Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/886 E. 2021/1165 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/886
KARAR NO : 2021/1165

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 03/08/2018
KARAR TARİHİ : 30/12/2021

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Davacılar … ile …’ın müşterek oğlu …’ın 05.04.2018 tarihli trafik kazasında hayatını kaybettiğini, davalılardan …’nın … … … plakalı aracın sürücüsü olduğunu, davalı … Nakliye İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti’nin ise aracın maliki olduğunu ve davalı …Sigorta AŞ.’nin de ..poliçe numarası ile zorunlu mali mesuliyet sigortası kapsamında bahse konu aracın sigortacısı olduğunu, davalı …’nın sevk idaresindeki … … … plakalı beton mikser ile yaya olan … …’a çarpması sonucu ölümüne neden olduğunu, kaza tespit tutanağı ve sair belgelere göre araç sürücüsü olan …’nın kazada tam ve asli kusurlu bulunduğunu, yaya olan müteveffa … …’ın ise kusursuz olduğunu, meydana gelen kaza nedeniyle İzmir … Asliye Ceza Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiğini, müteveffanın 17 yaşında olduğunu ve herhangi bir işte çalışmadığını belirterek davacı anne ve baba için 1.000-TL (belirsiz alacak) destekten yoksun kalma tazminatı ile tüm davacılar için toplam 250.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “Her ne kadar dava dilekçesinde, söz konusu trafik kazasında davalı müvekkil …’nın asli ve tam kusurlu olduğu ve bu hususun trafik kazası tespit tutanağı ile diğer belgelerden anlaşıldığı ifadesi yer almakta ise de gerek mevcut dosyada gerekse olay sebebiyle yürütülen ceza yargılamasında kusur durumuna ilişkin yapılmış kesin bir tespit bulunmamaktadır. Mevcut aşamada ceza dosyasında trafik bilirkişisi tarafından düzenlenmiş bir kusur raporu alınmıştır. Lakin bu raporun olayı ve dosyayı tam manasıyla doğru aydınlattığından ve yerinde tespitler yaptığından bahsetmek mümkün değildir. Zira raporda, benzer özellikte mikser aracın şoför mahalline oturularak ve bu mahalleden aracın takriben 3 metre kadar ön tarafınd,a sırtı araca dönük vaziyette araç yolu üzerinde yaya olarak bulunan 1.75 – 1.80 boylarındaki bir şahsın araç içerisinden görülebileceği kabul edilerek araç sürücüsü …’nın müteveffayı görmüş olması gerektiği yönünde görüş bildirilmiş ise de, bu durum doğruyu yansıtmamaktadır. Bu husus tamamen trafik bilirkişisinin müteveffa … …’ın boyuna ilişkin doğru bilgi elde etmeksizin, müteveffanın boyunu 1.80 cm olarak kabul etmesinden kaynaklanmaktadır. Oysa müteveffa … … 1.75 – 1.80 cm aralığında bir boya sahip değildir. Otopsi raporunda da anlaşıldığı üzere müteveffa 1.66 cm boyundadır. Bu halde bilirkişi raporunda yer alan tespitlerin 1.66 cm boyundaki müteveffa açısından geçerli olmayacağı açıktır. Hatta bu istikamette 1.66 cm boyundaki birinin araç içerisinden görülemeyeceği ve aracın kör noktasında kaldığı anlaşılmaktadır. Nitekim davalı müvekkil … da ifadesinde; olay günü mikser betonu boşalttıktan sonra yola çıktığını, mahalle arasından geçtiğini, geçtiği yolun yaklaşık 5-6 metre genişliğinde kenarlarında kaldırımları olan bir yol olduğunu, kaldırım genişliğinin bir insanın yürümeyebileceği büyüklükte olan bu yolda hareket halinde olduğunu, mahalle arasından geçtiği için hızının çok düşük olduğunu, birinci viteste seyrettiğini, yol T şekline geldiğinde ya sağa ya da sola dönmesi gerektiğini, sola dönmesi gerektiğini, ancak solda doğalgaz çalışması olması nedeniyle sağa dönerek yola devam ettiğini, tam dönüşünü tamamlarken bir yükseltinin üzerinden geçtiğini hissettiğini, bir de ses geldiğini ve durup inip aşağı baktığında aracın tam ortasında çocuğu yatar vaziyette gördüğünü, henüz mikserin dönüşü tamamlamadığını, çapraz vaziyette durduğunu, ambulansı aradığını, çevreden yardım istediğini, kesinlikle kaza mahallini terk etmediğini, kaza mahalline yaklaşırken etrafta sağda yahut solda çocuk görmediğini, hatta herhangi bir şahıs da görmediğini, kendisinin çocuğu kesinlikle görmediğini, eğer çocuğu görmüş olsa idi böyle bir kazanın zaten olmayacağını belirtmiştir. Dolayısıyla bu aşamada kusur durumuna ilişkin bir netlik bulunmamaktadır. Ceza dosyası, İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığına gönderilmiş olup tarafların kusur durumlarının tespiti için rapor düzenlenmesi beklenmektedir. Bu husus haksız fiil sorumluluğu açısından da tam olarak ispat edilmeden davacı tarafın taleplerinin kabulü mümkün değildir. Kaldı ki trafik bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda dahi 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 68/b maddesinde yayaların yolun karşısına nereden ve nasıl geçeceğinin belirlendiği, buna göre taşıt yolunun karşı tarafına geçmek isteyen yayaların taşıt yolunu, yaya ve okul geçidi ile kavşak giriş ve çıkışlarından geçebileceği, bunlar dışında herhangi bir yerden geçmelerinin yasak olduğu ve yayaların kavşaklarda güvenlikleri açısından yaklaşan araçların uzaklık ve hızını göz önüne almak zorunda oldukları belirtilerek müteveffa yayanın T şeklindeki kontrolsüz kavşak mahallinden karşı yöne geçmeden evvel yol üzerinde hareket halindeki araçların yakınlığını göz önünde bulundurması ve trafik durumunun uygun olduğu bir sırada can güvenliğini tehlikeye atmadan kavşak mahallinden karşı yöne geçişini yapması gerektiği vurgulanmış ve bu yükümlülüklerine riayet etmeyen müteveffanın kazanın oluşumuna tali düzeyde etken olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla davalı müvekkil, kazada davacı tarafın iddiaları gibi asli ve tam kusurlu değildir. Tüm bu hususların trafik kazası tespit tutanağında yer almaması ise kaza anında yaya olarak ilerleyen müteveffanın hareketlerinin ne şekilde gerçekleştiğinin tam olarak tespit edilememesinden kaynaklıdır. Gerçek durum ancak kaza yerinde bulunan güvenlik kamerasının izlenmesi ile anlaşılmıştır. Açıkçası müteveffa yayanın yoldan gelen ve dönüş yapmak üzere olan ağır vasıtayı görmeme sebebini anlamak güçtür. Yargıtay’ın son yıllardaki içtihatlarında herhangi bir trafik aracı kullanmayan yayaların dahi gerçekleşen trafik kazalarında taksirli sorumlulukları bulunabileceği kabul edilmekte ve kendileri için öngörülen trafik kurallarına uymamak suretiyle kusurlu hareket eden yayaların çoğunlukla bizatihi suçtan zarar görmüş olmaları sebebiyle sanık olarak yargılandıkları uygulamaların sayıca az görüldüğü ancak bu durumun, kusurlu hareket eden ve davranışı sonucunda başkalarının zararına neden olan yayanın taksirle öldürme ya da taksirle yaralama suçlarının fail olamayacağı anlamına gelmediği belirtilmekte iken somut vakıanın şartlarında müteveffa yayada hiçbir kusur olmadığını iddia etmek isabetli değildir. İkame edilen davada ileri sürülen bir diğer talep ise müteveffa … …’ın annesi … için 50.000,00-TL, babası … için 50.000,00-TL, kardeşleri için ise toplamda 150.000,00-TL tutarında talep edilen manevi tazminattır. Bu konuda evvela şunu belirtmek gerekir ki meydana gelen trafik kazası sebebiyle müteveffa yakınlarının yaşadığı acı, davalı müvekkil tarafında da paylaşılmaktadır. Ancak meydana gelen trafik kazası, yaşanması istenmeyen ve özellikle de bu tür sonuçları doğurması istenmeyen bir vakıa olmakla birlikle günümüzde yaşamın her anında karşılaşılabilecek bir risktir. Ve karşı tarafa bilerek ve istenerek verilen bir zarar da olmayıp temelinde dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık yatmaktadır. Yaşanılan durumun manevi tazminat istemine konu olması haklı görülebilir ise de talep edilen manevi tazminatın miktarı ekonomik açıdan yıkıcı ve karşılanamayacak bir seviyededir. Öte yandan manevi tazminatın amacı ve işlevi çeşitli görüşlerle açıklanmaktadır. Bunlardan ilki manevi tazminat adı altında ödenecek bir miktar para ile kişilerin belirli bir oranda da olsa acı ve üzüntüleri azaltıp dindirmek, kişilerde huzur ve rahatlama duygusu yaratmaktır. Lakin gelişen hukukta bu yaklaşım terk edilmekte, manevi tazminatın daha ziyade caydırıcılık işlevi ile maddi tazminatı denkleştirme işlevi üzerinde durulmaktadır. Zira acı ve üzüntünün ölçülemeyeceği, huzur (tatmin) duygusuna bir sınır konulamayacağı, insan doğası içinde varlığı yadsınamaz bu duygularla hukuki neticelere varılamayacağı, benzer olaylar ve benzer davalarda hükme bağlanan tazminat miktarları arasındaki aşırı farklılıklarla belli olmuştur. Bu sebeple manevi tazminat konusunda eski kalıplardan çıkılmış, manevi tazminatın maddi tazminatı tamamlayıcı-denkleştirici işlevi benimsenmiş ve bu hususta kararlar verilmiştir. Mevcut davada kaza sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunan davacıların bu talepleri sigorta poliçe limitleri dâhilinde karşılanabilecek olduğundan takdir edilecek olası bir manevi tazminatın, maddi tazminatı denkleştirme – tamamlama işlevi bulunmayacaktır. Bu sebeple manevi tazminatın, olayın davalı müvekkil açısından da travmatik sonuçlar doğurduğu hususu göz önünde tutularak müvekkilin sosyal ekonomik imkânları dâhilinde hak ve nesafet kuralları çerçevesinde hüküm altına alınması gerekmektedir. Bu duruma örnek teşkil etmesi bakımından Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/9031 E. – 2016/6425 K. sayılı ilamı irdelendiğinde; “…Davacı vekili, 30.07.2010 tarihinde davalı araç sürücüsü idaresindeki diğer davalı şirkete ait aracın, müvekkilinin kullandığı motosiklete kusuru ile çarpması sonucu meydana gelen trafik kazası soncunda müvekkilinin genç yaşta özürlü kaldığını, uzun yıllar çalışamadığını, psikolojisinin bozulduğunu belirterek kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile 7.500 TL manevi tazminatın 30.07.2010 gününden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde ve özellikle, oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranını ve maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına ve manevi tazminatın takdirinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasına göre tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA karar verilmiştir…” şeklinde hüküm kurulduğu görülmektedir. Yine her ne kadar 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde, olayın özellikleri göz önünde tutularak ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebileceği öngörülmüş ise de burada ölenin yakınlarından maksat, ölen ile arasında eylemli, gerçek bir bağlılık ve ilişki bulunan kişilerdir. Bu sebeple müteveffanın kardeşlerinin kaç yaşında olduğu, evli olup olmadıkları, başka bir şehirde ayrı birer hayatlarının bulunup bulunmadığı ortaya konulmadan kaza sebebiyle her bir kardeş için 25.000,00 TL tutarında manevi tazminat istemi haklı ve yerinde durmamaktadır. 6)Son olarak, Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan yardımdır. Oysa davacıların desteği müteveffa, olay tarihi olan 05.04.2018 tarihinde 17 yaşında olup çalışmamaktadır. Dosya içeriğine öğrenci belgesinin dâhil edilmemiş olması sebebiyle müteveffanın öğrenci olup olmadığı da anlaşılamamaktadır. Yine ceza dosyasında yer alan ölü muayene tutanağında, müteveffa …’ın zihinsel olarak bir rahatsızlığı olmadığı ancak ayağında doğuştan gelen bir aksaklık olduğu hususu yer almaktadır. Bu sebeple yapılacak incelemeler sonucu davalı müvekkil …’nın kazada kusurlu olduğu anlaşılsa dahi müteveffa … …’ın anne babasına olan varsayımsal destekliği konusunda somut olayın özellikleri dikkate alınmalı ve yukarıda ayrıntıları ile izah edilen tüm sebepler uyarınca maddi ve manevi tazminata ilişkin taleplerin reddine karar verilmelidir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dava; 05/04/2018 tarihli trafik kazası sonucunda meydana gelen ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasıdır.
Davacı … ve … evli olup müşterek çocukları … … 05.04.2018 tarihli trafik kazasında vefat etmiş olup, diğer davacılar ise müteveffatnanın kardeşleridir. Davalılarda … … … … plakalı beton mikserinin sürücüsü 2 numaralı … Nakliye l.t.d ş.t.i. Şirketi söz konusu aracın maliki ve işleteni, diğer davalı sigorta şirketi ise “…” poliçe numarası ile zorunlu mali mesuliyet sigortası kapsamında söz konusu aracı sigorta eden şirkettir.
Dosya içinde tarafların sosyoekonomik araştırmaları yapılmış, davalı sigorta şirketinden … no’lu hasar dosyası getirtilmiş ve davacı yana 02.08.2018 tarihinde 61944,79 TL ve 06.08.2018 tarihinde 67.332 TL’nin ödendiği bildirildiği gün ilgili poliçe hasar dosyası ve ödeme ekranları davalı sigorta şirketi tarafından dosyamıza gönderilmiştir.
İzmir … Asliye Ceza Mahkemesi’nin …/… esas sayılı dosyası, mütevefaya ait SGK dosyası dosya içinde hazır edilmiş, Ankara ATK alınan raporda araç sürücüsü …’nın %100 kusurlu olduğu, mütevefa yaya … …nın kusursuz olduğu anlaşılmakla; aktüerya bilirkişiden alınan rapor doğrultusunda yargılama süreci boyunca asgari ücretin değiştiği dikkate alınarak davacıların mağduriyete neden olmamak amacıyla davacı vekili davadaki ıslah ve arttırım hakkını usulüne uygun kullanmış, mahkememizce tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; 30/12/2020 tarihli arttırım dilekçesi ve 17/03/2021 tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınarak tüm dosya içindeki ATK kusur raporu, ceza dosyası, tarafların sosyo ekonomik araştırmaları ve alınan aktüerya bilirkişi raporu doğrultusunda davacılar … ve … …’ın kazada hiçbir kusuru olmayan evlatlarını 05/04/2018 tarihli trafik kazasında kaybetmiş olması nedeniyle yaşamış oldukları zamansız evlat acısının hakkaniyete uygun şekilde bir nebze olsun dindirilebilmesi üzüntülerinin unutturulması mümkün olmasa da adalet duygusunun işlediğine yönelik güvenin oluşması ve bu adalet duygusunun tecelli etmesi amacıyla, anne ve baba yönünden manevi tazminat talebinin tamamen kabulüne müteveffa … …’ın kardeşleri yönünden yaşamış oldukları elem, üzüntü ve kardeş acısı dikkate alınarak üzüntülerinin aile içinde yaşanan acı ve üzüntünün kısa bir sürede olsa giderilebilmesi adalet duygusunun yerine getirildiği inancı dikkate alınarak her biri için 10.000 TL manevi tazminatın kabulüne,
Dava trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak Borçlar Kanunu 56. Maddesindeki özel haller dikkate alınarak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira Medeni Kanunun 4. Maddesinde kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedileceği öngörülmüştür.
İhtiyari dava arkadaşı olan davacıların her birinin murislerinin ölümü nedeniyle ayrı ayrı manevi tazminat talebinde bulunduğu, her birinin davasının diğerinden bağımsız olduğu ve her bir davacı yönünden lehine hükmedilen manevi tazminat miktarına göre ayrı ayrı vekalet ücreti verilmesi gerektiği, her birinin davasının diğerinden bağımsız olması ve aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden lehine hükmedilen manevi tazminat miktarına göre ayrı ayrı vekalet ücreti vermek aynı şekilde davalılar lehine de ayrı ayrı vekalet ücretine takdir etmek gerekerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-A-Davacılar … ve … yönünden destekten yoksun kalma tazminat talebinin KABULÜ İLE;
Davacı … yönünden;
1.913,50 TL nin davalı … ile, araç maliki ve işletici … Nakliye İnşaat San. Tic. Ltd. Şti’den haksız fiil tarihi olan 05/04/2018, davalı …Sigorta AŞ den ise eksik ödemenin yapıldığı, 06/08/2018 tarihinden itibaren, yasal faizi ile birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline (davalı sigorta şirketinin sigorta limiti ile sorumlu olmak üzere),
Davacı … yönünden;
13.843,5‬0 TL lik tazminatın, ıslah harcının yatırıldığı tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte, tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline (davalı sigorta şirketinin sigorta limiti ile sorumlu olmak üzere),
Davalı … yönünden;
Açılan destekten yoksun kalma tazminatında,
9.766,19 TL nin davalı araç sürücüsü … ile, araç maliki ve işletici … Nakliye İnşaat San. Tic. Ltd. Şti’den kaza tarihi olan 05/04/2018, davalı …Sigorta AŞ den ise eksik ödemenin yapıldığı, 06/08/2018 tarihinden itibaren, yasal faizi ile birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline (davalı sigorta şirketinin sigorta limiti ile sorumlu olmak üzere),
Davacı … yönünden;
15.004,96‬ TL nin ıslah harcının yatırıldığı tarihten itibaren, davalı araç sürücüsü … ile, araç maliki ve işletici … Nakliye İnşaat San. Tic. Ltd. Şti’, davalı …Sigorta AŞ den, yasal faizi ile birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline (davalı sigorta şirketinin sigorta limiti ile sorumlu olmak üzere),
B-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 2.768,48-TL nispi ilam harcından, peşin alınan 481,59-TL harç, 157,85‬ TL ıslah harcı ve 312,1‬0 TL tamamlama harcı toplamı olan 951,54‬ TL harcın düşülmesi kalan 1.816,94‬‬-‬TL karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
C-Davacının yatırmış olduğu 35,90 TL başvurma harcı, 481,59-TL peşin harç, 157,85‬ TL ıslah harcı, 312,1‬0 TL tamamlama harcı ile 5,20 TL vekalet harcı toplamı olan 992,64‬‬-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
Ç-Davacının yapmış olduğu 356,00-TL’si tebligat-posta, 600,00 TL bilirkişi ücreti, 323,00 TL Adli Tıp ücreti olmak üzere toplam 1.279,00 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacılara verilmesine,
D-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 6.068,66-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacılara verilmesine,
E-HMK’nun 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
2-A-Davacılar … ve …’ın manevi tazminat taleplerinin KABULÜ İLE;
50.000,00 er TL tazminatın olay tarihi olan 05/04/2018 tarihinden itibaren, yasal faizi ile davalılar, araç sürücüsü … ile, araç maliki ve işletici … Nakliye İnşaat San. Tic. Ltd. Şti’den yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline,
Müteveffa … …’ın kardeşleri davacılar;
… için 10.000,00 TL,
… için 10.000,00 TL
… için 10.000,00 TL
… için 10.000,00 TL
… için 10.000,00 TL
… için 10.000,00 TL manevi, tazminatın olay tarihi 05/04/2018 tarihinden itibaren, yasal faizi ile davalılar araç sürücüsü … ile, araç maliki ve işletici … Nakliye İnşaat San. Tic. Ltd. Şti’den müştereken ve müteselsilen TAHSİLİNE,
Davacılar fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin REDDİNE,
B-Kabul edilen miktar yönünden, Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 7.514,1‬0-TL nispi ilam harcından, peşin alınan 375,71-TL harcın harcın düşülmesi kalan 7.138,39‬‬‬-‬TL karar ve ilam harcının davalı … Nakliye İnşaat Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi ile davalı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
C-Davacının yatırmış olduğu 375,71-TL peşin harcın davalı … Nakliye İnşaat Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi ile davalı …’dan alınarak davacılara verilmesine,
Ç-Davacıların manevi tazminat davası kısmen kabul edildiğinden kabul edilen miktar üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ile Tarifenin Tarifenin 10/2. Fıkrasındaki “Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.” ve 10/4. Fıkrasındaki “Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.” hükmüne göre takdir ve hesaplanmış olan;
… için 7.300,00 TL, vekalet ücretinin,
… için 7.300,00 TL, vekalet ücretinin,
… için 5.100,00 TL, vekalet ücretinin,
… için 5.1000,00 TL, vekalet ücretinin,
… için 5.100,00 TL, vekalet ücretinin,
… için 5.100,00 TL, vekalet ücretinin,
… için 5.100,00 TL, vekalet ücretinin,
… için 5.100,00 TL, vekalet ücretinin,
Davalı … Nakliye İnşaat Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi ile davalı …’dan ayrı ayrı alınarak ilgili davacıya verilmesine,
D-Manevi tazminat davaları kısmen ret edildiğinden ret edilen miktar üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ile Tarifenin 10/2. Fıkrasındaki “Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.” ve 10/4. Fıkrasındaki “Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.” düzenlemelerine göre takdir ve hesaplanmış olan;
5.100,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan,
5.1000,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan,
5.100,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan,
5.100,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan,
5.100,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan,
5.100,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan,
Ayrı ayrı alınarak davalı … Nakliye İnşaat Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi ile davalı …’ya verilmesine,
Dair, Davacılar vekili Av. …, Davalı … vekili AV. …, davalı … NAKLİYE vekili Av. …’un yüzüne karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 6100 sayılı yasanın 345. Maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süresi içerisinde Bölge İstinaf Mahkemesine başvuru yolunun açık olduğu açıkça okunup usulün anlatıldı.30/12/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır