Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/645 E. 2022/647 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/645
KARAR NO : 2022/647

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 11/11/2020
KARAR TARİHİ : 23/06/2022

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; – Müvekkilleri davacı, … tarihinde saat … sularında sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklet ile … Caddesi üzerinde seyir halindeyken mülkiyeti dava dışı sigortalı …’ye ait … plakalı aracı kullanan dava dışı …, dönüş ve sollama yasağı olan yolda U dönüşü yapmak için aniden yola çıktığı ve aradaki mesafenin yakın olması sebebiyle motosikletini durduramayan müvekkillerinin araca çarparak yere düştüğü, müvekkillerinin bu kaza sonucunda … Üniversitesi Hastanesi’nde 8 gün yoğun bakımda kaldığı, kol, ayak ve kaburgasında kırıklar oluştuğu, müvekkillerinin uğramış olduğu bu bedensel zarar sebebiyle 31/12/2019 tarihinde taburcu olduğu fakat halen daha tamamen iyileşemediği, kazanın üzerinden yaklaşık 1 yıl geçmiş olmasına karşın halen daha yürümekte zorluk çekmekte ve ayrıca kendisine ait olan kurtarıcı ve araç çekme işini yürütemediğinden fiziksel çalışmasına bağlı işyerini kapatmak zorunda kaldığı, gelir kaybına uğradığı, bununla beraber müvekkillerinde kalıcı maluliyet de oluştuğu, ancak iyileşme süreci sona ermediğinden maluliyetin oranı henüz belli olmadığı, maddi hasarlı trafik kazası ile ilgili olarak tutulan kaza tutanağında dava dışı sürücü …’nin 2918 sayılı KTK m. 67’yi ihlal ettiği ve dolayısıyla kusurlu olduğu; müvekkillerinin ise kusursuz olduğu tespit edildiği, dava dışı …’ye ait … plakalı araç davalı sigorta şirketi tarafından … numaralı zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalandığı ve kaza tarihinde de bu sigorta yürürlükte olduğu, bu sigorta poliçesi kapsamında 26/02/2020 tarihinde davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığı ancak bunun neticesinde bir sonuç alınamadığı, bunun üzerine dava şartı zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulduğu, bu başvuruda manevi tazminat yönünden dava dışı … ve … ile anlaşma sağlandığı fakat maddi tazminat yönünden anlaşma sağlanamadığı, bu sebeple müvekkillerinin uğramış olduğu maddi zararın giderilebilmesi amacıyla iş bu davayı açtığı dava dilekçesini mahkememize sunmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ususle yönelik, HMK m.121 gereği dava eklerinin tarafımıza tebliği gerekmektedir. HMK121. maddesine göre, davacı tarafın dava dilekçesi ile birlikte delillerini tarafımıza tebliğ etmesi zorunludur. Bu nedenle davacının tüm delillerinin tarafımıza tebliğini talep ediyoruz. Kazaya karışan aracın müvekkil şirket nezdinde ekte bir örneğini ibraz ettiğimiz poliçe ile sigortalı olduğunu teyit ederiz. Davanın hiçbir şekilde kabulü anlamına gelmemekle birlikte; davacı taraf maluliyet sebebiyle uğradığı zararını ispat etmelidir. Ayrıca müvekkil şirketin sorumluluğu poliçede yazılı limitle sınırlıdır. Trafik Sigortası Genel Şartlarının ( A-1 ) maddesine göre; “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Trafik Kanununa göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder…” Yine Genel Şartların ( B-2-b ) maddesine göre; “…Sigortacı dava masrafları ile avukatlık ücretlerini ödemekle yükümlüdür. Şu kadarki, hükmolunan tazminat sigorta bedelini geçerse, sigortacı bu masrafları sigorta bedelinin tazminata oranı dâhilinde öder…” Müvekkil şirketin hem asıl alacak ve hem de dava masrafları açısından poliçe limiti ile sorumlu tutulması gerekmektedir. davacı taraf soruşturma aşamasında şikayetçi olduğunu beyan etmiş olduğundan tazminat davası açma hakkı ortadan kalkmış olup davanın reddi gerekmektedir. 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. Maddesnin 9. Fıkrasında;
“Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde,171. Maddesindeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerininyerine getirilmemesi halinde 171. Maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın , kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin , edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 38. Maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” Denmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2000/ 4-78 E., 2000/82 K. 09.02.2000 Tarihli Kararında belirttiği üzere; “ceza davasında verilen vazgeçme dilekçesinin davacıya ait olduğunda hiçbir kuşku olmadığı gibi, davacı vekilinin dava ve cevap dilekçesinde belirttiği sözleri itibariyle şikayetinden vazgeçen davacının tazminat haklarını saklı tutmadığı, esasen bu durum karşısında TCK.nun 111.maddesinin gereğinin yapılması, kanunların uygulanmasından ibaret bir yaptırım olacaktır, yine bozma kararında özgür irade verilip verilmediği ifade edilmekte özgür iradeyi ortadan kaldırıldığını gösteren davacı tarafından ileri sürülen herhangi bir iddia olmadığı gibi özgür irade dışında, dilekçenin verildiğine dair dosya içersinde de bilgi yoktur. Bilhassa davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesindeki ifadesi ile dilekçenin özgür irade ile verildiği net bir şekilde anlaşılmaktadır.Tüm bu nedenlerle eski kararda direnilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur, TCK.nun 111.maddesi gereğince davanın reddine karar verilmiştir.” Şeklinde belirtilmiştir. Yukarıda belirttiğimiz üzere Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. Maddesi ve Yargıtay Kararları gereğince tarafların uzlaşmış olması durumunda zarar görenin tazminat davası ortadan kalkmış olacaktır. Dava açılmış olsa dahi davacı davasından feragat etmiş sayılır. İşbu sebeple davacı tarafın şikayetten vazgeçmiş ve uzlaşmış olması sebebiyle işbu davadan feragat etmiş sayılacağından davanın reddini talep etme zarureti doğmuştur. Esasa ilişkin itirazlarımız kabul manasında olmamak üzere başvuranların talepleri için dava öncesinde müvekkil şirkete yapılan ihbar üzerine, mevzuat hükümlerine göre tazminat hesap edilmiş ve ödenmek istenmiş ancak ödeme teklifi başvuranlar tarafından kabul edilmemiştir. ihbar üzerine müvekkil şirket tarafından Genelgede belirtildiği şekilde Aktüerler siciline kayıtlı aktüerden rapor alınmıştır. Söz konusu aktüer raporu hesaplamasında Trafik Sigortası Genel Şartlarında öngörülen usul ve esaslara uygun olarak TRH2010 tablosu ve 1,8 teknik faiz kullanılmıştır. Davacı için hesaplanan tazminat, ibraname karşılığında davacı tarafa ödenmek istenmiş ancak teklifimiz davacı tarafça kabul edilmemiştir. Müvekkil şirket mevzuat gereğince tüm sorumluluklarını yerine getirmiş olup, işbu davanın açılmasında herhangi bir kusuru bulunmamaktadır. Kaldı ki Sayın Komisyonunuzca da, Hazine Müsteşarlığı’nın Genelgesine uygun olarak Aktüer Siciline Kayıtlı aktüer tarafından, Trafik Sigortası Genel Şartlarına uygun olarak tazminat hesabının yapılması gerekmektedir. Genel Şartlara göre; kullanılması gereken yaşam tablosu TRH 2010 ve hesaplamada esas alınması gereken teknik faiz %1,8 olarak düzenlenmiştir. Destek tazminatının hesaplanmasında bu tablonun kullanılmasını talep ediyoruz. davayı kabul manasında olmamak üzere, kusur oranlarının tespiti için dosyanın adli tıp kurumu trafik ihtisas dairesine gönderilmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2004/11-115 E., 2004/108 K., 25.02.2004 Sayılı İlamında; “Dava, TTK.nun 1301 maddesine dayalı olarak sigortalının halefi sıfatıyla ona ödenen tazminatın rücuen tahsili için davalılar aleyhine girişilen icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, kesinleştiği belli olmayan ceza mahkemesi kararına ve bu karara dayanak rapora itibar edilerek davalı sürücünün tam kusurlu olduğu kabul edilerek dava kabul edilmiştir. BK.nun 53.maddesine göre ceza mahkemesinin kararı kusurun takdirinde ve zarar miktarının tayininde hukuk hakimini bağlamaz. Yasanın bu düzenlemesi Yargıtay’ın yerleşmiş inançlarına göre maddi olayı belirleyen ceza mahkemesi kararları açısından kabul görmemektedir. Ancak, mahkemenin hükme esas aldığı ceza mahkemesi kararının kesinleştiği belli olmadığına ve kararda sanık sürücüye izafe edilen kusurun derecesini hukuk hakimi ayrıca tayin etmesi yasa hükmü gereği olduğundan, hukuk davası açısından davalı sürücünün kusurunun uzman bilirkişi aracılığı ile belirlenmesi gerekmektedir. Nitekim davalıların kusura itirazları üzerine davacı vekili delil listesinde keşif ve bilirkişi raporuna da dayandığı gibi 15.3.2001 havale tarihli dilekçesinin 2.sayfasının 4.paragrafında da ceza davasının sonucu beklenmeksizin kusur ve hasar tespiti açısından bilirkişi incelemesi yapılmasını istemiştir. O halde mahkemece, tarafların talepleri gözetilerek kusur oranının uzman bilirkişi aracılığı ile belirlenmesi gerekir iken eksik incelemeye dayanılarak karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde belirtilmiştir. Müvekkil şirket ancak sigortalısının kusuru oranında sorumludur. Bu nedenle kusur oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesi gerekmektedir. kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkil şirket nezdinde oluşturulan hasar dosyasında yapılan tıbbi incelemeler neticesinde belirlenen maluliyet oranına göre davacı tarafa tazminat teklifinde bulunulmuştur. Müvekkil şirket nezdinde oluşturulan hasar dosyasında, tıbbi danışman tarafından düzenlenen değerlendirme raporunda aşağıdaki tespitlerde bulunulmuştur; Ayrıca, tıbbi değerlendirme raporunda; “Epikrizin içine bakıldığında, 22.12.2019 ile 26.12.2019 arası dahiliye yoğun bakıma kaldırılmış. Dosya içinde bunlarla ilgili açıklayıcı bir bilgi yok. Ancak tanılara bakıldığında, akut solunum yetmezliği, bakteriyel enfeksiyonları, böbrek yaralanması gibi tanılar girilmiş. Dosya içinde olmayan bazı tıbbi sorunlar da çıktığı buradan anlaşılıyor.
” denilmektedir. Dolayısıyla, davacının maluliyeti ile kaza arasındaki illiyet bağının da ispatlanması gerekmektedir.sayın hakemliğinizce söz konusu maluliyet oranının belirlenmesi halinde maluliyet oranının tespiti bakımından dosyanın adli tıp 3. ihtisas kurumu’na sevk edilmesi gerekmektedir. Yargıtay kararları ve Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 16/2 maddesi “c” bendi gereğince; Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulu “meslekte kazanma gücü kaybı” konusunda bilimsel ve teknik görüşlerini mahkemelere bildirmekle görevlidir. Yargıtay 4. ve 17.,21,10. Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış içtihatlarında da, bu konuya değinilerek, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu dışında alınan raporlara itibar edilemeyeceğine hükmedilmiştir. İşbu sebeple Yerel Mahkeme tarafından söz konusu çelişkinin giderilmesi bakımından dosyanın Adli Tıp 3. İhtisas Kurumu’na sevk edilmesi gerekmektedir. “…davacının dava konusu yaralanma nedeniyle uğradığı sürekli iş gücü kaybının belirlenmesi amacıyla Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan … günü rapora davalının itiraz ettiği gözetilerek, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Yasası’nın 16/II-c maddesi gereğince, meslekte kazanma gücü kaybı konusunda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle görevli Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan alınacak raporla davacının iş göremezlik oranı belirlenerek, iş göremezlik zararının buna göre hesaplanması gerekir. Yerel mahkemece açıklanan yön gözetilmeden, eksik incelemeyle karar verilmiş olması doğru olmadığından, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir…”(Yrg. 4. Hukuk Dairesinin 2011/5218 E. ve 2012/7375 K.) Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilirse, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır” denilmekte ve 28.6.1976 tarih 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında ise; “Mahkeme önüne gelen davada taraflardan birinin rapora itirazı halinde, mahkemece Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruluna başvurularak raporun alınması ve Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporuna da itiraz edilmesi halinde Adli Tıp meclisine veya konuda uzman Tıp Fakültesi Konseyine başvurulmasının mümkün olduğu belirtilmiştir. Dava konusu olayda davalı Sosyal Sigortalar Kurumu 9.3.1994 tarih 1994/1649 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Hastahanesi Sağlık Kurulu raporunun gerçeklere uymadığını gerekçe kısmı ile sonuç kısmının çelişkili olduğunu bildirerek itiraz ettiği, davacı Kamber ‘nın ise 506 sayılı Kanunun 53’e göre malül olduğunu iddia ettiğine göre, tüm raporların ve dosyanın Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruluna gönderilerek karar alınması, oradan verilecek karara da itiraz edilmesi halinde Adli Tıp meclisinden veya uzman Üniversite Konseyinden karar alınarak denetlendikten sonra karar verilmesi gerekirken yazılı düşüncelerle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” şeklinde belirtilmiştir. (Yrg. 10. Hukuk Dairesi’nin 1998/470 E., 1998/512 K. 09.12.1998) Yargıtay Kararları da aynı yönde olup, maluliyet oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi’ne gönderilmesi gerekmektedir. 25.02.2011 tarihinden itibaren geçerli olan mevzuat değişikliği sebebi ile, müvekkil şirketın tedavi giderleri ve geçici iş göremezlik tazminatı taleplerine ilişkin sorumluluğu ortadan kalkmıştır. 6111 sayılı bazı alacakların yeniden yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 59. maddesi 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 98. maddesi değiştirilmiştir. Mülga 98. Madde Tedavi Giderlerinin Ödenmesi başlığıyla, trafik kazasına bağlı olarak katlanılmak zorunda kalınan giderlerin zorunlu mali sorumluluk sigortası sigortacısı tarafından 8 iş günü içinde teminat altına aldığı limit ile sınırlı olarak ödenmesi gerektiği hususunu hükme bağlamaktadır. Bahse konu 6111 sayılı kanunun 59.maddesi (KTK 98.) ile trafik kazalarına ilişkin olarak bu tarihten sonra sunulacak sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı hükme bağlanmış olup, yine aynı kanunun Geçici 1. maddesi ile 6111 sayılı kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı düzenlenmiştir. Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi: MADDE 98- Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının % 15ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14 üncü maddesinde düzenlenen durumlar için Güvence Hesabı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebilir. Aktarım ile sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının bu teminat kapsamındaki yükümlülükleri sona erer. Sigorta şirketleri ve Güvence Hesabından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılacak meblağın belirlenmesi ve ödenmesi ile sağlık hizmetleri için teminat sağlanan sigortaların tespiti ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenir. Trafik kazası sebebiyle Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarınca gerçekleştirilen tedavi giderleri bakımından, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Sağlık Bakanlığına yapılacak ödemeye ilişkin usul ve esaslar Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sağlık Bakanlığı tarafından ayrıca belirlenir.”6111 Sayılı Kanun GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. Söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59 uncu maddesine göre belirlenen tutarın % 20sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülükleri sona erer. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenir.6111 sayılı Kanun, 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş, Kanun ile değiştirilen KTK 98. maddesi ve Geçici 1. maddesinin birlikte değerlendirilmesi sonucu, trafik kazasına bağlı olarak gerçekleşen tüm sağlık hizmet bedellerinin SGK tarafından karşılanacağı ve sigorta şirketinin sorumluluğunun zorunlu poliçelerden yapılacak prim aktarımı ile sınırlandırılmış olduğu anlaşılmaktadır. Davacının geçici iş göremezlik giderine ilişkin talebi haksız ve hukuka aykırı olup reddi gerekmektedir. Yine 6111 sayılı Kanun ile Karayolu Trafik Kanunu 8.maddesinin (b) bendinin son üç paragrafı 6111 sayılı kanunun 54.maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu kapsamda, SGKnın 25/02/2011 tarihinden önce meydana gelen kazalara ilişkin eski KTK 8. maddesinden kaynaklanan rücu hakkı ortadan kalkmıştır. 6111 sayılı kanun kapsamında, trafik kazalarından kaynaklanan tedavi giderlerinin 6111 sayılı kanunla düzenlenen KTK 98 , KTK 8 ve aynı kanunun Geçici 1. maddesi kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödeneceği yönündeki düzenleme ile, sigorta şirketinin yükümlülüğünün SGKya prim aktarımı ile sınırlandırılması nedeniyle tedavi giderleri ve geçici iş gücü kaybı ödemelerine ilişkin talepler için sigorta şirketlerinin sorumluluğu bulunmamaktadır. Yine KTKya paralel olarak düzenlenen Karayolları Trafik Sigortası Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarında da SGKnın sorumluluğu açıkça düzenlenmiştir. Sağlık Giderleri Teminatı: Üçüncü kişinin trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesini teminen protez organ bedelleri de dahil olmak üzere yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir. davacı taraf, sigortalımızın kusurunu ve kusur ile maluliyeti arasında illiyet bağı bulunduğunu usulen ispat etmelidir. davacının talebi fahiştir. kusur ve davacının zararı konularında bilirkişi tetkikatı yapılması gerekmektedir. Bilirkişi raporlarının tarafımıza tebliğini talep ediyoruz. “Dosya kapsamında,ölümındağı bulunduğuna dair bilgi bulunmamaktadır, bu husus konusunda uzmanlık gerektiren bir durum olup murisin tüm tedavi belgelerinin getirtilerek Adli Tıp Kurumundan alınacak bilirkişi raporuna göre çözüme kavuşturulabilecek niteliktedir. Bu durumda; mahkemece anılan bozma kararına uyulmuş olmasına göre bozma kararının gereğinin yerine getirilmesi amacıyla bozma ilamı doğrultusundaölümındakiğı araştırılması ve Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken uyulmasına karar verilen bozma kararının gereği yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.” (Y. 17. HD., E. 2016/2563 K. 2016/5524 T. 5.5.2016) Davayı kabul manasında olmamak üzere kusur oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesine gönderilmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2004/11-115 E., 2004/108 K., 25.02.2004 Sayılı İlamında; “Dava, TTK.nun 1301 maddesine dayalı olarak sigortalının halefi sıfatıyla ona ödenen tazminatın rücuen tahsili için davalılar aleyhine girişilen icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, kesinleştiği belli olmayan ceza mahkemesi kararına ve bu karara dayanak rapora itibar edilerek davalı sürücünün tam kusurlu olduğu kabul edilerek dava kabul edilmiştir. BK.nun 53.maddesine göre ceza mahkemesinin kararı kusurun takdirinde ve zarar miktarının tayininde hukuk hakimini bağlamaz. Yasanın bu düzenlemesi Yargıtay’ın yerleşmiş inançlarına göre maddi olayı belirleyen ceza mahkemesi kararları açısından kabul görmemektedir. Ancak, mahkemenin hükme esas aldığı ceza mahkemesi kararının kesinleştiği belli olmadığına ve kararda sanık sürücüye izafe edilen kusurun derecesini hukuk hakimi ayrıca tayin etmesi yasa hükmü gereği olduğundan, hukuk davası açısından davalı sürücünün kusurunun uzman bilirkişi aracılığı ile belirlenmesi gerekmektedir. Nitekim davalıların kusura itirazları üzerine davacı vekili delil listesinde keşif ve bilirkişi raporuna da dayandığı gibi 15.3.2001 havale tarihli dilekçesinin 2.sayfasının 4.paragrafında da ceza davasının sonucu beklenmeksizin kusur ve hasar tespiti açısından bilirkişi incelemesi yapılmasını istemiştir. O halde mahkemece, tarafların talepleri gözetilerek kusur oranının uzman bilirkişi aracılığı ile belirlenmesi gerekir iken eksik incelemeye dayanılarak karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir”. şeklinde hüküm kurulmuştur. Söz konusu Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, kusur tespiti bakımından Adli Tıp Trafik İhtisas Kurumundan rapor alınması gerekmektedir. Zira müvekkil şirket sigortalısının kusuru oranında sorumlu olacaktır. başvuruyu kabul anlamında gelmemek üzere, bir tazminat hesaplaması yapılması halinde, bu hesapta asgari ücretin baz alınarak trh-2010 mortalite tablosu ile 1,8 teknik faizin kullanılmasınu talep ederiz. trafik sigortası genel Şartları Ek:2 madde 10 gereğince hesaplamaya ilişkin standartlar Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenir. Karayolları Trafik Kanunu Madde 90 – (Değişik:14/4/2016-6704/3 md.) Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Zorunlu Sigortalar (Güvence Hesabı Kapsamındaki Sigortalar) çerçevesinde aktüeryal hesaplamayı gerekiren tazminat ödemelerinde uygulamaya ilişkin Genelge 2010/4 gereğince; “ 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile aktüer sigortacılık tekniği ile buna ilişkin yatırım, finansman ve demografi konularında olasılık ve istatistik teorilerini uygulayarak, yasal düzenlemelere uygun prim, karşılık ve kâr paylarını hesaplayan, tarife ve teknik esasları hazırlayan kişi olarak tanımlanmış olup yine aynı kanunun 21 inci maddesiyle hayat ve hayat dışı ayrımı yapılmaksızın tüm sigorta şirketleri ile reasürans şirketlerinin, yeterli sayıda aktüerle çalışmaları zorunlu tutulmuştur.Yukarıdaki mevzuat hükümleri çerçevesinde yukarıda açıklanan zorunlu sigortalara ilişkin olarak bu genelgenin yürürlük tarihinden itibaren aktüeryal hesaplamayı gerektiren tazminat ödemelerinde Güvence Hesabı ve ilgili sigorta şirketlerince aşağıdaki esaslara uyulacaktır. Söz konusu sigortalar çerçevesinde aktüeryal hesaplamayı gerektiren tazminat ödemelerinde hesaplamanın Müsteşarlık nezdinde tutulan Aktüerler Siciline kayıtlı aktüerler ile Müsteşarlık nezdinde tutulan listeye kayıtlı yardımcı aktüerler tarafından yapılması esastır. Başvuruyu kabul manasında olmamak üzere, zorunlu mali sorumluluk genel şartları kapsamında aktüeryal tazminat hesaplama esasları açıkca belirlenmiş olup tazminat hesaplaması artık standart hale getirtilmiştir. Hesaplama yapılırken müteveffanın bireysel özellikleri dikkate alınmalıdır; davacının yaşı, destek süresi, mesleği, somut olayda destekten yoksun kalanların destek süreleri, eşin tekrar evlenme olasılığı (TÜİK verileri) gibi hususlara dikkat edilerek ve genel şartlara uygun olarak, aktüer siciline kayıtlı bir aktüer tarafından destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması gerekmektedir. Buna göre; 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren ve Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan değişiklik ile hesaplamanın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında öngörülen usul ve esaslara göre yapılacağı açıkça belirtilmiştir. Zorunlu Mali Sorumluluk Genel Şartları hükmü uyarınca da tazminat hesaplamasında kullanılması gereken yaşam tablosu TRH 2010 ve hesaplamada esas alınması gereken teknik faiz %1,8 olarak düzenlenmiştir. İşbu nedenle tazminat hesaplanmasında bu tablonun kullanılmasını ve teknik faizin 1,8 olarak esas alınmasını talep ediyoruz. Kabul manasında olmamak üzere hesaplamanın Aktüerler Siciline kayıtlı aktüerler ile Müsteşarlık nezdinde tutulan listeye kayıtlı yardımcı aktüerler tarafından yapılması gerekmektedir. kabul manasında olmamak üzere hesaplanacak tazminattan davacının kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubu gereklidir. Haksız eylem sonucu yaralanma ve ölüm sebebiyle maddi tazminat talebiyle açılan davalarda, tazminatın denkleştirilmesi kuralı gereğince, haksız eylem sonucu gerçekleşen gerçek zarar belirlenerek ona hükmedilmesi gerekir. Gerçek zararın belirlenebilmesi için, olay sebebiyle elde edilen kazanımlar tazminat tutarından indirilmelidir. Sosyal Güvenlik Kurumuna yazı yazılarak, öncelikle söz konusu kazanın iş kazası olup olmadığının, davacı tarafa peşin sermaye değerli gelir bağlanıp bağlanmadığının, herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı hususunun sorulması, ödeme yapılması durumunda ödenen miktarın tazminat bedelinden düşülmesi gerekmektedir. davacının kazanç kaybı talepleri teminat dışı kalan hallerden olduğundan müvekkil şirketin sorumluluğunda değildir. trafik sigortası Genel Şartları’nda teminat kapsamındaki halleri belirleyen A.5/a fıkrası uyarınca Maddi Zararlar teminatı kapsamına giren haller “Hak sahibinin bu genel şartta tanımlanan ve zarar gören araçta meydana gelen değer kaybı dahil doğrudan malları üzerindeki azalmadır. Yargıtay 11. Hukuk Bürosu’nun 2004/6128 E., 2005/2898 K. 28.03.2005 Sayılı Kararında; “Davacıya ait araçta meydana gelen araç hasarı ve değer kaybı gerçek zarar kapsamında ise de, aracın tamiri süresince çalıştırılamaması nedeniyle oluşabilen kazanç kaybı veya ikame araç gideri trafik sigortası kuvertürü dışındadır. Zira, hasar veren aracın trafik sigortacısı olan bu davalı, dava dışı işletenin 2918 sayılı KTK.nun 85/1 nci madde hükmünde yazılı hukuki sorumluluğunu aynı Kanun’nun 91/1 ncı maddesi uyarınca üstlenmiş olup, gerek 85/1 nci madde hükmü, gerekse zorunlu trafik sigortası poliçesi genel şartlarının 1 nci madde hükmü, ölüm veya cismani zararlar yanında ancak bir şeyin zarara uğraması halinin teminat kapsamında olduğunu öngörmüş bulunmaktadır. Diğer anlatımla, aracın uğradığı hasar teminat kapsamında kalırken, aracın sigorta ettireni malikin kazanç kaybı, ikame araç gideri teminat dışında kalmaktadır.” şeklinde karar verilmiştir. muhtemel bakıcı giderine ilişkin talepler teminat dışında kalacaktır. Karayolları zorunlu mali mesuliyet sigortası genel şartlarına göre;tedavi-sağlık gideri teminatı; üçüncü kişinin trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesini teminen protez organ bedelleri de dahil olmak üzere yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminattır. Yine işbu genel şartlara göre; kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler tedavi-sağlık gideri teminatı kapsamında sayılmıştır Tedavi/sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir. Yukarıda açıkça izah edildiği üzere sürekli maluliyet raporu alındıktan önce ortaya çıkan bakıcı giderlerine ilişkin müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğu bulunmamaktadır. Sürekli maluliyet raporu alındıktan sonra ortaya çıkacak bakıcı giderilerine ilişkin davalı müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğu ise sakatlık teminatı limitleri ile ve genel şartlar dahilinde açıklanan hesaplama yöntemine uygun olarak belirlenecek tutar ile sınırlıdır. Aşağıdaki tabloda maluliyet oranlarına göre talep edilebilecek bakıcı giderlerine ilişkin oranlar belirtilmiştir. %69 maluliyet oranının altında ortaya çıkan kalıcı sakatlık sebebiyle talep edilen bakıcı giderlerinden davalı müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğu bulunmamaktadır. Kabul manasında olmamak faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerekmektedir. yargıtay 17.hukuk dairesi 03.05.2010, e.2010/551 k.2010/4080: “sigortacı yönünden, davadan önce gerekli belgelerle başvurulmuşsa, temerrüt tarihinden; önceden başvuru yapılmamışsa, dava tarihinden; diğer davalılar yönünden ise, ilk veya ek davada ya da ıslahla artırılan miktarlara kaza (haksız fiil) tarihinden faize hükmedilmek gerekir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. Ancak, trafik kazaları esas itibariyle haksız eylem sayılan hallerden olmakla birlikte ZMSS’nı yapan sigortacı bakımından temerrüdün bu tarihte oluştuğunun kabulü mümkün değildir. Zira, sigortacının tazminat giderim yükümlülüğünü düzenleyen KTK.nun 98/1. maddesi hükmü uyarınca sigortacı maddede belirtilen belgelerin iletildiği tarihten itibaren 8 iş günü sonrasında temerrüde düşer. Davadan önce böyle bir başvurunun bulunmaması halinde ise dava tarihinde temerrüde düşmüş sayılır. Dava konusu olayda davadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, mahkemece asıl ve ıslah edilen bölüm için, davalı sigorta şirketleri yönünden dava, diğer davalılar yönünden ise kaza tarihinde temerrüde düştükleri kabul edilerek, faizine hükmedilmek gerekirken, sigorta şirketi yönünden dava ve ıslah, diğer davalılar yönünden ise kaza ve ıslah tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi doğru olmamıştır.” Kabul manasında olmamak üzere davanın kabulü halinde işbu dava öncesinde müvekkil şirkete gerekli belgelerle başvuru yapılmadığı gözetilerek temerrüt tarihinin dava tarihi olarak alınması gerekmektedir. Kaldı ki hiçbir şekilde davayı kabul manasında olmamak üzere, aleyhimize tazminata hükmedilmesi halinde ıslah edilmemiş tutar için tazminat faiz sorumluluğu dava tarihinden itibaren, aşağıdaki Yargıtay Kararı’nda da belirtildiği üzere ıslah edilmiş tutara ilişkin tazminat ve faiz sorumluluğu ise ıslah tarihinden itibaren başlatılmalıdır. Yargıtay 15. H.D. 2005/8089 E. 2007/2364 K. 11.04.2007 Tarihli Kararı: “Daha önce davalılar temerrüde düşürülmediğinden, 1.000.000.000 liralık alacak kısmına dava tarihinden, ıslahla arttırılan kısma ise 07.02.2005 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi doğru olmamıştır.” denilmek suretiyle ıslah edilmiş tutara ilişkin tazminat ve faiz sorumluluğu ıslah tarihinden itibaren başladığı açıkça ifade edilmiştir.” davacı taraf kask takmayarak trafiğe çıkmış olup, maluliyetin oluşmasına yahut artmasına engel olmak adına hiçbir gerekli tedbiri almamış olduğundan müterafik kusur indirmine gidilmelidir. Davacıya herhangi bir tazminat ödeme sorumluluğumuz olduğunu kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkilin tazminat sorumluluğuna hükmedilecekse, başvurucu araç sürücüsünün kask takmamış olması ve KTK 52/1(a) uyarınca “Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak” hükmüne aykırılık teşkil edecek şekilde hızını azaltmaması sebepleriyle müterafik kusur indirimi uygulanmalıdır. Hakem Kurulu Kararı • Sürekli Sakatlık • Karşı Dava mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki Uyuşmazlık Hakem Kararı’nın temyizi davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı (başvuru sahibi) motosikleti ile seyir halinde iken plakası tespit edilemeyen beyaz renkli minibüsün motosiklete çarpması sonucu yaralandığını %36 malul kaldığını, davalı … tarafından yapılan ödemenin eksik olduğunu belirterek şimdilik 1.000,00 TL’nin tahsilini talep etmiştir. Davalı kaza nedeniyle davacıya 74.271,00 TL ödeme yaptıklarını zararı ödediklerini savunarak davanın reddini istemiştir. İtiraz hakem heyetine talebin kısmen kabulü ile 88.746,10 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine verilmiş, hüküm; davalı … tarafından temyiz edilmiştir. Talep trafik kazası nedeniyle meydana gelen maluliyete ilişkin tazminat istemidir. Davacı 11.02.2013 tarihinde motosikleti ile seyir halinde iken plakası tespit edilemeyen aracın kendisine çarptığını ve %36 malul kaldığını ileri sürerek sürekli sakatlıktan dolayı tazminat talep etmektedir. Davalı savunmalarında davacının %36 oranında sakat kaldığına itirazı bulunmamakta ve davacının olayda %30 oranında kusuru bulunduğu kabul edilerek davacıya 74.271,00 TL ödeme yapıldığını ancak davacının motosiklet kullanırken dizlik takmadığını zararı artırdığını müterafik kusur (B.6.44-T.B.K.52 md.) indirimi yapılmasını ileri sürmüştür. Bu savunmaya karşı davacı taraf motosiklet kullanırken dizliği bulunduğunu iddia etmemiştir. Davacının %36 oranında malul kalması ile ilgili özürlü sağlık kurulu (19.02.2014 tarihli) raporunda ortopedik değerlendirme yapıldığı görülmektedir.29.01.2015 günlü sigorta hakem heyeti kararından davalı …’nın bu savunması üzerinde durulmuş ancak dizlik takıp takmadığı anlaşılmadığından indirim yapılmasına gerek olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu karara itiraz olmuş itiraz hakem heyeti ise bu itirazları değerlendirmemiştir. O halde Borçlar Yasası Hükümleri’ne göre zarar belirlendikten sonra tazminat belirlerken T.B.K.52 (B.K.44) maddesine göre mağdurun zararın artmasına neden olacak hareketlerde bulunup bulunmadığı gibi konuları irdelemesi gerekecektir. Somut olayda davacı motosiklet kullanırken yaralanmış olduğuna göre motosiklet kullanımı sırasında yasal olarak takılması gereken dizlik gibi koruyucu nitelikteki araçların kullanılmamasının sakatlanma oranını (zararı) artırıcı bir etken olup olmadığı konusunda … İhtisas kurulundan görüş alındıktan sonra T.B.K.52 (B.K.44) mad. uyarınca makul nispette indirim yapılmaması isabetli değildir. Sonuç: Davalı …’nın temyiz itirazlarının kabulüyle 21.04.2015 tarih 2015/İHK.397 sayılı itiraz hakem heyeti kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 16/03/2016 gününde oybirliğiyle verildi. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2011/10520 E., 2012/14308 K. 04.10.12 Tarihli İlamında; “Davacının maluliyet oranının Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü dikkate alınarak yaş ve meslek gurubuna göre heyet halindeki bir kurul tarafından değerlendirilmesi gerekirken 2 hekim tarafından verilen raporun nazara alınması doğru olmamıştır. 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 16/2 maddesinin c bendi uyarınca Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulu “meslekte kazanma gücü kaybı” hususunda bilimsel ve teknik görüşlerini mahkemeye bildirmekle görevli kılınmıştır. Anılan bu hükme göre avacının yaşı ve meslek grubu dikkate alınarak maluliyet raporu İstanbul Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulundan veya Üniversite hastanelerinde oluşturulacak bir heyet tarafından Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü’ne uygun olarak alınmalıdır. Şu durumda davacı, tüm tedavi evrakları ile birlikte Adli Tıp Kurumuna veya Üniversite hastanesine sevk edilerek, muayenesi sağlanmalı, hazırlanacak heyet raporundan sonra sonuca göre maddi zararı belirlenmelidir. Bu durum gözetilmeden alınan maluliyet raporunun hükme esas alınması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. b-Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden davacının olay sırasında kask takmadığı, yaralanmasına bağlı olarak bir gözünün işlevini yitirdiği, bacağında kemik kırılmasına bağlı olarak araz meydana geldiği anlaşılmıştır. Davacının kafasından darbe alarak yaralandığı gözetildiğinde, motosiklet kullanırken kask takmamış olmasının kazanın sonucunu ağırlaştırdığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle tazminat tutarları belirlenirken davacının kask takmayarak zararın artmasına neden olduğu gözetilerek BK 44. maddesi uyarınca karar altına alınan tazminat tutarlarından uygun bir indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemiş olması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”Yukarıda belirttiğimiz üzere davacı taraf kask takmamış, koruma önlemlerini almamış, zararın artmasına neden olmuştur. İşbu nedenle müterafik kusur indiriminin yapılması gerekmektedir. “şeklinde davanın reddini talep eder cevap dilekçesini mahkememize sunmuştur.
Dava; … tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacının sürekli ve geçici iş göremezlik, diğer tedavi, ulaşım, bakım, çalışılamayan sürelerden kaynaklanan gelir kaybı, iş yerini kapatmak zorunda kalmasından ötürü maddi tazminatların kazaya neden olan aracın sigorta şirketinden, kaza tarihi olan … tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline ilişkin açılmış tazminat davasıdır.
Davacının tüm tedavi evrakları getirtilmiş, … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …/… sayılı soruşturma dosyası, bu dosyada alınan kusur raporu, davacının yıllık gelir vergi beyannameleri, olay yeri krokisi, Ege Üniversitesi’nden alınan maluliyet raporu ve trafik bilirkişiden karar vermemize de dayanak teşkil eden 02/12/2021 havale tarihli kusur raporunda sürücü … yönetimindeki … plakalı kamyonetle, yasaklı olan yerde kuralsızca manevra yaparak bu trafik kazasının meydana gelmesine neden olduğu değerlendirildiğinden; Meydana gelen bu trafik kazasında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 67/1-A maddesini, 47/1-C maddesini ve 84/1-J maddesini ihlal ettiği değerlendirilmiş olup tüm dosya içeriğine göre oluşa uygun kusur durumu mahkememizce takdiren %75 olarak değerlendirilmiştir.
Sürücü …’ın yönetimindeki … plakalı motosikletle yaptığı seyrinde yeterince dikkatli davranmadığı, yol ve trafik durumuna göre hızını ayarlamadığı değerlendirildiğinden; meydana gelen ve kendisinin yaralanmasıyla sonuçlaran bu trafik kazasında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 52/1b maddesini ihlal ettiği değerlendirilmekle tüm dosya içeriğine göre kusur durumu mahkememizce takdiren %25 olarak değerlendirilmiş. Uzman Doktor ve Aktüerya bilirkişiden oluşan bilirkişi heyetinden alınan rapor doğrultusunda, kusur durumu da dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne dair dair mahkememizdeki vicdani kanıyı yansıtan aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile;
20.770,40 TL geçici iş göremezlik tazminatının;
192.252,69 TL sürekli iş göremezlik;
8.829,45 TL tedavi, ulaşım ve bakım giderinin temerrüt tarihi olan 09/03/2020 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE;
Davalı sigorta şirketinden olay tarihinden itibaren faiz işletilmesi yönündeki talebin şartlar oluşmadığından REDDİNE;
2-Kabul edilen miktar üzerinden hesaplanmış olan Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 15.154,75 TL harcın peşin olarak alınan 88,81 TL harç ile 4.607,57 TL ıslah harcının toplamı olan 4.696,38‬ TL harcın düşülmesi ile kalan 10.458,37‬‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacının yatırmış olduğu 54,40 TL’si başvurma harcı, 88,81 TL’si peşin harç, 4.607,57 TL ıslah harcı, 8,50 TL vekalet suret harcı olmak üzere toplam 4.759,28‬ TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu 284,00 TL’si posta-tebligat gideri ve 1.350,00 TL’si bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.634,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre (%75 kabul, %25 ret) takdiren 1.225,5‬0 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan 408,5‬0‬ TL nin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sy Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca tarafların anlaşamamaları nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL’nin davanın kabul- ret oranına göre (%75 kabul, %25 ret), 990,00 TL sinin davalıdan, kalan 330,00 TL sinin davacıdan alınarak HAZİNE’ye gelir kaydına,
6-Dava kısmen kabul edildiğinden, kabul edilen miktar üzerinden hesaplanmış olan ve Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 23.979,68 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
7-Dava kısmen reddedildiğinden, reddedilen miktar üzerinden hesaplanmış olan ve Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 10.413,61 ‬TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
8-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davacı tarafça yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
9-Davalı taraf yargılama gideri yapmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 6100 sayılı yasanın 345. Maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süresi içerisinde Bölge İstinaf Mahkemesine başvuru yolunun açık olduğu açıkça okunup usulünce anlatıldı.23/06/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza