Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/24 E. 2021/491 K. 04.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/24
KARAR NO : 2021/491

DAVA : El Atmanın Önlenmesi
DAVA TARİHİ : 03/10/2017
KARAR TARİHİ : 04/06/2021

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin, … Belediye Başkanlığı’nın …’ta yapmaya karar verdiği “Kültür Merkezi Yeşil Alan Düzenlenmesi ve Yeraltı Otopark Yapılması” işini ihale yolu ile aldığını, sözleşme imzalandığını, ihale sonrasında müvekkiline yer tesliminin yapıldığını ve müvekkilinin de ihale kapsamındaki alanı işaretlediğini, müvekkilinden buranın korunmasının, şantiye alanına giriş ve çıkışın engellenmesinin istendiğini, müvekkilinin bu alanın kenar sınırlarını koruma altına almak için şartnameye uygun olarak demir panolarla sınır korkuluklarını çaktığını, rüzgarlı havalarda çevreye zarar vermemesi için kaynak ve montaj işlerini yaptığını, bu işlerin devamı sırasında yakın yerde inşaat yapan davalı tarafından müvekkilinin yaptığı ve sabitlediği korkulukların kesilerek müvekkilinin sorumluluk alanına müdahale edildiğini ve bu korkulukların geri çekildiğini, ayrıca davalının kazı ve hafriyat taşıma işini yapan firmaya ait kamyon, ekskavatör ve tırın müvekkilinin şantiye alanına girerek kazı yapmayı engellediğini, bu alanın içeriye inşaat demirleri konulmak suretiyle davalı tarafça fiilen kullanılmaya başlandığını, adeta şantiye sahası içerisine şantiye kurulduğunu belirterek, davalının müdahalesinin önlenmesine, yerinde keşif yapılarak davalının şantiye alanına koyduğu inşaat demirlerinin kaldırılması, korkuluk ve demir panolara yönelik el atmanın önlenmesi, davalının ve işçilerinin şantiye alanına girmelerinin engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.

CEVAP ;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkili inşaat faaliyetine başladığında davacının henüz dava konusu şantiye alanında çalışmalara başlamadığını, müvekkilinin gerekli çalışma koşullarını sağlayabilmek için (şantiye sahası ve şantiye önündeki yolun dar olması nedeniyle) inşaat ruhsatını almadan önce … Belediyesi’nden şantiye genişliği ile sınırlı olmak üzere yolu kullanma izni aldığını, bu izin karşılığında da 23/01/2017 tarihinde 10.000,00 TL teminat yatırdığını, bu iznin verilmesinin temelinde davacı tarafın şantiye sahası olduğunu ileri sürdüğü bölgenin müvekkilinin kullanımına açık olduğu sebebinin yattığını, davacı tarafın çalışmalarını engelleyici, geciktirici ve güvenliği tehlikeye sokucu bir durumun söz konusu olmadığını, davacı tarafça müvekkilinin personeline uyarı yapıldıktan sonra müvekkiline ait tüm araçların ve malzemelerin davacının şantiye sahası olduğunu ileri sürdüğü bölgeden çıkartıldığını, buradan işçi geçişi de yapılmadığını, dava konusu edilen 26 ton demirin de vinç kiralanarak taşındığını, 27/09/2017 tarihinde de müvekkilinin şantiye sahasını çeviren ve davacının çalışmaları henüz başlamamışken kurulmuş olan sac bariyerin davacının müstahdemleri tarafından sökülerek atıldığını, davacının bu eyleminden sonra bölgeye 29/09/2017 tarihinde Belediye yetkililerinin geldiğini, davacının sac panellerinin geriye çekilmesi yönünde tespitte bulunduklarını, bu tespit üzerine davacının sac panellerini geriye çektiğini ve müvekkilinin çalışmalarını sürdürebilir hale geldiğini, müvekkilinin şantiye çalışmasını bitirdiğini ve oturma ruhsatını aldığını, davacının da ihale yolu ile üstlendiği işi yarım bıraktığını, şantiyede farklı bir şirketin olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE ;
Dava; haksız fiile dayalı el atmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Mahkememizce; “6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, mal varlığı haklarına ve şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerektiği, aynı kanunun 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılmasının, davanın niteliğini ticari hale getirmeyeceği, somut olayda; taraflar arasında bir ticari ilişki bulunmayıp, davacı ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin haksız fiilden doğduğu, dolayısıyla taraflar arasındaki uyuşmazlık her iki tarafın ticari işletmesinden değil, haksız fiilden doğduğundan, davanın ticari bir dava olarak kabul edilemeyeceği, haksız fiilden doğan davalarda genel görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu, görevin kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından kendiliğinden dikkate alınacağı, uyuşmazlığın çözümünde 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu” gerekçesiyle “Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince usulden REDDİNE, Kararın kesinleşmesinden itibaren yasal 2 haftalık süre içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine” ilişkin 10/10/2017 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı karar verilmiştir.
Karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna gidilmiştir.
Mahkememiz kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 13/02/2019 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı kararı ile; “6335 sayılı kanunun 2.maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK ‘nın 5.maddesi uyarınca ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanacağı, diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisi olduğu, göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın (1).maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından resen inceleneceği, bu kuralın tek istisnasının 6335 sayılı kanunun 2.maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/(4). maddesinde düzenlendiği, buna göre yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olmasının Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyeceği, başka bir anlatımla, yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerektiği, buna karşılık kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan Asliye Hukuk Mahkemesinin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olmasının kararın kaldırılmasını gerektirecek bir usule aykırılık halini oluşturduğu, somut olayda; davacının, dava dışı iş sahibi ile yaptığı eser sözleşmesine konu faaliyet alanına, komşu parselde inşaat yapan davalı şirketin eylemlerinden kaynaklanan nedenle oluşan el atmanın önlenmesi-kal isteğinde bulunduğu, uyuşmazlık tacirler arasındaki haksız fiilden kaynaklandığından davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu” gerekçesiyle kaldırılmıştır.
Davacı ile dava dışı … Belediyesi arasında 17/08/2017 tarihinde … ihale kayıt numaralı “… Kültür merkezi Yeşil Alan Düzenlemesi, Yeraltı Otoparkı Yapılması İşine Ait Sözleşme” başlıklı sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşme ile davacı yüklenici, kültür merkezi, yeraltı otoparkı ve çevre düzenlemesi işini yapmayı yüklenmiştir. İş yeri davacıya iş yeri teslim tutanağı ile birlikte ve 23/08/2017 tarihinde teslim edilmiştir. Sözleşme konusu yer İzmir ili, … ilçesi, … mahallesinde … ada … parsel numaralı taşınmazdır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinde; “(1) Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. (2) Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu düzenleme gereğince el atmanın önlenmesi davasını davaya konu taşınmazın maliki ya da asli zilyet sahibi olan kişi ya da kişiler açabilir. Asli zilyetten anlaşılması gereken ise; taşınmazı malik gibi kullanan kişidir. Somut olayda; davacının, dava dışı belediye ile imzaladığı 17/08/2017 tarihli sözleşme ile dava konusu alanda yüklenici sıfatıyla sözleşmede kararlaştırılan işin yapımını yüklendiği, bu çerçevede tasarrufta bulunma yetkisinin ve sorumluluğunun bulunduğu anlaşıldığından, eldeki bu davayı açma sıfatının olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “davacının, … Belediye Başkanlığı’ndan ihale ile aldığı …’ta Kültür Merkezi Yeşil Alan Düzenlenmesi ve Yeraltı Otopark Yapılması işine ilişkin inşaat sahasına davalının haksız yere el atmasının bulunup bulunmadığı ve el atmanın önlenmesi koşullarının var olup olmadığı” konusundadır.
Dava dışı … Belediye Başkanlığı Yapı İşleri Daire Başkanlığı davacı şirkete gönderdiği 24/08/2017 tarihli yazı ile; yüklenimi altında bulunan … Kültür Merkezi, Yeşil Alan Düzenlenmesi ve Yeraltı Otopark Yapılması işinde çalışma alanlarında can ve mal güvenliği için tüm emniyet tedbirlerinin alınmasını ve şantiye alanının panolarlar çevrilerek inşaat alanında kontrolün sağlanmasını bildirmiş ve istemiştir.
Dava dışı … Belediye Başkanlığı Yapı İşleri Daire Başkanlığı tarafından mahkememize gönderilen 10/11/2020 tarihli yazıda da; “… Kültür Merkezi, Yeşil Alan Düzenlenmesi ve Yeraltı Otopark Yapılması işi ile ilgili olarak davacı şirketle imzalanan 17/08/2017 tarihli sözleşme gereğince 23/08/2017 tarihinde yer teslimi yapılarak yapım sürecine başlanmıştır. Sözleşme ekinde bulunan İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Şartnamesi’nde ‘6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile, kanun kapsamında yayınlanan yönetmeliklere ve tebliğlere uygun olarak yüklenicinin ve alt yüklenicilerin gerekli önlemleri alarak yapım, bakım ve onarım çalışmaları yapmaları zorunlundur. Bu bağlamda yüklenici tarafından inşaat sahasına giriş çıkışları kontrol altına almak, can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla şantiye sahasının etrafının 2 m yüksekliğinde kutu profil karkas üzerine OSB pano monte ederek ve daha sonra üzerine idarenin vereceği görsel dokümanlar basılarak hazırlanan panolarla komple çevrilmek suretiyle iş süresince gerekli tedbirler alınacak’ dendiğinden şantiye alanı etrafı panolarla kapatılmıştır.” denmiştir.
Davacı vekili, davalıya İzmir … Noterliği’nden gönderdiği 02/10/2017 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname ile; “şantiye sahasında müvekkili tarafından yapılan korkulukların davalı tarafça kesildiğini, yerinin değiştirildiğini, şantiye alanına girildiğini ve malzemelere zarar verildiğini, temel kazısı yapılacak alanda davalının inşaatında kullanılan kamyon ve kepçenin bulunduğunu, zaman zaman kırıcının girip çıktığını, müvekkiline teslim edilen ve zilyetliği devredilen alanda bulunan bir kısım metal levhanın yer değiştirilerek davalıya ait inşaat demirlerinin müvekkiline ait şantiye ve sorumluluk sahasına indirildiğini, müvekkiline teslim edilen alanda müvekkilinin sorumluluğunun bulunduğunu, bu alana müdahale edilmesi nedeniyle müvekkilinin inşaatı güvenli ve iş programına uygun olarak yapmasının engellendiğini” ileri sürerek, “müvekkiline ait şantiye alanına makine, ekipman, kamyon, kepçe ya da kırıcı, ekskavatör sokulmamasını, sokulanlar varsa derhal çıkarılmasını, müvekkilinin şantiye alanında işçilerinin bulundurulmamasını, giriş çıkışlarının engellenmesini, inşaat demirlerinin derhal müvekkilinin şantiye sahasının dışına çıkarılmasının sağlanmasını, müdahale ile yeri değiştirilen metal korkulukların eski yerine derhal getirilmesini veya müvekkili personelince müvekkilinin işinin engellemeyecek noktaya ve şekle getirilmesi işlemine müdahale edilmemesini, tüm müdahalelerin bu ihtarın tebliğinden itibaren derhal ortadan kaldırılmasını” ihtar etmiştir.
Bu ihtarnameye karşılık davalı vekili, davacıya İzmir … Noterliği’nden gönderdiği 06/10/2017 tarihli … yevmiye numaralı cevabi ihtarname ile; “müvekkilinin 20/09/2017 onay tarihli ruhsatname ile … Mahallesi, .. Cad., No:…-… …/İzmir adresinde inşaat faaliyetine başladığını, müvekkilinin bu sahada gerekli çalışma koşullarını sağlayabilmek için şantiye sahası ve şantiye önündeki yolun dar olması sebebiyle inşaat ruhsatı almadan önce … Belediyesi’nden şantiye genişliği ile sınırlı olmak üzere yolun kullanma iznini aldığını, bu izin karşılığı 23/01/2017 tarihinde 10.000,00 TL teminat yatırdığını, müvekkilinin şantiye personeline şifahi olarak şantiye alanı ile (davacının) ilgili uyarı yapıldıktan sonra (çalışmaları engelleyici geciktirici bir etkisi olmadığı halde) müvekkiline ait olan tüm araçların ve malzemelerin şantiye alanından çıkarıldığını, şantiye alanından (davacının) işçi geçişine de son verildiğini, ihtarnamede belirtilen 26 ton demirlerin (şantiye güvenliğini ve iş akışını engellemediği halde) taşınması için müvekkili tarafından vinç kiralandığını, 27/09/2017 tarihinde müstahdemler tarafından (davacının) sac bariyerlerinin kurulumu sırasında müvekkilinin şantiye alanını çeviren ve taraflarına (davacıya) ait şantiye çalışmaları henüz başlamadan kurulmuş olan sac bariyerlerin sökülerek atıldığını” bildirmiştir.
Gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişi 28/08/2019 tarihli raporunda özetle; keşif tarihi itibariyle davalının apartman inşaatının tamamlandığını, yapı kullanma izin belgesinin alındığını, davaya konu el atmanın ortadan kalktığını, el atıldığı iddia olunan alanın “… Mahallesi, … Caddesi, No: …” adresindeki davalının inşa ettiği apartmanın karşı sırasında davacının inşasını üstlendiği … Kültür Merkezi inşaatı (… ada … parsel numaralı) önünde yer alan yaklaşık 300 m2 alanlı zemin olduğunu, bu alanın arsa olarak toplam değerinin 900.000,00 TL mertebesinde olduğunu bildirmiştir.
Davacı vekili, bilirkişi raporunda belirlenen dava konusu taşınmaz değeri üzerinden eksik harcı tamamlamış, 19/09/2019 tarihli makbuzu dosyaya sunmuştur. Dava değeri itibariyle 6545 sayılı kanunun 45. maddesi gereğince davaya heyetçe bakılmasına ilişkin 03/10/2019 tarihli karar verilmiştir.
Davalı vekili; var olduğu ileri sürülen el atmanın davacı tarafın sözlü uyarısı üzerine müvekkili tarafından sona erdirildiğini, davanın dava konusuz kaldığını, davanın açılmasına müvekkilinin sebebiyet vermediğini, aksine karşı tarafın sebebiyet verdiğini belirtmiştir. Davacı vekili de; ileri sürülen el atmanın davacı tarafın sözlü uyarısı üzerine müvekkili tarafından sona erdirilmesi nedeniyle bu aşamadan sonra davanın açılmasına kimin sebebiyet verdiğinin, yargılama gideri ve vekalet ücretinin kimin üzerine yükletileceğinin belirlenmesi bakımından delillerinin toplanması gerektiğini belirtmiştir. Davalı vekili 17/01/2020 tarihli duruşmada da; müvekkilinin inşaat yaparken yol kullanım iznini belediyeden aldığını, buna dayalı olarak da bir takım malzemelerini oraya bıraktığını, sonraki süreçte davacı tarafın inşaata başladığında bu malzemelerin sahadan çekilmesini istemesi üzerine malzemelerin müvekkili tarafından sahadan çekildiğini, tarafların karşılıklı ihtarnameler gönderdiklerini, aleyhe kabul anlamına gelmemek üzere her durumda müvekkilinin eldeki bu davanın açılmasından önce sahadaki malzemeleri geri çektiğini, bunun tarihinin ise en geç cevabi ihtarnamenin gönderildiği tarih olduğunu belirtmiştir.
Taraf vekillerinin beyan ve kabullerine göre dava konusu inşaata davalı tarafça yapıldığı ileri sürülen el atmanın sona erdirilmesi nedeniyle dava konusuz kaldığından, davanın açılmasına hangi tarafın sebebiyet verdiğini belirlemek amacıyla tarafların gösterdikleri deliller toplanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 119/1 maddesi gereğince dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin dava dilekçesine yazılması zorunlu olup, dava dilekçesinde tanık delilinin gösterilmediği anlaşıldığından, davacı vekilinin tanık dinletme isteğinin reddine karar verilmiş, davalı vekilinin bildirdiği tanıklar dinlenmiştir.
Davalı tanığı … anlatımında; “Ben davalının inşaat yaptığı … numaralı bölümün yan tarafında … numaralı yerde uzun yıllardır kuyumcu olarak faaliyet gösteriyorum. İlkin davalı taraf kentsel dönüşüm anlamında inşaat yapmaktaydı ancak inşaat henüz temel kazılmış ve beton atılma aşamasında idi. O esnada henüz Belediyenin sözünü ettiği inşaatı yoktu. Davalının inşaat yaptığı yerde daha öncesinde 2 katlı bir bina vardı. Yıkılan bu binanın yıkılmadan önce yola doğru iki metre çıkıntısı vardı. Bina yıkıldıktan sonra ve davalı tarafından sözünü ettiğim inşaata başlandıktan sonra inşaatı korumak amacıyla davalı tarafça demir paravan kondu. Davalı bu paravanları koyduğunda henüz davacı tarafça inşaat işine başlanmamıştı. Ben, davalı tarafın paravan koyarken Belediyeden izin alıp almadığını, resmiyetteki işlemlerin nasıl olduğunu bilmiyorum. Bu inşaatın ve aynı zamanda benim iş yerimin karşısındaki alan daha öncesinde boş bir araziydi. Biz orayı araçlarımızı park etmek için kullanıyorduk. Daha sonrasında burası Belediye tarafından boşaltılınca biz bu alanda inşaat yapılacağını öğrendik. Daha sonra davacı şirketin kamyonları geldi. 2017 yılındaydı. Bu firma aynı gün oraya demir paravanları koydu. Bu paravanların benim dükkânıma olan mesafesi yaklaşık 1-1,5 metre kadardı. Hatta biz o sıradaki iş yeri sahipleri ve … esnafı olarak bu durumdan rahatsız olduk. Bu alanın 1,5 metre ile sınırlandırılmasına tepkide bulunduk. En az 3,5-4 metre mesafe olması gerektiğini davacı şirkete, daha sonra da Belediyeye de sözlü olarak bildirdik. Davacı tarafın paravanlarını koyduğu aynı gün her iki firmanın paravanları karşılık gelince ve alan daralınca bu kez davalı tarafından konulan ve yaklaşık 15 metre olan paravan davacı elemanları tarafından sökülerek kenara atıldı. Bu paravanlar mobil değildi, kazıkla takılmış vaziyetteydi. Davacı tarafça davalı tarafın koyduğu ve Sevgi Yoluna bakan paravanlar dediğim şekilde söküldü. Davacı tarafın inşaat alanıyla davacı tarafın koyduğu paravan arasında yaklaşık 1,5 metre mesafe vardı. Daha sonra Belediyenin uyarısı üzerine mesafe 3,5-4 metreye çıkartıldı. Benim dükkânımın üzerinden geçen paravan yani davacı tarafın koyduğu paravan düz olarak geçen bir paravandı. O yol giriş çıkışlı olduğu için davacının koyduğu paravan ile davalının koyduğu paravan bir noktada çakışır hale geldi. Çakışır hale geldikten sonra davalının paravanları sökülüp atıldı. Bana göstermiş olduğunuz paravanı bir kişinin taşıdığı şeklinde gözüken fotoğrafta ki demirler İş Bankası’nın önü yani davalının şantiyesinin önünü göstermektedir. Bildiğim kadarıyla davalının inşaatının kabası tahmini 8-12 ay arasında bitmiştir. Davalının inşaatına gelen malzemeler kamyonla geri manevra yapılmak suretiyle İş Bankası ve inşaat alanının önüne getirilmişti. Geri geri gelip düz çıktığı için herhangi bir manevra zorluğu olmadı. Zaten içeride manevra yapılacak bir alan yoktu. İnşaat bitene kadar davacı panoların konumu resimlerde gözüktüğü şekildeydi hatta şu an da aynı şekildedir. Davacının inşaat alanına benim bildiğim kadarıyla davalı tarafından bir müdahale olmamıştır. Sınırları içerisinde betonarme ve yapılan bütün yapıyı kapsayan alan bana göre inşaat alanıdır ancak somut davada her iki taraf yönünde inşaat alanının resmiyette sınırlarının ne olduğunu ben bilemem” demiştir.
Davalı tanığı … anlatımında; “Ben 2012 yılından bu yana davalı şirkette çalışıyorum. Bu şirketin aldığı inşaat işlerinde ruhsat alınması işlemleri dahil olmak üzere, süreçteki tüm işleri ben yürütüyorum. 2017 yılı içerisinde davalının inşaatının ruhsatı belediyeden alındı. Daha sonra inşaat başlandı. İnşaat yapılan bölge …’un … denen bir alanı idi ve burası çok kalabalık bir alandır. Bu nedenle inşaat ruhsatı alınmadan önce … Belediyesi tarafından davalı şirkete işgaliye yaptırması söylendi. O tarihte henüz davacı inşaatı yoktu. Biz belediyeye ilgili işgaliyeyi yatırdık, makbuzunu aldık ve inşaata başladık. İnşaata başladığımızda gerekli güvenlik önlemlerimiz aldık ve Belediyeden kiraladığımız yere inşaat malzemelerimiz indirdik ve inşaat alanına da demir paravanları çektik. Yaklaşık 20-30 gün sonra 3-4 arkadaş geldi. O esnada bizim kepçemiz çalışıyordu. İnşaatımız ise zeminden yaklaşık 2 metre kadar inmişti. Yani temel kazısı yapılıyordu. Bu 3-4 arkadaş bize karşı tarafa kültür merkezi yapılacağını, ardından Kültür Merkezi bittikten sonra… un da yenileceğini söylediler. Biz de oradaki taşınmaz değer kazanacağı için sevindik. Birlikte çay içtik. Bu kişiler bize belediyeden kiraladığımız alana koyduğumuz demirleri oradan almamızı, zira; o alanın inşaat alanı olduğunu söylediler. Gayet dostane tavırları vardı. Biz de davalı şirket yetkilisi … Bey’i aradık, durumu kendisine bildirdik. … Bey de Kültür Merkezi yapılacağına memnun oldu ve demirleri yani engelleri çekmemizi söyledi. Biz de ertesi günü bir vinç kiraladık ve bu 3-4 kişinin gösterdikleri yere demirlerimizi çektik. Aradan 1 hafta 10 gün gibi süre geçtikten sonra … Bey sinirli bir şekilde bizi arayarak Belediyeden ihtarname geldiğini söyledi ve kendi dediğini yapıp yapmadığımızı sordu. Biz de ona demirlerimizi kaldırdığımız söyledik ve hatta vinç ile çekilirken ki fotoğraflarını gönderdik. O da prosedürün böyle işlemiş olabileceğini söyledi. Daha sonra biz inşaata devam ettik. Ardından da dava açıldığını öğrendik. Daha sonrasında yukarıda sözünü ettiğim ve Belediyeden geldiklerini düşündüğüm 3-4 kişinin esasen davacı şirketin elamanları olduğunu öğrendim. Bana gösterdiğiniz fotoğraflarda gözüken … Bankası önündeki girinti hala durmaktadır. Davacı tarafın şantiye alanı kendi panoları ile çekmiş oldukları alandır. Kaldı ki bu alanda davalı şirketin herhangi bir malzemesi yoktur. Kendileri panoları çektiler ve gittiler. Biz onlara bir şey diyemedik ve bir çok esnaf mağdur oldu. Ben davacı tarafın çektiği panonun gerçek sınırları gösterip göstermediğini bilemem. Biz panonun öbür tarafına asla geçmedik. Davalı şirketin kendi inşaat alanının önünde kendi inşaat alanı önüne zaman zaman inşaat malzemeleri gelmiştir. Bu da olağandır ancak bu malzemeler karşı tarafın alanına tecavüz etmemiştir. İş Bankası’nın önündeki girintideki panoların bittiği yerde davalı şirketin inşaat kitlesinin başladığı yer arasını inşaat süresince malzeme koymak için davalı şirket kullanmamıştır. Yani davacı vekilinin girinti olarak tanımladığı yeri kullanmamıştır ancak kamyon inşaatın önüne yanaşmıştır ve oradan direk malzeme dükkâna yani zemin kata konmuştur.” demiştir.
Bilirkişiler 08/02/2021 tarihli raporlarında özetle; davacı şirkete … İlçesi … Mahallesi … ada … ve … numaralı parsellerin tamamı ile bu parsellerin güneyinde yer alan … Caddesinin yeşil alan ve yürüyüş yolu olarak düzenlenmesi işinin … tarafından ihale edildiğini, davacı şirketin 17/08/2017 tarihli sözleşmeyle aldığı işe ilişkin kazı ve vaziyet planının incelendiğini, dava konusu güvenlik panolarıyla proje alanı içerisinde … Caddesinde yer alan parke taş döşeli yolun kapatıldığının anlaşıldığını, yolun kapatılması ile aynı tarihte inşaat ve kazı çalışması yapan davalı şirkete ait … ada … numaralı parselin ön kısmındaki geçiş yolunun yaklaşık 6 metreye düştüğünü, … Caddesinin bu kısmının 2000 yılından itibaren “…” olarak düzenlenerek araç trafiğine kapalı olduğunu, sadece bu caddede yer alan bina ve iş yerlerine yük ve eşya indirmek amaçlı araç girişinin yapıldığını, davalı şirketin ise “… Caddesi No:…” adresinde yer alan 7 katlı yapının inşaat çalışmaları nedeniyle aynı alanın kullanımı söz konusu olduğundan dava konusunun oluştuğunu, davalı şirketin bu durum nedeniyle mağduriyeti olmakla birlikte davacının çalışma alanı yani proje alanı içerisine araç, makine ve demir koyma yetki ve izninin de bulunmadığını, davalının almış olduğu iznin sadece kendi parseli için kazı ve hafriyat taşıma izni olduğunu, dava konusu alana malzeme koyma ve alanın kullanılmasına dair izin belgesinin sunulmadığını, yapılan incelemede “panoların daha sonra parsel sınırlarına çekildiği, … nda engelin bulunmadığı, kültür merkezi işinin devam etmediği ve davalıya ait inşaatın tamamlandığı, uyuşmazlık konusunun fiilen kalmadığı” hususlarının belirlendiğini, … Belediyesi tarafından mahkemeye yazılan 10/11/2020 tarihli yazıda yol izin belgesine ilişkin mahkeme sorusuna cevap verilmediğini, sadece davacı şirketin ihalesini aldığı kültür merkezine ait vaziyet planının gönderildiğini ve şantiye alanı sınırlarının gösterildiğini, bu planda da ihale dosyasındaki vaziyet planının tezatlık oluşturduğunu, panoların mevcut durumunu yani geriye çekilmiş halini gösterdiğini, davalı şirketin yol kullanma izniyle ilgili bilginin bulunmadığının anlaşıldığını, davalının izinsiz olarak kullandığı alanın davacının şantiye alanı içerisinde kaldığını, bu müdahaleyle ilgili olarak Belediyenin ihtarname gönderdiğini, müdahale zorunluluktan kaynaklansa bile var olduğunu, yapılan müdahalenin demir stok alanı, araç park ve manevra alanı olarak kullanılmak suretiyle olduğunu, davacı şirkete ait panoların Belediye tarafından geriye çekilmesi ile müdahale alanının davalı tarafından kullanılmasına engel kalmadığını ve inşaatın 22/03/2019 tarihinde tamamlandığını bildirmişlerdir.
Davalı vekili; müvekkilinin dava konusu inşaatta yol izni aldığını belirtmiştir.
Bu kapsamda … Belediye Başkanlığı Yapı İşleri Daire Başkanlığı’na yazılan yazıya verilen 15/03/2021 tarihli cevapta; davalı şirketin “… Caddesi, No:…” adresindeki inşaatla ilgili olarak teminat yatırılarak edinilen yol kullanma izninin bulunmadığı bildirilmiştir.
Toplanan ve sunulan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre; davacı şirketin … Belediyesi ile imzaladığı 17/08/2017 tarihli sözleşme gereğince … İlçesi, … Mahallesi’nde bulunan … ada … ve … numaralı parsellerin tamamı ile bu parsellerin güneyindeki … Caddesinin yeşil alan ve yürüyüş yolu olarak düzenlenmesi işini yüklendiği, sözleşmenin 33.7 maddesi çerçevesinde bu alanın yani şantiye sahasının etrafının davacı tarafça güvenlik panolarıyla kapatıldığı, yolun kapatılması ile aynı tarihte davalı şirketin inşaat ve kazı çalışması yaptığı … ada .. numaralı parselin ön kısmındaki geçiş yolunun yaklaşık 6 metreye düştüğü, dava konusu alanda davalı tarafça yapıldığı ileri sürülen müdahalenin 24/07/2019 tarihli keşif sırasında “sona erdirilmiş olduğunun” belirlendiği, davalı vekilinin “müdahalenin en geç cevabi ihtarname tarihinde sona erdirildiğini” ileri sürdüğü, bu savunmaya itibar edildiğinde dahi dava tarihinin 03/10/2017, cevabi ihtarname tarihinin ise 06/10/2017 olduğu dikkate alındığında dava konusu yere el atmanın dava tarihinden sonra sona erdirildiğinin kabulü gerektiği, davanın konusuz kaldığı ancak bu noktada davanın açılmasına hangi tarafın sebebiyet verdiği hususunun önem taşıdığı, davacı tarafça inşaat alanına çekilen çelik güvenlik panolarının düz bir hat olarak çekildiği, davalının ise, bu sınıra müdahale ederek U şeklinde bir girinti oluşturduğu, nitekim; davalı tanıklarından …’un “Benim dükkânımın üzerinden geçen paravan yani davacı tarafın koyduğu paravan düz olarak geçen bir paravandı. O yol giriş çıkışlı olduğu için davacının koyduğu paravan ile davalının koyduğu paravan bir noktada çakışır hale geldi. Çakışır hale geldikten sonra davalının paravanları sökülüp atıldı.” şeklinde beyanda bulunduğu, davalı tarafça yapılan el atmanın dava konusu alanı demir stok alanı olarak ve araç park ve manevra alanı olarak kullanmak suretiyle gerçekleştirildiği, kaldı ki alanın bu amaçla kullanıldığı konusunda davalı tarafın itirazının da bulunmadığı, davalı şirketin, davacının çalışma alanı içerisine araç, makine ve demir koyma yetki ve izninin bulunmadığı, davalının aldığı iznin sadece kendi parseli için kazı ve hafriyat taşıma izni olduğunu, dava konusu alana malzeme koyma ve alanın kullanılmasına dair izin belgesinin dosyaya sunulmadığı, davalı tarafça dava karara bağlandıktan sonra 15/06/2021 havale tarihli dilekçesi ekinde sunulan kazı ruhsatı belgesi yasal süre içerisinde sunulmuş bir belge olmadığı gibi dava konusu alanın kullanılmasına ilişkin bir izni de içermediği, davanın açılmasına davalı tarafın sebebiyet verdiği anlaşıldığından, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davanın açılmasına sebebiyet veren davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Dava konusu taşınmaza el atmanın sona ermesi sebebiyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL harcın peşin olarak alınan 170,78 TL harçtan düşülmesi ile kalan ‭111,48‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve isteği halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yatırılan 15.198,97 TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve isteği halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacının yatırmış olduğu 31,40 TL başvurma harcı ve 59,30 TL peşin harç olmak üzere toplam 90,70 TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu 168,10 TL posta-tebligat ücreti, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti, 314,00 TL keşif harcı ve 200,00 TL keşif araç ücreti olmak üzere toplam 1.882,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6-Dava konusu el atmanın ön inceleme tutanağının imzalanmasından önce sona erdirilmiş olması nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 6/1 maddesine göre takdir ve tayin edilen 31.025,00 TL (62.050,00 TL’nin yarısı) vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayarak artan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 04/06/2021

Başkan …
E-imza

Üye …
E-imza

Üye …
E-imza

Katip …
E-imza