Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/336 E. 2021/368 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/336
KARAR NO : 2021/368

DAVA : Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ : 16/04/2012
KARAR TARİHİ : 13/04/2021

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 27/01/2012 tarihinde saat 22:30 sıralarında müvekkiline ait aracın aniden sol sokaktan çıkan araç sebebi ile bu araca çarpmamak için sağ tarafta bulunan beton ayağına çarpması sonucunda maddi hasarlı kazanın oluştuğunu belirterek, davalıya sigortalı aracın hasar miktarı olan 31.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; ileri sürülen hasarın anlatılan olayla uyumsuz olduğunu, kazanın geç bildirildiğini, aynı araçla ilgili olarak 13/10/2011 tarihinde kaza hasar dosyasından feragat edildiğini, tazminatın çok fahiş olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE ;
Dava; kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Kaza yerinde keşif yapılmış ve davacı tanıkları da keşif sırasında dinlenmişlerdir.
Davacı tanıkları anlatımlarında özetle; davacıya ait aracın köprü merdivenlerinin ayağına çaptığını gördüklerini, aracın sağ taraftan hasarlandığını, olaydan 30-40 dakika sonra polis memurlarının geldiğini, ancak polis memurları geldiğinde kendilerinin olay yerinden ayrılmış olduklarını bildirmişlerdir.
Bilirkişiler hazırlayıp sundukları raporlarında özetle; polis memurlarının tutanaklarına ve keşif sırasındaki gözlemlerine göre hasarın, ihbar edilen davaya konu olaydan kaynaklanmadığını, bu sebeple sigorta teminatı dahilinde kalmadığını, ihbarın iyi niyetli olmadığını, fotoğraflara göre aracın sağ tarafından hasar gördüğünü, kırılgan parçaların sağ tarafta olması gerektiğini, ayrıca beton ayağında yapılan incelemeye göre çapmanın etkisiyle betonda hiçbir deformasyonun olmadığını, boya kalıntılarının da olmadığını, ayrıca ara yoldan çıkan araç sebebi ile direksiyonun sağa doğru döndürülmesinde aracın arka kısmının sola yola doğru çıkacağını ve yola çapraz bir şekilde duracağını, oysa aracın yola paralel ve beton duvara yanaşmış şekilde durduğunu, 20-30 dakika sonra polis memurları geldiğinde 20-30 dakikalık sürede motorun soğumamış olması gerektiğini bildirmişlerdir.
Mahkememizce; “teknik rapordaki tespitlerin davacı tanıklarının anlatımlarını geçersiz kıldığı, buna göre ihbarın iyi niyetli olmadığının anlaşıldığı, davaya konu hasar için tazminatın davalı sigorta şirketinden istenemeyeceği” gerekçesiyle “Davanın Reddine” ilişkin 16/07/2013 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı karar verilmiştir.
Verilen bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 11/12/2013 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı kararı ile; “…polis memurları …, … ve görgü tanığı … dinlenerek, soruşturma dosyasında tanık olarak dinlenen ve mahkemece yapılan keşifte tanık olarak dinlenen …, …’un anlatımları arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiği, görgü tanığı … hakkındaki suç ihbarının akıbetinin araştırılmadığı, ispat yükünün yer değiştirip değiştirmediği hususunun karar yerinde tartışılması gerektiği ve sonucunda sigortalı araçla ilgili önceki hasar dosyası ve ekleri getirtilerek bu hasarla ilgili sigorta tazminatı istenmesinden vazgeçilme nedenleri üzerinde durulması, gerektiğinde içlerinde sigorta hukukçusu olan bilirkişi kurulundan açıklanan maddi ve hukuksal olguları açıklayıcı denetime imkan veren rapor alınması gerektiği” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce usul ve kanuna uygun bulunan bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
Davalı sigorta şirketinden hasar dosyası getirtilmiş ve bozma kararında belirtilen tanıkları dinlenmiştir.
Davacı tanığı … anlatımında özetle; … imzalı el yazısı ile yazılmış yazı altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, içerisindeki beyanların doğru olduğunu, kendisinin söylediğini ve orada bulunan polis memurunun yazdığını, polis memurun ismini bilmediğini, “tutanak” başlıklı tutanak altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, olayı polise ihbar ettiğinde aracın başında kimsenin olmadığını, polis memurları gelene kadar da kimsenin olmadığını, polis memurları gelince araç sahibi olduğunu söyleyen kişinin “araç benimdir” dediğini, polis memurları aracın bagajını açtıklarında bir kısım parçaların çıktığını, bunun üzerine polis memurlarının bu olayın burada gerçekleşmesi yönündeki şüphelerini dillendirerek “aracı çekmesini” söylediklerini, çünkü duvara yapışık olan aracın çekilmesi suretiyle duvardaki hasarı ve aracın altındaki sıcaklığı ve hasar durumlarını görmek istediklerini, kendisinin de aracı çektiğini, polis memurlarının tespit yaptıklarını, duvarda bu çarpma ile ilgili hiçbir hasar olmadığını, ancak aracın ön kısmının hasarlı olduğunu görünce “kazanın burada oluşmadığını” söylediklerini, araç sahibi ile şoförün kim olduğunu sorduklarını, laf kargaşası olduğunu ve asayişin çağrıldığını, kendisi aracı gördüğünde duvara birleşmiş bir şekilde olduğunu, aracın ön tarafından sıcak su buharı şeklinde bir buhar çıktığını, aracın içinde kimsenin olmadığını, 155’i aradığını, kendisine “sıkışma mı var” diye sorulduğunu, kendisinin de “aracın içinde kimsenin olmadığını, birisinin aracı vurduğunu ve bıraktığını” söylediğini, aracın çalışmadığını, neredeyse motorun yerde olduğunu, aracın çalışacak durumun da olmadığını, yerlerde ıslaklık ve yağ lekeleri olduğunu ama parçaların bir kısmının bagajda olduğunu, yerde de parçalar olduğunu, polis memurlarının araçtaki bazı parçaların eksik olduğunu görüp sormaları üzerine araç sahibinin “bagaja koyduğunu” söylediğini, tutanakta 22:30 yazılı ise de yanlış yazıldığını, gerçekte görgülerim sabaha karşı saat 4,5-5 civarlarında olduğunu, ancak araç sahibinin, polis memurlarına “ben bu kazayı 23:00 sıralarında yaptım” dediğini, kendisinin araçtaki buhara şahit olduğunu, araç sahibinin kazının oluşu ile ilgili bildirmiş olduğu saatte kendisinin gördüğü buharın çıkıyor olmasının da anlayamadığı bir konu olduğunu, tanık …’in anlatımı ile ilgili olarak; olaydan sonra olay yerinde kimseyi görmediğini, sadece polis memurları gelince araç sahibi olduğunu söyleyen kişinin kazalı aracın sol tarafından ileriden köprünün kenarından bir yerlerden geldiğini, o saatte etrafta açık dükkan, tamir edilen araç vs bulunmadığını, araç sahibinin, polis memurlarına “araç kırıklarını kendisinin bagaja koyduğunu” söylediğini, tanık …’un anlatımı ile ilgili olarak; kendisinin servis aracının bakımı ile ilgili bir bilgi ve görgüsünün olmadığını, hava yastıklarının açılmış olduğunu hatırladığını, ancak çok emin olmadığını, 155’e olayı ilk kendisinin haber verdiğini, kendisinin yanında firma sahibinin oğlu …’nın da olduğunu, bu anlamda tanık …’un anlatımı ile ilgili olarak kendisinin bilgisinin bulunmadığını, trafik polis memurlarının ve asayişin geldiği saatte kendisinin de orada olduğunu, diğer dinletilen tanıkları hiç görmediğini, kendisinden sonra karakola çağrıldıklarını ve dinlendiklerini bildirmiştir.
Davacı tanığı … anlatımında; 27/01/2012 tarihli tutanağın kendisine ait olduğunu, yazılı saatin tutanakta geçen saat olduğunu, tutanak içeriğinin olay yerinde kendilerine verilen bilgilerle uyumlu olduğunu, bagaja konulan parçaların aracın bulunduğu pozisyon itibari ile araç çekilmeden çıkartılarak bagaja konma ihtimalinin olmadığını, çünkü bagajdan çıkan parçaların sağ ön kısma ait tampon ve far parçaları olduğunu, zaten bunu fark edince de olaya şüphe ile yaklaştıklarını, çok az sol tarafta bir kaç araca ait parçaların olduğunu, bunların “tampon vs” plastik aksamlar olduğunu, kendileri geldiğinde herhangi bir buhar veya su akıntısının bulunmadığını, aracı kaldırdıktan sonra da kaza ile ilgili su, yağ akıntısı olmadığını, olay yerine geldiğinde çekici, araç sahibi veya şoför olan kişinin olduğunu, tutanakta belirtildiği üzere kendilerine …’ın “aracın başına geldiğinde 20 dakika kimsenin olmadığını, eşkâlini veremediği bir erkeğin aracın yanından kaçarak ayrıldığını” söylediğini, olay yerinde ayrılıncaya kadar çekici ve … isimli kişiyi görmediklerini, çekicinin tek olup olmadığına da dikkat etmediğini, ancak başka bir tanık başvurusu olmadığını, keşif sırasında dinlenen tanıkların anlatımlarına karşı da; olay yerinde vardıklarında tanık olarak dinlenen … ve …’i görmediklerini, kendilerine bagajda çıkan aracın ön tarafına ait malzemeyi de bizzat …’in “kendisinin koyduğunu” söylediğini, kazanın başında kimsenin olmadığını, tutanakta “aracın çekildikten sonra kaza ile ilinti kurulacak parçaların yerde ve etrafta olmadığı” yönündeki beyanın asıl ağır hasarlı olan sağ taraftaki hasarla ilgili parçalara ilişkin olduğunu, etraftaki parçaların ise sol taraftaki parçalar olduğunu, hava yastığı ile ilgili olarak tutanaktaki “tozsuz” ibaresini diğer tutanak tanığı …’nin “eski olaylarda hava yastığının tozsuz olacağını, burada bu durumun söz konusu olduğunu” belirtmek amacıyla tutanağa yazdırdığını bildirmiştir.
Davacı tanığı … anlatımında; büyük hasar olan sağ ön yan kısımlarındaki parçaların çekildiğinde yerinde olmadığını gördüklerinde sorduklarını, …’in “kendisinin bu parçaları topladığını” söylediğini, aradan zaman geçtiği için bunun dışında başka döküntüler olup olmadığını hatırlamadığını, ancak motorun soğuk olduğunu, sorduklarında “yakın yerden geldiğini” söylediğini, yağ ve suyun olup olmadığını hatırlamadığını, hava yastığı normalde patladığında hafif bir tozun ellerine gelmesi gerektiğini, ancak araçta patlayan hava yastığında bunları görmediğini, bunun da kazanın eski olduğu yönündeki şüphelerini güçlendirdiğini, çünkü hava yastığı yeni açıldığında bu tozun olacağını, bu gözlemlerini tutanağa geçirdiklerini, olay yerinde … ve araç sürücüsü dışında kimseyi görmediğini, araç sürücüsünün de tek olduğunu, olay yerinde hiç kimsenin olmadığını, servis aracı, tamirci vs. görmediklerini, tutanak içeriğinin kendilerine verilen bilgiler ile uyumlu olduğunu bildirmiştir.
Tanıklar yüzleştirilmek üzere huzura alındıklarında, tanık … …; “kendisinin yanında şirketin 15-16 yaşlarındaki oğlu …’nın olduğunu, polis memurları ile kendisinin muhatap olduğunu”; tanık … “kendisinin hatırlamadığını”; tanık …; “kıvırcık saçlı bir çocuk hatırladığını ancak kendilerinin çekici ile muhatap olduklarını”; tanık … …; “…’in hatırladığı kıvırcık saçlı çocuğun Yasin olduğunu” bildirmişlerdir. Tanık … … ayrıca; “aslında kendisi olay yerine vardığında hiç kimsenin bulunmadığını, polis memurları gelince aracın başına bir erkeğin koşarak geldiğini, daha sonra bu kişinin … olduğunu öğrendiğini, yoksa olay yerine vardığında araçtan koşarak ayrılan birisini görmediğini” bildirmiştir. Her üç tanık; “… ve …’i görmediklerini, herhangi bir aracın tamir edildiğine de tanık olmadıklarını, etraf ıssız olduğunu ve kimsenin bulunmadığını, …’in alkol testinin olay yerine geliş saatlerini doğrulayacağını” bildirmişlerdir.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … sayılı soruşturma dosyası incelendiğinde; müştekisinin … , şüphelilerinin …, … ve … … oldukları, “yalan tanıklık ve görevi kötüye kullanmak” suçundan dolayı soruşturma yapıldığı ve sonucunda “trafik polis memurları olan şüphelilerin adli görevleri kapsamında olay yerinde inceleme yaptıkları, durumu şüpheli bularak bu hususu tutanak altına aldıkları, görevlerini kötüye kullandıklarına ilişkin delil bulunmadığı, yine özel çekici sahibi olan … …’ın da kendi görgüsünü polis memurlarına aktarmasının yalan tanıklık olarak nitelendirilemeyeceği” gerekçesiyle “Kovuşturma Yapılmasına Yer Olmadığına” ilişkin 30/10/2013 tarihli, … Karar sayılı kararın verildiği görülmüştür.
Makine mühendisi …, trafik uzmanı … ve sigorta hukukçusu …’den oluşan bilirkişi kurulu bozma kararından sonra toplanan deliller ve dinlenen tanık anlatımları ile tüm dosya çerçevesinde yaptıkları inceleme ve araştırma sonucunda hazırladıkları 02/11/2015 tarihli raporlarında özetle; tanık … …’ın “çarpma ile ilgili olarak duvarda hasar olmadığını”, tanık …’in “yere savrulan parçaların üzerinden araçlar geçmesin diye bagaja koyduğunu” söylediğini, kaza yerinin sağ tarafında yaya kaldırımının olduğunu ve araç güzergâhı olmadığını, trafik polisleri tarafından “aracın motorunun soğuk olduğu” hususunun ifade edildiğini, şokta ve yarı baygın durumda olduğu söylenen araç sürücüsünün bu halde iken 112’yi aramak yerine aracın düşen parçalarının bagaja koymayı düşünmesinin düşündürücü olduğunu, kaza tespit tutanağı düzenleyen polis memurlarının kazayı detaylı incelemeleri sonucunda şüpheli bulduklarını, bilirkişi heyeti olarak kazanın ileri sürülen yerde olmadığı kanaatine vardıklarını, hasarın bu kaza ile ilgili olduğu hususunun ispat edilememiş olması nedeniyle davacının sigorta tazminatı isteyemeyeceğini, mahkeme aksi kanaatte ise istenebilecek hasar miktarının 30.000,00 TL olduğunu bildirmişlerdir.
Aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda mahkememizce; “aracın çarptığı ileri sürülen beton ayağında (duvarda) herhangi bir çarpma izinin bulunmaması, tanıklar tarafından şokta olduğu söylenen araç sürücüsünün bu durumu ile araçtan kaza nedeniyle savrulduğu ileri sürülen parçaların etraftan toplanarak bagaja konması şeklindeki davranışının uyumsuz olmaması, doğal olmaması, tutanak tanığı polis memurlarının kaza ile ilgili olarak temas ettikleri noktaların tutarlı, ayrıntılı ve oluşa uygun bulunması, aynı araçla ilgili olarak 13/10/2011 tarihinde kaza hasar dosyasından vazgeçilmesi ve bunun sebebinin ‘görevlendirilen araştırma görevlisinin telkini’ olması karşısında, tüm bunlardan çıkan sonusun, dava konusu kazanın davacı tarafça ileri sürülen yerde ve şartlarda gerçekleşmediği, hasarın teminat kapsamı dışında kaldığı olduğu” gerekçesiyle; “Davanın REDDİNE” ilişkin 10/01/2017 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı karar verilmiştir.
Verilen bu karara karşı davacı tarafça temyiz yoluna başvurulmuştur.
Mahkememiz kararı Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … Esas ve … Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Bozma gerekçesinde;
“Sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşları sırasında, gerek devamlarında, gerekse rizikonun gerçekleşmesinden sonraki ihbar yükümlülükleri bakımından iyi niyet esasına dayalı sözleşme türlerindendir. Taraflar arasında geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sigortacı sorumlu olduğu gibi, TTK’nın 1281/2. maddesi hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekir. Ancak olayın sigortalının iddia ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmiş olması halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. (H.G.K 22.12.2010 gün 2010/17-655-688, 16.12.1998 gün 1998/11-872-905, 10.12.1997 gün 1997/11-772-1043 sayılı kararlarda bu yöndedir).
Somut olayda, davacıya ait aracın köprü beton ayağına çarptığı, araçta hasar meydana geldiği anlaşılmaktadır. Mahkemece araç hasarının bu kaza nedeniyle oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Toplanan delillere göre ispat yükü yer değiştirmeyecektir. Olayda ispat yükü davalı sigorta şirketindedir. Davalı sigorta şirketi rizikonun teminat dışı olacak biçimde gerçekleştiğini ispat etmesi gerekir. Dosya kapsamında ise aracın söz konusu kaza nedeniyle hasarlanmadığı veya böyle bir kazanın meydana gelmediği hususunda sigorta şirketince sunulmuş somut ve yeterli delil bulunmamaktadır. (HGK 2013/17-2303E., 2015/1497K.)
Bu durumda mahkemece konusunda uzman bilirkişiden Dairemiz ilkeleri doğrultusunda sigortalı araçtaki gerçek hasar ve zarar miktarının tespiti ile sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.” denmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
Otomotiv uzmanı bilirkişi 22/02/2021 tarihi raporunda özetle; kaza ile hasarın uyumlu olduğunu, tazminata konu … plakalı, 2007 model, … marka aracın 13/10/2011 tarihi itibarıyla hasar onarım bedelinin, 30.969,14 TL yedek parça, 2.250,00 TL işçilik olmak üzere toplam 33.219,18 TL + KDV, KDV dahil 39.198,63 TL olduğunu ancak davaya konu aracın onarım miktarının 39.198,63 TL olması, aracın yapılan piyasa araştırması sonucunda rayiç değerinin 20.000,00 TL olması, aracın yapılan piyasa araştırması neticesinde sovtaj değerinin 20.000,00 TL olması ve onarım bedelinin rayiç değerinin % 50’sini aşması nedeniyle (mevcut Yargıtay kararları doğrultusunda değerlendirildiğinde) onarımının ekonomik olmayacağını, bu nedenle pert-total işlemine tabi tutulması gerektiğini, pert-total işlemine tabi tutulduğunda gerçek zararının rayiç değeri (50.000,00 TL) ile sovtaj değeri (20.000,00 TL) farkı miktarı 30.000,00 TL olduğunu bildirmiştir.
Raporun, dava konusu aracın hasar listesi, hasarlı fotoğrafı, hasar bedeli ve sağlam yerleri göz önüne alınarak hazırlanmış olması nedeniyle rapordeki tespit ve görüş somut olaya uygun, hüküm kurmaya elverişli bulunmuştur.
Dinlenen tanık anlatımları, aldırılan bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriğine göre; davacıya ait aracın köprü beton ayağına çarpması sonucunda davacıya ait … plakalı araçta hasar oluştuğu, 6102 sayılı TTK’nın 1281/2. maddesi gereğince, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından ispatlanması gerektiği, yani ispat yükünün davalı sigorta şirketinde olduğu ancak davalı sigorta şirketi vekilinin dosyaya “aracın söz konusu kaza nedeniyle hasarlanmadığı veya böyle bir kazanın meydana gelmediği” yönündeki iddiasını ispatlar nitelikte somut ve yeterli delil sunmadığı, aldırılan bilirkişi raporuna göre davacı aracında 30.000,00 TL tutarında zarar oluştuğu, davalının poliçe teminat limiti içerisinde kalan zarar tutarını ödemekle yükümlü olduğu anlaşıldığından, bu miktar üzerinden haklı görülen davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
30.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
2-Davacı vekilinin fazlaya ilişkin isteğinin reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken ‭2.049,30‬ TL harcın peşin olarak alınan 460,35 TL harçtan düşülmesi ile kalan ‭1.588,95‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacının yatırmış olduğu 21,15 TL’si başvurma harcı, 460,35 TL’si peşin harç olmak üzere toplam 481,5‬0 TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu 387,05 TL’si posta-tebligat gideri, 2.450,00 TL’si bilirkişi ücreti, 90,00 TL’si keşif araç ücreti, 75,00 TL’si tanık ücreti, 170,80 TL’si keşif harcı olmak üzere toplam 3.172,85 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre takdiren ‭3.070,5‬0 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmının davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalının yapmış olduğu posta-tebligat gideri olan 50,00 TL’lik yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre takdiren 1,61 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmının davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 4.500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 13/04/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza