Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/336 E. 2022/146 K. 22.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/336
KARAR NO : 2022/146

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2012
KARAR TARİHİ : 22/02/2022

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili İzmir 6. İş Mahkemesi’nde açtığı dava dilekçesi ile özetle; davalının, müvekkili şirkete ait otelde çeşitli kademelerde hizmet sözleşmesine dayalı olarak çalıştığını, en son kişisel sebepleri gerekçe göstererek 13/01/2012 tarihinde istifa ettiğini, ancak istifadan sonra en yakın rekabet halinde olan bir başka otelde yine müvekkiline ait oteldeki pozisyona yakın ve o pozisyonda işe başlayarak hizmet sözleşmesindeki rekabet etme yasağını ihlal ettiğini belirterek, 20.000,00 USD cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; mahkemenin görevsiz ve yetkisiz olduğunu, görevden istifanın aslında haklı nedenle fesih şeklinde gerçekleştiğini, iş sözleşmesindeki rekabet yasağının BK’nın 21. maddesi anlamında müvekkilini bağlayıcı olmadığını belirterek, davanın esastan da reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER ;
SGK hizmet döküm cetveli, işyeri özlük dosyası, sözleşme, bilirkişi raporu.
GEREKÇE ;
Dava; hizmet sözleşmesine dayalı rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şart istemine ilişkindir.
Dava dosyası İş Mahkemesi’nin görevsizlik kararı ile birlikte mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; “taraflar arasındaki iş ve işveren ilişkisinin çeşitli pozisyonları kapsar şekilde 20/12/2006 ve 13/01/2012 tarihleri arasında devam ettiği, bu süreçte her pozisyon değişikliğinde iş sözleşmelerinin imzalandığı ve belirsiz süreli bu hizmet sözleşmelerinde rekabet yapma yasağı başlığında işçinin rekabet yapmama taahhüdünde bulunduğu, aksi takdirde 20.000,00-USD cezai şartı kabul ettiğinin belirtildiği, ancak tip sözleşme niteliğindeki bu sözleşmelerde işveren yönünden rekabet yasağını ve cezai şart yükümlülüğünü ortaya koyan herhangi bir yükümlülüğe ilişkin düzenlemeye sözleşmede yer verilmediği, BK’nın amir hükümlerinden olan düzenlemeler, genel işlem şartları ve Yargıtay’ın rekabet yasağı ile ilgili son ve yerleşmiş içtihatları birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki sözleşmeye konu rekabet yasağı ve cezai şart yükümlülüğünün sadece işçi yönünden yükümlülük altına sokar mahiyette olduğu, işveren yönünden böyle bir yükümlülüğün yer almadığı, davalıyı sözleşmedeki rekabet yasağının ve cezai şart taahhüdünün bağlamayacağı, tahkikatın tamamlandığı tarihi itibariyle de davacı tarafından çift taraflı yükümlülüğü gösterir bir belgenin dosyaya sunulmadığı” gerekçesiyle “1-Davacının, davasının REDDİNE” ilişkin 17/07/2014 tarihli, …. Esas ve ….. Karar sayılı karar verilmiştir.
Verilen bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18/09/2017 tarihli, … Esas ve …. Karar sayılı kararı ile; “taraflar arasında düzenlenen ve her iki tarafa da borç yükleyen hukuksal işlem niteliğindeki hizmet sözleşmesinin düzenlendiği tarih itibariyle 818 sayılı BK yürürlükte olup, anılan sözleşmede rekabet yasağı ve bunun ihlali işçi aleyhine tek taraflı olarak cezai şartın kararlaştırıldığı, mahkemece, söz konusu rekabet yasağı ve cezai şart hükmünün rekabet yasağının ihlal edildiği tarihte yürürlüğe girmiş olan 6098 sayılı TBK’nın 20 ve 420. maddeleri gereğince tek taraflı olması nedeniyle geçersiz kabul edildiği, ancak 6098 sayılı kanunun zaman bakımından uygulanmasına ilişkin 6101 sayılı kanunun 1. maddesinde yer verilen geçmişe etkili olmama ilkesi çerçevesinde taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinde yer verilen rekabet yasağının ve bu yasağın ihlali halinde cezai şart öngörülmüş olmasının hukuken geçerli olup olmadığının 818 sayılı BK hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği, 818 sayılı BK’nın 348 ve devamı maddelerinde hizmet sözleşmelerinde rekabet yasağının öngörülebileceğinin ve koşullarının düzenlendiği, özellikle 351/2 maddesinde ise, açıkça rekabet yasağının ihlali halinde cezai şart kararlaştırılabileceğinin düzenlendiği, 818 sayılı kanunda sözleşmede düzenlenen rekabet yasağının ihlali halinde öngörülen cezai şartın geçersizliğini doğurabilecek nitelikte hükümlere yer verilmediği, özellikle 6098 sayılı kanunun genel işlem koşullarına ilişkin 20. maddesi ile hizmet sözleşmesinde işçi aleyhine tek taraflı cezai şart öngörülmesinin geçersizliğine ilişkin 420. maddesinde benzer hükümlerin 818 sayılı kanunda bulunmadığı dikkate alındığında mahkemenin kabulünün aksine sözleşmede düzenlenen tek yanlı rekabet yasağı ve bu yasağın ihlali halinde cezai şart öngörülmüş olmasının geçersizliğinden söz edilemeyeceği, mahkemece, rekabet yasağına ve bunun ihlaline bağlı cezai şart kararlaştırılmasına ilişkin sözleşme hükümlerinin 818 sayılı kanun dairesinde geçerli olduğunun ilke olarak kabul edilip mevcut kanıtlar çerçevesinde ihlalin varlığı saptandığı takdirde 6101 sayılı kanunun 2 ve devamı maddeleri de gözetilerek ihlalin sonuçlarına uygulanacak kanun hükümleri belirlenmek suretiyle uyuşmazlığın hallinin gerektiği” gerekçeleriyle davacı yararına bozulmuştur.
Karar düzeltme isteği de aynı Daire’nin 18/06/2019 tarihli, ….Esas ve ….Karar sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18/09/2017 tarihli, …. Esas ve ….. Karar sayılı bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
Davacı ile davalı arasında en son 01/02/2011 tarihinde belirsiz süreli hizmet sözleşmesi imzalanmıştır. Davalının yapacağı iş “oda gelirler şefi” olarak belirlenmiştir. Rekabet yapma yasağı 9. maddede düzenlenmiştir. Bu maddede; davalı işçi “hem iş sözleşmesinin devamı sırasında hem de sona ermesinden sonra 2 yıl süre ile bu sözleşme gereği çalışmalarını gerçekleştirdiği iş yerinin bulunduğu coğrafi bölge (İzmir) içerisinde yer alan ve otelcilik faaliyeti gösteren hiçbir iş yerinde bu sözleşme ile ifasını yüklendiği işleri yapmamayı, gerek kendisi gerek işverenle rekabet halinde olan firmalar nam ve hesabına yapmamayı, böyle bir işte çalışmamayı ya da böyle bir firmada ortak ya da başka herhangi bir sıfatla görev almamayı” taahhüt etmiştir. Aykırı davranışı durumunda 20.000,00 ABD doları tutarında cezai tazminat ödeneceğini kabul etmiştir.
Davacı 29/11/2011 tarihli dilekçesi ile “şahsi gerekçelerle işten ayrılmak istediğini” bildirmiş, dilekçe üzerine son çalışma gününün 13/01/2012 olduğunu yazmıştır.
Bilirkişiler 24/06/2020 tarihli raporlarında özetle; dava konusu uyuşmazlıkta davalı ….’nin 13/01/2012 tarihinde işten ayrıldığını ve son iş sözleşmesinin 01/02/2011 tarihli olduğu, bu sözleşmede görev ünvanının “oda gelirler şefi” olduğu, 01/02/2012 tarihinde İzmir …. Efes’te “gelirler müdür yardımcısı” pozisyonunda çalışmaya başladığı dikkate alındığında sözleşmenin sona erdiği tarihte davalının “gelir yönetimi” alanında çalışmakta olduğu ve yeni işveren bünyesinde de yüklenmiş olduğu aynı işi yerine getirdiğini; dosya kapsamında davacı şirketin zararına haksız rekabet kapsamında değerlendirilebilecek, davalının, davacı şirketin müşterilerini yeni dava dışı şirkete yönlendirdiğine ilişkin herhangi bir bulguya rastlanamadığını; yine davacı şirket zararına haksız rekabet kapsamında değerlendirilebilecek davacı şirketin ticari sırlarını çalıştığı yeni şirkete aktarmak şeklinde gerçekleşen haksız rekabet ihlaline ilişkin herhangi bir tespitin de yapılamadığını; davalının, davacı şirketteki işinden ayrıldıktan sonra İzmir’deki başka bir şirkette çalışması sebebiyle ve pozisyonu itibariyle rekabet yasağını ihlal etme durumunun söz konusu olduğunu, 01/02/2011 tarihli sözleşmenin 9. maddesinde yer alan sınırlamaların 818 sayılı BK’nın 348-349 maddeleri ile getirilen sınırlamalar kapsamında olduğunu ve rekabet yasağını düzenleyen sözleşmenin 9. maddesinin hukuken geçerli olduğunu; 9. maddenin hukuken geçerli olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılması halinde bu maddede yer alan cezai şart istenebilme koşullarının bulunduğunu; 01/02/2011 tarihli sözleşme ile belirlenen ücretin aylık brüt 1.840,56 TL olduğunu; 01/02/2011 günü dolar kurunun 1,60 TL olduğu dikkate alındığında davalının aylık brüt maaşının 1.150,35 USD olduğunu; 01/02/2011 tarihli sözleşme ile davalının brüt maaşının 17,4 katı tutarında cezai şart belirlendiğini, 6098 sayılı TBK’nın 27 ve 818 sayılı BK’nın 19 maddesi uyarınca ahlaka ve kamu düzenine aykırılıktan bahsedilebileceğini, sözleşmede belirlenen cezai şartın aşırı derecede fahiş olduğunu ve istenen cezai şart miktarının indirime tabi tutulmasında esas alınacak orana ilişkin takdirin mahkemeye ait olduğunu, dava konusu sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 161. maddesi uyarınca hakimin fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükellef olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişiler ek raporlarında özetle; mahkemece son brüt maaşın 10 katı kadar cezai şart belirlenebileceği sonuç ve kanaatine varılır ise davalının son brüt maaşının Türk Lirası cinsinden 1.840,56TL olduğunu ve istenebilecek cezai şart miktarının 18.405,60 TL olabileceğini; sözleşme ile belirlenen cezai şart bedelinin USD cinsinden belirlendiğini ve davacının isteğinin 20.000 USD olduğu dikkate alındığında davalının son brüt maaşının ABD Doları cinsinden 11.150,35 USD olduğunu ve istenebilecek cezai şart miktarının 11.503,35 USD olabileceğini bildirmişlerdir.
Dava şartlarından olan görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında değerlendirilebilecektir. İş ilişkisi sona erdikten sonra işçinin haksız rekabetine ilişkin davaya İş Mahkemeleri tarafından mı yoksa Asliye Ticaret Mahkemeleri tarafından mı bakılacağı konusu Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 3 Aralık 2021 tarihli ve 2021/1534 Esas ve 2021/6811 Karar sayılı kararında tartışılmış ve Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Dairelerinin görevsizlik kararları arasındaki uyuşmazlığın “TTK’nın 4/c-1 maddesinde TBK’nın 444-447 maddelerinin açıkça zikredildiği, bu durumda TTK’daki hükmün İş Mahkemeleri Kanunundaki düzenlemeye nazaran özel hüküm niteliği taşıdığının apaçık ortada olduğu, diğer yandan, rekabet yasağı kapsamındaki ticari sır kavramının, konusunda ihtisas sahibi mahkemelerce, mevcut piyasa şartları çerçevesinde tartışılıp değerlendirilmesi gereken ticari bir kavram olduğu, işin Ticaret Mahkemesinde görülmesinin hakkaniyet ilkesine de uygun düşeceği, TBK’nın 444 – 447 maddelerinden doğan rekabet yasağının ihlaline dair uyuşmazlıklara bakma görevinin TTK’nın 4/1-c maddesi gereğince Ticaret Mahkemelerine ait olacağı” şeklindeki gerekçesiyle giderilmiş olması karşısında mahkememizin davaya bakmakla görevli olduğu kabul edilmiştir.
Olayda uygulanması gereken 818 sayılı BK’nın 348. maddesinde; “(1) İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerinin esrarına nüfuz etmek hususlarında işçiye müsait olan bir hizmet akdinde her iki taraf, akdin hitamından sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olamamasını, şart edebilirler. (2) Rekabet memnuiyetine dair olan şart, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise, caizdir. (3) İşçi, akdin yapıldığı zamanda reşit değil ise rekabet memnuiyetine dair olan şart batıldır.” düzenlemesine; aynı kanunun 161. maddesinde; “(1) Akitler, cezanın miktarını tayinde serbesttirler. Ceza, kanuna veya ahlaka (adaba) muğayir bir borcu teyit için şart edilmiş veya hilafına mukavele olmadığı halde borcun ifası borçlunun mesuliyetini icap etmeyen bir hal sebebiyle gayri mümkün olmuş ise, şart olunan cezanın tediyesi talep edilemez. (2) Hakim, fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması yeterlidir.
Sunulan ve toplanan deliller, aldırılan ve benimsenen bilirkişi raporu ile tüm dosya içeriğine göre; davalının, davacı şirkette 20/12/2006 tarihinde çalışmaya başladığı, çeşitli kademelerde hizmet verdiği, en son iş sözleşmesinin 01/02/2011 tarihli olduğu, bu sözleşmede davalının görev ünvanının “oda gelirler şefi” olduğu, davalının kişisel sebepleri gerekçe göstererek 13/01/2012 tarihinde davacı şirket nezdindeki görevinden istifa ettiği; bunun ardından 01/02/2012 tarihinde İzmir Swiss Otel Grand Efes’te “gelirler müdür yardımcısı” pozisyonunda çalışmaya başladığı, ayrıldığı davacı şirkette ve yeni girdiği şirkette yüklendiği işin aynı olduğu; bilirkişiler tarafından her ne kadar davalının, davacı şirketin müşterilerini yeni dava dışı şirkete yönlendirdiğine ve davacı şirketin ticari sırlarını çalıştığı yeni şirkete aktardığına ilişkin herhangi bir tespit yapılamamış ise de; ayrıldığı davacı şirkette ve yeni şirkette aynı pozisyonda çalışan davalının bu posizyonu nedeniyle davacı işverene zarar verme ihtimali bulunduğundan ve bu husus da haksız rekabetin varlığı için yeterli olduğundan açılan dava haklı bulunmuştur. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 9. maddesi ile birlikte davalı işçi, rekabet yasağına aykırı eylemi nedeniyle davacı şirkete 20.000,00 ABD doları tutarında cezai tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Rekabet yasağının ihlaline bağlı taraflarca kararlaştırılmış olan bu yaptırım, niteliği itibarıyla bir cezai şart hükmü olduğundan, 818 sayılı BK’nın 16l/son maddesi gereğince fahiş ise cezai şartın hakim tarafından indirilmesi gerekecektir. Davalının kusur derecesi, ekonomik durumu, son zamanlarda döviz kurlarında görülen artış, davalının işçi olması, işverenin sözleşmede karşı bir edim üstlenmemiş bulunmaması ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında TBK’nın 161/son maddesi gereğice mahkememizce fahiş görülen 20.000 USD cezai şarttan takdiren 4/5 indirim yapılarak 4.000,00 USD üzerinden hüküm kurulması gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmış, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacı tarafın 818 sayılı BK’nın 161. maddesi gereğince indirim yapılan cezai şart tutarını önceden takdir ve tespit etmesi mümkün olmadığından ve bu nedenle sözleşme ile belirlenen cezai şartın tahsilini isteme hakkı bulunan davacının, açtığı bu dava sonucunda cezai şartın fahiş görülerek indirilmesi nedeniyle, indirilen miktardan dolayı davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinden, hakimliğimizin takdir hakkı kullanılarak yapılan indirim miktarı vekalet ücretinin hesabında dikkate alınmamış, reddolunan kısım üzerinden davalı lehine karşı vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
4.000,00 USD cezai şart alacağının fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası’nın döviz satış kuru üzerinden TL karşılığının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
2-Cezai şartın tenkisi nedeniyle davacı tarafın fazlaya ilişkin isteğinin reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken ‭490,25 TL harcın peşin olarak alınan 532,90 TL harçtan düşülmesi ile kalan ‭42,65‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacının yatırmış olduğu 21,15 TL’si başvurma harcı ve 532,90 TL’si peşin harç olmak üzere toplam 554,05‬ TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu 284,40 TL’si posta-tebligat gideri, 40,00 TL’si tanık ücreti ve 1.350,00 TL’si bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.674,40 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre takdiren ‭334,88‬ TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmının davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 22/02/2022

Katip ….
¸E-imza

Hakim….
¸E-imza