Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1077 E. 2022/779 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1077
KARAR NO : 2022/779

DAVA : Maddi Tazminat (Rekabet Kanunundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/07/2017
KARAR TARİHİ : 22/09/2022

Selçuk Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/07/2017 tarih ……. E……. K. sayılı görevsizlik kararı üzerine dosya mahkememize tevzi edilmiş olup, mahkememizde görülmekte olan Maddi Tazminat (Rekabet Kanunundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesi ile özetle; Huzurdaki davayı belirsiz alacak davası olarak açmakta hukuki yararlarının bulunduğunu, yapılacak yargılama, toplanacak deliller ve bilirkişilerce hazırlanacak rapor uyarınca arttırılmak üzere; fazlaya ilişkin tüm hak ve talepleri saklı kalmak kaydı ile iş bu davayı şimdilik 5.000,00 TL.’lik belirsiz alacak davası şeklinde açtıklarını, müvekkili …’ün , uzun yıllardan beri …’in … beldesinde zeytinyağı imalatı ve ticareti ile uğraştığını, bu amaçla … ili, … ilçesi, … beldesinde kain … ada, … parselde kain zeytinyağı fabrikası ile gene aynı yerde kain kat mülkiyeti ile yükümlü … ada, … parsel üzerinde 40/80 arsa paylı zemin kat 1 no.lu bağımsız bölüm, aynı parsel üzerinde 20/80 arsa paylı mesken nitelikli ….no.lu bağımsız bölüm ve yine aynı parsel üzerinde 20/80 arsa paylı mesken nitelikli 3 nolu bağımsız bölümlerin maliki olduğunu, müvekkilinin ve ailesinin … ada ve … parsel üzerindeki 20/80 arsa paylı ve mesken nitelikli 3 no.lu bağımsız bölümü mesken olarak kullandıklarını, bu parsel üzerindeki diğer bağımsız bölümlerin ise … ada … parsel ile birlikte zeytinyağı fabrikası ve müştemilatı olarak kullanıldığını, söz konusu taşınmazların tapu kayıtlarının da bu kullanım şekline uygun olarak tesis edildiğini, müvekkili …’ün zaman içinde işleri nedeniyle kredi kullanma ihtiyacı olduğunu, bu nedenle de Halk Bankası A.Ş. Selçuk şubesine müracaat ettiğini, banka talebinin uygun bulunduğunu ve yukarıda niteliklerini belirttikleri taşınmazlar karşılık gösterilmek üzere 21.11.2008 tarih, 5417 yevmiye numaralı resmi senet ile fekki Bankaca bildirilinceye kadar %26 akdi, %72 temerrüt faizli 2.000.000,00 -TL karşılığı, sonra da ayrıca düzenlenen 08.12.2009 tarih, 5690 yevmiye numaralı resmi senetle aynı şartlarla %20 akdi, %72 temerrüt faizli 800.000,00.-TL karşılığı ipotek tesis edildiğini, tesis edilen bu ipoteklerin üst sınır ipoteği olup asla gerçek borcu göstermediğini, bir süre kredi işlemleri sağlıklı yürümüşse de, zaman içinde müvekkilinin işlerinin bozulduğunu, kredi borçlarını kısmen ödeyemediğini ve başka haciz takipleri olabileceğini düşünerek sahibi olduğu, yukarıda belirtilen taşınmazları yakın arkadaşı olan … isimli şahsa düzenlenen resmi senet ile bütün ipotek ve hukuki vecibeleriyle devir ve teslim ettiğini, müvekkilinin gayrimenkullerini …’a satmakla, ipotekle temin edilen borçlarından kurtulamadığını, alacaklı bankanın, yeni malik hakkında “Rehnin paraya çevrilmesi ” yoluna veya bankaca herhangi bir icrai takibe tevessül etmediğini, açık vadeli kredi hesapları ile ilgili herhangi bir ihtar yapılmadan bir başka deyimle temerrüde düşürülmeden, müvekkilinin borçlarına temerrüt faizi uygulayarak borçlarının sürekli artmasına neden olduğunu, davalı bankanın yaptıkları ile yetinmeyip, müvekkilinden …’a satmış bulunduğu söz konusu taşınmazların kendisine satılmasını talep ettiğini, çaresiz kalan müvekkilinin de söz konusu taşınmazların tamamını … adına vekaleten 1.000.000,00 TL bedelle bütün hukuki vecibeleri ile birlikte 18.01.2010 tarih ve 202 yevmiye numaralı işlem ile Halk Bankası A.Ş.’ye devir ve temlik ettiğini, söz konusu gayrimenkullerin halen Halk Bankası A.Ş. adına tapuda tescilli bulunduğunu, bankanın satın aldığı bu gayrimenkuller için gerek müvekkiline, gerekse …’a satış bedeli olarak herhangi bir ödeme yapmadığı gibi, satıştan 27 gün sonra müvekkilinden protokol adını verdiği bir belge imzalamasını istediğini, söz konusu işlemler olurken müvekkilinin eşi …’ün , … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ( Aile Mahkemesi sıfatıyla) açtığı dava ile …, …, …, … ada, … parseli üzerinde mevcut binanın 3 no.lu bağımsız bölümünün ailece oturdukları ev olduğunu, 30-35 yıldır burada oturduklarını, yapılan işlemlerden haberi olmadığını ileri sürerek, … ada, … parsel üzerindeki kat mülkiyetine konu 3 no.lu bağımsız bölümün Halk Bankası A.Ş. adına olan tapu kaydının iptalini talep ettiğini, davayı inceleyen mahkemece dava konusu … ada … parsel, 3 no.lu bağımsız bölümün davalı Halk Bankası A.Ş. Selçuk şubesi adına olan tapusunun iptali ile davacı müvekkili … adına yeniden tapuya tesciline karar verildiğini, 03.03.2016 tarihinde kararın kesinleşerek infaz edildiğini, vefa akdinin, bir kimsenin satmış olduğu bir gayrimenkulü satmış olduğu bedelle belirlenen şart ve sürede geri alma hakkı olduğunu ve tapuya şerh verilmesi halinde 3. şahıslara karşı dermeyan edilebilir ve prensip olarak satıcı ile alıcı arasında yapıldığını, gene yasa gereği resmi şekilde yapılması gerektiğini, resmi şekilde yapılmayan vefa akitlerinin geçersiz olduğunu, bir başka anlatımla şekil nedeniyle mutlak butlan ile malul olduğunu, bu nedenle 14.02.2010 tarihli protokolün geçersiz olduğunu ve protokolde yer alan hususlara ilişkin bir hak iddia edilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki bu protokolün taşınmaz maliki … ile yapılması gerekirken müvekkili ile yapılmış olmasının ve protokole konu taşınmazların toplam değerinin 1.000.000,00 TL belirlenerek davacı müvekkilinin borcundan mahsup edilmesinin bu sözleşmenin konu bakımından da geçersiz olduğunu gösterdiğini, 14.02.2010 tarihinde davalı banka ile davacı müvekkili arasında akdedilen protokol gereğince davacı müvekkilinin protokol tarihi itibariyle 1.501.724,00 TL olan borcunun taşınmazların (hukuka aykırı olarak) davalı bankaya toplam 1.000.000,00 TL bedelle devrinden sonra kalan 501.724,00 TL borcuna 02.12.2011 tarihine kadar davalı banka tarafından belirlenen faiz oranı üzerinden 321.008,17 TL faiz hesaplandığını ve 02.12.2011 tarihinde Selçuk Noterliği’nden …yevmiye no.lu ihtamame ile davacı müvekkilinden talep edildiğini, davalı bankanın, diğer büyük bankalarla anlaşması nedeniyle davacı müvekkilinden vermiş olduğu krediyi yüksek faiz oranları üzerinden talep ettiğini, bu nedenle davacı müvekkilinin maddi yönden zor durumda kaldığını ve hatta aile konutu niteliğindeki evini dahi davalı bankaya ipotek etmek zorunda kaldığını, izah edilen nedenlerle; davanın ikamesi tarihinde zarar miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesinin beklenmesinin mümkün olmaması nedeniyle iş bu davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. Maddesi uyarınca belirsiz alacak ve tespit davası olarak şimdilik 5.000,00 TL üzerinden yürütülmesine, davalı bankanın rekabeti bozucu eylemleri nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın Rekabet Kurumu’na müzekkere yazılarak atanacak rekabet uzmanı, yeminli mali müşavir ile bankacı iştirakiyle kurulacak bilirkişilerce rapor hazırlanarak tespit edilmesine, Rekabet Kurulunda uzman bilirkişilerce hazırlanacak rapordan sonra arttırılmak üzere; tespit edilecek toplam zarar miktarının, zarar tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte hesaplanacak üç katı oranında tazminata karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; iş bu davanın varsayıma dayalı açıldığını, dolayısıyla iş bu davada dava açma koşulunun da gerçekleşmediğini, reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkili banka hakkında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun uyarınca işlem yapılabilmesinin, bu kanuna dayalı olarak banka aleyhine dava açılabilmesinin mümkün olmadığını, işbu mesnetsiz davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, iddia edilenin aksine muvazaalı hiçbir işlemin söz konusu olmadığını, usul ve yasaya uygun tarafların sözleşme serbestliği ilkesi ve davacı borçlunun bizzat talebi doğrultusunda hazırlanan protokolün akdedildiğini, kamu bankası olan müvekkili alacaklı bankanın Selçuk/İzmir şubesi ile tacir olan kredi borçlusu … arasında akdedilen ticari, rotatif, yatırım, işletme kredi sözleşmeleri gereğince, tacir borçluya krediler tahsis edildiğini, davacı/borçlunun krediyi kullanan kredi borçlusu olması nedeniyle tüm borçtan faiz ve tüm ferilerinden sorumlu olduğunu, davacı-borçlunun yasaya aykırı gerçek dışı mesnetsiz tüm iddialarının aksine borçlunun müvekkili bankaya olan kredi borçlarını ödemediğini, borçlarını ödemeyen borçlunun kredi hesaplarının kat edildiğini borçluya müvekkili bankaya olan borçlarını ödemesi için ihtarname tebliğ edildiğini, gönderilen ihtarname ve hesap ekstresinin borçluya tebliğ edildiğini, işbu ihtarnameye borçlunun hiçbir itirazının olmadığını ve alacaklarının kesinleştiğini, hesap kat ihtarnamesinin tebliğini müteakip, borçlunun 06.01.2010 tarihli bizzat kendi imzasıyla tevsik ettiği yapılandırma dilekçesinde açıkça yazılı olduğu üzere; bankalarının kredi müşterisi olarak kullanmış olduğu bch, aet ve yatırım kredilerinden kaynaklanan 1.300.000.-TL kredi borcunu yapılandırma talebinde bulunmuş olduğunun sabit olduğunu, davacı-borçlunun mülkiyeti kendisine ait olan bankaya ipotekli olan davaya konu edilen taşınmazları bankaya devretmek istediğini, 1.000.000,00.-TL borcunu 1 yıl sonra ödenmeye başlanarak 3 yılda ödeyeceğini, vefa hakkının kendisine verilmesini, müvekkili bankanın tahakkuk etmiş faiz alacaklarını da Ocak 2010 ayı sonundan başlayarak ödeyeceğini, kalan ana para borcunu Temmuz 2010 tarihinden itibaren başlayarak faizi ile birlikte 6 eşit taksitte ödeyerek borcunun yapılandırılması talebinde bulunulduğunu, davacı/borçlu ile müvekkili banka arasında 14.02.2010 tarihli protokol yapıldığını, söz konusu protokol ile davacının müvekkili bankaya olan borçlarının tasfiyesine ilişkin koşulların belirlendiğini, işbu protokol doğrultusunda davacı borçlunun maliki olduğu davaya konu edilen taşınmazların müvekkili bankaya devrinin yapıldığını ve davacı tarafa bankaya olan borçlarını protokolde belirlenen şartların tümünün yerine getirilmesi kaydıyla vefa hakkı tanındığını, öncelikle davaya mesnet tutulan Rekabet Kurulu’nun 08.03.2013 tarih, 13-13/198-100 sayılı idari para cezası mahiyetindeki kararı, ancak karara karşı yasal yolların tüketilmesi ile kesinlik kazanacağından, henüz kesinleşmeyen karar gerekçe gösterilerek, bankadan kullanılan kredi ya da mevduat nedeniyle zarara uğranıldığından bahisle dava açılabilmesinin mümkün olmadığını, bu ifadeden de açıkça görüleceği üzere müvekkili bankanın kredi işlemleri konusunda herhangi bir uzlaşmanın tarafı olmadığı bankaya bir isnatta bulunulmadığının sabit olduğunu, tüm bu nedenlerle; müvekkili banka açısından haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, davaya konu taşınmazların tapuda müvekkili bankaya devir bedelleri üzerinden hesaplanacak nisbî harcın davacı yana tamamlattırılmasına, harcın tamamlanmaması halinde davanın esastan reddine, Borçlar Yasasının amir hükümleri gereğince yasal süre içerisinde açılmayan haksız ve mesnetsiz işbu davanın hak düşürücü süre açısından usulden reddine, haksız, yasal dayanaktan yoksun ve Medeni Yasasının 2.maddesine açıkça aykırı olan davanın esas yönünden reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı yan üzerine yükletilmesine, karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
CEVABA CEVAP: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevaba cevap dilekçesi ile özetle; davanın haksız fiil sorumluluğuna dayalı bir dava olmadığını, müvekkili ile davalı banka arasında imzalanmış kredi sözleşmeleri bulunması sebebiyle; bu kredilere ilişkin sözleşme ilişkisinden kaynaklanan alacakların, Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi ile düzenlenen 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, bu nedenle davalı tarafın haksız, yersiz ve mesnetsiz hak düşümü ve zamanaşımı itirazlarının reddine karar verilmesini, davalı tarafın husumet itirazı haksız, yersiz ve kötüniyetli olduğundan bu itirazının da reddinin gerektiğini, müvekkilinin davalı bankaya borçlu olmadığını, öte yandan davalı taraf her ne kadar işbu davanın müvekkilinin muvazaasına dayanarak açılmış olduğu iddiasında ise de; muvazaa iddiasını kabul anlamına gelmemek kaydı ile davanın dayanağının müvekkilinin işlemi değil, davalı bankanın diğer bankalarla kartel oluşturması olduğunu, davacı müvekkilinin davalı bankaya gecikmiş borcu olmadığını, müvekkilinin Türkiye İş Bankası’nda bulunan hesabından davalı bankaya 346.000,00 TL ödeme yaptığını ve borcun kapandığını, müvekkilinin işbu davayı açmakta hukuki yararının mevcut olduğunu, davalının bankanın diğer bankalarla oluşturduğu kartelin “mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında” gerçekleştiğini belirttiğini, ayrıca müvekkilinin maddi tazminat talebine ilişkin kanunun aradığı TÜM ŞARTLARın GERÇEKLEŞtiğini, zira davalı bankanın hukuka aykırı şekilde diğer bankalarla kartel oluşturmak suretiyle uyumlu eylem içerisine girmiş olmasının kusurunu açıkça ortaya koyduğunu, bu eylemler sonucunda ise müvekkilinin borcu olan tutarın fazlasını ödemek zorunda kalarak zarara uğradığını, davalı bankanın kusuru ile müvekkilinin uğradığı zarar arasında illiyet bağı bulunduğunu, müvekkilinin uğradığı zararların davalı iddialarının aksine belirlenebilir olduğunu, müvekkilinin uğradığı zararın tespit edilerek tazmini talebi ile belirsiz alacak davası olarak açıldığını, davalı tarafın, davaya konu olduğunu belirttiği taşınmazların tapuda davalı bankaya devri bedelleri üzerinden hesaplanacak nispi harcın taraflarına tamamlattırılması talebinin hiçbir yasal dayanağının bulunmadığını, bu nedenle davalı tarafın bu talebinin de reddine ve davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca belirsiz alacak ve tespit davası olarak şimdilik 5.000,00 TL üzerinden yürütülmesine karar verilmesini, davanın kabulü ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin dahi davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İKİNCİ CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği ikinci cevap dilekçesi ile özetle; iş bu davada dava açma koşulu gerçekleşmemiş olduğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı/borçlunun 08.01.2018 tarihli cevaba cevap dilekçesinde ileri sürülen tüm iddiaların hukuki dayanaktan yoksun, mesnetsiz ve maddi gerçeklere de aykırı olduğunu, işbu davanın esastan ve usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, yasada öngörülen yasal sürede açılmadığını, zamanaşımına uğradığını, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, iddia edilenin aksine muvazaalı hiçbir işlemin söz konusu olmadığını, davacı borçlunun bizzat talebi doğrultusunda protokol akdedildiğini, tacir borçluya krediler tahsis edildiğini, bankaya olan kredi borçlarını ödemediğini, ihtarname ve hesap ekstresinin borçluya tebliğ edildiğini, işbu ihtarnameye borçlunun hiçbir itirazının olmadığını ve alacaklarının kesinleştiğini, davacı borçluya müvekkili banka tarafından kredi tahsisi yapıldığını ve kullandığı kredi karşılığında borçlunun müvekkili bankaya taşınmazları ipotek verdiğini, müvekkili bankaya kredi borcunu ödememiş olması nedeniyle protokol hükümlerini ihlal ettiğini, 14.02.2010 tarihli protokol hükümlerini ihlal eden borçlu davacının mesnetsiz iddialarının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunu, işbu yasaya aykırı davasının reddinin gerektiğini, bankaya olan borçlarını protokolde belirlenen şartların tümünün yerine getirilmesi kaydıyla vefa hakkı tanındığını, davada hukuki yararının da bulunmadığını, davaya mesnet karar kesinleşmemiş olmakla birlikte, kullanılan krediler nedeniyle maddi zarara uğranıldığından bahisle bankadan tazminat talep edebilmesinin mümkün olmadığını, maddi tazminat talebinin hukuki şartlarının gerçekleşmediğini, hukuka aykırılık koşulunun da gerçekleşmediğini, zarar koşulunun da gerçekleşmediğini, davanın varsayıma dayalı açıldığını, dolayısıyla iş bu davada dava açma koşulunun da gerçekleşmediğini, davacı tarafça 08.01.2018 tarihli cevaba cevap dilekçesinde ileri sürülen tüm iddiaların usul ve yasaya aykırı olduğundan reddine, müvekkili banka açısından haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, davaya konu taşınmazların tapuda müvekkili bankaya devir bedelleri üzerinden hesaplanacak nisbî harcın davacı yana tamamlattırılmasına, harcın tamamlanmaması halinde davanın esastan reddine, Borçlar Yasasının amir hükümleri gereğince yasal süre içerisinde açılmayan haksız ve mesnetsiz işbu davanın hak düşürücü süre açısından usulden reddine, haksız, yasal dayanaktan yoksun ve Medeni Yasasının 2.maddesine açıkça aykırı olan davanın esas yönünden reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı yan üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Kredi Sözleşmeleri : Davacı şirket ile davalı banka arasında 08.09.2008 tarihli 1.300.000,00 TL’lik, tarihsiz 400.000,00 TL’lik ve tarihsiz 50.000,00 TL’lik Genel Kredi Sözleşmeleri imzalanmıştır.
Protokol : 14/02/2010 tarihli protokolde; alacaklı T. Halk Bankası AŞ Selçuk Şubesi ile borçlu firma … arasında imzalanmış bulunan genel kredi sözleşmelerindeki borçların tasfiyesine yönelik koşullar düzenlenmiştir.
10/09/2011 faks tarihli dilekçe : Davacı … tarafından T. Halk Bankası AŞ Selçuk şubesine hitaben yazılan dilekçede özetle; 14/02/2010 tarihli protokol gereği bankaya olan taahhütlerini yerine getiremediğini, … ili … ilçesi … Köyü …mevki … ada 2’de kayıtlı arsa nitelikli taşınmazın 100.000 TL bedel ile tarafına vefa hakkı sureti ile bankaya devredilmesini, protokol hükümleri gereğince mahsup edilen 1.000.000 TL + 100.000 TL. ile bu tutarlara işleyecek faizler ve ecremisil bedelleriin …/10/2011 ‘e kadar defaten ödeyeceğini taahhüt etmiş, ödeyememesi halinde vefa hakkının düşeceğini ve bankaya devredilen gayrimenkulle ilgili hiçbir talepte bulunmayacağını kabul etmiştir.
İhtarname : Selçuk Noterliğinin 02/12/2011 tarih …yevmiye numaralı Türkiye Halk Bankası AŞ Selçuk Şubesi tarafından muhatap … adına keşide edilen ihtarnamesinde özetle; 14/02/2010 tarihinde imzalanan protokole ilişkin olarak ödenmeyen 7000,00-TL. ve 02/12/2011 tarihi itibari ile 321.008,17-TL borcun ihtarnamenin taraflarına tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde tüm ferileri ile birlikte ödenmesi, ödenmediği takdirde … ili … ilçesi … Köyü … ada … parselde kain avlulu kargir zeytinyağı fabrikası, … ili … ilçesi … köyü … ada … parselde kain zemin kat 1 nolu kargir zeytinyağı fabrikası müştemilatı, … ili … ilçesi … Köyü … ada … parselde kain 1. Kat 2 nolu bağımsız bölüm ile 2. Kat 3 nolu bağımsız bölüm vasıflı gayrimenkullerin ihtarnamenin tebliğinden itibaren … gün içinde tahliye edilmesini aksi durumda sözleşmeye aykırı davranılması nedeniyle sözleşmenin fesholacağı, bankalarının protokolden ve kredi sözleşmesinden kaynaklanan sair hakları ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, haklarında tahliye davası açılacağı, fesih nedeniyle her türlü masraf ve yargılama giderinin muhataba ait olacağı ihtar edilmiştir.
İhtarname : Selçuk Noterliğinin …… tarih …….. yevmiye numaralı Türkiye Halk Bankası AŞ Selçuk Şubesi tarafından muhatap … adına keşide edilen ihtarnamesinde özetle; 14/02/2010 tarihli protokol ile kendisine teslim edilen taşınmazlara ilişkin kira bedellerinin hiçbirisinin bugüne kadar ödenmediği, 14/02/2010 tarihinden bugüne kadar 29 aylık kira parası olan 29.000 TL. ‘nin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde ödenmesi, aksi takdirde protokolün feshi ile taşınmazların tahliyesinin mahkemelerden talep edileceği, masraf ve ücreti vekaletin muhataba yükletileceği ihtar edilmiştir.
… Asliye Hukuk Mahkemesinin …….. E. sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı …’ün davalı Türkiye Halk Bankası AŞ Selçuk Şubesi aleyhine; … ili, … mıntıkası, …köyü, … ada, … parselde kain zeytinyağı fabrikası ve müştemilatı ile … ili, … Mahallesi, …Köyü, … ada, … parsel üzerinde tesis bulunan kat mülkiyetine konu 1 ve 2 bağımsız bölüm numaralı mesken nitelikli taşınmazların taraf muvazaası sebebiyle davalı adına olan tapuların iptali ile … adına yeniden tesciline karar verilmesine ilişkin olarak tapu iptali ve tescil davası açtığı anlaşılmıştır.
Ankara 2. İdare Mahkemesinin ……….. Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı HalkBank AŞ Genel Müdürlüğünün davalı Rekabet Kurumu Başkanlığı aleyhine açmış olduğu davada; Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerine ilişkin faiz oranı, ücret ve komisyonların birlikte belirlenmesi konusunda anlaşma ve/veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4.maddesine aykırı davranıp davranmadıkları konusunda yapılan soruşturma sonucu, davacı şirket hakkında Kanun’un 4.maddesinin ihlal edildiğinden bahisle 4054 sayılı Kanun’un 16/3.fıkrası, Yönetmelik’in 5/1-(b), 5/2, 5/3-(a) ve 7/1.maddeleri uyarınca 89.691.370,00-TL idari para cezası uygulanmasına ilişkin 08.03.2013 tarihli ve ………sayılı Kurul kararının; rekabetin ihlal edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığı, ispatlanamadığı, gerekçesinin bulunmadığı, somut delillere dayandırılamadığı, rakip bankalarla işbirliği içine girmediği, davranışlarının piyasa yapısından kaynaklanan rasyonel ve haklı gerekçelere dayandığı, kamu bankası olduğu ve rekabete kapalı bir alanda bulunduğu, tüm kamu bankalarının tek bir teşebbüs olarak dikkate alınması gerektiği, ölçülülük ve orantılılık ilkelerine uyulmadığı ileri sürülerek iptali istenmiş olup, dava sonucunda ret kararı verilmiş karar henüz kesinleşmemiştir.
Bilirkişi heyet raporu : Davacının davaya konu ettiği zararın, davalı bankanın rekabeti bozucu eylemlerinden kaynaklandığını ileri sürdüğü ve davacının taraflar arasındaki protokol başlıklı 14/02/2010 tarihli belgenin incelenmesini gerektiren bir talebinin bulunmadığı, Rekabet Kurulu’nun işbu dava konusu 08.03.2013 tarihli ve ………. sayılı Kararı’nda; İşbu dava konusu Ticari Nitelikli Kredilerin faiz oranlarında rekabet ihlaline ilişkin herhangi bir tespitin ve tespite dayalı herhangi bir değerlendirmenin bulunmadığı, Dolayısıyla, davalı bankanın, Kredi faiz oranlarına ilişkin olarak rekabeti ihlâl edici anlaşma kapsamında sorumluluğunu doğuracak fiilinin olduğu yönünde bir tespit bulunmadığı, Rekabet Kurulu’nun işbu dava konusu kararında belirtilen tespitlere göre; davalı Halk Bankası A.Ş.’nin; Belge 2, Belge 3 ve Belge 4 çerçevesinde mevduat faiz oranlarına ilişkin rekabeti ihlal edici anlaşmaya, Belge-14, Belge-16, Belge-19, Belge-20 ve Belge-21 çerçevesinde kamusal sermayeli bankalar arasında kamu mevduatına ilişkin rekabeti ihlal edici anlaşmaya dahil olduğu, Bu nedenle, davacı tarafın davalı bankadan kullandığı dava konusu Ticari Nitelikli Krediler nedeniyle oluşan bir zararının tespit edilemediği, Davacı tarafça sunulan Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin ilgili kararının (dolayısıyla dava konusu Rekabet Kurulu Kararının) Danıştay 13. Dairesi tarafından onandığına, buna karşın davalı tarafça sunulan söz konusu kararın Danıştay nezdindeki kanun yolu aşamasının henüz sonuçlanmadığına dair beyanlara ilişkin tespitlere işbu raporun; Davacı Tarafça Sunulan Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin İlgili Kararının (Dolayısıyla Dava Konusu Rekabet Kurulu Kararının) Danıştay 13. Dairesi Tarafından Onandığına, Buna Karşın Davalı Tarafça Sunulan Söz Konusu Kararın Danıştay Nezdindeki Kanun Yolu Aşamasının Henüz Sonuçlanmadığına Dair Beyanlara İlişkin Tespitler” başlıklı bölümünde yer verildiği, davacı ve davalı tarafın söz konusu beyanlarına ve beyanlara konu Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin ve Danıştay 13. Dairesi’nin kararlarına ilişkin değerlendirmenin Mahkemenin takdirinde olduğu, ayrıca bir zarar tespit edilemediğinden uyuşmazlık konusu olarak belirtilen zamanaşımı ve hak düşürücü süre hususunda heyetlerince bir değerlendirmede bulunulmadığı, yine davalının varlık fonuna devredilmesi nedeniyle davalıya husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği hususunun Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu mütalaa edilmiştir.
Bekletici Mesele Ara Kararından Dönülmesi: Bilirkişi heyet raporunun içeriği dikkate alındığından sonuca etkili olmayacağından Rekabet Kurulunun 2011-4-91 dosya sayılı ve 13-13/198-100 Karar sayılı 08/03/2013 tarihli kararına karşı davalı banka tarafından iptal istemiyle Ankara 2. İdare Mahkemesinin 19/07/2019 tarihli, ………… Esas, …….Karar sayılı kararının kesinleşmesinin beklenilmesinden vazgeçilmiştir.
Dava, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 57 ve 58. maddeleri uyarınca uğranılan zararın tazminine ilişkindir.
Davalı taraflar vekili TBK’nun 120. Maddesi uyarınca talep edilen temerrüt ve akdi faiz oranının uygulanmayacağını savunmuş ise de; davalı banka tarafından davacıya taraflar arasında imzalanan 08.09.2008 tarihli 1.300.000,00 TL’lik, tarihsiz 400.000,00 TL’lik ve tarihsiz 50.000,00 TL’lik Genel Kredi Sözleşmelerine istinaden ticari kredilerin kullandırılmıştır. Davacı banka ile imzalanan kredi sözleşmeleri bankacılık işi olup, TTK’nun 4. maddesi gereği ticari iş niteliğindedir. Aynı Yasa’nın 8. maddesine göre, ticari işlerde temerrüt faiz oranı serbestçe belirlenecektir. Bu durumda TBK’ndaki 88 ve 120. maddelerindeki hükümlerin ticari işler bakımından uygulanabilirliği bulunmamaktadır. Bu nedenle taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmesinde kararlaştırılan akdi ve temerrüt faizi oranlarına göre hükümler geçerli olup, bu hükümlere göre ödenen faizin TBK’ndaki 88 ve 120. Maddelerinde öngörüleni aştığından bahisle haksız olarak fazla faiz tahsil edildiği iddiası yerinde görülmemiştir.
Somut olayda davacı vekili, Rekabet Kurulu’nun 08.03.2013 tarihli kararına dayanarak 4054 sayılı Rekabetin Korunması Kanunu 58. maddesi uyarınca tazminat isteminde bulunduğu, dava ettiği zararın, davalı bankanın rekabeti bozucu eylemlerinden kaynaklandığını ileri sürdüğü, davalı banka ile aralarındaki protokol başlıklı 14/02/2010 tarihli belgenin incelenmesini gerektiren bir talebinin bulunmadığı, Rekabet Kurulu’nun dava konusu 08.03.2013 tarihli ve 13-13/190-100 sayılı Kararında eldeki dava konusu Ticari Nitelikli Kredilerin faiz oranlarında rekabet ihlal edildiğine ilişkin herhangi bir tespitin bulunmadığı, Rekabet Kurulu’nun anılan kararında davalı bankaya yönelik olarak mevduat faiz oranları ve kamusal sermayeli bankalar arasında kamu mevduatına ilişkin rekabeti ihlal edici davaranışlarını bulunduğundan bahisle idari para cezası verildiği, dolayısıyla, davalı bankanın, dava konusu ticari kredi faiz oranlarına ilişkin olarak rekabeti ihlâl edici anlaşma kapsamında sorumluluğunu doğuracak fiilinin bulunmadığı, dolayısıyla davacının 4054 sayılı Rekabetin Korunması Kanunu 58. Maddesi uyarınca oluşan maddi bir zararının bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin benzer uyuşmazlıklarda verdiği 08.02.2022 tarih 2020/7124 E, 2022/1618K, 02.12.2019 tarih ve 2019/1213 E.- 2019/7738 K. ve 08.01.2020 tarih ve 2019/1496 E.- 2020/163 K. sayılı kararlarının da bu yönde olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin davasının reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Peşin alınan 85,39 TL harçtan maktu red harç tutarı olan 80,70 TL’nin mahsubu ile fazladan alınan 4,69 TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde DAVACI TARAFA İADESİNE.
3-Dava tamamen reddedildiğinden davacı tarafın yaptığı tüm yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına.
4-Dava tamamen reddedildiğinden davalı tarafın yaptığı 19,20 TL posta gideri ile 8,50 vekalet suret harcı olmak üzere 27,70 TL yargılama giderinden davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine.
5-Dava tamamen reddedildiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir ve hesaplanmış olan; 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine.
6-HMK.nun 333.maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansının, davalı tarafından yatırılan delil avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine.
ilişkin, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, mahkememize veya bulunduğu yerde varsa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine verilecek istinaf dilekçesi ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde, istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.22/09/2022

Katip…
e-imza

Hakim…
e-imza