Emsal Mahkeme Kararı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/426 E. 2021/749 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/426
KARAR NO : 2021/749

DAVA : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/05/2013
KARAR TARİHİ : 05/10/2021

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
İDDİA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; eki unvanı “… Yapı Sanayi ve Ticaret A.Ş.” olan müvekkilinin, yapılan 28/12/2006 tarihli genel kurul toplantısında yeni “…. ve Tic. A.Ş.” unvanını alarak yeni adresine taşınma kararı aldığını, davalı ile müvekkili arasında 13/09/1994 tarihli inşaat sözleşmesinin imzalandığını, sonrasında da 17/07/1995 ve 15/03/1996 tarihli ek sözleşmelerin imzalandığını, davalının, müvekkilinin hak edişlerini zamanında ödeyemediğini, 15/03/2006 tarihli ek sözleşme ile biriken 2.273,20 TL borç karşılığı imal edilen bodrum kat 4 dükkan olarak tabir edilen toplam 568.30 m2 alanın müvekkiline devredildiğini ve “davalı tarafından proje tadilatının yaptırılıp onaylattırılarak bu alanın yasal hale getirileceğinin” kararlaştırıldığını, davalı kooperatifçe ruhsat dışı ve kaçak imal edilmiş olan bağımsız bölümlerin 27/05/1995 genel kurul öncesinde kooperatif üyelerine satışa sunulduğunu ancak alıcının çıkmadığını, 02/03/1996 tarihli yönetim kurulu kararı ile 17/03/1996 tarihli genel kurul kararıyla bu ruhsatsız bölümlerin müvekkiline satışının onaylandığını, genel kuruldan alınan yetki ile Bornova…Noterliği’nde 07/01/1997 tarihli, …. yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesinin imzalandığını, müvekkilinin bodrum kat dükkanlardan 168,30 m2 büyüklüğündeki alanı 22/01/1999 tarihli sözleşme ile 7.400,00 TL bedelle haricen dava dışı …’a sattığını, bağımsız bölümlerin bittiğini ve 1996 yılından itibaren oturulmaya başlandığını, müvekkilinin yüklendiği ince inşaat işçiliğini zamanında bitirip teslim ettiğini, ancak davalının müvekkiline ruhsatsız olarak sattığı ruhsatsız bölümleri ruhsatlı ve yasal hale getirmediğini, davalı tarafından müvekkilinin sahibi olduğu 4/94 hissenin ve … adına kayıtlı 2/94 hissenin tapu kayıtlarının iptali istemiyle İzmir…Asliye Ticaret Mahkemesi’nde dava açıldığını, davanın reddedildiğini, kararın bozulduğunu, bozmaya uyulduktan sonra bu mahkeme tarafından verilen 25/06/2009 tarihli, …Esas ve … Karar sayılı karar ile “tapu kayıtlarının iptaline” karar verildiğini, bu karar üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında İzmir … Asliye Hukuk Mahkemesi’nde …. Esas sayılı dosyada, diğer malikler tarafından ise …Esas sayılı dosyada tazminat davalarının açıldığını, davaların derdest olduğunu, davalının asılsız alacak iddiası ile müvekkili hakkında İzmir ….İcra Müdürlüğü’nün…. sayılı dosyasında icra takibi başlattığını, borcun sebebi olarak emlak vergisi, imar harcı, SGK primi, proje tadilatı, elektrik eksik ifası vb kalemlerin gösterildiğini, alacağın zaman aşımına uğradığını, inşaatın yapılıp teslim edilmesinden itibaren aradan 15 yıl geçtiğini, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, müvekkili yararına % 20’den az olmamak üzere tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; ispat yükünün davacıda olduğunu, İzmir ….Noterliği’nin 24/07/2003 tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacıya eksik imalatlarının ve borçlarının bildirildiğini, zaman aşımı itirazının yersiz olduğunu, davacı ile ….Yapı Kooperatifleri Birliği’nin 88 dairenin ferdi tapu ve oturma ruhsatının alınamaması nedeniyle doğan problem ve müvekkilinin zararından organize olarak sorumlu olduklarını, birlik ile davacının ortaklarının her dönem aynı kişiler olduklarını, davacının dükkânlar üzerinde tasarrufta bulunduğunu, dükkânların devir tarihinde alacaklı olmasının mümkün olmadığını, zira; sözleşmedeki yükümlülüklerini eksik bıraktığını, müvekkilinin davacı adına ödemeler yapmak zorunda kaldığını, zira; davacının emlak vergilerini, sigorta primlerini yatırmadığını, tapu verilirken ödemeyi taahhüt ettiği miktarı ödemediğini, yine devraldığı paylara ait genel giderleri ödemediğini, bunların kooperatif kasasından karşılandığını, davacının, müvekkili kooperatif yöneticilerini yanıltarak dükkânları devraldığını belirterek, davanın reddine, müvekkili yararına % 20’den az olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE ;
Dava; inşaat sözleşmesi kapsamında borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında; davalı kooperatif tarafından, davacı yüklenici şirket hakkında 16/05/2011 tarihinde ilamsız icra takibi başlatılmıştır. Takipte; 4.698,00 TL’si asıl alacak ve 17.382,00 TL’si işlemiş faiz olmak üzere toplam 22.080,00 TL’nin tahsili istenmiştir. Takibin sebebi olarak; “emlak vergisi, imar harcı, SGK primi, proje tadilatı, elektrik eksik ifası vb” gösterilmiştir.
Yapılan ön inceleme duruşmasında taraflar arasındaki uyuşmazlığın; “davaya konu icra takibinden dolayı davacının borçlu olup olmadığı konusunda olduğu” belirlenmiştir.
Davacı, davalı ile imzaladığı 13/09/1994 tarihli inşaat sözleşmesi ve sonrasındaki 17/07/1995 ve 15/03/1996 tarihli ek sözleşmeler ile dava konusu inşaatın ince işçiliğini yapmayı yüklenmiştir.
Taraflar arasındaki inşaat yapım sözleşmeleri 6098 sayılı TBK’da düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Dolayısıyla mutlak ticari davanın varlığından söz edilemeyecektir.
Bunun yanısıra 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar” ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması, ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması, ya da açılan davanın maddede 6. bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde kooperatifler “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiştir. Maddede kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de, bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır.
Kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kâr zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanıma göre kooperatiflerin tacir kabul edilip tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutmak mümkün değildir.
6102 sayılı TTK’nın 124/1. maddesinde “kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler “şahıs şirketleri” ve “sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK’nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay’ın kararlılık kazanan uygulamasında kooperatifler tacir olarak kabul edilmemiştir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra açılmıştır. Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’da Değişiklik Yapılmasına Dair 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile 6102 sayılı kanunun 5. maddesi değiştirilmiş ve bu değişiklik sonrası asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olmuştur. Bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanacaktır. Görev hususu kamu düzenine ilişkin dava şartı niteliğinde olduğundan yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerekecektir.
Davalı kooperatif olup tacir niteliği taşımadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi uyarınca davayı ticari dava saymak mümkün değildir. Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM ; Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren yasal iki haftalık süre içinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Harç ve yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, taraflardan birinin iki hafta içerisinde gönderme isteğinde bulunmaması halinde, taraflardan birisinin isteği üzerine mahkememizce “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilerek, aynı karar ile yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinin 2. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca karara bağlanmasına,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.05/10/2021

Katip …
¸E-imza

Hakim …
¸E-imza