayan yabancı vakıalar olarak nitelendirildiği de görülmektedir.( M. Kamil Yıldırım; (1990), Medeni Usul Hukukunda Delillerin Değerlendirilmesi, İstanbul, Kazancı Kitap Ticaret. sf. 120, 121.)
İspat yükü belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinin anlaşılamaması, yani olayın ispatsız kalması yüzünden hâkimin aleyhte bir kararıyla karşılaşma tehlikesidir. Bu tanımda asıl davayı kaybetmek tehlikesinden değil, hâkimin aleyhte bir kararı ile karşılaşma tehlikesinden bahsedilmesi dikkate değerdir. Zira yalnızca davanın asıl konusu bakımından değil, aynı zamanda bir ön sorun veya bir ara sorun hakkında da iki tarafın birbirine zıt olarak ileri sürdükleri olayların hiçbirinin ispat edilememesi olasılığı vardır. Bu durunda hâkimin yapacağı iş söz konusu sorun bakımından ispat yükünü taşıyan tarafın, o sorunda ileri sürdüğü istemi reddetmek olacaktır.(Umar; İspat Yükü, sf. 3)
İspat yükü taraflar için bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Bilâkis kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; meselâ, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir.(Kuru; Arslan; Yılmaz; sf. 370.)

Davacı tarafın ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede “Davacının takip tarihi itibarıyle talep edebileceği alacağının tacir olması nedeniyle Yıllık % 13.75 Ticari Temerrüt Faizi uygulanarak Toplam: 7.713,82 TL olarak hesaplanmış olduğu” tespit edilmiştir.
Davalı Ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede”Davalının takibe konu 30.12.2019 tarih ve 7.231,63 TL tutarındaki faturayı Ba formu ile beyan etmediği, ancak davacının düzenlediği faturaya ilişkin mal/hizmet tesliminin davalının aracı satın almasından sonra aracın sahibi iken yaptırıldığı, davacının 2019 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin ilgili mevzuat gereği süresinde yaptırıldığı, Takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 7.231,63 TL alacağının bulunduğu, takipte işlemiş faiz talebinin olmadığı” tespit edilmiştir.
HMK.’nın 222/1. fıkrası uyarınca taraf defterlerinin incelenmesinin kabul edildiği, kesin süre içinde ticari defter ve kayıtların ibraz edilmemesi veya bulunduğu yerin bildirilmemesi ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz edilmeme hakkında kabul edilebilir bir mazeret gösterilmediği takdirde, söz konusu ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanılmaktan vazgeçmiş sayılacağının, karşı tarafın ticari defter ve kayıtlarını sunması halinde, 28/07/2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sy. yasanın 23. maddesi ile değişik HMK.’nın 222/3. fıkrası uyarınca karşı tarafın HMK.’nın 222/2. fıkrasına uygun olarak tutulmuş ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edileceğinin, defterinin sunulmasına yönelik usulüne uygun ihtar yapılmasına rağmen davalı defterlerinin dosyaya sunulmadığı, davalı tarafın ticari defterlerini dosyaya sunmaması durumunda davacının usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerinin lehine delil olarak kabul edilebileceği, davacının düzenlediği faturaya ilişkin mal/hizmet tesliminin davalının aracı satın almasından sonra aracın sahibi iken yaptırıldığı, davacının ticari ilişkiyi ispat ettiği hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde itirazın iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiştir.
2004 sayılı İİK’nun 67/2. Fıkrasına göre ;bir davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
Kanuni düzenlemeye göre davalı borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilebilmesi için takip tarihi itibari ile itirazında haksız bulunması yeterlidir. Diğer bir anlatımla kötüniyetli olması alacaklı bakımından getirilmiş bir koşuldur. Ancak itirazın haksızlığı tek başına icra inkar tazminatına hükmedilmesine elverişli değildir. Yani bu tazminata hükmedilmesi için takip konusu alacağın belirli, sabit olması, borçlu tarafından bilinmesi veya tayin ve tahkik edilmesinin mümkün nitelikte bulunması, hakimin takdirine bağlı olmaması gerekir. (Yargıtay HGK 13/12/1967 Tarih, 9/1344- 615) Diğer bir anlatımla alacağın likit ve belli olması gerekir.
Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına karar verilmiş aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında davalının 7.231,63 TL asıl alacağa yönelik yapılan itirazının İPTALİNE, takibin takip talebinde belirtilen şartlar altında DEVAMINA,
2-Alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan alacağın %20′ si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 493,99 TL nispi ilam harcından, peşin alınan 123,50 TL harcın düşülmesi ile kalan 370,49‬TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
4-Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca tarafların anlaşamamaları nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL’nin davada haksız çıkan davalıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
5-Davacının yatırmış olduğu 54,40 TL başvurma harcı ve 123,50 TL peşin harç toplamı olan 177,90 TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6-Davacının yapmış olduğu 1.735,10 TL’si tebligat-posta gideri, 1.179,70 TL’si bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.914,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 7.231,63 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yokluğunda, miktar itibariyle KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 12/10/2023
Katip …
e-imzalı
Hakim …
e-imzalı