Emsal Mahkeme Kararı İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/327 E. 2023/503 K. 07.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/327 Esas
KARAR NO : 2023/503
DAVA : Tasfiye Memurunun Azli
DAVA TARİHİ : 08/09/2022
KARAR TARİHİ : 07/07/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tasfiye Memurunun Azli davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememizin … Esas sırasına kaydolunan dava dilekçesinde, müvekkilinin davalı T.H. …. Makine San. ve Tic. A.Ş.’de pay sahibi olduğunu, söz konusu şirketin feshi ve tasfiyesi için açılan İzmir … ATM’nin …. Esas sayılı davasında baştan sona hatalı yargılama süreci yürütüldüğünü, kar ettiği bu davanın davacısı tarafından ikrar edilen şirketin bilirkişi görüşüne başvurulmadan feshine karar verildiğini, İzmir … ATM kararının kesinleşmeden kesinleşmişcesine tasfiye memuru olarak yargılamada kayyım olarak görev yapan davalı ….’in atandığını, İzmir … ATM kararının kanuni dayanak gösterilmeden HMK 367/2 ve Yargıtay kararlarına aykırı olarak istinaf incelemesinde kesinleştirildiğini, bu kararın kesinleştirilmesine dair dayanak mahkemeye sorulmuş ise de cevap verilmediğini, yargılama süresi boyunca İzmir … ATM’ce kayyımın denetlenmediğini, kayyım tarafından müvekkilinin olağan genel kurul taleplerinin yerine getirilmediğini, ihtarlarına rağmen olağan genel kurulları yapmayan davalı ….’in kendisine koruma kalkanı elde etmek için Urla Asliye (Aile Mahkemesi sıfatı ile) Hukuk Mahkemesinden davacı vekili Av. …. hakkında uzaklaştırma kararı aldığını, söz konusu uzaklaştırma kararının hiçbir dayanağının olmadığını, tasfiye memuru ….’in kadına şiddetin önlenmesi kanununu kötüye kullandığını, tasfiye memuru görevini de TTK’nun öngördüğü silsileye aykırı olarak kullanmaya devam ettiğini, tasfiye giriş bilançosunun ortakların oyuna dahil sunulmadığını, genel kurulca onaylanmadığını, uzaklaştırma kararı nedeniyle disiplin hapsiyle karşı karşıya kalmamak için davacı müvekkili adına genel kurula katılma taleplerinin uzaklaştırma kararı veren mahkemece reddedildiğini, genel kurula katılmasının zorlama hapsinin neden olup olmayacağı ve genel kurula kolluk görevlendirilmesi başvurusunda bulunduğunu, mahkemece genel kuruldan 2 gün önce ret kararı verildiğini, müvekkilinin davalı …. Makine San ve Tic A.Ş’de %40 paya sahip olduğunu, bu payın %11’inin doğrudan kendisine ait iken %29’unun babasından kaldığını ve hakkında ortaklığın giderilmesi davası bulunduğundan henüz TTK 640 maddesi gereği el birliği mülkiyetine tabi olduğunu, tereke temsilcisi atanmadığını, 09/09/2022 tarihinde yapılması planlanan genel kurulda muristen kalan %58 payın temsil edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, tasfiye memurunun kayyım olduğu dönemde şirketin olağan genel kurullarını yapmadığını, şirket yönetim organı seçildikten ve 3 sene sonra olağan üstü genel kurul yaptığını, şirketin hakim ortağı davacı babası ….’nun 87.000,00 adet payının şirketin %58 payına tekamül etmekteyken bu paylar için bir temsilci tayin edilmemişken genel kurula katılan …. ve karısının payının ise %21 oranındayken asgari toplantı nisabı sağlanmış gibi gözükmek adına gerçeğe aykırı hazirun cetveli düzenleyerek %29 payı ….’na eklediğini, oysa söz konusu mirasen gelen payların üzerine Urla SHM’ce 3. kişilere devir edilmemesi yönünde tedbir kararı verildiğini ve bu durumun kayyım tarafından bilindiğini, buna rağmen davalı tasfiye memurunun müvekkilinden onay almadan ve İzmir … SHM’ce henüz karar verilmemişken payları dava dışı …. ile müvekkiline devir ettiğini, bu pay devrinin sicilden terkini için Ticaret Sicil Müdürlüğüne başvurulduğunu, bu talebin reddedildiğini, bunun üzerine karara karşı itiraz edilerek söz konusu ret kararının kaldırıldığını, kısacası üzerinde 2 ayrı mahkemece tedbir kararı bulunan %58 şirket payını fiili durum yaratarak devir eden pay defteri ve genel kurul tutanaklarını devir edilmiş olarak gösteren davalı tasfiye memurunun TTK 549. maddesine aykırı davrandığını, Urla Aile Mahkemesi’nce şirket ziyaretleri hakkında karar verilmediğini sadece kolluk görevlisi gönderilemeyeceğine dair görev yönünden karar verildiğinden şirket bilançolarının incelenmesi ve tasfiye memuruna bilgi istenmesi için bir disiplin hapsine neden olabileceğinden mümkün olmadığını, diğer yandan müvekkilinin eşinin de şirket ortağı olmasına rağmen kendisine hiçbir bilgi verilmediğini öğrendiklerini, öte yandan davalı tasfiye memuru diğer ortak ….’na her türlü bilgiye verdiğini ve bu ortağın şirkete girmesini uygun görmüş iken aynı haktan müvekkili ve eşinin yararlanamamasının ortaklar arasındaki eşitlik prensibine aykırı olduğunu, davalı tasfiye memurunun müvekkili ve diğer ortak ….’ün şirketin devamı yönündeki talepleri ve istinaf başvurularına rağmen şirketin feshine dair İzmir … ATM kararını istinaf etmeyip müvekkili aleyhine ortaklardan ….’nun kendi adına ve görevlendirdiği şirketin ortağı konumunda olup menfaat çatışması sebebiyle vekalet dahi alamayacak karısının şirket adına açtığı davayı kaybetmesine rağmen İzmir … ATM … esas sayılı kararını istinaf ederek şirket kaynaklarının mesnetsiz olarak boş yere tüketmeye devam ettiğini, tasfiye memurunun ihtarlarına rağmen müvekkilinin kira alacakları taleplerini yerine getirmemeye devam ettiğini, şirketi kendi mülküne taşımayarak her geçen gün davalı şirketi borçlandırdığını, müvekkilinin kira alacağı hakkında farklı ve birbiri ile çelişen bilgiler verdiğini, kısacası şirketin 5 yıllık olağan genel kurullarını ihtarlarına rağmen yapmayan tasfiye giriş bilançosunu adeta gökten zembille indirerek hazırlayan bu bilançoları ve bilgileri veren, müvekkiline vermeyip ortaklardan sadece aynı zamanda şirket vekili Av. …. ve kocası ….’na veren ortak ….’ü genel kurul öncesi bilgi almak için dahi şirkete sokmayan davacı vekili Av. …. hakkında mesnetsiz şekilde uzaklaştırma kararı alarak davacının TTK’da ki ortaklık haklarını kullanmasının önüne geçen, olağan genel kurulları yapmayarak kâr dağıtımı yapılması gereken kârdan müvekkilini mahrum bırakarak kâr payı alma hakkını ortadan kaldıran tasfiye için gerekli olan hiçbir bilançoyu çıkarmadan ve genel kurulda ortakların onayına sunmadan doğrudan alacaklılara ilan yaparak TTK da belirtilen silsileye aykırı davranan şirketi kendi mülküne taşımayarak şirketi her geçen gün kira borcu ile zarara uğratan, üzerinde tedbir olan payları kanuna aykırı olarak devir eden, gerçeğe aykırı hazirun cetveli düzenleyen, TTK da öngörülen asgari nisap olmamasına rağmen yok hükmündeki bir genel kurulu geçerli genel kurul gibi gösterip tescil ettiren, İzmir … ATM’de hatalı değerlendirme yapmaya neden olan bilgi edinme kâr payı alma gibi hakları sınırlayan anonim ortaklığın temel yapısını bozan kararlar alan, İzmir Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığı güncel bilirkişi ve konkordato komiserliği listesinden hakkında yapılan sair şikayetler nedeniyle çıkarılan; tasfiye memurunun TTK 537 maddesi uyarınca görevden alınmasına, şirketin 09/09/2022 günü saat 13:00’da gerçekleşecek tasfiyeye giriş genel kurul toplanması ve tasfiyeye dair tüm işlemlerin İzmir … ATM’nin …. esas sayılı kararının kanun yolu denetimi sonuna kadar tedbiren durdurulmasına, 28/04/2022 tarihli ihtarları ile tasfiye memurundan talep ettikleri halde davalı vekili hakkında uzaklaştırma kararı alarak kendisine bu bilgiler verilmediğinden davalı şirketin 2017-2018-2019-2020-2021 ve 2022 yıllarına ait faaliyet raporu, finansal tablo ve bilançoları ile tasfiyeye giriş bilançosu envanter listesi, ortak ve şirket vekili av. ….’nun davalı şirket adına yaptığı işlem ve davalar almış olduğu ücretler ile davalı şirketin eksiksiz olarak stok listesi, imalat makineleri listesi, satılmış olanların alıcı bilgileri ve faturaların incelenmesinin temini için TTK 437 maddesi uyarınca davalı şirket tarafından müvekkiline verilmesine, 28/04/2022 tarihli ihtarlarına rağmen halen yapılmayan davalı şirketin 2017-2018-2019-2020-2021 yılların olağan genel kurullarının bildirdikleri 2017-2018-2019-2020-2021 yıllarının finansal tablo ve faaliyet raporları bilançolarının görülüşmesi, …. ve ….’in görev yaptıkları dönemlerin özel denetçi ile denetlenmesi, …. ve …. hakkında sorumluluk davası açılması gündemiyle TTK 412 maddesi uyarınca yapılmasına, mahkemece izin verilmesine ve bu doğrultuda genel kurul çağrılması için kayyım tayinine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. vekili sunduğu cevap dilekçesinde, tasfiye memurunun görevden alınmasına ilişkin kararın ancak onu atayan İzmir … ATM tarafından verilebileceğini, görevli mahkemenin İzmir …. ATM olduğunu, dava dilekçesindeki tüm taleplerin daha önce mahkemeler tarafından reddedilmiş olduğunu, kesinleşmiş hükümler nedeniyle aynı talepler hakkında karar verilmesinin mümkün olmadığını, davacı ….’ün İzmir … ATM’deki şirketi feshi istemli davasına bizzat katılıp davacı yanında feri müdahil olma ve şirketin feshini istemesinin hemen ardından yaptığı tüm başvuru ve taleplerin şirketin feshini engelleyici ve bir şekilde tasfiye sürecini zorlaştırmaya yönelik olduğunu, davacının tasfiye memuruna karşı açtığı dava keşide ettiği ihtarname ve ilettiği diğer talepleri ile müvekkilinin tasfiye memurluğu görevini bırakmasını sağlamaya çalıştığını, müvekkilini yıldırmayı, üzerine baskı kurmayı amaçladığını, şirketin tasfiye edilmesini engellemek amacıyla davacı tarafından gerçekleştirilen bu faaliyetlerin hukuk düzeni tarafından korunamayacağını, hukuki yararın bulunmadığını, davanın esasına ilişkin olarak da dava dilekçesindeki tüm talepler bakımından müvekkili ….’in davalı olarak gösterildiği, bir kısım taleplerin şirkete ilişkin olduğunu, davacının taleplerini şirketteki görevi tasfiye memurluğu ile sınırlı olan müvekkiline yöneltemeyeceğini, davacının hiçbir talebi bakımından müvekkilinin taraf sıfatı bulunmadığını, TTK 537 maddesi uyarınca müvekkilinin azlinin istenmesinin mümkün olmadığını, bu kapsamında açılarak azil davasının şirkete karşı açılması gerektiğini, müvekkilinin taraf sıfatı yokluğu nedeniyle davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, ilaveten İzmir … ATM’nin fesih ve tasfiye kararının kesinleşmediği iddiasının doğru olmadığını, İzmir … ATM tarafından feri müdahillerin istinaf başvurusunda bulunma hakkı olmadığına dair ek kararın istinaf edilmesinin asıl kararın kesinleşmesinin engellemeyeceğine dair yargıtay içtihadına dayanılarak mahkemece fesih tasfiye kararının kesinleştirildiğini, davacının istinaf başvuru talebinin reddine dair kararı istinaf başvurusunu İzmir BAM … Hukuk Dairesi tarafından reddettiğini, davacının İzmir … ATM’nin yaptığı yargılamaya ilişkin ileri sürdüğü iddialar bakımından mahkememizin istinaf ya da temyiz merci olmadığını, mahkememizce değerlendirilemeyeceğini, davacı ….’ün 17/03/2020 tarihine kadar şirketin yönetim kurulu üyesi olduğu halde bu tarihe kadar gerçekleştirmediği ve İzmir … ATM’ce şirketin feshi davası devam ederken gerçekleştirme imkanı olduğu halde genel kurul çağrılarını yapmadığını, şirketin feshedilmemesi gerektiğini iddia etmesine rağmen mahkemece organ boşluğunun giderilmesi amacıyla genel kurul gerçekleştirilmesi için müvekkiline bu hususta yetki verilerek 15/12/2021 tarihinde yönetim kurulu seçme ve organ boşluğunu giderme amacıyla gerçekleştirilen genel kurul toplantısına da katılmadığı, organ boşluğunun giderilemediği, bunun üzerine İzmir … ATM’nin gerekçeli kararında da belirttiği üzere ….’ün fiilleri nedeniyle şirketin feshine karar verildiğini, İzmir …. ATM’nin …. Esas sayılı dosyasında 5 yıllık olağan genel kurul yapılması talebinin reddedildiğini, davacı tarafça yapılmayan olağan gelen kurullar nedeniyle kârdan mahrum kaldığı ileri sürülmüş ise de davacının bizzat kendisinin yönetim kurul üyesi olduğu dönemde dahil olağan genel kurullarının yapılmadığı, kâr dağıtım kararlarının alınmadığı, müvekkilinin tasfiye işlemleri gerçekleştirirken tasfiyenin amacına tamamen aykırı şekilde kâr dağıtım kararı alınmasının tasfiye amacına aykırı olduğunu, tasfiye giriş bilançosunun davacıya verilmediği iddiası ile ilgili olarak 12/08/2022 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yapılan genel kurul çağrısında açıkça görüleceği üzere bu dava tarihinden evvel tasfiyeye giriş bilançosu sunulması gündemiyle genel kurul tarihinin belirlendiğini, 09/09/2022 tarihinde gerçekleştirilen genel kurulda bu amaçla gerçekleştirildiğini, davacı ortak vekili Av. …. hakkında talep edilmek zorunda kalınan koruma tedbirin bu davanın konusu ile ilgili olmadığını, Urla Aile Mahkemesince verilen kararın kanuna uygun olarak verildiğini, bizzat …. tarafından uygulanan şiddet nedeniyle verilen kararın hukuka uygun olduğunu, bu kararın ….’ün toplantıya bizzat katılmasının engel olmadığını, 09/09/2022 tarihli toplantı için birden fazla vekil ile temsil edildiğini ve vekili Av. ….’ün toplantıya katılıp oy kullandığını, tasfiye memurunun TTK’daki silsileye aykırı davranarak alacaklılara ilan yaptığı şeklindeki iddiasının yasaya aykırı olduğunu, feshe mahkemece karar verildiği durumda TTK 540 maddesinde öngörülen genel kurulun gerçekleştirilmesi ve tasfiye bilançosunun onaylama durumunu beklemenin durumun gereklerine aykırı olduğunu, TTK 540 ve 541 maddelerinde öncelik ve sonralık sıralaması öngörülmediğini, şirket borçlarının ortaya konulabilmesi bakımından ve tasfiye bilançosunun belirlenmesi bakımından önce alacaklılara çağrı yapılması tasfiye işlemlerinin daha sağlıklı ilerlemesini sağlayacağı, kaldı ki tasfiye kararının İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğüne İzmir … ATM tarafından bildirimi üzerine İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünce kendiliğinden alacaklılara çağrı ilanlarının yapıldığını, davacının şirketi kendi mülküne taşımayarak şirketi zarara uğrattığı iddiası ile ilgili olarak; şirketin fabrikasının metruk durumda olan kendi taşınmazına taşınması gibi oldukça masraflı bir işlemin tasfiye amacına uygun düşmeyeceğinin açık olduğu, tasfiye memurundan yetkileri tasfiye işlemleri ile sınırlı olması itibariyle böyle bir işlemi gerçekleştirmesinin beklenmesinin abes olduğunu, davacının yönetim kurul üyesi olduğu dönemde ve şirket henüz feshedilmemiş tasfiyeye girmemişken şirketi zarara uğrattığını iddia ettiği kira ilişkisine neden son vermediğinin şirketi kendi taşınmazına taşınmasına dair karar almadıkları açıklattırılması gerektiğini, davacıya vefat eden babasından intikal eden payların pay defterine usulüne uygun kaydedildiği, müvekkilinden önce yönetim kayyımı iken %58 oranında paya sahip hakim ortağı 28/09/2021 tarihinde vefat etmesi sonrasında şirket ortağı davacı ….’ün müvekkili tasfiye memuruna veraset ilamı ekli bir ihtarname göndererek miras nedeniyle payların arttığının yazdığını, diğer mirasçının da miras nedeniyle kendisine intikal eden payların pay defterine işlenmesi için dilekçe ile yazılı talepte bulunduğunu, bu doğrultuda şirkette pay sahibi olan mirasçılara tüm bilgilendirmeler yapılarak mirasçılara intikal eden payların pay defterine işlendiğini, hatta davacı …. vekilinin İzmir … ATM ‘nin …. Esas sayılı dosyasına sunduğu dilekçesinde müvekkili ….’nun baba ….’nun vefatı sonrasında eşit şekilde payları intikalen devir aldıkları yönünde açıklamada bulunduğunu, mirasen intikal eden payların pay defterine işlenmesinde hiçbir hukuka aykırılık bulunmadığını, payların intikal tarihinde intikale engel tedbir kararı bulunmadığını, mahkemenin verdiği yetki ile müvekkilinin genel kurulun yok hükmünde olduğu iddiasının soyutla dayanaksız olduğunu, davacının 15/12/2021 tarihli genel kurula katılmadığını, genel kurulun yokluğu tespitine dair hiçbir başvuruda bulunmadığını, müvekkilinin güncel bilirkişi listesinde bulunmama nedeninin yenileme başvurusunda bulunmaması olduğunu, güncel konkordato komiseri listesinde müvekkilinin yer aldığını kaldı ki güncel listelerde bulunup bulunmamasının önceki görevlendirmeleri etkileyen bir husus olmadığını, davacının ileri sürdüğü nedenlerin tasfiye memurunun azli için haklı neden teşkil etmeyeceğinin dikkate alınması gerektiğini, davacının ileri sürdüğü iddiaların tamamının müvekkilinden talep ettiği fakat tasfiye memuru ile ilgili olmayan ve hatta daha önce mahkemelerce defalarca reddedilmiş talepler olduğunu, mahkeme tarafından atanmış tasfiye memurunun ancak atama kararının kesinleştiği tarihten sonraki iş ve işlemlerinin azil için haklı neden teşkil edebileceğini, zira tasfiye memuruluğu görevinin tasfiye kararının kesinleşmesi ile başladığını, oysa davacı iddialarının tasfiye memurluğu görevine başlamasından önce olduğunu, bu iddiaların tasfiye memurluğundan azli için haklı neden olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürülen iddiaların hiçbirine ilişkin somut delil sunulamadığını, davacının amacının müvekkilinin tasfiye memurluğu görevini bırakmayı sağlamak olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı şirket vekili sunduğu cevap dilekçesi ile, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkememizin … Esas sayılı davasında yargılama sonunda 13/01/2023 tarihli karar ile; “1-Davalı Tasfiye Memuru ….’in TTK 537 maddesi uyarınca görevden alınması talebini değerlendirmeye kendisini tasfiye memuru olarak atayan İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olduğundan, bu davalı hakkındaki davanın İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, Mahkememiz kararı kesinleştiğinde bu talebe ilişkin davanın davacısı …., davalısı …. olmak üzere tefrik edilerek, ayrı bir dosya oluşturulup, İzmir … ATM’ye gönderilmesine, Tefrik giderleri ile tefrik edilen dosya için başvurma harcı, peşin karar ve ilam harcının davacı tarafça karşılanmasına, 2-Davalı şirketin 2017/2018/2019/2020/2021 yılı genel kurullarının toplantıya çağrılması talebinin reddine, 3-Davacı vekilinin TTK 437 maddesi uyarınca şartları oluşmayan bilgi alma talebinin reddine,” karar verilmiştir.
Mahkememizin … Esas … karar sayılı 13/01/2023 tarihli kararı gereğince tasfiye memuru ….’in görevden alınması konusundaki dava tefrik edilmiş mahkememizin … Esas sırasına kaydolmuş 31/01/2023 tarihli … Karar sayılı karar ile tasfiye memuru hakkındaki davanın İzmir … ATM’ye gönderilmesin karar verilmiş ve usuli işlemler yapılmıştır.
İzmir … ATM … Esas … Karar sayılı kararı ile davaya İzmir … ATM tarafından bakılması gerektiğinden gönderme kararı ile mahkemelerine gönderilen dava dosyasının İzmir 3 ATM’ye iadesine karar verilmiş bu kez tasfiye memurunun görevden alınması davası İzmir … ATM’nin … Esas sırasına kaydolunmuş, tasfiye memurunu görevden alınması talebini değerlendirmeye tasfiye kararını veren tasfiye memurunu atayan ve hatta tasfiye ile ilgili işlemleri denetleyen İzmir … ATM görevli olduğu kanaatinde değişiklik bulunmadığından davayı görmeye İzmir … ATM görevli olduğundan 16/02/2023 tarihli karar ile mahkememizin görevsizliğine davanın usulden reddine karar verilmiştir. Görevsizlik kararına karşı kanun yoluna başvurulmamış ve 28/03/2023 tarihinde kesinleşmiştir. Bu kez davacı vekili görev uyuşmazlığı olduğundan bahisle yargı yerinin belirlenmesi talepli dilekçe sunmuş, dilekçenin incelenmesi bakımından İzmir Bam … Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
İzmir Bam … Hukuk Dairesi’nin … Esas … Karar sayılı 04/04/2023 tarihli kararı ile İzmir … ATM’nin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiş, dava dosyası mahkememize intikal etmekle İzmir … Atm’nin …. Esas sırasına kaydolunmuş mahkememizin 17/04/2023 tarihli tensip ara kararı ile duruşma günü belirlenmiş ve ihtiyati tedbir talebinin değerlendirilmesi ile tasfiye memurunun görevden alınması yönündeki iddiaların sübutu bu yönde karar ihtimalinde şirketin önemli zararlara uğrayabileceği gerekçesi ile 250.000,00 TL teminat karşılığında tasfiye memurunun T.H. …. Makine San ve Tic. A.ş.’nin İzmir …. ATM’nin …. esas sayılı kararı gereğince yapılan tasfiye işlemleri kapsamında şirketin satışa konu edilen tüm mal varlığı değerlerinin satışının tedbiren durdurulmasına karar verilmiştir.
İhtiyati tedbir kararına itiraz edilmesi nedeniyle bu kez bildirilen delillerin celbi ile değerlendirilmesi ve tedbire itirazın değerlendirilmesi bakımından duruşma gününün 12/06/2023 gününe alınmasına karar verilmiş bu konudaki karar ve duruşma günü taraf vekillerine tebliğ olmuştur.
Taraflarca dayanılan belge niteliğindeki delillerden eksik olanlar ilgili yerler ve mahkemelerden celp olunmuş, taraf tanıkları 02/06/2023 tarihli duruşmada celp olunarak dinlenmiş ve beyanları değerlendirilmiştir.
İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyasının incelenmesinden, …. tarafından …. Makine San ve Tic. Aş aleyhine şirket yönetim organının karar alabilmesinin imkansız hale geldiği belirtilerek TTK 530 maddesi uyarınca şirketin feshine karar verilmesinin talep edildiği, davada şirkete kayyım olarak atanan ….’in ve vekilinin temsil ettiği … ve ….’ün feri müdahil olduğu, İzmir … ATM’nin 05/11/2021 tarihli ara kararı ile kayyım ….’e davalı şirketin yönetim kurulu oluşturmak üzere organ boşluğunun tamamlanması amacıyla gerekli çağrı ve toplantı işlemlerinin yerine getirilmesi için yetki verildiği, 15/12/221 tarihinde genel kurulun yapıldığı, toplantıya davacı …. ve ….’nun katıldığı, diğer ortakların katılmadığı, toplantıya aday çıkmadığı için yönetim kurulu oluşturulamadığı, bu durum karşısında mahkemece şirket ortakları arasında husumet bulunduğu, açılmış ve görülmekte olan davalı olduğu, davalı şirket yönetim organı eksikliği sebebiyle 3 yıldır genel kurul toplantısının yapılamadığı bu aşamadan sonra davalı şirketin faaliyetine devam etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle 18/02/2022 tarihli …. E. …. K. Sayılı karar ile davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak ….’in atanmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Bu karara karşı feri müdahiller … ve …. tarafından istinaf yoluna başvurulduğu, feri müdahillerin başvuruları üzerine izmir … ATM’ce 10/05/2022 tarihli ek karar ile feri müdahillerin mahkemenin kararına yönelik istinaf başvurusunun sıfat yokluğu ile usulden reddine karar verildiği, bu karara karşı feri müdahiller tarafından istinaf yoluna başvurulmuş ise de Yargıtay …. Hukuk dairesi 16/09/1996 tarih ve … sayılı emsal kararıda dikkate alınarak feri müdahillerin istinaf başvuruların sıfat yokluğu nedeniyle reddine ilişkin istinaf yoluna gidilmiş olmasının mahkemenin kararının kesinleşmesi ve infazını engellemeyeceği kabul edilerek 18/02/2022 tarihli kararın davacı vekiline 03/04/2022 tarihinde, davalı vekiline 03/04/2022 tarihinde, tasfiye memuruna 14/04/2022 tarihinde tebliğ edildiği, yasal süre içinde istinaf yoluna başvurulmadığı şeklinde kesinleşme şerhi ile kararın 29/04/2022 tarihinde kesinleştiğinin tasdik olunduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafça fesih tasfiye kararının istinaf hatlarının olduğu bu hususun İzmir BAM …. Hukuk Dairesi tarafından da kabul edildiği ileri sürülmüş ise de İzmir BAM …. Hukuk Dairesi’nin 08/09/2022 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararı ile feri müdahilin karar ancak lehine katıldığı taraf ile istinaf edebileceği, yalnız başına istinaf edemeyeceği, bu itibarla davalı yanında davaya feri müdahil olarak katılan kararı istinaf eden feri müdahillerin istinaf istemlerinin usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça bu karar temyiz edilmiş henüz temyiz incelemesi tamamlanmamıştır.
Tasfiye Halinde …. Makine San ve Tic Aş’nin ortaklarının …., …., …. ile …. olduğu anlaşılmıştır.
Davamız TTK 537. maddesine dayalı İzmir … ATM’nin …. Esas …. Karar sayılı kararı ile fesih ve tasfiyesine karar verilen …. Makine San ve Tic Aş’ne İzmir … ATM tarafından atanan tasfiye memuru ….’in TTK 537. maddesi uyarınca görevinden azli talebine ilişkindir.
TTK 537. maddesinde “(1) Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla atanmış tasfiye memurları ve bu görevi yerine getiren yönetim kurulu üyeleri, genel kurul tarafından her zaman görevden alınabilir ve yerlerine yenileri atanabilir. (2) Pay sahiplerinden birinin istemiyle ve haklı sebeplerin varlığında, mahkeme de tasfiyeye memur kişileri görevden alabilir ve yerlerine yenilerini atayabilir. Bu yolla atanan tasfiye memurları, mahkeme kararına dayanılarak tescil ve ilan olunurlar. (3) Şirketi temsile yetkili tasfiye memurlarından hiçbiri Türk vatandaşı değilse ve hiçbirinin Türkiye’de yerleşim yeri bulunmuyorsa, mahkeme pay sahiplerinden veya alacaklılardan birinin veya Gümrük ve Ticaret Bakanlığının istemiyle, söz konusu şarta uygun birini tasfiye memuru olarak atar.” hükmüne yer verilmiştir.
Şirket ortağının tasfiye memurunun görevden alınması talebi ancak haklı nedenlerin bulunması halinde kabul edilebilir.
Davalı tasfiye memuru İzmir … ATM’nin …. Esas sayılı davasında önce organ yokluğu nedeniyle kayyım olarak atanmış, söz konusu davada şirketi temsil etmiş, daha sonra 18/02/2022 tarihli fesih ve tasfiye kararı ile tasfiye memuru olarak atanmış, kararın kesinleşmesi ile tasfiye memurluğu görevi başlamıştır. Dolayısıyla davanın tasfiye memurunun görevden alınması davası olduğu göz önüne alındığında tasfiye memurunun iş bu davamızın açıldığı tarihe kadar tasfiye memuru olarak yaptığı işlemlerden dava konusu edilen vakıalar değerlendirilerek sonuca varılmalıdır. Davanın çerçevesi, dava dilekçesindeki iddialar olmakla bu davada fesih ve tasfiye kararının kesinleştiği, davalının tasfiye memuru olarak görevinin başladığı 29/04/2022 tarihinden iş bu dava tarihi olan 08/09/2022 tarihine kadar olan ve dava konusu edilen iddialar değerlendirilerek sonuca varılmış, dava konusu olmadığı halde daha sonradan çeşitli dilekçelerdeki anlatımlara konu ve iş bu dava tarihinden sonra meydana gelen olaylara ilişkin anlatımlar değerlendirilmemiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki davalının İzmir … ATM’de ki …. ESas sayılı davasının yargılaması sonunda verilen kararı istinaf ve temyiz etmediği yönündeki iddialar tasfiye memurluğunun başlamasından önce olduğu gibi tasfiye memurluğu ile ilgili görevler olmadığından bu aşamada kayyımın kendisini atayan mahkemenin denetiminde olduğundan davalının verilen karara kayyım sıfatı ile istinaf etmemesinde kusurlu olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılmamıştır.
İzmir … ATM’nin …. Esas …. Karar sayılı 18/02/2022 tarihli kararının feri müdahil olan davacı tarafından istinaf edilmesine rağmen … ATM’ce kesinleştirildiği, bu kesinleşmenin usule uygun olmadığı, fesih ve tasfiye işlemlerinin başlatılamayacağı yönündeki iddiaların değerlendirilmesinde
İzmir … ATM’nin … E. … K. Sayılı kararına ilişkin olarak İzmir … ATM’ce 29/04/2022 tarihli kesinleşme şerhini oluşturduğu ve tasfiye memurunun göreve başlamasını sağladığı, mahkememizin bir başka mahkemenin kararının usulüne uygun olarak kesinleşip kesinleşmediğinin takdir etme yetkisinin bulunmadığı, bu yetkinin kararı veren mahkemeye ait olduğu, bu manada mahkememizin İzmir …. ATM’nin üzerinde bir mahkemeye veya onun kararlarını denetleyen bir mahkeme olmadığı, dikkate alındığında söz konusu kararın usulüne göre kesinleşip kesinleşmediğinin mahkememizin takdir yetkisinin olmadığı, söz konusu kararın İzmir … ATM’nin 29/04/2022 tarihli kesinleşme şerhinde nedeniyle kesinleştiğinin kabulünün zorunlu olduğu kanaatine varılmıştır. Kaldı ki davacı tarafça İzmir … ATM’ye başvurulmuş bu konuda ki talepleri reddedilmiştir. Yine İzmir Bam … Hukuk Dairesi’nin 08/09/2022 tarihli ve … Esas … Karar sayılı kararında da feri müdahil ….’ün istinaf talebinin usulden reddine karar verilmiştir. Bu belirtilen nedenlerle söz konusu kararın kesinleşmediği fesih ve tasfiye işlemlerinin yürütülemeyeceği yönündeki iddialar yerinde görülmemiştir.
Şirketin 5 yıllık olağan genel kurul toplantılarının ihtarlarına rağmen yapılmaması, tasfiyeye giriş bilançosunun adete gökten zembille indirilerek hazırlanması, olağan genel kurulların yapılmayarak kâr dağıtımı yapılması gereken yıllardaki kâr dan davacının mahrum bırakılması, davacının kâr payı alma hakkının ortadan kaldırılması şeklindeki iddiaların değerlendirilmesinden;
TTK 540. Maddesinde “(1) Tasfiye memurları görevlerine başlar başlamaz, şirketin tasfiyenin başlangıcındaki durumunu incelerler; gerekirse şirket mallarına değer biçmek için uzmanlara başvurarak, şirketin malvarlığına ilişkin durumu ile finansal durumunu gösteren bir envanter ile bilanço düzenler ve genel kurulun onayına sunarlar. (2) Envanter ve bilançonun onaylanmasından sonra, tasfiye memurları şirketin envanterde yazılı bütün malları ile belgelerine ve defterlerine el koyarlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu yasal düzenlemeden de anlaşılacağı üzere tasfiye memurunun görevi tasfiye işlemleri ile sınırlıdır. Şirketin faaliyetini sürdürme olağan iş ve işlemlerin yürütme amacını taşıyan yapılmayan geçmiş yıl genel kurul toplantılarını yapmak geçmiş yıllara ilişkin kâr payı yapma ve dağıtma gibi bir görevi yoktur. Esasen dağıtılmayan geçmiş yıl kârlarının da şirket varlıkları içerisinde olacağı dikkate alındığında ortakların tasfiye sonucunda bu konudaki ekonomik haklarına ulaşacakları da tabidir. Kaldı ki yukarıda belirtildiği üzere tefrik edilen davada 13/01/2023 tarihli mahkememiz kararı ile davalı şirketin 2017-2018-2019-2020-2021 yılları genel kurulların toplantıya çağrılması talebine reddedilmiştir. Bu durum karşısında bu yöndeki iddianın tasfiye memurunun görevden alınmasını haklı kılacak neden olmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacı tarafça davalı tasfiye memurunun davacı vekili Av. …. hakkında Urla Aile Mahkemesi’nden uzaklaştırma kararı aldığı, böylelikle müvekkilinin TTK’daki ortaklık haklarının kullanılmasının önüne geçildiği iddiasına ilişkin yapılan değerlendirmede; Urla Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) … D. İş sayılı dosyasında ….’in talebi üzerine şiddet uygulayan sıfatıyla …. hakkında 18/05/2022 tarihli karar ile 6284 sayılı yasanın 8/3 maddesi gereğince ve 6284 sayılı yasasının 5/1 a, c, d ve f maddeleri gereğince …. hakkında 6 ay süreyle şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmama tedbirinin uygulanmasına, 6 ay süreyle korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması tedbirinin uygulanmasına, 6 ay süreyle korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması tedbirinin uygulanmasına, 6 ay süreyle korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesinin uygulanmasına ve bu karara aykırı hareket edilmesi halinde 3 günden 10 gün kadar zorlama hapsine tabi tutulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Söz konusu Urla Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) kararının doğrudan davamızın konusu ile ilgili olmadığı, davacı ….’ün dilerse başka vekille de kendini temsil ettireceği, 09/09/2022 tarihli genel kurulda da kendisini başka bir vekil ile temsil ettirmiş olduğu dolayısıyla Av …. ile …. arasındaki kişisel nitelikteki olayların tasfiye memurluğu görevinden azli konusunda haklı neden olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, kaldı ki koruma kararında ….’in korunan konumunda olduğu, buna rağmen tasfiye memurluğundan azlinde bu halin haklı neden olarak kabul edilemeyeceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Tasfiyeye konu şirketin tasfiye için gerekli olan hiçbir bilançosunu çıkartmadığı genel kurulda ortakların onayına sunmadan doğrudan alacaklılara ilan yapılan TTK’da belirlenen silsileye aykırı davranıldığı iddiası ile ilgili olarak yapılan değerlendirmede;
TTK 541. Maddesinde “(1) Alacaklı oldukları şirket defterlerinden veya diğer belgelerden anlaşılan ve yerleşim yerleri bilinen kişiler taahhütlü mektupla, diğer alacaklılar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ve şirketin internet sitesinde ve aynı zamanda esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde, birer hafta arayla yapılacak üç ilanla şirketin sona ermiş bulunduğu konusunda bilgilendirilirler ve alacaklarını tasfiye memurlarına bildirmeye çağrılırlar. (2) Alacaklı oldukları bilinenler, bildirimde bulunmazlarsa alacaklarının tutarı Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca belirlenecek bir bankaya depo edilir.(3) Şirketin, henüz muaccel olmayan veya hakkında uyuşmazlık bulunan borçlarını karşılayacak tutarda para notere depo edilir; meğerki, bu gibi borçlar yeterli bir şekilde teminat altına alınmış veya şirket varlığının pay sahipleri arasında paylaşımı bu borçların ödenmesi şartına bağlanmış olsun.(4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı hükümlere aykırı hareket eden tasfiye memurları haksız olarak ödedikleri paralardan dolayı 553 üncü madde uyarınca sorumludur.” hükmüne yer verilmiştir.
TTK’da tasfiye işleri TTK 540 ve 541. maddelerinde diğer tasfiye işlemleri ise TTK 542. maddesinde düzenlenmiştir. Alacaklılara çağrı TTK 540.maddesinden sonra TTK 541.maddesinde düzenlenmiş ise de bu konuda TTK’da kabul edilmiş bir sıralamanın varlığından bahsedilemez. TTK 540.maddesinde ortaya konulduğu üzere tasfiye memurunun öncelikle tasfiyeye giriş bilançosunu düzenlemesi gerekmektedir. Bu bilançonun düzenlenebilmesi için şirketin aktifinde yer alan mal varlıklarına ve bunların reel değerlerine ihtiyaç olduğu gibi şirket borçlarının doğru bir şekilde belirlenmesine de ihtiyaç vardır. Bilançonun genel kurulun onayına sunulmadan evvel alacaklıların alacağının doğru bir şekilde belirlenmesi bilançonun doğru bir şekilde oluşmasına katkı sağlar. Bu durum karşısında davacı tarafın önce bilançonun yapılıp genel kurulun bilgisine sunulması ve sonrasında alacaklıların alacağının tespiti yapılması yönündeki iddiası yerinde değildir. Söz konusu iddia tasfiye memurunun azli için kabul edilebilir haklı bir iddia değildir.
Davacı tarafın bilançolarının davacıya verilmeyen ortaklardan sadece aynı zamanda şirket vekili Av. …. ile kocası ….’na verildiği ….’ün genel kurul öncesi bilgi alması için dahi şirkete alınmadığı iddialarına ilişkin yapılan değerlendirmede; davamızın davacısının …. olduğu, ….’ün eşi olsa bile ayrı bir kişi olduğu, onunla ilgili iddialara ancak kendisinin dayanabileceği, davacının dayanmasının …. ile ilgili hakları kullanmasının mümkün olmadığı değerlendirilmiştir. Tasfiye memurunun 09/09/2022 tarihli tasfiye girişi bilançosunun sunulduğu, genel kurul öncesinde bilançoların ortakların incelemesinin hazır tutması gerektiği, davacı tanığı ….’ün duruşmadaki beyanında bu bilançoların genel kurul tarihinden 15 gün önce ortakların incelemesine hazır bulundurulmadığı, genel kurul sırasında verildiği anlaşılmış ise de davacı ve eşi dışındaki diğer ortakların korunduğu onların yasal süre öncesinde bu bilançoların verildiğinin sübuta ermediği, tanık ….’nun beyanında tasfiye memurunun beyanda bahsi geçen konuda tüm ortakların mail ile bilgilendirildiği anlaşılmıştır. Kaldı ki bilançoların genel kurul tarihinden önce yasal sürede ortakların incelemesine hazır bulundurulmamasının genel kurulun ertelenmesi nedeni olabileceği gibi söz konusu genel kurul kararının iptal nedeni de olabileceği, genel kuruldan evvel yasal sürede bilançoların incelemeye açılmamasının tasfiye memurunun yanlı ve kötü niyetli olduğunu göstermeyeceği kanaatine varılmıştır. Kaldı ki söz konusu genel kurulda alınan kararlarda yokluğunun tespiti olmadığı takdirde iptali için de İzmir … ATM’ye başvurulduğu, İzmir … ATM’nin … Esas sayılı dosyasından 09/09/2022 tarihli genel kurula ilişkin davanın tefriki ile İzmir … ATM’nin … Esas sayılı davası ile birleştirilmesine karar verildiği, böylece 15/12/2021 tarihli genel kurul ile ilgili İzmir … ATM’nin … Esas sayılı davası ve 09/09/2022 tarihli genel kurul ile ilgili İzmir … ATM’nin … Esas sayılı davasının derdest olduğu, dolayısıyla bu yöndeki iddiaların TTK 537. maddesi anlamında tasfiye memurunun görevden alınmasına haklı neden oluşturacak nitelikte olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tasfiye memurunun şirketi kendi mülküne taşımayarak her geçen gün artan kira borcu ile zarara uğrattığı iddiasının değerlendirilmesinden; şirketin şu an da bulunduğu mülke tasfiye kararından evvel taşındığı, tasfiye memurunun şirketin tasfiyeye dönük iş ve işlemlerini yürütmekle görevli olduğu, şirketin tasfiye haline girmiş olması karşısında sanki ticari faaliyeti sürecekmiş gibi taşınma işleminin gereksiz giderlere yol açacağı, tasfiye memurunun bulunduğu hal üzere şirketi tasfiye etmesinde yasaya aykırı bir durum bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Şirket ortakları …. ve ….’nun babası ….’nun şirketteki 87.000,00 adet hissesinin ölümü ile mirasçılarına intikalinin tasfiye memurunca usulsüz gerçekleştirildiği bu hisselerin iştirak halinde mülkiyete konu olduğu, ancak tereke temsilcisi tarafından temsil edilebileceği bu nedenle asgari nisap olmamasına rağmen genel kurulu geçerli bir genel kurul gibi gösterip İzmir .. ATM’nin hatalı değerlendirme yapmasına neden olduğu, yasaya aykırı hazirun cetvelini düzenlediği iddialarının değerlendirilmesinden;
Muris …’ndan mirasen intikal eden hisselerin … ve ….’e intikali konusunda tasfiye memuru tarafından …. vekilinin çekilen ihtar ve … tarafından talepte bulunulması üzerine intikal işleminin yapıldığı beyan edildiği, bu işlemde tasfiye memurunun hatalı, yanlı davrandığını ortaya koyan delil bulunmadığı, davacı tarafın işlemin hatalı olduğu iddiasını tasfiye memuru işleminin iptali şeklinde dava konusu edebileceği bu konuda İzmir … ATM’nin … Esas sayılı davasının açıldığı, 17/05/2023 tarihli karar ile “kanunen mirasçıları belirtilen veraset ilamı doğrultusunda karar alındığı anlaşıldığı” gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği, yine hazirun cetvelinin yanlış düzenlendiğinin dava konusu edildiği, ancak bunların hiçbirinin tasfiye memurunun yanlı davrandığı veya görevi kötüye kullandığını ortaya koymadığı değerlendirilmiştir.
Tasfiye memurunun bilirkişi ve konkordato komiserliği listesinden hakkında yapılan şikayet ile çıkartıldığı belirtilerek tasfiye memurunun görevden azli talep edilmiş ise de; tasfiye memurunun bilirkişi listesinde ve konkordato komiser listesinde bulunma zorunluluğunun bulunmadığı, ancak mahkemelerce daha kolay ulaşılabildiği ve yeminlerinin yaptırılmış olduğu düşünülerek bilirkişi listesinden görevlendirme yapılması yoluna gidildiği, davalı tasfiye memurunun daha önceki bilirkişi listesi ve konkordato komiseri listesinde mevcut iken daha sonra bu listede yer almamasının tasfiye memurlarının görevini etkileyecek nitelikte olmadığı, bu iddianın görevden alınma talebine ilişkin haklı bir neden olarak kabul edilemeyeceği değerlendirilmiştir.
Toplanan tüm deliller karşısında İzmir … ATM’nin … Esas … Karar sayılı kararı ile …. Makine San ve tic aş’nin fesih ve tasfiyesine tasfiye memuru olarak ….’in atanmasına karar verildiği, bu kararın kesinleştiğine dair kesinleşme şerhinin oluşturulduğu tasfiye memuruna görevin tevdi edildiği, bu davada şirket ortağı …. tarafından tasfiye memurunun iddia edilen nedenlerle azlinin talep edildiği, yukarıda da belirtildiği üzere tasfiye memurunun atandığı tarihten iş bu davanın açıldığı tarihe kadar iddiaya konu olayları azil nedeni olarak değerlendirildiği, fesih ve tasfiye kararının kesinleşmesinden önceki davanın kayyım olarak görev yaptığı döneme ilişkin iddiaların TTK 537 maddesi karşısında davamızın konusu olmadığı, yine iş bu davanını açılmasından sonra gerçekleştiği çeşitli dilekçeler ile ileri sürülen olaylarında bu davanın konusu olmadığı, dava konusu iddiaların yukarıda belirtildiği üzere tek tek değerlendirilmesi sonucunda, celp olunan belgeler, mahkeme kararları, dinlenen tanık beyanları karşısında davalının TTK 537/2 maddesi kapsamında yanlı, kötü niyetli, taraflardan birini kollayan. ona menfaat temin eden türde tasfiye memurluğundan azlini haklı kılan bir nedenin sübuta ermediği kanaatine varılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizin 17/04/2023 tarihli tensip kararı ile toplanacak deliller sonrasında iddianın sübutunun söz konusu olması ve şirket mallarının bu aradan satışı halinde şirketin önemli zararların ortaya çıkabileceği değerlendirilerek tasfiye işlemleri kapsamında şirketin satışa konu edilen tüm mal varlığı değerlerinin satışının tedbiren durdurulmasına karar verilmiş ancak 0206/2023 celseden taraf tanıkları dinlenmiş ve tarafların dayandığı belge niteliğindeki deliller toplanmış olup yukarıda belirtilen nedenlerle davacının iddialarının tasfiye memurunun azlini gerektirir haklı neden olarak kabulünün mümkün olmadığı değerlendirilmekle itiraza konu ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmiştir. İş bu itiraz üzerine verilen karar davacı tarafça istinaf edilmiş, henüz istinaf sonucu dönmemiştir.
Bu arada davacı tarafça yeniden ihtiyati tedbir talebinde bulunulmuş yukarıda belirtilen değerlendirmeler karşısında ihtiyati tedbir talebinin kabulünün mümkün olmadığı değerlendirilmekle yeniden ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:
Gerekçesi ekli kararda açıklanacağı üzere;
1-Davacının tasfiye memurunun azline dair davasının reddine,
Şartları oluşmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine,
2-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça sarf olunan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
-Davalı tarafından yapılan 58,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
-Davacı tarafça yatırılan ancak kullanılmayıp artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, oybirliği ile verilen karar davacı vekilinin E-duruşma yolu ile davalı vekilinin bizzat yüzüne karşı, tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/07/2023
Başkan…
e-imzalı
Üye…
e-imzalı
Üye…
e-imzalı
Katip…
e-imzalı