Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/547 E. 2021/743 K. 01.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/547
KARAR NO : 2021/743

DAVA : Ticari Şirket Feshi
DAVA TARİHİ : 04/05/2018
KARAR TARİHİ : 01/10/2021

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde kayıtlı olan davalı şirketin nominal sermayesinin 100.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin davalı şirkette toplam 50.000,00 TL değerinde % 50 pay sahibi olduğunu, davalı …’ın 45.000,00 TL ve davalı …’ın 5.000,00 TL değerinde paylarının bulunduğunu, davalı şirketin turizm sektöründe faaliyet göstermek üzere kurulduğunu, diğer davalıların karı-koca olduklarını ve kendilerinin güvenlik sektöründe faaliyet gösteren şirketlerinin bulunduğunu, davalı şirketin kuruluşunda “müvekkilinin ve davalı …’ın yönetim kurulu üyesi olarak şirketi temsil edeceklerinin ve her birinin münferiden imza ve temsil yetkilisi olacaklarının” kararlaştırıldığını, herkesin kendi payına düşen nakdi sermayeyi yatırdığını, …’dan işletme belgesi alma zorunluluğu gereği gerekli başvuruların yapıldığını, yine girişimciliği destek programı çerçevesinde kredi alabilmek için KOSGEB İzmir Güney Müdürlüğü’ne başvuruda bulunulduğunu, şirketin …’dan belge almadan ticari faaliyetine filen başlayamadığını, belge alındıktan sonra faaliyete başladığını, KOSGEB’den 50.000,00 TL destek almaya hak kazandığını, bu belgenin ve desteğin alınmasının müvekkilinin bizzat ve fiilen çalışması sonucu mümkün olduğunu, böylece müvekkilinin şirket logosunu ve “…..” isimli internet sitesini kendi tasarım ve imkanlarıyla şirkete kazandırdığını, müvekkilinin hissedarlardan davalı …’a Bornova …Noterliği’nden 15/12/2016 tarihli vekaletnameyi çıkarttığını ve davalı şirkete ait tüm banka hesaplarını, defterlerini tek başına kontrol imkanı verdiğini, yani şirketin tüm mali işlerini davalıların yürüttüklerini, davalı …’ın şirket merkezinde durmadığını ve kontrolü yapmak için sürekli onu aramak ve banka hesabını kontrol etmesini beklemek gerektiğini, bir kısım yönetimsel sorunların oluşmaya ve çoğalmaya başladığını, şirketin bir süre sonra zarar etmeye başladığını, müvekkilinin iyi niyetli çabalarına rağmen bu durumun çözülemediğini, müvekkili ile karı-koca olan davalılar eşit paylara sahip oldukları için hiçbir karar alınamadığını ve şirketin idari mali açıdan faaliyetlerinin kilitlendiğini, davalıların, müvekkilinden % 20 hissesini bedelsiz olarak devretmesini ve çoğunluğu sağlamayı istediklerini, müvekkilinin bunu kabul etmediğini, bunun üzerine davalıların hissedarı oldukları ve davalı …’ın mesul müdürü olduğu dava dışı … Özel Güvenlik Hiz. Tic. Ltd. Şti. tarafından davalı şirkete İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı dosyasında 154.382,84 TL takip çıkışlı ödeme emrinin gönderildiğini, müvekkili davalı şirketi münferiden imzaya yetkili olduğu için takibe itiraz ettiğini, davalıların usulsüz olarak ve içini boşaltma amacıyla hareket ederek davalı şirketi borçlandırdıklarını, davalıların şirket defterlerini kendi şirketleri olan … Özel Güv. Tic. Ltd. Şti.’de tuttuklarını, davalı şirketin muhasebecisinin aynı zamanda … Özel Güv. Tic. Ltd. Şti.’nin de muhasebecisi olan …. olduğunu, muhasebecinin davalı …’ın izni olmadan müvekkiline hiçbir şekilde defterleri incelettirmediğini, 2018 yılının Mart ayı sonuna kadar yapılması gereken genel kurulun şirket defterlerinin davalıların elinde olması nedeniyle yapılamadığını, müvekkiline 1.5 yıl içerisinde hiçbir huzur hakkı ödenmediğini, tüm bu hususların haklı sebep oluşturduğunu belirterek, davalı şirketin TTK’nın 531. maddesi uyarınca haklı sebeple feshine ve tasfiyesine, bunun mümkün olmaması durumunda müvekkiline ait payların karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin tespiti ile bu payların tespit edilen bedelinin müvekkiline ödenmesine ve bu payların davalılara devri suretiyle müvekkilinin TTK’nın 531. maddesi uyarınca davalı şirketten çıkarılmasına, müvekkilinin ortaklığa giriş tarihinden itibaren şirket reel karından hissesine düşen kar payı ve huzur hakkının tespitine, diğer alacaklar için dava haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkillerinden …’ın … Özel Güvenlik Hiz. Tic. Ltd. Şti., … Elektronik Güvenlik Ltd. Şti. gibi şirketlere sahip olan … Şirketler Grubunun hissedarlarından olduğunu ve aynı zamanda …… Enstitüsünde okutman olduğunu, mezuniyetinin gecikmesi üzerine davacının müvekkili …’a “kendisinin turizm konusunda Azerbeycan ve Türkiye arasında faaliyet gösterecek potansiyelinin olduğu, ağabeyi ……’un turist rehberi olduğu, çok başarılı olacakları, her iki taraf içinde karlı olacağı” yönünde telkinde bulunduğunu, müvekkilinin ikna olduğunu, 2016 yılı Aralık ayında davalı şirketi kurduklarını, davalı şirkette davacının ağabeyi ve sektörü bilen bir personel olmak üzere iki kişinin istihdam edildiğini, davalı şirketin kurulduğu andan itibaren bir türlü beklenen ciroyu yapamadığını, şirketin sürekli olarak zarar ettiğini, davacının şirket için sürekli olarak müvekkili …’dan borç para istediğini, kira, maaş, SGK primlerinin dahi bu borç paralarla ödendiğini, davacının attığı maillerde sürekli destek isteğinde bulunduğunu ve borç aldığını, 20/07/2017 tarihinde attığı mailde “KOSGEB’den parayı hala alamadıklarını, giderlerini hala karşılayamadıklarını” bildirdiğini, 23/06/2017 tarihli mailde de “personel maaşı için desteğe ihtiyacı olduğunu, 5.000,00 TL ödeme yapılması gerektiğini, bayramdan sonra gelecek para ile bu borçların geri ödeneceğini” bildirdiğini, gönderilen paraların sermaye değil borç olduğunu, zira; müvekkillerinin şirkete sermaye koyma borcunu yerine getirdiklerini, aksine davacının sermayesini koymadığını, müvekkilinin davacıya şirketin artık kendi kendine yeterli olması gerektiğini bildirmesi üzerine davacının tavır değiştirmeye başladığını, dava dışı … Özel Güv. Ltd. Şti.’nin davalı şirketin kira sözleşmesinin kefili olduğunu, kira parasının ödenmemesi sebebiyle bu şirketin icra takibine muhatap olduğunu ve borcu ödemek durumunda kaldığını, davalı şirketin müvekkillerine borcunun 200.000,00 TL’ye yaklaştığını, davacının, müvekkillerinin hisselerini almak için belli tekliflerde bulunduğunu, en son şirkette kendi hisselerine 26.000,00 TL değer biçen davacının bunun iki taksitte ödenmesini istediğini, ancak anlaşma sağlanamadığını, şirketin ekonomik olarak çıkmaza sürüklendiğini, borca batık hale geldiğini, davacının ne kadar huzur hakkı alacağı var ise diğer müdür …’ın da aynı miktarda alacağının bulunduğunu, şirketin hali hazırda borca batık ve maaş ödeyemez durumda olmasının tek müsebbibinin davacı olduğunu, kayyıma ödenecek paranın da bulunmadığını, şirketin tek başarılı operasyonu olan Bulgaristan kış turizmi turunun müvekkili … tarafından organize edildiğini, hali hazırda zararın daha büyümemesi adına şirketin devamına karar verilmesinin uygun olacağını, TTK’nın 638. maddesinin anonim şirketler için uygulanamayacağını, davacı tarafın davayı açmasında hukuki yararının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE ;
Dava; davalı anonim şirketin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesi, bu olmadığı takdirde davacının, davalı şirket ortaklığından ayrılmasına izin verilmesi, davalı şirketten kar payı ve huzur hakkı alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi gereğince davacının, davalı şirketin feshi ve tasfiyesini istemek konusunda haklı sebeplerinin bulunup bulunmadığı, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi yerine davacının davalı şirket ortaklığından çıkarılmasına izin verilmesi durumunda kendisine ödenecek gerçek payının miktarının ne olacağı, bunun yanı sıra davacının davalı şirkette ödenmemiş kar payı alacağının ve huzur hakkı alacağının bulunup bulunmadığı, varsa ayrı ayrı miktarının ne olduğu” konularındadır.
İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün kayıtları incelendiğinde; davalı şirketin “…Mahallesi…..No:…… Bayraklı/İZMİR” adresinde faaliyet gösterdiği, şirket temsilcilerinin ise davalı … ile davacı … olduğu, her ikisinin münferiden temsile yetkilerinin bulunduğu; dava dışı … Özel Güv. Hiz. Tic. Ltd. Şti.’nin ise hissedarlarının …,…… ve … olduğu, temsilcisinin ise … olduğu görülmüştür.
Mahkememizce davalı şirketin hesabının bulunduğu Garanti Bankası’ndan hesabın açıldığı tarihten itibaren tüm hesap hareket örnekleri getirtilmiştir. Bunun yanı sıra KOSGEB ve … ile yazışma yapılarak davalı şirketin kredi ve işletme belgesi için yapılan başvurulara ilişkin belge örnekleri getirtilmiştir.
İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …… sayılı takip dosyası incelendiğinde; … Özel Güv. Hiz. Tic. Ltd. Şti. tarafından davalı şirket hakkında başlatılan ilamsız takip olduğu, takipte 154.382,84 TL alacağın tahsilinin istendiği, takipte muavin defter kaydına dayanıldığı görülmüştür.
Tensip tutanağı ile birlikte davacı vekiline terditli olarak açmış olduğu bu davada ayrılma payı ile kar payı ve huzur hakkı alacaklarına ilişkin dava değerini göstermesi ve göstereceği değer üzerinden nispi harcı yatırması için süre verilmiştir.
Davacı vekili 11/06/2018 havale tarihli dilekçesi ile; şirket değeri bilirkişi tarafından belirleninceye kadar fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL ayrılma payı, 5.000,00 TL kar payı ve 5.000,00 TL huzur hakkı alacağı olmak üzere toplam 20.000,00 TL’nin tahsilini istediklerini belirtmiş, 11/06/2018 tarihinde bu miktar üzerinden eksik kalan nispi harcı tamamlamıştır.
Olayda uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesinin 1. fıkrasında; “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anonim şirketlerde ortağın doğrudan doğruya haklı sebepler ileri sürerek ortaklıktan çıkmayı isteme hakkı bulunmamakla birlikte, 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi uyarınca haklı sebeplerin bulunması halinde şirket ortağının, şirketin fesih ve tasfiyesini isteme hakkı bulunup, öncelikle fesih ve tasfiye için haklı sebeplerin bulunduğu davacı tarafça kanıtlandıktan sonra mahkemece fesih ve tasfiye yerine pay sahibine payının gerçek değerinin ödenip şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilecektir. Çıkma payının hesaplanmasında ise payın karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin belirlenmesi gereklidir.
Maddede belirtilen “haklı sebep” kavramı yasada açıkça tanımlanmamış ise de, her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak ileri sürülen sebeplerin haklı sebep oluşturup oluşturmayacağı hususunun irdelenmesi gerekir. Haklı sebeple fesih kurumu, anonim şirkette azınlığın çoğunluk karşısında hak ihlâllerine karşı korunmasını, bunun yanı sıra özellikle kötü yönetimden dolayı işlemez hale gelen ve amacını gerçekleştirmekte zorlanan şirketin devamlılığını sağlayacak önlemleri bünyesinde taşımaktadır. Şirketin devam etmesinin, doğruluk ve güven kuralına göre dava açan ortaktan beklenemeyeceği hallerde haklı sebep gerçekleşmiş olacaktır. Anonim şirketlerde haklı sebeple fesih hakkının, azınlığa tanınan en güçlü hak olduğu belirtilmiştir. Anonim şirkete karşı haklı sebeple fesih davası açma hakkının tanınmasının, azınlık pay sahiplerinin çoğunluğun keyfi veya kötü yönetimine karşı koruyacak önemli bir kalkan görevi üstleneceği kuşkusuzdur. Anonim şirketlerde haklı sebeplerle ilgili örnekler verilmemekte, bir tanımlama da yapılmamaktadır. Bununla birlikte, madde gerekçesinde “genel kurulun birçok kez kanuna aykırı şekilde toplantıya çağrılmaması, azlık hakları ile bireysel hakların sürekli ihlâli, bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin devamlı zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli bir şekilde azalması” gibi hallerin haklı sebeplere örnek oluşturabileceği belirtilmiş, varsayımlar ve olumsuz beklentilerin ise haklı sebep olarak ileri sürülemeyeceği açıklanmıştır. Çoğunluğun gücünü kötüye kullanması, ortaklık amacının tehlikeye düşmesi, önemli şekilde güçleşmesi veya imkânsız hale gelmesi ile şirketin devamının nesnel olarak çekilmez hale gelmesi kıstaslarından birinin somut olayda gerçekleşmesi ile anonim şirketin haklı sebeple feshi mümkün olabilecektir. Yargıtay kararlarında da anonim şirketin haklı sebeple feshi için “anonim şirketin kötü yönetilmesi, genel kurul toplantılarının yapılmaması; toplantıya katılım olmamasına rağmen imzaların şüpheli şekilde tamamlanması; şirket fiilen iflas etmiş ve borca batık bir durumda olmasına rağmen genel kurulun olağanüstü toplantıya çağırılmaması şeklinde gerçekleşen genel kurul toplantılarındaki usulsüzlükler; şirketin bireysel çıkarlara yönelmesi suretiyle ortaklık amacından uzaklaşması; şirket yönetim kurulu üyelerinin şirketin amacını gerçekleştirme doğrultusunda faaliyetlerde bulunmaması; şirketin amacını gerçekleştirmede kullanılan tüm tesis ve teçhizatların satılması nedenleriyle artık amacın gerçekleştirilmesinin mümkün olmaması; paydaşlara ihtara rağmen şirketin mali durumu hakkında bilgi verilmemesi, şirketin gelir ve giderlerinin incelenmesine izin verilmemesi, ortakların şirketin yönetimi, malvarlığı ve kâr-zarar durumu hakkında bilgilendirilmemesi, ortakların denetim ve bilgi edinme haklarının engellenmesi suretiyle bilgi alma ve inceleme haklarının kısıtlanması; uzun süre pay sahiplerine kâr payının dağıtılmaması, paydaşların kâr payı alma hakkının engellenmesi, şirketin yüksek kârlılığa rağmen paydaşlara kâr payı dağıtılmaması; ortaklar arasında güven ilişkisinin kalmaması, ortağın kalan borcunu ödemede temerrüdü; ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıkların olması ve bunların yargıya intikal etmesi; ortaklar arasında giderilemeyecek ölçüde güvensizlik ve anlaşmazlığın ortaya çıkması” gibi hususların var olması gerektiğine işaret edilmiştir.
Mahkememizce 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi çerçevesinde davacının, davalı şirketin fesih ve tasfiyesini istemekte haklı sebebinin bulunup bulunmadığı konusunda bildirdiği deliller toplanmıştır.
Davalılar vekili 15/02/2019 tarihli duruşmada; müvekkili şirketin herhangi bir taşınmaz malının ve araç gibi taşınır mal varlığının bulunmadığını, sadece büro malzemelerinin bulunduğunu, bunların bir depoya kaldırıldığını, müvekkilinin yaklaşık 1 yıldır herhangi bir faaliyetinin ve faaliyet adresinin olmadığını belirtmiştir. Aynı duruşmada davacı vekili de; davalı şirkette yönetimsel anlamda ve şirket ortakları arasında ciddi sorunların bulunduğunu, davalı şirketin hali hazırda herhangi bir faaliyetinin bulunmadığını, şirket adresinin taşındığı duyumunu aldıklarını, davalı şirketin tek mal varlığının ya da sermayesinin … belgesi ve demirbaş eşyalar olduğunu, şirketin taşınmaz malının ve araçlarının olmadığını, sadece bilgisayar, masa, sandalye gibi demirbaş eşyalarının bulunduğunu, bunların da nerede olduğu konusunda bilgi sahibi olmadıklarını belirtmiştir.
Davacı tanığı ……. anlatımında; “Davacının kardeşiyim. 2004 yılından bu yana turizm sektöründe rehber olarak çalışıyorum. Davalı şirket yanlış hatırlamıyorsam 2016 yılında şirket 3 ortaklı olarak kuruldu. Şirketin % 50 hissesi davacıya, % 45 hissesi …’a, % 5 hissesi ise davalı …’a aitti. Davalı şirket turizm konusunda çalışıyordu. Şirket kurulduktan yaklaşık 2-3 ay sonra beni de bu şirkete operasyon müdürü olarak ücretli olarak aldılar. Bu şirketin kuruluşundan önceki 8-9 aylık süreçte şirketin kuruluşuna, yönetilmesine, şirkete parasal desteğin sağlanmasına, müşterilerle olan ilişkilerin ne şekilde kurulacağına ve hangi belgelerin alınacağına, ne miktar ödeneceğine ilişkin projeler yapıldı. Bu projeleri ben ve kardeşim olan davacı birlikte yaptık ve yürüttük. Projeyle birlikte şirketin kuruluşundan itibaren bir buçuk yıllık bir ödenek çıktı. Şirketin kuruluşu ve işleyişi esnasında gerekli olan giderlerin karşılanabilmesi bakımından her iki taraf da şirket ödeneğine para koydular. Dolayısıyla giderler bu ödenekten karşılandı. Şirket için gerekli olan … belgesi için gerekli giderler de yine şirket ödeneğinden karşılandı. Şirket kurulduktan 3 ay sonra … belgesi alındı. Bu 3 aylık sürede şirketin herhangi bir faaliyeti olamadı ancak sonraki 8 aylık süreçte şirket faaliyet gösterdi, gelir elde etti. Bu gelirlerden ancak şirketin kendi giderleri karşılanabildi. Bu süreçte şirketin tüm muhasebe işlemleri davalı … tarafından yürütülüyordu. Davacı ve ben hiç bir şekilde defterleri dahi göremedik. Davacıya hiç bir şekilde ve hiç bir ad altında ödeme yapılmadı. Bana da 9,5 aylık ücretim ödenmedi. Ben ve davacı daha ziyade satış işlemleriyle uğraşıyorduk. Dolayısıyla para kalıp kalmadığını ve davalı …’ın kendisine para aktarıp aktarmadığını bilmiyorum. Dediğim gibi mali işlerle ilgili olarak tarafımıza herhangi bir bilgi verilmiyordu. Şirket kredi kartı çıkartıldı. Pos cihazı bağlandı ancak bunun için gerekli olan internet şifresi davalı … tarafından tarafımıza verilmedi. Davalı şirketin yasal hiç bir toplantısı yapılmadı. Bizim bu konudaki sözlü başvurularımıza rağmen toplantı gerçekleştirilmedi. Davacıya herhangi bir huzur hakkı da ödenmedi. 2018 yılının Ocak ayında davalı …’ın talimatıyla işten çıkartıldım. Bu sürece kadar ben davalı …’ın davacıya herhangi bir kar payı ödemesi yaptığını görmedim. Şirket hiçbir zaman kar elde etmemiştir. Davalı … benim orada çalıştığım bir sırada şiddet uygulamaya çalıştı. Davalı … sürekli davacıya şirketi yönetemiyorsun diyerek bağırıyordu. Davalı … davacıya şirketin işleyişi ile ilgili olarak herhangi bir bilgi vermiyordu. Bir araya gelip karar alınmıyordu. Davalı kararları kendi başına alıyordu. Ben şirketin mevcut ortaklarla faaliyetine devam edemeyeceği düşüncesindeyim. Bir keresinde davalı … tek başına karar aldı. Bu kararda Bulgaristan’a uçakla kayak turu düzenlenmesiydi. Biz buna karşı çıktık Zira; bunun şirketi zarara sokacağını söyledik. Dolayısıyla 20.000 Euro’dan fazla zarar olacaktı ancak davalı … zarar olursa kendisinin karşılayacağını söyleyerek diretti. 2018 yılı Ocak ayında bu tur gerçekleştirildi. Davacı ve ben kendisine destek olduk. Yaklaşık 255 kişiyi bizzat ben tura dahil ettim ancak bu tur nedeniyle şirket zarara uğradı. Şirket kayıtlarından bu husus görülecektir. Zaten ortaklar arasındaki asıl sorun da bu turdan sonra başladı ve benim işime de bu tur sonrasında son verildi.” demiştir.
Davacı vekili diğer tanıkları …’in dinlenmesi isteğinden vazgeçmiştir.
Davalılar tanığı …anlatımında; “Davacıyı tanıyorum. Davalılardan …’ı da geçmiş yıllardan kültür evinden dolayı tanıyorum. Davalı şirket ile herhangi bir ilişiğim, şirkette çalışmışlığım söz konusu değildir. Bu dava açılmadan tahminen 2- 3 ay önce davacı ve davalı … ayrı ayrı benimle bağlantı kurarak arada bir takım sorunların olduğunu söylediler ve bir büyükleri olarak ve hakem sıfatıyla benim çözüme yardımcı olmamı istediler. Ben de tarafların ortağı oldukları şirkete gittim, tarihini hatırlamıyorum. Şu an huzurda bulunan her iki tarafın avukatları da şirkette hazırlardı. Davacı ve abisi ile davalılar … ve … oradalardı. Ben her iki tarafı da dinledim. Taraflar anlaşamadıklarını söylediler. O tarihte sorunun sebebini anlatmışlardı ancak aradan zaman geçtiği için taraflar arasındaki sorunun ne olduğu ve ayrıntıları konusunda şu an bir şey diyebilmem mümkün değildir. Zira; hatırlamıyorum ancak her iki taraf çözüm olarak davacının şirketi davalı tarafa devri konusunda anlaşmaya vardılar. Avukatlarıyla birlikte tutanak düzenleyeceklerdi. Hatırladığım kadarıyla davacıya ve abisine davalı tarafça toplam 26.000,00 TL tutarında para verilmesi karşılığında bu sorun kapanacaktı. Yani davacının ortaklığı sona erecekti. Bu konuda protokol imzalanacaktı. O gün benim huzurumda böyle bir anlaşma tutanağı düzenlenmedi. Ben ayrıldıktan sonraki süreçte böyle bir tutanak yapılıp yapılmadığını bilmiyorum ancak yapılmadığını duydum. Benim davalı şirketin işleyişi ile ilgili bir bilgim yoktur. Zaten şirkete bir kez gittim. O da anlattığım konu içindi. Taraflar arasında ne gibi bir sorun olduğu konusunda bilgim yoktur ancak anlaşamadıklarını duyuyordum. Bunun sorumlusunun ya da kusurlu olanın kim olduğu konusunda bilgim yoktur.” demiştir.
Davalılar tanığı … anlatımında; “Ben şirketin 2017-2018 yıllarında resmi muhasebe işlerini yaptım. Bir mali müşavir yanında çalışıyordum. En az ayda bir kez davalı şirket adresine gidiyordum. Evrakları orada hazırlıyordum. Çalıştığım süreç içerisinde davalı şirketin zarar ettiğini biliyorum. Davalı şirket ortakları arasında anlaşmazlık vardı ancak ben ortakları bir arada görmediğim için tanık olduğum bir husus bulunmamakla birlikte şirket ortakları arasındaki anlaşmazlığın daha ziyade finansal konularda olduğu yani şirketin zarar etmesi sebebiyle anlaşmazlık olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla anlaşmazlığın kimden kaynaklandığı konusunda bir bilgim yoktur. Ben şirketle çalışmam sona erdikten sonraki süreçte davalı şirketin hali hazırda faaliyetinin devam edip etmediği konusunda bilgi sahibi değilim. Şirket zarar ettiği için huzur hakkı ve kar payı gibi ödemelerin yapılmadığını biliyorum. Ben davalıların davalı şirketin içini boşalttıklarına ilişkin herhangi bir hareket ya da işlemlerine tanık olmadım. Benim yanında çalıştığım muhasebecinin ismi …’tur. O dönemde biz aynı zamanda davalı şirketin muhasebesinin yanı sıra davalıların ortağı oldukları ……Ltd. Şti.’nin de muhasebesini tutuyorduk. Benim bildiğim kadarıyla zaman zaman her iki şirketin kayıtlarında birbirlerine para transferleri gerçekleşiyordu ancak bunun sebebini bilmiyorum. Benim davalı şirket hakkında 154.382,84 TL alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibi konusunda bir bilgim yoktur.” demiştir.
Davalılar vekili 01/03/2019 tarihli dilekçesi ile; davalı şirkete ait taşınır malların “…….Merkezi …… Mahallesi ….Caddesi No:….. D:…….Bornova/İZMİR” adresinde olduğunu bildirmiştir.

Bilirkişi heyeti bu adreste ve davalı defterleri üzerinde yaptıkları inceleme sonucu hazırlayıp sundukları 19/11/2020 tarihli raporlarında özetle; davalı şirkete ait taşınır malların bulunduğu adrese gidildiğini, adreste bulunan demirbaş taşınır malların belirlenerek duruşma tarihi olan 18/12/2020 tarihi itibari ile fiyatlarının piyasa araştırmaları sonucunda belirlendiğini, davalı şirketin 2016-2017 ve 2018 yılları defterlerinin usulüne uygun tutulduğunu, açılış ve yıl sonu kapanış onaylarının yasal süresinde yaptırıldığını, defter kayıtlarının birbirini doğruladığını, davalı şirketin 2016-2017-2018 yıllarına ait ticari defter kayıtları ile dosyaya sunulan kurumlar vergisi ve geçici vergi beyannamelerinden şirketin kurulduğu 2016 yılı Aralık ayından itibaren hiçbir yılda kar elde etmediği ve sürekli zararla kapattığı hususlarının belirlendiğini, şirketin gelir getiren bir faaliyetinin bulunmadığını, 31/12/2018 tarihli bilanço değerleri ile şirketin kaydi verilerine göre 310.517,99 TL borca batık olduğunun belirlendiğini, diğer bir ifadeyle şirketin toplam 72.963,17 TL olan aktif kaynakları ile – 383.481,16 TL olan borçlarını karşılayamadığını, belirtilen adreste yapılan tespitler ile hesaplanan fiili olarak mevcut demirbaşların reel değerleri baz alınarak hesaplanan şirketin özvarlığının ise 25.950,00 TL olduğunu, şirketin karar defteri incelemeye sunulmadığından huzur hakkı ödenmesi yönünde alınmış bir karar olup olmadığı hususunu belirleyemediklerini, 2016-2017 ve 2018 yılarına ait ticari defter kayıtlarında huzur hakkı ödemesine yönelik herhangi bir işlem kaydına rastlanmadığını, davalı şirketin -298.377,07 TL borca batık olması nedeniyle davacıya ödenecek ayrılma payı bulunmadığı (negatif) sonucuna varıldığını bildirmişlerdir. Bilirkişiler raporlarında ayrıca; alacaklıların isteği olmaksızın, TTK’nın 376. maddesi uyarınca, şirket sermayesinin üçte ikisini aşan kısım yitirilmişse veya anonim şirketin aktifleri borçları karşılayamıyorsa, anonim şirketin yönetim kurulunun derhal mahkemeye başvurarak ortaklığın iflâsını istemekle yükümlü olduğunu, yönetim kurulunun isteğinin ardından mahkemenin, takibe gerek kalmadan şirketin iflasına karar verebileceğini, mahkemenin verdiği iflas kararının iflas idaresine bildirileceğini ve iflas idaresinin bu kararı ticaret siciline tescil ve ilân ettireceğini, mahkemenin iflas kararı ile sona eren anonim şirketin tasfiyeye girmiş olacağını, tasfiye halindeki anonim şirketin varlığı tasfiye amacıyla sınırlı olarak devam edeceğini, bu konudaki değerlendirmenin de mahkemeye ait olduğunu bildirmişlerdir.
Mahkememizce Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’ne yazı yazılarak “davalı şirketin faaliyeti kapsamında aldığı TÜRSAB belgesinin alındığı tarihte herhangi bir kayıt ücretinin bulunup bulunmadığı, maddi değerinin olup olmadığı, belgenin devri durumunda maddi bir değer taşıyıp taşımadığı, hali hazırda devri durumunda hangi bedelle devredilebileceği” hususları sorulmuştur.
TÜRSAB tarafından verilen 26/05/2021 havale tarihli cevapta; davalı şirketin sahipliğinde bulunan …. Turizm Seyahat Acentesi’nin 10090 işletme belge numarası ile faaliyet gösterdiği, Seyahat Acenteleri Yönetmeliği’nin 10. maddesinin “TÜRSAB tarafından yapılacak denetleme sonucunda mevzuatta belirtilen şartlara sahip olduğu belirlenen seyahat acentesi adayı işletmeler, üye kayıt ücretinin ödenmesi ile TÜRSAB üyesi olarak kaydedilirler” hükmünün amir olduğu, 2017 yılı üye kayıt ücretinin 39.441,62 TL olduğu, yıllık aidatın ise 2017 yılı için 1.972,08 TL olduğu, 1618 sayılı Seyahat Acenteleri ve Seyahat Acenteleri Birliği Kanunu’nun 4/3 maddesi gereğince Bakanlıktan izin almak kaydıyla işletme belgesinin acente ünvanından bağımsız olarak başka bir tüzel kişiliğe devredilebileceği, belgenin maddi değerine ilişkin birlikleri uhdesinde herhangi bir verinin bulunmadığı bildirilmiştir.
Bilirkişiler hazırlayıp sundukları 26/07/2021 tarihli ek raporlarında özetle; davacı tarafça dosyaya yeni bir belge sunulmadan kök rapordaki hususlara itiraz edildiğini, davacı tarafın isteklerini karşılayacak olan bilirkişi uzmanlık alanlarının kendi branşlarında olmadığını, mahkemenin görevlendirme kararında belirtilen incelenmesi gereken tüm husuların tek tek karşılandığını, gönderilen TÜRSAB yazısına göre kök raporda değişiklik yapmayı gerektirecek herhangi bir konu bulunmadığını bildirmişlerdir.
Aldırılan rapor ve ek rapor hüküm kurmaya elverişli bulunmuştur.
Davacı vekili; şirketin hali hazırda bir faaliyetinin olmadığını, herhangi bir adresinin de bulunmadığını belirtmiştir. 30/12/2021 teslim alma tarihli dilekçesi ile de tasfiye memur adayı olarak SMMM …’yı göstermiştir.
Davalılar … ve … hakkında açılan dava yönünden; şirket feshi, kar payı alacağı ve huzur hakkı alacağı davalarının şirket tüzel kişiliğine yönetilmesi yeterli olup, şirket ortaklarına husumet düşmeyeceğinden, davalılar … ve … hakkındaki davaların pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davalı şirket hakkında açılan dava yönünden; toplanan deliller, dinlenen tanık anlatımları, tarafların beyanları, aldırılan ve benimsenen kök ve ek rapor ile tüm dosya içeriği değerlendirildiğinde, davalı şirketin turizm sektöründe faaliyet göstermek amacıyla kurulduğu, ortaklarının % 50 pay ile davacı, % 45 pay ile davalı … ve % 5 pay ile davalı … olduğu, şirket sermayesinin 100.000,00 TL olduğu, ödenmemiş sermayesinin ise 74.400,00 TL olduğu ancak alt hesaplarda ortaklara düşen hisse tutarlarının deftere kaydedilmediği, davalı şirket ile davalıların ortağı ve temsilcisi oldukları dava dışı ….. Özel Güvenlik Ltd. Şti.’nin muhasebecisinin aynı kişi olduğu, bu şirketle davacı şirket arasında para transferlerinin gerçekleştirildiği, bu şirket tarafından davalı şirket aleyhinde takip başlatıldığı, takip talebine ekli muavin defter kaydına göre davalılar … ve …’ın, kendilerine ait dava dışı ….Özel Güvenlik Ltd. Şti. üzerinden ticari faaliyeti ve geliri olmayan davalı şirket ile para transferine girmiş olmalarının ve bunun sonucunda dava dışı şirket tarafından davalı şirket hakkında takip başlatılmasının iyi niyetli bir davranış olarak değerlendirilemeyeceği, davalı şirketin mali işlemlerinin davalı ortaklar tarafından yürütüldüğünün anlaşılmakta olduğu, şirket ortakları arasında anlaşmazlığın bulunduğu, bu durumun gerek davacı tanığı gerekse davalı tanıkları tarafından ifade edildiği, bilirkişi raporuna göre şirketin kuruluşundan itibaren zarar ettiği, hiçbir zaman kar’a geçmediği ve kar dağıtımı yapılmadığı, şirketin gelir getiren bir faaliyetinin bulunmadığı, nitekim taraf vekillerinin de şirketin faaliyetinin bulunmadığı noktasında hemfikir oldukları, şirketin ayrıca borca batık da olduğu, davacının bir ortak olarak şirketten olan ekonomik beklentilerinin karşılanmadığı, davalı şirketin ana sözleşmedeki amaç ve konusunu gerçekleştirmesinin mümkün olmadığı, bundan sonrasında şirket ortaklarının bir araya gelme ihtimalinin de bulunmadığı, davalı şirketin devamında yarar bulunmadığı, davacı yönünden şirketin feshini isteyebilmesinde haklı sebeplerin oluştuğu kanaatine ulaşıldığından, davacı vekilinin davalı şirket hakkındaki haklı görülen fesih ve tasfiye davasının kabulü ile şirketin fesih ve tasfiyesine, tasfiye işlemlerini yapmak üzere mali müşavir …’nın tasfiye memuru olarak atanmasına; davalı şirketin kar’a geçmemesi nedeniyle davacı tarafın ispatlanamayan kar payı alacağı isteğinin ve yine ispatlanamayan huzur hakkı alacağı isteğinin ise reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacının, davalılar … ve … hakkında açtığı davalarının pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Davacının, davalı şirket hakkında açtığı kar payı ve huzur hakkı alacağı davasının esastan REDDİNE,
3-Davacının, davalı şirket hakkında açtığı şirket feshi davasının KABULÜ ile;
İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün Merkez … sicil numarasında kayıtlı davalı …’nin TTK’nın 531. maddesi gereğince FESİH ve TASFİYESİNE,
4-Davalı şirketin tasfiye işlemlerini yapmak üzere mali müşavir …’nın tasfiye memuru olarak atanmasına,
5-Tasfiye memuruna tasfiye tamamlanıncaya kadar aylık 1.000,00 TL ücret takdirine, ileride şirket mal varlığından karşılanmak üzere şimdilik 6 aylık tasfiye memuru ücreti olan 6.000,00 TL’nin tasfiyeye başlanmadan önce davacı tarafça mahkememiz veznesine depo edilmesine,
6-Tasfiye memurunun kararın kesinleşmesinden ve 6 aylık ücretin yatırılmasından sonra göreve başlamasına,
7-TTK’nın 533. maddesi gereğince tasfiye sonuna kadar davalı şirketin unvanına “Tasfiye Halinde” ibaresinin eklenmesine,
8-Karar kesinleştikten sonra durumun tescil ve ilanına,
9-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL harcın peşin olarak alınan 35,90 TL harçtan ve 305,65 TL harçtan düşülmesi ile kalan ‭282,25‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
10-Davacının yatırmış olduğu 35,90 TL’si başvurma harcı ve 59,30 TL’si peşin harç olmak üzere toplam ‭95,2‬0 TL’nin davalı şirketten alınarak, davacıya verilmesine,
11-Davacının yapmış olduğu 373,65 TL’si posta-tebligat gideri ve 6.000,00 TL’si bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.373,65 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre takdiren ‭3.186,83 TL’sinin davalı şirketten alınarak, davacıya verilmesine, kalan kısmının davacı üzerinde bırakılmasına,
12-Davalılar … ve …’ın yapmış olduğu 58,00 TL posta- tebligat gideri ve 40,00 TL tanık ücreti olmak üzere toplam ‭98‬,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalılar … ve …’a verilmesine,
13-Davacının fesih ve tasfiye davası kabul edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak, davacıya verilmesine,
14-Davacının … ve … hakkında açtığı dava reddedildiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılar … ve …’a eşit olarak verilmesine,
15-Davacının davalı şirket hakkında açtığı kar payı ve huzur hakkı alacağı davası reddedildiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalı şirkete verilmesine,
16-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/10/2021

Başkan …
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Üye …
¸E-imza
Katip …
¸E-imza