Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/224 E. 2021/427 K. 25.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/224
KARAR NO : 2021/427

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/06/2015
KARAR TARİHİ : 25/05/2021

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin, 08/03/2015 tarihinde davalıdan satın aldığı cep telefonu için davalıya ait POS cihazından müvekkilinin iki adet kredi kartından 7.500,00 TL ve 24.256,00 TL tutarlarında çekim yapıldığını ancak davalının bugüne kadar cep telefonlarını teslim etmediğini, ödenen parayı iade etmesi için davalıya İzmir … Noterliği’nden 15/04/2015 tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnameyi gönderdiklerini, davalının verdiği cevapta “kredi kartlarından çekilen paranın müvekkilinin sözlü beyanı ile dava dışı bir şirkete … cep lira yükleme işleminde kullanıldığının” bildirildiğini belirterek, 31.756,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; taraflar arasında imzalanmış bir sözleşmenin bulunmadığını, davacının ödeme beyanının doğru olduğunu, müvekkilinin davacı ile cep telefonu alım satımına ilişkin olarak düzenlediği bir faturanın bulunmadığını, davacının, dava konusu ödemeleriyle dava dışı “….” unvanlı GSM alt bayiine “… cep lira yüklemesi” gerçekleştirildiğini ve davacının isteği üzerine işlemin bu şirkete faturalandırıldığını, davacı ile dava dışı bu şirket arasındaki ilişkinin tanık anlatımları ile ortaya konacağını, müvekkilinin, davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine, müvekkili yararına % 20’den az olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE;
Dava; sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasıdır.
Davacı vekili; arada yazılı bir sözleşmenin bulunmadığını, davalının savunmasını yazılı delillerle ispatlaması gerektiğini, dava konusu işlemle ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılmış bir şikayetin bulunmadığını belirtmiştir.
Yapılan ön inceleme duruşmasında taraflar arasındaki uyuşmazlığın; “davacının, dava konusu ettiği alacağının bulunup bulunmadığı, varsa miktarının ne olduğu, olayda muvazaa ve perdeyi kaldırma teorilerinin uygulanıp uygulanmayacağı” konularında olduğu belirlenmiştir.
…’a yazılan yazıya verilen cevapta; davalı iş yerinden 08/03/2015 tarihinde 7.500,00 TL ve 24.256,00 TL tutarında fiziki pos üzerinden gerçekleşen işlemlerin bulunduğu bildirilmiş, yazı ekinde pos ekstresi ile üye iş yeri adres bilgisi gönderilmiştir.
Yazıda belirtildiği ve davalı tarafça kabul edildiği şekilde davacıya ait kredi kartından davalıya 7.500,00 TL ve 24.256,00 TL tutarında ödeme yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Mahkememizce; “davacı vekilinin ‘müvekkili tarafından davalıya cep lira yükleme konusunda bir talimatın verilmediğini’ ileri sürmesi karşısında davalı vekilinin, davacının talimatı ile dava dışı …. unvanlı GSM alt bayiine … cep lira yüklemesi yapıldığı yönünde yazılı bir belge sunamadığı ve bu yöndeki iddia ve savunmasını ispatlayamadığı, davalının sebepsiz zenginleştiği” gerekçesiyle; “Davanın KABULÜ ile; 31.756,00-TL’nin 08/03/2015 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” ilişkin 21/11/2017 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.
Mahkememiz kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 05/04/2019 tarihli, … Esas ve … Karar sayılı kararı ile; “davanın, pos cihazından kredi kartı ile ödemesi yapılan cep telefonlarının teslim edilmediği iddiasına dayalı alacak davası olduğu, davacının bedelini ödediği halde toplu aldığı cep telefonlarının kendisine teslim edilmediğini iddia ettiği, davalının ise bu ödemenin cep telefonu bedeli olmadığını, davacı ile aralarında böyle bir satım ilişkisi bulunmadığını, paranın davacının talimatı ile dava dışı şirketin hesabına gönderilen para olduğunu savunduğu, mahkemece ispat yükünün ikrarda bulunduğu gerekçesi ile davalıya yüklendiği ve davalının ispat vasıtası sunamadığı, teklif ettiği yeminin de davacı tarafından eda edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davalının delilleri arasında yer alan 07/03/2015 tarihli … nolu faturaya konu malı alanın alınan maldan kaynaklanan borcunun davacının kart ödemesi ile ödendiğine dair delillerinin toplanması, bu işlemin taraf kayıtlarına ne şekilde işlendiğinin belirlenmesi ve sonucuna göre işlem yapılması gerekir iken ispat yükü kendisinde olan davalının esasa etkili ticari defter ve kayıtları ile ilgili delillerinin hiç değerlendirilmemiş olmasının hukuki dinlenme hakkına aykırılık oluşturduğu, bu noksanın ikmalinin gerektiği, bu kapsamda öncelikle davacının tacir sıfatının ve mahkemenin görev hususunun re’sen gözetilmesi, bu yönden yapılan araştırma ve değerlendirmeye göre varılan sonucun dosyaya yansıtılması, bilahare davaya cevap dilekçesi ve deliller kapsamında dayanılan ticari defter ve kayıtlar açıklattırılarak kimin ve hangi tarihli ticari defterlerine delil olarak dayanıldığı belirlendikten sonra bunların SMMM bilirkişiye incelettirilmesi, davacının kartı ile davalının pos cihazından çekilen para ile ilgili olarak davalının delillerinde yer alan faturadaki mal alanın, alınan mallarla ilgili olarak doğan borcunun varsa dayanılan ticari kayıtları da incelenmek suretiyle davacının kart ödemesi ile gerçekleştirildiğine dair delil bulunup bulunmadığı, bu şekilde kayıtlara ne şekilde işlendiği hususunun belirlenerek sonucuna göre değerlendirme yapılması gerektiği” gerekçesiyle kaldırılmıştır.
Mahkememizce davacının esnaf ya da tacir olup olmadığı konusunda ilgili odalara yazılar yazılmıştır.
Kemeraltı Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 22/12/2015 tarihli yazısında; davacının belli bir mala tahsis edilmiş mağazalarda telekomünikasyon teçhizatının perakende ticari faaliyetinden dolayı “…/İZMİR” adresinde 25/09/2012 tarihinde işe başladığı, 26/09/2014 tarihinde işini terk ettiği bildirilmiştir.
Kemeraltı Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 17/09/2019 tarihli yazısında; davacının 07/01/2019 tarihinde telekomünikasyon ekipman ve parçalarının toptan ticareti faaliyetine başladığı, gerçek usulde gelir vergisi mükellefi olduğu bildirilmiştir.
İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nin 21/12/2015 tarihli yazısında; davacının sicil kaydının bulunmadığı bildirilmiştir.
Ticaret Sicil Arşiv sorgulaması sonucunda; davacının oda kayıt tarihinin …/2012 olduğu, oda kapanış (terk) tarihinin …/2014 olduğu görülmüştür.
6335 sayılı kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen değerlendirilir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Aynı kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesine göre ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususu düzenlenmiştir. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
Yine aynı kanunun 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. Zira; Türk Ticaret Kanunu ile kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde ticari davalar, ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlenmiştir. Durum böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmeyecektir.
6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince, mal varlığı haklarına ve şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.
Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davacının ticaret sicilde tacir kaydının bulunmadığı, telekomünikasyon teçhizatının perakende ticari faaliyetinden dolayı “…/İZMİR” adresinde 25/09/2012 tarihinde işe başladığı, 26/09/2014 tarihinde işini terk ettiği, daha sonra 07/01/2019 tarihinde telekomünikasyon ekipman ve parçalarının toptan ticareti faaliyetine başladığı, dava konusu cep telefonunun satın alındığı ve davacıya ait kredi kartından dava konusu 7.500,00 TL ve 24.256,00 TL tutarındaki ödemelerin gerçekleştirildiği 08/03/2015 tarihinde yani taraflar arasındaki işlem tarihinde davacının aktif ticari faaliyeti ile oda ve mükellefiyet kaydının bulunmadığı, dolayısıyla tacir sıfatına sahip olmadığı, taraflardan birinin tacir sıfatına sahip olmaması sebebiyle davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca davanın TTK’nın 4. maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığı, TTK’nın 4. maddesindeki yasal düzenlenme karşısında uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca mahkememizin görevsizliğine ve davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Mahkememiz görevsiz olduğundan davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren yasal 2 haftalık süre içerisinde mahkememize başvurması durumunda dava dosyasının görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemelerine gönderilmesine
3-Harç ve yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, taraflardan birinin iki hafta içerisinde gönderme isteğinde bulunmaması halinde, taraflardan birisinin isteği üzerine mahkememizce “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilerek, aynı karar ile yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinin 2. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca karara bağlanmasına,
Dair; davacı asilin ve taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 25/05/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza