Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1185 E. 2022/928 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1185 ESAS
KARAR NO : 2022/928 KARAR

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 16/10/2018
KARAR TARİHİ : 10/11/2022
GEREKÇELİ K.TARİHİ : 11/11/2022
Mahkememizde görülen Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davacıların, 13.05.2017 tarihinde meydana gelen ve davalılardan …ile …’nın birlikte düzenledikleri “Anneler Günü Etkinliği”ne 150 TL ücret ödeyerek katılmış olan …’nin bu etkinlik için temin edilmiş olan … adına kayıtlı, yetki belgesi … adına düzenlenmiş bulunan ve kaza anında maktül sürücü … idaresindeki … plakalı tur otobüsü ile yolculuk ettiği esnada “araç freninin boşalmasından” kaynaklı olarak meydana gelen trafik kazasında …’nin vefat ettiğini, onun ölümü ile anne – babasının ve ağabeyinin destekten yoksun kaldıklarını, dava açılmadan önce …Sigorta ya yapılan başvuru üzerine davacılardan, …’a 39.498,31 TL, …’ye 28.375,03 TL olmak üzere 02.02.2018 tarihinde toplam 67.873,34 TL ödeme yapıldığını, ağabey …’nin başvurusunun ise reddedildiğini, yapılan ödemelerin davacıların gerçek zararlarını karşılamadığını ve ayrıca olayda … bakımından da DYK zararı talep edebilme koşullarının bulunduğunu ileri sürmek ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle her bir davacı için 500’er TL maddi ve toplam 400.000,00 TL manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
CEVAP: Davalı … vekili, cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunduklarını, dosyanın Ödemiş Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini, tüm davacılar için ayrı ayrı sigorta şirketine başvuru dava şartı olduğundan, bu şart yerine gelmemişse davanın dava şartı yokluğundan reddini, kazaya karıştığı belirtilen … plaka sayılı aracın işleteni ruhsat sahibi olan … olduğunu, müvekkilinin D2 yetki belgesini kiralamak dışında bir sorumluluğu bulunmadığı gibi, aracın işleteni ve araç üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kişi olmadığını, aracın fren sistemindeki eklenti ile ilgili araç sahibi sorumlu olmakla birlikte bu sistemin aracın önceki araç malikleri tarafından yapıldığını, …’’ın aracın fren sistemine bir ekleme ve değişiklik yapmadığının haricen öğrenildiğini, meydana gelen kazada kazaya karışan aracın teknik yeterliliğine atfedilecek bir kusur bulunmadığını, aracı kullanan şoför …’ın vefat ettiğini, ehliyeti ve teknik yeterlilik belgesi ile psikoteknik raporunun bulunduğunu, hatta kaza tarihi itibarıyla aynı marka ve model aracın sahibi olduğunu müvekkilinin öğrendiğini, aksi kabul edilse dahi, kabul anlamına gelmemek kaydı ile; …’ın, olay tarihinde müvekkilinin bilgisi ve onayı olmaksızın ve hatta müvekkilce imzalanması gereken yolcu taşıma sözleşmesini müvekkiline imzalatmadan kazanın meydana geldiği geziye gittiğini, davalı …’in müvekkilinin bilgisi ve onayı ve rızası dışında haricen para kazanmak için geziye gittiğini, müvekkilinin kazanın oluşumunda kusuru bulunmadığını, davanın TÜVTÜRK’e ihbarını talep etiklerini, davacıların manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, manevi tazminat talep etmeye hakları olmadığını, davacıların talep ettiği destek tazminatları bakımından murisin desteği olmadıkları gibi, davacı olan murisin kardeşinin de murisin desteğinden faydalanamayacağı ve mirasçı olmadığını, davacıların talep ettiği manevi tazminatlar bakımından, davalı sigorta şirketlerinin poliçelerinde manevi tazminat klozu var ise öncelikle bu poliçelerden taleplerinin karşılanması gerektiğini, ceza dosyasının sonucunun bekletici mesele yapılmasını, açıkladığı nedenlerle, davacıların fahiş maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin açmış bulunduğu davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı …vekili, cevap dilekçesinde özetle; Davayı kabul etmediklerini, dava konusu kaza olayında müvekkilinin kusur bulunmadığını, 05.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda müvekkilinin kusursuz olduğunun tespit edildiğini, 02.02.2018 tarihli raporda zorlama bir yorumla müvekkilinin tali kusurlu bulunduğunu, 19.09.2018 tarihli Adli Tıp İncelemesinde müvekkiline kusur yüklenmediğini, organize bir tur olmadığını, olay tarihinde anneler günü nedeni ile diğer davalı …’nın bir gezi grubu oluşturduğunu ve müvekkiline, kendisinin düzenlediği geziye yardımcı olmasını istediğini, kendisinin de ilk beyanında …’dan yardım istediğini, …’a herhangi bir ödemede bulunmadığını beyan ettiğini, raporlara göre kusurun araçtan kaynaklandığını, davayı kabul etmemekle beraber talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu, açıkladığı nedenlerle davanın reddine, dava masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …… Sigorta A.Ş vekili, cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazaya karıştığı ifade edilen … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından 26.10.2016-2017 tarihleri arasında geçerli olmak üzere ZMMS ile sigortalandığını, davacı vekiline 2.2.2018 tarihinde 67.873,34 TL ödendiğini, yapılan bu ödemenin taraflar arasında çekişmesiz olduğunu, müvekkili şirket sorumluluğunu yerine getirdiğinden davanın reddine karar verilmesini, Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları gereği poliçe teminatı ancak araçta yolcu olarak taşınan biletli yolcuları kapsadığını, sürücü, hizmetliler ve sigortalının eylemlerinden sorumlu tutulduğu diğer kişiler ile yolcu bileti olmayan kişilerin taleplerinin teminat dışı olduğunu, davaya konu kazada müteveffanın, sigortalı araçta yolcu değil sigortalı araç sürücüsü olduğunu, Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Mesuliyet Poliçesi yalnızca sigortalı araçta yolcu konumunda bulunan kişileri kapsadığından davanın reddi gerektiğini, yapılacak yargılamada araçların kusur durumlarının tespit edilmesi gerektiğini, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası, meblağ sigortası olmadığından, poliçede üst limit olarak belirlenen tutarın her olayda otomatik olarak ödenmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin, ancak sigortaladığı araç işletenin sorumluluğu nispetinde zarardan sorumlu tutulabileceğini, kardeşler için destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin teminat dışı olduğunu, davacının Sosyal Güvenlik kuruluşlarından herhangi bir ödeme alıp almadığının tespitini, açıkladığı nedenlerle destek taleplerinin reddine, davacının ticari faiz taleplerinin reddine, her halde haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … (…) Sigorta A.Ş vekili, cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davacılar vekiline 08/02/2018 tarihinde poliçe limitinin tamamını 175.000,00-TL ödeyerek poliçeden kaynaklanan sorumluluğunu yerine getirdiğini, bu nedenle davanın reddine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
ATK Raporu : Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 20/08/2021 tarihli raporda özetle ; Olayda müteveffa sürücü …’ın kusurunun olmadığı, sürücü …’nin kusurunun olmadığı, … Plakalı otobüsün orjinal fren sistemine müdahale ettirip, hatalı değişiklik yaptıran, araç maliki …’ın %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu görüşü ile rapor düzenlenmiştir.
Bilirkişi Raporu : Bilirkişi … tarafından düzenlenen 22/02/2022 tarihli raporda özetle ; Davacılara …Sigorta tarafından ödeme yapılan 2018 yılı asgari ücret verileri ve hesaplama yöntemi ile gerçek zararlarının:
1. Anne … için 87.949,85 TL olarak hesaplandığı, Sigorta Şirketi tarafından ise …’a 39.498,31 TL ödenmiş olduğu, aradaki farkın 48.451,54 TL ve %10 dan fazla bulunduğu;
2. Baba … için 58.810,27 TL olarak hesaplandığı, Sigorta Şirketi tarafından ise …’ye 28.375,03 TL ödenmiş olduğu, aradaki farkın 30.435,24 TL ve %10 dan fazla bulunduğu;
Bu nedenle 2022 yılı asgari ücret verileri ile Anayasa Mahkemesi iptal kararı göz önünde bulundurularak %10 artış – %10 ıskonto esasına dayalı Progresif Rant Yöntemi kullanılmak ve zarar süreleri TRH 2010 Yaşam Tablolarından yararlanılarak belirlenmek suretiyle hesaplama yapıldığı,
Davacılar zararından …Sigorta tarafından ZMMS (Trafik) Poliçesi kapsamında yapılan ödemeler güncellenerek mahsup edildikten sonra:
1. Anne … için 237.689,98 TL,
2. Baba … için 128.673,43 TL olmak üzere
TOPLAM 366.363,41 TL bakiye DYKT alacağı hesaplandığı;
Davalılardan Taşımacı …, İşleten …, tur organizatörleri oldukları iddia edilen …ve …’nın davacılara karşı sorumlu olup olmadıkları ve aralarında müşterek – müteselsil sorumluluk kurallarının uygulanıp uygulanmayacağının taktiri Mahkemenize ait olmak üzere ve davacılar davasında haklı görüldüğü taktirde bu zararın tamamından kaza tarihinden itibaren sorumlu bulunacakları;
…Sigorta’nın ise davacılar zararından işleten ile birlikte müteselsilen ve ancak poliçe limiti olan (dava açılmadan önce yaptığı ödemeler sonrasında) bakiye 262.126,66 TL ile sınırlı sorumlu bulunduğu;
Davacılar zararının poliçe limitini aşması nedeni ile g a r a m e hesabı yapıldığı; Buna gore …Sigorta’dan:
…’ın 170.063,05 TL
…’nin 92.063,60 TL tutarındaki DYKT alacaklarını talep edebilecekleri, sigorta şirketinin dosya kapsamına gore en geç eksik ödeme yaptığı 02.02.2018 tarihinde temerrüde düşmüş olduğu;
… Sigorta tarafından davacılara yapılmış olan ödemelerin zorunlu koltuk (ferdi kaza) sigortası poliçesinden kaynaklı bulunduğu ve bu sigorta poliçesi ile verilen teminatların “meblağ-hayat sigortası” niteliğinde olması nedeni ile davacıların DYK zararlarından mahsup edilemeyeceği;
Davacılardan Desteğin Ağabeyi … bakımından ise DYKT talep edebilme koşullarının bulunmadığı görüşü ile raporunu düzenlemiştir.
Dava : Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davasıdır.
Haksız fiil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 50. maddesinde ise ”Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” hükmü yer almaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, ”işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, ”bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, ”işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, ”sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” şeklinde ifade edilmiştir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2018/298 Esas 2019/730 Karar sayılı kararında aynen; ”…..Davacı vekili, mahkemeye verdiği 18/03/2015 tevzi tarihli dava dilekçesi ile özetle: 31/07/2012 tarihinde davalı sürücü …’nın sevk ve idaresindeki davalı … genel müdürlüğüne ait davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı … plakalı araçta yolcu olarak bulunan davacının araçtan iniş eylemi sırasında aracın hareketi sonucu düşerek yaralandığını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000-TL maddi, 15.000-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Otobüs yolcusunun kazada yaralanması sebebiyle … Genel Müdürlüğünün sürücü ve sigorta aleyhine açmış olduğu davada, asliye ticaret mahkemesince bakılıp sonuçlandırılmıştır. Davanın 18.03.2015 tarihinde açıldığı görülmektedir. Olayda tüketici işlemi olacak mahiyette bir taşıma işleminin söz konusu olduğu ve bu mahiyetteki işlerin Mayıs 2014 tarihli Tüketici Kanunu gereğince tüketici mahkemelerince bakılması gerektiği anlaşıldığından, dava şartı yönünden yapılan inceleme ile ticaret mahkemesinin görevli olmadığından sair istinaf edenler incelenmeksizin kararın kaldırılmasına, davanın dava şartı görev yönünden reddine, İzmir Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğuna, HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince dosyanın görevli tüketici mahkemesine gönderilmesine, karardan bir örneğinin istinaf kaydının kapatılması için mahkemesine iadesine karar verilmiştir…..” ibarelerine yer verilerek, tüketici işlemi olacak mahiyette bir taşıma işleminden kaynaklanan tazminat davasında Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu belirtilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2019/2403 Esas 2019/1993 Karar sayılı kararında aynen; ”…..Kınık Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile) davacı gerçek kişinin davalı şirkete karşı açmış olduğu 01/12/2015 tarihli maddi ve manevi tazminat davasında davanın konusunun davacının tüketici yolcu olarak bulunduğu … Seyahat isimli firma otobüsünde yolculuk yaptığı sırada davalı otobüs sürücüsü …’in kullanmış olduğu aracın kusurlu seyri sırasında meydana gelen kazadan ötürü uğramış olduğu zararların tazmini talep edilmiştir.
Davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile yazılı yargılama usulü uygulanmak suretiyle kararı veren mahkemece bakılıp sonuçlandırılmıştır. Oysa, taraflar arasında tüketici işlemi mahiyetindeki bir taşıma ilişkisi söz konusu olup, tüketici yasası gereğince iş bu davanın basit yargılama usulü uygulanmak suretiyle ve tüketici mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.
İstinafa konu iş bu kararı veren mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu ve yargılamaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla ve basit yargılama usulüyle başlanıp devam edilmesi gerekirken, bu hususa dikkat edilmemesinin usul ve yasaya uygun olmadığı anlaşılmıştır…..” gerekçeleriyle, yolcu konumunda bulunduğu sırada meydana gelen kazada yaralanan davacının ikame ettiği maddi ve manevi tazminat davalarında tüketici mahkemesinin görevli olduğuna dikkat çekilmiştir.
Aynı davada, bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise uzman olan özel mahkemenin görevli bulunması halinde, uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da, taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyorsa; söz konusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında “Yargılama usulüne” ilişkin esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla, bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece yargılama yaparak uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Bu husus, hukukun öngörülebilir olmasının, usûl ekonomisinin ve davaların makul süre içinde bitirilmesi yükümlülüğünün de gereğidir.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/k. maddesine göre; “Tüketici: ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi” ifade eder. Tüketici işlemi ise Kanunun m. 3/l.bendinde tanımlanmıştır. Buna göre tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık, vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemni kapsar. Tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın veya sözleşmenin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. ve 5. madde hükümleri kapsamında kalan, kanunda özel olarak düzenlenen ve ticari dava sayılan bir sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir önemi yoktur. Aynı Kanun’un Diğer Tüketici Sözleşmeleri başlıklı 49/(1). maddesinde, finansal hizmetlerin her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade ettiği, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmenin ise finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeler olduğu, aynı Kanun’un 83/2. maddesinde, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer konularda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği, aynı Kanun’un 73/1.maddesinde ise, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu düzenlemesi yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen yasa hükümleri ve istikrar kazanmış Bölge Adliye Mahkemesi kararları çerçevesinde yapılan değerlendirme neticesinde, dava, kazanın meydana geldiği sırada … plakalı araç içinde yolcu olarak bulunan davacı tarafından, aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı araç işleteni, araç sürücüsü, tur organizatörleri, aracın ferdi kaza sigortacısına yöneltilmiş olduğu davalı …Sigorta A.Ş. Nin ZMMS sigortacısı olduğu bu yönden davanın ticari mahiyeti bulunsa da ferdi kaza sigortacısı … Sigorta A.Ş yönünden davacının tüketici sıfatını haiz olmasına binaen ve Tüketici Mahkemelerinin Ticaret Mahkemelerine göre daha özel vasıfta bulunmaları ve dava konusu uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi nezdinde 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Hükümlerinin tatbiki suretiyle çözümlenmesinin davacının daha lehine olduğu gözetilerek mahkememizin görevsiz olduğu, görevli mahkemenin İzmir Nöbetçi Tüketici Mahkemesi olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı vekilinin 29/06/2022 tarihli dilekçesi ile davalı … Sigorta A.Ş yönünden maddi ve manevi tazminat davalarından feragat ettiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesinde mahkemenin görevli olması da dava şartları arasında sayılmıştır.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Görevli Mahkemenin İzmir Nöbetçi Tüketici Mahkemesi olduğu, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca iş bu dava açısından Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu, mahkememizin görevli olmadığı her ne kadar davalı … Sigorta A.Ş yönünden davadan feragat edilse de görev konusunun öncelikli değerlendirilmesi gerektiği ve feragat konusunda görevli mahkeme celbi karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından dava şartlarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde düzenlendiği, aynı maddenin 1-c. fıkrasında mahkemenin görevli olmasının yer aldığı, aynı Kanun’un 115. maddesinde ise mahkemenin dava şartlarının varlığını yargılamanın her aşamasında re’sen gözeteceğinin ve dava şartlarının bulunmaması durumunda davanın usulden reddine karar verileceğinin belirtildiği, usul ekonomisi ve yargılamanın süratle bitirilmesi ilkeleri nazara alınarak görev dava şartı yokluğu sebebiyle açılan davanın usulden reddine vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla, HMK’nun 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20. maddesi uyarınca kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren 2 hafta içinde kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde gönderilme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İzmir Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, taraflar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.10/11/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır