Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/311 E. 2022/1018 K. 02.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/311
KARAR NO : 2022/1018

DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle)
DAVA TARİHİ : 09/03/2018
KARAR TARİHİ : 02/12/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/12/2022
Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacılar vekili dava dilekçesi ile özetle; davalılardan …’nın yönetiminde bulunan … plakalı aracın 05/01/2018 tarihinde müvekkillerine çarptığını, müvekkillerinin iki araç arasında sıkışarak yaralandıklarını müvekkillerinin ilk müdahalelerinin 9 Eylül Hastanesi Acil Servisinde yapıldığını, müvekkillerinden …’nın baldırında ve diz kapağında kırık oluştuğunu ve ayağına platin ve çiviler takıldığını, bu müvekkilinin babası olan müvekkili …’nın ise ayağının bir kısımının kesildiğini ve uzuv kaybı yaşadığını, bu müvekkilinin tedavisinde ayağının daha da kesilmesi gerektiğinin bildirildiğini, sevk üzerine müvekkillerinin tedavi sürecinin İzmir Özel Kent Hastanesi’nde devam ettiğini, müvekkili …’nın tedavisinin henüz bitmediğini, …’nın ise ayağına platin ve çiviler takıldığını, yarasının günlük pansumanlarla izlendiğini ve ek sorun gelişmemesi nedeniyle taburcu edildiğini, müvekkilinin cerrahi anlamda tedavi süreci tamamlandığı için hava yolu ile yolculuk yapmasında engel bulunmadığına ilişkin doktor raporu alındığını ve raporun ardından müvekkilinin 20 yıldan beri yaşadığı ABD’nin California eyaletine döndüğünü ancak bu müvekkilinin tedavi sürecinin devam edeceğini, tekrar Türkiye’ye dönmesi gerekeceğini, müvekkillerin dava konusu kaza nedeniyle maddi ve manevi olarak zarara uğradıklarını, psikolojilerinin etkilendiğini, müvekkillerinin tedavi giderlerinin davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen karşılanması gerektiğini, tedaviye ilişkin cerrahi ve tıbbi işlemler için alınan makbuzların dosyaya sunulduğunu, yargılama sırasında yapılacak giderlerin de belgelerinin dosyaya sunulacağının, zorunlu giderlerin ödenmesi gerektiğini, ayrıca tedavi giderleri içinde müvekkilinin hastaneye acil servis aracılığı ile götürülüyor oluşu nedeniyle bu araca ilişkin bedellerin ve kullanmak zorunda kaldığı wallkerin bedelinin de ödenmesi gerektiğini, yine müvekkili …’nın devam eden süreçte ayağına protez takılacağını, bunun belli periyotlarda ve sürelerde değiştirilmesi gerektiğinin, bunun için harcanacak hastane ve doktor giderlerinin de zorunlu giderler kapsamında tedavi giderlerinin eklenmesi gerektiğini, müvekkilinin evini değiştirmek ve merdivenli olan apartmandan asansörü bulunan bir apartman dairesine taşınmak zorunda kalacağının, bu taşınma iş ve işlemleri için yapılacak olan nakliye, yeni ev ile eski ev arasındaki kira farkı bedeli, kira sözleşmesi için depozito bedeli gibi giderlerin de müvekkiline ödenmesi gerektiğini, müvekkili …’nın kendi hayati ihtiyaçlarını tek başına yerine getiremeyecek hale geldiğini, kendisine sürekli olarak refakat edecek birisinin bulunmasının zorunlu olduğunu, bu hususun 22/02/2018 tarihli doktor raporunda da belirtildiğini, müvekkilinin sadece emekli olması nedeniyle emekli maaşının olduğu dikkate alındığında refakatçi kişinin ücretinin de davalı tarafça ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin kullanmaya devam ettiği ve devam edeceği ilaçlarının da bulunduğunu bunların da davalı tarafça karşılanması gerektiğini, müvekkilinin uzuv kaybı nedeniyle iş göremez hale geldiğini, çalışma olasılığının kalmadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 153.061,64 TL maddi tazminatın ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin sürekli olarak “ayağım nerede, neden ayağımı oraya koydunuz” şeklinde beyanlarda bulunduğunu, ağır depresyon ilacı kullandığını, psikolojisinin ciddi olarak etkilendiğini, bu durumdan aile fertlerinin de etkilendiğini, derin acı yaşadıklarını, müvekkillerinden … yönünden ise; bu müvekkilinin ayağına takılan çivilerin çıkarılması içinde tedavi görmesi gerekeceğinden bu işlemlerle ilgili tedavi, hastane ve doktor giderlerinin ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin çivilerin çıkarılması için Türkiye’ye gelmesi gerekeceğini, ABD’de hastane katılım payı ve laboratuvar, xray vb işlemler sebebiyle de tedavisinin devam ettiğini, devam edecek tedavileri için yapılacak masraflarla ilgili tüm hakları saklı tuttuklarını, müvekkilinin ABD’ye dönüşü için uçak biletlerini bu kaza nedeniyle değiştirmek/yeniden almak zorunda kaldığını, bunların da müvekkiline ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin ABD’de emlakçilik ve taşımacılık işi yaparak geçimini sağladığını, 2017 yıllık kazancının toplam 84.344,09 USD olduğunu, bu kaza nedeniyle işlerini yapmakta güçlük çektiğini, müvekkilinin eşi ile birlikte bakmakla zorunlu olduğu 2 kızının bulunduğunu, hem tedavi giderlerini hem de aile üyelerinin bakım giderlerini karşılamak zorunda kaldığını, müvekkilinin çalışamamasından kaynaklı kazanç kaybının oluştuğunu, bunların da davalılar tarafından ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin işlerini eskisi gibi yürütememesi nedeniyle çalışma gücünde düşüş yaşandığını, hizmet verdikleri firmalar ile olan iş ilişkisinin kötü etkilendiğini, şimdilik 30.748,56 TL maddi tazminat bedeline hükmedilmesi gerektiğini, yine müvekkilinin, kazanın, anne ve babasının yanına geldiği sırada olması nedeniyle eşinden ve kızlarından ayrı kaldığını, bunun manevi üzüntüsünü arttırdığını, hayat kalitesi etkilendiği için psikolojik anlamda zor bir süreç geçirdiğini, davalı sigorta şirketinin başvuruya cevap vermediği gibi kısmi olarak dahi olsa ödeme yapmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkillerinden … için 153.061,34 TL maddi tazminat ve 250.000,00 TL manevi tazminatın; … için 30.742,56 TL maddi tazminat ve 100.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacı tarafın davalı sigorta şirketine başvuru zorunluluğunu yerine getirmediğini, dava şartının oluşmadığını, istenen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, davacı tarafın tam teşekküllü Dokuz Eylül Üniversite Hastanesi’nden Özel Kent Hastanesi’ne sevk edilmesinin kendi tercihleri olduğu, tedavinin mali boyutunun bu tercihle keyfi olarak yükseldiğini, bu artıştan müvekkillerinin sorumlu tutulamayacağını, kaldı ki müvekkillerinin defalarca “üniversite hastanesinden birçok tanıdık profesörün çalıştığını, kendilerine her türlü yardımı yapmaya hazır olduklarını” bildirdiklerini, müvekkillerinin kaza sebebiyle çok ciddi üzüntü duyduklarını ve hastaneye giderek davacılar ve yakınları ile iletişime geçmeye çalıştıklarını ancak bu çabanın, görüşme ve yardım isteklerinin defalarca reddedildiğini, bu konudaki telefon görüşmelerine ve mesajlara olumlu yanıt verilmediğini, dava konusu kazadan bir ay sonra müvekkillerinin annesinin ağırlaştığını ve ağır bir ameliyat geçirdiğini, davacı …’nın ayağındaki çivilerin basit bir operasyon ile dünyanın her yerinde çıkarılabileceğini, bunun için Türkiye’ye gelmesinin zorunlu olmadığını, müvekkillerinin yıllarca çalıştıklarını, şu an emekli olduklarını, mimarlık fakültesinde okuyan kızlarına, kanser hastası olan anneye ve uzun süredir felçli olan babalarına bakmakta olduklarını, her ikisinin de sabıkasız olduğunu, müvekkili …’nun kazanın oluşuna engel olamadığını, istenen manevi tazminat miktarının da fahiş olduğunu, manevi tazminatın sebepsiz zenginleşme aracı olmaması gerektiğini, tüm trafik kazaları ile ilgili tedavi giderlerinin SGK tarafından karşılandığını, davalı …’nun tam kusurlu olduğu hususunun doğru olmadığını, ceza soruşturmasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacı tarafın başvuru şartını eksiksiz olarak yerine getirmeden dava açtığını, davacı tarafça herhangi bir belge sunulmadığı için sürecin devam ettirilemediğini, tazminat hesabı için gereken eksik belgelerin iletilmediğini, bu nedenle davacının dava açma hakkının bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek üzere kaza ile sakatlık arasındaki illiyet bağının, sakatlık oranının, kusur durumunun belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin ancak sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, davada bakıcı giderlerinin istendiğini, tedavi/sağlık giderlerinin SGK’nın sorumluluğunda olduğunu, bakıcı giderlerinin de tedavi giderleri kapsamında sayıldığını, yine kabul anlamına gelmemek üzere geçici iş göremezlik tazminatının 6111 sayılı kanun ve Trafik Sigortası Genel Şartları gereğince teminat dışı olduğunu, manevi tazminat isteğinin de trafik sigortası teminatı dışında kaldığını, bu nedenle müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın öncelikle usulden, bu olmadığı takdirde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER ;
Sigorta poliçesi, hasar dosyası, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … sayılı soruşturma dosyası, trafik kaydı, ekonomik ve sosyal durum araştırması, tanık anlatımları, bilirkişi raporları.
GEREKÇE ;
Dava; trafik kazasına dayalı maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “dava konusu 05/01/2018 tarihli kazanın oluş şekline göre kimin, ne oranda kusurlu olduğu, bu kaza nedeniyle davacıların maddi ve manevi zararlarının bulunup bulunmadığı, varsa zarar miktarının ne olduğu, davalıların zarardan dolayı sorumluluklarının bulunup bulunmadığı, her bir davacın koşulları var ise davalılardan ne miktar maddi ve manevi tazminat isteyebilecekleri” konularındadır.
Davacılar vekili 02/11/2018 tarihli duruşmada; davayı belirsiz alacak davası olarak açtıklarını, herhangi bir ödeme yapılmadığını; davalı sigorta şirketine ek bir başvuruda daha bulunduklarını, bu başvurunun müvekkillerinden … adına yapıldığını, bu dilekçe ekinde belgeleri sunmalarına rağmen davalı sigorta şirketi tarafından ödeme yapılmadığını belirtmiştir.
Davacılar vekilinin davalı sigorta şirketine yaptığı başvuruya ilişkin 19/02/2018 tarihli dilekçesi incelendiğinde; başvurunun her iki davacı adına yapıldığı, davaya konu kaza kapsamında şimdilik 31.991,26 TL’nin istendiği; bu dilekçeye kaza tespit tutanağının, Dokuz Eylül Hastanesi raporlarının, …’nın doktor raporlarının, …’nın dolktor raporlarının, İzmir Özel Kent Hastanesinin epikriz raporlarının ve faturalarının, vekaletnamenin eklendiği görülmüştür.
Davacılar vekilinin davalı sigorta şirketine yaptığı başvuruya ilişkin 19/04/2018 tarihli dilekçesi incelendiğinde; başvurunun davacı … adına yapıldığı, davaya konu kaza kapsamında şimdilik 153.061,34 TL’nin istendiği görülmüştür.
Davalı …’ya ait … plakalı özel aracın 21510050 poliçe numaralı kasko poliçesi dava dışı … Sigorta A.Ş. tarafından düzenlenmiştir.
Davalı …’ya ait … plakalı özel aracın 31/12/2017 başlangıç ve 31/12/2018 bitiş tarihli ZMMS poliçesi davalı sigorta şirketi tarafından düzenlenmiştir. Poliçede bedeni zararlarda sağlık giderleri dışındaki poliçe limiti 330.000,00 TL olarak ve sağlık gideri teminatı 330.000,00 TL olarak belirlenmiştir. Hazine Müsteşarlığı tarafından kaza tarihinde belirlenen limitin 360.000,00 TL olduğu anlaşılmıştır.
Davamızın konusu kaza ile ilgili soruşturma İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … sayılı soruşturma dosyasında yürütülmüştür. Bu dosyada trafik uzmanı bilirkişi … tarafından düzenlenen 05/03/2018 tarihli raporda; dava konusu kazanın oluşunda … plakalı araç sürücüsü …’nın 2918 sayılı KTK’nın 52/1-a ve 52/1-b maddelerinin ihlalinden dolayı asli ve tam kusurlu olduğu, müşteki yayalar … ile …’nın herhangi bir kural ihlali bulunmadığı, kusursuz oldukları bildirilmiştir.
Dava konusu kaza ile ilgili olarak 05/01/2018 tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı düzenlenmiş, bu tutanakta da “sürücü …’nın tam kusurlu olduğu yayaların kusurlu olmadığı” bildirilmiştir.
İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı kararı incelendiğinde; …’nın “üzerine atılı katılanlara karşı taksirle yaralama suçunu işlediği” gerekçesiyle TCK’nın 89/4 maddesi uyarınca suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer ve zaman ile meydana gelen zarar dikkate alınarak takdiren alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle “2 YIL 6 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA” karar verildiği, kararın dayanağının 05/03/2018 tarihli kusur raporu olduğu görülmüştür.
İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen 18/03/2020 tarihli raporda; dava konusu kazanın 05/01/2018 günü saat 14:30 sıralarında davalı sürücü …’nın yönetimindeki … plakalı araçla … Sokağını takiben … Caddesi yönüne seyri sırasında aracının direksiyon hakimiyetini kaybederek gidiş yönünün solunda boş arsa içerisinde bulunan … plaka sayılı, … plaka sayılı araçlara ve davacı yayalara çarpması sonucu meydana geldiği, kaza tespit tutanağından kaza mahallinin meskun mahal olduğu, yolun iki yönlü sokak olduğu, zeminin asfalt kaplama, yol yüzeyinin kuru, havanın açık, vaktin gündüz, yolun eğimsiz düz olduğu, hız limitinin 30km/s olduğu hususlarının görüldüğü, davalı sürücü …’nın seyir halindeyken yola gereken dikkatini vermesi, seyrini mahal şartlarına uygun şekilde sürdürmesi gerekirken bu hususlara riayet etmeden seyrinde yol içinde kalacak şekilde yeterli özeni göstermeyip sevk ve idare hatasından dolayı direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu istikamet yolunun solundan yol dışı kalarak sebebiyet verdiği olayda asli ve % 100 oranında kusurlu olduğu, davacı yayaların araç yolunun dışında, boş arsa içerisinde yaya olarak bulundukları sırada davalı sürücü yönetimindeki otomobilin çarpmasına maruz kaldıkları olayda kusurlarının bulunmadığı bildirilmiştir.
Kusur durumuna ilişkin aldırılan tüm raporların kendi içlerinde birbiriyle uyumlu olmaları nedeniyle mahkememizce de bu raporlara itibar edilmiştir.
Aile nüfus kayıt tablosu incelendiğinde; davacıların baba-oğul oldukları görülmüştür.
… plakalı aracın trafik kaydı incelendiğinde; aracın davalı …’ya ait olduğu görülmüştür.
Yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırması sonucunda; davalı …’nın; SGK’dan emekli olduğu, aylık 1.550,00 TL maaş aldığı, aylık 5.000,00 TL civarında kira gelirinin olduğu, 3.000,00 TL kredi borcu ödediği, oturduğu evin eşine ait olduğu, bakmakla yükümlü olduğu 18 yaşında kızı olduğu, … plakalı aracının, 55 m2 8 adet dairesinin ve iki adet dükkanının olduğu, ilkokul mezunu olduğu, 60 yaşında olduğu; davalı …’nın; emekli olduğu, 4.830,00 TL emekli maaşı aldığı, 3.500,00 TL kira gelirinin olduğu, kendi evinde oturduğu, kızının özel üniversitede okuduğu, aylık giderinin okul ücreti dahil 4.000,00 TL olduğu, oturduğu evde başka kimsenin bulunmadığı, aynı apartmanda hasta anne ve babasına baktığı, ailesinin yardımıyla alınan iki evinin, kendi geliriyle aldığı bir evinin ve miras yoluyla devir aldığı 3 dükkanının bulunduğu, üniversite mezunu olduğu, 51 yaşında ve evli olduğu anlaşılmıştır.
SGK İl Müdürlüğü’ne yazılan yazıya verilen cevapta; davacılara geçici iş göremezlik ödeneği ödenmediği bildirilmiştir.
Davacı tarafın tanıklarının özellikle manevi tazminat istekleri konusunda dinlenmelerinin ileri sürülmesi karşısında dava dosyasına sunulan deliller, davanın niteliği ve olayın trafik kazası olması göz önüne alındığında tanık dinlenmesinin sonuca etkisinin olmayacağı kanaatine varıldığından ve tanık dinlenmesinde bu anlamda bir yarar görülmediğinden davacı vekilinin tanık dinletme isteğinin reddine karar verilmiştir.
Davalılar … ve … tanığı … anlatımında; “Davalı … benim görümcem olur. Ben kaza sonrasında hemen karakola gittim. Davalı … oradaydı. Daha sonrasında aynı gün benim eşim ile davalı …’nun eşi davalı … davacıların kaldırıldıkları hastaneye gittiler. Ben davalı …’nun yanında kaldım. Gitmelerinin sebebi olay sebebiyle yardımcı olmaktı. Hastanede bulunan polis memurları eşimin davacılarla görüşmesine izin vermemişler. Böyle olunca eşim ve davalı … dönmek durumunda kaldılar. Ben davalı …’nun bir kaç kez davacıların akrabası olan ve hatta polis memuru olan birisiyle görüşmesine ayrıca davalı …’nun yine karakoldaki polis memuru ile görüşmesine tanık oldum. Bu görüşmeler telefonla yapıldı. İlk karakola gidildiğinde oradaki polis memurları davacıların acılarının büyük olması sebebiyle çok öfkeli olduklarını ve davalı tarafla görüşmek istemediklerini söylediler. Bunun üzerine doğrudan davacılar yerine polis memurları ile görüşülmek suretiyle davacı tarafa maddi ve manevi destek olunmak istendi. Davacıların evlerine gidilmedi. Zira; öfkeli olmaları sebebiyle husumet oluşabileceğinden çekinildi. Polis memurları aracılığıyla bağlantı kurulmaya çalışıldı ancak polis memurlarından davacıların hiç bir şekilde yardım istemedikleri tarafımıza söylendi. Öyle olunca davacı tarafa herhangi bir maddi katkı sağlanamadı.” demiştir.
Davalılar … ve … tanığı … anlatımında; “Davalı … benim kardeşim olur. Dava konusu kazadan sonra ben kardeşimin eşi davalı … ile birlikte davacıların kaldırıldıkları hastaneye gittim. Orada polis memurları vardı. Gitme amacımız davacılara maddi ve manevi olarak destek olmaktı. Polis memurlarına görüşmek istediğimizi bildirdik ancak kendileri bize olayın sıcaklığı sebebiyle görüşmenin uygun olmayabileceğini, hoş olmayan bir tepki alabileceğimizi söylediler. Bunun üzerine hastaneden döndük. Bir kaç gün sonra yine davacılarla görüşmek için girişimde bulunduk. Hatta onların akrabası olan bir polis memuruna durumu bildirdik, fakat kendisi davacı tarafın hala olayın sıcak etkisini yaşadığını, …’nın eşinin biraz ters olduğunu olaya tepkili yaklaşabileceğini söyledi. Dolayısıyla toplamda bir kaç kez aracı vasıtasıyla destek olma amacıyla yaptığımız girişimlerden bir sonuç çıkmadı. Davacılarla bizzat bağlantıya geçilemedi. Davacıların akrabası olan polis memurunun aracı kılarak destek önerimiz davacı tarafça kabul edilmemiştir. Bu sebeplerle davalı tarafın davacı tarafa maddi ya da manevi bir katkısı olamamıştır.” demiştir.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 28/02/2019 tarihli raporda; davacı …’nın dava konusu kaza nedeniyle meslekte kazanma gücündeki azalma oranının % 46,2, geçici iş göremezlik süresinin 180 gün olduğu, arızaları nedeniyle mutad iştigaline (temizlik, yıkanma, tuvalet) engel teşkil eden 60 (altmış) gün süreyle bir başkasının (bakıcı) sürekli bakımına muhtaç olduğu bildirilmiştir.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 22/07/2019 tarihli raporda; davacı …’nın dava konusu kaza nedeniyle kaza tarihindeki yaşına göre (67) meslekte kazanma gücündeki azalma oranının % 46,2, günümüzdeki yaşına göre (68) meslekte kazanma gücünde azalma oranının % 46,2 olduğu bildirilmiştir. Aynı raporda; 30 Mart 2013 tarihli 28603 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre yapılan değerlendirmeye göre; özürlülük oranının % 43 olarak hesaplandığı bildirilmiştir.
Aynı kurum tarafından davacılardan … hakkında düzenlenen 05/03/2019 tarihli raporda; davacı …’nın dava konusu kaza nedeniyle kazanın olduğu tarihteki yaşına göre (52 yaş) meslekte kazanma gücünde azalma oranının % 33,2 olduğunu, şu anda ki yaşına göre (53) meslekte kazanma gücünde azalma oranının % 33,2 olduğunu, geçici iş göremezlik süresinin 270 gün olduğunu, arızaları nedeniyle mutat iştigaline (temizlik, yıkanma, tuvalet vb. işler) engel oluşturan 60 gün süreyle bir başkasının (bakıcının) sürekli bakımına muhtaç olduğu bildirilmiştir.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından davacı … hakkında düzenlenen 04/02/2019 tarihli raporda; 30 Mart 2013 tarihli 28603 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre yapılan değerlendirmeye göre; özürlülük oranının % 28 olarak hesaplandığı bildirilmiştir.
Yargılama sırasında Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarihli, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararı ile 14/04/2016 tarihli, 6704 sayılı kanunun 3. maddesiyle değiştirilen 2918 sayılı KTK’nın 90. maddesinin 1. cümlesinde yer alan “… ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin, 2. cümlesinde yer alan “… ve genel şartlarda…” ibaresinin iptaline karar verilmiş, bu karar 9 Ekim 2020 tarihli, 31269 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi sonucunda verdiği iptal kararları Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracak ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerekecektir. İptal kararı sonrasında oluşan yeni duruma göre KTK’nın 90. maddesi hükmü dikkate alındığında, zarar gören hak sahiplerinin zarar veren 3.kişilerden ve sigorta şirketinden isteyebilecekleri tazminatın kapsamının belirlenmesinde kullanılacak yöntem ve ölçütler konusunda kısıtlama bulunmadığından, davacının uğradığı iş göremezlik zararının tespitinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri dikkate alınarak Yargıtay tarafından uzun yıllardır benimsenen progresif rant (% 10 artırım ve iskonto) yöntemi ve Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla hazırlanan “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu”nun uygulanmasına geçilmiştir. SGK tarafından da ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında bu tablonun uygulanmasına geçilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 24/02/2021 tarihli, 2020/344 Esas ve 2021/1850 Karar sayılı kararı ile; “gerçek zarar hesabının özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olduğu, gerçeğe en yakın verilerin kullanılmasının esas olduğu, bu durumda diğer kurumlar ile ve Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağı” hususu tespit ve kabul edilmiştir. Bilirkişilerden Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin emsal kararı doğrultusunda TRH 2010 yaşam tablosu esas alınmak suretiyle davacı tarafın isteyebileceği sürekli iş göremezlik tazminatı tutarını hesaplamışlardır.
Hesap uzmanı bilirkişiler hazırlayıp sundukları 11/03/2021 tarihli kök raporlarında özetle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin emsal kararı doğrultusunda hesaplamada işlemiş devre, iskontosuz, işleyecek devre % 10 artırım ve % 10 iskonto esasına dayalı hesaplama yönteminin kullanıldığını, davacıların zarar süresinin tespitinde TRH 2010 yaşam tablosunun esas alındığını; … plakalı araç için davalı sigorta şirketi tarafından 30/12/2017-2018 vadeli ZMMS poliçesinin düzenlendiğini, kaza tarihinde ölüm/sakatlanma ve tedavi giderleri teminat limitlerinin ayrı ayrı 360.000,00 TL olduğunu, dava öncesinde ve sonrasında davalı sigorta şirketi tarafından ödeme yapılmadığını, 18/03/2020 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre davalı sürücünün % 100 kusurlu olduğunu; davacı …’nın kaza tarihinde SGK belgesine göre emekli olduğunu ve yaşlılık aylığı aldığını, kaza tarihi 2018 yılı olup bu tarihte Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin yürürlükte olduğunu, bu nedenle çalışma gücü ve meslekte kazanma gücünü tespit etme amacına yönelik olarak Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenmiş olan rapordaki sürekli iş göremezlik oranı olan % 46,2’nin hesaplamada dikkate alındığını; mevcut kusur durumuna göre indirilecek tutarın ve ödeme kapsamında indirilecek tutarın bulunmadığını, davacı …’nın geçici iş göremezlik süresinin 180 gün 6 ay olduğunu, buna göre istenebilecek geçici iş göremezlik tazminatı miktarının 8.705,46 TL olduğunu, sürekli iş göremezlik tazminatının ise 163.726,40 TL olduğunu, tazminatların poliçe limiti içerisinde kaldığını; davacılardan … yönünden ise; dosyadaki SGK belgesinde bu davacının kaza tarihinde emekli olduğunun ve yaşlılık aylığı aldığının yazılı olduğunu, davacı tarafça dosyaya sunulan belgelerden davacının SGK’dan emekli aylığı almasının dışında ABD’de yerleşik olduğunun anlaşıldığını, davacı tarafça davacının ABD gelir durumuna ilişkin 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait bir kısım belgelerin sunulduğunu, bu tüm belgelerin ABD’de yerleşik … isimli muhasebeci imzası ile ilgili makama hitaben düzenlendiğini, belge ekindeki formların yasal suret onayının olmadığını ve yeminli tercümesinin bulunmadığını, belgelerin Türkçe hazırlandığını, belgelerde bir emlak şirketi, iki taşımacılık şirketinden davacının elde edilen yıllık kazançlarının ABD doları cinsinden yazıldığını, bu kazançların brüt ya da net olup olmadığının belirgin olmadığını, davacının anılan şirketlerde hissesinin ne miktar olduğu belirtilen yıllık kazançların şirketlerin toplam kazancı mı yoksa davacının hissesine düşen kazançlar mı olup olmadığı hususunun belirgin olmadığını, yine davacının söz konusu şirketlerde hangi görevi yaptığı, kendisi yerine istihtam edilecek kişiye ödenecek net ücret tutarının ne olduğu hususunun dosya kapsamındaı belirgin olmadığını, muhasebeci tarafından düzenlenen belgeye ekli formalrdan da bu hususların tespitinin olanaklı olamadığını, bu nedenle zorunlu olarak davacının Türkiye’den SGK emeklisi olması dikkate alınarak efor kaybı zararı karşılığının AGİ hariç net asgari ücret üzerinden hesaplamasının yapıldığını, davacı için maluliyet tespit işlemleri yönetmeliğine göre düzenlenen rapordaki sürekli iş göremezlik oranı olan % 33,2 oranı üzerinden hesaplama yapıldığını, indirilecek kusur ve ödeme tutarının bulunmadığını, 270 gün iş göremezlik süresi yönünden istenebilecek geçici iş göremezlik tazminatı tutarının 13.058,19 TL olduğunu, sürekli iş göremezlik tazminatı tutarının ise 240.635,46 TL olduğunu, tazminatın poliçe limiti içerisinde olduğunu, davacı …’nın dosyada mevcut tıbbi belgelerine göre toplam tedavi giderinin 89.475,78 TL olduğunu, davacı …’nın da toplam tedavi giderlerinin 34.645,76 TL olduğunu, davacıların Özel Hekimlik giderleri adı altında şahıslarına kesilen fatura içeriklerinde hastanelere ait gider makbuzlarının belli olmadığını, bu nedenle ilgili hastaneler tarafından tedavi süreci esnasında düzenlenmiş faturaların … yönünden 08/01/2018-2601/2018, 15/02/2018-17/02/2018 tarihleri arasında Kent Hastanesi’ndeki tedaviler; … yönünden 08/01/2018-13/01/2018 ve sonrasında implant çıkarma operasyonu işlemi için yapılan işlem yönünden hastane gideri olarak ödenmiş olan bedellerin ilgili hastaneden istenmesi, zira tedavileri düzenleyen hekim tarafından yapılmış olan giderler içerisinde serbest hekimlik giderleri de bulunduğundan ve bu giderlerden SGK’da sorumlu tutulamayacağından, bu giderler belirlendikten sonra mevcut fatura giderlerinden çıkarılması sonucunda hastane giderlerinden SGK’nın sorumlu olacağını, bakiye tedavi giderlerinden ise SGK’nın sorumlu olmayacağını, hek iki davacı yönünden de Dokuz Eylül Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Medico-Legal Değerlendirme Raporuna göre yaralanmalarından kaynaklı 60 gün bakım ihtiyacının olduğunun belirlendiğini, yerleşik uygulama gereği 2 aylık bakım giderinin olay tarihli asgari ücretin brütü üzerinden hesap edildiğini ve 4.058,00 TL olarak belirlendiğini, sonuç olarak; davacı …’nın davalılardan 8.705,46 TL geçici iş göremezlik tazminatı 163.726,40 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 1.050,00 TL ulaşım giderleri tazminatı, 89.475,78 TL tedavi giderleri tazminatı, 4.058,00 TL bakıcı giderinden kaynaklı tazminat isteyebileceğini, tazminat tutarlarının davalı sigorta şirketi yönünden poliçe teminat limitini aşmadığını, davacı …’nın davalılardan 13.058,19 TL geçici iş göremezlik tazminatı 240.635,46 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 2.317,27 TL ulaşım giderleri tazminatı, 34.645,76 TL tedavi giderleri tazminatı, 4.058,00 TL bakım- bakıcı giderinden kaynaklı tazminat isteyebileceğini, tazminat tutarlarının davalı sigorta şirketi yönünden poliçe teminatı içerisinde kaldığını bildirmişlerdir.
Aynı bilirkişiler 21/04/2022 tarihli ek raporlarında özetle; davacı … ’ın isteyebileceği geçici iş göremezlik tazminatı tutarının 8.705,46 TL, ulaşım giderleri tazminatının 1.050,00 TL tedavi giderleri tazminatının 89.475,78 TL, bakım ve bakıcı giderlerinden kaynaklı tazminat tutarının 4.058,00 TL, Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği gereği % 46,2 oranı üzerinden yapılan hesaplamada 245.833,45 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik gereği % 43 oran üzerinden yapılacak hesaplamaya göre 228.806,02 TL sürekli iş göremezlik tazminatı isteyebileceğini, tutarların poliçe limiti içerisinde olduğunu; davacı Aydın’ın isteyebileceği geçici iş göremezlik tazminatı tutarının 13.058,19 TL, ulaşım giderleri tazminatının 2.317,27 TL, tedavi giderleri tazminatının 35.500,76 TL, bakım ve bakıcı giderlerinden kaynaklı tazminat tutarının 4.058,00 TL, Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği gereği % 33,2 oranı üzerinden yapılan hesaplamada 383.583,47 TL sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplandığını, bu tutar poliçe limitini aştığından 360.000,00 TL limit tutarına kadar tüm davalıların müteselsilen, aşan kısım 23.583,47 TL’lik tutardan sigorta şirketi dışındaki davalıların müteselsilen sorumlu olduklarını; Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri gereği % 28 oran üzerinden yapılacak hesaplamaya göre 323.504,14 TL sürekli iş göremezlik tazminatı isteyebileceğini, tutarın poliçe limiti içerisinde olduğunu bildirmişlerdir.
Hesap uzmanı bilirkişilerin yaptığı değerlendirme ve tazminat hesabı somut olaya uygun bulunmuştur.
Davacılar vekili 07/07/2022 tarihli bedel artırım dilekçesi ile; müvekkili … için toplam 349.119,69 TL, … için 438.517,69 TL maddi tazminatın davalı taraftan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerektiğinden, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin emsal 01/07/2021 tarihli, 2020/2210 Esas ve 2021/612 Karar sayılı kararı da bu yönde olduğundan, dava konusu kaza 05/01/2018 tarihinde gerçekleştiğinden, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak hazırlanan iş göremezlik raporu mahkememizce hükme esas alınmıştır.
Sorumluluğu doğuran olayın zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK’nın 54. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun mal varlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplardır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde; ‘İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.’; 85/1. maddesinde; ‘Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.’; 6098 sayılı TBK’nın 49/1.maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür.” düzenlemelerine yer verilmiştir. Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de benzer şekilde; ‘Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.’ düzenlemesine yer verilmiştir. 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın amacı A.1 maddesinde; “Karayolları Trafik Kanunu uyarınca motorlu araç işletenlerine yüklenen hukuki sorumluluk için düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına yönelik ilgililerinin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir.” şeklinde belirlenmiştir. Sigortanın kapsamı ise Genel Şartlar’ın A.3. maddesinde; “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Yukarıda yazılı yasal düzenlemelerde de açıkça belirtildiği üzere 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereğince Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, sigorta ettirenin, 3. kişilere verdiği zarardan dolayı hem üçüncü kişileri hem de sigorta ettireni koruma amacıyla oluşturulmuş bir zarar sigortası türüdür. Dolayısıyla 2918 sayılı KTK’nın 85/son maddesine göre işleten, araç sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olduğundan, oluşan zararın niteliği yönünden de sigortacının sorumluluğunun da işleten gibi değerlendirilmesi gerekir. 2918 sayılı KTK’nın 91/1. ve 85/1. maddeleri uyarınca Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasını yapan sigortacı, işletenin sorumluluğunu üstlenmektedir.
Nitekim; davacı vekili de tüm bu düzenlemeler kapsamında, sigortalı tarafından uğratılan zararın, aradaki poliçe ilişkisi nedeniyle sigorta şirketi tarafından ve TBK’nın 49.maddesinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler çerçevesinde ise araç sürücüsü tarafından karşılanmasını istemiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesinde; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” düzenlemesine; 88. maddesinde ise; “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemelerle zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu ayrıca birden fazla kişinin zararı tazminat ile yükümlü olması durumunda zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu ile trafik kazaları sonucu doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esası benimsenmiştir.
Toplanan ve snulan deliller, aldırılan bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriğine göre; dava konusu 5/01/2018 tarihli kazanın davalı sürücü …’nın yönetimindeki … plakalı araçla seyri sırasında direksiyon hakimiyetini kaybetmesiyle birlikte gidiş yönünün solunda boş arsa içerisinde bulunan … plakalı ve … plakalı araçlar ile davacı yayalara çarpması sonucu oluştuğu, davalı sürücü …’nın kazanın oluşunda tam (% 100 oranında) kusurlu olduğu, davacıların kusurlarının bulunmadığı, olayda uygulanması gereken Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri çerçevesinde yapılan değerlendirmeye göre kaza nedeniyle davacılardan …’nın % 43 oranında sürekli iş göremezliğinin, 180 gün süreyle geçici iş göremezliğinin oluştuğu, davacının ayrıca 60 gün süreyle bir başkasının (bakıcı) sürekli bakımına muhtaç duruma düştüğü; …’nın ise % 28 oranında sürekli iş göremezliğinin ve 270 gün süreyle geçici iş göremezliğinin oluştuğu, bu davacının ayrıca 60 gün süreyle bir başkasının (bakıcının) sürekli bakımına muhtaç duruma düştüğü; TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” esas alınmak, peşin değer hesabı olarak her yıl % 10 artırım ve iskonto yöntemi uygulanmak suretiyle yapılan hesaplamaya göre davacılardan …’nın 8.705,46 TL’si geçici iş göremezlik tazminatı, 228.806,02 TL’si sürekli iş göremezlik tazminatı, 1.050,00 TL’si ulaşım giderleri tazminatı, 89.475,78 TL’si tedavi gideri tazminatı ve 4.058,00 TL’si bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 332.095,26 TL maddi tazminata hak kazandığı; …’nın da 13.058,19 TL’si geçici iş göremezlik tazminatı, 323.504,14 TL’si sürekli iş göremezlik tazminatı, 2.317,27 TL’si ulaşım giderleri tazminatı, 35.500,76 TL’si tedavi gideri tazminatı ve 4.058,00 TL’si bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 378.438,36 TL maddi tazminata hak kazandığı; her iki davacı yönünden de hesaplanan ve hak kazanılan maddi tazminat tutarlarının davalı sigorta şirketinin poliçe teminat tutarı içerisinde kaldığı, … plakalı aracın ZMMS poliçesini düzenleyen davalı sigorta şirketinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereğince, davalı sürücünün de TBK’nın 49. maddesi gereğince, davalı işleten …’nın da 2918 sayılı KTK’nın 91/1, 85/1 maddeleri gereğince davacıların zararından dolayı TBK’nın 61. maddesi gereğince müteselsilen sorumluluklarının bulunduğu anlaşıldığından; davacılar vekilinin haklı görülen maddi tazminat davasının belirtilen bu tutarlar üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kaza tarihinde ve poliçenin düzenleme tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunun 97. maddesinde zarar görenin dava açmadan önce sigorta kuruluşuna başvurusunun gerekli olduğu düzenlenmiş, Trafik Sigortası (Yeni) Genel Şartlarının ek 6. maddesinde ise başvuru sırasında eklenecek belgelerin neler olduğu yazılmıştır. Bu belgeler arasında Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan sağlık kurulu raporu, epikriz raporu, genel adli muayene raporu, tüm tetkik ve tedavilere ilişkin raporlar, mağdura ait kimlik belgesi fotokopisi, kaza raporu, varsa bilirkişi raporu veya keşif tutanağı veya mahkeme kararı, mağdura ait kaza tarihi itibarıyla son gelir durum belgesi, hak sahibine ait banka hesap bilgileri (banka – şube adı, iban numarası), sağlık verilerine erişim, işleme ve aktarım konusunda mağdur tarafından verilen açık rıza yer almakta olup burada sayılanların başvuru sırasında eklenmesinin zorunlu olup olmadığının yorum yolu ile değiştirilmesi mümkün değildir. Davacı tarafça dava açılmadan önce sunduğu belgelerin eksik olduğu olduğu belirlenmiş olup, usulüne uygun şekilde davalı sigorta şirketine başvurusundan söz edilemeyeceğinden, davalı sigorta şirketinin dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğü kabul edilmiştir.
Davacıların manevi tazminat isteklerine gelince; manevi tazminat 6098 sayılı TBK’nın 56. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre; hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilecektir. Dolayısıyla; manevi tazminat, zarar görende manevi olarak huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir nitelik taşıdığından, bir ceza olmadığı gibi bu düzenleme ile mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinmemiştir. Yani; zarar görenin zenginleşmemesi, zarara sebebiyet verenin de fakirleşmemesi gerekecektir. Amaç; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi olduğundan, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile birlikte olayın meydana geliş şeklinin de gözönünde bulundurulması, hakkaniyete uygun ve adaletli bir sonuca varılması önem taşıyacaktır. Olaya bu açıdan bakıldığında; dava konusu kazanın oluş şekli, etkenleri ve özellikleri, kazadaki kusur durumu, kazanın gerçekleştiği tarih, davacıların yaşı, yaşadıkları sıkıntılar, tarafların ekonomik ve sosyal durumları göz önüne alındığında davacılardan … için 150.000,00 TL, … için ise 80.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete uygun düşeceği kanaatine varıldığından, davacılar vekilinin davalılar … ve … hakkındaki manevi tazminat isteğinin bu miktarlar üzerinden kısmen kabulüne, davalı sigorta şirketinin ise manevi tazminata ilişkin teminatı bulunmadığından her iki davacının davalı sigorta şirketi hakkındaki manevi tazminat isteklerinin reddine karar vermek gerekmiş, tüm dava hakkında aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacı …’nın davalılar hakkında açtığı maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile;
8.705,46 TL’si geçici iş göremezlik tazminatı, 228.806,02 TL’si sürekli iş göremezlik tazminatı, 1.050,00 TL’si ulaşım giderleri tazminatı, 89.475,78 TL’si tedavi gideri tazminatı ve 4.058,00 TL’si bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 332.095,26 TL tazminatın davalı sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan dava tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden ise kaza tarihi olan 05/01/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine,
Maddi tazminatla ilgili fazlaya ilişkin isteğin reddine,
2-Davacı …’nın davalılar hakkında açtığı maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile;
13.058,19 TL’si geçici iş göremezlik tazminatı, 323.504,14 TL’si sürekli iş göremezlik tazminatı, 2.317,27 TL’si ulaşım giderleri tazminatı, 35.500,76 TL’si tedavi gideri tazminatı ve 4.058,00 TL’si bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 378.438,36 TL tazminatın davalı sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan dava tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden ise kaza tarihi olan 05/01/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine,
Maddi tazminatla ilgili fazlaya ilişkin isteğin reddine,
3-Davacıların davalı sigorta şirketi hakkında açtığı manevi tazminat davasının REDDİNE,
4-Davacı …’nın davalılar … ve … hakkında açtığı manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile;
150.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 05/01/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine,
Manevi tazminatla ilgili fazlaya ilişkin isteğin reddine,
5-Davacı …’nın davalılar … ve … hakkında açtığı manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile;
80.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 05/01/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine,
Manevi tazminatla ilgili fazlaya ilişkin isteğin reddine,
6-Maddi tazminat isteği yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken ‭‭48.536,55 TL harçtan peşin olarak alınan 627,78 TL harcın ve 10.312,00 TL ıslah harcının düşülmesi ile kalan 37.596,77 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
7-Manevi tazminat isteği yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 15.711,30 TL harçtan peşin olarak alınan 1.195,43 TL harcın düşülmesi ile kalan‭ 14.515,87 TL harcın davalılar … ve …’dan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
8-Davacının maddi tazminat isteği için yatırmış olduğu 35,90 TL başvurma harcı, 627,78 TL peşin harç ve 10.312,00 TL ıslah harcı toplamı olan ‭‭‭10.975,68‬‬‬ TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacılara verilmesine,
9-Davacıların manevi tazminat isteği için yatırmış oldukları 1.195,43 TL peşin harcın davalılar … ve …’dan alınarak, davacılara verilmesine,
10-Davacıların yapmış oldukları ‭1.116,49 TL’si posta-tebligat gideri ve 2.000,00 TL’si bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.168,49 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre takdiren ‭2.619,53 TL’sinin davalılardan alınarak, davacılara verilmesine, kalan kısmının davacılar üzerinde bırakılmasına,
11-Davacı …’nın kısmen kabul edilen maddi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 49.493,34 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacı …’ya verilmesine,
12-Davacı …’nın kısmen kabul edilen maddi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 55.981,37 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacı …’ya verilmesine,
13-Davacı …’nın kısmen reddedilen maddi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak, davalılara eşit olarak verilmesine,
14-Davacı …’nın kısmen reddedilen maddi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.612,69 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak, davalılara eşit olarak verilmesine,
15-Davacı …’nın kısmen kabul edilen manevi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 23.500,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan alınarak, davacı …’ya verilmesine,
16-Davacı …’nın kısmen kabul edilen manevi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 12.800,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan alınarak, davacı …’ya verilmesine,
17-Davacı …’nın kısmen reddedilen manevi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 16.000,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak, davalılar … ve …’ya verilmesine,
18-Davacı …’nın kısmen reddedilen manevi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak, davalılar … ve …’ya verilmesine,
19-Davacı …’nın sigorta şirketi yönünden manevi tazminat isteği reddedildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak, davalı … Sigorta A.Ş.’ye verilmesine,
20-Davacı …’nın sigorta şirketi yönünden manevi tazminat isteği reddedildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak, davalı … Sigorta A.Ş.’ye verilmesine,
21-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekilinin, davalılar … ve … vekilinin yüzlerine karşı, diğer davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/12/2022

Başkan
¸E-imza
Üye
¸E-imza
Üye
¸E-imza
Katip
¸E-imza