Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/810 E. 2021/377 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/810
KARAR NO : 2021/377

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/07/2017
KARAR TARİHİ : 15/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesi ile özetle; Davalı borçlunun müvekkiline olan borcundan dolayı İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla davalı aleyhine icra takibine girişildiğini, buna ilişkin 7 örnek ödeme emrinin 21.07.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı yanın iş bu takibe itiraz ettiğini, bu sebeple icra takibinin durdurulduğunu, davalı yanın yetkiye ve esasa ilişkin itirazının hukuki dayanaktan yoksun, kötü niyetli olup kabul edilmesinin mümkün olmadığını, icra takibinin dayanağının fatura olup icra takibinin de yetkili icra daireleri olan İzmir İcra Müdürlüğünde açıldığını, yetkili icra dairesinin alacaklı müvekkilinin ikametgahı olup yetki itirazının yersiz olduğunu, borçlu yan ile müvekkili arasında 26.10.2015 tarihinden itibaren ticari faaliyetin devam ettiğini, borçlu yanın müvekkiline iş bu ticari ilişkiden kaynaklanan 172,427,56 TL. borcunun bulunduğunu, iş bu bedelin tüm ikaz ve ihtarlara rağmen müvekkiline halen ödenmediğini, bu nedenlerle davalı borçlu yan hakkında takip başlatıldığını ancak iş bu icra takibine davalı yan tarafından haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, borçlu davalı yanın tüm itirazlarının iptaline ve takibin devamına, borçlu aleyhine asıl alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; Davanın yetkisiz yer Mahkemesi olan İzmir Asliye Ticaret Mahkemelerinde açıldığını, borçlu olarak gösterilen şirketin iştigal adresinin hem icra dosyasında hem de işbu dava dosyasında görüleceği üzere Ankara olduğunu, yetkili yer icra dairesinin de bu nedenle Ankara olduğunu, yetkili yer İcra Dairesi ve yetkili yer Asliye Ticaret Mahkemelerinin borçlu-davalının adresi olan Ankara Merkez İcra Daireleri ve Ankara Merkez Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, bu nedenle yetki itirazında bulunduklarını, borçlu-davalı olarak gösterilen müvekkili şirketin alacaklı olduğunu iddia eden davacı-alacaklıya hiçbir borcunun bulunmadığını, taraflara ait yevmiye, envanter, kebir defterleri incelendiğinde gerçek durumun ortaya çıkacağını, davacı yanın haksız ve hukuka aykırı olarak yetkisiz yerde icra takibi başlattığını ve haksız ve hukuka aykırı olarak itirazın iptali davası açtığını, bu nedenle davalı şirketin hiçbir borcunun olmaması sebebiyle açılan davaya itiraz ettiklerini, taraflar arasında geçmişte mal alım satım işlemleri olduğunu ancak son cari hesap dönemi itibariyle davalı müvekkilinin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını, öncelikle yetki yönünden davanın reddine, davacının hiçbir hak ve alacağı olmadığı halde yapmış olduğu kötü niyetli icra takibi ve açmış olduğu dava nedeniyle, davalı şirketin hiçbir borcu olmadığından davanın reddi ile % 20 kötü niyet tazminatının davacıya yükletilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
CEVABA CEVAP: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevaba cevap dilekçesi ile özetle; davalı yanın yetki itirazında bulunduğunu ve mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesini talep ettiğini ancak bu talebinin hukuka aykırı olduğunu, Türk Borçlar Kanununun 89/1 md. gereği, para borçlarında borcun, alacaklının ikametgahında ödenmesi gerekir hükmü sebebiyle, müvekkili şirketin ikametgahının da İzmir olduğundan, uyuşmazlık da bir miktar para borcuna ilişkin bulunduğundan HUMK 10.Md ve B.K.89/1 Md. hükmünce yine İzmir Mahkemelerinin yetkili olacağını, iş bu nedenlerle yetki itirazının reddinin gerektiğini, davalı yanın esasa ilişkin itirazının da hukuki dayanaktan yoksun, kötü niyetli olup kabul edilmesinin mümkün olmadığını, borçlu yan ile müvekkili arasında 26.10.2015 tarihinden itibaren ticari faaliyetin devam ettiğini, borçlu yanın müvekkiline iş bu ticari ilişkiden kaynaklanan 172.427,56 TL. borcunun bulunduğunu, iş bu bedelin tüm ikaz ve ihtarlara rağmen müvekkiline halen ödenmediğini, davalı borçlu yan hakkında takip başlatıldığını ancak iş bu icra takibine davalı yan tarafından haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, icra takibinin durdurulduğunu, sunulu ve yargılama aşamasında ortaya çıkacak nedenlerle sair diğer yasal hakları saklı kalmak kaydıyla; borçlu davalı yanın yetki itirazının ve sair tüm itirazlarının iptaline ve takibin devamına, borçlu aleyhine asıl alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İKİNCİ CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği ikinci cevap dilekçesi ile özetle; Davacının Borçlar Kanunu 89/1 madde ve HMK 10. Madde gereğince yetkili Mahkemenin İzmir Mahkemeleri olduğunu savunduğunu ancak davacı ile davalı arasındaki ilişkinin ticari ilişki olduğunu para borcu olarak nitelendirilemeyeceğini, kaldı ki aralarında bir sözleşme söz konusu olmadığından olsa dahi aralarındaki ilişki mal alım satımını içerdiğinden ve satın alınmış malların teslim yeri müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği merkezi Ankara olduğundan HMK 10.madde kapsamında da yetkinin İzmir Mahkemelerinde olduğunun düşünülemeyeceğini, borçlu-davalı olarak gösterilen müvekkili şirketin alacaklı olduğunu iddia eden davacı-alacaklıya hiçbir borcunun bulunmadığını, taraflara ait yevmiye, envanter, kebir defterleri incelendiğinde gerçek durumun ortaya çıkacağını, taraflar arasında geçmişte mal alım satım işlemleri olduğunu ancak son cari hesap dönemi itibariyle davalı müvekkilinin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını, arz olunan nedenlerle; öncelikle yetki yönünden davanın reddine, davacının hiçbir hak ve alacağı olmadığı halde yapmış olduğu kötü niyetli icra takibi ve açmış olduğu dava nedeniyle, davalı şirketin hiçbir borcu olmadığından davanın reddi ile % 20 kötü niyet tazminatının davacıya yükletilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
İcra dosyası : İzmir … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine cari hesap alacağından kaynaklı 172.427,56-TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 21/07/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu vekili tarafından 22/07/2016 tarihli dilekçe ile borca, faize ve borcun tüm ferilerine itiraz edildiği anlaşılmıştır.
İsticvap: Davalı tarafa teslim alan kısmında imza ve isim bulunan faturalar ile sevk irsaliyelerinin fotokopileri eklenip isticvap davetiyesi gönderilmiş, gerekli meşruhatı taşıyan davetiye tebliği üzerine davalı şirket yetkilisi …, Ankara … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … talimat sayılı dosyasında 09/03/2018 tarihli duruşmaya katılarak, imzalı beyanında ” İsticvap davetiyesi ile tarafıma gönderilen sevk irsaliyesi altında teslim alan imzası bulunan kişiler benim çalışanım değildir. Bu kişiler nakliyeci firma şoförleridir. Ancak ben bu sevk irsaliyelerine konu malları ve davacının cari hesabında kayıtlı bulunan ve imza yer almayan sevk irsaliyelerine konu malları aldığımızı kabul ediyorum. Zaten bu malların alındığına yönelik herhangi bir itirazımız da olmadı, bu faturaların tamamı ve sevk irsaliyelerine konu faturaların tamamı bizim ticari defterlerimizde de kayıtlıdır. İhtilaf davacı ile aramızda cari hesap ilişkisi bulunup benim davacıya satmış olduğum ürünlerin faturalarının davacı kayıtlarında yer almaması ve yaptığım ödemelerin davacı kayıtlarında bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Ödemelere ilişkin belgeleri de esas mahkemeye ibraz ettik. Davacı ile aramızda bu cari hesap ilişkisi herhangi bir sözleşmeye dayalı değildir. İsticvap davetiyesi ile de tarafıma herhangi bir sözleşme gelmemiştir” şeklinde beyanda bulunmuştur.
İmza İnceleme Raporu: İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şube’sinin 05.11.2020 tarihli raporunda; … Bankası A.Ş.’nin … şubesine ait,… nolu, 30/04/2016 okunur keşide tarihli, 54.546.38 TL. bedelli çekteki 1. ciro isim yazısı ile …’nın mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından, söz konusu yazının mevcut mukayese yazılarına kıyasla …’nın eli ürünü olmadığı, tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından yapılan incelemede; inceleme konusu çekteki 1. ciro imzası ile …’nın mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği bildirilmiştir.
Ankara … Asliye Ticaret Mahkemesince … Talimat sayılı dosyada davalı defterleri üzerinde yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen 21/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda; Davalı ticari defterlerinin TTK hükümleri gereği açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yaptırıldığı, davalının E-Defter mükellefi olduğu, davalı ticari defter kayıtlarında davacı tarafından adına tanzim olunan ve takip konusu edilen faturaların kayıt altına alındığı, davacı yanın ticari defter kayıtlarına 31.12.2016 tarihi itibari ile davacı şirkete borcunun bulunmadığı, bilakis 32.348,91 TL alacaklı olduğu, davacının davalıyı temerrüde düşürdüğüne ilişkin bilgi ve belgenin dosya kapsamında yer almadığı sonuç ve kanaatine varılmış olduğu mütalaa edilmiştir.
Bilirkişi Raporu: Bilirkişi Mali Müşavir … mahkememizce davacı defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen 19/11/2018 tarihli raporunda; Şirketin 2015 ve 2016 yılları ticari defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu, incelemeye sunulan defterlerin açılış tasdiklerinin yasal süresinde yapıldığı, kapanış onaylarının 2015 yılında İşletme defterine tabi olduğundan bu defterin kapanış onayına tabi olmadığı, 2016 yılı yevmiye defterin ise yasal süresinde kapanış onayının yapılmış olduğu, defter kayıtlarının birbirini doğruladığı tespit edildiğinden 2015-2016 yılları ticari defterlerin delil niteliğinin bulunduğu yönünde kanaate varıldığı, davacının ticari defter kayıtlarında 23.03.2016 tarihi ve 30.09.2016 tarihli kapanış kaydı itibariyle davalı tarafın 173.404,95 TL borçlu göründüğü, davacı asilin 23.03.2016 defter kayıt tarihli 20.08.2016 ödeme tarihli, 50.000,00 TL tutarındaki çekin davalı borçluya borç kaydedilmiş ise de bu çekin daha sonra karşılıksız çıktığı ve kendilerine iade edildiğini, ancak firmasının 30.09.2018 tarihi itibariyle işyeri kapanış işlemi yapıldığından hesaplarında gösterilemediğini beyan ettiğini, bu nedenle davanın harca esas değer olarak 172.427,56 TL talep edilmiş ise de davacının davalıdan muavin hesaplarda 123.404,95 TL alacaklı göründüğünü, ayrıca belge temin edilememesi nedeniyle muhasebe kayıtlarında gösterilemeyen davalının alacaklı olduğu tutarlar belirtilerek bu tutarların da hesaptan düşülmesi gerektiğini, davacının neticede kabul ettiği, kayıt dışı tutarların da hesaplamada dikkate alınması sonucu davacı vekilinin dosyaya sunduğu 19/12/2017 tarihli dilekçe ekinde “Cari Hareket Raporunda” görüleceği üzere (123.404,95 – 977,95) 122.427,00 TL davacının davalıdan alacaklı olduğu talebi neticesine varılmış olmakla birlikte takdir ve değerlendirmesinin Mahkeme’ye ait olduğunu, Sayın Mahkemenin takibin kısmen veya tamamı üzerinden devamına karar vermesi durumunda, davalının icra takip tarihi 11.07.2016 tarihi itibariyle temerrüde düşürülmüş olacağı kanaatine varıldığını, ticari işlerde T.C.M.B. Tebliği gereğince % 10,50 Temerrüt Faiz oranının geçerli olacağı hususlarında kanaate varılmakla birlikte, nihai takdirin Yüce Mahkemeye ait olduğunu mütalaa etmiştir.
Davacı asil 15.04.2021 tarihli duruşmadaki imzalı beyanında; “… tarafından 19/11/2018 tarihinde düzenlenen raporda ödemelere ilişkin bilirkişiye yapmış olduğu sözlü beyanlar ve 50.000,00TL. lik müşteri çekine ilişkin yapmış olduğum beyanlar doğrudur ve bilirkişinin benim bu beyanlarım üzerine kabul ettiği ödemeler ve 50.000,00TL lik müşteri çekini mahsup ederek tespit etmiş olduğum cari hesap alacağım doğrudur.” demiştir.
Dava; ticari alım satım ilişkisi kapsamında bakiye cari hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Dava, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Davacı gerçek kişi yönünden tacir olup olmadığına dair araştırma yapılmış, bilanço usulüne göre defter tuttuğu ve 1. sınıf tacir olduğu tespit edildiğinden tacir sıfatını haiz olduğu, davalı tarafın ise TTK’da sayılan şirketler arasında yer aldığı görülmüştür. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı, eldeki davanın her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirdiği anlaşılmakla mahkememizin davaya bakmaya görevli olduğu kanaatine varılmıştır.
İcra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş olması halinde dava şartının bulunup bulunmadığı yönünden öncelikle bu hususun incelenmesi gerektiği, davalı tarafından ticari alım satım ilişkinin reddedilmediği,bu halde yetkili icra dairesinin İİK.nun 50.md. uyarınca HMK.nın yetkiye ilişkin hükümlerinin kıyas yolu ile uygulanması suretiyle tespitinin gerektiği, alacağın cari hesap bakiyesinden kaynaklandığı, HMK.nın 10 ve TBK.nın 89.maddeleri uyarınca alacaklının yerleşim yeri olan İzmir İcra dairelerinin yetkili olduğu sonuç olarak yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir icra takibinin bulunduğu, dava şartının mevcut olduğu görülerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davalı tarafça; mahkememizin yetkisine yapılan itiraz incelendiğinde, davalı tarafından akdi alım satım ilişkinin reddedilmediği, alacağın cari hesap bakiyesinden kaynaklandığı, HMK.nın 10 ve TBK.nın 89.maddeleri uyarınca alacaklının yerleşim yeri olan İzmir mahkemelerinin yetkili olduğu sonuç olarak yetki itirazının yerinde olmadığı tespit edilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davalı şirket yetkilisi istinabe suretiyle yapılan isticvabı üzerine alınan imzalı beyanında, davacı ile aralarında 2015 ve 2016 yıllarında ticari alım satım ilişkisi olduğunu, bu süre içerisinde davacı tarafından şirketleri adına düzenlenen tüm faturalara konu malları teslim aldıklarını kabul ettiğinden, taraflar arasında ticari alım satım ilişkisi bulunduğu, davacı tarafından davalı şirkete keşide edilen faturalardaki malların teslim edildiği konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Tarafların ticari defterleri incelenmiş olup, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davalıdan 122.427,00 TL alcaklı olduğu, davalının ticari defter ve kayıtlarına göre ise davalının davacıya borcunun bulunmadığı, aksine davalının davacıdan 32.348,91 TL alacaklı oluduğu belirlenmiştir. Davacı ve davalının ticari defter ve kayıtları arasındaki uyumsuzluğun, davalı defterlerinde kayıtlı olup da davacı defterlerinde kayıtlı olmayan, davalı şirketin 30/12/2015 tarihli 664 yevmiye numaralı 133.291,63 TL bedelli davacı adına yaptığı borç kaydı, 30/04/2016 keşide tarihli 54.564,38 TL bedelli çek ödeme kaydı, davalının davacı adına keşide ettiği ve davacıya borç kaydettiği 469746 seri numaralı 28/04/2016 tarihli 26.338,66 TL bedelli fatura ile 468577 seri numaralı 12/04/2016 tarihli 70.650,69 TL bedelli yansıtma faturasından kaynalandığı anlaşılmıştır.
Uyumsuzluğa neden olan keşidecisi davalı şirket, lehtarı davacı olan, … Bankasına ait 30/04/2016 keşide tarihli 54.564,38 TL bedelli … seri numaralı çek aslı temin edilerek davacı asil isticvap edilmiştir. İsticvap duruşmasına katılan davacı asile çek aslı gösterilerek, söz konsu çeki lehtar sıfatıyla teslim alıp almadığı, çekteki lehtar ciranta cirosunun kendisine ait olup olmadığı sorulmuş, davacı asil çekteki lehtar ciranta cirosunda yer alan el yazısının ve imzanın kendisine ait olmadığını, davalıdan bu çeki almadığını ifade etmiştir. Yazı ve imza inkarı nedeniyle söz konusu çek üzerinde İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesi’nde inceleme yaptırılmış olup, lehtar ciranta cirosundaki “…” el yazısının ve bu el yazısı altındaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla davalı tarafından söz konusu çek ile yapılan ödemenin davacıya yapılan geçerli bir ödeme olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından, anılan çek bedeli davalının cari hesap borcundan mashup edilmemiştir.
Davalı vekiline, davalı şirketin ticari defterlerinde davacı aleyhine yapmış olduğu 30/12/2015 tarihli … yevmiye numaralı 133.291,63 TL bedelli borç kaydı işlemine dayanak belgeleri sunması ve borcun sebebini açıklaması için kesin süre verilmesine rağmen, kesin süre içerisinde bu kaydın dayanağı belgeler sunulmadığı gibi davalı lehine yapılan 133.291,63 TL alacak kaydının hukuki sebebi de açıklanmamış olup, davalının ticari defterlerindeki … yevmiye numaralı 133.291,63 TL bedelli kaydın fiktif işlem niteğinde olduğu, alacak hesabında dikkate alınamayacağı kanaatine varılmıştır.
Davalı tarafından davacıya keşide edilen …. seri numaralı 28/04/2016 tarihli 26.338,66 TL bedelli fatura ile … seri numaralı 12/04/2016 tarihli 70.650,69 TL bedelli yansıtma faturasına ilişkin sevk irsaliyesinde teslim alan kısmında imzası bulunan … isimli kişinin SGK kayıtlarından davacı çalışanı olmadığı anlaşılmıştır. … seri numaralı 12/04/2016 tarihli 70.650,69 TL bedelli yansıtma faturasının dayanağı, dava dışı … Proje Danışmanlık San. Ve Tic. Ltd. Şti tarafından davalı şirket adına keşide edilen ….2 sıra numaralı 20.11.2015 tarihli, 70.650,69 TL bedelli irsaliyeli fatura olup, dayanak bu faturanın aslı incelendiğinde, sevk yeri olarak “…. Deposu” yazılı olduğu, faturaya konu eksiksiz teslim alan “…” yazı ve imzasının bulunduğu, bu haliyle teslim alan … isimli kişinin davacı çalışanı olup olmadığını tespit etmenin mümkün olmadığı gibi teslim yeri adresinin davacı adresi de olmadığı, davalı tarafın cevap dilekçesinde yemin deliline dayanması nedeniyle anılan faturalara konu malların davacıya teslim edildiği hususunda yemin teklif etme hakkının bulunduğunun hatırlatıldığı halde davalı vekilinin kendisine verilen kesin süre içerisinde yemin teklif etmek istediğine beyanda bulunmadığı, buradan hakeretle davalının yukarıda açıklanan 2 adet fatura nedeniyle davacıdan alacaklı olduğunu usulüne uygun delillerle ispatlayamadığından, anılan 2 adet fatura bedeli davacının cari alacağından mashup edilmemiştir.
Davacı vekilinin 26.12.2018 tarihli dilekçesi ile davacı asilin de hüküm duruşmasındaki imzalı beyanı ile davacı defterlerini inceleyen bilirkişi ….’ın raporundaki tespitleri kabul ettiği, mali müşavir bilirkişi … tarafından 19.11.2018 tarihli raporunda taraflar defeterlerinde kayıtlı olmadığı halde defter incelemesi sırasında hazır olan davacı asil tarafından kabul edilen ödemeler ile davacı defterlerinde davalıya borç kaydedilen 20.08.2016 tarihli 50.000,00 TL bedelli çekin daha sonra karşılıksız çıkması ve davacıya iade edilmesi nedeniyle davalı borcundan mashup edilmesi gerektiğine ilişkin tespit ve davalıya ait 2015 yılı ticari defterlerinde yapılan inceleme neticesinde mali müşavir bilirkişi … ’in raporunun 4. Sayfasında yer alan tabloda 30.12.2015 tarihli … yevmiye numaralı işleme kadar (bu işlem hariç) yapılan ödemelerin davacı defterlerinde görünmediği halde davacının bu ödemeleri kabul etmesi ve davalı defterlerinde mevcut olmadığı halde davacı asil tarafından 2015 yılında davalı tarafından toplam 62.640,94 TL ödeme yapıldığını kabul etmesi karşısında tüm bu ödeme tutarları davacının cari hesap alcağından mashup edildiğinde, davacının bakiye alacağının 122.427,00 TL olduğu anlaşılmakla davacının davasının kısmen kabulüne, davalının icra takibine vaki itirazının kısmen iptali ile 122.427,00 TL asıl alacak için iptaline, İİK’nun 67/2.maddesi uyarınca alacağın likit olması ve davalının itirazında haksız olması nedeniyle %20 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜNE,
Davalının, İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının kısmen iptali ile 122.427,00 TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi için takibin devamına,
2-Hüküm altına alınan 122.427,00 TL alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3- Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-Kabul edilen miktar üzerinden hesaplanmış olan 8.362,99 TL nispi harca, peşin alınan 2.082,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.280,49 TL karar ve ilam harcının davalı taraftan alınarak HAZİNE’ YE GELİR KAYDINA.
5-Dava kısmen kabul edildiğinden davacı tarafın yaptığı 4,60 TL vekalet suret harcı, 588,00 TL davetiye ve posta gideri, 895,00 TL bilirkişi ücreti, 510,00 TL imza incelemesi ATK rapor ücreti olmak üzere 1.997,60 TL yargılama giderinden davanın kabul oranı nazara alınarak 1.418,30 TL yargılama gideri ile davacı tarafın karşıladığı 31,40 TL başvurma harcı, 2.082,50 TL peşin harç olmak üzere toplam 3.532,20 TL’nin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine. Davacı tarafın fazladan yaptığı yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına.
6-Dava kısmen red edildiğinden davalı tarafın yaptığı 197,35 TL davetiye ve posta giderinden davanın red oranı nazara alınarak 57,23 TL yargılama giderinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine. Davalı tarafın fazladan yaptığı yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına.
7-Dava kısmen kabul edildiğinden kabul edilen miktar üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir ve hesaplanmış olan; 15.580,57 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine.
8-Dava kısmen reddedildiğinden, reddedilen miktar üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir ve hesaplanmış olan; 7.300,07 TL vekalet ücretinin de davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine.
9-HMK.nun 333.maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansının, davalı tarafından yatırılan delil avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine.
ilişkin, taraflar vekillerinin ve davacı asilin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.15/04/2021

Katip … Hakim …
e-imzalıdır e-imzalıdır