Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/264 E. 2021/1131 K. 24.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/264
KARAR NO : 2021/1131

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/06/2019

BİRLEŞEN İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2019/265 ESAS SAYILI DAVASINDA;

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/06/2019
KARAR TARİHİ : 24/12/2021
.
Mahkememizde görülen davanın ve birleşen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili asıl davada dava dilekçesi ile özetle; gerek henüz takibe konulmamış toplam bedeli 442.223,53 TL olan 20 adet bononun gerekse İzmir…. İcra Müdürlüğü’nün …sayılı takip dosyasında takibe konu edilen bonoların tamamının düzenleme nedeninin “nakit” olduğunu, senetler düzenlenmeden önce ve sonra davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, senetlerin bedelsiz olarak davalı tarafın elinde bulunduğunu, davalının senetleri iade etmediği gibi bir kısmını haksız ve kötü niyetli olarak takibe koyduğunu, arabulucuya başvurulduğunu ve uzlaşma sağlanamadığını, senetlerin tamamının düzenleme nedeninin nakit ve düzenleme tarihinin 23/08/2016 olduğunu belirterek, müvekkilinin takibe konulmamış toplam bedeli 442.223,53 TL olan 20 adet senet ve İzmir….. İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı dosyasında takibe konu edilen toplam bedeli 245.000,00 TL olan (takip rakamı 285.105,68 TL) 16 adet senet nedeniyle davalı tarafa herhangi bir borcunun olmadığının tespitine, İzmir ……. İcra Müdürlüğü’nün……. sayılı takip konusu alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere dava nedeniyle davacının uğradığı zararın tazmin edilmesinin hüküm altına alınmasına, henüz takibe konmamış senetlerin takibe konması halinde takip rakamları üzerinden % 20 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili birleşen davada dava dilekçesi ile özetle; İzmir… İcra Müdürlüğü’nün ………. sayılı dosyasında takibe konu edilen 23/08/2016 düzenleme, 21/11/2016 ödeme tarihli, 10.000,00 TL bedelli ve 23/08/2016 düzenleme, 21/09/2018 ödeme tarihli, 11.358,17 TL bedelli bonolar nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığı halde ve bazı sağlık problemleri yaşaması sebebiyle menfi tespit davası açamadığını ve icra tehdidi altında kalması nedeniyle de 12/02/2019 tarihinde 28.099,39 TL ödemek zorunda kaldığını belirterek, müvekkilinin icra tehdidi altında 12/02/2019 tarihinde ödemek zorunda kalmış olduğu 28.099,39 TL’nin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte istirdadına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalı vekili asıl davada cevap dilekçesi ile özetle; müvekkilinin alacağının nakden verdiği paralar karşılığı düzenlenen kambiyo senetlerine dayalı bir alacak olduğunu, böyle bir parayı almadığını iddia eden davacının iddiasını senetlere eş değer bir delil ile ispatlaması gerektiğini, davacı tarafça sunulan emsal kararların somut olaya uygun düşmediğini, senet metnini talil eden yani senet üzerinde yazılı kaydın aksini ileri süren kişinin bu iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, senet bedellerinin nakden ödendiği hususunun senetlerle sabit olduğunu, bu konuda tanıkla ispatın mümkün olmadığını ve tanık dinletilmesine muvafakatlerinin bulunmadığını, ispat yükünün davacıda olduğunu, davacı tarafın senetlerdeki imzalarını inkar etmediğini, dosyaya herhangi bir delil de sunmadığını belirterek, davanın reddine, müvekkili yararına % 20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE ;
Dava ve birleşen dava; senetlerin bedelsiz olduğu hukuki sebebine dayalı menfi tespit ve istirdat davasıdır.
İzmir ….. İcra Müdürlüğü’nün…. sayılı takip dosyası incelendiğinde; takip alacaklısının davalı …, takip borçlusunun davacı … olduğu, takipte 245.000,00 TL’si asıl alacak 735,00 TL’si komisyon ve 39.370,65 TL’si işlemiş faiz olmak üzere toplam 285.105,68 TL alacağın tahsilinin istendiği, takibin kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi olduğu, takibin dayanağının her biri 23/08/2016 düzenleme tarihli olan, 21/09/2016 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 21/10/2016 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 21/12/2016 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 21/01/2017 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 21/02/2017 vade tarihli 35.000,00 TL bedelli, 21/03/2017 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 21/04/2017 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 21/05/2017 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 21/06/2017 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 21/07/2017 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 21/08/2017 vade tarihli 40.000,00 TL bedelli, 21/08/2017 vade tarihli 40.000,00 TL bedelli, 21/09/2017 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 21/10/2017 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 20/11/2017 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli, 20/12/2017 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli senetler olduğu, keşidecilerinin davacı olduğu, davalı emrine düzenlendikleri ve senetlerin tamamının metninde “bedelinin nakit olduğu” hususunun yazılı olduğu görülmüştür.
Asıl davada ve birleşen davada davacı vekili; senetlerin, davalının nakit ihtiyacı duyması ve bu sebeple kredi çekmeyi düşünmesi sebebiyle teminat gereksinimden dolayı kredi verecek bankaya sunulmak amacıyla müvekkili tarafından teminat amacıyla “nakden” kaydı ile düzenlenmiş senetler olduğunu, her senedin miktarının ve senetlerin sayısının kredi geri dönüşüm taksit tutarları ile kuruşu kuruşuna aynı olduğunu, senet sayısının kredi taksit sayısı kadar olduğunu, davalının ….Bank’tan çektiği kredi tutarının 450.000,00 TL olduğunu, kredi dönüşümünün ise 748.587,38 TL olarak belirlendiğini, müvekkilinin düzenlediği senetlerin miktarının da bu kadar olduğunu, davalının da her iki davaya karşı verdiği cevap dilekçelerinde “bu senetler karşılığı senet düzenlenme tarihinde bir para verilmediğini, taraflar arasında uzun yıllar süren ticari ilişki sonrası yapılan hesaplamada davacı müvekkilinin davalıya 700.000,00 TL borçlu olduğunun belirlendiğini, bunun üzerine dava ve takip konusu senetlerin düzenlenip kredi teminatı olarak bankaya sunulduğunu” ileri sürdüğünü, bu savunmanın “vasıflı ikrar/inkar” niteliği taşıdığını, bu haliyle ispat külfetinin davalıya düştüğünü, senetlerin karşılığı olan nakit paraların ödenmediğini, karşı tarafın taraflar arasındaki ortaklık nedeniyle bir alacağa karşılık senetlerin verildiğini savunduğunu, ispat yükünü üzerine aldığını, ortada yazılı delil başlangıcı olduğunu, tanık dinlenmesine herhangi bir engel bulunmadığını, 07/02/2020 tarihli dilekçede belirttikleri iki adet senetle ilgili olarak İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde istirdat davası açtıklarını, her iki davanın taraflarının ve konusunun aynı olması ve aynı delillerin toplanacak olması nedeniyle birleştirilmelerinde yarar bulunduğunu belirtmiştir.
Asıl davada ve birleşen davada davalı vekili; taraflar arasındaki arkadaşlık ilişkisinin 2011 yılından itibaren birlikte ortaklık yapmaları ile iş ilişkisine dönüştüğünü, birbirlerine elden ihtiyaçları doğrultusunda paralar verdiklerini, 2016 yılı Temmuz ayında yapılan hesap mutabakatı sonucu davacının yaklaşık 700.000,00 TL civarında müvekkiline borçlu olduğunun belirlendiğini, müvekkilinin … Alsancak Şubesi’nden şahsi imzası karşılığı kredi kullandığını, yine 2016 yılı Ağustos ayında kredi kullanma isteğinde bulunduğunu ve herhangi bir teminat, kefalet istenmeksizin bankanın krediyi onayladığını, bu dönemde müvekkilinin, borçlarını toptan ödeme imkanı olmayan davacıdan “bankanın bildirdiği geri ödeme tablosuna uygun olarak borcunu taksitler halinde ödemesini” istediğini, davacının da “bankaya ödeme yapılacak tarihlere uygun olarak borcunu ödeyebileceğini” belirterek davaya konusu senetleri düzenlediğini, bu senetlerin davacı iddialarının aksine kredi kullanımında teminat olarak kullanılmadığını, tahsil amaçlı olarak bankaya verildiğini, ancak davacının senetleri gününde ödememesi ve mal kaçırma yoluna gitmesi nedeniyle yaklaşık 2 yıl sonra yasal işlem başlatıldığını, müvekkilinin alacağının senet miktarlarının üstünde olduğunu, senetlerin nakit borç karşılığı düzenlendiğini, müvekkilinin kullandığı kredilerin teminatsız olması nedeniyle senetlerin kredinin teminatı olarak verildiği yönündeki davacı iddiasının asılsız olduğunu, dava konusu senetlerin tahsil amacıyla bankaya verildiğini, ortada yazılı delil başlangıcı ve ikrar gibi bir durumun söz konusu olmadığını, senetlerin hatır senedi olmadığını, kaldı ki bu yöndeki iddianın da davacı tarafça yazılı delillerle ispatı gerektiğini, davanın niteliği gereği tanık dinlenemeyeceğini, tanık dinletme isteğine muvafakat etmediklerini, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen davada 21/09/2018 tarihli 11.358.17 TL bedelli senedin dava konusu yapıldığını belirtmiştir.
Davacı vekilinin takibe konu edilmediğini belirttiği ancak eldeki bu davanın konusu ettiği ve dava dilekçesi ekinde Ek-1 listesinde gösterdiği senetlerden 21/09/2018 vade tarihli 11.358,17 TL bedelli olan senet İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …..Esas sayılı dava dosyasında davacı tarafça istirdat davasına konu edilmiştir. Bu dava mahkememizin elindeki dava ile aynı tarihte ve aynı taraflar arasında açılmıştır.
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan … Esas sayılı bu davanın 20/02/2020 tarihli birleştirme kararı ile mahkememiz elindeki bu dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Asıl davada taraflar arasındaki uyuşmazlık; “davacı tarafından düzenlenerek davalıya verilmiş olan ve takibe konu edilmeyen toplam bedeli 442.223,53 TL olan 20 adet bono ile yine davacı tarafından düzenlenerek davalıya verilmiş olan ve İzmir ….İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı dosyasında icra takibine konu edilen toplam bedeli 245.000,00 TL olan 16 adet bononun yani toplam 36 adet bononun bedelsiz olup olmadığı, bu bonolara karşılık davalı tarafça davacıya nakit ödeme yapılıp yapılmadığı, davacının bu bonolar nedeniyle davalıya borcunun bulunup bulunmadığı” konularındadır.
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin birleştirilen bu dosyasında davacı tarafça İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı dosyasında takibe konu edilen ve icra tehdidi altında ödenen 28.099,39 TL yönünden borçlu olunmadığının tespiti ve bu miktarın davalı taraftan istirdadı istenmiştir.
Birleşen davada taraflar arasındaki uyuşmazlık; “İzmir …..İcra Müdürlüğünün ….. Esas sayılı takip dosyasına konu 23/08/2016 düzenleme, 21/11/2016 vade tarihli, 10.000,00 TL bedelli bono ile 23/08/2016 düzenleme, 21/09/2018 vade tarihli, 11.358,17 TL bedelli bonolar karşılığı davacının davalıdan bono bedellerini nakden alıp almadığı, bu kapsamda bonoların bedel karşılığı düzenlenip düzenlenmediği, takipten dolayı davacının ne miktarda ödemede bulunduğu, yapılan bu ödemenin davacıya iadesi gerekip gerekmediği” konusundadır.
Birleşen davanın konusu olan İzmir ….İcra Müdürlüğü’nün ….. sayılı takip dosyası incelendiğinde; takip alacaklısının davalı …….., takip borçlusunun davacı … olduğu, takipte 21.358,17 TL’si asıl alacak olmak üzere faiz ve ferileriyle birlikte 24.366,16 TL’nin istendiği, takip tarihinin 17/12/2018 olduğu, takibin kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi olduğu, dosyanın infaz olarak kapatıldığı görülmüştür.
… A.Ş. 08/11/2020 tarihli yazısı ekinde senetlere ilişkin çek/senet tevdi bordrosu ile davalı tarafından kullanılan kredilere ilişkin ve senetlerin davalıya iadesine ilişkin belgeler gönderilmiştir.
… A.Ş. tarafından düzenlenen 23/08/2016 tarihli çek/senet tevdii bordrosu incelendiğinde; davanın ve birleşen davanın konusu olan senetlerin yer aldığı görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nın “Senetle İspat Zorunluluğu” başlıklı 200. maddesinde; “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. (2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.” düzenlemesine; “Senede Karşı Tanıkla İspat Yasağı” başlıklı 201. maddesinde ise; “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu düzenlemelerde de açık bir şekilde ortaya konduğu üzere; senede karşı ileri sürülen hukuki işlemlerin senetle ispatı zorunlu olup, senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve gücünü ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin tanıkla ispatı mümkün değildir. Mahkememiz, bu nedenle davacı tarafın tanık dinletme isteğinin reddine karar vermiştir.
Menfi tespit davalarında ispat yükü, kural olarak davalıya (alacaklıya) düşer; fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını ileri sürdüğü hukuki ilişkiyi (borcu) sadece inkar etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü; davalı, borcun varlığını ileri süren taraf olduğu için 6100 sayılı HMK’nın 190 ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddeleri gereğince ispat yükü davalı alacaklıya düşer. Ancak somut olayda da olduğu gibi; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Diğer bir anlatımla; kural olarak alacaklı olduğunu ileri süren bir kişi, borcun dayandığı hukuki sebebi ve onun geçerli olduğunu ispat etmek zorundadır. Ancak alacaklı bonoya dayalı alacağını istediğinde ispat soyutluğu karinesi nedeniyle sebep göstermek zorunda değildir. Zira; bono (kambiyo senedi), maddi ve şekli şartları taşıyor ise, düzenleyen kişinin aleyhine delil oluşturan, kesin delil gücüne sahip ve bağımsız borç ikrarını içeren yazılı bir belgedir. Dolayısıyla, alacaklının, alacağını bonoyu sunarak ispatlamış olduğu kabul edilir. Bu durumda artık borcunun olmadığını, senedin bedelsiz olduğunu ispatlamak zorunda olan taraf borçlu taraftır. Bu olasılıkta bononun ta’lili yoktur ancak alacaklı bono üzerinde borcun sebebine ilişkin bir açıklama varken başka bir düzenleme sebebine ilişkin beyanda bulunursa yani bonoyu ta’lil ederse artık ispat soyutluğu nedeniyle elde ettiği avantajı kaybedecek ve bu durumda borçlu ile aralarında olan borç ilişkisinin dayandığı hukuki sebebi ve bu sebebin geçerliliğini ispatlamak zorunda kalacaktır.
Somut olayda; asıl davada ve birleşen davada davacı vekili “asıl davanın ve birleşen davanın konusu olan senetlerin nakden düzenlendiğini, karşı tarafın elinde olduğunu, senetlerin karşılığı ödeme yapılmadığını, senetlerin bedelsiz olduğunu” ileri sürmüş; asıl davada ve birleşen davada davalı vekili ise; “dava konusu senetlerin müvekkilinin karşı tarafa peyder pey verdiği borç paralar nedeniyle düzenlendiğini, bunların kredi kullanımında bankaya tahsil amacıyla verildiğini” savunmuştur. Senetlerin tamamının üzerinde “nakden” ibaresinin bulunması, bu hususun taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmaması ve … A.Ş.’nin cevabi yazısı ekinde gönderilen belgeler de göz önüne alındığında “nakden” ibaresinin asıl davada ve birleşen davada davalı vekilinin savunması ile örtüşmesi karşısında ortada yazılı delil başlangıcının bulunmadığı, senetlerden dolayı borçlu olmadığını ispat yükünün asıl davada ve birleşen davada davacı tarafa ait olduğu kabul edilmiştir. Zira; davalı tarafça yapılan açıklamalar senedin ta’lili niteliğinde olmadığından ispat yükünün yer değiştirmesi de söz konusu değildir. Asıl davanın ve birleşen davanın, kambiyo senetlerine dayalı olması sebebiyle 6100 sayılı HMK’nın 200 ve 201. maddeleri gereğince yazılı delillerle ispatı gerektiğinden, davacı tarafın tanık dinletme isteği reddedilmiştir. Sunulan deliller senet gücünde yazılı deliller olmadığından ve asıl davada ve birleşen davada davacı vekili dilekçelerinde yemin deliline de dayanmış olduğundan mahkememizce yemin deliline başvurup başvurmayacakları hususu sorulmuş ancak verilen kesin süre içerisinde bu konuda herhangi bir beyanda bulunulmadığından, asıl davada ve birleşen davada davacı vekilinin yemin deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığı kabul edilmiştir. Asıl davada ve birleşen davada davacı tarafça senetlerin teminat senedi olduğu, bedelsiz olduğu hususu ipat edilemediğinden, her iki davanın da reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
Davalı taraf aleyhine verilmiş ve uygulanmış bir ihtiyati tedbir kararı bulunmadığından, asıl davada ve birleşen davada davalı vekilinin asıl davada kötü niyet tazminatı isteği reddedilmiştir.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Asıl davanın ve birleşen davanın REDDİNE,
2-Asıl davada ve birleşen davada davalı vekilinin asıl davada kötü niyet tazminatı isteğinin reddine,
3-Asıl davada Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL harcın peşin olarak alınan 12.420,97 TL harçtan düşülmesi ile kalan ‭12.361,67‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve isteği halinde davacı tarafa iadesine,
4-Birleşen davada Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL harcın peşin olarak alınan 479,87 TL harçtan düşülmesi ile kalan ‭420,57‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve isteği halinde davacı tarafa iadesine,
5-Asıl davada ve birleşen davada davacı tarafça ayrı ayrı yatırılan 60,00 TL’lik ve 194,00 TL’lik ıslah harçlarının karar kesinleştiğinde ve isteği halinde davacı tarafa iadesine,
6-Asıl davada ve birleşen davada davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerine bırakılmasına,
7-Asıl davada karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 53.416,46 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
8-Birleşen davada karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
9-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayarak artan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/12/2021

Başkan …
¸E-imza
Üye ….
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Katip …
¸E-imza