Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/612 E. 2023/193 K. 17.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/612
KARAR NO : 2023/193

DAVA : Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ : 26/10/2020
KARAR TARİHİ : 17/03/2023

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; taraflar arasında 2019 yılı Ekim ayından bu yana toptancı bayilik sözleşmesinin bulunduğunu, sözleşmenin 1.1 maddesine göre konusunun “şirketin ürün portföyünde bulunan her türlü boya ve benzeri ürünlerin bayi tarafından satın alınması ve dağıtılması koşullarının düzenlenmesi” olduğunu, 1.3 maddesine göre toptancı seviyesinde faaliyet gösterecek olan bayinin tüketiciye satış yapamayacağını, sözleşmenin 15/10/2017 tarihinden itibaren 1 yıl geçerli olmak üzere düzenlendiğini, 2. maddesi gereğince taraflarca süre sonundan 1 ay önce bildirilmediği takdirde 1 yıl süre ile kendiliğinden yenileneceğini; sözleşme kapsamında müvekkilinin Erzurum merkez ve ilçeleri, Kars merkez ve ilçeleri, Iğdır merkez ve ilçeleri, Ardahan merkez ve ilçeleri, Artvin merkez ve ilçeleri ile Bayburt merkez ve ilçelerinde davalıya ait ürünleri toptancı bayi olarak pazarladığını, yani müvekkilinin davalı şirketin ürün portföyünde bulunan mamullerin tamamını belirli bir coğrafi bölgede inhisari olarak kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü artırmak için faaliyette bulunduğunu, 2020 Ocak ayında davalının başka bir bayi oluşturduğunun öğrenildiğini, müvekkilinin Erzurum …. Noterliği’nin 16/01/2020 tarihli ….. yevmiye numaralı ihtarnamesi ile “herhangi bir bildirim yapılmadan ayrı bir firma ile bayilik sözleşmesi imzalandığını, bu halde kendi faaliyetinin yürümeyeceğini, stoklarında bulunan malların iade alınmasını” bildirdiğini, davalının ise İzmir …. Noterliği’nin 30/01/2020 tarihli … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ile “haklı sebeplerle sözleşmenin feshedildiğini, iade isteklerinin kabul edilmeyeceğini” bildirdiğini, ardından Erzurum …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …. D.İş sayılı dosyasında müvekkilinin stoklarında bulunan davalıya ait ürünlerin miktar ve 2019 yılı satış, bayi alış ve liste fiyatlarının ayrıntılı olarak bilirkişi tarafından belirlendiğini, bu raporla “toplam mal bedelinin 1.477.466,69 TL olduğunun ve malların yaklaşık % 60’ının renksiz ürün (baz) olduğunun” belirlendiğini, bu haliyle ürünlerin kullanımının ve satışının yapılabilmesi için renkli mamulün ve renklendirici makinenin bulunmasının şart olduğunu, sözü edilen renklendirici makinenin ise ürünleri halka sunan perakendeci satıcılar dışında herhangi bir kişi veya kuruluş elinde bulunmadığını, yani müvekkilinin elindeki malın bir anlamda yarı mamul ürün olduğunu ve davalının desteği olmadan kullanımının ve satılmasının söz konusu olmadığını, müvekkilinin bu ürünleri bayilik hizmet alanı içerisinde perakende satıcı …. alt bayilerine sunduğunu ancak davalının engellemeleri sonucu öngörülen satışların gerçekleşmediğini; sözleşme konusu malların müvekkilinin elinde kaldığını, bayi olan müvekkilinin sözleşme konusu malların dağıtımını seri bir şekilde yapabilmek, müşteri memnuniyetini sağlamak ve bu suretle malların sürümünü artırabilmek için stok yaptığını, sözleşmede stok yapma yükümlülüğünün açıkça düzenlenmemesi nedeniyle sözleşmenin sona ermesi ile üreticinin geri almaktan kaçınmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, arabuluculuk görüşmelerinin sonuçsuz kaldığını belirterek, bayilik sözleşmesinin feshi nedeniyle oluşan zararların tespitine, davalı ürün portföyünde bulunan ve müvekkili tarafından sözleşme kapsamında satın alınıp stokta bulunan ürünlerin tespitine, davalıya iadesine, ürün bedellerinin en yüksek banka faizi ile birlikte müvekkiline verilmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL tazminatın en yüksek banka faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; taraflar arasında 04/10/2018 tarihli toptan dağıtım sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşme ile davacının, davalı müvekkilinin dağıtıcılığını üstlendiğini ve … Boya’nın ürün portföyünde bulunan (otomotiv boyaları hariç olmak üzere) …. markalı ürünlerin toptan satışını yapmayı taahhüt ettiğini, her ne kadar dava dilekçesinde taraflar arasındaki geçerli sözleşmenin 15/10/2017 tarihli sözleşme olduğu belirtilmekte ise de taraflar arasında düzenlenen ve dava konusu yapılan ticari faaliyeti ilgilendiren en son sözleşmenin 04/10/2018 tarihli sözleşme olduğunu, bu sözleşmenin 18. maddesi uyarınca “04/10/2018 tarihli sözleşmede yer alan hususlarla ilgili olarak taraflar arasında önceden mevcut bütün yazılı veya şifahi anlaşmaların, taahhütler ve kabullerin hükümsüz kaldığının” kabul ve beyan edildiğini, dolayısıyla 15/10/2017 tarihli sözleşmeye yapılan atıfların herhangi bir hukuki ve yasal geçerliliğinin bulunmadığını, 04/10/2018 tarihli sözleşmeye göre davacı/dağıtıcının iddialarının aksine müvekkili tarafından davacı/dağıtıcıya belirli bir coğrafi bölge içerisinde inhisari olarak müvekkilinin … Boya ürünleri üzerinde satış yetkisi verilmediğini, yani coğrafi bölge sınırlaması yapılmadığını, sözleşmenin yetkili bayilik sözleşmesi olmadığını, dağıtım ve satış yetkilerini içerdiğini; davacı şirketin, 2018 yılı sonunda ekonomik durumunun bozulmaya başlaması sebebiyle Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….. Esas sayılı dava dosyası üzerinden konkordato isteğinde bulunduğunu, bu nedenle de sözleşme gereğince kendisinden beklenen satışı gerçekleştiremediğini, 04/10/2018 tarihli sözleşmenin 9.5 maddesi uyarınca dağıtıcının konkordato istemesinin müvekkiline ihbar ve ihtara gerek kalmaksızın tek taraflı olarak sözleşmeyi fesih hakkı verdiğini, müvekkilinin basiretli bir tacir gibi davranarak piyasa içerisinde kendi ürünlerinin satışını arttıracak önlemler almak zorunda kaldığını, bu kapsamda da bölgeye davacı şirket dışında ilave bir dağıtıcı tayin ettiğini, bunun üzerine davacının Erzurum … Noterliği’nden gönderdiği 16/01/2020 tarihli ve …. yevmiye numaralı ihtarname ile “sözleşmenin … Boya tarafından yeni bir dağıtıcılık tayin edilerek sona erdirildiği, stoklardaki ürünlerin satışının artık mümkün olamayacağı, bu nedenle de stoklardaki ürünlerin güncel fiyatları üzerinden alınması” hususunun ihtar edildiğini, bu ihtarnameye İzmir … Noterliği’nin 30/01/2020 tarihli ve ….. yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verdiklerini, cevabi ihtarnamede “taraflar arasında 04/10/2018 tarihli Toptan Dağıtım Sözleşmesinin olduğu, ancak muhatap şirket … Yapı’nın ekonomik durumunun bozularak konkordato istemesi üzerine dağıtıcılık kapsamında beklenilen satış rakamlarına ulaşılamaması üzerine ilave bir dağıtıcı tayin edilmesinin basiretli tacir gibi davranma sorumluluğundan kaynaklandığı, bu yönde ilave dağıtıcı tayininin sözleşmeye aykırı olmadığı, stoklardaki ürünlerin iade isteklerinin ise sözleşmenin 2.3, 2.4 ve kanunlarda belirlenen haklı nedenlerin olmaması nedeniyle kabul edilmesinin mümkün olmadığı” hususunun bildirildiğini, cevabi ihtarnamede de belirtildiği üzere müvekkilinin satış bölge piyasası içerisinde kendi ürünlerinin satışını arttıracak nitelikte aldığı önlemler karşısında bölgeye davacı şirket dışında ilave bir dağıtıcı tayin etmesinin sözleşmenin feshi sonucunu doğurmadığını, müvekkili tarafından sözleşmeye aykırı davranılmaması ve sözleşmenin feshedilmemiş olması nedeniyle davacının sözleşmenin feshinden kaynaklı olarak tazminat isteminde bulunmasının hukuki ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte 04/10/2018 tarihli sözleşme kapsamında sözleşmenin … Boya A.Ş. tarafından haksız feshi sonucunda davacı/dağıtıcıya tazminat isteğinde bulunma hakkının düzenlenmediğini, sözleşmenin 2.3. ve 2.4. maddesinde, belirtilen durumların varlığı halinde dağıtıcıya teslim edilen ürünlerin ne şekilde ve ne koşullarda iade alınabileceğinin hüküm altına alındığını, davacı şirket tarafından gönderilen ihtarname içeriğindeki isteklerin haklı olmadığını, tek taraflı olarak dağıtıcının stoklarında bulunduğu iddia olunan ürünlere ilişkin olarak Erzurum … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …D. İş sayılı dosyası üzerinden yaptırılan tespiti kabul etmediklerini, yapılan tespitleri ve incelemeleri içeren bilirkişi raporunun müvekkiline tebliğ edilmediğini, bu nedenle herhangi bir bağlayıcılığının olmadığını, davacının kendi satmayı başaramadığı stoklarındaki ürünlerin dürüstlük kuralı çerçevesinde müvekkili şirket tarafından iade alınmasını istediğini, sözleşmede depolamanın ne şekilde olacağının 4. maddede açıkça belirtildiğini, buna göre dağıtıcının, ürünlerin tüm çeşitlerinin stoklarını müşteri isteklerini sürekli ve zamanında karşılayabilmek için deposunda bulundurmakla yükümlü olduğunu, bu madde içeriğinden de anlaşılacağı üzere stoktaki ürünlerin miktarının, çeşitliliğinin davacı/dağıtıcı tarafından belirlendiğini, nitekim; davacının stoklarındaki ürünlerin tamamının davacı şirketin siparişi sonucunda kendisine gönderildiğini, davacının kendi kusuru ve hatası sonucunda satabileceğinden çok fazla ürün stoklamasına bağlı olarak bu ürünlerin satışını yapamayacağını anlaması sonucu bu davayı açarak stoklarındaki ürünlerin dürüstlük kuralı çerçevesinde müvekkili tarafından iade alınmasını istemesinin dürüstlük kuralına ve ticari teamüllere aykırılık oluşturduğunu, kaldı ki davacının, stoklarındaki ürünlerin kendi satın aldığı dağıtıcı alış tutarı üzerinden değil, güncel liste fiyatı üzerinden iade alınmasını istediğini, böylece kendisine sebepsiz bir zenginleşme yaratmaya çalıştığını, davacı şirketin alacak iddialarının aksine cari hesap özetinden de görüleceği üzere aralarındaki ticari faaliyetten kaynaklı olarak müvekkiline 2.368,73-TL borcunun bulunduğunu, yapılan sözlü uyarılara rağmen bu borcunu ödemekten dahi imtina ettiğini, bu tutarın tahsiline ilişkin her türlü hukuki ve yasal haklarını saklı tuttuklarını belirterek, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER ;
Sözleşme, Erzurum …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Değişik İş sayılı dosyası, Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dava dosyası, ihtarnameler, tanık anlatımları, bilirkişi raporları.
GEREKÇE ;
Dava; taraflar arasındaki toptan dağıtım sözleşmesinin haksız feshedildiğinin ileri sürülerek uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “taraflar arasındaki davaya konu ilişkide 15/10/2017 tarihli sözleşme hükümlerinin mi yoksa 04/10/2018 tarihli sözleşme hükümlerinin mi uygulanacağı, davalıya ait … boya ürünleri yönünden davalı tarafından davacıya coğrafi bölge sınırlaması getirilip getirilmediği, sözleşmenin yetkili bayilik sözleşmesi olup olmadığı, aradaki sözleşme ilişkisinin niteliğine ve içeriğine göre davalının, davacının çalıştığı bölgeye davacı dışında ilave bir dağıtıcı tayin etmesinin sözleşmenin feshi sonucunu doğurup doğurmayacağı, diğer bir anlatımla davalının bu şekilde sözleşmeyi feshettiği sonucuna varılıp varılmayacağı, davalının sözleşmeye aykırı davranıp davranmadığı, sözleşmenin davalı tarafça feshedildiğinin kabulü durumunda buna bağlı olarak da davacının zararının doğup doğmadığı, varsa zarar miktarının ne olduğu, sözleşme kapsamında davacı tarafından satın alınan ve stokta bulunan ürünlerin davalıya iade ve bedellerinin davalıdan tahsil edilebilme koşullarının bulunup bulunmadığı”“taraflar arasındaki davaya konu ilişkide 15/10/2017 tarihli sözleşme hükümlerinin mi yoksa 04/10/2018 tarihli sözleşme hükümlerinin mi uygulanacağı, davalıya ait … boya ürünleri yönünden davalı tarafından davacıya coğrafi bölge sınırlaması getirilip getirilmediği, sözleşmenin yetkili bayilik sözleşmesi olup olmadığı, aradaki sözleşme ilişkisinin niteliğine ve içeriğine göre davalının, davacının çalıştığı bölgeye davacı dışında ilave bir dağıtıcı tayin etmesinin sözleşmenin feshi sonucunu doğurup doğurmayacağı, diğer bir anlatımla davalının bu şekilde sözleşmeyi feshettiği sonucuna varılıp varılmayacağı, davalının sözleşmeye aykırı davranıp davranmadığı, sözleşmenin davalı tarafça feshedildiğinin kabulü durumunda buna bağlı olarak da davacının zararının doğup doğmadığı, varsa zarar miktarının ne olduğu, sözleşme kapsamında davacı tarafından satın alınan ve stokta bulunan ürünlerin davalıya iade ve bedellerinin davalıdan tahsil edilebilme koşullarının bulunup bulunmadığı” konularındadır.
Davacı vekili dava dilekçesinde iki ayrı istekte bulunmuştur. Bunlardan birincisi; sözleşmenin feshi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararların tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL maddi tazminatın tahsili; ikincisi ise; müvekkilinin stoklarında bulunan ürünlerin tespiti ile bunların davalıya iadesi ve ürün bedellerinin davalıdan tahsilidir.
Ürün bedeli alacağına ilişkin dava değerinin gösterilmemesi, delil olarak dayanılan Erzurum …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …. Değişik İş sayılı dosyasında davacı tarafından yaptırılan delil tespitinde stokta bulunan ve taraflar arasındaki sözleşmeye konu ürünlerin bedelinin 1.477.466,69 TL olarak belirlenmiş olması, davacı tarafın bu miktar üzerinden eksik harcı tamamlamış bulunması karşısında 11/03/2021 tarihli ara kararı ile davaya heyetçe bakılmasına karar verilmiştir.
Taraflar arasında 04/10/2018 tarihli Toptan Dağıtım Sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşme ile davacı, davalı şirketin dağıtıcılığını üstlenerek … Boya’nın ürün portföyünde bulunan (otomotiv boyaları hariç olmak üzere) “….” markalı ürünlerin toptan satışını yapmayı taahhüt etmiştir. Sözleşme 04/10/2018 tarihinden itibaren 1 yıl geçerli olmak üzere düzenlenmiştir. Sözleşmenin 1.2 maddesinde; “Bayi bağımsız bir teşebbüs olup, şirketin müstahdemi, tellalı, komisyoncusu, temsilcisi, acentesi, yardımcısı değildir ve her ne şekilde olursa olsun şirketi bağlayıcı beyan ve tasarrufta bulunamaz”; 1.3 maddesinde; “Toptancı seviyesinde faaliyet gösterecek olan bayi nihai tüketiciye satış yapamaz” düzenlemelerine yer verilmiştir. 3.7. maddesinde; “Her ne nam altında olursa olsun …, iş bu sözleşme kapsamında dağıtıcının uğradığı kar mahrumiyeti de dahil hiçbir surette dolaylı zarardan sorumlu olmaz.” düzenlemesine yer verilmiştir. 9.1 maddesinde; “haklı sebeplerin varlığı durumunda şirketin sözleşmeyi bildirimsiz fesih hakkı olduğu” hususu düzenlenmiştir. Sözleşmenin 18. maddesinde; “Sözleşme ve ekleri, taraflar arasında bu sözleşmenin konusu ile ilgili olarak mevcut olan sözleşmenin tamamını teşkil eder ve bu sözleşmede yer alan hususlarla ilgili olarak taraflar arasında önceden mevcut bütün yazılı veya şifahi anlaşmaları, taahhütleri ve kabulleri hükümsüz kılar. Ancak önceki sözleşme ve/veya ticari ilişkin nedeniyle doğmuş mal bedeli ödemelerine halel getirmez…” düzenlemesine yer verilmiştir. 9.5 maddesinde de; “Dağıtıcının piyasadaki borçlarını ödemede aksama yaşamaya başladığının anlaşılması, çek ve senetlerinin karşılıksız çıkmaya başlaması ya da protesto edilmesi, fiili acz durumuna düşmesi, ödemelerini tatil etmesi, iflas ya da konkordato ilan etmesi, kısacası mali olarak risk altında olduğunun anlaşılması halinde sözleşme herhangi bir ihbara ya da ihtara gerek kalmaksızın … tarafından tek taraflı olarak feshedilebilecektir. Dağıtıcı, böyle bir fesih halinde zarar, kar kaybı vs herhangi bir talep hakkı bulunmadığını kabul ve taahhüt eder.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davacı tarafın başvurusu üzerine Erzurum …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …. D. İş sayılı dosyası üzerinden tespit yaptırılmıştır. Bu dosyada bilirkişi tarafından hazırlanan raporda; davacı şirketin stokundaki mal değerinin 1.477.466,69 TL olduğu, stoktaki malların çoğunun baz haldeki ürün olduğu, bu ürünlerin kullanımı ve satışı açısından renkli mamullere ve renklendirici makineye ihtiyaç duyulduğu bildirilmiştir.
Davacı tarafından davalıya Erzurum … Noterliği’nden gönderilen 16/01/2020 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname ile; “sözleşmenin … Boya tarafından yeni bir dağıtıcılık tayin edilerek sona erdirildiği, stoklardaki ürünlerin satışının artık mümkün olamayacağı, bu nedenle de stoklardaki ürünlerin güncel fiyatları üzerinden alınması” hususu ihtar edilmiştir.
Bu ihtarnameye karşılık davalı, davacıya İzmir … Noterliği’nden gönderdiği 30/01/2020 tarihli ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarname ile; “taraflar arasında 04/10/2018 tarihli Toptan Dağıtım Sözleşmesinin olduğunu, ancak muhatap şirket … Yapı’nın ekonomik durumunun bozularak konkordato istemesi üzerine dağıtıcılık kapsamında beklenilen satış rakamlarına ulaşılamaması üzerine ilave bir dağıtıcı tayin edilmesinin basiretli tacir gibi davranma sorumluluğundan kaynaklandığını, bu yönde ilave dağıtıcı tayininin sözleşmeye aykırı olmadığını, stoklardaki ürünlerin iade isteklerinin ise sözleşmenin 2.3, 2.4 ve kanunlarda belirlenen haklı nedenlerin olmaması nedeniyle kabul edilmesinin mümkün olmadığını” bildirmiştir.
Mahkememizce tarafların gösterdikleri tanıklar dinlenmiştir.
Davacı tanığı … anlatımında; “Ben 18 yıla yakındır davacı firmada muhasebeci olarak çalışıyorum. Davacı şirket esasında …’nun Erzurum yetkili bölge bayisidir. Çevre iller ve ilçeler de dahil olmak üzere birçok yere boya temin ediyoruz. Esasında …’dan aldığımız boyaları siparişlere göre dağıtıyoruz ancak 2019 yılının sonbaharından itibaren davalı şirket istediğimiz boyaları aksattı, oyaladı, siparişlerimizi gününde teslim etmedi. Sorduğumuz zaman da cevaplamadı. Bölge elemanı artık şirketi ziyaret etmemeye başladı. Ocak ayında bölge elemanı Erzurum’da başka yetkili bayi daha açıldığını artık davacı şirketle çalışamayacaklarını söylediler. Ellerinde hali hazırda bulunan boyaları ise geri alamayacaklarını, nasıl isterlerse öyle değerlendirebileceklerini söylediler ancak davacı şirket büyük çabasına rağmen yeni yetkili bayi olduğu için elindeki bu boyalar için sipariş almadı. Boyaları satamadı. Yeni açılan bayi ile iş yapmaları yönünde müşterilerimizin davalı şirketten baskı aldıklarını duyduk. Elimizdeki boyaları yeterli makinalara sahip olmamıza rağmen yeni bayinin iş yapması adına davalı şirket tarafından engellendik. Ekonomik yeterlilik olmadığı için sürekli makinaların, karıştırıcıların geri alınacağı konusunda baskılar aldıklarını duyduk. Davalı firmanın bize daha önce vermiş olduğu birçok renkli boyanın kullanılabilmesi adına biz davacı şirketin yeniden bu renklerle uyumlu siparişler vererek ellerindeki boyaları kullanabilmek için birçok görüşme yapmamıza rağmen geri dönüş alamadık. Haliyle elimizde olan renkli boyaları kullanamadık. Satış da yapamadığımız için birçok ürün elimizde bozuldu. Tarihi geçti. Davacı şirket zarara uğradı.” demiştir.
Davacı tanığı …. anlatımında; “Ben davacı şirkette satış pazarlama yetkilisi olarak 4 yıl çalıştım. 2020 yıllarından itibaren davalı şirket davacı şirkete boya temin etmemeye başladı. Siparişlerimizi getirmemeye başladılar. Normal şartlarda pazarlamak için bölgede gezdiğim zaman ürünlerin satışında zorluk yaşamama rağmen sonrasında bayiler davacı şirketten ürün almak istemediler. Yeni açılan bayi olduğunu, artık ordan almak zorunda olduklarını, bu konuda davacı şirketten baskı aldıklarını, davacı şirkete sipariş verdikleri takdirde ellerindeki makinaları ve karıştırıcıları alacaklarını, yine gerekirse bayiliklerini dahi iptal edeceklerini duydum. Elimizdeki boya miktarları çok yüklü olduğu için satış da yapamadık. Sipariş almamaya başladı. Elimizdeki boyaları iade alması konusunda birçok istekte bulunmamıza rağmen, davalı şirket iade almadı. Tek başına bu boyaları davacı şirketin herhangi bir şekilde satış yapması mümkün değildir. Zaman sonra zaten boyaların birçoğu da bozuldu ve imha etmek zorunda kaldılar. Elimizdeki ürünlerde normal boyaların dışında bazlar da vardı. Bu bazları kullanabilmek için davalı şirketten renklendirici gelmesi gerekiyordu ancak hiçbir isteğimizi yerine getirmedikleri için biz bu boyaları da kullanamadık.” demiştir.
Davalı tanığı …. anlatımında; “Ben şu anda davalı şirket olan … boyada bayi satış uzmanı olarak çalışmaktayım. Biz malzemelerimizi davacı şirkete veririz, o da piyasaya bunları satar. Davacı şirket, davalı şirketin yanında başka bir şirket ile 2020 yılının Ocak ayında toptan dağıtım sözleşmesi imzalamıştı. Bunun üzerine davalı şirket artık eskisi gibi mal satamaması hem de konkordato sürecine girdiğinden ekonomik durumunun iyi olmaması sebebiyle davacı şirketten almış olduğu malları geri iade etmek istedi. Davacı şirket de bu malları iade almayı kabul etmedi.” demiştir.
Davalı tanığı …. anlatımında; “Ben 2019 Haziran ayında işe başladım, pazarlama ve satıştan sorumluyum, Davacı şirket … ‘nin bölge dağıtım bayisidir 2019 yılında birçok müşteriden davacı şirket ile ilgili şikayet aldık, personel ziyaret eksiklikleri , kirli ürün teslim etme konusunda bize bildirim yaptılar, fiyatlarını yükselttiklerini öğrendik, davalı şirketin araştırmalarına göre davacı şirket konkordato başvurusu başlattığını öğrendik, yapılan raporlamalar sonrası yeni bir bayi ile anlaştı, davacı bu anlaşmadan sonra elindeki ürünleri şirkete iade etmek istedi, şirketi alamayacağını henüz bayiliğin devam ettiğini, satışa devam edebileceğini söyledi, bölge şefi … bey ile bu konuda görüştüler, hala daha davacı şirketin satış yapabilme elindeki ürünü bayilere dağıtabilme durumu mevcuttur, ancak yetersiz personel ve ekonomik sıkıntıları oldukları için işleyişlerinde birçok sorun yaşıyorlar, davalı şirket davacıya birçok konuda teknik konular noktasında yardımcı olmaya devam ediyor, bizim makinalarımız halen daha …’ın uhdesindedir, istediği zaman bayilere satışlarını yapabilir, herhangi bir bayiye bu noktada engelleme, baskı yapılmamıştır, çünkü zaten ben gerekli görüşmeleri sağlıyorum, davacı şirketin elinde yeterli miktarda ürün var, son zamanlarda bizden yeni ürün talebi de olmadı, bayilerden sipariş aldığını mal sattığını biliyorum, davacı şirket kendisi yeni bayi açıldıktan sonra piyasadan çekilmeye başladı, davalı şirketten boyalarını kullanabilmek adına ekstradan ürün talebi olmadı, başka yerlerden de istese temin edebiliyor zaten” demiştir.
Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dava dosyası incelendiğinde; davacı şirketin 13/11/2018 tarihli başvurusu üzerine yapılan yargılama sonucunda 15/06/2021 tarihli karar ile “…davacının isteğinin vade konkordatosu niteliğinde olduğu, yargılamanın devamı sırasında …. Bank’a ait borç hariç davacının diğer borçlarının tamamını ödediği, davacının mevcut mal varlığının … Bank’a olan borç miktarını ödemeye yeterli olduğu, diğer tüm borçların ödenmesi nedeniyle davacının mali dar boğazdan kurtulduğu, bu haliyle konkordato isteğinin tasdiki için yasada aranan şartların gerçekleşmediği…” gerekçesiyle “davacı tarafın konkordato isteğinin reddine” karar verildiği, kararın istinaf yoluna gidilmeksizin 20/07/2021 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
İİK’nın “Kesin mühletin sözleşmeler bakımından sonuçlar” başlıklı (Değişik …….. md) 296. maddesinde; (1) Sözleşmenin karşı tarafının konkordato projesinden etkilenip etkilenmediğine bakılmaksızın, borçlunun taraf olduğu ve işletmesinin faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerin devamı esastır. Bu sözleşmelerde yer alıp da borçlunun konkordato talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine, haklı fesih sebebi sayılacağına yahut borcu muaccel hâle getireceğine ilişkin hükümler, borçlunun konkordato yoluna başvurması durumunda uygulanmaz. Sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunmasa dahi sözleşme, borçlunun konkordatoya başvurduğu gerekçesiyle sona erdirilemez. (Ek cümle:…….. md.) Bu fıkra kapsamında geçici ve kesin mühlet süresince devam eden sözleşmeler nedeniyle borçlanılan edimler karşılıklı olarak ifa edilir. (2) Borçlu, tarafı olduğu ve konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen aşırı külfetli sürekli borç ilişkilerini, komiserin uygun görüşü ve mahkemenin izniyle herhangi bir zamanda sona erecek şekilde feshedebilir. Bu çerçevede ödenmesi gereken tazminat, konkordato projesine tabi olur. Hizmet sözleşmelerinin feshine ilişkin özel hükümler saklıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davalı vekili “müvekkilinin sözleşmeyi feshetmediğini” belirtmiştir. Gönderdiği ihtarnamede de feshe ilişkin bir ihtarın bulunmadığı görülmüştür. Davalı, bu ihtarnamesinde ve cevaplarında “davacının konkordato başvurusunda bulunması nedeniyle dağıtıcılık kapsamında beklenilen satış rakamlarına ulaşılamaması üzerine ilave bir dağıtıcı tayin edildiğini, sözleşmeyi feshetmediklerini” bildirmiştir.
İİK’nın 296. madde hükmü gözetilerek, davalı şirketin sözleşmeyi eylemli olarak feshedip feshetmediği hususu araştırılmış, bu kapsamda da mahkememizce, tarafların ticari defter ve dayanağı belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Davacı defterlerini inceleyen mali müşavir bilirkişi hazırlayıp sunduğu 18/04/2022 tarihli raporunda özetle; davacı defterlerinin 2020 yılında e-deftere tabi olduğunu, 2018, 2019 ve 2020 yıllarına ait defterlerin yasal açılış kapanış tasdiklerinin yapıldığını, sahibi lehine delil niteliği taşıdığını, davacının 2018 yılı defter kayıtlarına göre davalının dönem içerisinde 3.520.583,43 TL tutarında fatura düzenlediğini, davacının davalıya dönem içerisinde 141.898,90 TL ödeme yaptığını, 2019 yılına davacının davalıya 3.378.684,53 TL borcunun devrettiğini, davacının düzenlediği tüm faturaların defter kayıtlarında yer almadığını, 2019 yılı yevmiye defter kayıtlarına göre davalının düzenlemiş olduğu fatura toplamının 786.678,99 TL olduğunu, aynı dönem içerisinde davacı tarafından davalı adına 541.112,03 TL iade faturasının düzenlendiğini, davacının 2019 yılında KDV hariç 865.846,90 TL mal alışının olduğunu, alışlarının genel itibariyle davalıdan olduğunu, 10/12/2019 tarihinde en son faturalı alışının olduğunun belirlendiğini, bu tarihten sonra herhangi bir siparişe ilişkin faturanın olmadığını, davalının davacı firmaya düzenlediği en son faturanın 10/12/2019 tarihli olduğunu, davalı şirketin davacıya 2020 yılında mal göndermediğinin, fatura düzenlemediğinin anlaşıldığını, davacının başka bir bayi ile anlaşma yaptığına ilişkin bir tespitin yapılmadığını, fatura hareketlerinde öyle bir alıma rastlanmadığını bildirmiştir.
Davalı defterlerini inceleyen mali müşavir bilirkişi Murat Özen 31/10/2022 tarihli raporunda özetle; davalı şirketin elektronik defter mükellefi olduğunu, bu nedenle 2018-2019-2020 yıllarına ait yevmiye ve kebir defterlerinin kağıt ortamında değil elektronik ortamda tutulduğunu, defterlerin HMK’nın 222. maddesine göre sahibi lehine delil oluşturduğunu, davacı şirketin konkordato sürecine girdiği tarihten önceki 06/12/2017- 30/10/2018 döneminde toplam 56.733 kg ürün sipariş ettiğini, bu siparişlerin değerinin 2.305.638,05 TL olduğunu; davacı şirketin konkordato sürecine girdikten sonraki dönemde toplam 11.514 kg ürün sipariş ettiğini, bu siparişlerin değerinin 587.136,07 TL olduğunu, davacının konkordato sürecine girdiği tarihten sonra siparişlerinde 45.219 kg (% 79 oranında) azalma olduğunu, azalan siparişlerin parasal değerinin 1.718.501,98 TL olduğunu; davacının davalıya en son 29/11/2019 tarihinde 15 kg …. kodlu antipas ve 5 kg ….. kodlu antipas ürünü sipariş ettiğini, sipariş edilen bu ürünlerin değerinin 1.731,00 TL olduğunu bildirmiştir.
Davacı vekili 02/11/2022 tarihli dilekçesiyle; Erzurum …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ….. D.İş sayılı dosyasında düzenlenen raporda müvekkilinin bayilik sözleşmesi kapsamında toptancı sıfatıyla davalıdan satın aldığı ve halen stoklarında bulunan toplam mal bedelinin 1.477.466,69 TL olduğunun saptandığını, müvekkilinin elinde kalan malların yaklaşık % 60’ının renksiz ürün (baz) olduğunun belirlendiğini, bu haliyle bu ürünlerin kullanımının ve satışının yapılabilmesi için renkli mamulün ve renklendirici makinenin bulunması gerektiğini, renklendirici makinenin ürünleri halka sunan perakendeci satıcılar dışında herhangi bir kişi veya kuruluş elinde bulunmadığını, bayilik sözleşmesinin sona ermesiyle müvekkilinin sözleşme gereği yaptığı stokların ve muhtemel siparişleri karşılamak ya da müşteri hizmetlerini yerine getirmek için bulundurduğu sözleşme konusu malların elinde kaldığını, üreticinin (davalının) stokta kalan malları geri alma yükümlülüğünün olmadığının kabul edildiği durumlarda dahi eğer aynı zamanda sözleşme sonrası elindeki malı satmak için üreticinin donanım ve pazarlama desteğine ihtiyaç duyuyorsa dürüstlük kuralı gereği davalı üreticinin stokta kalan malları geri alması gerektiğini, sözleşmede müvekkili bayinin stok yapma yükümlülüğünden açık olarak söz edilmemiş ise de davalı üreticinin fabrikası ile satış yapılacak coğrafya arasındaki mesafenin zımnen bir stok yapma yükümlülüğünü ortaya koyduğunu, uyuşmazlığın tespit dosyasında aldırılan rapor doğrultusunda sonuçlandırılması gerektiğini bildirmiştir.
Davalı vekili 21/11/2022 tarihli dilekçesiyle; 04/10/2018 tarihli sözleşmenin 18. maddesinde taraflar arasında önceden mevcut tüm yazılı ve sözlü anlaşmaların, taahhütlerin ve kabullerin hükümsüz kaldığının kabul ve beyan edildiğini, bu kapsamda esas alınması gereken son sözleşmenin 04/10/2018 tarihli toptan dağıtım sözleşmesi olduğunu, uyuşmazlığın da bu sözleşmeye göre çözümlenmesi gerektiğini, bilirkişinin taraflar arasındaki son sözleşme 04/10/2018 tarihli sözleşme olmasına rağmen konkordato sürecinin başlamasından önceki dönem açısından hesaplama yapmasının hatalı tespitlerin ortaya çıkmasına sebep olduğunu, taraflar arasındaki toptan dağıtım sözleşmesinin feshedilmediğini, sözleşme feshedilmediğinden davacı şirketin sözleşmenin feshedilmesi nedenine dayalı olarak tazminat ve davacı stoklarındaki ürünlerin iade alınarak bedelinin tazminini isteyemeyeceğini, sözleşmenin 9.5 maddesinde açıkça fesih halinde dahi davalının zarar, kar kaybı vs. herhangi bir istekte bulunmayacağının düzenlendiğini, diğer yandan sözleşmenin 3.7 maddesinde de her ne sebeple olursa olsun …’nun dağıtıcının uğradığını ileri sürdüğü zararlardan sorumlu olmayacağı hususunun düzenlendiğini, sözleşmede depolamanın ne şekilde olacağının 4. maddede belirtildiğini, bu maddeye göre stoktaki ürünlerin miktarının ve çeşitliliğinin davacı tarafından belirlendiğini, stoktaki ürünlerin tamamının davacı şirketin siparişi sonucu kendisine gönderildiğini, satabileceğinden çok fazla ürün stoklamasının davacının kendi kusuru ve hatası olduğunu bildirmiştir.
Mali müşavir bilirkişi ….. itirazlar üzerine hazırladığı havale 03/02/2023 tarihli ek raporunda özetle; davacı tarafın defterlerinin HMK’nın 222. maddesine göre sahibi lehine delil niteliği taşıdığını, davalının 10/12/2019 tarihinde en son faturalı alışının olduğunun belirlendiğini, davalının davacı firmaya 2020 yılında mal göndermediği, fatura düzenlemediği hususunun mal alış faturalarından anlaşıldığını, davacının başka bir bayi ile anlaşma yaptığına ve sürekli alım yaptığına dair bir tespitin yapılmadığını, fatura hareketlerinde öyle bir alıma rastlanmadığını, davacının 2020 yılı kayıtlarının incelenmesi sonucunda birkaç firmadan küçük miktarlarda alışının olduğunun ve bunların toplam tutarının 101.460,00 TL olduğunun belirlendiğini, ayrıca davacının 2021 yılı alışlarına bakıldığını, dönem içerisinde 7.993,49 TL mal alışının olduğunu, 2022 yılında ise 36.086,65 TL farklı firmalardan düşük miktarlarda mal alışının olduğunu, … firmasından bir alışının olmadığını bildirmiştir.
Toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ile tüm dosya içeriğine göre; taraflar arasında 04/10/2018 başkangıç tarihli 1 yıl süreli toptan dağıtım sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşme ile davacının, davalı şirketin ürün portföyünde bulunan (otomotiv boyaları hariç) “….” markalı ürünlerin toptan satışını yapmayı taahhüt ettiği, sözleşmenin 18. maddesinde “bu sözleşmede yer alan hususlarla ilgili olarak taraflar arasında önceden mevcut bütün yazılı veya şifahi anlaşmaları, taahhütleri ve kabulleri hükümsüz kılar.” düzenlemesine yer verildiği, bu hükümle birlikte taraflar arasındaki ilişkinin 04/10/2018 tarihli sözleşme hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiğinin kabul edildiği; 1 yıl süreli olan sözleşmenin bitiş tarihinin 04/10/2019 olduğu; davalının, davacıya en son 10/12/2019 tarihinde mal sattığı, yani her ne kadar davacı şirket 13/11/2018 tarihinde konkordato istemiyle mahkemeye başvurmuş ise de; davalının, davacıya sözleşme süresi boyunca mal satışında bulunduğu; sözleşmede davacıya coğrafi bir sınırlama yapılmadığı, ayrıca davalıya da sözleşme ile ilave dağıtıcı tayinini kısıtlayan bir sınırlamanın getirilmediği, davalı vekilinin de kabulünde olduğu şekilde sözleşme ilişkisinin davalı tarafça feshedilmediği, incelenen defter kayıtlarına göre eylemli bir feshin de söz konusu olmadığı, çünkü en son 10/12/2019 tarihinde mal satışının gerçekleştirildiği; davalının, konkorda isteminde bulunan davacının yanısıra satışlarını artırmak amacıyla ve sözleşmesel bir sınırlama bulunmaması sebebiyle ilave bir dağıtıcı görevlendirilmesinin ticari işleyişin bir gereği olduğu, sözleşmenin davalı tarafça feshedilmemiş olması nedeniyle davacının maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunamayacağı anlaşıldığından, haklı görülmeyen davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM;
Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın peşin olarak alınan 853,88 TL harçtan düşülmesi ile kalan 673,98 TL harcın karar kesinleştiğinde ve isteği halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yatırılan 25.231,44 TL tamamlama harcının karar kesinleştiğinde ve isteği halinde davacı tarafa iadesine,
4-Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca tarafların anlaşamamaları nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL’nin davada haksız çıkan davacıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerine bırakılmasına,
6-Davalının yapmış olduğu posta ve tebligat gideri olan 70,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/4 maddesine göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayarak artan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/03/2023

Başkan …..
¸E-imza
Üye ….
E-imza
Üye ……
E-imza
Katip ……
E-imza