Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/898 E. 2021/813 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/898 ESAS
KARAR NO : 2021/813 KARAR

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 06/08/2018
KARAR TARİHİ : 19/10/2021

Mahkememizde görülen Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkilinin otomobil lastiği alanında belirli markaların toptancı ve distribütörlüğünü yaptığını, davalı şirket ile sözleşme düzenlediklerini, davalının aracılık edip otomobil lastiği ürettirmesi ve bu lastiklerin satışının yalnızca müvekkili şirket tarafından yapılacağı hususunda anlaştıklarını, müvekkili şirketin davalıya 500.000 Amerikan doları ödeyip, bunun karşılığında … marka otomobil lastiklerinin üretim faaliyetlerine başlanacağının ve ödenen peşinata karşılık gelecek kadar otomobil lastiğinin üretilip müvekkiline teslim edileceğinin kararlaştırıldığını, davalı şirketin sözleşme çerçevesinde belirlenen sürelerde mezkur üretimin yapılmasını ve müvekkiline teslimatını sağlayamadığını, sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesi konusundaki yazışmaların sonuçsuz kaldığını, davalının müvekkil tarafından kendilerine ödenen peşinat da dahil toplam 500.000,00 Amerikan dolarını parça parça ve gecikmeli olarak müvekkiline iade ettiğini, ödenen para iade edilmiş olsa dahi müvekkilinin sözleşmenin yerine getirilmemesinden ötürü zarar gördüğünü, 500.000,00-Amerikan dolarının alım tarihindeki kuru ile davalı tarafından yapılan iadelerin arasında yaklaşık 53.200,00-TL fark bulunduğunu, müvekkilinin geçen süre zarfında yaklaşık 2 milyon TL parayı aktif olarak ticarette kullanamıyor olmasından kaynaklı ciddi zararlara uğradığını, müvekkiline ait nakdin 150.000 doları 23 gün süreyle, 150.000 doları 26 gün süreyle, 40.000 doları 29 gün süreyle, 100.000 doları 40 gün süreyle, 60.000 doları 88 gün süreyle davalının elinde bulundurulduğunu ve aktif olarak ticarette kullanılamadığını, açıkladığı nedenlerle kur farkından dolayı oluşan 53.199,00 TL farkın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, müvekkilinin yıllık, aylık ve günlük cirolarının bilirkişi marifetiyle incelenip, eğer sözleşme hiç yapılmış olmasaydı müvekkilinin 500.000 dolar nakdi davalıda bulunduğu süreler zarfında, bizzat kendisinde bulunsa idi bu nakit ile satın alınabilecek emtia ve bunların satışından elde edilecek net karın hesaplanmasını, hesaplanan tutarın müvekkilin menfi zararı olduğunun kabulünü, zarar miktarının tam olarak tespit edildiği anda taleplerini yükseltmek üzere başlangıç olarak 1.000,00-TL’sinin davalıdan alınarak dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle davacıya verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle ; Davacı tarafça dosyaya sunulan dava dilekçesinde kur farkından kaynaklanan bedelin tahsili talep edildiğini, ancak bu taleplerin reddi gerektiğini, taraflar arasında kur farkına ilişkin herhangi bir sözleşme maddesi kararlaştırılmadığını, sözleşmede yer almayan bir edimin ifa edilmesinin istenilmesinin kötü niyetli olup hukuken kabul edilebilir olmadığını, davacı yanca müvekkilinin hesabına gönderilen tüm bedellerin kendilerine iade edilen sözleşmede yer alan edimlerin karşılıklı olarak ifa edilemediğinden sözleşmenın konusuz kaldığını ve kendiliğinden fesih olduğunu, müvekkilinin kendisine davacı yanca gönderilen tüm bedelleri eksiksiz olarak gönderdiğini, cari hesap/açık hesap ilişkisini sonlandırdığını, söylece sözleşmenin son bulmasına bağlı olarak kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirdiğini, açıkladığı nedenlerle açılan kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; 01.01.2018 tarihli distribütörlük sözleşmesinde kararlaştırılan edimlerin davalı tarafından yerine getirilmemesi sebebiyle menfi zararının tazmini ve ödenen peşinatın iadesi tarihinde meydana gelen kur farkı zararının tazmini davasıdır.
DAVACI TANIĞI … BEYANINDA ;”Ben davacı şirketin yetkili temsilcisi ve aşnı zamanda sahibiyim. Davalı ile 01.01.2018 tarihinden başlamak üzere distübitörlük sözleşmesi yaptık ancak sözleşmeyi Kasım ayının ortalarında imzaladık. Sözleşmeyi imzalayıp davalı tarafa 500.000,00-USD ödedikten sonra bir daha davalı şirket ya da yetkili temsilcisi ile irtibat kuramadık. Aramızda yapılan mail yazışmalarından da anlaşılacaığı üzere ilk parti siparişi aralığın 2. Haftasında teslim etmeleri gerekiyordu. Ancak 26 aralıkta davalı şirketin sahibi … ile İstanbul’da görüştük. Görüşmemizde tarafıma uzunca bir süre daha lastikleri veremeyeceğini, zira kendisinin anlaşma yaptığı üçüncü bir firma ile sorunlarının olduğunu ve ocağın ilk haftasında lastikleri teslim etmeye çalışacaklarını bildirdi. Ancak buna rağmen ocak başında da bize lastik teslim edilmedi ve davalı taraf daha sonra parça parça parayı gönderdi. Sözleşmenin feshinde davalının sorumluluklarını yerine getirmemesi nedeniyle kusurludur.”

TANIK … BEYANINDA;” Ben davacı şirkette genel müdür olarak çalışmaktayım. Sözleşmenin imzalanmasından günümüze kadar halen şirkette çalışmam devam etmektedir. Davalı tarafla yapılan sözleşmeye istinaden davalı taraf ilk parti lastikleri aralığın 15 ine kadar tarafımıza teslim etmesi gerekiyordu. Aralık başında davalı tarafa birçok kez mail atarak teslimatın tam tarihini sormamıza rağmen davalı taraftan bir cevap alamadık. Kendilerine telefonla da çoğu kez ulaşamadık. Aralık 15 te yapılması gereken teslimat yapılmadı. Bunun üzerine bir şekilde davalı şirket sahibi ile 25 Aralık gibi İstanbulda görüştük. Görüşmemizde kendisinin malı yaptırdığı yerle ilgili problem yaşadığını, teslimat sürecinin 6 ay kadar uzayacağını tarafımıza bildirdi. Biz de bunun üzerine paramızı iade etmesini istedik. Bunun üzerine de davalı şirket sahibi … tarafımızdan aldığı parayı tek seferde iade edemeyeceğini, ekonomik durumuna bakarak peyderpey parayı iade edeceğini söyledi. Bundan sonra da parçalar halinde paramızı gönderdi. Davalı taraf zamanında teslim etmesi gereken lastikleri davacı şirkete teslim etmediği için sözleşmeyi fesh ettik. Fesihte davalı taraf kusurludur.” şeklinde beyanda bulundukları görülmüştür.
Bilirkişi Raporu : Bilirkişiler …, ……. ve …….. tarafından düzenlenen 11.01.2021 tarihli raporda özetle ; Davacı şirketin kur farkından kaynaklanan zararının 39.744,34 TL olarak hesaplandığı, Yüksek Mahkeme kararları dikkate alındığında kur farkı / vade farkı talep edilebilmesi için öncelikle “bir kur farkı sözleşmesinin bulunması veya bu yönde oluşmuş bir uygulamanın bulunması” gerektiği, dava konusu somut uyuşmazlıkta kur farkı sözleşmesi bulunmadığı, taraflar arasında düzenlenmiş bir kur farkı faturası /uygulaması tespit edilmediği, davacı şirketin davalıya 500.000 USD ödeme yapmamış olsaydı karşılığında hesaplanan satışların maliyetine ilave olarak kullanacağı 1.945.360,00-TL tutarı karşılığında %11,78 ortalama kar oranına göre 22.196.38 TL daha karını arttırmış olabileceği görüşü ile raporlarını düzenlemişlerdir.
Tüm Dosya Kapsamı ve hükme esas alınan bilirkişi heyet Raporuna göre;
TBK m.125 maddesinde üç seçimlik hakka yer verilmiş olup; alacaklının menfi zararını talep edebilmesi için sözleşmeden dönmüş olması gerekmektedir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler.
Davacı … Otomotiv İth.İhr.San.ve Tic.A.Ş.‘nin 2017 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinde beyan ettiği Gelir Tablosu verileri baz alınarak ortalama karlılık hesaplaması davacı şirketin 2017 yılı Kurumlar Vergisi beyannamesi ile beyan ettiği “gelir tablosu” değerleri baz alınarak yapılan hesaplamalarda ortalama kar oranı yıllık % 11,78 olarak tespit edildiği, bu oran üzerinden gelir kaybı hesaplaması yapıldığında yani davacı şirket davalıya 500.000 USD ödeme yapmamış olsaydı karşılığında hesaplanan satışların maliyetine ilave olarak kullanacağı 1.945.360,00 TL tutarı karşılığında %11,78 ortalama kar oranına göre 22.196.38 TL daha kar’ını arttırmış olabileceği belirlenmiştir.
Davacının ödemelerine ait kur farkı talebi banka dekontunda belirtilen günlük kur üzerinden, davalının geri ödemelerine esas alınan kur dekontta belirtilmediğinden TCMB. Efektif kuru esas alınarak, davacı şirketin kur farkından kaynaklanan zararı 39.744,34 TL olarak hesaplandığı anlaşılmıştır. Ancak kur farkı / vade farkı talep edilebilmesi için öncelikle “bir kur farkı sözleşmesinin bulunması veya bu yönde oluşmuş bir uygulamanın bulunması” gerekmektedir. Yargıtayın benimsediği görüş de bu yöndedir. Dava konusu somut uyuşmazlıkta kur farkı sözleşmesi bulunmamaktadır. Yine taraflar arasında kur farkı faturası /uygulaması dosyada mübrez delillerden tespit edilmemiştir.
YARGITAY 23. Hukuk Dairesi Esas Yıl/No: …. Karar Yıl/No:…… Karar tarihi: 01.06.2015 “…öte yandan, YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; “…..Öte yandan, aynı İBK kararında açıklandığı üzere; taraflar arasındaki yazılı sözleşmede vade farkı ödeneceği hususu kararlaştırılmış ise, bu kayıt sözleşmenin bir unsuru olarak kabul edildiğinden gönderilen vade farkı faturası sadece ihbar görevi ifa eder. Vade farkı alacağının doğumu yönünden faturaya itiraz edilmemesi hukuksal bir sonuç doğurmaz ve vade farkı istenebilir. Taraflar arasındaki yazılı sözleşme de vade farkının ödeneceği konusunda bir kayıt olmamasına rağmen gönderilen vade farkı faturasına itiraz edilmemesi, yazılı sözleşmenin asli unsurlarından olan semenin tek taraflı irade beyanı ile değiştirilmesi anlamına geldiğinden, bu durumun benimsenmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla da vade farkı istenmez. Taraflar arasındaki yazılı sözleşmede vade farkının ödeneceği konusunda bir kayıt olmamasına rağmen vade farkına ödeneceğine ilişkin ticari teamülün ( uygulamanın) olması halinde, vade farkı isteğine ilişkin faturanın karşı tarafa tebliğine rağmen bu faturaya itiraz edilmemiş olması halinde vade farkı istenebilir. Taraflar arasında sadece geçerli bir sözlü sözleşme ilişkisi varken, faturalara vade farkı ödeneceğine ilişkin hüküm konulması ve karşı tarafın anılan 23/2. maddesindeki 8 gün içerisinde itiraz etmemesi halinde, bu durum sadece zorunlu/olağan fatura içeriğinin kesinleşmesi sonucunu doğurur. Bu içeriğe dahil olmayan vade farkının kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmez. Dolayısıyla bu durumda anılan 23/2. madde hükmündeki karine uygulama alanı bulmaz…”
YARGITAY 19. Hukuk Dairesi Esas Yıl/No: … Karar Yıl/No: …… Karar tarihi: 20.11.2013 “…Vade farkına ilişkin fatura yönünden ise vade farkı istenebilmesi için yanlar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme bulunması veya sözleşme olmasa bile taraflar arasında vade farkı ile ilgili olarak teamül halini almış fiili bir uygulamanın mevcut olması gerekir. Ancak düzenlenen vade farkı faturasının davalının ticari defterlerine kaydedilmesi halinde defterleri aleyhine delil teşkil edeceğinden vade farkına ilişkin faturanın böyle bir durum tespiti halinde davalı yanca kabul edilmiş sayılacağı da gözetilmelidir. Dolayısıyla vade farkı alacağı yönünden mahkemece belirtilen bu ilkelere göre inceleme ve değerlendirme yapılmalıdır…”
YARGITAY 19. Hukuk Dairesi Esas Yıl/No: ……. Karar Yıl/No: ……..Karar tarihi: 11.09.2018 “…Dava kur farkı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Kur farkı alacağının talep edilebilmesi için taraflar arasında akdedilen sözleşmede hüküm bulunması ya da faturaya konu malların döviz karşılığı satımının yapılmış olması gerekir. Kur farkında vade farkı istemleri gibi teamülün olup olmadığı önemli değildir. Taraflar arasında kur farkı alacağını öngören sözleşme bulunmamakla birlikte dosyada bulunan satış faturalarının incelenmesinde malların döviz karşılığı satıldığı ve TL karşılığınında gösterildiği görülmektedir. Bu durumda davalı kur farkı alacağından dolayı sorumlu olacağından, davacının kur farkı alacağının ödeme tarihindeki kurun dikkate alınarak hesaplanması suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…”
TBK m.125 maddesine göre davanın sözleşmeden döndüğü, Dava konusu uyuşmazlıkta sözleşme bedelinin davacıya iade edildiği konusunda ihtilaf olmadığı, davalı borçlunun, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse davacı alacaklının, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararını gidermekle yükümlü olduğu,
Dinlenen tanık ifadelerinde sözleşmenin kurulmasından sonra davalı ile irtibat kuramadıklarını, maillere cevap verilmediği, ilk parti siparişleri zamanında davacıya teslim edilmediği beyan ettikleri, davalının da sözleşmenin ifasına ilişkin savunma yapmadığı bu nedenle davalının kusuru olmadığını ispat edemediği, bilirkişi tarafından “davacı şirket davalıya 500.000 USD ödeme yapmamış olsaydı karşılığında hesaplanan satışların maliyetine ilave olarak kullanacağı 1.945.360,00 TL tutarı karşılığında %11,78 ortalama kar oranına göre 22.196.38 TL daha kar’ını arttırmış olabileceği” tespiti yapıldığı bu nedenle 22.196,38-TL menfi zararın tazmini talebinin kabulüne,
Davacı şirketin kur farkından kaynaklanan zararı 39.744,34 TL olarak hesaplanmış ise de, Yargıtay kararları ve uygulaması dikkate alındığında kur farkı / vade farkı talep edilebilmesi için öncelikle “bir kur farkı sözleşmesinin bulunması veya bu yönde oluşmuş bir uygulamanın bulunması” gerektiği, Dava konusu somut uyuşmazlıkta kur farkı sözleşmesi bulunmadığı, yine taraflar arasında düzenlenmiş bir kur farkı faturası /uygulamasının olmadığından bu yöndeki talebin reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının davasının KISMEN KABULÜNE,
1-22.196,38-TL menfi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-53.199,00-TL kur farkı bedeli alacağı talebinin REDDİNE,
3- Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.516,23-TL harçtan peşin alınan ve ıslah yoluyla tamamlanan 1.287,59-TL harcın mahsubu ile bakiye 228,64-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir olarak kaydına,
4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davacı yararına takdir olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Dava kısmen kabul edildiğinden davacı tarafın yaptığı 202,60-TL davetiye ve posta gideri, 1.650,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere 1.852,6‬0-TL yargılama giderinden davanın kabul oranı nazara alınarak 545,40-TL yargılama gideri ile davacı tarafın karşıladığı 35,90-TL başvurma harcı, 1.287,59-TL peşin alınan harç olmak üzere toplam 1.868,89‬-TL’nin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın fazladan yaptığı yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Dava kısmen kabul edildiğinden davalı tarafın yaptığı 35,20-TL davetiye ve posta giderinden davanın red oranı nazara alınarak 24,84-TL yargılama giderinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7- Davacı ve davalı yanca yatırılan delil ve gider avansından sarf edilmeyen kısmın karar kesinleştiğinden yatıran tarafa iadesine
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.19/10/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır