Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/266 E. 2021/1005 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/266 ESAS
KARAR NO : 2021/1005 KARAR

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/06/2019
KARAR TARİHİ : 02/12/2021

Mahkememizde görülen Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili şirket işyerinde satış uzmanı olarak çalışırken, 31.08.2018 tarihinde iş akdini istifa suretiyle feshettiğini, taraflar arasında akdedilen bigi koruma ve rekabet sözleşmesi gereğince sözleşmeye aykırı davranan davalının 6 aylık brüt ücret tutarında cezai şart ödemesi gerektiğini, davalının son brüt ücretinin 6.182,70 TL olduğunu, sözleşmenin IV. Maddesinin 4 nolu bendinde ve V. Maddesinin 1 nolu bendinde rekabet yasağına ilgili hükümlerin yer aldığını, davalının rekabet yasağına aykırı davranışının cezai şart ödemesini gerektirdiğini, davalının kendi isteği ile ayrıldığı tarihten itibaren 1 yıl içerisinde İzmir’de müvekkili şirket ile rakip olan başka bir sigorta şirketinde çalışmaya başladığını, sözleşme ile davalının müvekkili şirketten 1 ayrılmasından itibaren 1 sene boyunca aynı işi yapmak üzere, İzmir, İstanbul, Ankara, Kocaeli, Düzce, Manisa şehirlerinde bulunan firmalarda çalışmasının yasaklandığını, davalının … şirketinde çalışmaya başladığını, taraflar arasında rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin yazılı olarak yapıldığını, rekabet yasağının yer ve zaman bakımından kanuna uygun olarak sınırlandırıldığını, davalının müvekkilinin müşteri çevresi ve işin sırrına nüfuz etme olanağına sahip olup rakip firmada çalışması sonucu müvekkilinin önemli derecede zarara uğrama tehlikesinin bulunduğunu, davalının her iki şirketin de satış bölümünde görev aldığını, davalının yeni başladığı firmada müdür ünvanıyla çalışmaya başladığını, davalının müvekkili şirketin sektör, rakip şirketler, davacı şirketin güçlü ve zayıf yönleri, gelecek için belirlediği stratejiler ile Pazar ve müşteri bilgilerine sahip olduğunu, daha önce davalının takibinde ve müvekkili şirket porföyünde olan bireysel ve kurumsal müşterilerin, yeni çalışılan firma ile çalışmaya başladıklarını, … Holding,…. A.Ş, …… Taş gibi firmaların, …rın sağlık sigortası yönünden poliçe yaptırdığını, … İzmir Bölge Müdürlüğünün merkez partajında sigortalı iken, …’a transfer olduğunu, poliçesinin Nisan 2019 da sona erecekken 07.01.2019 tarihinde poliçe tarihi dolmadan iptal ettirerek Howden firmasına geçtiğini, poliçenin kalan prim borcu olan 119.870 TL nin iade edilmek durumunda kalındığını, davalının … Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti. ‘nin alt acentası gibi faaliyetlerde bulunup, bahsi geçen şirketten yaptığı aracılıklar karşılığında muhtelif zamanlarda komisyonlar aldığını, … Sigorta şirketi yetkilisinin yazdığı mailde aralık ayı komisyonu olarak davalı hesabına 1.288,48 TL yatırdığını belirttiğini, davalının rekabet yasğına aykırılık nedeniyle şimdilik 10.000 TL tazminatın arabulucuya başvuru tarihi olan 05.03.2019 tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faizi ile tahsiline, yargılama ücreti ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; kabul anlamına gelmemek kaydı ile, davacının davasına dayanak rekabet sözleşmesinin eski tarihli olduğunu, müvekkilinin davacı ile ilk iş akdinin sona ermesinden önceki döneme ilişkin olduğunu, taraflar arasında imzalanmış mevcut bir rekabet sözleşmesi bulunmadığından davanın reddinin gerektiğini, davacının müvekkilinin mesleki olarak göstermiş olduğu üstün başarıları ve müvekkilinin davacı şirketten önce çalıştığı yer olan Aksigorta’da edindiği başarılar ile sektöre ve sektördeki aktörlere dair bilgisi nedeniyle müvekkili ile çalışmak istediğini, müvekkile iş teklifinde bulunduğunu, 03.08.2015 tarihinde başlayan iş akdinin emekli olması sebebiyle sonlandırıldığını, davacı şirketin müvekkili ile emeklilik sonrasında da çalışmaya devam etmek istediği için yeniden iş sözleşmesi yaparak, yeni koşul ve şartlar altında çalışmaya başladığını, müvekkilinin mobbing nedeniyle haklı nedenlerle feshetmiş olup, bu kapsamda müvekkili hakkında ilgili sözleşmede bulunan rekabet yasağı hükümlerinin uygulanabilmesi hukuken mümkün olmadığını, müvekkilinin, işyerinde gördüğü mobbing nedeniyle daha düşük imkan ve koşullara sahip bir şirkette, daha düşük bir ücret ile çalışmayı dahi kabul ettiğini, müvekkilinin davacı şirketin müşteri çevresine ve işin sırrına nüfus etmediğini, müşteri çevresini oluşturan bizzat müvekkilinin kendisi olduğunu, müvekkilinin …, ……….,…..gibi pek çok şirketi, ilk olarak ….’daki çalışma döneminde tanımış ve çalışmış olup onların sağlık alanında poliçe işlemlerini yürüttüğünü,….’da yürüttüğü başarılı çalışmaları neticesince Aksigorta’nın acentelerinden biri olan … Sigortadan teklif almış ve müvekkili ile davacı şirket arasında yapılan görüşmelerde çok sayıda ve çeşitte müvekkilinin müşteri ile çalışmış olmasını dikkate alınarak anlaştığını, … Sigorta’nın üretim liste ve kayıtlarının müvekkilinin işe başladığı Ağustos 2015 öncesi ve sonrası olarak ayrı ayrı incelenmesini talep ettiklerini, belirtilen şirketlerin üstün başarıları sayesinde müvekkilinin davacı şirkete kazandırdığı müşteri çevresi olduğunu, müvekkilinin işe başlamasından evvel sağlık alanında herhangi bir çalışması, müşterisi ve hizmeti olmayan davacı şirkete, tüm bu düzeni ve çalışma tertibini getiren zaten müvekkil olduğunu, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde, davaya konu rekabet sözleşmesinin kapsamının çok geniş olduğunu, bu haliyle anayasa ile korunan çalışma hürriyetini ihlal ettiğini, geçersiz olduğunu, davanın usulden ve esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, Rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart ve maddi tazminat alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Yargıtay 9. HD’nin 2021/3076 esas, 2021/9789, 01.06.2021 tarihli emsal kararında;”…Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” gerekçesi ile iş mahkemesinin görevine yapılmış olan temyiz itirazı reddedilmiştir.
Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davalarının görülme yerinin iş mahkemeleri olduğu, görev hususu, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerektiği ve görev hususunun dava şartı olduğu anlaşılmakla …nun 115/2.maddesi uyarınca mahkememizin görevsizliğine ve davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İzmir İş Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK’nun 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20. maddesi uyarınca kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren 2 hafta içinde kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde gönderilme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir İş Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, davacı ve davalı taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır