Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1118 E. 2022/262 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1118
KARAR NO : 2022/262

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
DAVA TARİHİ : 02/10/2018
KARAR TARİHİ : 24/03/2022

Mahkememizde görülen Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı bankanın …’un keşide ettiği 13.01.2017 tanzim ve 17.08.2017 vade tarihli, 3.000.000,00-TL bedelli olan I adet senet nedeniyle adı geçen borçludan alacaklı olduğunu, ödeme vade tarihi geçmesine rağmen senet için bugüne kadar ödeme yapılmaması üzerine davacı bankanın alacaklarının tahsilini teminen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21.08.2017 tarihli …/… D. İş sayılı ihtiyati haciz kararı alınarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile ilamsız icra takip işlemlerine başlanıldığını, söz konusu yasal takip dosyası ile icra işlemlerinin devam ettiğini, borçlular açısından takibin kesinleşmiş olduğunu, işbu takip dosyasından borçluların ikametgâhı olan adreslerde ve işyeri adreslerinde haciz işlemleri gerçekleştirildiğini ve borca yetecek haczi kabil mal bulunamaması nedeniyle borçlular hakkında yasal takip işlemleri devam ettiğini, Hukuk düzeninin tüzel kişinin kendi mal varlığı ile sınırsız sorumluluğunu daha doğru bir ifade ile şirket ortaklarının şirket borçlarından sınırlı sorumlu olmalarının amaç ve fonksiyon dışı ve kötü niyetli kullanmalarını önlemeyi hedeflediğini, böylece sorumluluğun gerektirdiği bir olası durumda “Perdenin Kaldırılması” suretiyle, şirket tüzel kişiliğinin ayrı bir kişi olduğu görmezden gelinerek, şirket ve ortakları arasındaki Ayrılık İlkesinin uygulanmasının somut olay için askıya alınacağını, bu nedenle de ortağın sınırlı sorumluğuna somut olay için bir istisna getirilerek şirket borcundan tamamen sorumlu tutulmasının ya da tam tersinden tüzel kişinin ortağının borcundan sorumlu tutulmasının yolunun açılacağını, bir sözleşmeyi yapan tarafların, irade beyanlarının görünürdeki anlamına bağlı olan normal hukuki sonuçların gerçekleşmeyeceğini kararlaştırdıkları ve bu sözleşmeyi sırf başkalarını yanıltmak, onlara karşı gerçekte olduğundan başka bir görüş meydana getirmek amacını güttükleri takdirde yapılan işlemin muvazaalı olduğunu, muvazaanın tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmaları olduğunu, muvazaalı bir işlemin varlığını kabul için ortada bir (zahiri görünürdeki işlem) bir (muvazaa anlaşması) bir de gizli işlem bulunması gerektiğini, açıkladığı nedenlerle … Demir Çelik Geri Dönüşüm San. ve Tic. Ltd. Şti. firmasının tüm malvarlığı üzerine ve şirketin tüm hisseleri ve üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine teminat alınmaksızın alacak bedeli ile sınırlı olmak üzere ihtiyati haciz kararı verilmesine ve kararın hüküm kesinleşinceye kadar devamına, davalı … Demir Çelik Geri Dönüşüm San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin merkezi ‘… Mah. …/… Sok. No:… Buca İzmir’ ve başkaca faaliyet adreslerinde bulunan menkuller üzerine alacak bedeli ile sınırlı olmak üzere ihtiyati haciz kararı verilmesine, kararının hüküm kesinleşinceye kadar devamına, davalı Firma ve Şahıslar hakkında ‘tazmin kararı da verilebileceğinden bu davalılar adına kayıtlı gayrimenkuller ile menkul ve üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine bankanın alacağıyla sınırlı olmak üzere ihtiyati haciz kararına ve kararının hüküm kesinleşinceye kadar devamına, davalı … Demir Çelik Geri Dönüşüm San. ve Tic. Ltd. Şti’nin tespit edilecek diğer tüm malları yönünden Marka Sicil Müdürlüğüne, Trafik Tescil Müdürlüklerine Tapu Sicil Müdürlüklerine, Bankalara müzekkereler yazılarak sahiplerinin …’a aidiyetini ve buna göre kayıtların düzeltilmesinin hüküm altına alınmasına, talebin kabul edilmemesi halinde tapu ve/veya sicil kaydının tashihine gerek olmaksızın. Borçlar Kanunu ve İİK’nun ilgili maddeleri gereğince davacı Bankaya menkul ve gayrimenkuller üzerinde cebri icra yapabilme yetkisi verilmesine, kredi borçlusu muvazaa, kanuna karsı hile ve namı müstear ile diğer davalılar adı altında faaliyetlerine devam etmekte olduğundan ve ayrıca 5411 sayılı Bankacılık yasanın davacı bankaya vermiş olduğu yetkiler de göz önünde bulundurularak fazlaya ilişkin tüm alacak ve faiz hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile kredi borçlusunun bankaya olan şimdilik 250.000,00-TL’nin şimdilik fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama gideri ile vekâlet ücretinin de davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, cevap dilekçesinde özetle; Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olması nedeniyle davanın görevsizliğine karar verilerek görevli mahkemeye gönderilmesini, davacı tarafça ileri sürülen hususların gerçeği yansıtmadığını, somut bir delile de dayanmadığını, davacı tarafça dava dışı … ile davalılar arasında muvazaalı işlemler yapıldığını, taraflar arasında organik bağ bulunduğu ileri sürülmüş ise de işbu davanın sadece davalılara yöneltilmiş olduğunu, oysa muvazaa iddialarında muvazaalı işlemi yaptıkları öne sürülen taraflar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğunu, ancak davacı tarafça zorunlu dava arkadaşlığı usulüne aykırı dava açıldığını, somut davada tasarrufun iptali davasına ilişkin hükümlerin uygulanmasını gerektirecek herhangi bir mal yahut tasarruf söz konusu olmadığından ve alacak davası bakımından da yasada öngörülen ihtiyati haczin şartları oluşmadığından davacının gerek ihtiyati haciz talebinin gerekse de tasarrufun iptaline ilişkin hükümlerin uygulanması talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, dava dışı … ile davalı şirket arasında organik bağ olduğu, davalı şirketin tek ortağının ve yetkilisinin davalı … olduğu, … ile dava dışı … arasında akrabalık olduğu, …’un yaşının küçük olması, şirket kuramayacağı, yani somııt herhangi bir iddia yahut delil bulunmadığını, öncelikle dava dilekçesinde de belirtildiği üzere dava dışı … aleyhine İzmir l . Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin …/… D.İş sayılı kararı ile bu borçlu yönünden 21.08.2017 tarihinde ihtiyati haciz alındığını ve İzmir 28. İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı takibi üzerinden uygulanmış olduğunu belirttiğini, Borçlunun herhangi bir malı olmadığının tespit edildiğini, banka hesaplarına da herhangi bir mevduatı bulunamaz iken borçlunun aktif mallarını 3. Şahıs üzerine aktardığı ve 3. Şahıs üzerinden yürüttüğünün ileri sürülmesinin abesle iştigal olduğunu, kaldı ki organik bağın varlığının kabulü için akrabalığın tek başına yeterli olmadığını, ticari anlamda organik bağın varlığından söz edebilmek ve perdenin kaldırılabilmesi için her şeyden önce tarafların mal varlığının birbirine karışmasına,ortak bir muhasebesel yönetimin olması iş organizasyonunun tek olması, organizasyon ve mal varlığı bakımından birbirine karışmış ve menfaat birliğinin olmasının zorunlu olduğunun belirtildiğini, davalı şirket ile dava dışı borçlu …’un herhangi bir ilgisinin de bulunmadığını, yönetimsel anlamda da herhangi bir bağ bulunmadığını, açıkladığı nedenlerle 3. Kişi konumunda olan davalıların herhangi bir zarara uğramamaları ve yasa kapsamında da koşulları oluşmadığı için davacının ihtiyati haciz taleplerinin reddine, görev itirazlarının kabulü ile dosyanın usulden reddine, zorunlu dava arkadaşlığına uygun dava ikame edilmemiş olduğundan davanın usulden reddine, davacının ispatlanamayan davasının esastan reddine, vekâlet ücreti ve yargılama giderinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
İcra Dosyası: Davacı banka tarafından dava dışı borçlu … aleyhine, İzmir 28. İcra Müdürlüğü’nün …/… E. Sayılı dosyası ile, asıl alacak 2.861.901,78 TL, takip çıkışının 2.870.927,48 TL olduğu görülmüştür.
SGK Kaydı: Dosyaya sunulan İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü, Buca Sosyal Güvenlik Merkezi’nin 06/10/2020 tarihli yazısına göre, Davalılardan … Demir Çelik Geri Dönüşüm San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin Aylık 2018 yılı 3. Ayına , 4. Ayına, 5. Ayına, 6. Ayına ait, 7. Ayına, 8.ayına, 9. Ayına, 10. ayına ait, Prim ve Hizmet Belgelerinde beyan edilen çalışanlar isimlerinini yer aldığı görülmüş,
Dava dışı … ile ilgili sunulan belgeler incelendiğinde, Sisteme işleme tarihi.07/05/2003, Çalışmaya başlayan sigortalı sayısı:1, Kanunen kapsamdan çıkış tarihi: 30/11/2017 tarihi olarak belgede kaydedilmiş olduğu, dolayısıyla diğer davalı şirket ile belirtilen dönemlerde birlikte faaliyette bulunulmadığı anlaşılmıştır.
İş yeri Adres Bilgileri: Davalılardan … Demir Çelik Geri Dönüşüm San. ve Tic. Ltd. Şti. işyeri adresinin “… Mah. …/… Sokak No:… …-İzmir” olarak kayıtlı olduğu, dava dışı …’ un“İşin Mahiyeti Hurda Ticareti” olarak kaydedildiği ve bildirilen işyeri adresinin;“…/… Sokak No:… …-İzmir” olarak kayıtlı olduğu, yine aynı isimde kayıtlı, farklı sigorta işyeri numarasında “İşin Mahiyeti Mobilya imali Dek.Top.Alım.S.”olarak kaydedildiği ve bildirilen işyeri adresinin “… Sokak No:… …-İzmir”olarak kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
Dava dışı … ile ilgili olarak dosyaya sunulan Şirinyer Vergi Dairesi Müdürlüğü kayıtlarında 24/01/1995 tarihi ile 30/01/1996 tarihleri arasında “… Mah. … Sokak No:… …-İzmir” adresinde ticari faaliyette bulunduğu hususunun belirtildiği tespit edilmiştir.
Bilirkişi Raporu : Bilirkişiler … ve … tarafından düzenlenen 06/01/2022 tarihli raporda özetle ; Davacı banka namı müstear ve muvazaaya dayalı olarak perdenin aralanması teorisinin çapraz uygulanarak, …’dan olan banka alacağının davalılar … Demir Çelik Geri Dönüşüm San. ve Tic. Ltd. Şti. ile şirket ortağı …’dan tahsilinin talep edildiği, davacı banka tarafından, dava dışı banka borçlusu … aleyhine İzmir 28. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyasından icra takibi ikame edildiği, dava tarihi itibariyle 3.249.230,36-TL dosya borcu olduğu ancak takip dosyası sureti içerisinde ödeme emri / takip talebi bulunmadığından işlemiş faiz hesabı yapılamadığı, davalı … Demir Çelik Geri Dönüşüm San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin 2018 yılı 3,4,5,6,7,8,9,10 ayına ait prim ve hizmet belgelerinde beyan edilen çalışanlar ve dava dışı …’un sunulu belgeleri incelendiğinde, davalı şirket ile belirtilen dönemlerde birlikte faaliyette bulunmadıkları, davalı … Demir Çelik Geri Dönüşüm San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin işyeri adresinin … Mah. …/… Sok. No:… … İZMİR olarak kayıtlı olduğu, dava dışı …’un ise hurda ticareti yaptığı adresin aynı adres olduğu, dava dışı borçlu ile davalılar arasındaki ortak noktalar, şirket adresi ile dava dışı banka borçlusunun adreslerinin aynı olması ve diğer davalı ile baba – oğul olmaları olup, dosya kapsamında yaptığımız incelemede, bu hususların yanında, başkaca herhangi bir ortak husus tespit edilemediği, Mahkemece davacı banka alacağından dolayı, davalıların da sorumlu olacağı kanaatine varılması halinde dava tarihi itibariyle işlemiş faiz hariç dosya borcunun, 3.249.230,36-TL olduğu, davacı bankanın dava tarihi itibariyle 250.000,00-TL talep ettiği , davacı bankanın dava tarihi itibariyle 30.000-TL talebinin bulunduğu görüşü ile raporlarını düzenlemişlerdir.
Dava: Dava banka borçlusu …’un borcunun, Kredi borçlusunun muvazaa, kanuna karşı hile ve Namı müstear ile diğer davalılar adı altında faaliyetlerine devam etmekte olduğundan ve ayrıca 5411 sayılı Bankacılık yasasına göre davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili davasıdır.
Perdenin aralanması teorisini:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019/ 11-80 E. 2020 / 504 K. Ve 01.07.2020 tarihli kararında,”…15. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı şirketler arasında organik bağ bulunup bulunmadığı ve tüzel kişilik perdesinin aralanması koşullarının oluşup oluşmadığı, buradan varılacak sonuca göre yeni kurulan …. Mermer ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat Tic. A.Ş.’nin asıl borçlu diğer davalı şirketin borcundan sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
16. Asıl dava, davalılar arasında tüzel kişilik perdesinin çapraz olarak aralanması suretiyle alacağın tahsili; birleşen dava ise itirazın iptali istemlerine ilişkindir.
17. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi” hakkında açıklama yapılması faydalı olacaktır.
18. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 125. (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 137.) maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliği haiz olup, kanuni istisnalar haricinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 48. maddesi kapsamında bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre, istisnalar hariç olmak üzere, şirket malvarlığının, aktif ve pasifiyle birlikte, sahibi tüzel kişidir (Poroy, Reha/ Tekinalp, Ünal/Çamoğlu, Ersin: Ortaklıklar Hukuku I, İstanbul, 2019, s.105).
19. Tüzel kişiliğin bu malvarlığı, kendine özgü, bir amaç birliği içinde ve kendisini oluşturan kişilerin malvarlığından bağımsız bir malvarlığı olarak ortaya konulmalıdır. Tüzel kişiliğin bu malvarlığının onu oluşturan kişilerin malvarlığından da bağımsız olması gerektiğini belirten bu temel ilkeye “mal varlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı” ilkesi denilmektedir (Antalya, Gökhan: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması Teorisi, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 146.). Ayrılık ilkesi gereğince, tüzel kişilik çatısı altında bir araya gelen, başka bir deyişle tüzel kişiliği oluşturan gerçek veya tüzel kişiler, oluşturdukları tüzel kişiliğin borçlarından sorumlu olmazlar.
20. Tüzel kişi ile üyeleri arasındaki bu ayrılık ilkesinin mutlak olarak her durum ve koşulda uygulanması bazı haksız durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Öğreti ve uygulamada, özellikle borç ve sorumluluktan kurtulabilmek amacıyla tüzel kişiliğin bir araç olarak kullanıldığı hâllerde, tüzel kişi ve üyeleri arasındaki bu ayrılığın kaldırılarak üyelerin sorumluluğuna gidilebileceği kabul edilmektedir (Pulaşlı, Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, C. I, Ankara, 2011, s. 468.). Bu durum öğreti ve uygulamada “tüzel kişilik perdesinin aralanması” olarak ifade edilmektedir.
21. Gerçekten de hukuk kuralları dolanılmak suretiyle kanuna karşı hile yapılması, ayrı tüzel kişilik kavramına sığınarak onun ardında yer alan kişilerin taraf oldukları sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmeleri ya da üçüncü kişilere zarar vermeleri, sonra da tüzel kişilik kavramının ardına gizlenmeleri dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı ilkelerine açıkça aykırı olup hukuk düzenince de korunamaz. Bu gibi durumlarda TMK’nin 2/2 maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması söz konusu olduğu için tüzel kişilik perdesi aralanmalı ve perdenin ardında yer alan kişiler gerektiğinde sorumlu tutulmalıdır (Sağlam, İpek: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanmasına Genel Bir Bakış, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 146.). Başka bir deyişle tüzel kişiye hukuk hayatında ayrı bir hukuki varlık tanınması ancak TMK’nin 2. maddesi kapsamında kurallara uygun hareket edilmesi ve tüzel kişiliğin ortakları veya yöneticileri tarafından kötüye kullanılmaması hâlinde söz konusu olabilir. İyi niyet kurallarına riayet edilmemesi ve tüzel kişiliğin kötüye kullanılması hâllerinde tüzel kişilik perdesi aralanarak, tüzel kişilik perdesinin arkasındaki gerçek duruma göre bir sonuca varılması gerekmektedir (Battal, Ahmet: Bir Alan Araştırması Işığında Sermaye Şirketlerinin Sorumluluğu Konusundaki Hukuki Bilgi Eksikliğinin Olumsuz Sonuçları ve Perdenin Kaldırılması Teorisi Yardımıyla Giderilmesi, Yargıtay Dergisi, C. 24, Ekim 1998, s. 659.).
22. Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi; bazı şartların varlığı hâlinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan, mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir. Bu teori, yalnızca ticaret hukukunda değil iş hukuku, vergi hukuku, icra ve iflas hukuku ve diğer hukuk dallarında da uygulama alanı bulmuş; hatta 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 5941 sayılı Çek Kanunu gibi kanunlarda kamu yararı gibi özel menfaatlerin korunması amacı güdülerek gerektiğinde bu teorinin uygulanması ve sorumluluğa karar verilebilmesi için bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Elbette, kanundan kaynaklanan bu gibi durumlarda tüzel kişilik perdesinin aralanmasına ilişkin tartışmaya gerek bulunmamaktadır. Yine muvazaa, kanuna karşı hile gibi durumlarda da bazen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi uygulanmadan da sorumluluğa hükmedilebilmektedir (Akıncı, Şahin: Alacaklılardan Mal Kaçırmak İçin Kurulan Yeni Şirkete Müracaat İmkânı Bakımından; Muvazaa, Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması ile Organik Bağ Kavramlarının Elverişliliği ve Yargıtay Uygulamaları, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 27, S. 3, 2019, s. 653.).
23. Hemen belirtilmesi gerekir ki, öğreti ve uygulamada özellikle vurgulandığı üzere; mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı; istisnai bir teori olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. Zira tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil etmektedir (Çamoğlu, Ersin: Ticaret Ortaklıkları Bağlamında Perdenin Kaldırılması Kuramı ve Yargıtay Uygulaması, BATİDER, C. 32, S. 2, 2016, s. 12.).
24. Görüldüğü üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir. Bununla birlikte öğretide; tüzel kişi ile ortakların alanlarının organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam edilmesi özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması hâllerinde perdenin aralanması gerektiğinden bahsedilmektedir (Öztek, Selçuk/Memiş, Tekin: Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklılarının Hakim Ortağa Karşı Korunması, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 205 vd.;Akıncı, s. 662.).
25. Öğreti ve uygulamada tüzel kişilik perdesinin aralanmasının genel olarak üç değişik durumda mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Birinci durum perdenin düz aralanması olarak ifade edilen şirketin borcu için şirkete ilave olarak ortakların da borçtan sorumlu tutulmasıdır. İkinci durum perdenin ters çevrilerek aralanması olarak ifade edilen ortağın borcu için ortağın yanında şirketin de borçtan sorumlu tutulmasıdır. Nihayet üçüncü durum ise somut uyuşmazlık bakımından tartışılması gereken ve perdenin çapraz aralanması olarak ifade edilen, borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir kardeş şirketin sorumluluğu cihetine gidilmesidir (Öztek/Memiş, s. 199.). Perdenin çapraz aralanması sadece ana ve kardeş şirket için değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan kardeş şirketler arasında da söz konusu olmaktadır (Tekinalp, Gülören/Tekinalp, Ünal: Perdeyi Kaldırma Teorisi, Reha Poroy’a Armağan, 1995, s. 399.).
26. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması genellikle kardeş şirketler arasında söz konusu olduğundan, ana şirket ile kardeş şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zinciri net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen bu şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuştur. Ayrıca bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir (Öztek/Memiş, s. 209.).
27. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır (Öztek/Memiş, s. 210.). Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir.
28. Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir.
29. Organik bağ ile tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması arasında benzerlikler olduğu kadar farklılıklar da bulunmaktadır. Özellikle somut olayın niteliği gereği organik bağın tespitinde; şirketlerin aynı holdinge bağlı olması, yöneticilerinin veya kurucularının aynı olması, bir borç takibinden kurtulmak için hisselerin devredilmesi, muvazaalı işlemler yapılması, hatta belirli işlemlerin aynı şekilde ve aynı usulde yapılması bile rol oynayabilmekte iken; tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması için iki şirket arasında alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli olarak işlemlerin yapıldığının ve bu nedenle asıl borçlu şirketten alacağın tahsil edilemediğinin somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Bununla birlikte bu iki kavram arasındaki en önemli fark ise; organik bağın varlığı hâlinde bir şirketin borçlarından dolayı bir başka şirketin mal varlığına el atılabilmekte iken tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması hâlinde borçlu şirketin yanı sıra kardeş şirketin hatta talep hâlinde kardeş şirketin ortaklarının mal varlığına dahi el atılmasının mümkün olmasıdır (Öztek/Memiş, s. 210.).
30. Görüldüğü üzere aralarında bazı farklılıklar bulunmakla beraber organik bağ ile perdenin çapraz aralanması kavramları birbirinin alternatifi olan kavramlar değildir. Bu nedenle aynı olayda hem organik bağ hem de tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması yolları işletilerek sonuca ulaşılabilmesi mümkündür.”
“Mahkemece yapılan yargılama, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, takibe konu cari hesap ekstresinin incelenmesinde; cari hesabın davalı ile … arasındaki cari hesap ekstresi olduğu, davacı ile davalı arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığının tespit edilmiş olması, davacı defter ve belgelerinde yaptırılan incelemede; … ile herhangi bir ticari ilişki ve para transferi olduğuna dair tespitin bulunmaması gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf talebinde bulunmuştur. Bölge adliye mahkemesince, tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasını icap ettiren vakaların birer istisna olduğu, her somut olayda yapılacak inceleme sonucunda kanuna karşı hile veya sözleşmeden doğan yükümlülüklerden kaçınma gibi durumların varlığı tespit edildiği takdirde tüzel kişiliğin nazara alınmasının TMK’nın 2. maddesine dayanılarak uygulanabileceği, davacının dava konusu mal satışıyla ilgisi bulunmadığı gerek davalının gerekse davacının defter ve kayıtlarıyla sabit olduğu, davacı ile organik bağı olduğu ileri sürelen dava dışı … arasında da ticari ilişki, para alış veriş ilişkisi bulunmadığının tespit olunduğu, davacı ile dava dışı … ayrı tüzel kişiliklere sahip şirketler olduğu, somut olayda perdenin aralanması teorisinin uygulanması gerektiğine dair bir durum söz konusu olmayıp, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.” YARGITAY 11.Hukuk Dairesi Esas: 2020/ 3047 Karar: 2021 / 3463 Karar Tarihi: 08.04.2021
Tüm dosya kapsamı ve hükme esas alınan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; Davacı banka tarafından, dava dışı banka borçlusu … aleyhine İzmir28. İcra Müdürlüğünün …/… E. Sayılı dosyasından icra takibi ikame edildiği, Dava tarihi itibariyle 3.249.230,36 TL dosya borcu olduğu,
Davacı banka namı müstear ve muvazaaya dayalı olarak perdenin aralanması teorisinin çapraz uygulanarak, …’dan olan banka alacağının davalılar … Demir Çelik Geri Dönüşüm San.ve Tic. Ltd. Şti.’ ile şirket ortağı …’dan tahsilinin talep edildiği,
Davalı … Demir Çelik Geri Dönüşüm San.ve Tic. Ltd. Şti.’nin 2018 yılı 3,4,5,6,7,8,9,10 ayına ait prim ve hizmet belgelerinde beyan edilen çalışanlar ve dava dışı …’un incelenen belgelerine göre, davalı şirket ile belirtilen dönemlerde birlikte faaliyette bulunmadıkları, davalı … Demir Çelik Geri Dönüşüm San.ve Tic. Ltd. Şti.’nin işyeri adresinin … Mah. …/… Sok. No:… … İZMİR olarak kayıtlı olduğu, dava dışı …’un ise hurda ticareti yaptığı adresin aynı adres olduğu,
Taraflar arasındaki ortak noktalar, şirket adresi ile dava dışı banka borçlusunun adreslerinin aynı olması ve diğer davalı ile baba – oğul olmaları olduğu, şirketlerin başkaca ortak ticari iş yaptıkları, birbirlerini kullanarak 3. Kişilerle alışveriş yaptıkları tespit edilemediği tespitleri yapılmıştır.
Somut olaya bakıldığında, tespit edilen hususlar çerçevesinde davalı şirketin davacının salt alacaklıları zarara uğratma kastı ile kurulduğu ve faaliyet gösterdiğinin davacı tarafından ispatlanması gerekeceği ve ispatlanamadığı, tarafların birbirlerini kullanarak 3. kişilerle alışveriş yaptıklarının da tespit edilemediği, banka borçlusu …’un bankaya olan borcundan kaynaklı, davalı şirket ve davalı …’un sorumlu tutulamayacağı, davacının davasını somut ve yazılı delillerle ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Peşin alınan 4.269,38-TL harçtan, alınması gereken maktu ret harç tutarı olan 80,70-TL’nin mahsubu ile fazladan alınan 4.188,68‬-TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacı tarafa verilmesine,
3-Dava tamamen reddedildiğinden davacı tarafın yaptığı tüm yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafın yaptığı herhangi bir yargılama gideri olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
5-Dava tamamen reddedildiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir ve hesaplanmış olan; 25.950,00-TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı taraflara verilmesine,
6- Davacı ve davalı yanca yatırılan delil ve gider avansından sarf edilmeyen kısmın karar kesinleştiğinden yatıran tarafa iadesine
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.24/03/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır