Emsal Mahkeme Kararı İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/441 E. 2022/117 K. 11.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/441
KARAR NO : 2022/117

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 26/01/2010
KARAR TARİHİ : 11/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesi ile; …-… firmasının borcu için 1996 yılında İzmir ili, … ilçesi, … köyü … mevkii, … ada, … parsel sayılı taşınmazı ipotek aldıklarını, davalıların açtıkları dava sonucunda tapu kaydının iptal edilerek davalılar adına tescil edildiğini, davalıların ipoteğin terkini amacı ile … Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtıklarını ve bu davada tedbir kararı alarak taşınmazın satışını önlediklerini, daha sonra davanın reddedilip ihtiyati tedbir kararının da kaldırıldığını, fakat ihtiyati tedbir kararının verildiği 17.05.2001 tarihinden, tedbirin kaldırıldığı 01.10.2009 tarihi arasındaki dönemde satış işleminin gerçekleştirilemediğini, ipoteğin 3. şahıs ipoteği olması nedeni ile 1.200.000,00-TL ipotek limiti dışında para alamayacaklarını, alacaklarının 13.082.024,17-TL’ ye ulaştığını, ihtiyati tedbir kararı nedeni ile uğranılan zararın haksız fiil kurallarına göre tazminat olarak talep edilebileceğini, 17.05.2001-01.10.2009 tarihleri arasındaki faiz kayıplarının fazla olmasına rağmen şimdilik 4.177.075,00-TL tazminat alacaklarının tedbirin kaldırıldığı tarihten itibaren reeskont faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesini ve borçluların mallarını kaçırma gayreti içerisinde olduklarından borçluların taşınır-taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; müvekkillerinin belirtilen taşınmazı dava dışı …’e sattıklarını, bu kişinin bankaya 3. kişi ipoteği olarak ipotek verdiğini, ancak tapunun iptali için açtıkları davanın lehlerine sonuçlanması üzerine, ipoteğin fekki için yeni bir dava açtıklarını, bu davayla ilgili olarak önce yerel mahkemenin davayı kabul ettiğini, ancak Yargıtayın bozma kararı üzerine davanın red edildiğini ve kesinleştiğini, bu dava sırasında mahkemenin takibin durdurulması yolunda ihtiyati tedbir kararı verdiğini, davacının bu haksız fiil nedeniyle zarara uğradığını ileri sürdüğünü, müvekkillerinin banka ile hiçbir kredi ilişkisinin bulunmadığını, bu nedenle açılan davanın yasal dayanağının bulunmadığını, davanın reddinin gerektiğini, açılan tapu iptalinin sonuçlandırılmasından sonra davacının müvekkillerine ödeme emri göndertmesi gerektiğini, davacının haksız ihtiyati tedbirden bahsedebilmesi için müvekkiline karşı bir takip yapılması, ödeme emri gönderilmiş olmasının gerektiğini, ipoteğin fekki için açılan davanın rededilmesinden doğan davacı zararı var ise bunun tazmininin 72. madde hükümlerine göre yapılmasının gerektiğini, davada zamanaşımı bulunduğunu, bankanın kredi kullandırır iken gerekli özeni göstermediğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan T.C. Adalet Bakanlığı vekili 09/10/2012 havale tarihli dilekçesi ile; davanın, HMK’nun 399/2. Maddesi uyarınca haksız ihtiyati tedbir nedeni ile 1 yıl içerisinde açılması gerektiğini, somut olayda zamanaşımı dolduktan sonra dava açıldığını, ipoteğin terkini davasının reddine ilişkin 12/06/2007 tarihinde verilen karar nedeni ile bu tarihten sonraki gecikmelerin davacının kusuru olduğunu, davacının zararının olup olmadığının belirlenmesi için takip ve satışa ilişkin işlemlerin sonucunun beklenmesinin gerektiğini, ihbar olunan hakkında herhangi bir hüküm kurulmamasını talep etmiştir.
DELİLLER: Davacı vekilinin talebi üzerine 21/01/2011 tarihli kararla davalıların adına kayıtlı olmak şartı ile araç ve gayrimenkuller üzerine dava sonuna kadar 3.kişilere devrinin önlenmesi için tedbir kararı verilmiş ve davacının sıfatı dikkate alınarak 5230 Sayılı Yasanın 11. ve 5411 Sayılı Yasanın 140. ve geçici 13. Maddeleri gereğince teminat alınmamış, davalılar vekilince davada harç alınması gerektiği, verilen tedbir nedeni ile teminat alınması gerektiğini ve ayrıca şartları oluşmadığından tedbirin kaldırılması talep edilmiş, mahkememizce 13/06/2011 tarihli kararla davacının … Bankası A.Ş. olması nedeni ile 4603 sayılı yasanın geçici 4. Maddesi gereğince 492 sayılı Harçlar Kanunun 2-23 ve 29.maddeleri gereğince … Bankası harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yönelik davalı talebi, yine … Bankasının teminattan muaf olması nedeni ile davalının teminat alınması talebi ile davanın ve tedbir kararının mahiyetine göre tedbire vaki davalı itirazlarının reddine karar verilmiş, mahkememizce yapılan yargılama sonunda da ; davanın kısmen kabulü ile, 3.410.299,98 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş, taraf vekillerinin temyizi üzerine dosya Yargıtay’a gönderilmiştir.
Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin … esas, … karar sayılı ilamı ile; “Dava, haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, Harçlar Kanunu’nun 27. maddesi, harçların ilgili bulunduğu işlemin yapılmasından önce peşin olarak ödeneceği, harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise müteakip muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunabileceği, aynı yasanın 32. maddesi de yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı hükmünü içermektedir.
Bu itibarla, mahkemece dava konusunun para ile belirlenebilir nitelikte olması nedeniyle nispi harca tabi olduğu nazara alınarak, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 27 ve 32 maddeleri gereğince harç tamamlattırılarak, işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalılar yararına bozulması gerekmiştir.” şeklinde karar verilerek mahkememiz kararının esasa girilmeksizin usulen bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Bozmadan sonra davacı vekiline kesin süre verilmiş, davacı vekilinin verilen süre içerisinde eksik harcı tamamladığı görülmüştür.
İstanbul … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasının incelenmesinde; dosyamız davacısının, kredi asıl borçlusu … Tekstil ile kefilleri olan … ile … aleyhine kredi sözleşmesi nedeni ile ilamsız takip yaptığı anlaşılmıştır.
İstanbul … İcra Müdürlüğünün eski esas … Sayılı dosyasının incelenmesinde; (yeni esas …); dosyamız davacısının dava dışı …-… aleyhine, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ( dava dışı asıl borçlu … Tekstil’in kredi borcu nedeni ile ipotekli olan İzmir ili, … ilçesi, … köyü,… mevkii, … ada. … parsel nolu taşınmaz için) takip yapıldığı, satış için gerekli işlemlerin yapıldığı, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden 17/05/2001 tarihi itibarı ile satışın durdurulmasına ilişkin verilen tedbir kararı nedeni ile satış işlemlerinin durdurulduğu, bilahare aynı mahkemenin 01/10/2009 tarihli yazısı ile satışa ilişkin tedbirin kaldırıldığının bildirildiği ve daha sonra satış işlemlerine devam edildiği anlaşılmıştır.
… Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; … ile …’un … aleyhine, İzmir ili, … ilçesi, … köyü,… mevkii, … ada. … parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile … ile … adına tapuya tesciline karar verilmesi talebi ile dava açıldığı, davanın kabul edildiği, kararın 08.05.2001 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
… Asliye Hukuk Mahkemesi nin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; … ile … tarafından, ipotek sahibi … Bankası A.Ş aleyhine ipoteğin iptali davası açıldığı ve bu davada 17.05.2001 tarihli tensip kararı ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasındaki icra takibine konu olan taşınmaz satışının dava sonuna kadar durdurulmasına karar verildiği, yapılan yargılama sonunda 05/05/2004 tarihli kararla davanın kabulüne karar verildiği, yapılan temyiz üzerine kararın Yargıtay …. HD. nin … Esas … Karar sayılı ilamı ile bozulduğu, yeniden yapılan yargılama üzerine … Esas … Karar sayılı ilamı ile, davanın reddine karar verildiği ve bunun üzerine davacılar … ve … vekili Av. … tarafından 22/06/2007 tarihli dilekçe ile davada verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının HUMK’nun 112. Maddesi uyarınca mürtefi olduğu ve tedbir kararının kaldırıldığının … Tapu Sicil Müdürlüğü’ne bildirilmesinin talep edildiği, mahkemece 22/06/2007 tarihli kararla bu talebin kabul edilmediği, kararın temyizi üzerine Yargıtay … HD’nin … Esas … Karar sayılı 19/01/2009 tarihli ilamı ile kararın Onandığı ve Mahkemesince İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına yazılan 01.10.2009 tarihli müzekkere ile “kararın 25.06.2009 tarihinde kesinleşmiş olması nedeni ile tedbirin kaldırıldığı”nın bildirildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalılar vekili ve İhbar olunan vekili davanın zamanaşımına uğradığını iddia etmiş iseler de; … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasının 25/06/2009 tarihinde kesinleştiği, zamanaşımı başlangıç tarihinin ihtiyati tedbir kararının kalktığı tarih değil, esas hükmün kesinleştiği tarih olduğu, dolayısıyla davanın 26/01/2010 tarihinde açılmış olması hususu göz önünde bulundurulduğunda dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK nun 60. Maddesi gereğince henüz 1 yıllık süre dolmamış olduğundan davalıların ve ihbar olunan vekilinin zamanaşımı itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Celp edilen tapu kayıtlarına göre İzmir ili, … ilçesi, … köyü, … mevkii, … ada, … parsel sayılı taşınmazın 09.10.2009 tarihinde …. Ltd. Şti. ‘ne satıldığı görülmüştür.
Mahkememizce deliller toplandıktan sonra bozmadan önce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 08/02/2010 tarihli rapor, 09/01/2012 tarihli rapor ile 19/04/2012 ve 18/07/2012 tarihli ek raporlara göre; davacı bankanın dava dışı … Tekstil’e kullandırılan (…-…’in kefil ve ipotek veren olduğu) kredi nedeni ile alınan 1.200,00-TL’lik ipoteğin paraya çevrilmesinin engellendiği 17/05/2001 tarihi ile tedbirin kaldırılmasının talep edildiği 22/06/2007 tarihleri arasındaki banka cari faiz oranları ve reeskont faiz oranına göre ayrı ayrı yapılan hesaplama sonucunda; cari faiz oranına göre bankanın 3.415.264,10-TL zararının olduğu, reeskont faiz oranına göre yapılan hesaplamada ise 3.410.299,98-TL zararının olduğu belirlenmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda; iddia, savunma, deliller, Yargıtay bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava; haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davasıdır.
Davalıların daha önce maliki oldukları davaya konu İzmir ili, … ilçesi, … köyü,… mevkii, … ada. … parsel sayılı taşınmazın malikleri oldukları, belirtilen taşınmazı dava dışı …’e sattıkları, aralarında protokol yapıldığı, taşınmazın satışından sonra …’in davaya konu taşınmazı davacı banka lehine 1.200.000,00 TL üzerinden ipotek verdiği, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas Sayılı dosyasında (yeni esas …) dosyamız davacısının dava dışı …-… aleyhine, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ( dava dışı asıl borçlu … Tekstil’in kredi borcu nedeni ile ipotekli olan İzmir ili, … ilçesi, … köyü,… mevkii, … ada. … parsel nolu taşınmaz için) takip yapıldığı, satış için gerekli işlemlerin yapıldığı, ancak …’in davalılara protokol gereğince yapması gereken ödemeleri yapmaması nedeniyle iş bu dosyamız davalılarınca … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasında dava dışı kredi borçlusu … aleyhine İzmir ili, … ilçesi, … köyü,… mevkii, … ada. … parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile … ile … adına tapuya tesciline karar verilmesi talebi ile dava açıldığı, davanın kabul edildiği, kararın 08.05.2001 tarihinde kesinleştiği, dava konusu taşınmazın tekrar dosyamız davalıları adına tescil edildiği, daha sonra dosyamız davalılarının taşınmaz üzerindeki davacı … Bankası lehine olan 1.200.000,00-TL’lik ipoteğin kaldırılması için bu kez … Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı (Eski Esas :…) dosyasında dava açtıkları, bu dava sırasında 17/05/2001 tarihinde ipotekli taşınmazın satışının önlenmesi için tedbir kararı alındığı ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Sayılı dosyasında davacı … Bankası tarafından ipotekli olan taşınmazın satış işlemlerine başlandığı, ancak satışının bu tedbir kararı nedeni ile durdurulduğu ve yapılamadığı, mahkemece yapılan yargılama sonunda ipoteğin kaldırılmasına ilişkin davanın önce kabulüne karar verildiği, ancak Yargıtayca hükmün bozulduğu, bu defa mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verildiği, red kararının 25/06/2009 tarihinde kesinleştiği, dolayısıyla kesinleşen bu red kararıyla davalıların ipoteğin kaldırılmasına ilişkin davada haksız oldukları ve ilgili dosyadaki aldıkları satışın önlenmesine ilişkin tedbir kararının da haksız olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizin 31/03/2017 tarihli … esas … karar sayılı kararı ile; “İpoteğin kaldırılması davasının reddedildiği tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK 112. Maddesinde; Esas hakkında mahkeme tarafından verilen kararın tefhim veya tebliğ olunmasını mütaakıp ihtiyaten icra kılınmış olan tedbir mürtefi olur. Şu kadar ki mahkeme hükmün icrasını temin için işbu tedbirin tayin edeceği müddet zarfında devamına karar verebilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Söz konusu düzenlemeye göre somut olayımıza baktığımızda; … Asliye Hukuk Mahkemesi’nce karar verildiğinde ihtiyati tedbirin devamına dair her hangi bir hüküm kurulmamıştır.
Dolayısıyla bu maddeye göre ihtiyati tedbir hüküm verildiği anda kalkmıştır. Bu nedenle somut olayımızda ihtiyati tedbirin kalktığı tarih ipoteğin kaldırılmasına dair red kararının verildiği 12.06.2007 tarihidir. Her ne kadar davalılar vekili ilk verilen ipoteğin kaldırılması davasının kabul kararı ile birlikte tedbirin kalktığını ileri sürmüş ise de; ilk kararın içeriğinin ipoteğin kaldırılması davasının kabulü olduğu, bu karar içeriğine göre satışın durdurulması yönündeki tedbirin bu kararla birlikte HMUK 112. Maddesi gereğince kendiliğinden kalktığını kabul etmek mümkün değildir.
(Yargıtay 4. HD nin … esas, 2008/5714 karar sayılı kararı da aynı doğrultudadır.) Tüm bu bilgiler ışığında; davalıların ipoteğin paraya çevrilmesi dosyasındaki satışı haksız yere engelledikleri, tedbirin konulduğu 17/05/2011 tarihi ile red kararının verildiği 12/06/2007 tarihleri arasında davacının oluşan zararının davalılarca karşılanması gerektiği, mahkememizce bozmadan önce aldırılan 18/07/2012 tarihli bilirkişi ek raporunda; 17/05/2001 ile 22/06/2007 tarihleri arasındaki banka cari faiz oranlarına göre davacı zararının 3.415,264,10-TL, avans faiz oranına göre ise 3.410.299,98-TL olduğu belirlendiği, davalılarla davacı arasında sözleşmesel bir ilişki olmadığından ihtiyati tedbir nedeniyle davacının oluşan zarar hesabında bankanın cari faiz oranının dikkate alınmasının mümkün olmadığı, ancak davacı bankanın tacir olduğu ve zararının da ticari faiz oranı dikkate alınarak belirlenmesi gerektiği değerlendirilmiş, mahkememizce yukarıda belirtildiği üzere tedbirin kendiliğinden kalktığı 12/06/2007 tarihine kadar zarar hesabı yapılması gerektiği kanaatine varıldığından ve bu hususta yeniden ek rapor aldırılmasına gerek görülmeyerek, mahkememizce resen hesaplama yapılmakla, avans faiz oranı üzerinden 12/06/2007-22/06/2007 tarihleri arasındaki faiz hesabının 9.000,00-TL olduğu, bilirkişi tarafından 17/05/2001-22/06/2007 dönemine ilişkin yapılan hesaplamaya göre 3.410.299,98-TL’den 12/06/2007-22/06/2007 dönemine isabet eden 9.000,00-TL faiz tutarı düşüldüğünde davacının zararının (3.410.299,98-9.000=3.401.299,98-TL) 3.401.299,98-TL olduğu, davalıların bu zarardan sorumlu oldukları kanaatine ulaşılmış, hesaplanan bu zarar tutarına uygulanması gereken faiz oranının ne olması gerektiği konusunda yapılan değerlendirmede, sorumluluğunun haksız fiilden kaynaklandığı, davalıların tacir olmadıkları göz önünde bulundurularak belirlenen zarar tutarına yasal faiz uygulanması gerektiği kanaatine ulaşılmış, 3.401.299,98-TL’nin 12/06/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, ihbar olunan T.C. Adalet Bakanlığı hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına” karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karara karşı davacı vekili davalılar vekili ve ihbar olunan vekilince temyiz yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 09/05/2019 tarihli … esas … karar sayılı kararı ile “1) Dava, haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 1086 sayılı HUMK’nın 112. maddesindeki ”Esas hakkında mahkeme tarafından verilen kararın tefhim veya tebliğ olunmasını mütaakıp ihtiyaten icra kılınmış olan tedbir mürtefi olur. Şu kadar ki mahkeme hükmün icrasını temin için işbu tedbirin tayin edeceği müddet zarfında devamına karar verebilir. ‘düzenlemesi gereğince tedbirin kalkma tarihi olarak, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında davanın kabulüne ve ipoteğin kaldırılmasına ilişkin 05.05.2004 tarihli ilk kararın tebliği tarihi olarak kabulü gerekirken, ilk kararın içeriğinin ipoteğin kaldırılması davasının kabulü olduğu, bu karar içeriğine göre satışın durdurulması yönündeki tedbirin bu kararla birlikte kendiliğinden kalktığını kabul etmenin mümkün olmadığı şeklindeki gerekçe ile anılan davada red kararının verildiği 12.06.2007 tarihinin esas alınması doğru olmamış, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir.2) Bilirkişi raporunda banka cari faiz oranına ve avans faiz oranına göre ayrı ayrı hesaplama yapılmış, mahkemece taraflar arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmadığı, bu sebeple banka cari faiz oranının dikkate alınmasının mümkün olmadığı gerekçesi ile avans faizine göre yapılan hesaplama sonucu ulaşılan tutar esas alınmıştır.
Ancak, davacı bankanın zararı yoksun kaldığı kâr kaybı olup, bu da ortalama kredi faiz oranları dikkate alınarak yapılacak bir hesaplama yöntemi ile bulunabilecektir. Bu durumda, hatalı hesaplama yöntemine dayalı bilirkişi raporu esas alınmak sureti ile hüküm tesisi doğru olmayıp, hükmün taraflar yararına bozulması gerekmiştir. 3) Davacı banka alacağının ticari niteliği gözönünde bulundurulmaksızın davalıların tacir olmadıkları gerekçesi ile yasal faize hükmedilmesi de doğru olmamış, hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir. 4)Davada ihbar olunan sıfatını haiz ve kendisi hakkında hüküm tesis edilmeyen Adalet Bakanlığı’nın temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle mahkememiz kararı bozulmuştur. Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin bozma kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulmuşsa da karar düzeltme talebi reddedilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 09/05/2019 tarihli bozma kararına uyulmasına karar verilmiş, bozma kararında belirtilen yönteme göre davacının zararının hesaplanması için bilirkişiden rapor alınmıştır.
Yargıtay bozma ilamında ortaya konulduğu üzere davacı bankanın zararının ihtiyati tedbirin konulduğu 17/05/2001 tarihi ile … ASHM’nin … esas sayılı dosyasında davanın kabulüne ve ipoteğin kaldırılmasına ilişkin 05/05/2004 tarihli ilk kararın söz konusu dosya davacılarına tebliğ tarihi olan 10/08/2014 tarihi arasında gerçekleştiği kabul edilmiştir.
Bilirkişi …’ın 23/12/2021 tarihinde sunduğu raporunda; davacı bankanın 17/05/2001-10/08/2004 tarihleri arasındaki kredi akdi faiz oranlarına göre 1.200.000,00-TL üzerinden zararının 2.690.066,65-TL olabileceğini, kredinin takipte olması ve takipteki kredi borcuna kredi temerrüt faizi uygulanması gerektiği kabul edildiğinde aynı dönem ve miktar için davacının zararının 3.845.813,32-TL olabileceğini hesaplamıştır. Davacı bankanın zararının Yargıtay bozma ilamında ortaya konulduğu üzere bankanın cari kredi faiz oranlarına göre hesaplanması gerektiği, banka ile davalı arasında kredi ilişkisi bulunmadığından temerrütün oluşmasının ve dolayısıyla temerrüt faizinin uygulanmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda belirtildiği ve Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin bozma ilamında ortaya konulduğu üzere; davalıların açtıkları ipoteğin terkini davasında verilen ihtiyati tedbir nedeniyle bankanın lehdarı olduğu ipoteğin paraya çevrilmesinin tedbiren durdurulmasına karar verildiği, kararın verildiği 17/05/2001 tarihi ile HMK 112 maddesi uyarınca tedbirin kendiliğinden kalktığı, … ASHM’nin … esas sayılı davasındaki 05/05/2014 tarihli kararın tebliğ tarihi olan 10/08/2004 tarihi arasında bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla alacağının tahsilini sağlayamadığı, 1.200.000,00-TL ipotek bedeli üzerinden 17/05/2001 tarihi ile 10/08/2004 tarihi arasında bankanın cari kredi faiz oranlarına göre hesaplanan zararının 2.690.066,65-TL olduğu belirlenmekle, davanın kısmen kabulüne, 2.690.066,65-TL zarar tutarının tedbirin kalktığı kabul edilen 10/08/2004 tarihinden itibaren davacı banka alacağının ticari niteliği ve davacı vekilinin talebi gözetilerek reeskont faiziyle davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;.
1-Davanın kısmen kabulüne,
2.690.066,65-TL zarar tutarının 10/08/2004 tarihinden itibaren reeskont faiziyle davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine,
2-Karar tarihi itibarı ile alınması gereken 183.758,45-TL harçtan peşin alınan 71.335,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 112.423,45-TL harcın davalılardan müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine ve davanın kabul edilen kısmına göre belirlenen 112.246,20-TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine ve davanın reddolunan kısmına göre takdir olunan 84.845,29-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak, davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf olunan 2.180,00-TL yargılama giderinden davanın kabul edilen kısmına göre takdiren 1.404,00-TL yargılama gideri ile 71.335,00-TL peşin harç olmak üzere toplam 72.739,00-TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
-Davalılar tarafından sarf olunan 250,00-TL yargılama giderinden davanın reddedilen miktarı üzerinden hesap edilen 89,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
-Taraflarca yatırılan ancak kullanılmayıp artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, oybirliği ile verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.11/02/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …