Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/57 E. 2021/222 K. 05.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/57
KARAR NO : 2021/222

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 05/03/2021

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İTİRAZ ;
İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından davalı borçlular hakkında 15.000,00 TL’si asıl alacak ve 7.400,96 TL’si işlemiş faiz olmak üzere toplam 22.400,96 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmıştır.
Takipte dayanak olarak 28/05/2008 tarihli dekont gösterilmiştir.
Davalı borçluların itirazı üzerine takip durmuştur.
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 17/05/2008 tarihinde … Arsa ve Konut Yapı Kooperatifine ortak olan müvekkilinin o dönemde kooperatif yöneticisi olan davalıların istekleri ve yönlendirmeleriyle 22/05/2008 tarihinde arsa payı olarak 15.000,00-TL ödeme yaptığını, ancak bir süre sonra bunun bir dolandırıcılık olduğunun ortaya çıktığını ve davalılar hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, buna rağmen davalıların, zimmetlerine geçirdikleri 15.000,00-TL’yi müvekkiline iade etmediklerini, öncelikle kooperatif aleyhine İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında takip başlattığını ancak kooperatifin ticaret sicilinde kayıtlı adresi kapalı olduğundan ödeme emrinin tebliğ edilemediğini, bunun üzerine kooperatif yöneticileri aleyhine İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında takip başlattığını ancak bu kez de takibe itiraz edildiğini, Kooperatifler Kanunu’nun 62/3 maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin ve kooperatif memurlarının kendi kusurlarından meydana gelen zararlardan sorumlu olduklarını, Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesinin göndermesi ile TTK’nun 336/1 maddesine göre müvekkilinin uğradığı ve kooperatiften tahsil edemediği zarardan o dönemde yönetici olan davalıların sorumlu olduğunu belirterek, davalıların itirazlarının iptaline, takibin devamına, % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile özetle; davanın kooperatifin tüzel kişiliğine karşı açılması gerektiğini, bu nedenle öncelikle husumet itirazında bulunduklarını, kooperatif aleyhine de takip yapıldığından bu takip sonuçlandırılmadan aynı alacak için müvekkilleri aleyhine takip yapılamayacağını, davacının da aynı kooperatifte üye ve yönetici olduğunu, herhangi bir kusuru bulunmayan müvekkillerinin şahsen sorumlu tutulamayacaklarını, itirazın iptali ile ilgili bu davada müvekkillerinin kusurlu olup olmadıklarına yönelik inceleme yapılamayacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER ;
İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip sayılı dosyası, İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası, bilirkişi raporu, kooperatifin münfesih olduğunda dair ticaret sicil kayıtları.
GEREKÇE ;
Dava; hakkında sözleşmeye dayalı alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılan davalının borca itirazının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “davacının, dava dışı kooperatif adına gönderdiği dava konusu parayı davalı yöneticilerden tahsil edip edemeyeceği” noktasındadır.
İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası incelendiğinde; alacaklısının davacı …, borçlusunun… Arsa ve Konut Yapı Kooperatifi olduğu, takibin dayanağının …. Bankası …. şubesi tarafından düzenlenmiş …. numaralı 5.000,00 TL tutarındaki çek olduğu, davalı kooperatif adına çıkartılan davetiyenin tebliğ edilemediği, TK’nın 35. maddesine göre tebligat yapıldığı görülmüştür.
Bilirkişi kurulu düzenledikleri rapor ve ek raporlarında özetle; davacı tarafından dava dışı kooperatife ödenen 15.000,00 TL’nin tahsilinin istendiğini, kooperatiften herhangi bir tahsilat yapılamadığını, kooperatifin en son 27/03/2008 tarihinde olağanüstü genel kurul yaptığını, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi gereğince son 5 yıldır genel kurul tesciline rastlanılmaması nedeniyle 13/03/2014 tarihi itibariyle kooperatifin münfesih hale geldiğini ve davacının kooperatiften olan 15.000,00 TL alacağını tahsil imkânının kalmadığını, Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin kararına göre davalı yönetim kurulu üyelerinin 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesinin göndermesi ile 6762 sayılı TTK’nın 336 ve devamı maddeleri gereğince davacının zararından müteselsilen sorumlu tutulabileceklerini, davacının ödediği parayı yönetim kurulu üyelerinden müteselsilen isteyebileceği kanaatine ulaşmanın mümkün olduğunu, davacı tarafından takipte faiz istenmiş ise de yönetim kurulu üyelerinin icra takibinden önce ihtar çekilerek temerrüte düşürülmediklerini, bu nedenle faiz istenemeyeceğini, icra takip tarihinden itibaren temerrüt faizi istenebileceğini belirtmişlerdir.
Davalı derdestlik itirazında bulunmuş ise de; dava dışı kooperatif hakkındaki takibin semeresiz kaldığı, zira; Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 29/05/2014 tarihli cevabi yazısına göre 27/03/2008 tarihinden itibaren genel kurul yapılmadığından kooperatifin münfesih olduğu ve TTK’nın geçici 7. maddesine göre işlem yapıldığı belirlenmiştir.
Mahkememizce; “davacının, dava dışı … Arsa ve Konut Yapı Kooperatifine 17/05/2008 tarihinde üye olduğu, o tarihte davalıların kooperatifin yöneticisi oldukları, davacı tarafından … Bankası … Şubesi’nden 22/05/2008 tarihinde kooperatif adına 15.000,00 TL havale edildiği, havale edilen bu paranın davacı tarafından istenmesine rağmen iade edilmediği, davacının kooperatif tarafından adına düzenlenen çekle ilgili öncelikle kooperatif hakkında icra takibi başlattığı, kooperatif hakkında yapılan takipte ödeme emrinin kooperatife TK’nın 35. maddesine göre tebliğ edildiği ve davacı tarafından herhangi bir tahsilat yapılmadığı, davacının banka havalesi yolu ile ödediği 15.000,00 TL’nin tahsili isteği ile bu kez ödeme tarihinde yönetici olan davalılar aleyhine icra takibi yaptığı, icra takibinin itiraz üzerine durduğu, 6267 sayılı TTK’nın 336. maddesi ile yöneticilerin bazı hallerde kooperatif ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulabileceklerinin düzenlendiği, bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere ortaklığa giriş bedeli olarak ödenen ve dava dışı kooperatiften tahsil edilemeyen 15.000,00 TL bedelin davalılardan müteselsilen tahsil edilebileceği, borçlular takipten önce temerrüte düşürülmediğinden takip tarihinden önce faiz istenemeyeceği” gerekçeleriyle; “1-Yarışan sorumluluk gereği davalının derdestlik itirazının reddine, 2-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile; a) İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalı borçlunun yapmış olduğu itirazının 15.000,00 TL asıl alacak için İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, b)Takip tarihinden itibaren asıl alacağa yasal faiz uygulanmasına, c)Borçlunun itirazında haksız olduğu anlaşıldığından İİK’nın 67. maddesi gereğince talep de nazara alınarak hükmolunan 15.000,00 TL alacağın % 20’si oranında hesaplanan 3.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d)Davacının takibinde kötü niyetli olduğu anlaşılamadığından şartları oluşmayan davalının kötü niyet tazminat talebinin REDDİNE” ilişkin 18/12/2015 tarihli, … Esas ve …. Karar sayılı karar verilmiştir.
Davalılar vekilinin temyizi üzerine bu karar Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 18/12/2018 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı kararı ile; “1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi atfıyla 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 553. maddesine göre kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurlarının kanundan ve ana sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu oldukları, söz konusu madde gereğince davalı kooperatif yöneticilerinin sorumlu tutulması için kusurlu olmalarının gerektiği, mahkemece, davalıların ne şekilde kusurlu oldukları araştırılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği” gerekçesiyle davalılar yararına bozulmuştur.
Daire, davalılar vekilinin bunun haricindeki diğer temyiz itirazlarını yerinde görmemiştir.
Aynı Daire tarafından karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma kararına uyulmuştur.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi gereğince; bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunu’ndaki anonim şirketlere ait hükümler uygulanacaktır.
6762 sayılı TTK’nın 336. maddesi gereğince; kanun veya esas sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen yönetim kurulu üyeleri, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle şirkete, ortaklara ve şirket alacaklılarına karşı sorumlu tutulmuşlardır.
Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da olayda uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nun 336. maddesinde belirtilen durumlarda ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olacaklardır. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini yaptıkları sırada bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu’nda yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörülmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul edilmiştir. Davalı yöneticilerin sorumluluğu ispat külfeti tersine çevrilmiş kusur sorumluluğudur. TTK’nın 338. maddesi gereğince yönetim kurulu üyeleri kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu olacaklardır. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, TTK’nun 359. maddesinde düzenlenmiştir.
6762 sayılı TTK’nın 336. ve devamı maddeleri gereğince yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan bahsedilebilmesi için bazı koşulların gerçekleşmiş olması gerekir. Bu koşullar, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağıdır.
Yönetim kurulu üyelerine kanun veya esas sözleşme ile bir takım görevler verilmektedir. Bu nedenle yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğunda hukuka aykırılık şartı, kanuna veya esas sözleşmeye aykırı bir davranış olarak ifade edilmektedir. 6762 sayılı TTK’nın 336/1. maddesinde 1. ilâ 5. bentleri arasında yönetim kurulu üyelerinin hangi hâllerde sorumlu olacakları belirtilmiştir. Anılan maddenin ilk dört bendinde belirtilen hâller sınırlı olarak sayılmakla beraber; 5. bent ise ilk dört bendi de kapsayacak şekilde genel genel nitelik göstermektedir. Bu maddenin 5. bendine göre; “Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasten veya ihmal neticesi olarak yapılmaması” yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumluluğunu gerektirmektedir.
Buna göre, yönetim kurulu üyelerinin hukuka aykırı davranışlarından doğan zararın tazmini için, zarar ile hukuka aykırı davranış arasında uygun illiyet bağı bulunmalı; böylece hukuka aykırı davranışın olayların normal akışına, genel hayat tecrübelerine göre somut olayda gerçekleşen türden bir zararı meydana getirmeye içerik itibarıyla elverişli olmalıdır.
Davacı tanığı … anlatımında; “Ben davacının eşini tanıyorum. Her ikimiz de emekli astsubayız. Ben de davacının eşi … ile birlikte davalı kooperatife başvurdum. Esasen her ikimiz de eşlerimiz adına ev sahibi olmak amacıyla bu kooperatife başvurduk. Ben de 10.000,00 TL tutarında arsa payı parası yatırdım. Kooperatif ev yapacaktı ancak bu işe hiç başlanmadı. Ben de daha doğrusu eşim de 2008 yılında kooperatife girmiştik. Yaklaşık 1,5 ay sonrasında kooperatiften istifa ettik. Tarihleri tam hatırlamıyorum ancak bir kez kooperatif başkanı davalı … ile bir arsaya bakmaya gittik. Hatta broşür basıldı, arsa sahiplerine kapora verildi. Davacının eşi ve ben ayrı ayrı 5.000,00 TL kaporayı arsa sahibine verdik ancak sonrasında …’ın ciddiyetsizliği ve bu işten herhangi bir sonuç çıkmayacağı düşüncesiyle arsayı beğenmediğimiz için ben kooperatiften ayrıldım. Davalı …. o dönem kooperatif başkanı idi. Eşim adına arsa payı olarak verdiğim 10.000,00 TL’yi davalı …’dan geri aldım. 5.000,00 TL kaporayı da arsa sahibinden geri aldım. Benim bildiğim kooperatifte bir kez toplantı yapılmıştır. Davacı ve benim eşim dışında hatırladığım kadarıyla kooperatifin başkaca bir üyesi yoktur. Davacı da benim eşimle aynı tarihte kooperatiften ayrıldı ancak o dönem davacının parasını geri alamadığını, kooperatif yetkililer davalılar ile görüşmeler yaptıklarını, anlaşma yolunu denediklerini biliyorum. Sonrasında davacı ile görüşmedim. Ancak mahkeme kararından sonra tahsilat yapıldığını biliyorum. Ben bir kez toplantı yapıldığını biliyorum. Bunun haricinde kooperatifteki kayıtların düzgün tutulup tutulmadığı konusunda bir bilgim yoktur. O dönemde bizlerin fikirleri alınmak suretiyle kooperatifin tanıtımını ve üye kaydını yapmak amacıyla yani üye sayısını arttırmak amacıyla broşürler basıldı. Ancak dağıtılmadı. Anlaşma sağlanan arsanın olduğu bölge … mezarlığının olduğu bölge idi. O tarihte bu bölge çok gelişime açık değildi. Şu an durum öyle değildir. Tanıtım olmadığı için üye kaydı yapılmamıştır.” demiştir.
Davalı tanığı … anlatımında; “Dava dışı kooperatifin 2008 yılında kurucu üyelerindenim. Kooperatif arsa alıp üye bularak ev yapmak amacıyla kurulmuştur. O dönem sadece 2 tane üye kaydı yapıldı. Üyelerden bir tanesi davacıdır. Bir tane arsa ile anlaşma sağlanacaktı ancak üzerinden uzun zaman geçtiği için tam hatırlayamamakla birlikte arsadan vazgeçildi. Vazgeçmenin sebebinin arsa sahibinden mi kaynakladığı yoksa bizim tarafımızdan arsanın beğenilmediği mi olduğunu hatırlamıyorum. Tanıtım yapılmadığı için biraz da bizlerin beceriksizliği sebebiyle kaydı yapılamadı. Bu nedenle inşaata başlanamadı. O dönem kooperatife büro yeri kiralanmıştı. Toplantı ve broşür basma masrafları vardı. Kooperatifin kasasında para yoktu. Bu nedenle davacıya, ödediği 15.000,00 TL arsa payı parasının iadesi yapılamadı. O dönem herkes ayrı yerlerde olduğu için ve herkesin kendine göre mazeretleri olduğu için toplantı bir kez yapılabildi. Bir araya gelinemedi. Daha sonrasında ise kooperatif münfesih olmuştur. O dönemde davalılar … ve … kooperatif için yapılan masrafları ceplerinden ödüyorlardı. O tarihte kooperatifin muhasebecisi de vardı hatta parası ödenemedi. Kooperatifin evrakları ve defteri vardı ancak muhasebecideydi. Düzgün tutulup tutulmadığını bilmiyorum. Ben de cebimden kooperatif için ufak tefek harcamalar yapıyordum. Ancak asıl elini taşın altına koyanlar davalılar …. ile …’di. Kesinlikle ne davacıyı ne de diğer üyeyi dolandırmak gibi bir kasıt söz konusu değildir. Bu işe iyi niyetle girişilmiştir ancak olmamıştır.” demiştir.
Davalı tanığı … anlatımında; “Ben mali müşavirim. 2008 yılında kooperatif kurulmadan önce davalılar … ile … bana gelerek kooperatifin ne şekilde kurulacağı konusunda danıştılar. Ben de onlara gerekli bilgiyi verdim. Ondan sonraki dönemde ne yaptıklarını bilmiyorum ancak bu görüşmeden yaklaşık 3-4 yıl sonra aynı davalılar yeniden bana gelerek “arsa bulamadıklarını, ceplerinden çok para harcadıklarını, genel kurul toplantısı yapmadıkları için haklarında soruşturma yürütüldüğünü, üye toplayamadıklarını, birçok masraf yapmalarına rağmen kooperatifin amacını gerçekleştirmediklerini” söylediler. Kooperatifin ne şekilde feshedilebileceğini sordular. Ben de gerekli yolu gösterdim. Bunlar haricinde benim davacının kooperatife üye olması, para vermesi vs gibi konularda bir bilgim yoktur. Benim bildiğim ve tanıdığım kadarıyla davalı … ve … dürüst insanlardır. Dolandırıcılık gibi bir kasıtlarının olmadığını düşünüyorum.” demiştir.
İzmir … İcra Müdürlüğü’ne yazılan yazıya verilen cevapta; … sayılı takip dosyasında toplam 31.535,66 TL tahsilat yapıldığı bildirilmiştir.
Toplanan deliller, dinlenen tanık anlatımları ve tüm dosya içeriği yasal düzenleme ile birlikte değerlendirildiğinde; kooperatifin arsa alıp üye bularak ev yapmak amacıyla 2008 yılında kurulduğu, davacı ile …’in kooperatife üye oldukları, her ikisinin de kooperatife ayrı ayrı 15.000,00’er TL arsa payı parası yatırdıkları, tanıtım broşürleri basılan kooperatifte başkaca üye kaydının yapılamadığı, bunun sebebinin inşaat yapılacak arsanın bulunduğu yerin o tarihlerde revaçta bir yer olmaması olduğu, nitekim; davacı tanığının da “..arsanın … mezarlığının olduğu bölgede olduğu, o tarihte bu bölgenin çok gelişime açık olmadığı..” şeklinde beyanda bulunduğu, aynı tanığın “……’ın ciddiyetsizliği ve bu işten herhangi bir sonuç çıkmayacağı düşüncesiyle arsayı beğenmediğimiz için ben kooperatiften ayrıldım.” şeklinde de beyanda bulunduğu, dolayısıyla davacı tarafın kendi tanığının anlatımına göre istifanın arsa beğenilmediği için gerçekleştiği, gerek arsanın beğenilmemesi ve üye kaydının yapılamaması gerekse kooperatifin parası olmaması nedeniyle kooperatif tarafından inşaata başlanamadığı, yani iyi niyetle girişilen bu işte istenen sonuca varılmasının mümkün olmadığı, o dönemde davacı dışındaki üyeye, yatırdığı arsa payı parasının iadesinin yapıldığı, ancak kasada para olmadığı için davacıya iadenin gerçekleştirilemediği, zira; kooperatifin ayakta duramadığı, davacının parasının kooperatifin zimmetine geçirilmesi gibi bir düşüncenin ve kastın varlığına rastlanmadığı, böyle bir düşünce olsa idi diğer üyeye de parasının iadesinin aynı düşünceyle yapılmayacak olduğu, bu koşullarda davalıların yasaya ve ana sözleşmeye aykırı nitelikte kusurlu olduklarından söz etmenin mümkün olmadığı, bu nedenle de sorumlulukları yoluna gidilemeyeceği kanaatine varıldığından, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacı tarafın takip başlatmasında haksız ve kötü niyetli olduğu iddia ve ispat edilmediği için davalılar vekilinin tazminat isteğinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacının takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu iddia ve ispat edilmediğinden davalılar vekilinin tazminat isteğinin reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin olarak alınan 270,60 TL harcın düşülmesi ile kalan ‭216,2‬0 TL harcın karar kesinleştiğinde isteği halinde davacı tarafa iadesine,
4-Bozma öncesi karardan sonra …. Esas …. Karar ve … Harç numarası ile 754,05 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsili için harç tahsil yazısı yazıldığından ödeme belgesi davalılar tarafından sunulduğu takdirde 754,05 TL’nin davalı tarafa iadesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerine bırakılmasına,
6-Davalıların yapmış olduğu posta ve tebligat gideri olan 197,33 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalılara verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılara verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayarak artan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin, davalılar vekilinin ve davalı …’nin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 05/03/2021

Başkan …
E-imza

Üye …
E-imza

Üye …
E-imza

Katip …
E-imza