Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/484 E. 2022/1015 K. 02.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/484
KARAR NO : 2022/1015

DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle)
DAVA TARİHİ : 11/09/2020
KARAR TARİHİ : 02/12/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/12/2022
Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacılar vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili …’nın eşi ve …’nin babası olan polis memuru muris …’ın … plakalı aracın çarpması sonucunda vefat ettiğini, …’ın trafik denetleme görevi yapmaktayken … plakalı araç sürücüsü davalı …’un trafik kural, uyarı ve işaretlerine uymayarak çarparak ölümüne sebep olması şeklindeki dava konusu kazada asli kusurlu olduğunu, bu aracın 20/04/2020 başlangıç ve 20/04/2021 bitiş tarihli ZMMS poliçesinin davalı sigorta şirketi tarafından düzenlendiğini, bu kaza sebebiyle müvekkillerinin maddi ve manevi zarar gördüklerini, davalı sigorta şirketine ödeme yapılması için ihbar yapıldığını ancak evrakların eksik olduğu gerekçesiyle isteğin kabul edilmediğini, arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığını belirterek, yapılacak yargılama sonucunda tazminat ve kazanç kaybının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere asgari 10.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 26/09/2019 tarihinden itibaren (sigorta şirketi bakımından poliçede belirtilen limitler ile sınırlı olmak ve sigorta şirketine başvuru tarihi olan 13/02/2020 tarihinden başlamak üzere) müştereken ve müteselsilen faizi ile tahsiline, 200.000,00 TL manevi tazminatın ise davalı …’dan kaza tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davacılar vekili 02/12/2022 tarihli duruşmada; dava dilekçesinde toplam 200.000,00 TL olarak istedikleri manevi tazminatın 100.00,00 TL’lik kısmının davacı … için, 100.000,00 TL’lik kısmının davacı … için olduğunu belirtmiştir.
CEVAP ;
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkilinin kazada kusursuz olduğunu, müvekkili hakkında Urla 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında taksirle ölüme neden olmak suçundan ceza davası açıldığını, kazanın bölünmüş yol niteliğindeki anayol üzerinde meydana geldiğini, muris …’ın trafik polisi olup trafik denetimi yaparken kazaya uğradığını, müvekkilinin de üzgün olduğunu, muris …’ın ekip arkadaşı olan …’in ifadelerinin çelişkili olduğunu, murisin ve ekip arkadaşının trafik denetimi için seçtikleri kaza yerindeki seçimlerin hatalı olduğunu, yolun trafiğin hızla aktığı bir yol olduğunu, yaya hareketinin çok az olduğunu, kaza yerinden yaklaşık 350-400 metre kadar geride olan cepin trafik denetimi için uygun bir yer olduğunu ancak murisin ve ekip arkadışının bu noktayı seçmediklerini, kaza noktasında banket veya emniyet şeridinin bulunmadığını, yol kenar çizgisinin hemen 30-35 santimetre yol boyunca kaldırımın bulunduğunu, trafik denetim noktası olarak seçilmiş olan yerin Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Trafik Kazalarında Asli Kusur Sayılan Haller ve Sürücü Kusurlarının Tespiti” başlığı altında düzenlenen 157. maddesinde asli kusur sayılan haller olarak 11 numaralı bentte yer alan yerleşim birimleri dışındaki karayolunun taşıt yolu üzerinde zorunlu haller dışında parketme ve duraklama ve her durumda gerekli tedbirleri almama kuralını ihlal niteliğinde olduğunu, hem kaza tespit tutanağında hem olay yeri krokisinde hem de çekilen fotoğraflarda müvekkilinin aracının kaza yerinden 40 metre kadar ileride olduğunun sabit olduğunu, bu mesafede durabilen bir aracın hızının ortalama 60-70 km/saat veya daha az olabileceğini, müvekkilinin kusursuz olduğunu, kusur dağılımının belirlenmesi için uzman bilirkişilerden oluşacak heyetten rapor aldırılması gerektiğini, davacı tarafın manevi tazminat isteğinde bildirdiği miktarın fahiş olduğunu, sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet vereceğini belirterek, davanın reddine, bu istek kabul görmediği takdirde davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının istediği tüm tazminat kalemlerinden tarafların sosyal ve ekonomik durumu ile kusur durumu dikkate alınarak her bir kalem yönünden ayrı ayrı indirim yapılmasına, sigorta şirketinden alınmış bir tazminat varsa bu bedelin de indirilmesine, davacı tarafa SGK’dan maaş bağlanmış ise bu değerin tazminattan mahsubuna, ceza davasının sonucunun beklenmesine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafın üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER ;
Poliçe örneği, hasar dosyası, trafik kaydı, SGK yazısı, ekonomik ve sosyal durum araştırmaları, kaza tespit tutanağı, Urla 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyası, kusur durumuna ve zarar miktarına yönelik bilirkişi raporları.
GEREKÇE ;
Dava; trafik kazasına dayalı destekten yoksun kalma tazminatının ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Yapılan ön inceleme duruşmasında taraflar arasındaki uyuşmazlığın; “26/09/2019 tarihli kazada davacıların murisinin vefatından dolayı 10/12/2020 tarihindeki davalı sigorta şirketinin 343.519,89 TL tutarındaki ödemesinden sonra davacı tarafça sigorta şirketi yönünden açılan maddi tazminat davasından feragat edilmekle, bu kaza nedeniyle kazaya neden olan araç sürücüsünden sigorta şirketinin ödediği tazminatın üstünde varsa tazminat sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, kusur durumunun ne olduğu, tazminatın başlangıç tarihi ve maddi ve manevi tazminat yönünden tazminat miktarının ne olacağı” konularında olduğu belirlenmiştir.
İzmir 32. Noterliği’nin 30/10/2019 tarihli mirasçılık belgesi incelendiğinde; muris …’ın 27/09/2019 tarihinde vefatı sebebiyle terekesinin 4 pay kabul edilerek 3 payının …’a ve 1 payının …’a ait olduğuna karar verildiği görülmüştür.
Davacı taraf davalı sigorta şirketine tarihsiz dilekçesi ile başvurarak destekten yoksun kalma tazminatının 7 gün içerisinde ödenmesini istemiştir. Bu dilekçede herhangi bir miktar belirtilmemiş, dilekçe ekinde vekaletname, kaza tespit tutanağı, otopsi tutanağı ve ölüm belgesi ile veraset ilamı sunulmuştur.
Bu dilekçe üzerine davalı sigorta şirketi 19/02/2020 tarihli yazısı ile; güncel vukuatlı nüfus kayıt örneği ve mağdura ait son 3 aylık döneme ilişkin ücret belgesi ile SGK hizmet dökümünün tamamlanması halinde isteğin değerlendirileceğini bildirmiştir. Bunun üzerine davacılar vekili tarihsiz dilekçesi ile aynı isteğini yinelemiş ve dilekçesi ekinde güncel vukuatlı nüfus kayıt örneğini, SGK hizmet dökümünü ve …’a ait son 3 aylık döneme ilişkin ücret belgesini sunmuştur.
İzmir İl Emniyet Müdürlüğü’nün yazısında; … plakalı aracın 21/04/2009 tarihinde faturalı olarak davalı … adına ilk tescilinin yapıldığı, Güzelbahçe Noteri’nin 25/08/2020 tarihli online noter satışı ile …’a satıldığı bildirilmiştir. Yazı ekindeki araç özet bilgileri incelendiğinde; aracın kullanım amacının hususi olduğu, Fiat marka 2009 model kamyonet- kapalı kasa cinsi araç olduğu görülmüştür.
Yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırması sonucunda; davalı …’un “emekli olduğu, 2.000,00 TL gelirinin bulunduğu, başkaca gelirinin olmadığı, kendi evinde oturduğu, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin olmadığı, üzerine kayıtlı bir araç ve bir evinin bulunduğu, ilkokul mezunu olduğu, bekar ve 71 yaşında olduğu”; davacı …’ın “hemşire olduğu, aylık 5.300,00 TL gelirinin bulunduğu, başkaca gelirinin olmadığı, 450,00 TL kira ile lojmanda oturduğu, 6 yaşında bir kız çocuğunun bulunduğu, … Urla’da bir adet arsa ile 2013 model Audi A3 aracının bulunduğu, üniversite mezunu olduğu, 33 yaşında olduğu” belirlenmiştir.
SGK İl Müdürlüğü’ne yazılan yazıya verilen 01/04/2021 tarihli cevapta; davacı …’a 26/09/2019 tarihli kaza sebebiyle herhangi bir ihbar kaydına rastlanmadığından geçici iş göremezlik ödeneği ödenmediği bildirilmiştir.
SGK’nın 24/10/2019 tarihli yazısı ekinde polis memuru olarak görev yapmaktayken 27/09/2019 tarihinde vefat eden ve Vazife Malullüğü Tespit Kurulu’nun 08/10/2019 tarihli ve … sayılı kararı ile 2330 sayılı kanuna göre vazife malulü olduğuna karar verilen …’ın dul ve yetimlerine bağlanan aylığa ilişkin bilgiler gönderilmiştir.
Davaya konu 26/09/2019 tarihli kazaya ilişkin trafik kazası tespit tutanağı incelendiğinde; kazanın oluşunda sürücü …’un 2918 sayılı KTK’nun kusurlarından olan 47/1-a (trafik görevlisinin uyarı ve işaretlerine uymamak) maddesini ihlal ettiği, görevli memurun kazada herhangi bir kusurunun olmadığı hususunun belirlendiği görülmüştür.
Urla 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyası incelendiğinde; trafik uzmanı bilirkişiden 28/09/2020 tarihli raporun aldırıldığı, bu raporda “… plakalı araç sürücüsünün 2918 sayılı KTK’nın 47/a maddesine aykırı hareket etmesi sebebiyle aynı kanunun 84/a maddesine göre kazanın oluşunda asli ve tam kusurlu olduğu, müteveffa polis memuru …’ın kazanın oluşunda kusurunun bulunmadığı” görüşüne varıldığı, davanın Urla Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … sayılı soruşturması kapsamında şüpheli … hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan dolayı açıldığı, henüz karara bağlanmadığı görülmüştür.
Ceza dosyasında İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden aldırılan 19/04/2021 tarihli raporda; sanık sürücü …’un, yönetimindeki kamyonet ile gündüz vakti görüşün açık olduğu meskun mahalde yola gereken özeni vermesi, görüş alanını kontrol altında bulundurması, yolun sağında görmüş olduğu yayaları ve sol şerit üzerinde gelen aracı dikkate alıp hızını yeterince azaltması, yolun sağında gördüğü yayalar ile aracı arasında yeterli açıklığı bırakarak kontrollü şekilde seyrini sürdürmesi gerekirken, bu hususlara uymayarak dikkatsizce yaptığı sağa manevra sonucunda yolun sağında görevi sebebiyle bulunan yayaya tedbirsizce çarptığı olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışı ile asli kusurlu olduğu; müteveffa yaya …’ın görevi sebebiyle gündüz vakti görüşün açık olduğu meskun mahalde yolun kenarında kaldırıma yakın vaziyette bulunduğu sırada gerisinden gelerek dikkatsizce sağa doğru doğrultu değiştirme manevrası yapan sanık yönetimindeki araca karşı mevcut şartlarda alabileceği bir önlem bulunmaması sebebiyle meydana gelen kazada kusursuz olduğu bildirilmiştir.
Urla 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasında tanıklar … ve …’in ifadelerinin alınmış olması nedeniyle bu ifadeler yeterli bulunmuş ve ayrıca ve yeniden dinlenmelerine gerek görülmemiştir.
Aldırılan raporların tamamında kazanın oluşunda davalı sürücünün tam kusurlu olduğu ve …’ın kusurunun bulunmadığı hususunda görüş bildirilmiş olması, raporların birbiriyle uyumlu bulunması karşısında mahkememizce de hükme esas alınmıştır.
Adli Tıp Kurumu İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığı tarafından düzenlenen 26/11/2019 tarihli raporda; …’ın ölümüyle geçirmiş olduğu trafik kazası arasında illiyet bağının bulunduğu bildirilmiştir.
Hesap uzmanı bilirkişi … 07/06/2022 tarihli raporunda özetle; aile nüfus kayıt tablosuna göre müteveffanın annesi …’ın kazadan önce 04/05/2005 tarihinde vefat ettiğini, babası …’ın sağ olduğunu, her ne kadar davacı baba bu davada davacı değil ise de ileride dava açma ihtimali söz konusu olabileceğinden ve bu durumda davacıların payları değişebileceğinden yerleşik Yargıtay kararlarına uygun olarak hayatta olan baba için de destek payının ayrıldığını, …’ın 02/05/1985 doğumlu olup vefat tarihinde 34 yaşında olduğunu, TRH 2010 erkek yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye ömrünün 40 yıl 7 ay 2 gün olduğunu, bu kaza olmasaydı 30/04/2060 tarihine kadar yaşayacağının varsayıldığını, müteveffanın polis memuru olarak çalışmaktayken hayatını kaybettiğini, polis memurlarının emeklilik yaş hadleri 55 yaş olduğundan bakiye ömrünün 55 yaşını dolduracağı 02/05/2040 tarihine kadar olan kısmının aktif dönem, bu tarihten sonraki kısmın ise pasif dönem olarak kabul edildiğini, davacı eş …’ın … doğumlu olduğunu, desteğin vefat tarihinde 32 yaşında olduğunu, TRH 2010 kadın yaşam tablosuna göre bakiye ömrünün 47 yıl 1 gün olduğunu, destekten yoksunluk süresi eşinin yaşam süresi ile sınırlı olduğundan 30/04/2060 tarihine kadar destek zararının hesaplandığını, davacı çocuk …’ın 07/09/2014 doğumlu olduğunu, desteğin vefat tarihinde 5 yaşında olduğunu, Yargıtay içtihatları uyarınca kız çocukları 22 yaşına kadar destek göreceklerinden 22 yaşını dolduracağı 07/09/2036 tarihine kadar destek zararının hesaplandığını; dava dışı baba …’ın desteğin vefat tarihinde 71 yaşında olduğunu, TRH 2010 erkek yaşam tablosuna göre bakiye yaşam süresinin 10 yıl 3 ay 11 gün olduğunu, muhtemel yaşam süresi sonu olan 07/01/2030 tarihine kadar kendisine destek payının ayrıldığını, başlangıçta desteğe 2 pay, eşine 2 pay, çocuğa 1 pay, babaya 2 pay verildiğini ve payların toplamı olan 7 rakamının paydayı oluşturduğunu, dosya içinde bulunan maaş bordrosu incelendiğinde müteveffanın temmuz ayı net maaş tutarının 5.678,59 TL, Ağustos ayı net maaş tutarının 5,681,98 TL ve Eylül ayı net maaşının 5.674,01 TL olduğunun görüldüğünü, bu tutarların ortalamasının 5.674,86 TL olduğunu, bu tutara evli ve bir çocuklu AGİ de eklenerek zarar hesabının yapıldığını, 2020 yılından işleyecek dönemdeki kazancın belirlenmesi için asgari ücrete oranlama yöntemine başvurulduğunu, hesaplanan 2019 yılı ortalama net ücretin aynı yılın AGİ hariç net asgari ücrete oranının 3,102 kat olarak bulunduğunu, buna göre ilerleyen aktif dönem zarar hesabında AGİ hariç net asgari ücretlerin katının bulunduğunu ve bu rakama AGİ’nin eklendiğini, ancak 2022 yılı itibariyle AGİ uygulaması kaldırılmış olduğundan bu tarih ve sonrası aktif dönemde AGİ’nin uygulanmadığını, pasif dönem zarar hesabında ise oranlanmamış ve AGİ yansıtılmamış net asgari ücretlerin esas alındığını, Hazine Müsteşarlığı’nın kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan kişi başına sakatlık ve ölüm teminat limitinin 390.000,00 TL olduğunu, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun bu limitlere göre değerlendirildiğini, kusur oranlarını belirleme konusunda takdir mahkemede olduğundan ve ceza dosyasında aldırılan rapora göre müteveffaya kusur yüklenmediğinden dolayı hesaplanan zarardan kusur indiriminin yapılmadığını, davacı eş için AYİM tablosuna göre evlenme olasılığı % 17 ise de 18 yaşından küçük kız … için % 5 indirim yapıldığında evlenme olasılığının % 12 olarak hesaplandığını, dosya içinde bulunan SGK’nın 24/10/2019 tarihli yazısına göre müteveffanın hak sahiplerinden eşi …, kızı … ve babası …’a vazife malullüğünden kaynaklı aylık bağlandığını, TBK’nın 55. ve 5510 sayılı kanunun 21/5 maddeleri karşısında davacılara bağlanan ölüm aylıkları rücuya tabi olmadığından dolayı hesaplanan zarardan indirilmediğini, hesaplanan zarardan poliçe limiti olan 390.000,00 TL’nin mahsup edildiğini, davacı tarafça yapılan ödemenin ne kadarının davacı eş için ne kadarının davacı çocuk için yapıldığı bildirilmediğinden garameten paylaştırılma yoluna gidildiğini, hesaplama yöntemi olarak Yargıtay içtihatları uyarınca TRH 2010 yaşam tablosu ile % 10 artırım ve % 10 iskonto oranı esasına dayalı progresif rant yönteminin uygulandığını, sonuç olarak; davacı eş … için 1.155.986,27 TL ve davacı çocuk … için 339.760,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı hesaplandığını bildirmiştir.
Davacılar vekili 14/06/2022 gönderme tarihli bedel artırım dilekçesiyle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her iki müvekkili için toplam 1.495.746,27 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren yürütülecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Gerçek zarar miktarı; hak sahiplerinin ve desteğin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi nedeniyle tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin son 24/02/2021 tarihli, 2020/344 Esas ve 2021/1850 Karar sayılı kararında ve benzer diğer kararlarında; “gerçek zarar hesabının özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olduğu, gerçeğe en yakın verilerin kullanılmasının esas olduğu, bu durumda diğer kurumlar ile ve Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de gözönüne alındığında tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağı” yönündeki tespit ve kabulü dikkate alındığında; hesap uzmanı bilirkişinin Türk Borçlar Kanunu hükümleri ve Yargıtay tarafından benimsenmiş tazminat hukuku ilkeleri ile hesaplama yöntemi çerçevesinde TRH 2010 yaşam tablosu ile peşin değer hesabı olarak her yıl % 10 artırım ve iskonto yöntemi uygulanmak suretiyle yaptığı zarar hesabı mahkememizce somut olaya uygun bulunmuş ve rapor hükme esas alınmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde; ‘İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.’; 85/1. maddesinde; ‘Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.’; 6098 sayılı TBK’nın 49/1.maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür.” düzenlemelerine yer verilmiştir. Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de benzer şekilde; ‘Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.’ düzenlemesine yer verilmiştir. 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın amacı A.1 maddesinde; “Karayolları Trafik Kanunu uyarınca motorlu araç işletenlerine yüklenen hukuki sorumluluk için düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına yönelik ilgililerinin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir.” şeklinde belirlenmiştir. Sigortanın kapsamı ise Genel Şartlar’ın A.3. maddesinde; “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Yukarıda yazılı yasal düzenlemelerde de açıkça belirtildiği üzere 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereğince Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, sigorta ettirenin, 3. kişilere verdiği zarardan dolayı hem üçüncü kişileri hem de sigorta ettireni koruma amacıyla oluşturulmuş bir zarar sigortası türüdür. Dolayısıyla 2918 sayılı KTK’nın 85/son maddesine göre işleten, araç sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olduğundan, oluşan zararın niteliği yönünden de sigortacının sorumluluğunun da işleten gibi değerlendirilmesi gerekir. 2918 sayılı KTK’nın 91/1. ve 85/1. maddeleri uyarınca Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasını yapan sigortacı, işletenin sorumluluğunu üstlenmektedir.
6098 sayılı TBK’nın 49 ve devam eden maddelerinde destekten yoksun kalma tazminatı düzenlenmiştir. 49. maddenin 1. fıkrasında genel olarak sorumluluk; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” düzenlemesiyle yer almıştır. Aynı kanunun 53. maddesinde de ölüm halinde uğranılan zararlar sayılmış, maddenin 3. fıkrasında; “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” düzenlenmiştir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle uğranılan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarında sahip oldukları sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmeleri için muhtaç oldukları paranın ödettirilmesidir. Yani, haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse, TBK’nun 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilecektir. Destek kavramı, gerçekleşmiş veya gerçekleşmesi umulan bir bakım ilişkisini gösterir. Eylemli ve düzenli olarak bir kimsenin geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak biçimde ona yardım eden veya olayların olağan akışına göre eğer ölüm gerçek1eşmeseydi az veya çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse “destek” sayılır. Bu anlamda, bir başka kişiye fiilen bakan, onu geçindiren veya ileride bakma, geçindirme ihtimali bulunan kişi, destektir.
Nitekim; davacılar vekili de bu düzenlemeler kapsamında, sigortalı araç sürücüsü ve aynı zamanda sahibi olan davalı … tarafından uğratılan zararın, aradaki poliçe ilişkisi nedeniyle davalı sigorta şirketi ve TBK’nın 49. maddesinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler çerçevesinde davalı … tarafından karşılanmasını istemiştir.
Davacılar vekili mahkememize verdiği 10/12/2020 gönderme tarihli dilekçesi ile; davalı … Sigorta A.Ş. ile sulh olduklarını, poliçe limiti olan 343.519,89 TL’nin taraflarına ödendiğini, davalı sigorta şirketi yönünden ödeme nedeniyle davadan feragat ettiklerini, diğer davalı yönünden poliçe limitinin üstünde kalan kısım için maddi tazminat ve manevi tazminat isteklerinin devam ettiğini bildirmiştir.
Davacı vekilinin vekaletnamesi incelendiğinde; davadan feragat konusunda yetkisinin bulunduğu görülmüştür.
Davalı sigorta şirketi vekili 10/12/2020 tarihli dilekçesi ile; davacı tarafa 343.519,89 TL asıl alacak ile tüm ferilere ilişkin ödeme yapıldığını, karşılıklı ibraname-feragatname imzalandığını, feragat nedeniyle yargılama gideri ve vekalet ücreti isteklerinin bulunmadığını belirtmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 307. maddesinde; “Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.”; 309. maddesinde; “(1) Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. (2) Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.”; 310. maddesinde; “Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. “; 311. maddesinde; “Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 309. ve devamı maddeleri gereğince feragat, davayı sonlandıran işlemlerden olup, hüküm kesinleşene kadar her zaman yapılabileceğinden ve feragat beyanı verildiği anda kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağından ve etkisini de onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile doğuracağından, davacı tarafın davalı … Sigorta A.Ş. hakkında açtığı davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Somut olayda davacıların davalı … hakkındaki maddi tazminat isteği yönünden yapılan değerlendirme sonucunda; 26/09/2019 tarihinde davalı …’un, sahibi ve aynı zamanda sürücüsü olduğu … plakalı araç ile tam kusurlu olarak trafik denetleme görevini yapmakta olan …’a çarparak onun ölümüne sebebiyet verdiği, davalı sürücünün bu sıfatı nedeniyle 6098 sayılı TBK’nın 49 ve devam eden maddeleri gereğince ve işleten sıfatı nedeniyle 2918 sayılı kanunun 85. maddesi gereğince zarardan dolayı sorumluluğunun bulunduğu, davacı …’ın, ölen …’ın eşi; davacı …’ın ise …’ın kızı olduğu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre çocukların bakım ihtiyaçları süreklilik arzetmiyor ise kız çocuklarda destek yaşının 22, erkek çocuklarda ise 18-20 yaş olduğu, eş için de en fazla kendi yaşam süresi kadar olmak koşulu ile ölen eşin muhtemel yaşam süresi dikkate alınarak destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanılabileceği, çocuklarına bakma yükümlülüğünün esas itibariyle anne ve babaya ait olduğu, eşlerin birbirine destek olmalarının da yasal bir ödev olduğu, bu çerçevede her iki davacı yönünden destek ilişkisinin var olduğu, davacılara ve ölen …’a vazife malullüğünden kaynaklı aylık bağlandığı, TBK’nın 55. ve 5510 sayılı kanunun 21/5 maddeleri kapsamında davacılara bağlanan ölüm aylıklarının rücuya tabi olmadığı ve bu nedenle zarar miktarından indiriminin yapılamayacağı, yine ölen …’ın kazanın gerçekleşmesinde kusurunun bulunmaması nedeniyle zarar miktarından kusur indiriminin de yapılamayacağı, Türk Borçlar Kanunu hükümleri ve Yargıtay tarafından benimsenmiş tazminat hukuku ilkeleri ile hesaplama yöntemi çerçevesinde TRH 2010 yaşam tablosu ile peşin değer hesabı olarak her yıl % 10 artırım ve iskonto yöntemi uygulanmak suretiyle yapılacak hesaplamanın gerçek zarar miktarını belirleyeceği, hesap uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen ve mahkememizce de benimsenen raporda poliçe limiti olan 390.000,00 TL düşüldükten sonra davacı …’ın zararının 1.155.986,27 TL ve davacı …’ın zararının 339.760,00 TL olarak belirlendiği anlaşıldığından, davalı … hakkındaki destekten yoksun kalma tazminatı davasının bu miktarlar üzerinden kabulüne karar verilmiştir.
Davacıların davalı … hakkındaki manevi tazminat isteklerine gelince; manevi tazminat 6098 sayılı TBK’nın 56. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre; hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilecektir. Dolayısıyla; manevi tazminat, zarar görende manevi olarak huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir nitelik taşıdığından, bir ceza olmadığı gibi bu düzenleme ile mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinmemiştir. Yani; zarar görenin zenginleşmemesi, zarara sebebiyet verenin de fakirleşmemesi gerekecektir. Amaç; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi olduğundan, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile birlikte olayın meydana geliş şeklinin de gözönünde bulundurulması, hakkaniyete uygun ve adaletli bir sonuca varılması önem taşıyacaktır. Olaya bu açıdan bakıldığında; dava konusu kazanın oluş şekli, etkenleri ve özellikleri, kazadaki kusur durumu, kazanın gerçekleştiği tarih, davacıların yaşı, yaşadıkları sıkıntılar, tarafların ekonomik ve sosyal durumları göz önüne alındığında davacılardan … için 100.000,00 TL ve … için 100.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete uygun düşeceği kanaatine varıldığından, manevi tazminat isteğinin bu miktarlar üzerinden kabulüne karar vermek gerekmiş, tüm dava hakkında aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacıların davalı … Sigorta A.Ş. hakkında açtığı maddi tazminat davasının FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
2-Davacıların davalı … hakkında açtığı maddi tazminat davasının KABULÜ ile;
Davacılardan … için 1.155.986,27 TL ve … için 339.760,00 TL olmak üzere toplam 1.495.746,27 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihi olan 26/09/2019 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak, davacılara verilmesine,
3-Davacıların davalı … hakkındaki manevi tazminat davasının KABULÜ ile;
Davacılardan … için 100.000,00 TL ve … için 100.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/09/2019 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak, davacılara verilmesine,
4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken ‭‭115.836,43 TL harçtan peşin olarak alınan 717,26 TL harcın ve 4.391,47 TL ıslah harcının ‭düşülmesi ile kalan ‭110.727,7‬0‬ TL harcın davalı …’dan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
5-Dava şartı arabuluculuk ücreti olan ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13 maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00 TL’nin, davacılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
6-Davacıların yatırmış olduğu 54,40 TL’si başvurma harcı, 717,26 TL’si peşin harç ve 4.391,47 TL’si ıslah harcı olmak üzere toplam‭ ‭5.163,13‬‬ TL’nin davalı …’dan alınarak, davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça 117,50 TL’si posta-tebligat gideri, 600,00 TL’si bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 717,50‬ TL yargılama giderinin davalı …’dan alınarak, davacıya verilmesine,
8-Davacı …’ın maddi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 140.478,90 TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak, davacı …’a verilmesine,
9-Davacı …’ın maddi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 50.566,40 TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak, davacı …’a verilmesine,
10-Davacı …’ın manevi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 16.000,00 TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak, davacı …’a verilmesine,
11-Davacı …’ın manevi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 16.000,00 TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak, davacı …’a verilmesine,
12-Davalı sigorta şirketi vekalet ücreti ve yargılama gideri isteklerinin bulunmadığını bildirdiğinden, davalı sigorta şirketi yönünden vekalet ücreti ve yargılama gideri konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
13-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2022

Başkan
¸E-imza
Üye
¸E-imza
Üye
¸E-imza
Katip
¸E-imza