Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/41 E. 2021/1058 K. 10.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/41
KARAR NO : 2021/1058

DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince)
DAVA TARİHİ : 16/12/2009
KARAR TARİHİ : 10/12/2021

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili banka ile dava dışı … Ür. Gıda Paz. San ve Tic. A.Ş. arasında genel kredi sözleşmesinin düzenlendiğini ve bu şirkete kredi kullandırıldığını, davalılardan … ve …’ın sözleşmeye kefil olduklarını, krediden dolayı ödenmeyen borcun 30/12/2008 tarihi itibariyle 212.161,40 TL’ye ulaştığını, borçlulara İzmir … Noterliği’nden 31/12/2008 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamenin gönderilerek “borcu ödemelerinin” istendiğini, İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… D.İş sayılı dosyasında ihtiyati haciz kararı alınarak İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasında takip başlatıldığını, bu dosyada haciz işlemleri için gidildiğini ancak borçlular ve mal varlıkları bulunamadığı için haciz işleminin uygulanamadığını, ihtiyati haciz tutanağı ile tapu kayıtlarının “geçici aciz belgesi” hükmünde olduğunu, borçluların, alacaklılarını zarara sokmak kastıyla mal varlıklarını eksilttiklerini, taşınmazların satış bedellerinin rayiçlerin altında olduğunu, 6 farklı taşınmazın 3 gün içinde oğullarına ve diğer yakın kişilere devredilmiş olmasının mal kaçırmak kastını açıkça ortaya koyduğunu, davalı …’ın, sahibi olduğu … … … …. Mahallesi’nde … pafta, … ada, … parsel numarada kayıtlı … bağımsız bölüm numaralı taşınmazını 05/08/2008 tarihinde 53.000,00 TL bedelde oğlu …’a sattığını, davalı …’ın da 26/12/2008 tarihinde 63.000,00 TL bedelle davalı …’e sattığını; yine davalı …’ın …-… … … … Mahallesi’nde … ada, … parsel numarada kayıtlı zemin kat … bağımsız bölüm numaralı taşınmazı 29/12/2008 tarihinde 136.000,00 TL bedelle …’a; … ada, … parsel numarada kayıtlı … Blok … bağımsız bölüm numaralı taşınmazı 29/12/2008 tarihinde 15.000,00 TL bedelle …’e ve … ada, … parsel numarada kayıtlı … Blok … bağımsız bölüm numaralı taşınmazı 29/12/2008 tarihinde 15.000,00 TL bedelle …’e sattığını; davalı …’ın 197 hissesine sahip olduğu … … Mahallesi’nde … ada, … parsel numarada kayıtlı taşınmazdaki hissesini 04/08/2008 tarihinde önce oğlu …’a 15.000,00 TL bedelle sattığını, davalı …’ın da bu taşınmazı 26/12/2008 tarihinde …’e 185.000,00 TL bedelle sattığını; davalılar … ve …’ın 303/647 oranla el birliğiyle sahip oldukları … … Mahallesi’nde … ada, … parsel numarada kayıtlı taşınmaz hisselerini 26/12/2008 tarihinde …’e 135.465,00 TL bedelle sattıklarını; ayrıca …’ın aynı taşınmazda sahip olduğu 490/1294 oranlı hissesini 26/12/2008 tarihinde 109.534,67 TL bedelle …’e sattığını, davalıların söz konusu bu eylemleri nedeniyle İİK’nın 346/3 ve 348. maddesi uyarınca şikâyette bulunulduğunu, davanın İzmir … İcra Ceza Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyasında görüldüğünü belirterek, dava konusu taşınmazların satış işlemlerinin iptaline, müvekkili banka tarafından cebri icra yolu ile satışa izin verilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalı … vekili 13/04/2010 tarihli cevap dilekçesi ile özetle; davanın koşullarının oluşmadığını, davalılara ait 17 adet araca haciz konulduğunu, bu araçların satışından sonra icra dosyasına satış bedeli intikal etmediği takdirde araçlar için semeresizliğin söz konusu olacağını, alacaklı tarafın haczinin düşmesinde veya araçların satılamamasında müvekkiline yüklenecek kusurun bulunmadığını, aciz belgesi alınmadan iptal davasının açılamayacağını, borçlular ile müvekkilinin akraba olduklarına ilişkin iddianın gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin gerçekten satın alma iradesiyle taşınmazı satın aldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … mirasçısı … 04/10/2018 havale tarihli cevap dilekçesi ile; davaya konu taşınmazların devirleri konusunda bilgi sahibi olmadığını, davalı olan babası ve amcası ile uzun süredir hiçbir irtibatının bulunmadığını, davayı kabul etmediğini, davanın kendisiyle herhangi bir ilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava dilekçesi diğer davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ancak bu davalılar yasal süre içerisinde davaya cevap vermemişlerdir.
DELİLLER ;
İcra dosyası, mahkeme kararları, tapu kayıtları, keşif, kök ve ek bilirkişi raporu.
GEREKÇE ;
Dava; İİK’nın 277 ve devamı maddeleri gereğince tasarrufun iptali istemine ilişkindir
Mahkememizce; “dava dosyasının 17/07/2012 tarihli duruşmada takip edilmemesi nedeniyle HMK’nın 150. maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilinin başvurusu üzerine yenilenen dava dosyasının 15/07/2016 tarihinde ikinci kez takipsiz bırakıldığı, davanın, niteliği itibariyle basit yargılama usulüne tabi davalardan olduğu, 17/07/2012 ve 15/07/2012 tarihlerinde olmak üzere toplam 2 kez takipsiz bırakıldığı, 6100 sayılı HMK’nın 320. maddesinde basit yargılama usulüne tabi davaların birden fazla takipsiz bırakılamayacağının belirtildiği, dava her ne kadar 1999 yılında açılmış ise de 6100 sayılı HMK 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu kanunun 448. maddesi gereğince tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydı ile usul hükümlerinin derhal uygulanacağı ve davanın takipsiz bırakıldığı her iki duruşmanın tarihinin de HMK’nın yürürlüğünden sonraki tarihler olduğu” gerekçesiyle “Davanın 6100 sayılı HMK’nın 320/4 maddesi gereğince AÇILMAMIŞ SAYILMASINA” ilişkin 25/11/2016 tarihli, …/… Esas ve …/…Karar sayılı karar verilmiştir.
Karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna gidilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 29/12/2017 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı kararı ile; “davacının 17/07/2012 tarihli duruşmaya gelmediği için mahkemece ilk kez verilen dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına dair karardan haberdar olduktan sonra yenileme dilekçesi vererek dosyanın kaldığı yerden devamını sağladığı, davacı vekilinin 22/01/2016 tarihli duruşmaya katıldığı ve bu duruşmada da sonraki duruşma gününün 15/07/2016 tarihine bırakıldığının davacıya bildirildiği, davacının 13/07/2016 tarih saat: 14:02 de Uyap üzerinden mazeret dilekçesi gönderdiği ve duruşma gününün Uyap üzerinden öğrenilmesine ilişkin istekte bulunduğu, mahkemece mazeret hakkında bir karar verilmeksizin 15/07/2016 tarihli duruşmada dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verdiği, 6100 sayılı HMK’nın 320/4 maddesinde “basit yargılama usulüne bağlı davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa dava açılmamış sayılır.” düzenlenmesine yer verildiği, buna göre iki halde işlemden kaldırılmış olan bir davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği, bunların davanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak 3 ay içinde yenilenmeme hali ve takipsiz bırakılma halleri olduğu, davada, davacı vekilinin 17/07/2012 tarihli duruşmaya gelmediği için mahkemece ilk kez verilen dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına dair karardan haberdar olduktan sonra 26/07/2012 tarihinde yenileme dilekçesi vererek dosyanın kaldığı yerden devamını sağladığı, 22/01/2016 tarihli duruşmaya katıldığı ve bu duruşmada da sonraki duruşma gününün 15/07/2016 tarihine bırakıldığının davacı vekiline bildirildiği, davacı vekilinin 13/07/2016 tarih saat 14:02 de Uyap üzerinden mazeret dilekçesi gönderdiği, mahkemece mazeret dilekçesi hakkında bir karar verilmeksizin 15/07/2016 tarihli duruşmada HMK’nın 150/1 maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, ne var ki HMK’nın 320. maddesi gereğince ikinci kez işlemden kaldırılma kararı verilemeyeceği, bu kapsamda söz konusu mazeret hakkında bir karar verilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin hatalı olduğu, buna ilişkin davacı vekilinin istinaf isteminin yerinde olduğu, ayrıca davalılardan …, …, …, …, …’a usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliğ edilmediği, bu kişilere yapılan tebligatların iade edildiği, bunun üzerine Tebligat Yasası’nın 35. maddesine göre gerçek kişilere tebligat yapıldığı, Tebligat Yasası’nın 35. maddesi şartlarının oluşmadığı, bu nedenle usulüne uygun tebligat yapılmadığının ve taraf teşkilinin sağlanmadığının anlaşılmakta olduğu, taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerektiği, mahkemenin dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlamasının HMK’nın amir hükmü gereği olduğu, bu nedenle davalılara usulüne uygun şekilde dava dilekçesi tebliğ edilerek davadan haberdar edilmeleri ve duruşmaya usulüne uygun davet edilmeleri ile savunma hakkının kullandırılması gerektiği, bir kısım davalıların yargılama sırasında öldükleri, mirasçılarının davada taraf olmadığının görüldüğü” gerekçeleriyle “HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince mahkememizin kararının kaldırılmasına, ilk etapta taraf teşkilinin usulüne uygun şekilde sağlanmasına, taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasına ilişkin tüm delillerin toplanması amacıyla dosyanın mahkemesine gönderilmesine” ilişkin 29/12/2017 tarihli karar verilmiştir.
… Bank A.Ş. ile asıl borçlu dava dışı … Ür. Gıda Paz. San. ve Tic. A.Ş. arasında düzenlenen 18/09/2007 tarihli 350.000 YTL limitli genel kredi sözleşmesi incelendiğinde; bu sözleşmenin 350.000,00 TL kefalet limiti ile davalılar …, … ve … tarafından imzalandığı görülmüştür.
İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyası incelendiğinde; takip alacaklısının … Bankası A.Ş., takip borçlularının … Ür. Gıda Paz. San. Ve Tic. A.Ş., …, … ve … olduğu, takip tarihinin 19/01/2009 olduğu, takibin ilamsız takip olduğu, faiz ve fer’ileri ile birlikte 197.273,37 TL alacağın tahsilinin istendiği, takibin dayanağının 30/1272008 tarihli ihtarname ve genel kredi sözleşmesi olduğu görülmüştür.
… Bank A.Ş. borçlu şirkete ve kefil olan davalılara İzmir … Noterliği’nden gönderdiği 31/12/2008 tarihli … yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesi ile “kredi hesabını 30/12/2008 tarihi itibariyle kat ettiğini” bildirerek, “toplam 212.161,40 YTL’nin 1 gün içerisinde ödenmesini ve yine toplam 18.130,50 YTL’lik bir adet teminat mektubunun aynı süre içerisinde iade edilmesini” istemiştir.
… Bankası A.Ş.’nin başvurusu üzerine İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… D.İş sayılı dosyasında 15/01/2009 tarihinde 212.161,40 TL alacak yönünden asıl borçlu şirket ile müşterek borçlu müteselsil kefiller aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmiştir. İhtiyati haciz kararının dayanak tutularak İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasında başlatılan takip sırasında 20/01/2009 tarihinde düzenlenen haciz tutanağında; “asıl borçlu şirketin ‘…/… Sokak No:… … …’ adresine gidildiği, adresin kapalı olduğu, borçlu şirketin taşınmış olduğu, iş yerinin kapısında sahibinden kiralık tabelasının bulunduğu, çevreden sorulduğunda borçlu şirketin bir süre önce iş yerini kapattığının öğrenildiği, oradan ikinci adres olan ‘… Mahallesi … Caddesi No:… D:… … (…’ın adresi)’ adresine gidildiği, adresten borçlunun taşınmış olduğunun öğrenildiği, yeni adresinin tespit edilemediği; oradan üçüncü adres olan ‘… Mahallesi … Sokak No:… D:… …/…’ adresine (…’ın adresi) gidildiği, adresin kapalı olduğu, borçlunun aylar önce taşındığı, yeni adresinin belirlenemediği; oradan dördüncü adres olan ‘… Mahallesi … Sokak No:…/… …/…’ adresine (…’ın adresi) gidildiği, borçlunun olmadığı, bir ay kadar önce taşınmış olduğunun belirlendiği, başka adres tespit edilemediği” hususlarının yazılı olduğu, hacze gidilen adreslerin borçluların genel kredi sözleşmesinde yazılı adresleri olduğu görülmüştür.
18/02/2009 tarihli haciz tutanağı incelendiğinde; borçlu şirketin adresine gidildiği, adreste … Gıda San. A.Ş.’nin bulunduğu, bu yerin borçlu şirketle ilgisinin bulunmadığının bildirildiği, …tarafından içindeki 99 adet mal ile devir alındığının da belirtildiği, bir kısım malın haczedildiği, …’un “dosya borçlusunun bu işyerini kendisine devrettiğini ve terk ettiğini” bildirerek 06/03/2009 tarihli dilekçesi ile istihkak iddiasında bulunduğu görülmüştür.
İzmir … İcra Müdürlüğü’nün 18/02/2011 tarihli “İİK’nın 105. Maddesi Gereğince Geçici Aciz Belgesi Yerine Kaim Olmak Üzere Alacaklı Vekilinin Talebi İle Düzenlenmiş Belgedir” başlıklı belgesi incelendiğinde; “İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyası yönünden 567.532,03 TL nakdi alacak miktarı bakımından İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/… D.İş sayılı ihtiyati haciz kararı ve alacaklı banka vekilinin isteği doğrultusunda 20/01/2009 tarihinde borçluların adreslerine taşınır haczi için gidildiği ancak adreslerinin boş olduğu ve hacze kabul mallarının bulunmadığı hususunun belirlendiği, haciz işleminin yapılabilmesi için gerekli işlemlerin yapıldığı ancak borçlulara ait başkaca mal varlığının belirlenemediği ve haczedilemediği, takip dosyasının alacak miktarının 17/02/2011 tarihi itibariyle 567.532,03 TL’ye ulaştığı, dosya kapsamında ihtiyaten haczedilen malların dosya alacağını tümüyle karşılamasının şu an için mümkün görünmediği” hususlarının belirtildiği görülmüştür.
Davacı … Bankası A.Ş. vekili 05/02/2018 tarihli dilekçesiyle; davanın dayanağı olan alacağın müvekkili tarafından İzmir … Noterliği’nin 19/04/2011 tarihli …yevmiye numaralı temliknamesi ile …’ye temlik edildiğini bildirmiştir.
Dosyaya sunulan İzmir … Noterliği’nin 19/04/2011 tarihli …yevmiye numaralı temliknamesi incelendiğinde; temlik eden … Bankası A.Ş.’nin temlik alan …’ye İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasına konu alacağın tamamını ve bu icra takibine bağlı olarak açılan İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…/… Esas sayılı tasarrufun iptali dava dosyasındaki hak ve alacaklarının tamamını temlik ettiği görülmüştür.
Alacağın temliki 6098 sayılı TBK’nın 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup; alacaklı, borçlunun rızası aranmaksızın alacağını 3. kişiye devredebileceğinden ve 184. maddeye göre devrin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlı olduğundan, bu düzenlemeler çerçevesinde alacağın temliki ile mevcut alacağın alacaklısının yerine yeni bir alacaklının geçeceği kuşkusuz olduğundan, yapılan temlik sözleşmesinin geçersizliği de ileri sürülmediğinden, temlik geçerli bulunmuş, davaya temlik alan tarafından devam edilmiştir.
Eldeki bu dava açıldıktan sonra davalı … 27/03/2017 tarihinde, davalı … ise 05/06/2012 tarihinde vefat etmiştir.
İzmir … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 18/04/2018 tarihli, …/… Esas ve …/… Karar sayılı mirasçılık belgesi incelendiğinde; davalı …’ın mirasçılarının … ile … olduğu görülmüştür.
İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …/… Esas ve …/…Karar sayılı gerekçeli karar örneği incelendiğinde; … tarafından … Bank A.Ş. ve … hakkında 02/10/2018 tarihinde mirasın hükmen reddi istemiyle dava açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda “muris …’ın terekesinin borca batıklığı nedeniyle davacı yönünden mirasının hükmen reddine” ilişkin 28/05/2019 tarihli kararın verildiği, bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması sebebiyle kararın 10/09/2019 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
İzmir … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 17/04/2018 tarihli …/… Esas ve …/… Karar sayılı mirasçılık belgesi incelendiğinde; davalı …’in mirasçısının …olduğu görülmüştür.
Kadıköy … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 13/12/2012 tarihli …/… Esas ve …/… Karar sayılı kesinleşmiş karar örneği incelendiğinde; …’in davalı muris …’in mirasını reddine ilişkin kararın verildiği görülmüştür.
İstanbul Anadolu … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …/… Tereke Esas ve …/… Karar sayılı kesinleşen kararı ile birlikte de “…’in terekesinin TMK’nın 612. maddesi gereğince iflas hükümlerine göre tasfiyesine ve Av….’ın tereke tasfiye memuru olarak atanmasına” karar verilmiştir. Bu karar 06/11/2018 tarihinde kesinleşmiştir. Tereke tasfiye memuru …’ın da 13/04/2021 tarihinde vefat etmesi nedeniyle İstanbul Anadolu … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 22/06/2021 tarihli, …/… Tereke esas ve …/… Tereke karar sayılı kararı ile yerine … terekesinin tasfiye memuru olarak Av. …’ın atanmasına karar verildiği görülmüştür. Mahkememizce … terekesi tasfiye memuru …’a usulüne uygun olarak davetiye tebliğ edilmiştir.
Beyoğlu … Noterliği’nin 22/02/2013 tarihli … yevmiye numaralı mirasçılık belgesi incelendiğinde; davalı …’ın mirasçılarının …, … (1968 doğumlu), … ve … olduğu görülmüştür.
… Bank A.Ş. vekili 21/02/2011 tarihli dilekçesi ile; davalılar arasında İİK’nın 278, 279 ve 280. maddeleri gereğince çok yakın akrabalık ve iş ilişkilerinin bulunduğunu, davalı …’ın, borçlu-davalı …’ın oğlu olduğunu; davalı …’ın, borçlu-davalı …’ın oğlu olduğunu; davalı …’ın, borçlu-davalı …’ın kardeşi ve davalı …’ın amcası olduğunu; davalı …’in borçlu-davalıların mali durumlarını yakından bilen bir aile dostları olduğunu; davalı …’un, borçlu-davalıların ve dava dışı borçlu şirketin avukatı olduğunu bildirmiştir.
Aile nüfus kayıt tablosu incelendiğinde; …’ın anne ve babasının … ve … olduğu; eşinin … olduğu; kardeşlerinin
… ve … olduğu; çocuklarının …, …, … ve … olduğu görülmüştür.
Davalı … vekili cevap dilekçesi vermemiş olmakla birlikte bilirkişi raporuna yönelik verdiği 06/10/2020 tarihli dilekçesi ile özetle; müvekkilinin sahibi olduğu taşınmaz hakkında satış tarihindeki bedelin fahiş hesaplandığını, emsal olarak alınan taşınmazların hatalı olduğunu, müvekkilinin gerçek satış bedeli olan banka kanalı ile gönderdiği para ve yine taşınmazı almak için bankadan tahsis ettiği kredi ve yapılan ödemenin göz ardı edildiğini, kabul etmemekle birlikte müvekkilinin taşınmazı satın aldığı yılda olan kriz göz önüne alındığında müvekkilinin yatırım amaçlı olarak uygun bulduğu taşınmazı satın aldığını, bedelinin tamamını diğer davalının banka hesabına yatırdığını, hatta bu taşınmazın bedelini ödemek için kredi çekmek zorunda kaldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. 10/05/2011 tarihli delil dilekçesi ile de; müvekkilinin bu taşınmazla ilgili olarak davalı …’a 160.000,00 TL ödediğini, tapuda daha az gösterildiğini, 140.000 TL’sini banka aracılığı ile ödediğini, kalan 20.000 TL için senet verdiğini, senet karşılığı ödeme yapabilmek için de 20.000 TL kredi çekerek banka havalesi ile davalı …’a gönderdiğini belirtmiştir.
Davalı …vekili yasal sürede cevap dilekçesi vermemiş olmakla birlikte bilirkişi raporuna yönelik verdiği 12/10/2020 tarihli dilekçesiyle; taşınmaza ilişkin değerlerin fahiş belirlendiğini, müvekkilinin taşınmazın satışı yapıldığı tarihte piyasa değerini ödeyerek satın aldığını, kaldı ki taşınmaz üzerinde 600.000,00 TL bedelli ipoteğin bulunduğunu, taşınmaz için biçilen değerin İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyasında aldırılan 18/01/2008 tarihli raporda … ilçesi, … Mahallesi … ada … parsel numaradaki taşınmaz için biçilen değer baz alınarak belirlendiğini, bunu kabul etmediklerini, zira taşınmazların birbirinden farklı olduğunu belirtmiştir.
İİK’nın “İptal Davası ve Davacılar” başlıklı 277. maddesinde; “İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler: 1 – Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı, 2 – İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri.”; “İvazsız Tasarrufların Butlanı” başlıklı 278. maddesinde ise; “Mutat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez” düzenlemelerine yer verilmiştir.
İİK’nın 280. maddesinde; “mal varlığı, borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği” hususu düzenlenmiştir. İİK’nın 283/2 maddesine göre; iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahısın nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekmektedir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Yani; dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran kişinin kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan kişi tasarrufa konu malı ellerinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminatla mahkûm edileceklerdir. Bedele dönüşen davalar yönünden bu düzenlemeden yola çıkılarak hareket edilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyi niyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Bu özelliği nedeniyle iptal davasının dinlenebilmesi için, öncelikle davacının borçludaki alacağının gerçek olması, tasarrufta bulunan kişinin de gerçekten borçlu olması gerekir. Özetle; iptal davası, borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlayan bir dava türüdür.
İİK’nın 277. maddesine göre bu davanın ön koşulları, takip konusu alacağın, iptali istenen tasarruftan önce doğması, alacağın gerçek bir alacak olması, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunmasıdır. Ön koşulların bulunması halinde ise İİK’nın 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için borçlunun aciz halinde olduğunun sabit bulunması gerekir. Borçlu adreslerinde yapılan hacizlerde borca yeterli mal varlığının bulunmadığına ilişkin olarak düzenlenen 20/01/2009 ve 18/02/2009 tarihli haciz tutanakları ile İzmir … İcra Müdürlüğü tarafından düzenlenen 18/02/2011 tarihli belge mahkememizce İİK’nın 105. maddesi kapsamında aciz belgesi niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.
Mahkememizce davaya konu taşınmazlar başında keşif yoluyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış, görevlendirilen bilirkişi heyetinden kök ve ek rapor aldırılmıştır. Bilirkişilerin, her bir bağımsız bölümle ilgili, her bir satışa ilişkin görüş ve değerlendirmeleri mahkememizce o satışlara ilişkin başlıklar altında ve aşağıdaki şekilde ortaya konmuştur.
Bilirkişiler tarafından düzenlenen kök ve ek rapor dava konusu taşınmazların özelliklerinden, konum, ulaşım, ticari aktivite, sosyal yapı, satış kabiliyeti yapıların niteliği ve yapım yılı, arsanın imar durumu, emsal satışlar, diğer dosyalarda aldırılan bilirkişi raporları ve piyasa araştırmalarına dayalı veriler dikkate alınarak düzenlendiğinden, hüküm kurmaya elverişli bulunmuştur.
Dava konusu tasarruflar ve üzerlerindeki tasarruflar toplanan deliller ve aldırılan kök ve ek bilirkişi raporları ışığında ayrı ayrı başlıklar altında incelenecek ve değerlendirilecek olunursa;
1-… İli, … İlçesi, … … … Mahallesinde, … Pafta, … Ada, … Parsel numarada kayıtlı … bağımsız bölüm numaralı taşınmaz yönünden;
Davalı … adına kayıtlı iken, bu davalı tarafından 05/08/2008 tarihinde 53.000,00 TL bedelle davalı …’a satılmıştır. Aynı taşınmaz davalı … tarafından da 26/12/2008 tarihinde 63.000,00 TL bedelle davalı …’e satılmıştır.
Bilirkişiler 06/08/2020 tarihli raporlarında; dava konusu bağımsız bölümle aynı mahallede, aynı konumda, aynı özelliklerde bulunan, 30 m2 daha büyük alanlı taşınmazın emsal alındığını; 335,00 m2 alanlı, “8 katlı, 8 daireli apartman” niteliğindeki ana taşınmazda yer alan 4/32 arsa paylı 6. kat 7 bağımsız bölüm numaralı “mesken” niteliğindeki taşınmazın her iki satışındaki intifa hakkının …’a ait olduğunu, 05/08/2008 satış tarihindeki rayiç değerinin (tam payının) 320.190,00 TL olduğunu, çıplak mülkiyet değerinin 256.182,00 TL olduğunu; 26/12/2008 satış tarihindeki rayiç değerinin (tam payının) 320.190,00 TL olduğunu, çıplak mülkiyet değerinin 256.182,00 TL olduğunu; …’ın sahibi olduğu intifa hakkının dava konusu taşınmazın emsal bedelinin % 20’sini oluşturduğu dikkate alınarak değerlendirme yapıldığını, 12/02/1947 doğumlu olan …’ın 05/08/2008 birinci satış, 26/12/2008 ikinci satış tarihinde 61- 62 yaşında olduğunu; 213 sayılı VUK’nın 296. maddesinde; “1. İntifa hakkı sahibinin yaşı intikal tarihinde yirmiyi doldurmamış olduğu takdirde gayrimenkulün emsal bedelinin onda yedisi intifa hakkının ve onda üçü çıplak mülkiyet hakkının değeri sayılır. 2. İntifa hakkı sahibinin yaşı intikal tarihinde yirmiyi aşkın olduğu takdirde yukarı ki bendde yazılı nispet, her tam on yıllık bir devre için çıplak mülkiyet hakkı onda bir artırılmak ve intifa hakkı onda bir indirilmek suretiyle değer tayin olunur.” düzenlemesine yer verildiğini bildirmişlerdir.
Bilirkişiler 21/04/2021 tarihli ek raporlarında; taşınmazların tasarruf tarihlerindeki değerleri belirlenirken fiili durumu, mahalli özellikleri, yasal belgeler, alanı, yapı yaşı gibi değerine etki edecek tüm olumlu ve olumsuz özelliklerin incelendiğini, keşif tarihinde var olan tramvay hattının satış tarihinde olmadığının doğru olduğunu ancak satış tarihi itibariyle yine de taşınmazın bulunduğu bölge önünden geçen sahil yolu, iki önemli ana artere cepheli olması gibi özellikleriyle İzmir’in en değerli bölgesinde olduğunu, ilk satış tarihi olan 05/08/2008 tarihinde 161,07 olan endeksin, ikinci satış tarihi olan 26/12/2008 tarihinde 154,80 olarak azaldığını, piyasada taşınmaz değerlerinin aynı kaldığı, azalmadığı kanaatine varılmasına rağmen satış tarihindeki TÜİK endeksleri uygulandığında; taşınmazın 05/08/2008 tarihindeki tam payının rayiç değerinin 320.190,00 TL, çıplak payının rayiç değerinin 256.182,00 TL olacağını; 26/12/2008 tarihindeki tam payının rayiç değerinin de 308.000,00 TL, çıplak payının rayiç değerinin de 246.400,00 TL olacağını bildirmişlerdir.
Mahkememizin değerlendirmesi;
05/08/2008 tarihli ilk satış yönünden; İİK’nın 278. maddesi gereğince akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerekecektir. Dava konusu taşınmazın tapudaki ilk satış değeri (53.000,00 TL) ile keşfen belirlenen rayiç değeri ( 320.190,00 TL) arasında misli fark bulunduğundan; diğer yandan davalı …, dava dışı asıl borçlu şirketin imzaladığı 18/09/2007 tarihli 350.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde kefil olup, taşınmazı sattığı davalı …, davalı …’ın oğlu olduğundan, yakın akrabalık ilişkisi nedeniyle de borçlunun mali durumunu bilmesi gerektiğinden, ilgili tasarrufla ilgili olarak davalılar … ve … hakkındaki dava haklı bulunmuştur.
26/12/2008 tarihli ikinci satış yönünden; davalı … vekili 10/05/2011 tarihli delil dilekçesi ile; müvekkilinin bu taşınmazla ilgili olarak davalı …’a 160.000,00 TL ödediğini, tapuda daha az gösterildiğini, 140.000,00 TL’sini banka aracılığı ile ödediğini, kalan 20.000,00 TL için senet verdiğini, senet karşılığı ödeme yapabilmek için de 20.000,00 TL kredi çekerek banka havalesi ile davalı …’a gönderdiğini belirtmiştir.
Ülkemizde, genellikle taşınmaz satışlarında, tapuda düzenlenen resmî sözleşmede satış bedeli olan gerçek değer yerine, emlak vergisine esas alınan daha düşük değer gösterilmektedir. Satış bedeli ile gerçek satış değeri arasında aşırı fark varsa, alıcının, ödemenin gerçek değer üzerinden yapıldığını resmî nitelik taşıyan örneğin bankadaki hesap hareketini gösterir hesap ekstresi, banka havalesi, PTT havalesi gibi bir belge ile de kanıtlaması mümkündür. Bu kapsamda mahkememizce davalı … vekilinin delil dilekçesi ekinde sunduğu belgeler değerlendirilmiştir.
… … …’na ait 24/12/2008 tarihli dekont incelendiğinde; davalı … tarafından davalı …’a 140.000 YTL’nin havalesinin yapıldığı, açıklamasında “… Gayrimenkul Satış Bedeli” yazıldığı görülmüştür.
… …’na ait 30/01/2009 tarihli dekont incelendiğinde; davalı … tarafından ayrıca aynı davalı … hesabına 20.000 YTL havale yapıldığı görülmüştür.
Senet incelendiğinde; … tarafından … emrine düzenlenmiş, 27/02/2009 tarihli, 20.000 YTL bedelli olduğu, senet metninde “malen” kaydının bulunduğu, yan tarafından el yazısı ile “… Bankasından çıkacak kredi daha erken çıkarsa ödemeyi çıktığı gün yapacağımı beyan ederim. …” yazılı olduğu görülmüştür.
Sunulan belgelere göre; davalı … tarafından davalı …’a yapılan toplam ödemenin 160.000,00 TL olduğu, satış bedelinin 160.000,00 TL olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu durumda da taşınmazın satış bedeli 160.000,00 TL olmasına rağmen, keşfen belirlenen satış tarihindeki rayiç değerinin 320.190,00 TL olduğu, her ne kadar davalı vekili TÜİK verilerinin dikkate alınması gerektiğini ileri sürmüş ise de; rayiç değerin tespitinde TÜİK endekslerinin değil, emsal taşınmazların değerlerinin esas alınması gerektiğinden, yerleşmiş Yargıtay kararları da bu yönde olduğundan, kaldı ki; ek raporda “ikinci satış tarihi olan 26/12/2008 tarihinde TÜİK endeksinin düşmüş olmasının taşınmazın değerini olumsuz olarak etkilemediği, piyasada taşınmaz değerlerinin aynı kaldığı” hususuna işaret edildiğinden, taşınmazın ikinci satış tarihinde de rayiç değerinin 320.190,00 TL olduğu yönündeki bilirkişi görüşe itibar edilmiştir. İİK’nın 278. maddesi gereğince akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerekeceğinden, taşınmazın ikinci satış değeri (160.000,00 TL) ile satış tarihindeki rayiç değeri (320.190,00 TL) arasında misli fark bulunduğundan, ilgili tasarrufla ilgili olarak davalılar … ve … hakkındaki dava haklı bulunmuştur.
2-… İli, … İlçesi, … … Mahallesinde, … Ada, … Parsel numarada kayıtlı zemin kat … bağımsız bölüm numaralı taşınmaz;
Davalı … adına kayıtlı iken, 29/12/2008 tarihinde bu davalı tarafından 136.000,00 TL bedelle davalı …’a satılmıştır.
Bilirkişiler 06/08/2020 tarihli raporlarında; 3.950,00 m2 alanlı, “sebze bahçesi” nitelikli ana taşınmazda yer alan zemin kat, 24 bağımsız bölüm numaralı, 1/32 arsa paylı “dükkan” niteliğindeki taşınmazın yer aldığı … İzmir’in gıda sektörüne ait malzeme ticaretinin yapıldığı ve gün içerisinde oldukça hareketli bir yer olduğunu, çarşı içerisinde yer alan dükkanların dolu, aktif, değerli ve tercih edilir durumda olduğunu; emsal olarak İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyasında aldırılan 18/01/2008 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen ve dava konusu taşınmaz ile aynı mahallede, aynı …nda yer alan, yakın konumdaki dükkanın alındığını; dava konusu taşınmazın (dükkanın) 29/12/2008 satış tarihindeki tam payının değerinin 400.000,00 TL olduğunu; üzerinde … Bankası A.Ş. lehine 1.dereceden 600.000,00TL bedelli 20/04/2006 tarih, … yevmiye numaralı ipoteğin bulunduğunu, ipotekli olarak satıldığını bildirmişlerdir.
Bilirkişiler 21/04/2021 tarihli ek raporlarında; kök raporda emsal olarak alınan taşınmazların, dava konusu taşınmazla aynı mahallede, aynı çarşı içerisinde ve yakın konumda, benzer özellikte olduklarını, emsal olabilecek nitelikte olduklarını, satış tarihi itibariyle başka bir emsal bulunmadığını, bilirkişi heyetinin raporunda belirlenen değerlerin somut emsal olarak güçlü delil olduğunu, bu nedenle de kök raporlarındaki görüş ve kanaatlerinde bir değişikliğin bulunmadığını bildirmişlerdir.
Mahkememizin değerlendirmesi;
İİK’nın 278. maddesi gereğince akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerekecektir. Benimsenen bilirkişi raporuna göre taşınmazın tapudaki satış değeri (136.000,00 TL) ile satış tarihindeki rayiç değeri (400.000,00 TL) arasında misli fark bulunduğundan, ilgili tasarrufla ilgili olarak davalılar … ve … hakkındaki dava haklı bulunmuştur.
3-… İli, … İlçesi, … Mahallesinde, … Ada, … Parsel numarada kayıtlı … Blok … bağımsız bölüm numaralı taşınmaz;
Davalı … adına kayıtlı iken, 29/12/2008 tarihinde bu davalı tarafından 15.000,00 TL bedelle davalı …’e satılmıştır.
Bilirkişiler 06/08/2020 tarihli raporlarında; 3.509,00 m2 alanlı, “sebze bahçesi” nitelikli ana taşınmazda yer alan, …Blok … kat, … bağımsız bölüm numaralı 8/2428 arsa paylı, “büro” niteliğindeki taşınmazın … olarak bilinen çarşı içerisinde yer aldığını, keşif anında kapalı olması nedeniyle aynı katta yer alan … numaralı dava dışı ofisin gezildiğini, dava konusu taşınmaza ait numarataj planının bulunmadığını, yapı yıpranmasının dava tarihinde % 30 mertebesinde olduğunu, taşınmazın yer aldığı … nın İzmir’in gıda sektörüne ait malzeme ticaretinin yapıldığı ve gün içerisinde oldukça hareketli bir yer olduğunu, çarşı içerisinde yer alan dükkanların dolu, aktif, değerli ve tercih edilir durumda olduğunu ancak ofislerdeki doluluk oranının düşük olduğunu, dükkânlar gibi talep görmediğini, emsallerin araştırıldığını ve yakın tarihlerdeki mahkeme bilirkişi raporlarında belirlenen emsal değerlere ulaşıldığını, İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyasında aldırılan 18/01/2008 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen ve dava konusu taşınmaz ile aynı mahallede, aynı …nda yer alan, yakın konumdaki ofisin baz alındığını; dava konusu taşınmazın 29/12/2008 tarihindeki tam payının rayiç değerinin 17.500,00 TL, çıplak mülkiyetinin rayiç değerinin 14.000,00 TL olduğunu, satışta intifa hakkının …’a ait olduğunu, …’ın sahibi sahip olduğu intifa hakkının dava konusu taşınmazın emsal bedelinin % 20’sini oluşturduğu dikkate alınarak değerlendirme yapıldığını, 12/02/1947 doğumlu olan …’ın 29/12/2008 satış tarihinde 61 – 62 yaşında olduğunu; 213 sayılı VUK’nın 296. maddesinde; “1. İntifa hakkı sahibinin yaşı intikal tarihinde yirmiyi doldurmamış olduğu takdirde gayrimenkulün emsal bedelinin onda yedisi intifa hakkının ve onda üçü çıplak mülkiyet hakkının değeri sayılır. 2. İntifa hakkı sahibinin yaşı intikal tarihinde yirmiyi aşkın olduğu takdirde yukarı ki bentte yazılı nispet, her tam on yıllık bir devre için çıplak mülkiyet hakkı onda bir artırılmak ve intifa hakkı onda bir indirilmek suretiyle değer tayin olunur.” düzenlemesine yer verildiğini bildirmişlerdir.
Bilirkişiler 21/04/2021 tarihli ek raporlarında da aynı görüşü bildirmişlerdir.
Mahkememizin değerlendirmesi;
İİK’nın 278. maddesi gereğince akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerekecektir. Taşınmazın tapudaki satış değeri (15.000,00 TL) ile satış tarihindeki rayiç değeri (17.500,00 TL) arasında misli fark yoktur. Temlik alan vekili; “davalı …’in borçlu-davalıların mali durumlarını yakından bilen bir aile dostları olduğunu” bildirmiştir. Ancak buna ilişkin herhangi bir delil bildirmemiştir. Davalıların aile dostu ya da komşu olmaları başka delillerce doğrulanmadığı sürece kötü niyetli olduklarının kabulü için yeterli değildir. Dava dilekçesine göre davalı …’ın adresi “… Mahallesi, … Caddesi, No:…, Daire:…, …/…” olmasına rağmen, davalı …’in adresi “… Mahallesi, … Sokak, No:…/… …/…” olup, adresleri de farklı olduğundan, borçlu ile davalı … arasında aile dostluğu, iş arkadaşlığı, ticari ilişki ya da yakın arkadaşlık olduğu hususu temlik alan tarafça ispatlanamadığından, bu taşınmazla ilgili tasarrufun iptali yönünde davalılar … ve … hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir.
4-… İli, … İlçesi, … … Mahallesinde, … Ada, … Parsel numarada kayıtlı … … … bağımsız bölüm numaralı taşınmaz;
Davalı … adına kayıtlı iken, 29/12/2008 tarihinde bu davalı tarafından 15.000,00 TL bedelle davalı …’e satılmıştır.
Bilirkişiler 06/08/2020 tarihli raporlarında; 3.509,00 m2 alanlı, “sebze bahçesi” nitelikli ana taşınmazda yer alan, … Blok …kat, 40 bağımsız bölüm numaralı 8/2428 arsa paylı, “büro” niteliğindeki taşınmazın … olarak bilinen çarşı içerisinde yer aldığını, keşif anında kapalı olması nedeniyle aynı katta yer alan …numaralı dava dışı ofisin gezildiğini, dava konusu taşınmaza ait numarataj planının bulunmadığını, yapı yıpranmasının dava tarihinde % 30 mertebesinde olduğunu, taşınmazın yer aldığı …nın İzmir’in gıda sektörüne ait malzeme ticaretinin yapıldığı ve gün içerisinde oldukça hareketli bir yer olduğunu, çarşı içerisinde yer alan dükkanların dolu, aktif, değerli ve tercih edilir durumda olduğunu ancak ofislerdeki doluluk oranının düşük olduğunu, dükkânlar gibi talep görmediğini, emsallerin araştırıldığını ve yakın tarihlerdeki mahkeme bilirkişi raporlarında belirlenen emsal değerlere ulaşıldığını, İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyasında aldırılan 18/01/2008 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen ve dava konusu taşınmaz ile aynı mahallede, aynı …nda yer alan, yakın konumdaki ofisin baz alındığını; dava konusu taşınmazın 29/12/2008 tarihindeki tam payının rayiç değerinin 17.500,00 TL, çıplak mülkiyetinin rayiç değerinin 14.000,00 TL olduğunu, satışta intifa hakkının …’a ait olduğunu, …’ın sahibi sahip olduğu intifa hakkının dava konusu taşınmazın emsal bedelinin % 20’sini oluşturduğu dikkate alınarak değerlendirme yapıldığını, 12/02/1947 doğumlu olan …’ın 29/12/2008 satış tarihinde 61 – 62 yaşında olduğunu; 213 sayılı VUK’nın 296. maddesinde; “1. İntifa hakkı sahibinin yaşı intikal tarihinde yirmiyi doldurmamış olduğu takdirde gayrimenkulün emsal bedelinin onda yedisi intifa hakkının ve onda üçü çıplak mülkiyet hakkının değeri sayılır. 2. İntifa hakkı sahibinin yaşı intikal tarihinde yirmiyi aşkın olduğu takdirde yukarı ki bentte yazılı nispet, her tam on yıllık bir devre için çıplak mülkiyet hakkı onda bir artırılmak ve intifa hakkı onda bir indirilmek suretiyle değer tayin olunur.” düzenlemesine yer verildiğini bildirmişlerdir.
Bilirkişiler 21/04/2021 tarihli ek raporlarında da aynı görüşü bildirmişlerdir.
Mahkememizin değerlendirmesi;
İİK’nın 278. maddesi gereğince akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerekecektir. Taşınmazın tapudaki satış değeri (15.000,00 TL) ile satış tarihindeki rayiç değeri (17.500,00 TL) arasında misli fark yoktur. Temlik alan vekili; “davalı …’in borçlu-davalıların mali durumlarını yakından bilen bir aile dostları olduğunu” bildirmiştir. Ancak buna ilişkin herhangi bir delil bildirmemiştir. Davalıların komşu olmaları başka delillerce doğrulanmadığı sürece kötü niyetli olduklarının kabulü için yeterli değildir. Dava dilekçesine göre davalı …’ın adresi “… Mahallesi, … Caddesi, No:…, Daire: …, …/…” olmasına rağmen, davalı …’in adresi “… Mahallesi, … Sokak, No:…/… …/…” olup, adresleri de farklı olduğundan, borçlu ile davalı … arasında aile dostluğu, iş arkadaşlığı, ticari ilişki ya da yakın arkadaşlık olduğu hususu temlik alan tarafça ispatlanamadığından, bu taşınmazla ilgili tasarrufun iptali yönünde davalılar … ve … hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir.
5-… İl, … Mahallesinde, … Ada, … parsel numarada kayıtlı taşınmazın davalılar … ve …’ın 303/647 oranla el birliğiyle sahip oldukları hissesi;
Davalılar … ve … tarafından 26/12/2008 tarihinde davalı …’e 135.465,00 TL bedelle satılmıştır.
Bilirkişiler 06/08/2020 tarihli raporlarında; tapuda “arsa” nitelikli olarak kayıtlı olmasına rağmen, fiili durumda üzerinde 1 adet tek katlı, 1 adet 2 katlı konut bulunduğunu, tek katlı konutun “… Sokak No:…, … Sokak, No:…” adresinde yer aldığını, yaklaşık 150 m2 alanlı olduğunu, konutun bahçe içinde yer aldığını, eşsiz bir deniz manzarasının olduğunu; 2 katlı konutun “… Sokak No:…,… Sokak, No:…” adresinde bahçe içerisinde yer aldığını, 155 m2 alanlı olduğunu, eşsiz bir deniz manzarasının bulunduğunu, her türlü belediye hizmetlerinde yararlanan taşınmazların ulaşımının kolay olduğunu, kapanmayan deniz manzarası olduğunu, deniz ile arasında yol olduğunu; 647,00 m2 alanlı, “arsa” nitelikli taşınmaz (fiili durumda üzerinde 2 adet konut bulunan) ile ilgili olarak; tapu kaydında yer alan muhtesat bilgilerinin incelenmesi sonucunda taşınmaz üzerinde yer alan 2 farklı konuttan sadece “… Sokak, No:…” adresinde yer alan eskiden …’a ait olduğu belirtilen 2 katlı konutun … ailesinden davalı …’e satıldığını, dolayısıyla …’e satılan hisse ile birlikte sadece bu konutun dava konusu olduğunu, diğer tek katlı konutun (…Sokak, No:…) eskiden …’a ait olduğunu, bu konutun ise değişik el değiştirmeleri sonucunda dava dışı
…’a devredildiğini, bu hissenin davalılarla hiçbir satışta bağlantısının olmadığının anlaşıldığını, dolayasıyla taşınmaz değer tespitinde yalnız 2 katlı konut ve arsa bedelinin dikkate alındığını, İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin
…/…Esas sayılı dava dosyasından emsal alındığını, davalılar arasında satışa konu olan … ada … numaralı parsel hissesinin 245 + 303 m2 =548 m2 olduğunu, davalı …’ın kendi payı 245 m2 ve el birliği payı 303,00 m2 olmak üzere payının 548 m2 olduğunu, satışa konu 245 m2 payın 26/12/2008 tarihindeki rayiç değerinin 262.972,29 TL olduğunu, satışa konu 303 m2 payın 26/12/2008 tarihindeki rayiç değerinin 325.226,95 TL olduğunu, toplam rayiç değerlerinin 588.199,24 TL olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişiler 21/04/2021 tarihli ek raporlarında; … İlçesi, … Mahallesi, … ada … numaralı parsel üzerinde 2 farklı yapının bulunduğunu, bu taşınmaz üzerinde bulunan yapılardan sadece davalı …’e ait 1096/1294 (548 m2) payın dava konusu olduğunu, bu evin de “… Sokak No:…” adresinde yer aldığını, tek katlı olduğunu, “… Sokak No:…” adresinde yer alan ve … tarafından kullanılan 2 katlı evin dava dışı olduğunu ve zaten kök raporda hesaplama dışı bırakıldığını, … numaralı parselde 1096/1294 hisseye karşılık üzerinde tek katlı konut bulunduğunu, bunun da “… Sokak No:…” adresinde yer aldığını, kök raporda hesaplamaya yönelik bir değişiklik bulunmadığını bildirmişlerdir.
Mahkememizin değerlendirmesi;
İİK’nın 278. maddesi gereğince akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerekecektir. Bu durumda da taşınmazın (303 m2’nin) tapudaki satış değeri (135.465,00 TL) ile satış tarihindeki rayiç değeri (325.226,95 TL) arasında misli fark bulunduğundan, ilgili tasarrufla ilgili olarak davalılar …, … ve … hakkındaki dava haklı bulunmuştur.
6-… İl, … Mahallesinde, … Ada, … parsel numarada kayıtlı taşınmazın davalı …’a ait 490/1294 hissesi;
Davalı …’ın tarafından 26/12/2008 tarihinde 109.534,67 TL bedelle …’e satılmıştır.
Bilirkişiler 06/08/2020 tarihli raporlarında; 490/1294 payı davalı …’a ait iken, 303/647 payı elbirliği halinde davalılar … ve … adına kayıtlı iken, bu hisselerin toplamı olan 1096/1294 payın (548 m2) 109.534,67 TL + 135.465,00 = 244.999,67 TL bedelle 26/12/2008 tarihinde davalı …’e satıldığını, taşınmaz değer tespitinde sadece 2 katlı konutun ve arsa bedelinin dikkate alındığını, davalılar arasında satışa konu olan 245 m2’nin 26/12/2008 tarihindeki gerçek değerinin 262.972,29 TL olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişiler 21/04/2021 tarihli ek raporlarında da aynı görüşü bildirmişlerdir.
Mahkememizin değerlendirmesi;
İİK’nın 278. maddesi gereğince akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerekecektir. Bu durumda da taşınmazın (245 m2’nin) tapudaki satış değeri (109.534,67 TL) ile satış tarihindeki rayiç değeri (262.972,29 TL) arasında misli fark bulunduğundan, ilgili tasarrufla ilgili olarak davalılar … ve … hakkındaki dava haklı bulunmuştur.
7-… İli, … Mahallesinde, … Ada, … parsel numarada kayıtlı taşınmazın 197 hissesi;
Davalı … adına kayıtlı iken, 04/08/2008 tarihinde bu davalı tarafından oğlu olan davalı …’a 15.000,00 TL bedelle satılmıştır.
Davalı … da bu taşınmazı 26/12/2008 tarihinde davalı …’e 185.000,00 TL bedelle satmıştır.
Bilirkişiler 06/08/2020 tarihli raporlarında; 2457,00 m2 alanlı, tapuda “arsa” nitelikli taşınmaz üzerinde 1 adet dubleks konutun bulunduğunu, “… Sokak, No:… … Sokak, No:… …/…” adresinde olduğunu, denize 30 metre mesafede olduğunu, bahçeli villa olarak düzenlendiğini, her türlü belediye hizmetlerinden yararlandığını, denize sıfır cepheli olduğunu, İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …/…Esas sayılı dava dosyasındaki taşınmazın emsal olarak alındığını, davalılar arasında satışa konu olan … ada … numaralı parselin hissesinin 197 m2 olduğunu, taşınmazın 197 hissesinin 04/08/2008 satış tarihindeki rayiç değerinin 190.018,75 TL olduğunu; 26/12/2008 satış tarihindeki rayiç değerinin 190.018,75 TL olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişiler 21/04/2021 tarihli ek raporlarında da aynı görüşü bildirmişlerdir.
Mahkememizin değerlendirmesi;
İİK’nın 278. maddesi gereğince akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerekecektir. Taşınmazın (197 m2) tapuda ilk satış tarihindeki değeri (15.000,00 TL) ile rayiç değeri (190.018,75 TL) arasında misli farkın bulunduğu anlaşılmıştır. Taşınmazın ilk satışına ilişkin tasarrufun iptali koşullarının bulunduğu belirlenmekle birlikte, taşınmaz davalı … tarafından da 26/12/2008 tarihinde davalı …’e satılmış olduğundan, bu ikinci satışla ilgili olarak tapudaki satış bedelinin 185.000,00 TL olduğu, buna karşılık satış tarihindeki rayiç değerinin 190.018,75 TL olduğu, davalı … yönünden değerler arasında misli farkın bulunmadığı anlaşıldığından, davalı … ve davalı … arasındaki 26/12/2008 tarihli satışa ilişkin istek haklı bulunmamakla birlikte, İİK’nın 283/II fıkrası gereğince dava bedele dönüştüğünden, bağımsız bölümün devir tarihindeki rayiç değeri olan 190.018,75 TL’nin davalılar … ve …’dan tahsiline karar verilmiştir.
Tasarrufun iptali davalarında “dava değerini, takip konusu alacak ile iptali istenilen tasarruf konusu malın değerinden hangisi az ise o değerin oluşturacağı, bir davalının ancak iptâline karar verilen tasarruftaki (ya da tasarruflardaki) müddeabihin toplam değeri üzerinden oranlama yapılarak harç ve vekalet ücreti yönünden bu oranla sorumlu tutulabileceği fakat kendisinin taraf olmadığı tasarruflardaki müddeabihlerin toplam değerleri üzerinden harç ve vekalet ücretinden diğer davalılarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulamayacağı” hususu gözetilmek suretiyle ve daha düşük olan takip konusu alacak miktarı üzerinden değerlendirme yapılarak vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesabı yapılmıştır.
Mahkememizin gerekçeli karar başlığında ölen davalılar yönünden mirası reddeden mirasçıları gösterilmemiştir.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-… İli, … İlçesi, … Mahallesinde, … Pafta, … Ada, … Parsel numarada kayıtlı … bağımsız bölüm numaralı taşınmaz yönünden;
Davalılar …, … ve … hakkında açılan davanın KABULÜ ile;
Taşınmazın davalı … tarafından 05/08/2008 tarihinde davalı …’a satışına ilişkin ve davalı … tarafından 26/12/2008 tarihinde davalı …’e satışına ilişkin tasarrufların temlik alanın İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasındaki alacağı ve ferileriyle sınırlı olmak üzere İPTALİNE, temlik alana ilgili dosyada cebri icra yetkisinin tanınmasına,
2-… İli, … İlçesi, … Mahallesinde, … Ada, … Parsel numarada kayıtlı zemin kat … bağımsız bölüm numaralı taşınmaz yönünden;
Davalı … ve davalı …hakkında açılan davanın KABULÜ ile;
Taşınmazın davalı … tarafından 29/12/2008 tarihinde davalı …’a satışına ilişkin tasarrufun temlik alanın İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasındaki alacağı ve ferileriyle sınırlı olmak üzere İPTALİNE, temlik alana ilgili dosyada cebri icra yetkisinin tanınmasına,
3-… İli, … İlçesi, … Mahallesinde, … Ada, … Parsel numarada kayıtlı … Blok … bağımsız bölüm numaralı taşınmaz yönünden;
Davalı … ve davalı … hakkındaki davaların REDDİNE,
4-… İli, … İlçesi, … Mahallesinde, … Ada, … Parsel numarada kayıtlı … Blok … bağımsız bölüm numaralı taşınmaz yönünden;
Davalı … ve davalı … hakkındaki davanın REDDİNE,
5-… İl, … Mahallesinde, … Ada, … parsel numarada kayıtlı taşınmazın davalılar … ve …’ın 303/647 oranla el birliğiyle sahip oldukları hissesi yönünden;
Davalılar …, … ve … hakkında açılan davanın KABULÜ ile;
Davalılar … ve …’ın el birliği ile sahibi oldukları 303/647 hissenin davalılar … ve … tarafından 26/12/2008 tarihinde davalı …’e satışına ilişkin tasarrufun temlik alanın İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasındaki alacağı ve ferileriyle sınırlı olmak üzere İPTALİNE, temlik alana ilgili dosyada cebri icra yetkisinin tanınmasına,
6-… İl, … Mahallesinde, … Ada, … parsel numarada kayıtlı taşınmazın davalı …’a ait 490/1294 hissesi yönünden;
Davalılar … ve … hakkında açılan davanın KABULÜ ile;
Davalı …’a ait 490/1294 hissenin davalı … tarafından 26/12/2008 tarihinde davalı …’e satışına ilişkin tasarrufun temlik alanın İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasındaki alacağı ve ferileriyle sınırlı olmak üzere İPTALİNE, temlik alana ilgili dosyada cebri icra yetkisinin tanınmasına,
7-… İli, … Mahallesinde, … Ada, … parsel numarada kayıtlı taşınmazın 197 hissesi yönünden;
a-Davalı … hakkında açılan davanın REDDİNE,
b-Davalı … ve davalı … hakkında açılan davanın KABULÜ ile;
Taşınmazın 197 hissesinin davalı … tarafından 26/12/2008 tarihinde davalı …’e devri işlemine ilişkin dava bedele dönüştüğünden, hissenin devir tarihindeki rayiç değeri olan 190.018,75 TL’nin İzmir … İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı takip dosyasındaki alacak ve ferilerini geçmeyecek şekilde miras payları oranında davalı …’ın mirasçıları sıfatıyla …, …, … ve …’dan ve davalı …’dan alınarak, temlik alana verilmesine,
8-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 13.475,74 TL harcın (davalı …’un 3.617,09 TL’sinden; davalı …’in ‭2.873,83 TL’sinden; davalı …’ın ‭2.873,83 TL’sinden; davalı …’ın ‭1.705,49 TL’sinden; davalı … mirasçıları …, … (1968 doğumlu), … ve …’ın miras payları oranında ‭13.366,32 TL’sinden; davalı … mirasçısı …’ın ‭2.360,28 TL’sinden ve davalı … terekesinin ‭6.984,82 TL’sinden sınırlı olarak sorumlu olmaları kaydı ile) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davacının yapmış olduğu 987,35 TL’si posta-tebligat gideri, 3.000,00 TL’si bilirkişi ücreti, ‭462,55‬ TL’si keşif harcı ve 350,00 TL’si keşif araç ücreti olmak üzere toplam ‭4.799,9‬0 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre takdiren ‭‭4.690,56 TL’sinin (davalı …’un ‭1.259,02 TL’sinden; davalı …’in ‭‭1.000,31 TL’sinden; davalı …’ın ‭‭1.000,31 TL’sinden; davalı …’ın ‭593,64 TL’sinden; davalı … mirasçıları …, … (1968 doğumlu), … ve …’ın miras payları oranında ‭‭4.652,48 TL’sinden; davalı … mirasçısı …’ın ‭821,55 TL’sinden ve davalı … terekesinin ‭2.431,24 TL’sinden sınırlı olarak sorumlu olmaları kaydı ile) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmının davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 22.259,14 TL vekalet ücretinin (davalı …’un ‭‭5.974,68 TL’sinden; davalı …’in ‭‭4.746,98‬ TL’sinden; davalı …’ın ‭‭‭4.746,98 TL’sinden; davalı …’ın ‭2.817,12 TL’sinden; davalı … mirasçıları …, … (1968 doğumlu), … ve …’ın miras payları oranında 22.078,42 TL’sinden; davalı … mirasçısı …’ın ‭‭3.898,70 TL’sinden ve davalı … terekesinin ‭11.537,48 TL’sinden sınırlı olarak sorumlu olmaları kaydı ile) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine,
11-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 7.980,75 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalı … terekesine verilmesine,
12-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; temlik alan … vekili Av…. ile davalı … vekili Av. …, davalı …vekili Av. …, davalı … tereke tasfiye memuru … vekili Av. … vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.10/12/2021

Başkan …
E-imza

Üye …
E-imza

Üye…
E-imza

Katip …
E-imza