Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/647 E. 2022/106 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/647
KARAR NO : 2022/106

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 11/11/2020
KARAR TARİHİ : 15/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesi ile özetle; 04/11/2018 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı motosikleti ile seyir halindeyken Buca … Mahallesi, Aydın Hatboyu Caddesi ile …/… Sokak kesişiminde sürücüsünü ve plakasını tespit edemediği aracın kendisine çarpması neticesinde çift taraflı ve yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen trafik kazası sonucunda … plakalı araçta yolcu konumunda bulunan müvekkilinin ağır derecede yaralandığını, kaza sonucunda müvekkilinin İzmir Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi ve İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gördüğünü, davanın safahatında rapor alındığında davacı müvekkilinin maluliyet oranının açığa kavuşacağını, kazaya sebebiyet veren sürücünün tespit edilememesi nedeniyle husumetlerini …’na yöneltmiş bulunduklarını, müvekkilinin belirtilen kazadan kaynaklı geçici ve kalıcı maluliyetinin tespiti ile bu maluliyete tekabül eden maddi zararının davalı sigorta şirketinden tazminini talep ettiklerini, arabuluculuk kurumuna başvurulduğunu, anlaşma sağlanamadığını, tüm dava ve tazminat talep hakları saklı kalmak kaydıyla, yasaca yapılacak tüm indirimlerden sonra; arz ve izah edilen nedenler ve Sayın Mahkemece resen nazara alınacak hususlarla, fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydı ile müvekkili için 100 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı, 100 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200 TL maddi tazminatın başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden kusuru oranında tahsili ile müvekkiline ödenmesine, dava masrafları ve vekalet ücretlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; 6704 Sayılı Kanunda dava açılmadan önce müvekkili kuruma başvuru yapılmasının öngörüldüğünü, bu başvuru yapılmadan dava açılmış olduğundan işbu davanın usulden reddinin gerektiğini, davacı tarafın trafik sigortası genel şartlarında belirtilen evraklar tamamlanmadan yaptığı başvurusunun geçersiz olduğunu, davanın bu sebeple usulden reddinin gerektiğini, davacı yanın kuruma başvuru yazısında kazanın 04.11.2018 tarihinde gerçekleştiğini iddia ettiğinin görüldüğünü, nitekim dava dilekçesinde de aynı tarihi beyan ettiklerini, ancak kuruma başvuru esnasında sunulan sağlık raporlarının 04.11.2017 tarihinde düzenlendiğinin görüldüğünü, bu nedenle kazanın en geç bu tarihte gerçekleşmiş olabileceğini, ikame edilen bu davanın tarihinin ise 11.11.2020 olduğunu, Türk Borçlar Kanunu Madde 72 uyarınca tazminat isteminde bulunan tarafın alacağının, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğradığını, davanın, kazanın üzerinden yaklaşık 3 yıl geçtikten sonra açıldığını, işbu davaya konu tazminat alacaklarının zamanaşımına uğradığını, kazanın gerçekleştiğini iddia eden davacının iddiasını ispatlaması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla kazaya karışan araç belirli olmadığından öncelikle kazaya karışan aracın tespit edilmesi gerektiğini, ardından davacı yanın kazaya karışan aracın sigortaya tabi olup olmadığını ispatlaması gerektiğini, … sorumluluğunun ancak ZMSS yaptırabilecek tescilli bir araç bulunması halinde söz konusu olabileceğini, bu sebeple somut olayda öncelikle kazaya karışan aracın belirlenmesi gerektiğini, araç maliki veya sürücüsü tarafından davacı yana herhangi bir ödeme yapılmışsa bu durumun tespit edilmesini talep ettiklerini, sosyal güvenlik kurumu tarafından davacı yana yapılan herhangi bir ödemenin var olup olmadığının tespiti için sosyal güvenlik kurumuna müzekkere yazılmasını talep ettiklerini, müvekkili kurumun; bakıcı giderleri, tedavi giderleri, çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler, geçici iş göremezlik giderleri, geçici bakıcı giderleri, rapor bedeli, cenaze giderleri, ulaşım, yol ve yemek giderleri vb. gibi her ne ad altında olursa olsun anılan bu giderlerden sorumluluğunun bulunmadığını, davacı yanın dava dilekçesinde kazadan kaynaklı olarak sürekli olarak malul kaldığı yönündeki iddiaların hukuki dayanaktan yoksun soyut iddialar olduğunu, davacı yanın kazadan kaynaklı maluliyetinin oluşup oluşmadığının, oluşmuş ise oranının tespiti için Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliği kapsamında rapor alınması gerektiğini, davacı yanın ise böyle bir raporunun bulunmadığını, talebin muhatabının müvekkili kurum olmadığından işbu davanın husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, işbu davaya konu kazanın ardından kollukça tutulan kaza tespit tutanağının bulunmadığını, kusur oranlarının belirlenmesinin gerektiğini, davayı kabul etmemekle beraber Yerleşik Yargıtay içtihatları gereği müvekkili kurum aleyhine hükmedilen tazminatlara dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmakta olduğunu, arz ve izah edilen ve resen gözetilecek nedenlerle; öncelikle usul yönünden yapmış oldukları itirazların dikkate alınarak davanın usulden reddine, usul yönünden yapmış oldukları itirazların kabul görmemesi durumunda haksız ve mesnetsiz açılan davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
CEVABA CEVAP: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevaba cevap dilekçesi ile özetle; davalı yanın zamanaşımı itirazlarının yersiz olup reddinin gerektiğini, davacı müvekkilinin yazılı başvuru şartını yerine getirdiğini, cevap dilekçesinde kusur raporunun Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınması yönündeki talebinin yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğu gibi hukuki dayanaktan da yoksun olduğunu, davalının geçici iş göremezlik yönünden sorumluluğunun olmadığı yönündeki beyanlarının yersiz olduğunu, Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarihli, 2019/40 Esas, 2020/40 Karar sayılı iptal kararı neticesinde aktüeryal hesaplamaların PMF Yaşam Tablosuna göre yapılması gerektiğinin netlik kazandığını, bu kapsamda yapılacak aktüerya incelemesinin PMF Yaşam Tablosuna göre yapılması gerektiğini, davalı yanın müterafik kusur indirimi uygulanması gerektiği yönündeki taleplerinin reddinin gerektiğini, davalı kurumun faiz başlangıç tarihine itiraz etmesinin yersiz olup itirazlarının reddinin gerektiğini, davalı yan tarafından ileri sürülen tüm itirazların reddini talep ettiklerini beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Hasar Dosyası : … 20/01/2020 tarihli cevabi yazısı içeriğinde; dava konusu kazaya ilişkin davacının 11/03/2020 tarihinde kurumlarına başvurduğu, başvuru üzerine … sayılı hasar dosyası oluşturulduğu ancak kurumlarınca tazminat ödemesi yapılmadığının belirtildiği bildirilmiştir.
SGK : SGK Konak SGM nin 15/01/2021 tarihli yazısı içeriğinden; davacının 04/11/2018 tarihinde geçirdiği trafik kazasının iş kazası mahiyetinde olduğuna, kendisi hakkında iş kazası sigortasından merkezlerince işlem yapıldığına, geçici ve sürekli işgöremezlik ödeneği ödendiğine dair herhangi bir kayda rastlanılmadığının, dolayısıyla iş kazasından rücuya tabi bir gelir bağlanmadığının ve peşin sermaye değeri oluşturmadığı bildirilmiştir.
Soruşturma Dosyası : İzmir C. Başsavcılığının …/… soruşturma sayılı dosyasında süpheli … ve faili meçhul hakkında müşteki …’a karşı Taksirle Bir Kişinin Yaralanmasına Neden Olma suçundan, şikayet süresi olan 6 aylık sürenin geçmesinden sonra müşteki vekilinin şikayetçi olması karşısında, yasal süre içerisinde yapılmış bir şikayet bulunmadığından kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmış, müşteki vekilinin itirazı üzerine İzmir 5. Sulh Ceza Hakimliğince 12/12/2018 tarih …/… D.İş sayılı kararla kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar verilmiş ve İzmir C. Başsavcılığının …/… soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ile şüpheli … hakkında, müştekinin şikayetçi olmaması nedeniyle şikayet yokluğundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ancak evrakın aracı kullanan şüphelinin tespitine kadar zamanaşımı süresince daimi aramaya alınmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Davaya konu kazaya ilişkin kusur oranlarının belirlenmesi amacıyla mahallinde 09/03/2021 tarihinde keşif yapılmış olup, keşif sonrasında bilirkişi makine mühendisi / trafik uzmanı … 15/03/2021 tarihli raporunda; 04.11.2017 tarihinde sürücü … idaresindeki … plakalı motosiklet ile arkasında yolcu konumunda davacı … olduğu halde seyrettiği …/… sokak ile… caddesinin kesiştiği kavşakta plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen araçla yapmış olduğu kaza nedeniyle; yerinde yapılan gözlemler ve dosyada mevcut belgelerin incelenmesi ile iki seçenekli değerlendirme yapıldığını, dava dışı motosiklet sürücüsü …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile arkasında yolcu konumunda Davacı … olduğu halde …/… sokaktan seyirle gelip kendisine yeşil renkli trafik ışığı yanar vaziyette kavşağa girmesi, diğer plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen X aracının kavşağa kırmızı renkli ışıkta girmesi halinde X aracının tespit edilemeyen sürücünün Birinci Derecede Etken Hatalı Davranış Sergilemiş Olduğunu, dava dışı motosiklet sürücüsü …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile arkasında yolcu konumunda Davacı … olduğu halde …/… sokaktan seyirle gelip kendisine kırmızı renkli trafik ışığı yanar vaziyette kavşağa girmesi diğer plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen X aracının kavşağa yeşil renkli ışıkta girmesi halinde … plakalı motosiklet sürücüsü …’ nin Birinci Derecede Etken Hatalı Davranış Sergilemiş Olduğunu, kazanın oluşumuna etken üçüncü kişi ya da kurum bulunmadığını mütalaa etmiştir.
Uluslararası Sözleşme: Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nün 18.11.2021 cevabi yazısında, Suriye, Türkiye’nin taraf olduğu Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi’ne taraf olmadığı, bununla birlikte, Suriye ile Ülkemiz arasında 09.04.2009 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması” imzalandığı, söz konusu Anlaşmanın yürürlüğüne ilişkin olarak Dışişleri Bakanlığı’ndan alınan bilâ tarihli ve 87016113-019.00-2013/205798 sayılı yazıda, Anlaşmanın onaylanma işlemlerinin karşı tarafa bildirilmesinin ardından ilgili maddeleri uyarınca 20.10.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği, Bakanlıklarınca anlaşmaların yürürlüğe giriş tarihlerinin tespitine yönelik olarak 244 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesi çerçevesinde Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkarılması için gerekli sürecin başlatıldığı söz konusu yazıda ayrıca, 244 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan “Bir milletlerarası andlaşma yukardaki fıkrada sözkonusu yürürlük tarihinin tesbitine dair kararnamede belirtilen yürürlüğe giriş tarihinde kanun kuvvetini kazanır.” hükmüne dikkat çekilerek, uygulamada onay süreci tamamlanmış bulunan uluslararası andlaşmaların, iç hukukumuz bakımından yürürlüğe giriş tarihinin tespiti için Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkartılması gerektiği, bu çerçevede, söz konusu Anlaşmanın yürürlüğe giriş tarihinin tespitine yönelik Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkartılması için başlatılan sürecin henüz sonuçlandırılmadığı, Dışişleri Bakanlığı’ndan alınan 17.10.2017 tarihli ve 87016113-400.22.06-2017/12960778 sayılı yazıda ise Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması’nın yürürlüğe giriş tarihinin tespitine yönelik Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkartılması için başlatılan sürecin akim kaldığı bildirilmiştir.
Koruma Statüsü:İzmir Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğü Uluslararası Koruma Çalışma Grubu Başkanlığı’nın 03.11.2021 tarihli cevabi yazısında; GöçNet kurumsal yazılım sisteminde yapılan araştırma sonucu; Suriye uyruklu, … yabancı kimlik numaralı … isimli yabancının 20.12.2013 tarihinde geçici koruma kapsamına alındığı, 16.11.2018 tarihinde gönüllü geri dönüş yapması sebebiyle geçici koruma kaydının sonlandırıldığının tespit edildiği bildirilmiştir.
Dava; trafik kazası nedeniyle yaralanan davacının geçici ve sürekli iş göremezlik zararının … karşılanması için açılan maddi tazminat davasıdır.
MÖHUK madde 48/1’e göre; ”Türk mahkemelerinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. Anılan hükümden de anlaşılacağı üzere, MÖHUK’ta teminat gösterme yükümlüğü konusunda “yabancılık” ölçütü esas alınmıştır.
MÖHUK madde 48/2 de ise; ”Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar” hükmü yer almaktadır. Buna göre yabancı davacının, davaya katılanın veya icra takibinde bulunanın vatandaşı olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) var ise, bu kişi teminattan muaf olacaktır.
5718 sayılı Yasa’nın 48/1 maddesinde, Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorunda oldukları, aynı maddenin 2. fıkrasında mahkemenin karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutabileceği düzenlenmiştir. Düzenleme karşısında, Türk mahkemelerinde dava açan yabancının uyruğunda bulunduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık, çok taraflı veya ikili anlaşmalarla yahut fiili mütekabiliyet esasına göre bir muafiyet bulunup bulunmadığının re’sen araştırılması gerekir. (Yargıtay 11. Hukuk Daireisi 26.11.2015 tarih 2014/17582 E – 2015/12605 K.)
6458 Sayılı Yabancılar Ve Uluslararası Koruma Kanunu gereğince, mülteci, şartlı mülteci veya ikincil koruma statüsü ile uluslararası koruma talepleri kabul edilenler yönünden ise Yasa’nın 88. maddesindeki “Uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler, karşılık şartından muaftır ” düzenlemesi nedeniyle, Uluslararası koruma statüsüne sahip kişiler yönünden, 5718 Sayılı Yasanın 48/2 maddesi gereğince, ayrıca ülkeler arasında karşılıklık anlaşmasının yahut mütekabiliyet esasına göre muafiyet bulunup bulunmadığının araştırılmasına gerek bulunmaktadır. Bu kişiler açısından teminattan muafiyet için Türkiye’de mutad meskeni olması yeterlidir.
Belirtilen istisnai durumlar haricinde, Türk vatandaşı olmayan kişilerden dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere teminat göstermek zorundadır. Teminat mahkemece belirlenir. 6100 Sayılı Yasanın 114/1-ğ maddesi gereğince mahkemece belirlenecek teminatın yatırılması dava şartıdır.
Somut olayda, Suriye vatandaşı olan davacının, Türkiye’ye gelerek uluslararası koruma başvurusunda bulunduğu, yapılan araştırma neticesinde davacının 6458 Sayılı Kanun kapsamında Uluslararası koruma statüsüne sahip olmadığı, davacının uyruğunda olduğu Suriye ile Türkiye arasında karşılıklılık, çok taraflı veya ikili anlaşmalarla yahut fiili mütekabiliyet esasına göre bir muafiyet bulunmadığı, bu nedenle davacı vekiline 5718 sayılı Yasa’nın 48/1 maddesi gereğince belirlenen 10.000,00 TL teminatı yatırmaları için kesin süre verildiği, kesin süre içerisinde teminatın yatırılmadığı, teminatın yatırılması zorunluluğu dava şartı olduğundan, dava şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının maddi tazminat davasının, MÖHUK madde 48/1 ve 6100 Sayılı Yasanın 114/1-ğ maddesi uyarınca teminat dava şartı yokluğundan HMK’nun 115. Maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE,
2- Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcına, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL karar ve ilam harcının davalı taraftan alınarak HAZİNE’ YE GELİR KAYDINA.
3-Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sy Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca tarafların anlaşamamaları nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL’nin davada haksız çıkan davacıdan alınarak HAZİNE’ye gelir kaydına,
4-Dava reddedildiğinden davacı tarafın yaptığı tüm yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına.
5-Dava tamamen reddedildiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir ve hesaplanmış olan; 200,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine.
6-HMK.nun 333.maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansının, davalı tarafından yatırılan delil avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine.
ilişkin, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/02/2022

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)