Emsal Mahkeme Kararı İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/736 E. 2022/277 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/736
KARAR NO : 2022/277

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/02/2019
KARAR TARİHİ : 31/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından İzmir 7. İş Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyasına sunulan dava dilekçesinde özetle; davacının 2012 yılı Aralık ayından 2014 yılı Ocak ayına kadar davalı hastanede jinekoloji uzmanı olarak aylık 15.000 TL çalıştığını, 16 aylık ücret alacaklarının ödenmediğini, davalı şirkete İzmir …. Noterliği’nin … yevmiye nolu 03.11.2018 tarihli yevmiye gönderildiğini iddia ederek yukarıda dökümü yapılan alacakların ödenmesine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunarak, davacının davalı hastanenin kurucu ortağı ve büyük hissedarı olduğunu, davacının işçi statüsünde değil işveren statüsünde bulunduğunu, davacının çalıştığını iddia ettiği dönemde %58 paya sahip olarak yönetim kurulu başkanı olduğunu, davacının devam eden süreçte mevcut hisselerini devrettiğini, devir protokolünde davacının 3.293.006,39 TL alacağını, başka şirketteki borçlarının üstlenilmesi sureti ile ödenmesine, 1.266.875,28 TL alacağından feragat ettiğine, 2.026.131,11 TL lik kısmının ise 4 yıllık sürenin sonunda muaccel olacağına, davacının ortağı olduğu diğer şirketlerin borç tutarlarının davalı şirket tarafından ödenmesi şeklinde anlaşıldığını, 08.12.2017 tarihli protokol ile 07.09.2014 tarihli protokolde yer alan yerine getirilen hususların tespit edildiğini ve davacıya 1.892.128,00 TL davacıya ödenmesi hususunda anlaşıldığını, davacının davalı işyerinde işveren sıfatı ile işe alım ve işten çıkarma işlemlerini yapan kişi olduğunu beyan ile açılan davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
Adı geçen Mahkemece yukarıda belirtilen esas sırası üzerinden tanık beyanı alınmış, dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından hazırlanan 31/08/2020 tarihli rapor dosyaya kazandırılmış davacı vekili tarafından davanın 10/10/2019 tarihli dilekçesi ile miktar itibari ile ıslah edildiği ve Mahkemece 11/02/2021 tarihli ve …/… karar sayılı ilam ile görevsizlik kararının verildiği, yapılan tevzi üzerine Mahkememizin …/… Esas sırasına kaydedildiği Mahkememizce yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde 04/06/2021 tarihli ve …/… karar sayılı ilam ile davacının davasının işçilik alacaklarından kaynaklı ileri sürülmesi sebebiyle bu anlamdaki esas değerlendirmenin görevli Mahkeme tarafından yapılması gerektiği belirtilerek karşı görevsizlik kararı verildiği ve dosyanın tevdisi üzerine İzmir BAM 6. HD’nin 21/09/2021 tarihli, …/… Esas ve …/… karar sayılı ilamı ile taraflar arasında aranan bağımlılık unsurunun davacı yan yönünden bulunmadığı belirtilerek dosyada Mahkememizce verilen görevsizlik kararının yerinde olmadığı belirtilerek Mahkememizin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verildiği ve dosyanın yapılan tevzisi üzerine Mahkememizin 2021/736 Esas sırasına kaydedildiği görülmüştür.
Görevsizlik kararı veren İzmir 7. İş mahkemesince dilekçelerin teatisi aşaması usulüne uygun tamamlandığı ve taraf teşkilinin sağlandığı ve usulüne uygun olarak tahkikat aşamasına geçildiği görülmekle bu hususta ayrıca bir işlem yapılmamıştır.
DELİLLER:
Görevsizlik kararı veren Mahkemece temin edilen davacının SGK Hizmet döküm cetveli, işçilik alacaklarının hesaplanmasına dair bilirkişi raporu, ticaret sicil memurluğu, Türk tabipler birliği, Şekerbank T.A.Ş.’nin yazı cevabı, QNB Finansbank A.Ş’nin yazı cevabı, tanık beyanları, ıslah dilekçesi ve mevcut dava dosyası üzerinden kazandırılan 14/03/2022 havale tarihli rapor dosya arasındadır.
… tarafından Nusaybin ASHM’nin …/… Talimat sayılı dosyasında aynen ” Davacıyı o zamanlar iş yeri arkadaşım ve aynı zamanda dayım olması sebebiyle tanırım. Birlikte o zamanlar kurumun inşaat aşamasında 2011 Mart ayından kurumun resmi sözleşme ile devir tarihi olan 13 Ekim 2014’e kadar davalı iş yerinde çalıştım. Davacı ise 2014 Ocak ayında hastanedeki işinden ayrıldı. Davacı aynı zamanda hastanenin ortaklarındandı ve işten kendi isteği ile ayrıldı. Davacının iş yerinden bizzat iş yeri tarafından mı çıkarıldı yoksa kendi isteği ile mi ayrıldı ben net olarak bilmiyorum. Davacınını bordrosunda maaş emekli olduğu için 1000 TL görünüyordu. Bu ücret kendisine ödeniyordu. Davacı hastanede kadın doğum uzmanı doktoru olarak yaklaşık 10 ay 1 yıl arasında kadrolu hekim olarak çalıştı. Bu şekilde diğer doktorların hakettiği ücretlerin de kendisine ödenmesi gerekirdi. Ancak fazlaya ilişkin bu ücretlerin ödenmediğini biliyorum. Mesai saatleri diğer doktorların çalışma saatleri ile eşdeğerdi. Sabah 8 okşam 5 şeklinde çalışırdı. Cumartesi günü de öğleye kadar çalışırdı. Davacıya bankaya yatanın dışında başka hiçbir ücret ödenmedi. Bayramlarda hastane kapalı olduğunda gelmiyordu. Ancak yaptığı işin niteliği gereği acil bir durumda hastaneye çağırılırdı. Ben kendisi işten ayrıldıktan sonra 9 ay kadar o iş yerinde çalıştım. Bu vesileyle kendisine kıdem ve ihbar tazminatı ve diğer ücret ödemelerinin yapılmadığını biliyorum.” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Davacı tanığı … tarafından görevsizlik kararı veren İzmir 7. İş mahkemesi dosyasında aynen “Davacıyı işyerinden tanırım, beraber çalıştık, kendim ameliyathane personeli olarak çalıştım, davacıda kadın doğum uzmanı doktor idi, kendim 2011 yılında işe başladığımda hatırladığım kadarıyla davacı bu işyerinde çalışıyordu, hastane 2011 yılında açıldı hatırladığım kadarıyla 2013 yılında da devredildi, kendim devir sırasında ayrıldım, davacıda işine devam etmedi, kendisi ile tahmini 2 sene kadar çalıştım, hastanenin durumu iyi değildi ücretlerimizde zamanında ödenmiyordu, çevremdeki çoğu personelin ücreti ödenmiyordu, davacının ücretinin de gecikmeli olarak ödenip ödenmediğini bilmiyorum, davacının iş akdinin nasıl sona erdiğini bilmiyorum kendimi işi bıraktı yoksa işverenmi çıkardı o konuda bilgim yok, davacının ne kadar ücretle çalıştığını da bilmiyorum, günde bir öğün yemeğimiz vardı, bana başka bir sosyal hak ödenmiyordu ancak davacının yapmış olduğu sözleşmede başka haklar varmıydı yokmuydu bilmiyorum, çalışma saatlerimiz sabah 8 akşam 17 şeklindedir, bir saat yemek molamız vardı, çay molalarımızı istediğimiz zaman kullanabiliyorduk, haftanın 6 günü çalışıyorduk, Cumartesi saat 13 e kadar çalışıyorduk Pazar günleri tatildi, saat 17 den sonra icaplar olduğunda ameliyat olduğunda çalışma devam ediyordu, tahmini haftada 2-3 defa saat 17 den sonra icap, ameliyat olmaktaydı, bu fazla çalışma iki saat olmaktaydı, genel tatillerde çalışma icap şeklinde olmaktaydı, nöbetleşe şekildeydi, 1 Ocak’ta nöbetleşe çalışılıyordu, diğer milli bayramlarda da nöbetleşe çalışılıyordu, dini bayramlarda da nöbetleşe çalışılıyordu, davacının gece icaba geldiğini bilirim, acil durumlar olduğunda gece saat 01-02 gibi geldiğimde davacının çalıştığını biliyorum, icapçı olununca 24 saat nöbet şeklinde oluyordu, davacının yıllık izin kullanıp kullanmadığını bilmiyorum, ücret alacağı vardır ne kadar olduğunu bilemeyeceğim. İcapçı olununca gerektiğinde evde bekleyip bir acil işlem çıktığında ya da ameliyat işi çıktığında onu müdahale etmektir, evde oturup bir yere gidemiyorsun, ameliyat personeli bizim aramızda kura usulü tatillerde görev yapıyorduk, işyerinde konuşuluyordu hastane kapanacak diye söyleniyordu, bizim sorumlu hemşiremiz vardı o bizimle muhatap oluyordu, kendim işe girerken sorumlu hemşire ile görüştüm, maaşımıda muhasebeci …
” şeklinde beyanda bulunulduğu görülmüştür.
Davalı tanığı tarafından görevsizlik kararı veren İzmir 7. İş mahkemesi dosyasında aynen “Davacıyı tanırım, kendim davalı işyerinde muhasebeci olarak çalışmaktayım, davacı da işyerinde kadın doğum hastalıkları uzmanı olarak çalıştı, aynı zamanda işyerinin hem yöneticisi hemde %50 ortağı idi ayrıca da yönetim kurulu başkanı idi, hastane açıldığından beri davacı bu işyerinde dediğim görevleri yaptı, kendim de 2014 yılında muhasebeci olarak işe başladım, hastane hatırladığım kadarıyla 2012 yılında açılmıştı 2013 yılında da hastane kapandı, iflas etti, ünvanı da
… … … AŞ idi, 2014 Kasım ayında yeni ortaklık yapısı ile yeniden faaliyete geçti, ünvanı da … … AŞ … Hastanesi olarak başaldı, ortakları … ile … dir, yeni faaliyette davacı fiilen hiç çalışmadı, dediğim gibi çalışması 2012-2013 arasındadır, hisse devirleri ile ilgili protokol yapılmıştı borçlar ve işçi alacakları ödendi, tüzel kişilik aynı kaldı ortaklık yapısı değişerek faaliyetine devam etti, Ocak 2014 de hastane kapandığında davacının çalışması sona erdi, davacının ne kadar ücretle çalıştığını bilmiyorum, aslında zaten şirketi yöneten kenidisi idi imza yetkilisi de kendisi idi, çalışma saatleri sabah 8 akşam 17 şeklindedir, bir saat yemek molası vardır, eski dönemde nasıl bir çalışma zaman düzeni vardı bilmiyorum, kadın doğumun genelde icapları olmaktadır doğuma gelmektedirler, dini milli bayramlarda, genel tatillerde çalışma olmamaktadır çünkü SGK provizyon vermemektedir, sadece acil çalışmaktadır, kadın doğum uzmanları acilde de çalışamamaktadır, şirketi kendisi yönettiği için ücret alacağı kaldığını zannetmiyorum artı bu konuda protokol yapıldı ve bu konuda ibralaşıldı. Ben şirketin mali müşaviri olduğum için bütün defterleri işlemleri tamamen bildiğim için yukarıdaki bilgileri biliyorum protokolde zaten bizim dönemimizde yapıldı ” şeklinde beyanda bulunulduğu görülmüştür.
Görevsizlik kararı veren Mahkemeye sunulan 31/08/2020 havale tarihli raporda taraflar arasında bağımlılık unsuru taşıyan bir ilişkinin olmadığı belirtilerek talep konusu edilen işçilik alacakları ile ilgili brüt ve net tutarlar üzerinden hesaplamanın yapıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce verilen 27/01/2022 tarihli duruşmadaki ticari defter ve belgelerin temini yönündeki ara karar ikmalen yerine getirildiği anlaşılmakla bu sefer Mahkememizce kurulan 21/02/2022 tarihli ara karar gereği davalı şirket kayıtlarının tetkiki ile davacının davalıdan ortak ve hissedar olması sebebiyle alacak talebinde bulunup bulunamayacağı, şirket genel kurul kararlarının incelenmesi ile davacıya ücret tahsisi/verilmesi yönünde bir karar verilip verilmediği bu kapsamda davacıya ücret ödenip ödenmediği hususlarında rapor tanzimi için dosyanın SMMM Bilirkişisi …’e tevdine karar verilmesi üzerine adı geçen bilirkişi tarafından hazırlanan 14/03/2022 havale tarihli raporun dosyaya sunulduğu ve taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edildiği görülmüştür. Söz konusu raporun incelenmesinde özetle; davalı şirketin 2012 yılı resmi defterlerinin incelemeye sunulmadığı, 2013 yılı defterlerinin lehine delil teşkil eder vaziyette olmadığı ve ancak 2014 yılı yasal defterlerinin lehine delil teşkil ettiği belirtilerek dosya içerisinde bulunan tarihsiz protokol ve 08/12/2017 tarihli protokolde davacının davalı bünyesinde SGK’lı işçi statüsünde gösterilmesinden kaynaklı bunun davalıya borç yüklediğine dair bir maddenin tespit edilemediği davalı tarafça alınan genel kurul kararlarında şirket yönetim kurulu üyelerine herhangi bir ücret ödenmemesine oy birliği ile karar verildiği bu sebeple davacının huzur hakkı ödemesini talep edemeyeceği, davalının 2013-2014 yılı defterlerinde davacıya borcun olduğuna dair bir kayda rastlanılmadığı, davacının davaya konu ettiği tarih aralığında şirketle arasındaki hususu bağımlılık unsurunu taşımadığı ve bu nedenle işçi işveren ilişkinin bulunmadığı ancak aksi kanaatte olunur ise İzmir 7. İş Mahkemesi dosyasına sunulan rapordaki belirtilen işçilik alacakları üzerinden davalıdan talepte bulunabileceği” şeklinde kanaat belirtildiği görülmüştür. Söz konusu rapora karşı davacı vekilince itiraz dilekçesinin sunulduğu, davalı vekilince beyan dilekçesinin sunulduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların iddia ve savunmaları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Yapılan inceleme neticesinde dosya tarafları arasında gerek ortaklık ilişkisinden kaynaklı ve gerekse 25/12/2012-04/01/2014 tarihleri arası iş yeri giriş çıkış şeklinde belirsiz süreli iş sözleşmesinin bulunduğu konularında bir uyuşmazlık olmadığı anlaşılmakla birlikte taraflar arasındaki uyuşmazlığın Aralık 2012- Ocak 2014 tarihleri arası döneme yönelik davacının davalıdan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacağı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ve genel tatil ücretinden kaynaklı alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının belirlenmesi ile davalının belirlenecek tutardan ne şekilde ve ne miktarda sorumlu olduğunun tespit ve değerlendirilmesine esas açılan alacak davası olduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın değerlendirilmesine geçmeden evvel şu hususun belirtilmesinde fayda vardır; her ne kadar Mahkememizce yukarıda da belirtildiği üzere …/… Esas sayılı dosya üzerinden …/… karar sayılı ilam ile davaya konu edilen taleplerin değerlendirilmesinin esasen İŞ Mahkemesi tarafından yapılması gerektiği belirtilerek karşı görevsizlik kararı verilmiş ve bu karar İstinaf incelemesi ile kaldırılmış ve yargı yerinin Mahkememiz olması gerektiği belirtilmiş ise de söz konusu kararın kesin nitelikte oluşu nedeniyle yeniden aynı doğrultuda karar verilememiştir.
Her ne kadar davacı vekili tarafından dava konusu edilen alacakların 10/10/2019 tarihli dilekçe ile belirsiz alacak olarak talep edildiğine yönelik ıslah dilekçesi sunulmuş ve sonrada ıslahın sehven yapıldığı belirtilmiş bu dilekçeye davalı yanca cevap verilmiş ve sonrasında davacı tarafça beyanda bulunulmuş ise de dava dilekçesi ile ileri sürülen istemlerin esasen belirsiz alacak mı yoksa kısmi alacak mı olduğu konusundaki nihai değerlendirmenin Mahkemeye ait olacağı göz önüne alınarak davacının fazlaya dair haklarını saklı tuttuğu ve sunulan ıslah dilekçesi adı altındaki söz konusu dilekçede dava dilekçesi ile talep edilen tutarların miktar itibariyle artırılmadığı göz önüne alınarak dava dilekçesinde belirtilen değerler üzerinden inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Yukarıdaki yapılan uyuşmalık tespiti, davalı dosyasının yukarıdaki sefahati göz önüne alındığında taraflar arasında dava dilekçesi ile talebe konu edilen alacak ve tazminatların talep edildiği dönemde hem ortaklık ilişkisinin hem de SGK kaydına göre işçi işveren ilişkisinin bulunduğu anlaşılmakla birlikte dosyanın gelinen aşamasında davacı tarafça yukarıda belirtilen alacakların davalıdan tahsili istenildiğinden; talep konusu alacaklardan kıdem ve ihbar tazminatı dışındaki diğer ücret alacakları içeriğine yönelik davacıya davalı tarafça ücret ödemesi yapılabileceği kabul edilmekle, talep konusu edilen Aralık 2012- ocak 2014 tarihleri arası dönemdeki davacı çalışmasına dair belirtilen ücret alacakları yönünden alacaklılık durumunu tespitine yönelik davalı tarafça yönetici ortak sıfatına sahip davacıya ücret ödenmesine yönelik bir karar alınıp alınmadığı ve bu karar gereğinin yerine getirilip getirilmediği hususu yönünden inceleme ve değerlendirme yapılarak sonuca gidilmesi gerektiği kabul edilerek bu kapsamda davalı yan ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi vasıtasıyla incelenmesine yönelik karar verilmiştir.
Mahkememizce davalı ticari defter ve kayıtlarının uyuşmazlık dönemi yönünden sunulması yahut nerede olduğunun bildirilmesine yönelik ihtaratlı ve kesin süreyi bildirir davet üzerine davalı tarafça istemin ikmaline yönelik adres bildiriminde bulunulduğu bu kapsamda SMMM Bilirkişisi vasıtasıyla inceleme yapıldığı ve davalının 2012 yılına dair resmi defterleri incelemeye sunulmadığı, 2013 yılı kayıtlarının lehine delil teşkil etmediği ve ancak 2014 kayıtlarının lehine delil teşkil ettiği belirtilen ve uyuşmazlık döneminin Aral 2012- Ocak 2014 tarihleri arasında belirtildiği anlaşılmakla ve ancak davalı şirketin yine yukarıda belirtilen ücret alacakları yönünden davacı lehine bir karar alınıp alınmadığının şirketçe verilecek bir karar ile yapılabileceği bu konuda davalının bir karar almadığı ve her ne kadar defter ve kayıtlar yönünden az yukarıda belirtildiği üzere yönetim kurulu kararı ile bilirkişi tarafından bu şekilde tespit yapılmış ise de şirketçe alınmayan bir kararın var olduğuna dair bir husus ileri sürülmediği gibi bunun geçersizliği de belirtilmediğinden ticari defter ve kayıtlar yönünden yeniden bir inceleme yahut başkaca bir şekilde defter ve kayıtlara dair araştırma yapılmasının gerekli olmadığı değerlendirilmiştir.
Gerek görevsizlik kararı veren Mahkemece gerekse Mahkememizce toplanan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde davacının davalı şirket nezdinde %59 pay ile ortak olduğu dönemde davalının 15/07/2010 tarihinde yapılan genel kurulu toplantısında davacının dava dışı …’un ve …’un 3 yıl süre ile yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği 16/07/2010 tarihli yönetim kurulu kararı ile davacının yönetim kurulu başkanı olduğu ve münferiden imza yetkisine sahip olduğu, davalı şirketin 2012 yılı olağan genel kurul toplantısının 29/03/2013 tarihinde yapıldığı ve davacının yine yönetim kurulu üyeliğine seçildiği ve yönetim kurulu üyelerine herhangi bir ücret ödenmemesine karar verildiği, davalı şirketin 2013 yılı olağan genel kurul toplantısının 09/09/2014 tarihinde yapıldığı ve bu sefer davacının yönetim kurulu üyeliğinin sonlanmış olduğu ve yönetim kurulu üyelerine herhangi bir ücret ödenmemesine karar verildiği, davalı tarafın karar defterinde yapılan incelemede ise davacının davalı şirketteki 167.560 adet pay karşılığı sahip olduğu % 59 ortaklık sıfatının Fuat Uzun’a devredildiği ve davalı firmada hissesinin kalmadığı, davacı yan yönünden SGK kaydının incelenmesinde ise davacının 25/12/2012-14/01/2014 tarihleri arasında kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak davalı bünyesinde çalışmasının görüldüğü ve iş yeri çıkışının belirsiz süreli iş sözleşmesinin işçi tarafından feshi olarak belirtildiği ve ayrıca SGK’ya davacının davalı şirketin yönetici ortağı olduğuna dair beyanda bulunduğu görülmüştür.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde dosya tarafları arasında yukarıda belirtildiği şekilde gerek yönetici/ortak olmasından kaynaklı bir ilişkinin bulunduğu ve gerekse talep konusu edilen dönem aralığında işçi işveren ilişkisinin bulunduğu görülmüş, işçi işveren ilişkisi kapsamında talep konusu edilen ücret ve tazminat alacaklarının davalıdan tahsili yönündeki talep tarihi aralığında esasen davacının davalı bünyesinde aynı zamanda çalışan işçiler yönünden yönetim kurulu başkanı olması sebebiyle gerek işçilik alacakları gerek işçilik ücret ödemeleri gerek işçi giriş ve çıkış bildirgeleri dahil en geniş yetkili kişisi olduğu, her ne kadar davacı tarafça yukarıda belirtilen ücret alacakları kalemi yanında davalıdan ihbar ve kıdem tazminatı talep edilmiş ise de bu nitelikteki tazminatların işçi işveren ilişkisi kapsamında talep edilebileceği ve taraflar arasındaki hakim ilişkinin ortaklık ilişkisi olduğunun gelinen aşama itibari ile anlaşıldığı göz önüne alındığında davacının ihbar ve kıdem tazminatı yönünden davalıdan talepte bulunmasında aktif husumetinin bulunmadığı kanaatine varılmakla birlikte yine davacı tarafça yukarıda belirtilen ücret alacakları üzerinden davalıdan talepte bulunulmuş ve alacaklılar belirtilen şekilde nitelendirilmiş ise de az önce belirtildiği gibi hakim ilişki ortaklık sıfatından kaynaklandığından davacının ortaklık ilişkisinin bittiği davalıdan ortaklık ilişkisinin sona ermesinden kaynaklı ücret alacağı talep edebileceğinden dava dilekçesinde belirtilen ücret alacaklarının nitelendirilmesi bu şekilde yapılarak dosya kapsamında bu anlamda inceleme ve değerlendirme yapıldığına dair az yukarıda belirtilen kanaat göz önüne alındığında davalı tarafça davacıya ortaklık ilişkisinden kaynaklı ücret ödemesi yönünde bir karar alınmadığı gibi tam tersine ücret ödenmemesine yönelik bir karar alındığı, davacının esasen ortaklık ilişkisinden kaynaklı hissesine karşılık gelecek şirket kar yahut zarar durumuna yönelik davalının kar payı dağıtımına yönelik de bir karar alınmadığı ayrıca yine davacının davalıdan huzur hakkı kapsamında bir alacağının varlığına dair davalı tarafça da bir karar alınmadığı göz önüne alındığında davacının davalıdan herhangi bir ücret adı altında ücret alacağından kaynaklı alacağının bulunmadığına kanaat getirilerek istem konusu edilen taleplerden ihbar ve kıdem tazminatı yönünden açılı dava bakımından davacının aktif husumet ehliyetinin olmaması sebebiyle usulden reddine, diğer ücret alacakları yönünden ise yapılan açıklamalar göz önüne alındığında ücret alacağının bulunmadığı anlaşılarak bu hususa yönelik talep bakımından davanın esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1- İhbar ve kıdem tazminatı yönünden açılı dava bakımından davacının aktif husumet ehliyetinin olmaması sebebiyle USULDEN REDDİNE,
– Diğer ücret alacakları yönünden davanın ESASTAN REDDİNE,
2- Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının evvelce alınan 187,86 TL peşin harçtan mahsubu ile hazineye irad kaydına, fazladan alınan 107,16 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra ve talep halinde DAVACIYA AİDESİNE,
3- Davacı tarafından yatırılan başvuru harcı, yukarıda mahsubuna karar verilen harç ve yatırılan gider avansından kullanılan yargılama giderlerinin DAVACI ÜZERİNE BIRAKLIMASINA, kullanılmayan gider avansı olan 31,25 TL’nin 6100 sayılı HMK’nın gider avans tarifesinin 5. maddesi gereğince DAVACI TARAFA İADESİNE,
4- Davalı tarafında yatırılan gider avansından kullanılan 32,40 TL’nin DAVACIDAN ALINARAK DAVALIYA VERİLMESİNE, kullanılmayan gider avansı olan 117,60 TL’nin 6100 sayılı HMK’nın gider avans tarifesinin 5. maddesi gereğince DAVALI TARAFA İADESİNE,
5- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihindeki A.A.Ü.T. gereğince hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin DAVACIDAN ALINARAK DAVALIYA VERİLMESİNE,
6- Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İzmir Bölge Adliye mahkemeleri nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 31/03/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır