Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1269 E. 2022/1043 K. 13.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1269
KARAR NO : 2022/1043
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle)
DAVA TARİHİ : 26/10/2016
KARAR TARİHİ : 13/12/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/01/2023
Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 20/01/2016 tarihinde davalı …’ya ait, eşi davalı … yönetimindeki … plakalı aracın yaya geçidinden geçip orta refüje çıkmakta olan müvekkiline çarptığını, müvekkilinin ağır yaralandığını, kaza nedeniyle yüzük parmağının koptuğunu, hayati tehlike yaşadığını, müvekkilinin hastaneden taburcu olduktan sonra bir süre Zonguldak’ta yaşayan kızının onun yanına gidip geldiğini, ancak müvekkili uzun süreli tedavi ve bakıma muhtaç olduğu için kızının yaşadığı Zonguldak’a gitmek zorunda kaldığını, bu nedenle yol gideri yapıldığını, müvekkiline Karadeniz Ereğli Devlet Hastanesi tarafından % 42 oranında engelli raporunun verildiğini, müvekkilinin ayrıca yüksek miktarda tedavi gideri ödediğini, bakıma muhtaç ve hayatını tek başına geçiremeyecek durumda olduğunu, güç kaybı tazminatı isteklerinin bulunduğunu, kaza nedeniyle acı ve travma geçirdiğini, psikolojisinin bozulduğunu, davayı belirsiz alacak davası olarak açtıklarını, kaza ile ceza yargılamasının İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/… Esas sayılı dosyasında yürütüldüğünü, … plakalı aracın ZMMS poliçesinin davalı sigorta şirketi tarafından düzenlendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00-TL maddi tazminatın 20/01/2016 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 20.000,00-TL manevi tazminatın 20/01/2016 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 11/07/2022 tarihli dilekçesi ile; 10.000,00 TL maddi tazminatın 1.000,00 TL’sinin geçici iş göremezlik, 7.000,00 TL’sinin sürekli iş göremezlik, 1.000,00 TL’sinin tedavi gideri ve tüm iyileşme süresinde yapılan masraflar, 1.000,00 TL’sinin ekonomik geleceğinin sarsılmasından doğan kayıplar olduğunu belirtmiştir.
CEVAP ;
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile özetle; 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesi gereğince zaman aşımı süresinin dolduğunu, KTK’nın 6704 sayılı kanunun 5 .maddesi ile değiştirilen 97.maddesi gereğince müvekkiline karşı dava yoluna gitmeden önce herhangi bir başvuru yapılmadığını, bu nedenle dava şartının olmadığını, müvekkilinin aynı kanunun 91. maddesi ve ZMMS genel prensibi uyarınca sigortalısının kusuru ile 3.kişilere verdiği zararı poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak üzere tazminle yükümlü olduğunu, dolayısıyla kusur durumu konusunda inceleme yapılması gerektiğini, davacı tarafça dosyaya sunulan bilirkişi raporunun hükme esas oluşturmayacağını, bu konuda da rapor aldırılması gerektiğini, müvekkilinin geçici iş göremezlik ve bakıcı giderlerinden dolayı sorumluluğunun bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere müvekkilinin faizden dolayı sorumluluğunun olmadığını, ancak dava tarihinden itibaren ve yasal faizle sınırlı olarak sorumlu tutulabileceğini, belirterek, davanın öncelikle zaman aşımı ve dava şartı yokluğu nedeniyle, bu olmadığı takdirde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkillerinden …’ya ait olan … plakalı aracın kaza günü diğer davalı … tarafından kullanılmakta olduğunu, kazanın oluşunda müvekkili …’nın kusurunun bulunmadığını, ceza davasının devam ettiğini, bu davada 01/11/2016 tarihli duruşmada kazanın tek görgü tanığı …’ın ifade verdiğini, kazada davacının kusurlu olması sebebiyle tazminat hakkının bulunmadığını, maddi kaybın ne olduğunun davacı
tarafça açıklanması gerektiğini, istenen manevi tazminat tutarının yüksek olduğunu belirterek, davanın reddine, ceza davasının sonucunun beklenmesine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER ;
Poliçe ve hasar dosyası örneği, tanık anlatımları, İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/… Esas sayılı dava dosyası, SGK yazısı, kusur oranı, iş göremezlik durumu ve zarar miktarı konularında aldırılan bilirkişi raporları.
GEREKÇE ;
Dava; trafik kazasına dayalı maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davalılardan …’ya ait olan … plakalı aracın kaza tarihini de kapsayacak şekilde ZMMS poliçesi davalı sigorta şirketi tarafından düzenlenmiştir. Poliçede kişi başına ölüm ve sakatlık teminatı 290.000,00 TL olarak ve tedavi teminatı da 290.000,00 TL olarak belirlenmiştir. Manevi tazminat isteklerine yer verilmemiştir.
Davacı, davaya konu kaza ile ilgili olarak davalı sigorta şirketine 04/08/2016 tarihinde başvurmuş, davalı sigorta şirketi 10/08/2016 tarihli cevabında isteğin değerlendirilebilmesi için “yeni tarihli tam aile nüfus kayıt tablosu, gelir belgesi, imza beyanı, nüfus cüzdan fotokopisi, ödemenin yapılacağı hesaba ait banka adı-şube kodu, İban bilgileri” belgelerinin gönderilmesi gerektiğini bildirmiştir. Davalı sigorta şirketi 12/10/2016 tarihli e posta ile “ayrıca raporun arka yüzünün de gönderilmesini” istemiş, 12/11/2016 tarihli e posta ile de “dosya ile ilgili itiraz prosedürünün başlatıldığını, ilerleyen günlerde tekrar bilgilendirme yapılacağını” bildirmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili her ne kadar dava açılmadan önce davacı tarafça başvuru yapılmadığını savunmuş ise de; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Doğrudan Doğruya Talep ve Dava Hakkı” başlıklı 97. maddesinde (Değişik: 14/4/2016-6704/5 md.) “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesi ekinde sunduğu belgelerden davacının dava tarihinden önce eksik evrakla da olsa davalı sigorta şirketine başvuru yaptığı, davalı sigorta şirketinin de başvuru üzerine 10/08/2016 tarihli cevabi yazısında eksik belgelerin tamamlanmasını istediği dikkate alındığında, başvuru şartının yerine getirilmiş olduğu anlaşıldığından, davalı sigorta şirketi vekilinin bu yöndeki itirazı haklı bulunmamıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “dava konusu 20/01/2016 tarihli kazanın oluşunda kimin, ne oranda kusurlu olduğu, bu kaza nedeniyle davacının geçici ya da kalıcı iş göremezliğinin bulunup bulunmadığı, varsa oranının ve süresinin ne olduğu, davalıların maddi zarardan sorumlu olup olmadıkları, istenen manevi tazminat tutarının yüksek olup olmadığı, davalıların temerrüdünün hangi tarihte oluştuğu, alacağın zaman aşımına uğrayıp uğramadığı” konularındadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/2. maddesindeki davanın cezayı gerektiren bir fiilden doğmuş olması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunması halinde, bu süre maddi tazminat istekleri için de geçerli olacağından, somut olayda da bu düzenleme uyarınca uzatılmış ceza zaman aşımı süresinin uygulanması gerekeceğinden, bu süre de henüz dolmamış olduğundan, davalı sigorta şirketi vekilinin zaman aşımı itirazının reddine karar verilmiştir.
İzmir SGK İl Müdürlüğü’ne yazılan yazıya verilen cevapta; davaya konu kaza ile ilgili olarak davacıya herhangi bir öreme yapılmadığı bildirilmiştir.
Davacı tanığı … anlatımında; “Ben dava konusu kazayı görmedim ancak kaza sonrasında davacı olan annem yaklaşık 4 gün süreyle yoğunbakımda kaldı. Kendisi bu kaza sebebiyle beyin kanaması geçirmiş ve aynı zamanda araç ile asfalt arasında sıkışıp kaldığı için sol elinin yüzük parmağı komple kesilmiştir. Halen bu parmağı yoktur. Davacının kaza öncesinde migren dışında herhangi bir sağlık sorunu yoktu. Bu kaza sonrasında unutkanlık fazla düzeyde oluştu. Kendisine bir konuyu defalarca anlatıyoruz. Yine aynı şekilde kendisi de bir konuyu anlattığını unutarak defalarca bize anlatıyor. Kendisinin sıkça başı dönmektedir. Bu nedenle çoğunlukla yanında birisinin olması gerekiyor. Dışarıya kendi başına çıkamıyor. Evde de ufak tefek kendisine çay ya da su alma gibi işlemler dışında herhangi bir iş yapamıyor. Zaten uzun bir süre banyosunu biz yaptırdık. Bu kaza sebebiyle olayın şokunu uzun bir süre atlatamadı, Psikolojik tedavi gördü. Bir süre ilaç kullandı. Parmağının kopmuş olması ve diğer sağlık sorunları sebebiyle bizlere muhtaç kalacağı kaygısı davacıda derin bir üzüntü yarattı. Bu kaza sonrasında davalı tarafça hiç bir şekilde arayan soran ya da ilgilenen, yardım anlamında ödeme yapan olmadı. Ben Osmangazi Mahallesinde oturuyorum. … isimli markette kasiyer olarak çalışmaktayım. Cuma günleri izinli oluyorum. Onun haricinde hafta içi 18:00’den sonra ve hafta sonları da çalışmadığım zamanlarda Manavkuyuda abimin yanında kalan annemin yanına gidiyorum, onun bakımına yardımcı oluyorum.” demiştir.
Davacı tanığı … anlatımında; “Annem 53 yaşında kaza olduğu tarihe kadar annem gayet sağlıklı kendi işlerini görebilen ve ayrıca tüm çocuklarına ve torunlarına gerekli yardımları yapabilen bir insandı. Kazadan sonra beyin kanaması geçirdi. Buna bağlı olarak da vertigo hastalığı başladı. Ayrıca kaza nedeniyle post tramvatik stres bozukluğu yaşamaktadır. Yine kaza nedeniyle sol el tek parmağı kesildi. Bu nedenle sol elini tam olarak kullanamıyor. Zaten kendisine yüzde yüz maluliyet raporu verilmiştir. Annem kazadan sonra çok çabuk yorulmaya başladı. Daha öncesinde çok aktif insandı. Şu an zamanının çoğunu uyayarak, dinlenerek geçirmektedir.” demiştir.
Dava konusu kaza ile ilgili olarak, İzmir 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2016/ … Esas sayılı dava açılmıştır. Ceza Mahkemesi tarafından kaza yerinde keşif yapılmış ve trafik uzmanı bilirkişiden rapor aldırılmıştır. Trafik uzmanı bilirkişi … hazırlayıp sunduğu 02/01/2017 tarihli raporunda özetle; … plakalı araç sürücüsü davalı …’nın 2918 sayılı kanunun 52/1-b maddesini ihlalinden dolayı 2/8 oranında tali kusurlu olduğu, davacı yayanın ise aynı kanunun 68/1-b-3 maddesini ihlalinden yani ışıklı işaret ve yetkili kişilerin bulunmadığı geçitlerde ve kavşaklarda yaklaşan aracın uzaklık ve hızını göz önüne almadan veya buna uygun zamanda geçmemesinden dolayı 6/8 oranında asli kusurlu olduğunu bildirmiştir. Aynı dosyada İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturması sırasında rapor düzenleyen bir başka trafik uzmanı bilirkişinin de 09/03/2016 tarihli raporunda davacıyı asli derecede, davalı sürücüyü de tali derecede kusurlu bulduğu görülmüştür.
Ceza dosyasında Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 29/03/2018 tarihli raporda; sanık Sürücü …’nın idaresinde otomobil ile seyri sırasında yola gereken dikkat ve özeni göstermesi, mahal şartlarını dikkate alarak bu alanı kontrollü geçmesi, zamanında etkin fren ve direksiyon tedbirlerine başvurmasıi gerekirken bu hususlara riayet etmeyerek, sağ kaplamadan yola giren yayaya çarpması nedeniyle meydana gelen kazada; dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareketi ile tali derece kusurlu olduğu; müşteki yaya …’ın olay mahallinde karşıdan karşıya geçişi için yaya geçidini kullanması gerektiği, bulunduğu noktadan karşıya geçmeden önce yolu yeterli ve gerekli şekilde kontrol etmesi, araçların hızına ve mesafesine dikkat etmesi, güvenli geçiş ortamının oluşması durumunda tedbirli bir şekilde geçişini yapması gerekirken, bu hususları dikkate almadan kaplamaya girerek geçiş yaparken sanık yönetimindeki aracın sadmesine maruz kaldığı olayda, dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareketi ile asli derece kusurlu olduğu bildirilmiştir.
Ege Ünv. Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından davacı hakkında düzenlenen 13/12/2017 tarihli raporda; davacının meslekte kazanma gücündeki azalmanın % 100 olduğu bildirilmiştir.
Karadeniz Ereğli Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen raporda davacının % 42 oranında engelli olduğunun bildirilmesi, buna karşılık Ege Ünv. Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen raporda davacının meslekte kazanma gücündeki azalmanın % 100 oranında olduğunun bildirilmesi karşısında raporlar arasında büyük oranda çelişki olduğu anlaşıldığından, bu çelişkinin giderilmesi amacıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan rapor aldırılmıştır.
İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen raporda; davacının geçirdiği kazaya bağlı gelişen yaralanması nedeniyle meslekte kazanma gücünü % 22,2 oranında kaybettiği, iyileşme süresinin 20/01/2016 tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir.
İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri çerçevesinde yapılan değerlendirme sonucu düzenlenen 10/06/2020 tarihli raporda; davacının geçirdiği kazaya bağlı gelişen yaralanması nedeniyle meslekte kazanma gücünü % 15 oranında kaybettiği, iyileşme süresinin 20/01/2016 tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir.
Davacı hakkında Karadeniz Ereğli Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen ve sürekli iş göremezliğinin % 42 oranında olduğuna ilişkin rapor ile Ege Ünv. Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen ve davacının sürekli iş göremezliğinin % 100 oranında olduğuna ilişkin raporlar arasındaki çelişkinin İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen raporla da giderilemediğinin, ortaya 3 farklı iş göremezlik oranının çıktığının anlaşılmış olması nedeniyle, raporlar arasındaki bu çelişkinin giderilmesi ve “davacının dava konusu 20/01/2016 kaza nedeniyle geçici ya da kalıcı iş göremezliğinin bulunup bulunmadığı, varsa süresinin ve oranının ne olduğu” konusunda İstanbul Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan rapor aldırılmasına karar verilmiştir.
Davacının Ege Ünv Tıp Fak. Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı tarafından Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak düzenlenen 13/12/2017 tarihli raporunda meslekte kazanma gücünde azalma oranının % 100 olarak belirlenmesi, buna karşılık İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 05/06/2020 tarihli raporda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre % 23,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağının ve iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayacağının belirlenmiş olması, buna karşılık üst kurul olan İstanbul Adli Tıp Kurumu İkinci Üst Kurulu tarafından düzenlenen 28/11/2019 tarihli raporla birlikte Ege Ünv. Tıp Fak. Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nın raporu ile Karadeniz Ereğli Devlet Hastanesi’nin 14/06/2016 tarihli raporu arasındaki çelişkinin giderildiği, İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun raporunun üst kurulun raporundan sonra 05/06/2020 tarihinde düzenlendiği anlaşıldığından; dava dosyası İstanbul Adli Tıp Kurumu İkinci Üst Kurul’a gönderilerek, Ege Ünv. Tıp Fak. Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’nın 13/12/2017 tarihli raporu ile İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun 05/06/2020 tarihli raporu arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde; davacının “dava konusu kaza nedeniyle meslekte kazanma gücündeki azalma oranının ve iyileşme süresinin ne olabileceği” konusunda rapor düzenlenmesi istenmiştir.
Adli Tıp Kurumu İkinci Üst Kurulu tarafından düzenlenen 03/02/2022 tarihli raporda; Özürlülük Ölçütü ve Özürlülere Verilecek Sağlık Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre engellik oranının % 20 olduğu, iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir. Aynı raporda; 03/08/2013 tarihli ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği ile bu yönetmelik kapsamında yer almayan bölüm, cetvel ve listeler için 11/10/2008 tarihli ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanıldığında davacının % 23.2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı bildirilmiştir.
Hesap uzmanı bilirkişiler 24/01/2021 tarihli kök raporlarında özetle; kaza tarihinde Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenen teminat limitlerinin 310.000,00 TL olduğunu ve davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun Hazine Müsteşarlığı’nın belirlediği limitler içinde kaldığını, dava öncesinde ve sonrasında ödeme yapılmadığının belirlendiğini, hesaplama yöntemi olarak Yargıtay’ın benimsediği işlemiş devre iskontosuz, işleyecek devre % 10 artırım ve iskonto esasına dayalı, bakiye yaşam süresinin belirlenmesine PMF-1931 yaşam tablosunun kullanıldığı hesaplama yönteminin kullanıldığını, ceza dosyasında ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden aldırılan 29/03/2018 tarihli raporda davalı araç sürücüsünün tali, davacının asli kusurlu olduğunun bildirildiğini, dosyada yüzdeli kusur belirlemesine ilişkin raporun bulunmadığını, bu nedenle kusur durumuna göre davalıların ne miktar tazminattan sorumlu tutulacağının takdirinin mahkemeye bırakıldığını; davacının ev hanımı olduğunu, bu nedenle hesaplamada asgari ücretin esas alındığını, hesaplamada aktif-pasif dönem ayrımının bulunmadığını; KTK’nın “Sağlık Hizmet Bedellerinin Ödenmesi” başlıklı değişik 98. maddesinde; “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.” dendiğini, her türlü hastane giderinden SGK’nın sorumlu olduğunu, 6111 sayılı kanunun geçici 1. maddesinde; “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. Söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın % 20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülükleri sona erer. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenir.” dendiğini, her ne kadar kurumun bu yükümlülüğü 3 yıl süreyle prim aktarımının tamamlanmasından sonra başlayacak ise de, bu durumun sigorta şirketleri ile kurum arasında olan ve zarar gören 3. kişiler bakımından hüküm ifade etmediğini, davacının kazada yaralanması sebebiyle geçici iş göremezlik süresinin tamamında bakım ihtiyacının olacağını, bu sebeple davacının 9 aylık dönem boyunca bakım ihtiyacı olacağı kabul edilerek yerleşik uygulama gereği olay tarihli asgari ücretin brütü üzerinden hesaplama yapıldığını ve 1.647,00 TL * 9 ay = 14.823,00 TL olarak belirlendiğini; davacının Ege Ünv Tıp Fakültesi Hastanesi’ne 23/02/2016, 04/02/2016, 16/02/2016, 22/01/2016, 21/01/2016, 20/01/2016, 28/07/2017, 15/06/2017, 21/09/2017, 25/04/2017, 26/07/2018, 09/08/2018 tarihlerinde başvurduğunu, tedavi ile ilişkili olarak devam eden 2. dönem tedavisinin yapıldığı Karadeniz Ereğli Devlet Hastanesince gönderilen hasta başvuru bilgi formuna göre ise 03/05/2016-22/06/2016 tarihleri arasında değişik tarihlerde toplam 32 kez ilgili hastaneye başvurduğunu, büyük çoğunluğunun fizik tedavi uygulamaları ile nörolojik muayene ve kontrol amaçlı yapılan tetkiklerden ibaret olduğunu, tedavilerinin SGK kapsamında yapıldığını, davacının 09/05/2016 – 03/06/2016 tarihleri arasında yatarak tedavi gördüğünü; davacının, Adli Tıp Kurumu İkinci İhtisas Kurulu’nun 10/06/2020 tarihli raporu dikkate alınarak Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre belirlenen % 15 sürekli vücut fonksiyon kaybı oranı üzerinden sürekli sakatlık zararının 83.657,75 TL olarak belirlendiğini, kusur durumuna göre davalıların bu zarar tutarından ne miktar sorumlu tutulacağının takdirinin mahkemeye bırakıldığını; davacının, Adli Tıp Kurumu İkinci Üst Kurulu’nun 28/11/2019 tarihli raporu dikkate alınarak Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik hükümlerine göre belirlenen % 23,2 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden sürekli iş göremezlik zararının 129.390,65 TL olarak belirlendiğini, kusur durumuna göre davalıların bu zarar tutarından ne miktar sorumlu tutulacağının takdirinin mahkemeye bırakıldığını; davacının SGK sorumluluğunda olmayan bakım giderinden kaynaklı alacağının 14.823,00 TL olduğunu, SGK sorumluluğunda olmayan belgeli tedavi giderinin 472,00 TL olduğunu, SGK sorumluluğunda olmayan belgeli ulaşım giderinin 2.137,03 TL olduğunu, SGK sorumluluğunda olmayan belgesiz tedavi giderinin 150,00 TL olabileceğini, 03/01/2018 tarihli dilekçe ekinde yer alan ve yargılama gideri olarak dosyaya eklenmesi yönünde istekte bulunulan toplam 1.359,00 TL belgeli giderin bulunduğunu, toplam 850,00 TL optik giderinin maddi tazminat kalemi kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususunda takdirin mahkemeye ait olduğunu, toplam 508,00 TL ulaşım gideri … adına kayıtlı olup, bu giderin de maddi tazminat kalemi kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususunun takdirinin mahkemeye ait olduğunu, kusur indirimi yapılmaksızın belirlenen tüm tazminat kalemlerinin davalı sigorta şirketi yönünden teminat limiti içinde kaldığını bildirmişlerdir.
Hesap uzmanı bilirkişiler 19/06/2022 tarihli raporlarında özetle; yerleşik Yargıtay uygulamaları doğrultusunda kaza tarihinin 20/01/2016 olması nedeniyle olay tarihinde geçerli olan yönetmeliğin Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik olması nedeniyle hem bu yönetmelik hem de Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği şartları esas alınarak değerlendirme yapıldığını; önceden taraflarınca değerlendirildiği üzere davacının ev hanımı olması nedeniyle hesaplamada AGİ’siz asgari ücret parametresinin esas alındığını, kusur durumu yönünden ise takdirin mahkemeye bırakıldığını; Anayasa Mahkemesi’nin 09/10/2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2019/40 Esas-2020/40 Karar sayılı 17/07/2020 tarihli kararı ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinde yer alan ve tazminat hesabında Borçlar Kanununun haksız fiil hükümleri yerine “..tazminatlar bu kanun ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” hükmü iptal edildiğinden, hesaplamaların % 10 artırım ve ıskonto uygulanarak yapılmasının öngörüldüğünü, ayrıca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/1692 Esas-2021/455 Karar sayılı ve 2020/2039 Esas-2021/168 Karar sayılı ilamları doğrultusunda, poliçe düzenleme tarihi 01/06/2015 tarihinden önceki hesaplamalar için PMF 1931 tablosu ve % 10 artırım ve ıskonto uygulanması, poliçe düzenleme tarihi 01/06/2015 tarihinden sonraki hesaplamalar için TRH-2010 yaşam tablosunun erkek/kadın ayrımlı olarak kullanılması ve yine % 10 artırım ve ıskonto uygulanması hususunun benimsendiğini; nihai uygulamada ise herhangi bir tarih gözetilmeksizin hesaplamada TRH 2010 mortalite tabloların kullanılması yönünde içtihat oluşturulmuş olup, hesaplamada TRH-2010 yaşam tablosunun erkek/kadın ayrımlı olarak kullanıldığını ve % 10 artırım ve ıskonto uygulanarak değerlendirme yapıldığını; KTK’nın 90. maddesinin 7327 sayılı kanunun 18.maddesi ile tekrar değiştirildiğini ve bu değişikliğin 19/06/2021 tarihinde RG de yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, bu değişikliğin; “Maddi ve manevi tazminat: (2) Madde 90 – (Değişik:14/4/2016-6704/3 md.) Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanunda (…)(2) öngörülen usul ve esaslara tabidir. (Ek cümle:9/6/2021-7327/18 md.) Bu tazminatlardan; a) Değer kaybı tazminatı, aracın; piyasa değeri, kullanılmışlık düzeyi, hasara uğrayan parçaları ile hasar tutarı dikkate alınarak, b) Destekten yoksun kalma tazminatı, ulusal doğum ve ölüm istatistikleri kullanılarak hazırlanan hayat tablosu ve zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarında yüzde 2’yi geçmemek üzere belirlenen ıskonto oranı esas alınarak hayat anüiteleri ile genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun olarak, c) Sürekli sakatlık tazminatı, ulusal doğum ve ölüm istatistikleri kullanılarak hazırlanan hayat tablosu, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarında yüzde 2’yi geçmemek üzere belirlenen ıskonto oranı ve sürekli sakatlık oranı esas alınarak hayat anüiteleri ile genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun olarak, hesaplanır.(2) Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanunda (…)(2) düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. (3) (Ek fıkra:9/6/2021-7327/18 md.) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir.” şeklinde olduğunu; Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından henüz yapılmış bir belirlemenin bulunmadığını ve kazaya sebep olan aracın poliçe düzenleme tarihinin KTK’nın 90.maddesinin 7327 sayılı Kanun’un 18.maddesinin yürürlüğe girdiği 19/06/2021 tarihinden önce düzenlenmiş olması sebebi ile hesaplamada TRH 2010 tablosu ve % 10 artırım ve ıskonto uygulanarak düzenlenen progresif rant sistemi esas alınarak değerlendirme yapıldığını; davacının tıbbi iyileşme süresi 9 ay olup, 20/01/2016-20/10/2016 tarihleri arası olduğunu, davacının bu yöndeki zararının 10.597,14 TL olduğunu; 10/04/1963 doğumlu olan davacının sürekli maluliyet başlangıç tarihi olan 20/10/2016 tarihinde 53 yaşında olup, Yargıtay’ın istikrar bulmuş kararlarına göre aktif olarak 60 yaşına kadar çalışabileceğini (HGK’nın 28/04/1976 tarihli 135 Esas ve 1276 Karar sayılı, 10 HD’nin 17/04/1975 tarihli, 2673 Esas ve 2229 Karar sayılı kararı), davacının aktif yaşam süresi 7 yıl olup TRH yaşam süresine göre kalan bakiye yaşam süresinin 27 yıl olduğunu, bu sürenin 7 yılının aktif, 20 yılının ise pasif dönem zararı olarak hesaplandığını, buna göre mağdurun aktif döneminin 20/10/2016-10/04/2023 arası, pasif dönemin ise 10/04/2023-10/04/2043 tarihleri arası olduğunu; gerçekleşecek zarar olarak bilinen en son yıllık TL’lik kazanç her yıl Yargıtay kararlarına uygun olarak % 10 artım ve peşin ödeme nedeniyle % 10 ıskontoya tabi tutularak hesaplama yapıldığını (4.HD’nin 18/12/1992 tarihli ve 1990/12641 Esas ve 1992/1818 Karar sayılı kararı); bilinmeyen dönemdeki kazancın hesabı yapılırken en son bilinen yıllık kazançtan itibaren takip eden yılların yıllık % 10 arttırılıp, % 10 ıskontoya tabi tutulması suretiyle her yıl için ayrı ayrı kazanç tutarının belirlendiğini (11.HD’nin 2004/6049 Esas ve 2005/2492 Karar sayılı 21/03/2005 tarihli kararı); sonuç olarak; davacının geçici iş göremezlik zararının 10.597,14 TL olduğunu; davacının, ATK 2. Üst Kurulu tarafından düzenlenen 03/02/2022 tarihli raporda Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre tespit olunan % 23,2 sürekli vücut fonksiyon kaybı oranı üzerinden sürekli sakatlık zararının 278.207,87 TL olduğunu; davacının, Adli Tıp Kurumunun, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik çerçevesinde ise % 20 oranında maluliyetinin olduğunun kabulü halindeki sürekli maluliyetten kaynaklı zararının 239.834,37 TL olacağını; önceden tespit edildiği üzere, davacının SGK sorumluluğunda olmayan bakım giderinden kaynaklı alacağının 14.823,00 TL olduğunu; SGK sorumluluğunda olmayan belgeli tedavi giderinin 472,00 TL olduğunu; SGK sorumluluğunda olmayan belgeli ulaşım giderinin 2.137,03 TL olduğunu; SGK sorumluluğunda olmayan belgesiz tedavi giderinin 150,00 TL olabileceğini; 03/01/2018 tarihli dilekçe ekinde yer alan ve yargılama gideri olarak dosyaya eklenmesi yönünde talepte bulunulan toplam 1.359,00 TL belgeli giderin bulunduğunu; toplam 850,00 TL optik giderinin maddi tazminat kalemi kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususunun takdirinin mahkemeye ait olduğunu; toplam 508,00 TL ulaşım gideri … adına kayıtlı olup, bu giderin de maddi tazminat kalemi kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususunun takdirinin mahkemeye ait olduğunu; kusur indirimi yapılmaksızın tespit olunan tüm tazminat kalemlerinin, davalı sigorta şirketi yönünden teminat limiti içinde kalacağını bildirmişlerdir.
Davacı vekili 16/10/2022 tarihli değer artırım dilekçesi ile; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.597,14 TL’si geçici iş göremezlik zararı, 315.120 ,00 TL’si sürekli iş göremezlik zararı, 20.299,03 TL’si davacı ve davacı tarafından davacı adına yapılan masraflar (14.823,00 TL’si davacının SGK sorumluluğunda olmayan bakım giderinden kaynaklı alacak, 472,00 TL’si SGK sorumluluğunda olmayan belgeli tedavi gideri, 2.137,03 TL’si SGK sorumluluğunda olmayan belgeli ulaşım gideri, 150,00 TL’si SGK sorumluluğunda olmayan belgesiz tedavi gideri, 1.359,00 TL’si yargılama gideri, 850,00 TL’si optik gideri, 508,00 TL’si davacının kızı …’in annesini hastaneye götürürken ödediği ulaşım gideri, 1.000,00 TL’si ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar) olmak üzere
toplam 346.016,17 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline ödenmesine; yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerektiğinden, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin emsal 01/07/2021 tarihli, 2020/2210 Esas ve 2021/612 Karar sayılı kararı da bu yönde olduğundan, dava konusu kaza 20/01/2016 tarihinde gerçekleştiğinden, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak hazırlanan iş göremezlik raporu mahkememizce hükme esas alınmıştır.
Gerçek zarar miktarı; hak sahiplerinin ve desteğin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi nedeniyle tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin son 24/02/2021 tarihli, 2020/344 Esas ve 2021/1850 Karar sayılı kararında ve benzer diğer kararlarında; “gerçek zarar hesabının özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olduğu, gerçeğe en yakın verilerin kullanılmasının esas olduğu, bu durumda diğer kurumlar ile ve Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de gözönüne alındığında tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağı” yönündeki tespit ve kabulü dikkate alındığında; hesap uzmanı bilirkişinin Türk Borçlar Kanunu hükümleri ve Yargıtay tarafından benimsenmiş tazminat hukuku ilkeleri ile hesaplama yöntemi çerçevesinde TRH 2010 yaşam tablosu ile peşin değer hesabı olarak her yıl % 10 artırım ve iskonto yöntemi uygulanmak suretiyle yaptığı zarar hesabı mahkememizce somut olaya uygun bulunmuş ve 19/06/2022 tarihli ek rapor hükme esas alınmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde; ‘İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.’; 85/1. maddesinde; ‘Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.’; 6098 sayılı TBK’nın 49/1.maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür.” düzenlemelerine yer verilmiştir. Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de benzer şekilde; ‘Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.’ düzenlemesine yer verilmiştir. 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın amacı A.1 maddesinde; “Karayolları Trafik Kanunu uyarınca motorlu araç işletenlerine yüklenen hukuki sorumluluk için düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına yönelik ilgililerinin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir.” şeklinde belirlenmiştir. Sigortanın kapsamı ise Genel Şartlar’ın A.3. maddesinde; “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Yukarıda yazılı yasal düzenlemelerde de açıkça belirtildiği üzere 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereğince Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, sigorta ettirenin, 3. kişilere verdiği zarardan dolayı hem üçüncü kişileri hem de sigorta ettireni koruma amacıyla oluşturulmuş bir zarar sigortası türüdür. Dolayısıyla 2918 sayılı KTK’nın 85/son maddesine göre işleten, araç sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olduğundan, oluşan zararın niteliği yönünden de sigortacının sorumluluğunun da işleten gibi değerlendirilmesi gerekir. 2918 sayılı KTK’nın 91/1. ve 85/1. maddeleri uyarınca Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasını yapan sigortacı, işletenin sorumluluğunu üstlenmektedir.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK’nın 54. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir. Vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir.
Nitekim; davacı vekili de tüm bu düzenlemeler kapsamında, sigortalı tarafından uğratılan zararın, aradaki poliçe ilişkisi nedeniyle sigorta şirketi tarafından, TBK’nın 49. maddesinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler çerçevesinde araç sürücüsü tarafından, 2918 sayılı KTK’nın 91/1, 85/1 maddeleri gereğince ise işleten tarafından karşılanmasını istemiştir.
Toplanan ve sunulan deliller, aldırılan bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriğine göre; dava konusu 20/01/2016 tarihli kazanın davalı sürücü … yönetimindeki … plakalı araçla seyri sırasında 2918 sayılı kanunun 52/1-b maddesini ihlal etmesi nedeniyle kazanın meydana gelmesinde tali derecede (2/8 oranında) kusurlu olduğu, davacı yayanın ise aynı kanunun 68/1-b-3 maddesini ihlal etmesi nedeniyle asli derecede (6/8 oranında) kusurlu olduğu, olayda uygulanması gereken Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri çerçevesinde yapılan değerlendirmeye göre kaza nedeniyle davacının % 20 oranında sürekli iş göremezliğinin, 9 ay süreyle geçici iş göremezliğinin oluştuğu; TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” esas alınmak, peşin değer hesabı olarak her yıl % 10 artırım ve iskonto yöntemi uygulanmak suretiyle yapılan hesaplamaya ve ceza dosyasında trafik uzmanı tarafından düzenlenen raporda davalı sürücü …’nın 2918 sayılı kanunun 52/1-b maddesini ihlalinden dolayı 2/8 oranında kusurlu olduğunun ve davacı yayanın ise 6/8 oranında kusurlu olduğunun bildirilmesi ve ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda da davalı sürücünün tali kusurlu, davacı yayanın ise asli kusurlu olduğu görüşüne varılmış olması karşısında davacının, davalı sürücünün % 25 kusur oranına isabet eden 2.649,28 TL’si geçici iş göremezlik tazminatı, 59.958,59 TL’si sürekli iş göremezlik tazminatı, 3.705,75 TL’si bakım gideri, 689,75 TL’si tedavi ve ulaşım gideri olmak üzere toplam 67.003,37 TL maddi tazminata hak kazandığı; davacının davaya konu kaza nedeniyle optik gideri yapılmasını gerektirir zararını ispatlayamamış olması ve ayrıca 508,00 TL ulaşım giderinin

… adına kayıtlı olması nedeniyle bu kalemlere ilişkin davacı isteğinin haklı olmadığı; hesaplanan ve hak kazanılan maddi tazminat tutarlarının davalı sigorta şirketinin poliçe teminat tutarı içerisinde kaldığı, … plakalı aracın ZMMS poliçesini düzenleyen davalı sigorta şirketinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereğince, davalı sürücü …’nın TBK’nın 49. maddesi gereğince, davalı işleten …’nın da 2918 sayılı KTK’nın 91/1, 85/1 maddeleri gereğince davacıların zararından dolayı TBK’nın 61. maddesi gereğince müteselsilen sorumluluklarının bulunduğu anlaşıldığından; davacı vekilinin haklı görülen maddi tazminat davasının belirtilen bu tutarlar üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kaza tarihinde ve poliçenin düzenleme tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunun 97. maddesinde zarar görenin dava açmadan önce sigorta kuruluşuna başvurusunun gerekli olduğu düzenlenmiş, Trafik Sigortası (Yeni) Genel Şartlarının ek 6. maddesinde ise başvuru sırasında eklenecek belgelerin neler olduğu yazılmıştır. Bu belgeler arasında Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan sağlık kurulu raporu, epikriz raporu, genel adli muayene raporu, tüm tetkik ve tedavilere ilişkin raporlar, mağdura ait kimlik belgesi fotokopisi, kaza raporu, varsa bilirkişi raporu veya keşif tutanağı veya mahkeme kararı, mağdura ait kaza tarihi itibarıyla son gelir durum belgesi, hak sahibine ait banka hesap bilgileri (banka – şube adı, Iban numarası), sağlık verilerine erişim, işleme ve aktarım konusunda mağdur tarafından verilen açık rıza yer almakta olup burada sayılanların başvuru sırasında eklenmesinin zorunlu olup olmadığının yorum yolu ile değiştirilmesi mümkün değildir. Davacı tarafça dava açılmadan önce yapılan başvuruda anılan bu belgeleri eklenmediğinden ve Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. ve 99. maddeleri ile Trafik Sigortası Genel Şartlar’ın k 6. maddesi gereğince bu belgelerin de başvuru sırasında eklenmesi zorunlu olduğundan, davacının dava açmadan önce dava şartı olan başvuru şartını yerine getirdiği kabul edilse bile usulüne uygun şekilde davalıya başvurusundan söz edilemeyeceğinden, davalı sigorta şirketinin dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğü kabul edilmiştir. (Yargıtay 17.HD’nin 06/02/2020 tarihli, 2018/3847 Esas ve 2020/823 Karar sayılı kararı)
Davacının manevi tazminat isteğine gelince; manevi tazminat 6098 sayılı TBK’nın 56. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre; hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilecektir. Dolayısıyla; manevi tazminat, zarar görende manevi olarak huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir nitelik taşıdığından, bir ceza olmadığı gibi bu düzenleme ile mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinmemiştir. Yani; zarar görenin zenginleşmemesi, zarara sebebiyet verenin de fakirleşmemesi gerekecektir. Amaç; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi olduğundan, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile birlikte olayın meydana geliş şeklinin de gözönünde bulundurulması, hakkaniyete uygun ve adaletli bir sonuca varılması önem taşıyacaktır. Olaya bu açıdan bakıldığında; dava konusu kazanın oluş şekli, etkenleri ve özellikleri, kazadaki kusur durumu, kazanın gerçekleştiği tarih, davacının yaşı, kazadaki yaralanma düzeyi göz önüne alındığında davacı için 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete uygun düşeceği kanaatine varıldığından, davacının, davalılar … ve … hakkındaki manevi tazminat isteğinin bu miktar üzerinden kısmen kabulüne, davalı sigorta şirketinin ise manevi tazminata ilişkin teminatı bulunmadığından, davacının davalı sigorta şirketi hakkındaki manevi tazminat isteğinin reddine karar vermek gerekmiş, tüm dava hakkında aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davacının davalılar hakkında açtığı maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜNE;
2.649,28 TL’si geçici iş göremezlik tazminatı, 59.958,59 TL’si sürekli iş göremezlik tazminatı, 3.705,75 TL’si bakım gideri, 689,75 TL’si tedavi ve ulaşım gideri olmak üzere toplam 67.003,37 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden ise kaza tarihi olan 20/01/2016 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine,
2-Davacının, maddi tazminat davasında fazlaya ilişkin isteğinin reddine,
3-Davacının, davalı sigorta şirketi hakkında açtığı manevi tazminat davasının REDDİNE,
4-Davacının, davalılar … ve … hakkında açtığı manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜNE;
5.000,00 TL manevi tazminatın 20/01/2016 kaza tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine,
5-Davacının, manevi tazminat davasında fazlaya ilişkin isteğinin reddine,
6-Maddi tazminat davası yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.577,00 TL harçtan peşin olarak alınan 34,16 TL harcın ve sonradan tamamlanan 1.147,67 TL tamamlama harcanın düşülmesi ile ‭kalan 3.395,17 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
7-Manevi tazminat davası yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 341,55 TL harçtan peşin olarak alınan 68,31 TL harcın davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak, Hazine’ye gelir kaydına
8- Davacının maddi tazminat davası için yatırmış olduğu 29,20 TL’si başvurma harcı, 34,16 TL’si peşin harç 1.147,67 TL’si tamamlama harcı olmak üzere toplam ‭1.211,03‬ TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine,
9- Davacının manevi tazminat davası için yatırmış olduğu 68,31 TL peşin harcın, davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacının yapmış olduğu 692,20 TL’si posta-tebligat gideri, 1.500,00 TL’si bilirkişi ücreti, 25,00 TL’si tanık ücreti, 2.749,00 TL’si Adli Tıp rapor ücreti ve 42,90 TL Ege Üniversitesi rapor ücreti ve 1.431,00 TL Ege üniversitesi rapor ücreti olmak üzere toplam 6.440,10 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre takdiren ‭1.266,91 TL’sinin (davalılardan sigorta şirketinin bu miktarın 1.178,93 TL’sinden sınırlı olarak sorumlu olması kaydı ile) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine, kalan kısmının davacı üzerinde bırakılmasına,
11- Davalılar … ve …’nın yapmış olduğu posta tebligat gideri olan 50,00 TL’lik yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre takdiren 40,17 TL’sinin davacıdan alınarak davalılar … ve …’ya verilmesine, kalan kısmının davalılar üzerinde bırakılmasına,
12- Davacının maddi tazminat isteği yönünden dava kısmen kabul edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 10.720,54 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine,
13-Davacının maddi tazminat isteği yönünden dava kısmen reddedildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 10.720,54 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılara eşit olarak verilmesine,
14-Davacının manevi tazminat isteği yönünden dava kısmen kabul edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 5.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine,
15-Davacının manevi tazminat isteği yönünden dava kısmen reddedildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılar … ve …’ya verilmesine,
16-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalılar … ve … vekilinin yüzlerine karşı, davalı sigorta şirketi vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 13/12/2022

Katip
¸E-imza

Hakim
¸E-imza