Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/623 E. 2022/220 K. 11.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/623
KARAR NO : 2022/220

ASIL DAVADA;
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/06/2017

BİRLEŞEN MAHKEMEMİZE AİT
…/… ESAS SAYILI DAVADA;
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/02/2018
KARAR TARİHİ : 11/03/2022

Mahkememizde görülen davanın ve birleşen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Asıl davada davacı … İlaç San. ve Tic. A.Ş. vekili dava dilekçesi ile özetle; taraflar arasında 2014 yılı Aralık ayı içerisinde distribütörlük sözleşmesinin imzalandığını, davalı şirketin eczacılık ve sağlık ürünleri imalatını yaptığını, tarafların, müvekkilinin davalı tarafından üretilen “…” ürününün tek yetkili satıcısı olarak faaliyet göstermesi konusunda anlaşma sağladıklarını, anlaşma gereğince davalıdan … tedarik edilerek piyasadaki ecza depolarına ve eczanelere dağıtılmaya başlandığını ancak müvekkilinin ilaçla ilgili “sızıntı, donma” gibi çeşitli sorun ve şikayetlerle karşılaştığını, eczaneler ve ecza depoları tarafından ayıplı ilaçların iade edildiğini, bu durumun davalı ile gerek yüz yüze yapılan görüşmelerde gerekse mail yoluyla davalıya yazılı olarak bildirildiğini, davalının ise “ilaçları toplayıp biriktirmesini ve değiştireceklerini” taahhüt ettiğini ancak sözünü tutmadığını, müvekkili ayıplı ilaçları kendi ambalaj kutularında kargo ile göndermesine rağmen, davalının bunları değiştirmeden geri gönderdiğini, bu nedenle müvekkilinin ilacı piyasaya süremediğini, ayrıca davalının Büyükçekmece … Noterliği’nin 17/06/2016 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kötü niyetli olarak “müvekkilinin anlaşılan deneme süresinde kotayı yakalayamadığını” ileri sürerek sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, feshin haksız olduğunu, zira; sözleşmenin 3. maddesinin 5 ve 6. bentlerinde belirtilen koşulların gerçekleşmediğini, sözleşmenin bu maddesi gereğince müvekkilinin her ne kadar deneme süresi içerisinde 50.000 kutu ilaç kotasını yakalaması gerekse de bu miktara ulaşamamasının nedeninin “ayıplı ilaçlar nedeniyle satış yapamamış ve davalının ayıplı ilaçları değiştirip yeni ürün vermemiş olması” olduğunu, ayrıca davalının müvekkili ile anlaşması devam ederken 08/02/2016 tarihinde
“…” ürününün Sağlık Bakanlığı Ulusal Bilgi Bankası kaydının silindiğini, UBB kaydı bulunmayan ürünlerin ve tıbbi cihazların piyasaya arz edilemeyeceğini ve satılamayacağını, ürünün 28/10/2016 tarihinde tekrar UBB kaydının yapıldığını ve 01/11/2016 tarihinde … Şirketi’nin … 10MI markalı ürünün ülke sınırları içerisinde satış pazarlama ve dağıtımı hususunda yetkili kılındığını, yani davalının anlaşmayı haksız olarak feshettiğini ve ürünün satışı için başka bir firma ile anlaştığını, müvekkilin belirlenen kotayı yakalayamamasında hiç bir kusurunun bulunmadığını, Zonguldak 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …/… D.İş sayılı dosyasında ilaçlardaki gizli ayıbın tespitini istediklerini, 10/02/2017 tarihli bilirkişi raporunda “ürünlerin ayıplı olduğunun ve üretimden kaynaklı ayıp bulunduğunun” belirlendiğini, müvekkilinin ürünün tanıtımı, pazarlanması ve satış için eğitim masrafları başta olmak üzere hekimlere promosyon olarak dağıtılmak için 3.730 adet cep kolonyası, broşür ve reçetelik yaptırdığını, her türlü masrafı müvekkilinin üstlendiğini, sözleşmenin 5/5-d bendine göre promosyon malzemelerinin davalı tarafından tedarik edilecek olmasına rağmen tüm Ar-Ge ve reklam masrafının müvekkiline fatura edildiğini, bunların müvekkiline ödenmesi gerektiğini, müvekkilinin tüm Ar-Ge ve reklam çalışmalarıyla ve yaptığı yatırımlarla … markasını ve ürününü piyasaya tanıtarak müşteri çevresini genişlettiğini, gelecekte önemli menfaat ve kar sağlayacak olduğunu ancak haksız fesih nedeniyle ekonomik olarak kayıp yaşadığını, buna göre TTK’nın 122. maddesi gereğince portföy (denkleştirme) tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkilinin adının, itibarının ve güvenilirliğinin zedelendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla öncelikle sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespitine, şimdilik şirket zararı nedeniyle 5.000,00 TL, maliyetlerini karşılayamadığı yatırımlar nedeniyle 5.000,00 TL, portföy tazminatı olarak 20.000,00 TL ve manevi zarar nedeniyle 20.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL’nin fesih tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı … Sağlık Ür. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin tıbbı cihaz sınıfında yer alan “… ” spreyinin üretici firması olduğunu, davalı şirketin ise 06/12/2014 tarihli sözleşme ile bu ürünün Aralık 2014 – Haziran 2016 tarihleri arasındaki yurt içi yetkili tek distribütörü olan satış ve pazarlama firması olduğunu, imzalanan sözleşmenin 3. maddesi gereğince davalı şirketin ürün alım miktarı yönündeki taahhütlerini yerine getirmediğini, sözleşmenin 14. maddesinde 18 aylık deneme süresinin düzenlendiğini, deneme süresi sonunda davalı şirketin ortaya koyduğu performansın müvekkili tarafından yetersiz ve taahhütlerinin altında bulunduğunu, bu sürenin sonunda müvekkilinin sözleşmeyi Büyükçekmece … Noterliği’nin 17/06/2016 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshettiğini, davalının sözleşme gereğince ilk 18 ay içinde müvekkilinden alması gereken ürün miktarına ulaşmaması nedeniyle 39.707 adet daha ürün alım borcunun bulunduğunu, ürün sayısının ve birim fiyatının sözleşme ile belirlendiğini, buna göre 1.758.225,96 TL ürün alım bedeli taahhüdü nedeniyle davalının borcunun olduğunu, ayrıca davalının müvekkiline 31/12/2015 tarihli A-… numaralı fatura ile de borcunun bulunduğunu, müvekkilinin toplam alacağı olan 1.841.950,87 TL’nin ödenmesi için davalıya Bornova … Noterliği’nden 04/08/2016 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnameyi gönderdiğini, davalının ödeme yapmaması üzerine hakkında dava konusu takibin başlatıldığını, davalı tarafından yapılan itirazın haksız olduğunu belirterek, davalının itirazının iptaline, müvekkili yararına alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Asıl davada davalı … Sağlık Ür. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkilinin 17 yıldır …’nin üreticiliğini yaptığını, 06/12/2014 tarihli sözleşmeyle davacının Aralık 2014-Haziran 2016 tarihleri arasında yurt içi yetkili tek distribütör olarak iş yaptığını, taraflar arasındaki alışverişin bu sözleşmeye göre belirlendiğini, müvekkilinin çalışma dönemi boyunca sözleşme hükümlerine bağlı kaldığını, davacının tanıtım, dağıtım gibi pazarlama sahasına yönelik taahhütlerini yerine getirmediğini, bu nedenle müvekkilinin üretimi olan “…” gibi hemoroid alanında tamamen alternatifsiz bir ürünün depolarında kilit altında tutulduğunu ve çürütüldüğünü, bu nedenle müvekkilinin maddi ve manevi zararının oluştuğunu, ürünlerin ayıplı olduğu iddiasının dayanaksız olduğunu, sözleşme konusu ürünün ilaç olmadığını, müvekkilinin dava konusu ürünü istenilen tarihlerde teslim ettiğini ve teslim ile davacıya 31/12/2014 tarihinde 8.700 adet … fatura edildiğini, ürün teslimatlarının sözleşmenin ek 5. maddesinde yer alan nakil etme kurallarına göre sevkiyatının yapıldığını ve Zonguldak’taki depoya özel araçla ulaştırıldığını, ürünlerin tek tek kontrolünün ve sayımının davacı … yetkilileri tarafından bizzat yapıldığını, bu sürece müvekkilinin yetkililerinin de eşlik ettiğini, ürünün üzerinde, şişesinde ve kullanım kılavuzunda yazılı olan depolama ve nakliye şartlarının müvekkili tarafından davacı şirket yetkililerine yeniden hatırlatıldığını, sözleşmenin geçerli olduğu süre içerisinde davacı … tarafından müvekkiline hiç bir yazılı bildirim, duyuru ve tebligat yapılmadığını, bu sözleşmenin 19. maddesine aykırı davranıldığını, 12. maddede; “… şirketinin ürün kalitesi ile ilgili olarak teslimatın yapıldığı tarihi izleyen 14 gün içerisinde herhangi bir şikayet ya da bildirimde bulunulmaması durumunda … şirketinin tedarik edilen malların kalitesini kesin olarak kabul etmiş sayılacağı, bu süre geçtikten sonra yapılacak hiçbir şikayet ya da isteğin dikkate alınmayacağı” hususunun düzenlendiğini, belirtilen süre zarfında bir şikayetin bulunmadığını, sözleşme maddesinin açık olduğunu, yine aynı maddenin 3. bendinde şikayetin kabulünün ve 4. bendinde şikayetin kabul edilmemesinin düzenlendiğini, davacı tarafça yaptırılan tespitin dahi sözleşme hükümlerinin ihlali niteliğinde olduğunu, sözleşmenin 12/2 maddesine göre ürünlerin kalitesiyle ilgili olarak yapılacak bütün isteklerin ürünlerin geçerlilik süresi içerisinde yapılması ve bu zamandan sonra yapılacak hiç bir isteğin dikkate alınmaması gerektiğini, ürünlerin miadının Ekim 2016 sonu itibariyle dolduğunu, bu hususun tespit raporunda da belirtildiğini, sözleşme hükümlerine göre zaten miadı dolan üründe iade olamayacağının açık olduğunu, bir ürünün satılmadan miadının dolmasının davacının basiretsiz bir tacir olduğunu ortaya koyduğunu, davacı tarafça istenilen koşul ve şartlara göre depolama, saklama ve nakil işlemlerinin yapılmadığını, ürün hakkındaki detaylı tanıtım toplantılarının, sunum ve eğitim çalışmalarının Ocak 2015-Şubat 2015 tarihlerinde Ankara’da davacı şirkete, 27/12/2014 tarihinde ise tüm davacı çalışanlarına yapıldığını, bu konuda dinletmek istedikleri tanıklarının bulunduğunu, davacı şirket yetkilisi … Bey’in sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olan saklama ve depolama koşullarının altında imzasının bulunduğunu, nakliyeyi üstlenen tarafın nakliye sırasında bozduğu ürünleri iade etmeye çalışmasının ve ayıp iddiasının yerinde olmadığını, zira sözleşmenin Ek-5 maddesinde ürünün oda sıcaklığında tutulması gerektiği, 15 derecenin altındaki sıcaklıklarda kristalleşeceğini için ürünün nakledilmesini sağlayacak aracın 15 derecenin üstünde ortam şartlarını sağlayabilecek nitelikte olması gerektiğini, davacı tarafın ürün sayısına yönelik beyanlarının gerçek dışı olduğunu, 31/12/2014 tarihli fatura ile 8.700 adet ürünün davacı şirkete fatura edildiğini, toplam 8.744 adet ürün tesliminin yapıldığını, davacının telefonla diyalogları sırasında “bozuk ürünler var” demesi üzerine müvekkilinin 1.580 adet ürünü değiştirme amacıyla bedelsiz ve bu nedenle faturasız olarak teslim ettiğini, buna ilişkin mail yazışmalarının bulunduğunu, taraflar arasında bir çok mail yazışmalarının olduğunu, davacının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediğini, ürün üzerinde çalışmadığını, tanıtım yapmadığını, dağıtımı üstünkörü yaptığını ve ürünü depo köşelerinde çürüttüğünü, sözleşmenin bitim süresine 20 gün kala müvekkiline haber vermeden 07/06/2016 tarihinde herhangi bir saklama koşuluna uygun olmayan alelade kutulanmış halde ve saklama koşulları olan 15-30 derece koşullarına mevsim itibariyle asla yakın olmayan sıcaklıklarda 4.641 adet ürünü iade etmeye çalıştığını ve sözleşmeye aykırı yapılan bu işlemin müvekkili tarafından kabul edilmediğini ve iade faturasıyla birlikte gönderinin açılmadan geri çevrildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davalı … İlaç San. ve Tic. A.Ş. davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; taraflar arasında 06/12/2014 tarihinde distribütörlük sözleşmesinin imzalandığını, davacı şirketin eczacılık ve sağlık ürünleri imalatı yaptığını, müvekkilinin pazarlama konusunda deneyime sahip bir şirket olduğunu, sözleşme üzerine “… ” spreyinin davacıdan tedarik edilerek piyasadaki ecza depolarına ve eczanelere dağıtılmaya başlandığını ancak müvekkiline ürünle ilgili “sızıntı, donma” gibi çeşitli sorunlar ve şikayetler geldiğini, ayıplı ürünlerin iade edildiğini, müvekkilinin bu durumu davacıya bildirdiğini, davacının ise müvekkiline “bu ürünleri toplayıp biriktirmesini ve değiştireceklerini” taahhüt ettiğini ancak sözünü tutmadığını, ayıplı ürünlerin değişim için davacıya gönderildiğini ancak davacının kabul etmediğini, müvekkilinin ürünleri piyasaya süremediğini ve faaliyet gösteremediğini, davacının sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, davacının tek taraflı fesih hakkının bulunmadığını, zira; sözleşmenin tek taraflı fesih hakkını veren 3. maddesinin 5-6. bentlerinde belirtilen koşulların gerçekleşmediğini, bu bentlerde; “… şirketi 2. elden ürün satışının sözleşmenin imzalanmasını müteakip ilk 18 ay içinde asgari miktardan ve daha sonraki yıllar içinde en uygun miktardan daha az olmayacağını taahhüt eder, asgari miktar ürün adeti 50.000 kutu olup … şirketinin 18 aylık deneme süresi içerisinde bu hedefi tutturamaması halinde … şirketi bu anlaşmayı tek taraflı feshetme hakkına sahiptir” düzenlemesine yer verildiğini, müvekkilinin her ne kadar deneme süresi içinde 50.000 kutu ürün kotasını yakalaması gerekse de bu miktara ulaşamamasının nedeninin “ayıplı ürünler nedeniyle satış yapamamış ve davacı şirketin bu ürünleri değiştirip yeni ürün vermemiş olması” olduğunu, Zonguldak 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …/… D.İş sayılı dosyasında ürünlerdeki gizli ayıbın tespitinin istendiğini ve yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda “ürünlerin ayıplı olduğunun ve ayıbın imalattan kaynaklandığının” belirlendiğini, davacının sözleşme devam ederken bu ürünün satışı için başka bir firma ile anlaştığını ve kötü niyetli olarak ürünün Sağlık Bakanlığı Ulusal Bilgi Bankası kaydının silinmesi nedeniyle UBB kaydı bulunmayan ürünlerin ve tıbbi cihazların piyasaya arz edilip satılamadığını, müvekkilinin belirlenen kotayı yakalayamamasında kusurunun bulunmadığını, tüm kusurun davalıya ait olduğunu, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …/…. Esas sayılı dosyasında “haksız feshin tespiti, alacak ve zararların tahsili” istemiyle dava açtıklarını, bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacı tarafın haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, sözleşmede herhangi bir cezai şart kararlaştırılmadığını, bu nedenle taahhüt borcunun söz konusu olamayacağını, davacı şirketin zararının bulunmadığını, ürünlerinin … Şirketi tarafından satılmaya devam ettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER ;
İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı takip dosyası, sözleşme, tanık anlatımları, bilirkişi raporları.
GEREKÇE ;
Asıl dava; taraflar arasında imzalanan 17/06/2016 tarihli distribütörlük sözleşmesinin haksız yere feshedildiğinin tespiti ile uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın tahsili; birleşen dava ise; bu sözleşmeye dayalı alacağın tahsili amacıyla hakkında ilamsız icra takibi başlatılan davalının borca itirazının iptali istemine ilişkindir.
Aradaki fiili ve hukuki bağlantı nedeniyle her iki davanın HMK’nın 166. maddesi gereğince birleştirilmesine karar verilmiştir.
Birleşen davanın dayanağı olan İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün …/… sayılı dosyasında; davacı alacaklı üretici şirket tarafından, davalı borçlu bayi hakkında 1.841.950,87 TL’si asıl alacak, 177.357,16 TL’si işlemiş faizi, 252,55 TL’si ihtar gideri olmak üzere toplam 2.019.560,58 TL’nin tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmıştır. Kendisine 24/07/2017 tarihinde usulüne uygun olarak ödeme emri tebliğ edilen davalı-borçlu şirket (bayi) yetkilisi yasal süre içinde verdiği 26/07/2017 tarihli dilekçesi ile; “alacaklı olduğunu ileri süren şirkete herhangi bir borçlarının bulunmadığını, alacaklı tarafın farazi olarak hesapladığı 1.841.950,87 TL’lik tutara 19/08/2016 tarihinde …. yevmiye numaralı noter ihtarı ile cevap verdiklerini ve işlemin hukuka uygun olmadığını bildirdiklerini, ihtarın üzerinden 1 yıl geçtikten sonra aynı miktara işlemiş faiz eklenerek ödeme emri gönderilmesinin kötü niyetli olduğunu” ileri sürerek, borcun tamamına, faize ve faiz oranına itiraz etmiştir.
Asıl davada davalı-birleşen davada davacı … Sağlık Ür. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti., asıl davada davacı-birleşen davada davalı … İlaç San. ve Tic. A.Ş.’ye Büyükçekmece … Noterliği’nden gönderdiği 17/06/2016 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname ile “sözleşmenin “ek 3” bölümde yer alan 50.000 kutu ürün hedefinin 18 aylık deneme süresi içinde tutturulamaması nedeniyle sözleşmeyi tek taraflı feshettiklerini” bildirmiştir.
Asıl davada davalı-birleşen davada davacı … Sağlık Ür. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti., asıl davada davacı-birleşen davada davalı … İlaç San. ve Tic. A.Ş.’ye Bornova … Noterliği’nden gönderdiği 04/08/2016 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname ile de “50.000 adet ürünün 8.700 adetinin faturalandırıldığını, fatura bedelinin 389.256,00 TL’sinin ödendiğini, 1.593 adet ürünün faturalandırılmadığını, tutarın kendilerine (70.538,04 TL) ödenmediğini, ayrıca 31/12/2015 tarihli ve 13.186,87 TL bedelli faturanın ödenmediğini, ayrıca 8.700 ve 1.593 adet rakamları toplam taahhüt olan 50.000 adetten düşüldüğünde 39.707 adet taahhüt ile almak zorunda oldukları ürünün bedelinin 1.758.225,96 TL tuttuğunu, toplamda 1.841.950,87 TL alacaklı olduklarını” ileri sürerek, bu tutarın ihtarname tebliğinden itibaren 3 gün içinde ödenmesini istemiştir.
Asıl davada davalı-birleşen davada davacı … Sağlık Ür. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti., karşı taraf adına KDV dahil 31/12/2015 tarihli 13.186,96 TL bedelli bir adet faturayı düzenlemiştir.
Taraflar arasında 16/12/2014 tarihinde distribütörlük anlaşması imzalanmıştır. … İlaç San. ve Tic. A.Ş., bu sözleşme ile … Sağlık Ür. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından üretilen “… tek yetkili distribütörü olarak faaliyette bulunmayı, bu ürününün dağıtım ve satışını yapmayı” yüklenmiştir. Sözleşmenin “Ürünlerin Tedariki” başlıklı 3. maddesinin 5 numaralı bendinde; “… şirketinin, sözleşmenin imzalanmasını izleyen ilk 18 ay içinde asgari miktardan ve daha sonraki yıllar içinde de en uygun miktardan daha az ürün satışı yapmayacağı”; 6 numaralı bendinde; “asgari miktar ürün adetinin 50.000 kutu olduğu, … şirketinin 18 aylık deneme süresi içinde bu bedeli tutturamaması halinde … şirketinin bu anlaşmayı tek taraflı olarak feshetme hakkının bulunduğu” kararlaştırılmıştır. Aynı sözleşmenin “Anlaşmanın Süresi ve Feshi” başlıklı 14. maddesinde de; “bu anlaşmanın ürün için 18 aylık deneme süresi sonunda (30/06/2016 tarihine kadar) her iki taraf için de fesih edilebilecek olduğu, tarafların 30/06/2016 tarihine kadar böyle bir isteklerinin olması durumunda 10 yıl kadar yürürlükte kalacağı” kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin “ek-3” maddesinde ürünün birim fiyatı 41,00 TL + KDV olarak belirlenmiştir.
Asıl davada davalı-birleşen davada davacı … Sağlık Ür. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili, birleşen dava yönünden alacağın hesabını dava dilekçesinde; “ürünün bir şişesinin maliyetinin KDV hariç 21,00 TL olarak belirlendiği, buna göre beher ürünün KDV dahil maliyeti ile satış bedeli arasında kalan kazanç miktarının 20,00 TL olduğu (yani davalının taahhüdünü yerine getirmemesi nedeniyle müvekkilinin beher kutu başına 20,00 TL kazançtan yoksun kaldığı), toplam 39.707 adette; 794.140,00 TL + KDV=olup, para alacağı haline gelen alacak için % 18 KDV olacağından; + 142.945,20 TL toplam ürün taahhüt alacağı nedeniyle müvekkilinin yoksun kaldığı kazancının ortaya çıktığı, bunun yanı sıra 31/12/2015 tarihli … numaralı 13.186,87 TL bedelli fatura nedeniyle 252,55 TL ihtar ve 120.000,00 TL işlemiş faiz eklendiğinde 1.071.124,62 TL alacak rakamının ortaya çıktığı” şeklindeki açıklaması ile ortaya koymuştur.
Asıl davada davalı-birleşen davada davacı … Sağlık Ür. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili; her ne kadar müvekkilinin alacağı toplam 1.841.950,87 TL tutarında ise de bu davayı 1.071.124,62 TL dava değeri üzerinden açtıklarını, bu tutarın davalının, müvekkiline toplam 50.000 kotadan 39.707 adet daha alım borcunun bulunması sebebiyle bu miktar yönünden müvekkilinin yoksun kaldığı kar olduğunu, dava değeri olarak gösterdikleri bu miktarın asıl alacak miktarı olduğunu, davada bu miktara ilişkin itirazın iptali ile tazminata karar verilmesini istediklerini belirtmiştir.
Bu beyana göre birleşen davanın konusu; alımı taahhüt edilen 39.707 adet ürünün alınmaması nedeniyle yoksun kalındığı ileri sürülen 1.071.124,62 TL asıl alacaktır.
Asıl davada davalı-birleşen davada davacı … Sağlık Ür. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili “taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesinin davalı bayi tarafından ihlal edildiğini, taahhüt edilen kotanın doldurulamaması nedeniyle sözleşmeyi feshettiklerini” ileri sürmüş; buna karşılık asıl davada davacı-birleşen davada davalı … İlaç San. ve Tic. A.Ş. vekili “dava konusu ürünlerde üretimden kaynaklı ayıplar olduğunu ve bu ürünlerin dağıtım ve satışı yapılan eczaneler ve ecza depoları tarafından iade edildiğini, durumun üreticiye bildirildiğini, davacı tarafın bu ürünleri değiştirmediğini, bu nedenle satış kotasının davacı üreticinin kusuru ile doldurulamadığını, feshin haksız olduğunu” savunmuştur.
Taraflar arasında; “06/12/2014 tarihli sözleşmenin imzalandığı, bu sözleşme ile birlikte …’nın distribütör olarak, … tarafından üretilen ‘… Bariyer’ spreyinin satış ve pazarlamasını yapmayı taahhüt ettiği, …’nın bu sözleşmenin 3. maddesinin 6. bendinde belirtilen 50.000 kutu miktarındaki kotayı dolduramadığı” konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Asıl davada taraflar arasındaki uyuşmazlık; “06/12/2014 tarihli sözleşmenin davalı … tarafından feshinin haklı olup olmadığı, bu kapsamda … isimli ürünün ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın imalattan mı kaynaklandığı, yoksa muhafaza koşullarından mı kaynaklandığı, ayıbın gizli ayıp mı yoksa açık ayıp mı olduğu, davacı …’nın yasal süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı, Sağlık Bakanlığı nezdindeki Ulusal Bilgi Bankasından dava konusu ilacın kaydının silinip silinmediği, silinmiş ise hangi tarihte ve kimin isteği ile bu işlemin yapıldığı, Ulusal Bilgi Bankası kaydının silinmesinin ilacın satışına engel olup olmadığı, davacı …’nın sözleşmede belirtilen kotayı dolduramamasının ürünlerdeki ayıptan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, sonucuna göre davacı …’nın ayıplı ilaçlardan kaynaklanan zararlarını, maliyetlerini karşılayamadıklarını iddia ettikleri yatırımları nedeniyle uğradıkları zararları, portföy tazminatını ve manevi zararlarını isteyip isteyemeyecekleri” konularındadır.
Birleşen davada ise taraflar arasındaki uyuşmazlık; “sözleşmenin davacı … tarafından feshinin haklı bir fesih olup olmadığı, davalı distribütör …’nın sözleşmenin 3. maddesinin 6. bendinde düzenlenen kotayı dolduramamasının bu ürünlerin ayıplı olmalarından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, ürünlerde davalı … tarafından ileri sürülen ayıbın bulunup bulunmadığı, bu anlamda kotanın doldurulamamasında davalı …’nın kusurundan söz edilip edilemeyeceği, sözleşmenin davacı … tarafından tek taraflı olarak feshi koşullarının bulunup bulunmadığı ve davacı …’nun sözleşmenin 3. maddesi gereğince dava konusu alacağa ve fatura alacağına hak kazanıp kazanmadığı” konularındadır.
Davacı … ŞİRKETİ tanığı … anlatımında; “Ben 2014 yılından beri davacı şirkette satış ve pazarlama koordinatörü olarak çalışıyorum. Davalı şirket ile 2014 yılında sözleşme imzalanmıştır. Daha önce çalışmamış olan bir ürünün satışı yapılacaktı. Davalı bize klenik deneylerin yapıldığını ve Hacettepe’den onaylı olduğunu söyledi. Ancak belgeleri sunmamıştı. Daha sonra ürünün Hacettepe onaylı olmadığını sadece Hacettepe’nin adının kullanıldığı ve Hacettepe’deki bir üretim tesisinin kullanıldığını öğrendik. Klinik çalışmalarının olmadığını öğrendik. Buna rağmen yola sözleşme gereğince yola devam ettik. İlk parti olarak 2500 adet ürünü davalı davacı şirkete teslim etti. Biz de satış ekibini kurduk. Ürünün satışına başladık. Zaman içerisinde satın alınan yerlerden ürüne ilişkin dönüşler olmaya başladı. Ürünün ambalajında sızdırma yaptığı ve içerisinde bulunan alkolün uçtuğu bildirildi. Biz satışını yapmış olduğumuz ürenlerin hepsini iade aldık. Durumu davalı şirkete bildirdik. Davalı şirkette bize sorunu gidereceğini söyledi. Daha sonra davalı bize yeni bir parti ürün daha gönderdi. Ürünlere baktığımızda seri numaralarının ve son kullanma tarihlerinin önceki parti ürün ile aynı olduğunu gördük. Bunun üzerine davalı ile iletişime geçtik. Davalı yeni bir üretim yapmadığını şişe ile kapak arasına silikon yerleştirerek mevcut sorunu hallettiğini söyledi. Biz de bu ürünleri yeniden satışa çıkardık. Ancak son gelen parti ürünlerde de yine aynı sorun meydana geldi ve bu nedenle ürünler yeniden tarafımızca toplandı ve Arge müdürümüz … bey tarafından davalı şirket ile bir toplantı yapılarak durum anlatıldı. Davalı yeni ürünün verileceğini söyledi. Davalı yeniden üretim yapılarak plastik şişe içerisinde ürünleri gönderdi. Ancak bu seferde şişe içerisindeki mekanizmayı ters yapmışlar. Normalde sözleşmeye konu ilacın Hemoroid için kullanılması nedeniyle şişenin ters çevrilerek kullanılması için sprey borusunun ters yapılması gerekirken davalı tarafça plastik şişelerdeki sprey borusu normal parfüm sprey borusu gibi düz yapılmış. Bu durumu davalı taraf bize bildirmemiştir. Ayrıca prospektüründede ilacın ters çevrilerek kullanılacağına dair açıklama yapılmış. Ancak sprey borusu nedeniyle ilacın ters çevrilerek kullanılması mümkün değildir. Bu nedenle ürünü satın alan hastalar eczanelere başvuru yapmışlar. Onlarda bize durumu anlattılar. Bu nedenle ilaçları toplamak zorunda kaldık. Durumu davalı şirkete bildirdik. 10 Nisan 2016 tarihinde Arge müdürümüz … bey ile davalı şirket müdürü …İzmir’de bir toplantı yaptılar. Davalı şirket ürünleri göndermemizi istedi. Biz ürünleri davalıya gönderdik. Ancak 2-3 gün sonra ürünler teslim alınmaksızın tarafımıza iade edildi. Daha sonra da davalı tarafça sözleşmede belirtilen kotanın tutturulamaması nedeniyle sözleşme fes edildi. Ancak davalının satmış olduğu ürünlerdeki ayıplar dikkate alındığında ve ürünlerin piyasada meydana gelen problemler nedeniyle geri çekmemiz nedeniyle kotanın tutturulması mümkün değildi. Kotanın tutturulamaması nedeni davalının göndermiş olduğu ürünlerden kaynaklanmaktadır. Davalı daha sonra davacı şirket aleyhine davalar açtı. Sözleşme haksız olarak feshedildi. Sözleşme fes edildikten sonra davalı tarafça hemen yeni bir dispiratör ile anlaşma yapıldığını öğrendik. Davalı şirket sorunları çözmek yerine yeni bir şirketle anlaşma yoluna gitmiştir. Sözleşme sürece içerisinde Sağlık Bankası Ulusal Bilgi Bankasına ürüne ilişkin erişimini sağlayamadık. Biz bunun sebebini davalıya sorduğumuzda davalı bize bunun sebebinin açıklayamacağını söyledi. Davalı tarafın iddiaları tamamen haksızdır.” demiştir.
Davacı … ŞİRKETİ tanığı … anlatımında; “Ben davacı şirkette Arge müdürü olarak çalışmaktayım. Taraflar arasındaki ihtilafa sebep olan distribütörlük sözleşmesi ile ben ilgilendim. 2014 yılında sözleşme imzaladık. Davalı firma ürünü tanıtırken Hacettepe üniversitesi tarafından ürünle ilgili klinik çalışma yapıldığını söyledi. Ancak bize bunu ibraz etmedi. Bizde klinik çalışma olduğu inancıyla sözleşmeyi imzaladık. Sözleşmeyi imzaladıktan sonra ilk parti olarak 2500 paket ilaç gönderdiler. Biz de bu ilaçları pazarlamacılara tanıttık. Gerekli çalışmaları yaptık. Eczanelere vermeye başladık. Daha sonra eczanelerden ürünlerin paketlerinde sızıntı olduğu gerekçesi ile tarafımıza dönüşler oldu. Biz de bu nedenle ürünleri geri topladık. Davalı şirkete bu hususu bildirdik. Davalı şirkette ilaçları değiştireceklerini bize ilettiler, ancak herhangi bir değişim olmadı. İlaçlar bizim elimizde kaldı. Daha sonra bize ikinci parti ürün gönderdiler ve bu ürünlerin üretim tarihi ile son kullanma tarihlerinin ilk parti ürünlerle aynı olduğunu gördük. Normalde ürünler parti parti üretildiği için üretim tarihi ile son kullanma tarihlerinin aynı olmaması gerekiyordu. Daha sonra davalı şirket, ikinci partideki ürünlerin sızıntı yapan yerlerini silikonladıklarını bize iletti. Biz ikinci parti ürünü eczanelere dağıttık. Daha sonra eczaneler yine sızıntı yaptığı için bize geri dönüş yaptı. Biz de ikinci parti ürünleri de geri topladık. Daha sonra davalı şirkete bu hususu bildirdik. Davalı şirket elimizdeki ayıplı ürünlerin bir kısmını alıp bize yenilerini gönderdi. Yeni gönderilen ürünlerde sızıntı sorunu yoktu. Ancak bunlarda da şişe içindeki hortumun ters takılması nedeniyle bir takım kullanım zorlukları ortaya çıktı. Dağıtım yaptığımız eczaneler bu nedenle bize geri dönüş yaptı. Ve ürünleri geri iade ettiler. Bu kullanım zorlukları ise bize gönderilen ilk ürünlerde şişe içindeki hortumlar ters takılmıştı, biz de ürünlerin kullanım kılavuzuna şişeyi ters çevirerek kullanılmasını ekledik. Hekimleri ve Eczacıları bu şekilde bilgilendirdik. Daha sonra gönderilen ve sızıntı yapmayan ürünlerin hortumlarını davalı şirket düz yerleştirmiş, ancak bu hususta tarafımıza bilgilendirme yapmamış, bu nedenle biz de ilk ürünlerdeki kullanım şeklini değiştirmemiştik. Kullanıcılar şişeyi ters çevirdiklerinde hortumlar düz olduğu için ürünü kullanamamışlar ve ürün tarafımıza iade edilmiştir. Daha sonra bizim firmamızın Ulusal Bilgi Bankasında ürünleri satabilmek için olan kaydının silindiğini öğrendik. Bu hususta tarafımıza hiçbir bir bildirim olmamıştır. Bunu haricen biz öğrendik. Bunu davalı şirketin Genel Müdürüyle görüştük. Bize ürünleri kargolayıp geri göndermemizi söylediler ve ürünleri değişeceklerini bildirdiler. Biz de ürünleri kargolayıp geri gönderdik. Daha sonra ürünleri gönderdiğimiz gibi bize geri gönderdiler. Bunlardan sonra tarafımıza sözleşmeyi tek tarafları fesh ettiklerine dair ihtar gönderdiler. Daha sonra ürünün farklı bir firma tarafından tanıtılmaya başladığını gördük.” demiştir.
Davalı … ŞİRKETİ tanığı … anlatımında; “Davalı şirketin eski sahibiyim. Davaya konu sözleşme benim şirketin sahibi olduğu dönemde yapıldı. Firma olarak ar-ge firmasıydık. Yaptığımız çalışmalar sonucunda davaya konu … isimli bir ürün geliştirdik. Bu ürünle ilgili Sağlık Bakanlığı’ndan gerekli onayları aldık ve büyük yatırımlar yaparak üretimini Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde gerçekleştirdik. Böyle önemli bir ürün ve yatırımın pazarlamasını profesyonel bir firmaya yaptırmak istedik ve davacı firma ile görüştük. Davacı ile distribütörlük sözleşmesini 2014 yılında imzaladık. Öncelikle 18 ay süreli yapıldı. Karşı taraf anılan sürede 50.000 adet ürün satmayı taahhüt etti. İlk etapta 8.700 adet ürün aldı ve bedelini de peyderpey ödedi ancak sonrasında hiçbir sipariş gelmedi. Bununla ilgili aramalarımıza cevap verilmeyince … ile 2015 yılında davacı firmanın Zonguldak’taki merkezine gittik ve “bu şekilde çalışıldığı takdirde sözleşmede belirtilen miktarının satışının yapılamayacağını, performansların kötü olduğunu, bu işe büyük yatırımlar yaptığımızı” söyledik. Şirket sahibi de “o tarihten sonra daha iyi çalışılacağını, yeni siparişler de verileceğini, karşılığında çek göndereceğini” söyledi fakat bu konuşmadan sonra ne yeni sipariş geldi ne de çek verildi. Sözleşmedeki sürenin dolmasına kısa bir süre kala sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldık. Bu olay nedeniyle şirket aciz haline düştü ve 2017 yılında şirketi devretmek zorunda kaldım. … ile Zonguldak’a gittiğimizde yanımızda 1.550 adet kadar ürün de götürdük. Amacımız bunları da satış için davacıya fatura etmekti fakat davacı taraf “bir kısım ürünlerde akma olduğunu” söyledi. …’nin depolarına gidip baktık ve birkaç üründe sorun olduğunu gördük. Bunun üzerine yanımızda götürdüğümüz 1.550 adet ürünü de bedelsiz olarak onlara bıraktık. Sözleşmeye göre davacı tarafın arızalı olan ürünleri 14 gün içinde bize bildirmek ve iade etmek zorunda idi ancak ne ürünler iade edildii ne de herhangi bir bildirim yapıldı.” demiştir.
Davalı … ŞİRKETİ tanığı … anlatımında; “2011 yılından bu yana davalı firmada genel müdür olarak çalışıyorum. 2011 yılında şirket olarak Hacettepe Üniversitesi ile işbirliği içerisinde yeni innovatif ürünler geliştirme kararı aldık ve bu kapsamda dava konusu “…” isimli ürünü geliştirdik. Bu işlem 3,5 yıl sürdü. Sonunda Sağlık Bakanlığı’ndan izinleri aldık ve üretimi gerçekleştirdik. Bu ürün Türkiye’de ve dünyada benzeri olmayan bir üründür. Pazarlama için iyi bir şirket aradık ve ortak tanıdıklar vasıtası ile davacı firma ile bir araya geldik. Ürünü anlattık ve koşullarda anlaştık. 2014 yılında distribütörlük sözleşmesini imzaladık. Sözleşmeye göre 18 ay içerisinde davacı 50.000 ürünün satışını taahhüt etti. Sözleşmede 3’er aylık dönemler halinde satış grafikleri raporlanacaktı. İlk etapta davacı 8.700 adet ürün aldı. aradan 6 ay geçmesine rağmen ürün siparişi gelmedi. Yeni bir ürün olması, satışının yavaş olması normal diyerek 6 ay bekledik ve şirket sahibi … Bey ile yanımıza 1.550 adet ürünü de alıp Zonguldak’a gittik. Durumu anlattık. Satışların yavaş gittiğini söyledik. Bu arada yanımızdaki ürünleri de satış amacıyla bırakmak istedik ancak davacı “bir kısım ürünlerde sızdırma sorunu olduğunu” söyledi. Bunun üzerine “yanımızdaki ürünleri size bırakalım, sıkıntı yaşanan ürünlerin yerine buradan kullanın ancak sıkıntı yaşanan ürünleri bize iade edin ki biz üretim hatalarını görebilelim” dedik. Ürünleri bedelsiz olarak oraya bıraktık. Bu tarihten sonra da yeni sipariş gelmeyince görüşmek için tekrar Zonguldak’a gittik. Şirket sahibi bize “ürünün önemli bir ürün olduğunu, ancak satışların yavaş gittiğini” söyledi. Biz de “tek gelir kaynaklarının bu olduğunu, bizim de taahhütlerimiz olduğunu” söyledik. Bunun üzerine “yeni siparişler vereceğini ve avans çeki göndereceğini” söyledi ancak ne sipariş geldi ne de çek gönderildi. Telefonlarımıza da cevap verilmedi. Şirketin tek gelir kaynağı bu olduğu için sonuç itibariyle sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldık. Davacı taraf sözleşmede olmasına rağmen ve özellikle istememize rağmen sıkıntı yaşanan ürünleri iade etmedi. Yine fesihten önceki 1 aya kadar satış raporlarını göndermedi. En son gönderdiği satış raporunu incelediğimizde ise aylık 2.777 adet ortalama ürün satmayı taahhüt etmesine rağmen 200-300 adetlerde satış yaptığını gördük. Bu belgede müşteriden iade alınan ürün sayısı ise 261 adetti. Bu iade alınan ürünleri dahi davacının iade etmedi. Fesihten önce davacı firma yetkilisi bir mail gönderip “saklama koşullarını kendilerine bildirmedikleri için ürünlerin bozulduğunu” bildirdi. Oysa ki ürünlerin prospektüslerinde, kutuların üzerinde kullanım koşulları yazdığı gibi biz de bizzat davacı firmaya doktor arkadaşları da olduğu halde 3 günlük bir eğitim ile bu hususları bildirdik. Kaldı ki, davacı firmanın yaptığı iş itibariyle bunları bilmesi gerekir. Sözleşmenin eklerinde de nakliye ve depolama koşullarının ne şekilde olacağına dair hükümler bulunmaktadır ve davacı taraf bunu imzalamıştır. Her şeye rağmen firma olarak sürenin sonunu bekledik ancak sözleşmeyi feshetmediğimiz takdirde davacı ürünün alım hakkını elinde bulundurmaya devam edeceğinden sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldık. Davacıya ilk parti olarak verilen ürünlerin kullanım süreleri Eylül 2016 tarihinde doldu. Fesihten önce zaten sözleşmeyi sona erdireceğimizi bildirdik. Davacı ise devam etmek istediklerini, bir sonraki dönem 10.000 ürün alacaklarını söyledi ancak biz kabul etmeyip sözleşmeyi feshedince Haziran 2016 tarihinde özel ısı koşullarında nakliyesi gereken ürünleri normal kargo ile iade ettiler. Bütün ürünlerin zaten Haziran sıcaklarında bozulmuş durumda olması gerekir. Ürünleri kabul etmeyip geri gönderdik. Sonrasında davacı bu ürünlerin tümünü bize gönderdiğini söylemesine rağmen bu şekilde teslim almayıp iade ettikten sonra da piyasada satmaya devam etti ve bu ürünlerle ilgili son kullanma tarihi dolmasından sonra Zonguldak’ta bilirkişiden de rapor aldı. Sağlık Bakanlığınca davalı firmanın UBB listesinden çıkartılması gibi bir şey söz konusu olmadı ancak o dönemde Sağlık Bakanlığının denetici firma olarak çalıştığı firmalardan biri olan ve bizi denetleyen … Test isimli firmanın yetkisi iptal edildiği için bizim başka bir denetici firmaya kayıtlarımızın yapılması gerekti. Bu dönemde geçici bir süre böyle bir şey olmuşsa da kendi firmama herhangi bir bilgilendirme yapılmadı” demiştir.
Davalı … ŞİRKETİ tanığı … anlatımında: “Davalı firmanın önceki sahibi … arkadaşımdır. Dava konusu ürünün geliştirilmesi ve üretimi, pazara sunulması aşamalarında da bu nedenle bilgi sahibiyim. Bilahare davacı firmanın yarattığı sorunlar nedeniyle davalı firma ödeme güçlüğüne düştü. Ben de kendisine ödünç para vermiştim. Gerek bana olan borcunu ödeyebilmek gerekse diğer sorunlarla uğraşmaktan yorulduğu için firmayı bana devretmeyi teklif etti. Bunun üzerine ben hem ürünü hem de pazarlama olanaklarını daha detaylı araştırdım. Dünya piyasasında marka olabilecek bir ürün olduğunu tespit edince davacı ile yaşanan sorunlara bakmadan teklifi kabul ettim. Açıkçası böyle bir ürününün nasıl satışının yapılamadığını anlamıyorum. Biz davacıdan sonra yeni bir firma ile anlaşmak yerine satışını da kendimiz yapmayı planladık ve ekiplerimizi oluşturduk. İşlemler tamamlanmak üzeredir. Benim bu süreçte davacı firma ile hiçbir görüşmem olmadı. Ama sanırım amaçları 10 yıl süre ile satış hakkını ellerinde tutmaktı. Bu nedenle sözleşmeyi devam ettirmek istediklerini düşünüyorum. Davacı firma ile sözleşme devam ediyor olsa idi dahi ben davalı firmayı devralırdım. Zira ürünün satış potansiyeli dünya çapındadır.” demiştir.
Davalı … ŞİRKETİ tanığı … anlatımında; “2017 Yılı Ağustos ayından bu yana davalı şirkette satış Direktörü olarak çalışıyordum. Daha öncesinde ise bankacılık sektöründe 15,5.yıl satış üzerine şube müdürlüğünde çalışmalarım bulunmaktadır. Davalı şirkette çalışmaya başladığımda şirketin birtakım icra takipleri ile karşı karşıya kaldığını biliyorum. Hatta birtakım borçları yapılandırıldı. Şirketin içinde bulunduğu durumdan çıkarılması için çeşitli aksiyon planlarını yürürlüğe koyduk. Saha incelemesi yaptığımızdan davacının tanıtımını yapması gerektiği ve distribütörlüğün kendisine verildiği, ürünün depolarca, eczanelerce ve doktorlarca bilinmediğini tespit ettik. Oysa ki; bu ürünün davacı tarafından depolara, eczanelere ve doktorlara tanıtılmak suretiyle çalışılması gerekmektedir. Davacı tarafından bu işlemler yapılmadığı için ürünün tanınmışlığı bulunmadığını tespit ettim. Davacı tarafından davalı şirkete sadece bir tane satış raporu sunulmuş olup, bu raporun da sektörün gerektirdiği unsurları içermediği, raporda kota ve hedef çalışmasının yapılmadığı ve tanıtımların yapılmadığını anladım. Daha sonra yeni bir ekip kurarak ürünün tanıtımına başladık. 2018 yılının başından günümüze kadar yaklaşık 40.000 kutu satış yaptık. Bu yapılan satış miktarları göstermektedir ki; davacı taraf üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemiştir. Bunun dışında söz konusu ürünün ihracatını yapmaya başladık. Ürünün dünyada muadili bulunmamaktadır ve birçok endikasyona iyi gelen bir üründür. Davacı tarafından kendisine verilen görev usulüne uygun yerine getirilmediği için şirketimiz zarara uğradığı gibi bu ürünün varlığından habersiz olan hastalar da şifa bulamamıştır dedi. Tanık: 9 saha personeli ve bir ofis personeli ile yaklaşık aylık kişi başı 300 kutu, şuanda önümüzdeki aylarda da kişi başı 500 kutu kota verilmiştir. Çalıştığım dönem içerisinde ilgili eczanelerden sızıntı olduğuna ya da ürünün ters yerleştirildiğine dair bir şikâyet almadık. Eczanelerden aldığımız şikâyet, davacı tarafından eczanelere uğranmayıp ilacın tanıtımının yapılmamasına ilişkindir. Benim çalıştığım dönemden önce davacı tarafından söz konusu sızıntı veya hataya ilişkin bir bildirimin davalı şirkete yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Sadece üç tane eczaneden davacı şirketin gelip bir kez uğradığı, bir daha da gelmediği yönünde şikâyette bulunuldu.” demiştir.
… şirketinin defterlerini ve dayanağı belgelerini talimat yolu ile inceleyen mali müşavir bilirkişi … raporunda özetle; bu şirketin ünvanının 03 Ocak 2018 tarihli 9488 sayılı sicil gazetesinin 11986. sayfasında ilane dilerek “… İlaç Sanayi Ticaret Anonim Şirketi” olarak değiştirildiğini, şirketin inceleme yapılan 2014-2015-2016-2017 yıllarına ait yevmiye, defteri kebir, envanter defter kayıtlarına göre ve defter kayıtlarına dayanak edilen resmi fatura ve diğer evraklara göre; şirketin defterlerinin usulüne uygun şekilde açılış ve kapanış noter tasdiklerinin yapıldığını, kayıtların birbirlerini doğruladığını; şirketin defterlerine göre; KDV dahil 385.236,00 TL tutarında 8.700 adet malzeme alışının olduğunu, toplam 330.001,00 TL ödediğini, toplamda 56.661,12 TL fiyat farkı mahsubu yapıldığını, … firmasından gelen reklam faturası tutarı 13.186,97 TL ilave edilerek kalan borç bakiyesinin 11.760,85 TL olduğunu; … firması tarafından … firmasına yapılan iadelerin 2016 yılında 56.661,12 TL olarak kayıtlara alındığını, 2017 yılında 1 adet 123.757,20 TL tutarlı fatura … firması tarafından reddedildiği için kayıtlara alınmadığını; … firmasının faturalandırılmış alış tutarının fiili stok listesinde gösterildiğini, toplam 8786 adet alış olduğunu, başkaca ürün alışını bulunmadığını, … firması tarafından bu ürün miktarından başka sözleşmeye istinaden gönderilen ve fatura edilen bir ürün miktarı ve faturası olmadığını, … firması tarafından 8786 adete ilave olarak gönderilip reddedilen ürün olmadığını ve istenen 50.000 adet ürün alış/satış sayısına ulaşılmadığını, … defterlerinde … tarafından düzenlenen 31/12/2015 tarihli A-… seri numaralı fatura kaydının bulunduğunu, bu faturaya özel olarak değil, toplam cari hesap tutarı üzerinden 330.001,00 TL ödeme yapıldığını ve 2017 yılı sonu … firmasına 11.760,85 TL borcunun olduğunu, … firmasının reklam için yaptığı harcamaların 2015 yılında toplam tutarının 26.716,78 TL olduğunu; sözleşme feshi nedeniyle TTK’nın 122. maddesi gereğince yapılan hesaplamada … firmasının; bu ürünün alınması, tanıtımı, dağıtım organizasyon için yaptığı harcamaların 356.700,00 TL ürün alımı + 74.345,25 TL harcamaları toplamı olan KDV hariç 431.045,25 TL olduğunu, bu tutardan 3 yıl boyunca toplam satışlar 538.327,19 TL – satışlardan indirimler 82.676,03 TL – satışlardan iadeler 130.732,32 TL – 324.918,84 TL kazanç düşüldükten sonra 106.126,41 TL zarar ettiğini, bu tutara depoda miadı dolmuş ürün tutarı olan 197.210,00 TL ilave edilince toplam zararının 303.336,41 TL olduğunu, … firmasının … firmasına 39.707 adet 1.758.225,96 TL tutarında ürün sevki veya faturası inceleme konusu defterlerde ve diğer belgelerde tespit edilmediğinden bu tutar üzerinden bir alacağının bulunmadığını; 31/12/2015 tarihli ve A-08758 seri numaralı faturanın kayıtlı bulunduğunu ve bu faturaya özel olarak genel değil, toplam cari hesap tutarı üzerinden 330.001,00 TL ödeme yapıldığını ve 2014-2015-2016 2017 yıllarına ait cari hareketler sonucunda … firmasının 11.760,85 TL alacağı olduğunun hesaplandığını bildirmiştir.
… şirketinin defterlerini ve dava dosyasını inceleyen kimya mühendisi, eczacı ve mali müşavir bilirkişilerden oluşturulan bilirkişi heyeti 24/03/2020 tarihli raporlarında özetle; tarafların beyanlarını, dosya içeriğini, bilirkişi raporlarını ve tüm belgeleri dikkatlice incelediklerini, ayrıca … (…) tarafından mahkeme kalemine ayıplı ürün diye bir tutanakla teslim edilen bir koli içerisindeki 3 adet dava konusu 10 ml’lik spreyi de incelemek üzere teslim aldıklarını ve fotoğraflarını çektiklerini; … defterlerinin usulüne uygun tutulduğunu, yasal tasdiklerinin bulunduğunu, üretici tarafından düzenlenen faturalar, iade faturaları, ödemeler sonucunda …’nın …’ya 11.661,85 TL borcunun kaldığını, bayi …’nın iade faturaları toplamının 56.661,12 TL olduğunu, taraflarca imza altına alınan sözleşmenin 6. maddesinde “davacı … şirketinin 18 aylık deneme süresi içerisinde 50.000 kutu ürün almadığı takdirde hedefi tutturamadığı şeklinde değerlendirilerek … şirketinin iş bu anlaşmayı tek taraflı feshetme hakkına sahip olduğu” hususunun düzenlendiğini, … şirketinin bayi/distribütör olarak …’dan 1 adet fatura ile 8700 adet ürün satın aldığını, başka ürün almadığını belirlediklerini, sözleşme nedeniyle davalının tek taraflı olarak sözleşmeyi fesh etme hakkının mahkemenin takdirinde olduğunu, üretici şirket tarafından düzenlenen 31/12/2015 tarihli, A-… numaralı 13.186,97 TL tutarındaki faturanın şirket defterlerinde kayıtlı olduğunu, 20/09/2015 tarihinde …’nın yaptığı ödeme işlemi kaydından ve bu fatura tarihinden sonra herhangi bir işlem olmadığını, … şirketinin dilekçesinde belirttiği ve … şirketinden istediği dava konusu ürünün satış ve pazarlamasına yönelik arge – reklam gideri tutarlarının kısmen veya tamamen üretici … şirketi tarafından karşılanacağına yönelik konularda tarafların karşılıklı imzaladığı sözleşmenin 7. maddesinde; “… şirketi kendi adına ve hesabına, kendisinin uygun bulduğu doğrultuda ürünlere ilişkin olarak ülke sınırları içerisinde reklam ve promosyon etkinlikleri yürütecektir. Eğer imkânları varsa yurt dışında da katıldığı organizasyonlarda elinden geldiğince ürünün pazarlama faaliyetlerini yapacaktır” düzenlemesinin olduğunu, üretici …’nun ödeyeceğine yönelik bir taahhüdün bulunmadığını, reklam masraflarına ilişkin olarak bu ad altında düzenlenmiş faturaların …’nun defterlerinde kayıtlı olmadığını, dolayısıyla bu konuda ödeme kaydının da bulunmadığını bildirmişlerdir.
Kimya mühendisi, eczacı ve mali müşavir bilirkişilerden oluşan heyet 24/03/2020 tarihli raporlarında özetle; bayi … İlaç San. Tic. A.Ş. tarafından mahkeme kalemine “ayıplı ürün” diye bir tutanakla teslim edilmiş bir koli içerisinde 3 adet dava konusu 10 ml’lik apreyi incelemek üzere teslim aldıklarını, fotoğraflarını çektiklerini, mahkemece verilen yetkiye dayanarak dava konusu ürünlerin bulunduğu/üretildiği … Sağlık Ürünleri Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin tesisine 14/03/2020 tarihinde giderek dava konusu ürünlerin fotoğraflarını çektiklerini, davacının, sözleşmenin fesih tarihine (17/06/2016) kadar asgari miktar olan 50.000 kutu ürünü satışı/siparişi hedefini tutturamadığını ancak; hedefi yakalamaya daha 13 gün olduğunu, …’nın 22 Nisan 2016 tarihinde üretici …’ya “… SATIŞ LİSTESİ” olarak gönderdiği mailde; 2015 yılında (12 ayda) 3040 adet dava konusu ürün olan … satışı yaptığı, 2016 yılı ilk 4 ayında (Ocak- Şubat- Mart- Nisan) 646 adet olmak üzere toplam 3686 adet dava konusu ürün olan … satışı yaptığı, 261 adet iade aldığı dikkate alındığında; …’nın; sözleşme süresinin sonlanmasına kalan 13 günde 45.000 kutu … satışı/siparişi veremeyeceği, 18 ay deneme süresi hedefini tutturamayacağı, bu nedenle üretici …’nun sözleşmenin madde 3-bent 5, 6; madde 14-bent 1 ve sözleşmenin ek-3 hükümlerine göre 06/12/2014 tarihli sözleşmeyi tek taraflı fesh etmesinin sözleşmeye uygun olduğu kanaatine vardıklarını, bayi … İlaç San. Tic. A.Ş. tarafından mahkeme kalemine ayıplı ürün diye bir tutanakla teslim edilmiş bir koli içerisinde 3 adet dava konusu 10 ml’lik spreylerin ürün şişe ambalajlarını incelediklerinde; 2 adedi cam, 1 adedi plastik olan 10 ml’lik ambalaj şişe kapaklarını açtıklarında “şişelerin boş olduğunu, ürün içermediklerini” belirlediklerini, bu nedenle ürünler üzerinde bir inceleme yapamadıklarını, ancak miadı geçmiş ürünler olacağından ürün incelemesinin bir sonuç bilgi vermeyeceğini, tüm ürünlerin üretim tarihlerinin (fotoğraflardan da görüldüğü gibi) 22/10/2014, son tüketim tarihlerinin 22/10/2016 olduğunu yani miadlarının 2 yıl olduğunu, üretici … (…) şirketinin 31/12/2014 tarihli faturayla 8.700 adet “…” ürününü; 03/01/2015 tarihinde 609 adet, 18/01/2015 tarihinde 1302 adet, 31/01/2015 tarihinde 3725 adet, 14/03/2015 tarihinde 3108 adet olmak üzere 4 parti halinde gönderdiğini/teslim ettiğini, ayrıca foto:1 (C)’de gösterilen cam şişe plastik kapak olan ambalajın, kapak etrafı yapıştırıcı ile güçlendirilmiş “ambalaj şişesi” diye tarif edilen cam şişenin ağzında kuruyan yapıştırıcı ve şişe ağzına yerleştirilmiş beyaz bir tıpa, tıpa ortasının püskürtme hortumunun geçmesi için delik olduğunu, diğer iki ürün ambalaj şişesinin böyle bir plastik tıpa içermediğini, foto:1 (D)’de gözüken; dava konusu ürün ambalajının kapakları çıkarıldığında 2 ürünün normal boy, birinin ise kısaltılmış boy hortum içerdiğini saptadıklarını; tespitini yaptıkları 3 ürün ambalaj kutusunun içine “şişeyi ters çevirerek kullanınız, buzdolabında saklamayınız” uyarısının yapıldığı bir prospektüsün konulduğunu, anılan prospektüsün bayi … şirketi tarafından konulduğunun dosya içeriğinden anlaşıldığını; sıvı ürün ve kıvrılmış hortum içeren ambalaj şişelerinin, içerdikleri sıvı ürünü foto: 1 (E)’de verdikleri (önemli uyarılar) gibi ancak ters çevrilerek püskürttüğünü/çalıştığını, kısaltılmış hortum içeren ürün şişelerinin ise düz tutulduğunda çalıştığını, ürünü püskürttüğünü belirlediklerini, buradan; dava konusu ambalaj şişe hortumlarının … tarafından kısaltılma sebebinin kullanıcının şişeyi ters çevirerek kullanmasını önleyip, sıvı ürünün kapağı sızıntı yapan şişelerin kapağına sıvı ürün temasını önleyerek arızalı/ayıplı kapaklarda oluşan sızıntının önüne geçmek olduğunun açık olduğunu; kaldı ki; üretici şirketin 2014 üretim tarihli bilirkişiye teslim edilen (3 adet bayinin, 1 adet üteticinin) 4 adet ambalaj kutusunun içerisindeki kullanım kılavuzunda kullanım şeklini verirken 4.’de “ŞİŞEYİ TERS ÇEVİREREK, hemoroidin tam üstüne denk gelecek şekilde…” şişenin kullanılırken ters çevrileceğini ifade ettiğini; ayrıca; …’nin belirttiği gibi ürün kullanım kılavuzunun “yanlış kullanılabilecek adımlar” bölümünde “ürün oda sıcaklığında saklanmalıdır” ifadesi olmasına rağmen, ambalaj kutusu üzerinde ve aynı kullanım kılavuzunda “tavsiye edilen saklama sıcaklığı 15-30 oC” hususunun açıkça yazılıp/ belirtilmekte olduğunu; “buzdolabına koymayınız” uyarısının da aynı kılavuzda yer aldığını; bu tespitlerle bayinin, ürünün saklama koşullarının 15–30 derece olduğunu bildiğini gösterdiği kanaatine vardıklarını, dava konusu ambalaj şişelerinde olduğu gibi içerdiği sıvıyı hava basıncıyla püskürten sistemlerde temel prensiplerden en önemlisinin püskürtme sisteminin içerdiği plastik borunun açık olan ucunun şişe içindeki sıvı ürün içerisine batmış olması gerekliliği olduğunu, dava konusu sıvı … ürününü içeren kıvrık/normal hortumlu şişede, açık olan hortum ucunun sıvı ürüne batması için ters çevrilmesi gerektiğinden, bu esnada sıvı ile temas eden şişe kapağının çok iyi izole edilmesi/kaçırmaması gerektiğini, oysa ki dava konusu şişe kapaklarının bir kısmında iyi izolasyon olmaması nedeniyle sızıntı olduğunun belirlendiğini, kullanıcı şikayetleriyle ortaya çıkan bu kusurunu, bayi tarafından üretici …’ya iletildiğini, üreticinin de; sızıntıyı önlemek için sprey hortumunu kısaltarak ambalaj şişesini ters çevirmeden, boş hortum ucunun sıvı ürünle temasını sağladığını, taşıma anında veya bir sarsıntıda sıvı ürünün kapak ile temas ederek sızmaması için şişe kapağını bir yapıştırıcı ile yapıştırarak sızıntıyı önlemeye çalıştığını, …’nin (3 adet) boş şişelerine su doldurarak kapaklarını kapattıklarını, ters çevirip çalkaladıklarında sızıntı olmadığını ancak uzun (normal boy) hortum içeren şişe ağzında bir müddet sonra çok az da olsa sızma olduğunu saptadıklarını, foto 1 D’de gözüktüğü gibi normal hortum denilen, kıvrılarak şişe kapağının yakınına kadar uzatılmış plastik hortum içinde kalan sıvının/sıvı ürünün ürün şişesi normal duruma getirildiğinde şişe kapağına boşalarak oradan az da olsa sızıntı yaptığı sonucuna vardıklarını, ayrıca; mahkemenin verdiği yetki ile dava konusu ürünlerin bulunduğu … Sağlık Ürünleri Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye ait “… Mah. … Sokak No: …-… …-…/İZMİR” adresindeki tesisine 14/03/2020 tarihinde giderek dava konusu ürünler üzerinde inceleme ve tespitlerin yapıldığını, fotoğrafların çekildiğini, yeni üretilen ürünlerin tamamı plastik şişe olup, hortumlarının kısaltıldığını; anılan adreste “… ” ürününün bir dolap rafına ambalaj kutularıyla istiflendiğini, 2 adet ürünün daha önce incelemesini yaptıkları …’nun mahkeme kalemine bıraktığı ürünlerle aynı ambalaj kutulu, üretim tarihleri aynı 22/10/2014, son tüketim tarihleri aynı 22/10/2016, LOT numaraları da aynı ALO091303 olduğunu; … şirketi tarafından arşivlendiğini, 1 adetini incelemek üzere yanlarına aldıklarını, fotoğrafını çektiklerini, diğer ambalajlı ürünleri incelediklerinde; yeni ürünlerin üretim tarihlerinin 14/01/2020, son kullanım tarihlerinin 13/01/2022, miadlarının 2 yıl, LOT numaralarının ise … olduğunu tespit ettiklerini, incelemek üzere 3 adetini yanlarına aldıklarını; ürünler ve ambalajlarının üzerinde yaptıkları diğer incelemelerde; üretim tarihi 22/10/2014 olan arşiv ürünlerinin sprey hortumunun normal (kıvrık), diğerlerinin 2020 üretimli ürünlerin ise tamamının kısa hortumlu ve 10 ml’lik plastik şişe ambalajlı olduğunu belirlediklerini, yeni 2020 üretim tarihli dava konusu sıvı ürünlerin açık mavi, 22/10/2014 üretim tarihli ürünlerin mor renkli olduğunu, 2014 üretimlilerin bozulduğu kanaatine vardıklarını; heyetlerince dava konusu sıvı “… ” ürününü içinde bulunduran şişenin kapağının ürün kaçağı yapıp yapmadığı hususu kolayca tatbik edilecek bir kullanım uygulamasıyla tespit edilebilecek bir ayıp olduğundan açık ayıp olduğu sonucuna vardıklarını; bayi …’nin dava konusu “… ” ürününü davalıdan teslim alırken sıvı ürünü gerektiği gibi kontrol etmediği kanaatine vardıklarını, … İlaç San. Tic. A.Ş.’nin Adana … Noterliği kanalıyla 20 Temmuz 2016 tarihinde … Sağlık Ürünleri Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye gönderdiği ihtarnamede; “Müvekkil şirket ile firmanız arasında 2014 Aralık ayı içerisinde Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi tarafından üretilen … isimli spreyi Türkiye pazarında tanıtmak ve pazarlamak amacıyla distribütörlük anlaşması yapılmıştır. Ancak ürün teslim alınıp depolar ve eczanelere dağıtıldıktan sonra çeşitli sorunlar ve şikayetler ile karşılaşılmıştır. Bu şikayetler hususunda firmanıza defalarca yazılı ve sözlü olarak, çeşitli zamanlarda bildirimde bulunulmuştur. Ürün ile ilgili problemler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.” dendiğini, bu ihtarnamede belirtilen sözleşmenin ürün promosyonuyla ilgili 5/5-d maddesinde; “…” şirketi, ürünlerin sunumunu gereği gibi yerine getirmek amacıyla ürünlerin distribütörü olarak: “…” şirketinin talebi doğrultusunda eczaneleri ürünler ve ürünlere ve “…” şirketinin ticari arzı ile ilgili promosyonlar konusunda bilgilendirmeyi ve bunun yanı sıra “…” şirketinden satın alınan ürünlerin fiyatları üzerinde etkisi olan sektördeki diğer rakip firmalar tarafından ürün fiyatlarına, satış hacimlerine, promosyonlara ve diğer pazarlama faaliyetlerine ilişkin olarak yürütülen her türlü faaliyet konusunda “…” şirketini bilgilendirmeyi kabul eder.” hükmünü taşıdığını, bu hükmün; “… şirketinin, … şirketinin isteği doğrultusunda ve … şirketine haber verdikten ve onayını aldıktan sonra sayılan promosyonları yapmaya yetkili olduğu, promosyon ücretlerini de …’nun karşılayacağı” anlamını taşıdığını, buradan; dosya içeriğinde belirtilen 13.186,87 TL promosyon ürünlerinin masrafları diye … şirketi tarafından belirtilen promosyon masraflarının … tarafından faturalandırıldığı takdirde … tarafından ödenmesi gerektiği kanaatine vardıklarını, tarafların imzaladıkları sözleşme tarihinin 06/12/2014; satılan ürünlerin fatura tarihinin 30/12/2014; ilk siparişin teslim tarihi 03/01/2015 tarihinde 609 adet, 15 gün sonra ikinci siparişin teslim tarihi 18/01/2015 tarihinde 1302 adet, 13 gün sonra üçüncü siparişin teslim tarihi 31/01/2015 tarihinde 3725 adet, 44 gün sonra dördüncü siparişin teslim tarihi 14/03/2015 tarihinde 3108 adet olduğunu belirlediklerini; üretici … şirketi yetkilisi …’ın bayi …’nin yetkilisi …’a gönderdiği 1 Aralık 2015 tarihli mailde; “.. Tüm bu olumsuz tablonun akabinde, şahsınız ile Ekim Ayı içerisinde (2015 Ekim ayı olduğu anlaşılmaktadır) ZONGULDAK’ta yüz yüze bir görüşme şansı yakaladık. Bu görüşmeden son derece olumlu düşüncelerle ayrılmış idik. O toplantıda SİZİN ve BİZİM SORUNLARIMIZI ÇÖZMEK İÇİN GÖRÜŞ BİRLİĞİNE VARARAK ….” dendiğini; 19 Aralık 2015 tarihli mailde: “Ürünün lansman ve piyasaya çıkış sonrası yaşanan olumsuzluklar; …’nin yetkilisi …’ın gönderdiği mailde “Ürününüze ait ekibimize vermiş olduğunuz eğitimde, ürünün saklama koşullarına ait bilgi kısmında oda sıcaklığında saklanmalıdır ifadesi yer almaktaydı. Ürünün 15 derece altında donabileceği uyarısı yapılmadı. Ayrıca daha ilk parti piyasaya çıkış ürün grubunda ürünlerimizin sızıntı yapması nedeniyle hem nihai satıcı, hem de nihai kullanıcı tarafından olumsuz değerlendirilmesine neden oldunuz. Mart ayında gelen 3108 adet ürünün tamamında tekrar sızıntı yapması sorunu ile karşılaşmamız bizi ciddi anlamda şaşırttı. Çünkü bu Ocak ayında karşılaşılmış ve çözümü bulunmuş olarak düşündüğümüz ciddi bir sorundu. Şişe içerisindeki hortumun yerleşimini değiştirdiniz, ters sıkılması gereken ürün düz tutularak sıkılabilir hal aldı. Bunun neticesinde de önemle vurgulanan ters tutularak sıkılması gerektiği ifademizin tamamen yanlış olmasına sebep oldunuz. Bunların akabinde karşılıklı görüşmelerimiz neticesinde ürününüz kusurlarını kabul edip ambalaj değişikliği yapmaya ve elimizde bulunan 3309 adet hatalı ürünün değişimini taahhüt ettiniz fakat bu miktarın sadece 1580 adedini değiştirdiniz. Halen depomuzda değiştirme taahhüdünüz olan 1729 adet hatalı ürün bulunmaktadır.” dendiğini; 6 Şubat 2016 tarihli mailde; “… Bey iyi günler, … hakkında güncelleme yaparken TITUBBB üzerinden sorgulamam sonucu …’e ait UBB kaydı çıkmamaktadır. Bu konuda sizden yardımcı olacak açıklama rica edecektim.” dendiğini, bu maile verilen cevapta; “Geçici bir değişiklik sebebi ile UBB’ deki kaydımız TARAFIMIZCA DONDURULMUŞTUR. Değişiklik halinde bilgilendirileceksiniz. Daha detay bilgiyi maalesef kendi personelim dahil paylaşamıyorum. Ancak PATRONUNUZUN ARAMASI DURUMUNDA KENDİSİNE BİLGİ VEREBİLİRİZ.” dendiğini; … Sağlık Ürünleri Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye ait 2014-2015-2016 ve 2017 yılları ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğunu, defter kayıtlarının birbirini doğruladığını, açılış ve yılsonu kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırıldığını, ticari defterlerin delil niteliğinin bulunduğunu, bu şirketin ticari defter kayıtlarında … ile ilgili hesap işlemlerinin “120 ALICILAR” ana hesabı altında 120.021 alt hesap kodunda “… İlaç A.Ş.” hesabında kaydedilerek izlendiğini; sonuç olarak; dava konusu “…” ürününün kullanırken ters çevrilip püskürtüldüğünde bazı ambalajların sıvı ürünü kapağından sızdırdığını, aynı ambalajların ürün nakledilirken de çalkalanma nedeniyle yine aynı şekilde sızdırma yaptıklarını; ürünü içinde bulunduran şişenin kapağının ürün kaçağı yapıp yapmadığı kolayca tatbik edilecek bir kullanım uygulamasıyla tespit edilebilecek bir ayıp olduğundan, açık ayıp olduğunu, bu ayıbın “ürünün (03/01/2015) ilk teslim tarihinde de bulunduğunu, dosya içeriğinde …’nin …’ya ayıp ihbarını kesin olarak yaptığı tarihin tespit edilemediğini, bu konuda; 14 Mart 2016 tarihli … şirketinin Genel Müdürü …’ın, … şirketi yetkilisi …’A gönderdiği mailde; “03/01/2015 tarihli 609 adet ilk ürünler tarafınıza iletildikten sonra tarafımıza üründe sızıntı ve kristallenme şikayeti gelmiştir.” ifadesini mahkemenin değerlendirmesine bıraktıklarını; uzun hortumları ve şişe kapaklarının uygun olmaması nedeniyle sıvı ürünü sızdıran açık ayıplı ürün miktarını kesin olarak saptayamadıklarını ancak bu konuda yaklaşık bir hesap yapıp mahkemenin takdirlerine sunduklarını; dosyadaki maillerden ve bilgilerden hareketle; 10/02/2017 tarihinde …’nin deposundaki ürün sayısının 4.810 adet; davalının kaçak olan ürünler yerine değiştirdiği sorunsuz ürün sayısının 1.580 adet olduğunu, buna göre ayıplı ürün sayısının 3.230 adet olduğunu ancak … şirketi 3.425 adet ürün satışı yaptıklarını belirtmekte birlikte satılan ürünler + ayıplı ürünler toplamı = 8.700 adet olması gerekirken, 3.230 + 3.425= 6.655 adet olduğunun hesaplandığını, aradaki (8.700-6655=2045 adet) 2045 adet ürünün akıbetinin belli olmadığını, heyetlerinin bu ürünleri satılmış kabul ederek …’nin deposunda yukarıdaki şekilde 3.230 adet ayıplı ürün bulunduğunu hesapladığını; …’nin, dava konusu “… ” ürününü … şirketinden teslim alırken (kolayca tatbik edilecek bir kullanım uygulaması olmasına rağmen) ürünü ve ambalajını gerektiği gibi kontrol etmemesi nedeniyle kusurlu olduğunu; dava konusu ürünün 15 derecenin altında donduğunun gerek prospektüsünde gerek kutusunun üzerinde yazılı olması nedeniyle teslim tarihindeki hava sıcaklığına bağlı olarak 15 – 30 derece arasında nakliye yapılması zorunluluğunun yerine getirildiğini, bu noktada bir şikayet tespit edilmemesi nedeniyle teslim tarihinde ürünün donma sorunu olmadığı kanaatine vardıklarını; dosya içeriğinde var olan ve … ifadelerinde ve eczacı bilirkişi raporunda yer alan ürünün kristallenmesinin uygun sıcaklıkta (15-30 derecede saklama) koşuluna uyulmadığının anlaşıldığını; sözleşmenin feshi nedeniyle bayi şirketin TTK’nın 122 maddesi gereğince portföy (denkleştirme) tazminatına hak kazanıp kazanmadığı konusunda; bayi … şirketinin sözleşme süresinin sonlanmasına kalan 13 günde 45.000 kutu … sprey satışı/siparişi veremeyeceğini, 18 ay deneme süresi hedefini tutturamayacağını, bu nedenle … şirketinin sözleşmenin madde 3- bent 5, 6; madde 14 bent 1 ve sözleşme ek-3 hükümlerine göre 06/12/2014 tarihli sözleşmeyi tek taraflı fesh etmesinin sözleşmeye uygun olduğunu; sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra fesih nedeniyle … şirketinin ekonomik olarak büyük bir kayıp yaşamayacağını; 13.186,87 TL promosyon ürünlerinin masraflarının … tarafından faturalandırıldığı takdirde … tarafından …’ye ödenmesi gerektiğini; ürünün UBB kaydının çıkmaması konusunda yaptığı incelemelerde; … yetkilisinin mailinde; “Geçici bir değişiklik sebebi ile UBB’ deki kaydımız tarafımızca dondurulmuştur. Değişiklik halinde bilgilendirileceksiniz. Daha detay bilgiyi maalesef kendi personelim dâhil paylaşamıyorum. Ancak patronunuzun araması durumunda kendisine bilgi verebiliriz” ifadelerinin yer aldığını ancak bu durumun ne kadar zaman devam ettiğinin saptanamadığını, bu nedenle …’nin ürünü satamama/pazarlayamama ediminin ne kadar zaman aksadığının tespitinin yapılamadığını; … tarafından düzenlenen ve …’nun ticari defter kayıtlarında … şirketinin hesabına alacak kaydedilen 2 adet “Fiyat Farkı” faturalarının içeriği sorulduğunda, …’nun fiyat farkı faturalarının …’nin satışlarına destek amaçlı olarak kabul ederek …’nin borcundan düşüldüğünü ifade ettiğini, üretici … şirketi tarafından düzenlenen 31/12/2015 tarihli, A-… numaralı 13.186,97 TL tutarındaki fatura şirket defterlerinde kayıtlı olup, 20/09/2015 tarihinde …’nin yaptığı ödeme işlemi kaydından ve bu fatura tarihinden sonra herhangi bir işlem olmadığını, sözleşmenin 7. maddesinde arge reklam giderlerinin üretici şirket tarafından karşılanacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığını, reklam masraflarına ilişkin bu ad altında düzenlenmiş faturaların … defterlerinde kayıtlı olmadığını, dolayısıyla bu konuda ödeme kaydının da bulunmadığını bildirmişlerdir.
Bilirkişiler itirazlar üzerine heyet olarak düzenledikleri 14/09/2020 tarihli ek raporlarında özetle; … şirketinin, … şirketinden 31/12/2014 tarihli fatura ile 8.744 adet dava konusu spreyi teslim aldığını, …’nun, 22 Nisan 2016 tarihinde …’ye “… SATIŞ LİSTESİ” olarak gönderdiği maile göre 2015 yılında (12 ayda) 3040 adet dava konusu ürün olan … satışı yaptığı, 2016 yılı ilk 4 ayında (Ocak- Şubat- Mart- Nisan) 646 adet olmak üzere toplam 3686 adet dava konusu ürün olan … satışı yaptığı, 261 adet iade aldığı dikkate alındığında; bayi …’nin yaklaşık 18 aylık satış miktarını (satış kotasını) ayıplı ürünler nedeniyle tutturamadığı mazeretinin kabul edilebilir olmadığı kanaatine varıldığını; bayinin “ürünleri ayıplı haliyle satmak mümkün değildir” şeklindeki itirazı ile ilgili olarak; ürünlerin tamamının ayıplı olmadığı yönündeki kanaatlerini kök raporda bildirdiklerini; dava konusu ürünlerin kullanım kılavuzunda da verildiği gibi tüketici tarafından ters çevrilerek kullanıldığını, bu durumda ürün pazarlamasını yapacak bayi …’nin ürünü teslim alırken usulüne uygun olarak (ters çevirerek) test yapmak mecburiyetinde olduğunu, test sırasında dava konusu ürünü içeren ambalaj şişelerinin bazılarının kapaklarından ürünü kaçırdığını rahatlıkla test anında görüp açık ayıbı yasal süre içerisinde üreticiye ihbar etmesi gerektiğini; dava konusu sıvı “… ” ürününü içinde bulunduran şişenin kapağının ürün kaçağı yapıp yapmadığı kolayca tatbik edilecek bir kullanım uygulamasıyla tespit edilebilecek bir ayıp olduğundan açık ayıp olduğu sonucuna varıldığını; ürünün UBB kaydının çıkmaması konusunda yapılan incelemelerde; … yetkilisinin mailinde “Geçici bir değişiklik sebebi ile UBB’ deki kaydımız tarafımızca dondurulmuştur. Değişiklik halinde bilgilendirileceksiniz. Daha detay bilgiyi maalesef kendi personelim dahil paylaşamıyorum. Ancak patronunuzun araması durumunda kendisine bilgi verebiliriz.” ifadesine yer verildiğini, bu durumun ne kadar zaman devam ettiğini saptayamadıklarını ancak; bu kadar yüksek miktarda sözleşme gereği yapılması gereken, yapılamayan SPREY satış eksikliğinin (kota eksikliği) …’nin ileri sürdüğü sebeplerden olmayacağı/olamayacağı kanaatinde olduklarını; … şirketinin kayıtları üzerinden yapılan inceleme sonucu bilirkişi … tarafından düzenlenen raporda 2014-2015-2016 2017 yıllarına ait cari hareketler sonucunda … şirketinin 11.760,85 TL alacağı olduğunun hesap edildiğini, tarafların aralarında hesaplanan (11.661,85- 11.760,85 =) 99,00 TL fark ile hesap bakiyesinde mutabık olduklarını, bilirkişi … tarafından düzenlenen raporun 4. sayfasında “… Firmasının 2014 yılı satışlar” açıklama başlıklı tabloda … firmasından 1 adet 30.12.2014 tarihli A-… numaralı fatura ve A-… numaralı sevk irsaliyesi ile toplam 8700 adet karşılığı satışı yapılan 385.236,00 TL tutarında faturaya karşılık, 31/12/2014 tarihinde … firmasının A-… ve A-… numaralı faturalar ile tamamının satışını KDV dâhil 401.266,22 TL olarak yaptığı tespitlerinin raporda mevcut olduğunu, kaldı ki kök raporda da tespit edildiği üzere; … şirketinin … şirketine “fiyat farkı” açıklaması ile düzenlediği 2 adet toplam 56.661,12 TL tutarındaki faturaların … şirketi tarafından kabul edilerek … şirketine alacak kaydedildiğini, taraflarca da karşılıklı muhasebe hesaplarına işlendiğinin görüldüğünü, … şirketinin ise “fiyat farkı faturası” açıklaması ile … şirketine 04/02/2015 tarihli A-… numaralı 36.521,28 TL tutarında fatura ve 12/06/2015 tarihli A-… numaralı 20.139,84 TL tutarında fatura düzenlediğini, bu tutarların … tarafından …’nin cari hesabına alacak kaydedildiğini; diğer bir ifade ile … şirketinin muhasebe kayıtlarında; … şirketinden KDV dahil 385.236,00 TL’ye aldığı ürünleri ertesi gün KDV dahil 401.266,22 TL’ye ye sattığını, ayrıca toplam 2 adet fatura ile …’dan 56.661,12 TL fiyat farkı (iskonto) aldığnıı, karını bu tutar kadar daha arttırdığını; dava konusu ihtilaflı ürünlerle ilgili teknik değerlendirmeler dışında muhasebe kayıtları üzerinden taraflar arasında 99,00 TL fark dışında çelişki bulunmadığını; yaptıkları test sonucunda …’nin mahkeme kalemine teslim ettiği içi boş 3 adet dava konusu ambalaj şişesinin içlerinin boşalması, buna rağmen ambalajına ve prospekte zarar vermemesinin sebebi olarak; ürünün bileşimi incelendiğinde saf su, alkol türevi ve alkol gibi buharlaşabilen sıvılar içerdiğinin görüldüğünü, kapakları sıvı kaçıran ürün şişelerinin sıvı buharını daha kolay ve hızlı kaçıracaklarının açık olduğunu, dava konusu üründe olduğu gibi ürün sıvılarının normal koşullarda/sıcaklıkta dahi buharlaşarak şişeyi terk edecekleri (havaya karışacakları), belirli bir zaman sonra da tamamen buharlaşarak şişeyi boşaltacakları hususunun açık olduğunu, bu olayın şişelerin nasıl boşaldığını ifade eden bir olay olduğunu, böyle bir şişe boşalmasının şişe ambalajına, ürün prospektüsüne vs’ye zarar vermeyeceğini; ayrıca bayi … tarafından hiçbir koşula uymadan toplama (uydurma) olarak verilen 3 numune üzerinde yapılan sızdırmazlık testinin de doğru olmadığını, şöyle ki; mevcut 3 numunenin de raf ömürlerini doldurduğunun ve toplama olduğunun ortada olduğunu, ayrıcakapaklarda kullanılan sızdırmazlık elemanı contaların ürün konduktan sonra bir kez sıkıldıklarını ve bir daha sökülmediklerini, aynı kapak sökülüp tekrar sıkıldığında contanın elastik özelliğini yitirerek plastik deformasyona uğrayacağını, …’nun itirazı ile ilgili olarak; heyetlerinin tarafların sunduğu dava konusu sprey şişelerini sadece sızdırmazlık testine tabi tutmadıklarını, ayrıca ürün içeren sprey şişelerinin hortumlarını da inceleyerek bazı ambalaj şişe hortumlarının kısa, bazılarının usun olduğunu tespit ettiklerini, dava konusu ürünü içeren sprey şişelerinin kapaklarının tamamının sızıntı yaptığını tespit etmediklerini, “… ” adlı ürünün kullanırken ters çevrilip püskürtüldüğünde bazı ambalajların sıvı ürün içeren şişe kapağından sızdırdığını, aynı ambalajların ürün nakledilirken de çalkalanma nedeniyle yine aynı şekilde sızdırma yaptıklarını tespit ettiklerini, … yetkilisi …’nin 22 Nisan 2016 tarihli mailinde; “…’ün bugüne kadar olan satışlarını ve bu satışlardan gelen iadeleri ekteki listede belirttim.” dediğini, maildeki listede … toplam satış olan ürün sayısının 3.425 adet olduğunun belirtildiğini, bu bilgilerden hareketle; 10/02/2017 tarihinde …’nin deposundaki ürün sayısının 4.810 adet, …’nun kaçak olan ürünler yerine değiştirdiği sorunsuz ürün sayısının 1.580 adet, ayıplı ürün sayısının 3.230 adet olduğunun belirlendiğini ancak; … yetkilisi 3.425 adet ürün satışı yaptıklarını belirtmekte birlikte, satılan ürünler ve ayıplı ürünler toplamının 8.700 adet olması gerekirken 6.655 adet olduğunun hesaplandığını, aradaki (8.700-6655=2045 adet) 2045 adet ürünün akıbetinin belli olmadığını, heyetlerinin bu ürünleri satılmış kabul ederek, …’nin deposunda 3.230 adet ayıplı ürün bulunduğunu hesapladığını; dosya içeriğinde ayıp ihbarının kesin olarak yapıldığı tarihin tespit edilemediğini, bu konuda; … şirketi genel müdürü …’ın … yetkilisi …’a gönderdiği 14 Mart 2016 tarihli mailde; “03/01/2015 tarihli 609 adet ilk ürünler tarafınıza iletildikten sonra tarafımıza üründe sızıntı ve kristallenme şikayeti gelmiştir.” ifadesinin takdirini mahkemenin değerlendirmesine bıraktıklarını; dava konusu “…” gibi insan sağlığı ile ilgili ürünlerin yüksek yoğunluklu polietilen (HDPE) hammaddesinden imal edildiklerini, HDPE’nin mekanik özellikleri çok iyi olup, özellikle darbe ve çekme dayanımlarının yüksek olduğunu, bazı dolgu maddeleriyle de özelliklerinin daha da iyileştirildiğini, sıcaklık dayanımının 100 derecenin üzerinde olduğunu, ayrıca kendi kendini yağlama özelliğinin olduğunu, heyetlerinin plastik maddelerin zamanla saklama koşullarına da bağlı olarak deformasyona uğradığını göz önüne alarak incelemelerini yaptıklarını ancak; dava konusu olayda ambalaj şişesi hammaddesinin içerdiği üründen çok daha olumsuz koşullara dayanıklı olduğunun bilinmesi gerektiğini, incelenen sızıntı yapan şişelerle sızıntı yapmayan şişelerin ve ürünün tatbik mekanizması olan pompa aksamının deformasyona uğramadığı tespitinin yapıldığını bildirmişlerdir.
Mali müşavir bilirkişi … 16/08/2021 tarihli ek raporunda özetle; davacı … tarafından düzenlenen faturaların 04/02/2015 tarihli 36.521,28 TL bedelli ve 12/06/2015 tarihli 20.139,84. TL bedelli toplam 56.661,12 TL bedelli faturalar olduğunu, davalının ticari defterlerinde davacı şirket … A.Ş. hesabına alacak kaydedildiğini, bunların … şirketi tarafından satışlara destek amaçlı olarak … hesabına alacak kaydedilerek borcundan düşüldüğünü ve ödendiğini, birleşen dava dosyasına sunulan asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin dava dilekçesinin 2. sayfasında ürünün 1 şişesinin maliyet fiyatının KDV hariç 21.00 TL olduğunun hesaplandığını, maliyet bedelinin 21.00 TL olarak beyan edildiği şekilde kabul edilmesi durumunda üreticinin mahrum kaldığı brüt kar tutarının 554.706,79 TL olacağını; üretici …’nun 31/12/2015 tarihli A-… numaralı 13.186,97 TL tutarındaki faturadan kaynaklanan 11.661,85 TL … A.Ş.’den alacaklı olduğunu bildirmiştir.
Mali müşavir bilirkişi … 03/11/2021 tarihli ek raporunda özetle; raporun 4-8-9-10-11-12-13 numaralı sayfalarda belirtilen ürünün stok hareketinin ve dava tarihi itibari ile stok durumunun sağlıklı olarak saptanmasının mümkün olmadığını, 24/06/2015 tarihinden 01/05/2016 tarihine kadar olmayan ürünün satıldığı bu yüzden stokun eksiye döndüğü, hatta iade edilen ürünlerin tekrar satıldığı hususunun görüldüğünü; reklam ve promosyon malzemelerinin tedarikçileri tarafından bayi … şirketine fatura edildiğini, … şirketinin de bu reklam ve promosyon malzemelerini ticari defterlerine kayıt altına aldığını, sözleşmenin 5. maddesinin 5 numaralı bendinin “d” fıkrası ile yine 5. maddesinin 7 numaralı bendinde reklam ve promosyon malzemelerinin taraflar arasında nasıl tedarik edileceği ve tedariki yapılan promosyon malzemelerinin maliyetinin hangi tarafın hesabından karşılanacağı hususunun ifade edildiğini, sözleşmenin “ürünlerin pazarlanması” başlıklı 5. maddesinin 5 numaralı bendinin “d” fıkrasında; “… şirketi ürünlerle ilgili olarak sadece ülke sınırları içinde geçerli olan yasal düzenlemeler doğrultusundaki ve ürünlere ait profile uygun nitelikteki reklam promosyon ve pazarlama ürünlerini kullanmayı taahhüt eder, … şirketi tarafından tedarik edilecek olan promosyon malzemeleri dışındaki tüm diğer malzemeler piyasaya sürülmeden önce … şirketine örnek olarak verilecektir. … şirketinin onayını almış olan reklam ve pazarlama ürünleri piyasaya sürülebilecektir.”; yine sözleşmenin 5. maddesinin 7 numaralı bendinde; “… şirketi kendi adına ve hesabına, kendisinin uygun bulduğu doğrultuda ürünlere ilişkin olarak ülke sınırları içerisinde reklam ve promasyon etkinlikleri yürütecektir. Eğer imkanları varsa yurt dışında da katıldığı organizasyonlarda elinden geldiğince ürünün pazarlama faaliyetlerini yapacaktır.” dendiğini, 5. maddenin 5 numaralı bendinde …’nın, … şirketi tarafından tedarik edilecek promosyon malzemeleri dışında tüm diğer malzemelerde …’nun onayının aranacağı belirtilmiş olmakla birlikte … şirketinin 27.115,89-TL promosyon gideri ile ilgili belgelerini dosyaya sunduğunun ancak belge eklerinde bu promosyon malzemelerinin ürün tanıtımında kullanabileceğine ilişkin … şirketinin onayının olmadığının görüldüğünü, 5.maddenin 7 numaralı bendindeki “… şirketi kendi adına ve hesabına kendisinin uygun bulduğu doğrultuda ürünlere ilişkin olarak ülke sınırları içerisinde reklam ve promasyon etkinlikleri yürütecektir.” ifadesi ile reklam ve promosyon harcamalarının … şirketinin hesabından karşılanacağının hükme bağlandığını, kaldı ki …’nin ilaç ve medikal ürünler pazarlamasında geniş ürün yelpazesi olabileceği düşünüldüğünde 27.115,89-TL tutarlı reklam ve promosyon harcamasının ne kadarlık bölümünün dava konusu ürün için yapıldığının da belli olmadığını, reklam ve promosyon harcamaları konusunda sözleşme şartları gereği bayi … şirketinin üretici şirketten promosyon masraflarına ilişkin alacağının bulunmadığı kanaatine varıldığını; birleşen dava yönünden; sözleşmenin feshi nedeniyle üretici …’nun, bayi …’nın 18 aylık deneme süresinde 39.707 adet daha ürün alım borcunun bulunduğu ihtimaline göre ürün alım taahhüdünü yerine getirememesinden dolayı mahrum kaldığı kazancın, kar kaybının olup olmadığı, varsa miktarının ne olduğu konularında yapılan inceleme sonucunda; … şirketinin 18 aylık deneme süresinde 50.000 adet almayı taahhüt ettiğini, bu miktarın ancak 8.700 adetini üretici şirketten aldığını, üretici şirketten taahhüdü kapsamında almadığı ürün adetinin 41.300 adet olduğunu, üretici şirkete faturasız gönderildiği ifade edilen 1593 adet ürünün değişim kapsamında gönderildiğini, bayinin alım yaptığı 8.700 adet ürün içerisinde olduğunu, ürünlere ilişkin sözleşmenin 12. maddesindeki şikayet ve iade prosedürüne uyulmadığını ancak şirket yetkililerinin yaptığı toplantılarda ve mail yazışmalarında üretici tarafından bayi şirkete teslim edilen 1593 adet ürünün değişim kapsamında değerlendirildiğini, 14/03/2016 tarihli … şirketinin cevap mailinin 2.sayfasında –açıklama-ile başlayan bölümde; “Ürünün nakledilme ve ortam koşullarına uygun hareket etmemeniz itibari ile üründe kristalleşmenin şişede basınç yaparak kaçırma problemi oluşturduğuna kanaat getirmemize rağmen yine de kaçak olan ürünleri tekrar değiştirebiliriz dedik ve bunu da 1580 adet ek ürün vererek çözüme ulaştırdık, değişmesini istediğiniz ürünler var ise de onları ayrıca tarafımıza gönderiniz, ürünlerin kontrolleri yapıldıktan sonra sorunlu ürünlerin yerine tabiiki de yeni ürün verilecektir.” dendiğini; dosyada bulunan 16/08/2021 tarihli 2.ek raporda mahrum kalınan karın hesabı yapılırken üreticinin 8700 adet ürün için vermiş olduğu 04/02/2015 tarihli 032447 numaralı fatura ve 12/06/2015 tarihli … numaralı fatura toplamından oluşan KDV hariç 52.464,00-TL/8700 adet = 6,03-TL/adet fiyat indirimi taahhüt edilen 50.000 adet ürün için genelleme yapılıp hesaplandığını, sözleşme Ek.3’de ürünün satış fiyatının 41,00-TL olduğunun belirtildiğini, yine sözleşmenin hiçbir maddesinde satış fiyatından ürün başı 6,03-TL fiyat indirimi yapılacağına dair bir şartın bulunmadığını, bu sebeple …’ya verilen bu fiyat indiriminin sevk edilen 8700 adet ürün ile sınırlı olduğu kanaatinin oluştuğunu; yine 2. ek raporda ürünün maliyet fiyatının 21,00 TL alındığının görüldüğünü, maliyet fiyatı hesabı yapılırken üretici şirketin ticari defterlerinin incelenmediğini, üretici … şirketinin dava dilekçesinde beyan edilen rakamın alındığını, …’nun bu beyanına itibar edilerek yapılan hesaplama neticesinde kar kaybının; 41,00-TL/adet satış fiyatı -21,00-TL/adet maliyet fiyatı = 20,00-TL birim karlılık x 39.707 adet ürün =794.140,00-TL + % 8 KDV (857.671,20 TL KDV dahil) olması gerektiğinin belirtildiğini; yapılan bir birim satışın kar ve maliyet tutarlarının toplamından oluştuğunu, satış tutarı = kar + maliyet olarak formüle edildiğinde birim satış tutarı belli iken karın tespitinde en önemli bilinmeyenin maliyet tutarı olduğunu, bu yüzden de mahrum kalınan karın hesabı yapılırken ticari defterler incelenmeden beyana dayalı olarak birim maliyetin 21,00-TL olarak alınmasının hatalı olduğunu; üretici şirketin ticari defterleri incelendiğinde bir birim ürün reçetesini oluşturan malzemelerin şişe, şişe içinde bulunan sıvı, sprey pompa, etiket, kutu, seperatör, broşür, prospektüs olduğu ve bu malzemelerin birim maliyetleri toplamına genel üretim gideri artı işçilik gideri eklendiğinde birim ürün maliyetinin oluştuğu hususunun tespit edildiğini; 39.707 adet ürün üzerinden yapılan hesaplama sonucunda mahrum kalınan net karın hesabına gelince; ürünün birim maliyetinin 6,8468-TL olduğunu, birim ürün karlılık tutarının; birim satış fiyatı (-) birim maliyet= 41,00-TL (-) 6,8468-TL = 34,1532-TL olduğunu, …’nun bir birim ürün satışında 34,1532-TL karı olduğunu, alım taahhüdünün yerine getirilmemesi nedeniyle üretici … şirketinin 39.707 adet x 34.1532/TL = 1.356.121,11-TL mahrum kaldığı kazancın/kar kaybının oluştuğunu, satışa konu ürünün tabi olduğu KDV oranının % 8 olduğunu, bu sebeple kaybı yaşanan kar tutarı için düzenlenecek faturanın da KDV oranının ürünün KDV oranına tabi olması gerektiğini ve hesap edilen 1.356.121,11-TL kar kaybının % 8 KDV dahil tutarının 1.464.610,80-TL olduğunu; 31/12/2015 tarihli A-… numaralı fatura nedeni ile alacağının bulunup bulunmadığı konusunda; sözleşmenin “ürünlerin pazarlanması” başlıklı 5. maddesinin 5 numaralı bendinin d fıkrasının “Ürünlerle ilgili olarak sadece ülke sınırları içinde geçerli olan yasal düzenlemeler doğrultusundaki ve ürünlere ait profile uygun nitelikteki reklam, promosyon ve pazarlama ürünlerini kullanmayı taahhüt eder. … şirketi tarafından tedarik edilecek olan promosyon malzemeleri dışındaki tüm diğer malzemeler piyasaya sürülmeden önce … şirketine örnek olarak verilecektir. … şirketinin onayını almış olan reklam ve pazarlama ürünleri piyasaya sürülebilecektir.” şartlarını içerdiğini, sözleşmedeki ürünlerin pazarlanması şartlarını içeren 5. maddenin 5 numaralı bendi incelendiğinde promosyon malzemelerinin üretici şirket tarafından tedarik edileceği ancak tedarik edilen bu promosyon reklam malzemelerinin maliyetinin bayi tarafa fatura edilip tahsil edileceği konusunda bir şart içermemesi nedeniyle üretici şirketin 31/12/2015 tarihli A-… numaralı 13.186,97-TL tutarlı fatura nedeniyle alacağının bulunmadığı kanaatinin oluştuğunu bildirmiştir.
Aldırılan gerek teknik incelemeye dayalı gerekse defterler üzerindeki incelemeye dayalı raporlar açıklayıcı, yeterli, olaya uygun, hüküm kurmaya elverişli bulunmuştur.
6102 sayılı TTK’nın “Ticari satış ve mal değişimi” başlıklı 23. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır.” düzenlemesine; aynı maddenin c bendinde ise; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda; taraflar arasındaki ticari ilişki bir alım satım ilişkisidir. Üretici …, bayi …’ya gönderdiği 14/03/2016 tarihli mailde; “03/01/2015 tarihinde 609 adet ilk ürünler tarafınıza iletildikten sonra tarafımıza üründe sızıntı ve kristallenme şikayeti gelmiştir. Firmamız bu sorunu ivedilikle çözmüş, bununla ilgili tarafınıza nasıl bir yol izlendiği ve sorunun çözüldüğüyle ilgili 16/01/2015 tarihinde rapor olarak tarafınıza sunulmuştur. Bu raporlamadan sonra ise tarafınızdan ne yazılı ne sözlü bir şikâyet gelmemiştir. Ta ki Mart ayında size 3108 adet ürün teslim edilene kadar. Ürün teslimatında bize ürünlerde sızma olduğunu bildirdiniz. Aradan iki ay gibi bir zaman geçmesine rağmen ürünle ilgili tek bir şikâyet tarafımıza iletilmez iken ürünlerin sızma yaptığını söylemeniz bizim hiçbir sorun yokmuş gibi üretmemize neden oldu…” demiştir. 14 Mart 2016 tarihli bu maille birlikte üretici … üründeki sızıntı ve kristallenmeyi kabul etmiş, sorunu çözdüğünü ve 16/01/2015 tarihli raporu gönderdiğini bayi …’ya bildirmiştir. Bu mailde … tarafından da belirtildiği şekilde üretici … 609 adet ilk parti ürünleri 03/01/2015 tarihinde bayiye teslim etmiştir. Bu maildeki ifadeye göre üretici firma 03/01/2015 tarihinden sonra sızıntı ve kristallenme şikayetlerini aldıktan sonra sorunun çözümü yoluna gitmiş ve hatta 16/01/2015 tarihinde bu durum rapora bağlanmıştır. 03/01/2015 teslimat tarihi ile 16/01/2015 tarih aralığındaki 13 günlük süre içerisinde ayıp ihbarının yapıldığı kabul edilmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “Madde 12 Şikayetler” başlıklı maddesinin 1 numaralı bendinde; “..Ürün kalitesi ile ilgili olarak … şirketinin teslimatın yapıldığı tarihi müteakip 14 gün içerisinde herhangi bri şikayet ya da bildirimde bulunmaması durumunda … şirketi tedarik edilen malların kalitesini kesin olarak kabul etmiş sayılacaktır. Bu süre geçtikten sonra yapılacak hiçbir şikayet ya da talep dikkate alınmayacaktır.” denmiştir. Bu düzenleme ile ilgili birlikte taraflar ayıp ihbar süresini 14 güne çıkarmışlardır. Yasadaki ayıp ihbar süresi kısaltılamayacak olup, uzatılmasında bir engel bulunmadığından, bayi … tarafından yasal süre içerisinde ayıp ihbarında bulunulduğu kabul edilmiştir. Bununla birlikte; üretici … 16/01/2015 tarihli raporla sorunların çözüm yolunu bildirmiş olmasının yanı sıra ayıplı ürünlerin 1580 tanesini değiştirmiş, şişe şekli, hortum vs değişikliği yoluna da gitmiştir. Diğer yandan; ürünlerle ilgili kullanım kılavuzunda sıcaklıkla ilgili uyarıya da yer vermiştir. Yani üretici … gerekli uyarıyı ürün üzerinde de yapmıştır. Bu çerçevede; bayi …’nın elindeki ayıplı ürünü bahane ederek sipariş vermemezlik yapması şeklindeki eylemi mahkememizce hakkın kötüye kullanımı olarak nitelendirilmiştir. Tarafların imzaladıkları sözleşmenin 3. maddesinin 5 numaralı bendinde “… şirketinin, sözleşmenin imzalanmasını izleyen ilk 18 ay içinde asgari miktardan ve daha sonraki yıllar içinde de en uygun miktardan daha az ürün satışı yapmayacağı”; 6 numaralı bendinde de; “asgari miktar ürün adetinin 50.000 kutu olduğu, … şirketinin 18 aylık deneme süresi içinde bu bedeli tutturamaması halinde … şirketinin bu anlaşmayı tek taraflı olarak feshetme hakkının bulunduğu” hususlarının kararlaştırılmış olması, davacı bayi …’nun 18 aylık deneme süresi içerisinde sözleşmeyle kararlaştırılan bu kotayı tutturamaması, bu süre içerisinde karşı taraftan 50.000 adet ürün almayı taahhüt etmesine rağmen sadece 8.700 adet ürün satın alması, bu şekilde sözleşmenin 3. maddesini ihlal etmesi karşısında üretici … şirketinin sözleşmeyi fesihte haklı olduğu kabul edilmiştir. Sözleşmenin haklı sebeple feshedilmiş olması nedeniyle asıl davada davacı tarafın maddi ve manevi tazminat isteğinde bulunamayacağı anlaşıldığından, asıl davanın reddine karar verilmiştir. Birleşen dava yönünden ise; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 3. maddesinde belirlenen kotanın … şirketi tarafından tutturulamaması nedeniyle … şirketinin fesihte haklı olduğu, …’nın almadığı ürün miktarının 39.707 adet olduğu, bir başka anlatımla sözleşmenin 3. maddesi kapsamında 39.707 adet daha ürün alım borcunun bulunduğu, bu miktar ürünün satılamaması nedeniyle kar mahrumiyetini isteyebileceği kabul edilmiştir. Birleşen dosyada davacı … şirketi vekili 29/06/2018 tarihli duruşmada “alacakları takibe konu ettikleri şekilde toplam 1.841.950,87 TL tutarında ise de bu davayı 1.071.124,62 TL dava değeri üzerinden açtıklarını, bu tutarın davalının toplam 50.000 kotadan 39.707 adet daha ürüm alım borcunun bulunması sebebiyle bu miktar yönünden müvekkilinin yoksun kaldığı kar olduğunu, bu miktarın asıl alacak miktarı olduğunu, bu miktara ilişkin itirazın iptali ile tazminat isteklerinin bulunduğunu” belirtmiştir. Birleşen davada davacı … şirketi vekilinin birleşen davada sadece kar mahrumiyeti isteğinde bulunmuş olması ve ürünün birim fiyatını 20,00 TL üzerinden hesaplamış olması nedeniyle istekten fazlaya hükmedilemeyeceğinden, 03/11/2021 tarihli ek rapordaki hesaplama çerçevesinde dava konusu ürünün birim fiyatı mahkememizce 20,00 TL olarak kabul edilmiş, bu miktar üzerinden yapılan hesaplama sonucu birleşen davada istenebilecek kar mahrumiyeti zararının 39.707 adet ürün için KDV dahil 857.671,20 TL olduğu anlaşıldığından, … şirketi vekiinin 29/06/2018 tarihli duruşmadaki beyanı çerçevesinde birleşen davanın bu miktar üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
A-Asıl davada;
1-Asıl davanın REDDİNE,
2-Asıl davada Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın peşin olarak alınan 853,88 TL harçtan düşülmesi ile kalan ‭773,18‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve isteği halinde davacı tarafa iadesine,
3-Asıl davada davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Asıl davada davacının maddi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
5-Asıl davada davacının manevi tazminat isteği yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
B-Birleşen davada;
1-Birleşen davanın KISMEN KABULÜ ile;
İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı dosyasında davalının 857.671,20 TL asıl alacağa itirazının iptaline, takibin bu miktar üzerinden ve takip talebinde belirtilen koşullarda devamına,
2-Birleşen davada fazlaya ilişkin isteğin reddine,
3-857.671,20 TL’nin % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
4-Birleşen davanın konusu olan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu iddia ve ispat edilmediğinden, reddedilen kısım yönünden davalı vekilinin tazminat isteğinin reddine,
5-Birleşen davada Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken ‭58.587,52 TL harçtan peşin olarak alınan 8.194,34 TL harcın düşülmesi ile kalan ‭50.393,18‬ TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
6-Birleşen davada davacının yatırmış olduğu 35,90 TL’si başvurma harcı ve 8.194,34 TL’si peşin harç olmak üzere toplam ‭8.230,24 TL’nin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
7-Birleşen davada davacının yapmış olduğu 120,70 TL’si posta-tebligat gideri, 4.500,00 TL’si bilirkişi ücreti ve 25,00 TL’si tanık ücreti olmak üzere toplam 4.645,70 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre takdiren ‭3.719,91 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmının davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Birleşen davada karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 59.933,56 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
9-Birleşen davada karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 23.391,74 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
C-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili ile asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 11/03/2022

Başkan …
E-imza

Üye …
E-imza

Üye …
E-imza

Katip …
E-imza