Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1296 E. 2022/339 K. 12.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1296
KARAR NO : 2022/339

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/11/2018
KARAR TARİHİ : 12/04/2022

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili ile davalılar arasında 29/12/2010 tarihinde “mal alım satım sözleşmesi ve ödeme protokolüdür” başlıklı iki adet sözleşmenin imzalandığını, her iki sözleşmenin içeriğinin aynı olduğunu, sözleşmelerden birisinde davalı …’in, diğerinde ise davalı …’nın satıcı taraf olduğunu, bu sözleşmelerin E.1 maddesinde; “müvekkilinin, satın aldığı ürünlerin toplam bedeli olan 57.000,00 TL’yi satın alınan malların 3. kişilere satışının yapıldığı tarihlerde kısmi olarak ödeyeceği, yapılacak kısmi ödemelerin satış bedelinden mahsup edileceği ancak sözleşmeye konu mallar 3. kişilere satılsın veya satılmasın alıcı müvekkili tarafından en geç 10/05/2011 tarihinde toplam sözleşme bedeline konu senet bedellerinin satıcılara ödeneceği” hususlarının kararlaştırıldığını ve her bir sözleşme için müvekkili tarafından toplam satış bedellerini içerir 29/12/2010 düzenleme, 10/05/2011 ödeme tarihli, 28.500,00 TL bedelli iki adet senedin düzenlenerek davalılara teslim edildiğini, her iki sözleşmede belirtilen mallar müvekkiline teslim edildikten sonra bunlardan 3.500 kg sıkma biberin sözleşmede yer alan sıfırlanmış … sıkma özelliğinde ürün olmaması nedeniyle davalılar ile görüşüldüğünü, “bu miktar sıkma biberin davalılarca müvekkilinin deposundan alınarak tekrar geri iade edileceğinin” kararlaştırıldığını ve buna ilişkin “Tutanaktır” başlıklı 03/01/2011 tarihli tutanağın düzenlendiğini, ancak bu tutanakta belirtilen ve iade edileceği taahhüt edilen sıfırlanmış … sıkma özelliğindeki ürünün müvekkiline iade edilmediğini ve toplam senet bedelinden de düşülmediğini, 3.500 kg sıkma biberin sözleşme tarihi itibariyle değerinin 14.000,00 TL bugünkü değerinin ise 45.000,00 TL olduğunu, müvekkili tarafından verilen senetlerin … tarafından İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasında ve diğer davalı tarafından İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasında takibe konu edildiğini, müvekkilinin cebri icra tehdidi altında ödeme yapmak durumunda kaldığını, müvekkilinin davalılara Kemalpaşa … Noterliği’nden gönderdiği 14/08/2018 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnameye cevap alamadığını belirterek, icra dosyalarında müvekkilinden haksız olarak tahsil edilen 45.000,00 TL’nin istirdadı ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile özetle; İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasında son tahsilat ve dosyanın kapanış tarihinin 07/04/2015 olduğunu, İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasında son tahsilat ve dosyanın kapanış tarihinin 18/03/2018 olduğunu, dava dilekçesi ekinde sunulan ve taraflar arasında imzalanan 29/12/2010 tarihli iki adet “mal alım satım sözleşmesi ve ödeme protokolüdür” başlıklı sözleşmeler altındaki imzaya ve 03/01/2011 tarihli tutanak altındaki imzaya herhangi bir itirazlarının bulunmadığını, davaya konu senetlerin söz konusu bu sözleşme ilişkisi çerçevesinde düzenlendiğini ve icra dosyasında tahsilat yapıldığını, haciz tutanağında davacı tarafın borcu kabul yönünde beyanının bulunduğunu, … yönünden husumet itirazlarının bulunduğunu, zira; 03/01/2011 tarihli tutanakta bu müvekkilinin isminin ve imzasının bulunmadığını, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, diğer yandan davacı tarafın yasal süre içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığını, TBK’nın 223 ve 231. maddeleri gereğince 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu, şayet sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılıyor ise TBK’nın 82. maddesi gereğince de 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu, 03/01/2011 tarihli tutanağın içeriğini kabul etmediklerini, bu tutanakta ürünlerin niteliğinin tam anlamıyla belirtilmediğini, müvekkilinin baharat imalatı yapmadığını, biber közleme ve konserve imalatı yaptığını, sözleşmelerde geçen ürünün “hurda” niteliğinde ürün olduğunu, çünkü baharatların hurda ürünlerden yapıldığını ancak 03/01/2011 tarihli tutanaktaki ürünün hurda ürün olup olmadığının belirgin olmadığını, yani sözleşme kapsamındaki ürün olup olmadığının belli olmadığını belirtmiştir.
GEREKÇE ;
Dava; istirdat davasıdır.
Davacı vekili; müvekkilinin söz konusu borcu cebri icra tehdidi altında ödediğini ve yasal süresi içerisinde de davayı açtığını, “tutanaktır” başlıklı belgede sözü edilen ürünlerin davalı tarafından geri alındığı halde iadesinin yapılmadığını ve senet bedelleri içerisinde kalarak müvekkili tarafından ödendiğini, söz konusu tutanakta belirtilen 3500 kg miktarındaki ürünün sözleşme tarihindeki değeri 14.000,00 TL olup, dava tarihi itibariyle değerinin ise 45.000,00 TL olduğunu, davanın konusunun da söz konusu bu miktar ürün karşılığında yapılan ödeme olduğunu belirtmiştir.
Taraflar arasında; “davacı ile davalılar arasında ayrı ayrı 29/12/2010 tarihli mal alım satım sözleşmesi ve ödeme protokolü ile davacı ve davalılardan … arasında 03/01/2011 tarihli tutanağın imzalandığı, davanın konusu 10/05/2011 ödeme tarihli 28.500,00 TL bedelli iki adet bononun söz konusu sözleşme ilişkisi kapsamında davacı tarafından düzenlenerek davalılara verildiği, iki adet sözleşmede sözü edilen ürünlerin davalılar tarafından davacıya teslimatının yapıldığı” konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “03/01/2011 tarihli tutanakta sözü edilen 3500 kg miktarındaki sıkma biberin taraflar arasında imzalanan sözleşme konusu biber ile aynı nitelikte ürün olup olmadığı, bu tutanakta sözü edilen ürünlerin davalılara iade edilip edilmediği, söz konusu üründe ayıbın varlığından söz edilip edilemeyeceği, ayıp var ise davacı tarafça yasal süre içerisinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı, davacı tarafın icra dosyasında ödediği dava konusu 45.000,00 TL’nin davalılardan istirdadını isteyebilme koşullarının olup olmadığı, davacının ne miktar alacağın istirdadını isteyebileceği, alacağın zaman aşımına uğrayıp uğramadığı” konularındadır.
Dava konusu senetler incelendiğinde; 10/05/2011 ödeme tarihli 28.500,00 TL bedelli senedin “malen” kaydı ile davacı tarafından davalı …’ya; 10/05/2011 ödeme tarihli 28.500,00 TL bedelli senedin “malen” kaydı ile davacı tarafından davalı …’e verildiği görülmüştür.
Davacı alıcı ile davalı satıcı … arasında 29/12/2010 tarihli ve yine davacı ile davalı satıcı … arasında aynı tarihli “mal alım satım sözleşmesi ve ödeme protokolüdür” başlıklı belgeler düzenlenmiştir. Her ikisinin de içeriği aynı olup, her iki sözleşmede de satış bedeli toplam 28.500,00 TL olarak belirlenmiş ve 2. maddelerinde satış bedeline karşılık 28.500,00 TL bedelli bononun düzenlenerek satıcıya teslim edileceği kararlaştırılmıştır.
Bunun yanı sıra teslim alan … ile teslim eden … arasında düzenlenen 03/01/2011 tarihli “Tutanaktır” başlıklı belgede “…’den …’a 3500 kg sıkma biber iade edilecektir” ifadesine yer verilmiştir.
Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün …/… talimat ve …/… talimat sayılı dosyaları incelendiğinde; 24/02/2012 tarihinde alacaklı … tarafından borçlu davacı …’ın tutanakta belirtilen adresine haciz işlemi için gidildiği, davacı borçlunun haciz günü adreste hazır olduğu, nitekim tutanak altına da imzasının alındığı, davacıya geliş sebebi ve karar anlatıldığında; “anladığını, şu an borcu ödeyecek durumunun olmadığını” bildirdiği, 2012/250 talimat sayılı dosyadaki haciz tutanağında alacak miktarının 37.680,00 TL olarak gösterildiği, dayanağı dosyanın İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosya olduğu; …/… talimat sayılı dosyadaki haciz tutanağında alacak miktarının 37.664,47 TL olarak gösterildiği, dayanağı dosyanın İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosya olduğu, her iki talimat dosyasında da fiili haczin gerçekleştirildiği görülmüştür.
Davacı asil; dosyaya sunulan ve kendisiyle davalılardan … arasında imzalanan 03/01/2011 tarihli tutanağın esasen her iki davalı tarafından da imzalanması gereken bir tutanak olduğunu ancak o gün tutanak imzalanırken sadece davalılardan … hazır olduğu için tutanağı bu davalı ile birlikte imzaladıklarını, dava konusu her iki sözleşmenin içeriğinin aynı olduğunu, davalıların ortak hareket ettiklerini, dolayısıyla bu tutanakta iade edileceği belirtilen 3.500 kg miktarındaki ürünün her iki davalının birlikte iade etmeyi yüklendikleri ürün olduğunu ancak her iki davalı sorumlu olmasına rağmen herhangi bir iade gerçekleşmediğini belirtmiştir.
Davalılar vekili; davalı asilin beyanlarını kabul etmediklerini, müstakil iki sözleşmenin bulunduğunu, müvekkilleri arasında adi ortalık şeklinde bir ilişkinin söz konusu olmadığını, kaldı ki adi ortaklık söz konusu olsaydı tek sözleşme düzenlenecek olduğunu, düzenlenen tutanağın diğer müvekkili … yönünden bağlayıcılığı olmadığını belirtmiştir.
Davacı tanığı … anlatımında; “Ben kuru gıda alım satım işi yapıyorum. Gerek davacıyı gerekse davalıları tanıyorum. Yaklaşık 6-7 yıl öncesine kadar her iki tarafla da çalışıyordum. Tam tarihini hatırlamıyorum ancak uzun bir süre önce davalılardan (hangi davalıdan olduğunu hatırlamıyorum ancak davalılar birlikte çalışıyorlardı) hatırlamadığım miktarda toz biber satın aldım. Ben de bu satın aldığım ürünü başkasına sattım. Yine hatırlamadığım geçmiş tarihlerde davacının deposuna birden fazla gidip baktım, yani amacım mal satın almak ve başkalarına satmaktı. Baktığımda depoda kuru biberler vardı ancak bunların niteliğini, miktarını, cinsini hatırlamıyorum, üzerinden çok zaman geçti. Benim bildiğim kadarıyla davacı ile davalılar arasında biber alım satım ilişkisi ve ticareti vardı. Bu nedenle ben davacının deposunda gördüğüm biber ürününün yukarıda sözünü ettiğim davalılardan satın aldığım biber ürünü olup olmadığı konusunda net bir bilgi sahibi değilim. Sadece tahmini olarak konuşabilirim. Her iki tarafın birbirleriyle bu konuda ticareti olduğu için tahminen pul biberlerin davacı deposundaki biberler olabileceğini söyleyebilirim, net bir şey konuşamam. Davalılar arasında adi ortaklık ilişkisi olup olmadığını bilmem ancak davalı … davalı … yanında çalışıyordu. Bu da kesin bir bilgi değildir. Sigortalı çalışan olup olmadığını bilmiyorum. Sıkma biberden kastedilen şudur: kırmızı kapya biberler salça fabrikasında salça olarak yapılır, suyu süzülür, kalan kabukları kurutulur, bunun adı da sıkma biberdir” demiştir.
Davacı tanığı … anlatımında; “Turgutlu ilçesinde kırmızı biber kurutarak satım işiyle uğraşıyorum. Bu işi küçüklüğümden beri yapıyorum. Davacı ile de dava konusu sözleşmelerin imzalandığı tarihte bu iş vesilesiyle tanışıp bir araya geldik. Tahmini olarak 2010 yılında yine tahmini bir yıl süre ile davacı ile birlikte çalıştık. Bu çalışmamızda dışarıdan başkalarından kuru kırmızı tam biber satın alıp bu biberleri başkalarına satıyorduk, gelirini de paylaşıyorduk. Bu şekilde ortaklığımız söz konusu idi. Ben davacı ile davalılar arasında düzenlenen ve bu davaya konu edilen sözleşmelerin içeriğini ve ayrıntısını bilmiyorum. Sözünü ettiğim dönemde davacı ile kısmen ortak iş yapıyorduk. Dolayısıyla davalılardan satışa hazır halde ve satışa hazır olmayan halde kuru kırmızı biberler geldi. Satışa hazır olan ürünler toz biber halinde idi, satışa hazır olmayanlar yarı işlem görmüş toz halinde olmayan ürünlerdi. Ben davalılardan gelen bu ürünlerin miktarını bilmiyorum ancak bu ürünler sadece davacıya geldi yani bizimle davacının ortak çalıştığımız işle ilgili olarak gelmedi. Bu ürünler geldiğinde davacı kendi yerine koydu. Ertesi günü davalı … gelerek hazır olan ölçülü ve çuvaldaki ürünlerden 3,5 ton miktarındaki kısmını aldı, geri götürdü. Davalı … bana bir şey söylemedi. Ben davacıya sorduğumda bana “davalı …’in bu malı satış amacıyla değil, emaneten geri aldığını, başka bir yere vereceğini ancak bu malı daha sonra davalı …’in kendisine yani davacıya geri getireceğini” söyledi. Bu ürün davalı tarafından emaneten alınmıştır. Ben bu olaydan sonra yaklaşık 4 ay kadar davacının yanında ve onunla birlikte çalıştım. Dolayısıyla ben orada olduğum sürede davalı … emaneten aldığını bildirdiği ürünü ya da başka bir ürünü davacıya getirmedi. Sözünü ettiğim yer davacının deposu idi. Benim bildiğim kadarıyla davalılar arasında bir ortaklık vardı, ikisi aynı işletmede çalışıyorlardı. Taraflar arasındaki sözleşmede “sıfırlanmış … sıkma vs devamındaki ürün” tanımlamaları ürünün özelliğini değil, daha ziyade kimden alındığını gösteren kodlama niteliğindeki tanımlamalardır.” demiştir.
Davalı tanığı … anlatımında; “Ben yaklaşık 14 yıldır davalı …’nın yanında çalışıyorum. Kendisinin gıda üzerine fabrika binası bulunmaktadır. Diğer davalı … ile fabrikayı birlikte kurduklarını ve birlikte çalıştıklarını biliyorum. Ben fabrikada çalıştığım süre boyunca ve hala her iki davalı da fabrikadadır ve çalışmalarına devam etmektedirler. Biz davacıdan hiç biber satın almadık ancak 2010 yılında davacı bize kapya biber gönderecekti ancak kapya biber gelmedi. Sadece beyaz renkli biber başı geldi. Küçük kamyonetle geldi. Ürün fabrikaya indirilmeden önce açılıp bakılmadı ancak fabrikaya indirildikten sonra açıp baktığımızda bunun biber olmadığını, sadece biberin başı olduğunu gördük. Hatta rengi kırmızı bile değildi, beyazdı ancak davacı tarafça gelip alan olmadı. Yaklaşık 6 ay kadar bu ürünler davalıların fabrikasında kaldı ve kurtlandı. Benim bu konuyla ilgili olarak davacı ile davalılar arasında nasıl bir iletişim olduğu ya da iletişim olup olmadığı konusunda bilgim yoktur. Şayet davacı tarafça gönderilen biberler normal kapya biber olsa idi biz fabrikada bu biberlerle kahvaltılık için közleme yapacaktık ancak yapılamadı. Fabrikada kullanılan biberlerden kalan atıklar hiçbir şekilde değerlendirilmemekte ve atılmaktadır.” demiştir.
Davalı tanığı … anlatımında; “2010 yılı Ağustos ayında Kemalpaşa ilçesinde bulunan davalıların birlikte ortağı oldukları şirketin yani o tarihlerde “… Organik Gıda” olarak geçen işletmenin fabrika binasında davalılara bağlı olarak çalışıyordum. Statüm işçilik idi. Fabrikada getir götür işlerini ve her türlü işi yapıyordum. Yaklaşık 1 yıl süre ile orada çalıştım. Benim bu davanın konusu olan ve taraflar arasında imzalandığını belirttiğiniz sözleşmelerden, tutanaklardan, senetlerden haberim yoktur. İçerikleri hakkında bir bilgim yoktur. Söz konusu işletmede herhangi bir yetkim olmadığı için bu konularda bilgim bulunmamaktadır. Ben davalıların o tarihlerde bir yerden tahmini bir kamyon kadar kuru tam kırmızı biber aldıklarını ve bunları bir yerde öğütmek istediklerini biliyorum. Hatta Akhisar’da bu ürünler öğütülecekti ve kamyondaki ürünler Akhisar’da bir Zeytin Borsası denen yere döküldü. 1 gün öğütme işlemi yapıldı. Hatta ben de öğütülen biberlerin başındaydım ancak 1 günün sonunda bana biberlerin öğütülmesine devam etmemem söylendi Bu ürünler 1 günün ardından yaklaşık 2-3 hafta süre ile ya da 1 ay süre ile Akhisar’da bir depoya kondu ve herhangi bir işleme tabi tutulmadan bekletilmeye başlandı. Bu süre zarfında ürünlerin başında bekçilik yaptım. Daha sonra davalılar bana bu ürünleri kamyona yükleyip Kemalpaşa’ya getirmemi söylediler. Ben de çalışan 5-6 arkadaş ile birlikte bu ürünleri Kemalpaşa’da bir depoya götürdüm. Ürünler bu depoya indirildi. Bu deponun kime ait olduğunu bilmiyorum. Davacıyı daha önce bir iki kere görmüştüm. Şu an görsem tanımam. Dolayısıyla ürünlerin indirildiği deponun davacıya ait olup olmadığı konusunda bir şey diyemem. Bu ürünler buraya indirildikten sonra ne olduğunu, geri alınıp alınmadığını bilmiyorum. Zira; daha sonraki süreçte ben yoktum. Ürünleri götürdüğümüz Kemalpaşa’daki adresi hatırlamıyorum. Benim aklımda kalan; sözünü ettiğim bir kamyon ürünün tamamı tam sağlam ürün değildi. Daha doğrusu kamyon içindeki ürünler karışık ürünlerdi. Bir kısmı sağlamdı, bir kısmı deforme olmuş şekildeydi. Yine bu biberlerden bir kısmı toz biber yapımında kullanılan ve çekirdekleri olan ürünlerdi. 1 gün süre ile öğütülen ürünler de deforme olan çekirdekli ürünlerdi. Sözünü ettiğim kamyonun içinde ve öğütülenin içinde sadece baş kısmından ibaret biberler de vardı. Yani bu biberlerin alt kısımları yoktu. Çekirdekli sap kısımları vardı ve bu hali ile de kamyondaki diğer ürünlerin arasında idi. Ayrıca sıkmadan sonra kalan biber yani posa da yine bu ürünlerin arasındaydı ancak posa dediğim bu ürünlerin miktarı azdı. 300-500 kilo civarında olabilir. Üzerinden 8-9 yıl geçtiği için tam rakamlardan söz etmem söz konusu değildir. Benim posa olarak belirttiğim ürünler davalıların fabrikasından çıkartılan ürünlerdir.” demiştir
Davalılar vekili; müvekkillerinin birlikte ortak oldukları … Organik Ltd. Şti.’nin bulunduğunu, ancak dava konusu sözleşmelerin bu şirketten bağımsız olarak müstakil düzenlenmiş sözleşmeler olduğunu belirtmiştir. Daha sonrasında dosyaya bu şirkete ait sicil gazetesi örneğini sunmuştur.
Gıda mühendisi bilirkişi … 11/01/2021 tarihli raporunda özetle; her iki sözleşmedeki ürünlerde “biber” kelimesinin geçmediğini, 03/01/2011 tarihli tutanakta ise “sıkma biberin iade edileceğinin” yazılı olduğunu, sıkma biber adının Gıda Kodeksi Yönetmeliği’ne uygun olmadığını, zira; tutanakta sıkma biberin bir tanımının yapılmadığını, şayet davacı tarafça ürün ambalajı açılmamış bir şekilde sunulsa idi değerlendirme yapmanın mümkün olabilecek olduğunu, ayrıca dosya içeriğinde davalılarca yapılmış bir ayıp ihbarına da rastlanmadığını, kırmızı toz biber yapımında hurda/posa biberin kullanılamayacağını, kullanılması durumunda da tağşiş kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, sözleşmede biber kelimesi geçmediğinden sözleşme ile tutanaktaki ürünün aynı ürün olup olmadığının belirlenemeyeceğini bildirmiştir.
Davacılar vekili 28/02/2022 tarihli dilekçesi ile; davanın İİK’nın 72. maddesinde belirtilen istirdat davası olduğunu, İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün …/… ve İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyaları ile müvekkilinden haksız surette tahsil edilmiş olan paralara ilişkin olduğunu bildirmiştir.
İzmir 6. İcra Müdürlüğü’ne yazılan yazıya verilen cevapta; …/… sayılı dosyanın takipsizlik kaydı ile düştüğünü, son ödeme yapılan tarihin 04/08/2014 olduğu, dosyada haricen tahsil beyanının bulunmadığı bildirilmiştir.
İİK’nın 72/7 maddesinde; “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Borçlu, menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesi için alacaklıya karşı İİK’nın 72. maddesinin 7. fıkrasına göre istirdat davası açabilir.
İncelenen tüm dosya içeriğine göre; davanın dayanağı olan davacı … ile davalı … arasında düzenlenen 03/01/2011 tarihli tutanakta davalı …’nın imzası bulunmadığından, bu davalıya husumet düşmeyeceği kabul edilmiş, davalı … hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davalı … hakkında açılan davaya gelince; bu davalı tarafından İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasında başlatılan takipte davacı tarafça yapılan son ödemenin tarihinin 04/08/2014 olduğu, İİK’nın 72/7 maddesine göre davanın ödeme tarihinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde açılmadığı anlaşıldığından, davalı … hakkındaki davanın ise zaman aşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davalı … hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine,
2-Davalı … hakkındaki davanın zaman aşımı nedeniyle reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın peşin olarak alınan 768,49 TL harçtan düşülmesi ile kalan ‭687,79‬ TL harcın karar kesinleştiğinde isteği halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerine bırakılmasına,
5-Davalıların yapmış olduğu 49,70 TL’si posta- tebligat ücreti ve 30,00 TL’si tanık ücreti olmak üzere toplam ‭79,7‬ TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalılara verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 6.650,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılara verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayarak artan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 12/04/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza