Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/446 E. 2022/780 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/446
KARAR NO : 2022/780

DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/02/2017
KARAR TARİHİ : 27/09/2022

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; davalı tarafından müvekkili hakkında İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, takipte … Su Ürünlerinin alacaklı olarak gösterildiğini, böyle bir tüzel kişilik olmadığını, ehliyet ve taraf sıfatının bulunmadığını, müvekkilinin borcunun olmadığını, bugüne kadar müvekkilinden bir kısım tahsilat yapıldığını, müvekkilinin davalıya 2010 yılından itibaren aldığı mallar karşılığında ödeme yaptığını, mal karşılığı fatura bedellerinin toplam 300.250,96-TL olduğunu, müvekkili tarafından toplam 392.501,79-TL ödeme yapıldığını, 92.250,83-TL fazla ödemenin bulunduğunu, karşılıklı defterler incelendiğinde borcun bulunmadığının ortaya çıkacağı belirterek, müvekkilinin davalıya borcunun olmadığının tespitine, fazla ödemenin tespiti ile istirdadına, müvekkili yararına % 20 tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Dava 44.832,05 TL harca esas değer üzerinden açılmıştır. Bu miktar aynı zamanda takip konusu miktardır.
CEVAP ;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; başlatılan icra takibinin kambiyo takibi olduğunu, taraflar arasındaki ilişki senetten kaynaklandığı için Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, ödeme emrinde alacaklı tarafın gözüktüğünü, takibin ve ödeme emrinin iptali yönündeki isteğin İcra Hukuk Mahkemesinin görevine girdiğini, davacı tarafın fazla ödemenin tespiti ve menfi tespit isteğinde bulunduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere davalının fazla ödeme miktarını bilebilecek durumda olduğunu, hukuki yararının bulunmadığını, 1 yıldan fazla süre sonunda menfi tespit davası açtığını, dava açılırken hukuki yararın bulunmadığını, davacı tarafın hukuki yarar yerine ekonomik yararı tercih ettiğini, dava dilekçesi eklerinin taraflarına tebliğ edilmediğini, iddianın somutlaştırılması gerektiğini, bunun yerine getirilmediğini, dava dilekçesinin usulüne uygun olarak hazırlanmadığını, kambiyo hukuku gereği müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, alacağının dayanağının senetler olduğunu, senet bedellerinin ödenmediğini, ödemeye ilişkin belge sunulmadığını, senetlerin aksinin yazılı delil ile ispatının gerektiğini, yazılı delil sunulmadığını belirterek, davanın reddine, müvekkili yararına % 20’den az olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER ;
İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyası, bonolar, bilirkişi raporu.
GEREKÇE ;
Dava; menfi tespit ve istirdat davasıdır.
Dava dosyası İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 25/01/2018 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı görevsizlik kararı ile birlikte mahkememize gönderilmiştir.
Davacı vekili müvekkilinin vefat ettiğini belirtmiştir.
Davacının aile nüfus kayıt tablosu çıkartılarak incelendiğinde; dava açıldıktan sonra yargılama sırasında 13/12/2019 tarihinde vefat ettiği belirlenmiştir.
Davacıya ait Eskişehir … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 16/10/2020 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı mirasçılık belgesi incelendiğinde; 13/13/2019 tarihinde vefat eden muris …’nün 4 pay kabul edilerek; 2 payın …’ye, 1 payın …’a, 1 payın da …’a isabet ve aidiyetine karar verildiği görülmüştür.
Ankara Batı … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 09/07/2020 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı kararı incelendiğinde; davamızın davacısı “…’nün mirasının TMK’nın 605/1. maddesi gereğince; … tarafından ve … tarafından kayıtsız ve şartsız reddedildiğinin TESPİT ve TESCİLİNE” karar verildiği, bu kararın 05/08/2020 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Ankara Batı … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 24/12/2020 tarihli, …/… Esas ve…/… Karar sayılı kararı incelendiğinde; davamızın davacısı “…’nün mirasının TMK’nın 605/1. maddesi gereğince; … ve … tarafından kayıtsız ve şartsız reddedildiğinin TESPİT ve TESCİLİNE” karar verildiği, bu kararın 15/01/2022 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Aile nüfus kayıt tablosu incelendiğinde; … ve …’un bekar oldukları, alt soylarının bulunmadığı belirlenmiştir.
Davacı … mirasçısı …; davacının tek miraçısının kendisi olduğunu, mirası reddeden diğer mirasçılar … ve …’un bekar olduklarını, alt soylarının bulunmadığını, murisin tüm işlemlerini kendisinin yürüttüğünü belirtmiştir.
Davanın konusu olan İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyası incelendiğinde; takip alacaklısının davalı şirket, takip borçlusunun davacı olduğu; takipte 42.000,00-TL’si bono bedeli olmak üzere faiz ve fer’ileriyle birlikte toplam 44.832,05-TL’nin tahsilinin istendiği, takibin dayanağının 06/03/2015 tarihli 6.000,00-TL bedelli; 06/03/2015 tarihli 6.000,00-TL bedelli; 22/10/2015 tarihli 7.500,00-TL bedelli; 22/10/2015 tarihli 7.500,00-TL bedelli; 22/10/2015 tarihli 7.500,00-TL bedelli; 22/10/2015 tarihli 7.500,00-TL bedelli toplam 6 adet bono olduğu görülmüştür. Takip kambiyo takibi olarak başlatılmıştır.
Bonolar incelendiğinde; keşidecisinin davacı olduğu, davalı şirket emrine düzenlendiği, üzerlerinde “nakden” kaydının bulunduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında; “takibe konu bonoların taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında düzenlendiği” konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “davacının bu bonolar nedeniyle davalıya borcunun bulunup bulunmadığı, fazla ödemesinin olup olmadığı, fazla ödemesi var ise istirdadının gerekip gerekmediği” konularındadır.
Davalı vekili 19/11/2019 tarihli duruşmada; müvekkilinin fiilen tasfiye halinde olduğunu, sicil kaydının devam ettiğini ancak şirket defterlerine ulaşılamadığını, bu nedenle defterleri sunma imkanlarının bulunmadığını belirtmiştir.
Mahkememizce davacıya ait ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Davacıya ait defter ve belgeleri talimat yoluyla inceleyen mali müşavir bilirkişi 31/12/2018 tarihli raporunda özetle; davacı tarafından 2010 ve 2011 yılı defteri kebirin sunulmadığını, bu yıllara ilişkin yevmiye defterinin ise kapanış tasdikinin bulunmadığını, davacının Ankara’da, davalının ise İzmir’de faaliyet göstermesi nedeniyle davacının davalıya nakit ödeme yapmasının nadiren mümkün olabileceğini, dava dilekçesi ekinde yer alan listede yapılan ödemelerin çek ve senetle yapıldığının belirtildiğini, 323 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde mükelleflerin ticari işlemleri ile nihai tüketicilerden mal veya hizmet bedeli olarak 10.000,00 TL’yi aşan tahsilat ve ödemelerini banka, özel finans kurumları veya PTT aracılığıyla yapmaları ve bu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etme zorunluluğu getirildiğini, daha sonra bu limitin 8.000,00 TL olarak dikkate alındığını, davacının bu hükmü ve cezai müeyyidesini dikkate almadan ödemelerini kasadan yapmasının mümkün olmayacak olması nedeniyle davacının nakit ödeme kaydının gerçeği yansıtmadığını, defter kayıtlarına göre davacının davalıdan 2010-2016 yılları içinde 300.250,96 TL tutarında mal satın aldığını, 219.728,88 TL nakit ödeme yaptığını, 42.872,58 TL tutarında malı iade ettiğini, 2015 ve 2016 yılı sonu itibariyle 37.304,67 TL borcunun bulunduğunu, gerek takip konusu senetlerin, gerek dava dilekçesi ekinde yer alan listede bulunan çek ve senetlerin davacı defterlerinde yer almadığını, davacının defter bilgilerine göre davalıya fazla ödemesinin olmadığını, hatta davalıya 37.304,67 TL borcunun bulunduğunu bildirmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre; davanın ve takibin konusu olan bonolar “nakden” kaydı ile düzenlenmiş olup, bonolarda davacı vekilinin ileri sürdüğü alım satım ilişkisine dair bir atıf yoktur. Davacı vekilinin “müvekkilinin aldığı mallara karşılık davalıya ödeme yaptığını” bildirmiş olması nedeniyle davacı taraf bonodaki ikrarı bölmüştür. Bu durumda ispat yükü davacı taraftadır. Davacı tarafın bononun söz konusu alım satım için verildiğini ispat etmesi gerekir. Sunulan belgelerde bu bono ile alışveriş arasında bağlantı kuran bir bilgiye rastlanmadığı gibi bonolarda ödemenin ne şekilde yapılacağı da TTK’da düzenlenmiştir. Davacı taraf dava konusu bonoların ileri sürdüğü alım satım ilişkisi çerçevesinde verildiğini ispat etmekle yükümlü olup; bonoların üzerinde böyle bir ilişkinin varlığına ilişkin ibare olmadığı gibi taraflar arasında düzenlenmiş ve bonoları içeren sözleşme de bulunmadığından, diğer yandan davacı defter kayıtlarında da davacının borçlu gözüktüğü anlaşıldığından, davacı tarafa yemin deliline dayanıp dayanmadıkları sorulmuştıur. Davacı tarafın yemin deliline dayanmış olması sebebiyle davalı şirket yetkilisi 27/09/2022 tarihli duruşmada “Davanın konusu olan İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasına dayanak tutulan; 06/03/2015 tarihli 6.000,00-TL bedelli; 06/03/2015 tarihli 6.000,00-TL bedelli; 22/10/2015 tarihli 7.500,00-TL bedelli; 22/10/2015 tarihli 7.500,00-TL bedelli; 22/10/2015 tarihli 7.500,00-TL bedelli; 22/10/2015 tarihli 7.500,00-TL bedelli toplam 6 adet bono nedeniyle davalı şirketin davacı taraftan alacaklı olduğu, bu bonoların bedellerinin ödenmediği, davacının fazla ödemesinin olmadığı” konusunda usulüne uygun olarak yemin yapmıştır. Mahkememizce davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Takibin durdurulmasına karar verilmemiş olduğundan, koşulları bulunmayan tazminat isteğinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı vekilinin tazminat isteğinin REDDİNE
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın peşin olarak alınan 765,62 TL harçtan düşülmesi ile kalan ‭684,92‬ TL harcın karar kesinleştiğinde isteği halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı (mirasçı) tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalının yapmış olduğu posta-tebligat ücreti olan 50,00 TL’lik yargılama giderinin davacıdan (mirasçıdan) alınarak, davalıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan (mirasçıdan) alınarak, davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayarak artan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair; davacı … mirasçısı …’nün, davalı şirket yetkilisinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 27/09/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza