Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/332 E. 2022/1121 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/332 Esas
KARAR NO : 2022/1121
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 03/08/2015
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/02/2023

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda dava dosyası ve ekleri incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 26/02/2021 tarih … no’lu yazıda, davaya konu alacağın 24/09/2019 tarihinde. … Bankası’nın … Varlık Yönetim A.Ş.’ye temlik edildiği belirtilmiştir. Dava ilk başta … bankası A.Ş. tarafından açılmış olması nedeniyle, gerek dava dilekçesi, gerekse dava cevaba cevap dilekçeleri, ….bankası A.Ş. tarafından verildiği tespit edilmiştir. …bankası A.Ş. vekilinin Mahkemeye 31/07/2015 tarihinde vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; Bankanın …/İZMİR Şubesi ile dava dışı … Klima İnş. Ve Malz. San ve Tic. Ltd. Şti. arasında Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmeye davalının 72,000.00 TL limitine müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu ve şirkete krediler kullandırıldığı, borcun ödenmemesi üzerine ihtarname keşide edildiği, ihtara rağmen ödeme yapılmadığından davalı ve dava dışı kefiller aleyhine İzmir …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe başlandığı, davalının yetkiye, borca, faiz, faiz oranı ve ferilerine itirazı üzerine takibin durduğu, itirazlarının haksız ve yersiz olduğunu, açıklanan nedenlerle davalının itirazının 60,774.40 TL TKMH. ve nakdi çek kredisi asıl alacağı işlemiş temerrüt faizi ve diğer tüm ferileri ile birlikte iptali ile takibin devamına, % 20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine, tüm yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacı bankaya, davacının borcunun bulunmadığı, dosyaya sunulan kredi sözleşmeleri incelendiğinde davalıya ait sözleşme tarihlerinin 14/04/2010 ve 24/11/2010 tarihi olduğu görüleceğini, bankaca gönderilen ihtarnamede muaccel hale gelen kredilerin Nisan 2013 yılında verilen taksitli kredi ve 07/2011 yılına ait tanımlanmış artı para kredisi olduğunu, müvekkilin Karşıyaka …. Noterliğinin … yevmiye ve … tarihli ihtarnamesi ile borçlu şirket ortaklığından ayrıldığını ve bundan sonraki kredilere kefil olmayacağını, sorumluluğunun bulunmadığını bankaya ihtar ettiğini, ihtar tarihi itibariyle müvekkilin borcu kalmadığını, icra dosyasına sunulan sözleşme tarihlerinin 2010 yılına ait olduğunu, 2010 yılına ait krediler ödenmeden yeni kredi tanımlanamayacağı aşikar olduğunu, müvekkilinin kefaletinin bulunduğu 72.000,00 TL bedelli kredinin ödendiği ve şirket 2011, 2013 yıllarında yeniden kredi aldığı ve adına artı para kredisi tanımlandığını beyan ederek, bu açıklanan nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
KANITLAR: … Bankası’ndan sözleşme aslı celp edilmiştir.
Bilirkişi …’den 24/03/2021 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.
…, Doç. Dr. … ve …’ten oluşan bilirkişi heyetinden, 29/09/2022 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.
GEREKÇE
Mahkememizce verilen 13/12/2016 tarih ve … esas ve … karar sayılı kararı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’nin 17. Hukuk Dairesinin : … Esas … Karar ilamı ile ” Taraflar arasındaki kefalet sözleşmesi incelendiğinde, kefaletin süresiz olduğu bu durumda sözleşmeden taraflardan birinin diğerine yapacağı ihbarla sözleşmenin feshinin mümkün olduğu bilinmektedir. Somut olayda da süresiz sözleşmeyle ilgili olarak davalı fesih ihbarda bulunmuş ve müteselsil kefillikten vazgeçmiştir. Sözleşmede feragattan vazgeçilmiş olması gerçek kişi olan davalı kefil yönünden daha üst konumda olan banka karşısında genel işlem şartlarına aykırılık sebebiyle geçerli olmayacağı Dairemizce değerlendirilmiş, süresiz bir şekilde bir kişinin kişilik haklarından vazgeçmesini hukuk dünyasının kabul edemeyeceği kanaati oluşmuştur. Bu kanaatle kefaletten vazgeçmenin muhattap bankaya ulaştığı tarih itibariyle kefil olduğu kefalet sözleşmesi gereğince herhangi bir banka alacağının bulunmadığı teknik raporla anlaşılmış olmakla takibe konu banka alacağının bulunmadığı sonucuna varmak gerekmiştir. Nitekim raporda hesaplanan alacağın rapor içeriğinde de belirtildiği üzere 09/04/2014 düzenleme tarihli ve davalının kefaleti bulunmayan genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan krediden kaynaklı olduğu görülmektedir.” şeklinde verilen itirazın esastan reddine yönelik kararı Yargıtay 19. H.D.’nin 19/12/2019 tarih ve … esas ve … karar sayılı ilamı ile ” Bölge adliye mahkemesince, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinde yer alan feragattan vazgeçilmiş olmasına ilişkin sözleşme hükmünün gerçek kişi olan davalı kefil yönünden daha üst konumda olan banka karşısında genel işlem şartlarına aykırılık sebebiyle geçerli olmayacağı, kefaletten vazgeçmeye ilişkin ihtarın davacı bankaya ulaştığı tarih itibariyle davalının kefil olduğu kefalet sözleşmesi gereğince herhangi bir banka alacağının bulunmadığı, takibe konu alacağın davalının imzalamadığı başka genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mülga 818 sayılı BK zamanında taraflar arasında akdedilen 14.04.2010 tarihli genel kredi sözleşmesi’nin 70/3-4. maddesi uyarınca BK.’nun 493. ve 494.maddelerinde kefile tanınan haklardan feragat ettiği anlaşılmaktadır.
B.K.’nın 493. ve 494. maddeleri emredici nitelikte bulunmadığından kefilin anılan yasa hükümleri ile kendisine tanınan haklardan başlangıçta vazgeçmesi olanaklıdır. Süresiz kefalette kefilin BK.’nun 493. ve 494. maddelerindeki haklardan başlangıçta feragati, onu kefalet limiti ve kendi temerrüdün hukuki sonuçlarıyla sınırlı olmak kaydıyla borçlu ile birlikte sözleşme ilişkisi devam ettiği sürece yükümlülük altına sokar.
Kefil, geçerli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonra tek taraflı olarak kefaletini geri alamaz. Bu şekildeki bildirim akdin diğer tarafça açıkça kabul edilmedikçe hukuki sonuç doğurmaz. Nitekim davacı banka 17.01.2011 tarihli cevabi ihtarı ile davalının kefaletten vazgeçme talebini kabul etmemiştir. Kefaletten vazgeçme beyanında bulunulduğu tarihte cari hesap ilişkisinde borç bakiyesinin sıfır olması da sonuca etkili değildir. (HGK. 23.10.2002 19-866/845).Borç sıfırlandıktan sonra borçluya tekrar kredi kullandırılması yeni bir borç ilişkisi niteliğinde olmadığından, sözleşmeden doğan kefalet sorumluluğunun devam edeceği kuşkusuzdur.
Bu nedenle davacı banka ile kredi borçlusu arasındaki kredi ilişkisinin henüz tamamen sona ermediği hallerde, sözleşmede belirtilen limitle sınırlı kalınmak kaydıyla borca kefalet etmiş ve B.K.’nun 493. ve 494. maddesinde yer alan haklardan feragat etmiş bulunan kefil bir tarihte hesabın sıfırlanması nedeniyle sorumluluktan kurtulmaz.
Somut olayda davalı tarafından imzalanan 14.04.2010 tarih ve 60.000.-TL tutarlı kredi sözleşmesi süresiz genel kredi sözleşmesi olup, bu kredi sözleşmesine istinaden dava dışı borçluya kredi kullandırıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda Mahkemece davalı kefilin, kefalet limiti gözetilerek takip tarihi itibariyle sorumlu olduğu borç miktarı saptanarak karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçelerle ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi ve bölge adliye mahkemesince değişik gerekçe ile istinaf talebinin reddi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi bozulmuş olup Mahkememizin yeni esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuş ve bilirkişi raporu aldırılmıştır.
Dosyaya sunulan 29/09/2022 tarihli heyet raporunda” Taraflar arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesinin 71. maddesine göre temerrüt durumunda borca, bankaca kredilere uygulanan en yüksek faiz oranının 2 katı ilavesiyle bulunacak oran üzerinden temerrüt faizi uygulanacağı belirlendiği, davacı bankanın 20.09.2012 tarihli faiz oranlarıyla ilgili genelgesinde ticari kredi faiz oranı yıllık % 27 olarak belirlendiği, buna göre ticari kredi risklerine uygulanacak temerrüt faiz oranı, en yüksek kredi faiz oranı % 27 ‘nin 2 katı yıllık % 54 olarak tespit edildiğinden, davaya konu Çek kredi hesabı ile Taksitli Ticari Kredi alacaklarına %27 Akdi ve %54 temerrüt faizi talep edilebileceğinin, Kredili Mevduat Hesabı yönünden incelendiğinde, 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 26. Maddesine istinaden, üçer aylık devrelerle TCMB tarafından ilan edilmekte olduğundan, Kredi Kartı ve Kredili Mevduat hesapları için ilan edilen yukarıda yazılı azami faiz oranları incelendiğinde, davaya konu Kredili Mevduat Hesabına %24,24 akdi ve %30,24 temerrüt faizi oranlarının talep edilebileceğinin, … Nolu Taksitli Ticari Kredi Hesabının 09.04.2013 tarihinde kullandırılmış olduğu, anılan kredinin davalının taraf olmadığı / kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı 09.04.2013 düzenleme tarihli 114,000.00 TL limitli Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesine istinaden kullandırılmış olduğu değerlendirildiğinden, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin … Esas …. Karar 19.12.2019 tarihli kararı’ da dikkate alınarak, … Nolu Taksitli Ticari Kredi hesabından davalı …’ ın sorumlu olmadığı, davalı …’ ın … nolu Ticari Kredili Mevduat Hesabı ve Nakde dönüşen çek yasal sorumluluk tutarlarından, 14.04.2010 tarihli Kredi Sözleşmesi ile belirlenen 72.000,00 TL lık kefalet Limiti dahilinde sorumlu olduğunun Mahkemenin takdirinde olduğu, Kredili Mevduat Hesabının (-) ye dönüştüğü 09.01.2015 tarihinden davalı yönünden temerrüt koşullarının oluştuğu 08.07.2015 takip tarihine kadar olan dönemde alacağa %24,24 Akdi faiHesaplanan 294,07 TL’ lık BSMV tutarının 58,61 TL lık kısmının 01.04.2015 tarihinde anılan hesap bakiyesine ilave edilmek suretiyle tahsil edilmiş olduğu anlaşıldığından, bakiye BSMV alacağı (294,07 TL – 58,61 TL) 235,46 TL olarak tespit edildiği,
08.07.2015 Takip Tarihi itibariyle,

50.000,00 TL Asıl Alacak
5.881,29 TL İşlemiş Faiz (09.01.2015-08.07.2015 Dönemi %24,24)
+ 235,46 TL BSMV (Faiz Üzerinden %5)
56.116,75 TL

Çek Yasal Sorumluluk Tutarından Kaynaklanan Alacak Yönünden; Çek Yasal Sorumluk tutarlarının tazmin olduğu tarihlerden davalı yönünden temerrüt koşullarının oluştuğu 08.07.2015 takip tarihine kadar olan dönemde alacağa %27 Akdi faiz oranı tatbik edilmek suretiyle hesaplama yapıldığında,
z oranı tatbik edilmek suretiyle hesaplama yapıldığında,
08.07.2015 Takip Tarihi itibariyle,

6.880,00 TL Asıl Alacak
695,03 TL İşlemiş Faiz (09.01.2015-08.07.2015 Dönemi %24,24)
+ 34,75 TL BSMV (Faiz Üzerinden %5)
7.609,78 TL

Genel Toplam
56.880,00 TL Asıl Alacak (50.000,00 TL+ 6.880,00 TL)
6.576,32 TL İşlemiş Faiz (5.881,29 TL + 695,03 TL)
+ 270,21 TL BSMV (235,46 TL + 34,75 TL)
63.726,53 TL

Buna göre, Davacı temlik alacaklısı … VARLIK YÖNETİM A.Ş. nin davalı …’ dan İzmir ….İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasında 08.07.2015 takip tarihi itibariyle 56.880,00 TL Asıl Alacak + 6.576,32 TL İşlemiş Faiz + 270,21 TL BSMV olmak üzere toplam 63.726,53 TL alacaklı olduğu, 08.07.2015 takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarının 50.000,00 TL’ lık kısmına %30,24 bakiye 6.880,00 TL’ lık kısmına %54 Faiz talep edilebileceğinin belirtildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/19-822 Esas, 2018/1754 sayılı kararı ile, “Bu hesaplama yapılırken Yargıtayın bu konuda koymuş olduğu kurallar çerçevesinde, alacağın kat tarihi itibariyle kayıtlardan tespit edilmesi, kat tarihinde bulunan alacağa temerrüt tarihine (kat ihtarının borçluya tebliği ile verilen sürenin sonu) kadar akti faiz ve ferîleri uygulanmalı, temerrüt tarihi itibariyle bulunan akti faiz ve ferîleri kapitalize edilerek temerrüt tarihinde borçlunun sorumlu olacağı asıl alacak tespit edilmelidir” görüşü benimsendiğinden, önceki bilirkişi raporlarından farklı olarak, kat tarihi itibariyle tespit edilen işlemiş akdi faiz tutarı anapara alacağına eklenmeyerek, davalı yönünden temerrüt koşullarının oluştuğu tarihe kadar akdi faiz işletilmeye devam edilmiş ve davacı banka uygulamasına bağlı kalınarak takip tarihi itibariyle işlemiş faiz anapara tutarına eklenmeyerek ayrı ayrı hesaplamaya dahil edildiğinden, asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden önceki rapora nazaran farklılık oluşmuştur.Hiç şüphesiz GKS ile verilen kefaletin daha sonra tek taraflı bir beyanla geri alınıp alınmayacağı hususu tartışma konusu yapılabilir. Hatta, davalı borçlu tarafın aleyhine bir sonuç doğuracak şekilde yeni TBK md 599’a göre bi e bu tek taraflı çekilmenin geçerli sayılamayacağı düşünülebilir. Nitekim md 599 ancak belirli şartlar altında kefaletten çekilme hakkını kabul etmektedir. Öte yandan GKS ile münferit kredi sözleşmeleri arasındaki tartışmalı ilişkinin de söz konusu edilip davalı lehine bir takım sonuçlara varmak da muhtemeldir. Ne var ki, huzurdaki ihtilafın içeriği yukarıdaki tartışmaları anlamsız kılacak bir başka olgu ile şekillenmiş görünmektedir. Dava konusu yapılan borcun temelini oluşturan ilişki, 14.04.2010 tarihli GKS değil, 09.04.2014 tarihli GKS’ye dayanmaktadır. Eski tarihli GKS, yeni tarihli GKS’nin imzalanması ile beraber geçerliliğini yitirmiş, bunun aksi yönünde hiçbir delil sunulmamıştır. Dolayısıyla gerek Sayın Mahkemece gerekse BAM 17. Hukuk Dairesince daha önce yapılan değerlendirmelerin doğru olduğu, bu kararları bozan Yargıtay ilamında ise yeni GKS olgusunun dikkate alınmadığı, BAM kararında geçen genel işlem şartlarıyla ilgili değerlendirmenin bozma sebebi yapıldığı, ne var ki bu görüş ayrılığının 09.04.2014 tarihli yeni GKS ve dava konusu borçların bu GKS sonrası doğmuş olması karşısında daha önce Sayın Mahkemece verilen kararın isabetini ortadan kaldırmadığı görülmektedir.
Davacı temlik alacaklısı … VARLIK YÖNETİM A.Ş. nin davalı …’ dan İzmir ….İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasında 08.07.2015 takip tarihi itibariyle 56.880,00 TL Asıl Alacak + 6.576,32 TL İşlemiş Faiz + 270,21 TL BSMV olmak üzere toplam 63.726,53 TL alacaklı olduğu, 08.07.2015 Takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarının 50.000,00 TL’ lık kısmına %30,24 bakiye 6.880,00 TL’ lık kısmına %54 Faiz talep edilebileceğinin” belirtildiği görülmüştür.
Mahkememizce verilen 13/12/2016 tarih ve … esas ve … karar sayılı kararının İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’nin 17. Hukuk Dairesinin … Esas … Karar ilamı ile itirazın esastan reddine karar verilmesi, akabinde Yargıtay 19. H.D.’nin 19/12/2019 tarih ve … esas ve … karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmesi, 16/02/2021 tarihli celsede usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmasına karar verildiği ve bozma ilamı doğrultusunda aldırılan heyet raporu doğrultusunda aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ ile;
1-İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalının 56.880,00 TL asıl alacak 6.576,32 TL İşlemiş Temerrüt faizi 270,21 TL BSMV olmak üzere Toplam 63.726,53 TL borca ilişkin İTİRAZIN İPTALİ ile,
08/07/2015 takip tarihinden asıl alacak tutarının 50.000,00 TL’lik kısmına yıllık % 30,24 oranında, bakiye 6.880,00 TL’lik kısmına % 54 faiz uygulanmak suretiyle takip talebindeki koşullarda TAKİBİN DEVAMINA,
2-Alacak likit ve hesaplanabilir olduğunda alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 4.353,16 TL nispi harçtan, peşin alınan 437,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.915,66 TL karar ve ilam harcının davalı taraftan alınarak Hazine’ ye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 27,70 TL başvurma harcı, 437,50 TL peşin, 417,05 TL tebligat ve posta gideri ve 3.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.882,25 TL yargılama giderinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT hükümlerine göre 10.196,00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan kullanılmayan gider avansının kalan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair verilen karar hazır bulunan taraf vekillerinin yüzüne karşı Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 03/02/2023

Katip…
E-imza

Hakim …
E-imza