Emsal Mahkeme Kararı İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/234 E. 2021/517 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/234 Esas
KARAR NO : 2021/517

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/03/2021
KARAR TARİHİ : 17/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkili şirketin, sektöründe önde gelen şirketlerden olup İzmir ve çevresinde birçok firmaya çevre yönetimi hizmeti verdiği, … Bakanlığı’nın yetki belgesi ile 85 kurumsal tesisin çevre yönetimi hizmetlerini sürdürdüğü, davalı … ve …’ın, davacı müvekkili şirketin eski çalışanları olduğu, …’in 08.06.2013 tarihinden 29.11.2019 tarihine kadar davacı müvekkili şirkette çevre mühendisi olarak çalıştığı, davalı …’in 11.11.2019 tarihinde gönderdiği istifa maili ile davacı şirket nezdindeki çalışmasını istifa ederek sonlandırdığı, diğer davalı …’ın 08.02.2016 ile 29.11.2019 tarihleri arasında davacı müvekkili şirkette çevre mühendisi olarak çalıştığı, davalı …’ın da davacı şirket nezdindeki çalışmasını 12.11.2019 tarihinde gönderdiği istifa maili ile sonlandırdığı, davalının ayrıca 29.11.2019 tarihinde davacı müvekkili işverene istifa dilekçesi verdiği, davalılar … ile …’ın, iki yakın çalışma arkadaşı olup, müvekkili şirket nezdindeki görev dağılımında da birlikte hareket ettikleri ve grup olarak çalıştıkları, davalıların, kötüniyetli olarak davacı müvekkilinin müşteri firmalarını aldatıcı, dürüstlük kuralına aykırı, ticari etik ve ahlaka uygun olmayan davranış ve ticari uygulamalar sergileyerek haksız ve hukuka aykırı hareket ettikleri, Davalı … ve …’ın, davacı müvekkili şirket nezdinde çalışıyorken davalı … şirketini kurdukları, … ve …’ın, davacı müvekkili şirket adına iş programlarına göre müşteri ziyareti gerçekleştirdiklerinde davacı müvekkili şirketin isim değişikliğine gidiyormuş gibi gösterip kendi kurdukları davalı … şirketini müşteri firmaların bundan sonraki iş ve işlemlerle ilgili olarak devam edecek şirket gibi tanıttıklarının öğrenildiği, bu durumun davacı müvekkili şirket yetkililerine bizzat müşteri firma yetkilileri tarafından ifade edildiği, davalı … şirketi adına davalılar tarafından müşteri firmalara mailler atıldığı, davalıların, davacı müvekkili şirketin hizmet sunduğu firmalara “… … olarak faaliyete başlanmış olup, yeni mail adresim ….dir. Bundan sonra bu mail adresi üzerinden ve aşağıdaki telefon numarasından ulaşabilirsiniz” şeklinde mail attıkları, davalı … şirketine 23.12.2019 tarihinde … yevmiye numarasıyla Üsküdar … Noterliği’nden ihtar keşide edildiği, davalıların, davacı şirketteki çalışmaları devam ediyorken, kurdukları … şirketi için davacı müvekkili şirketin çalıştığı müşteri firmaları kendilerine bağlayarak kötü niyetli, ticari etik ve ahlaka aykırı davrandıkları, davalılar … ve …’ın, davacı işverenlerine karşı üstlendikleri sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandıkları belirtilerek açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davalıların haksız rekabet teşkil eden davranışlarının tespitine, haksız rekabet davranışlarının tespiti neticesinde müvekkili şirketin uğramış olduğu manevi zararın tazmini olmak üzere 10.000,00 TL manevi tazminatın, yapılacak inceleme ve değerlendirme sonrasında fazlaya ilişkin hakları talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
Davalılar … ve … Vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından açılan işbu dava ticari dava olmayıp Mahkemenin görev alanına girmediği, davalı olarak … şirketi gösterilmiş olsa da … şirketi ile davacı arasında herhangi bir sözleşme, ticari ilişki, iş veyahut başkaca bir ilişki bulunmadığı, görevli Mahkemenin iş mahkemeleri olduğu, müvekkili … yönünden davanın husumet yokluğundan, zamanaşımı yönünden, hukuki yarar yokluğundan reddinin gerektiği, davacı yanın haksız rekabete ilişkin iddialarının tamamen kurgu olduğu, müvekkili …’in Haziran 2012 tarihinde davacı şirket ortaklarının Gebze merkezli …’nin İzmir’de henüz yeni kurulmuş olan işyerinde çevre mühendisi olarak işe başladığı, yaklaşık 1 yıl sonra davacı şirketin kurulması ile bu şirket bünyesinde çalışmaya devam ettiği, şirkete danışman firma kazandırdıkça personel alımı yaptığı, işin büyümesi için şirket ortaklarının hiçbir zaman göstermediği özveri ile çalıştığı, müvekkili işe başladığında 1 tane olan danışman firma sayısının müvekkili işten ayrıldığında 90 firmaya ulaştığı, müvekkilinin özverili çalışmalarına rağmen davacı şirket ortaklarının, müvekkiline vadettikleri ücret ile ek ekonomik şartları sağlamadıkları, müvekkiline sürekli olarak şirketin durumu çok iyi olmadığını, daha fazla çalışıp danışman firma ayarlaması halinde vaat edilen ekonomik koşulların sağlanacağını söyledikleri, maaşlarının düzenli olarak ödenmediği, müvekkilinin, davacı şirketten ayrılacağını ekim ayı başı itibari ile davacı şirket yetkililerine bildirdiği, şirketten ayrılmadan önce davacı şirketin mağdur olmaması için kendi yerine çevre mühendisi aldığı ve kasım ayı sonuna kadar çalışarak yeni aldığı personeli işi öğretip devrettiği, müvekkilinin şirketten ayrılacağı gün ödeneceği söylenen tazminatları ile işçilik hak ve alacaklarının ödenmediği ve ibranamelerin zorla imzalatılmak istendiği, davacı şirkete Karşıyaka … Noterliği’nin 27/11/2019 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesini gönderdiği ve işçilik alacaklarının ödenmesini talep ettiği, sonrasında ise davacı şirketin tazminatları ödememek için müvekkilinin şirket araç ve gereçlerini teslim etmediği bahanesine sığındığı ve müvekkiline Kartal … Noterliği’nin 03/12/2019 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ettiği, bu ihtarnamenin son paragrafında … firmasının 20/11/2019 tarihinde kurulduğu öğrendiklerini ve bu hususa ilişkin tüm hukuki ve cezai haklarını kullanacaklarını söyleyerek müvekkilini tehdit ettikleri, … firmasının faaliyetine 2019 yılı aralık ayının sonunda başlayabildiği, müvekkilinin 05/12/2019 tarihinde … Bakanlığı’na başvuruda bulunarak Çevre Danışmanlık Firması Yeterlilik Belgesi talebinde bulunduğu, 19/12/2019 tarihinde yeterlilik belgesi alabildiği, davacı firmanın iş bu belgenin alınmasının akabinde müvekkillerine tamamen kötü niyetli olarak Üsküdar … Noterliği’nin 23/12/2019 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ederek gerçekte var olmayan itham ve iddialarda bulunduğu, müvekkilinin, iş yerinden ayrılmadan önce şirket kurup kendi işini yapacağını belirttiği, şirket ortaklarının iş bu durumdan haberdar olduğu, müvekkilinin haksız rekabet teşkil edecek bir eyleminin olmadığı belirtilerek açıklanan nedenlerle davanın öncelikle usulden reddine, Mahkemece esasa ilişkin tahkikata geçilmesi halinde esastan reddine, tüm Mahkeme masrafları ile ücreti vekaletin davacı şirket üzerinden bırakılmasına karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
Davalı … vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davanın konusu itibariyle söz konusu davanın TTK 4. Maddesinde sayılan ticari davalardan olmadığı, bu sebeple iş bu davanın konusu itibariyle ticaret mahkemesinin görev alanına girmediği, görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğunun tespit edilmesiyle birlikte görevsizlik kararı verilmesinin talep edildiği, iş bu davanın konusunun haksız rekabetten kaynaklı maddi manevi tazminat davası olduğu, haksız rekabet ihlallerinden kaynaklanan davalara ilişkin ise TTK 56 maddesince düzenleme yapıldığı, iş bu kanun maddesine atıfta bulunarak haksız rekabet davalarında, zaman aşımı sürelerine ilişkin TTK 62. Maddesinde “56 ncı maddede yazılı davalar, davaya hakkı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği günden itibaren bir yıl ve her halde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” şeklinde kanun hükmü düzenlendiği, iş bu davanın zaman aşımından dolayı reddinin gerektiği, davacının iddialarının tamamen asılsız ve mesnetsiz olduğu, müvekkilinin, davacı şirket nezdinde 08.02.2016 tarihinden 30.11.2019 tarihine kadar kesintisiz olarak çalıştığı, bu süre zarfında müvekkilinin görev tanımının Çevre Görevlisi/Mühendisi olarak fabrika ziyaretlerini gerçekleştirmek ve çevre düzenlemelerini sağlamak olmasına rağmen birçok sorumluluk/yükümlülük altına sokulduğu, müvekkilinin ve diğer davalı …’in 05.12.2019 tarihinde Bakanlığa müracaatta bulunduğu ve 19.12.2019 tarihinde Çevre Danışmanlık Firması Yeterlilik Belgesi’ni almaya hak kazandığı, müvekkilinin ve diğer davalının yeterlilik belgesi almadan danışmanlık hizmeti vermesine kanunen olanak bulunmadığı nazara alındığında, davacı tarafın, müvekkilinin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğinin mesnetsiz bir iddiadan ibaret olduğunun anlaşılacağı, müvekkilinin Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği bölümünden mezun olmuş bir çevre mühendisi olduğu, müvekkilinin lisans eğitimini aldığı çevre mühendisliği mesleğini icra etmemesini beklemenin hakkaniyetten uzak olduğu gibi anayasada düzenlenen çalışma hürriyetinin kısıtlanması anlamına geldiği, müvekkilinin … şirketinin kurucusu olmasında veya bir başka şirkette çevre mühendisi olarak hizmet görmesinde herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı, öte yandan TBK’nın 444/1. maddesine göre; rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılması gerektiği, kanunda yazılı şekil bir geçerlilik şartı olarak öngörülmüş olup yazılı olarak yapılmayan sözleşmenin geçersiz olduğu, müvekkili ile davacı şirket arasında söz konusu kanun maddelerine uygun olacak şekilde yazılı olarak imza altına alınan bir rekabet yasağı veya gizlilik sözleşmesi bulunmamasından dolayı, davacı tarafın haksız rekabetten kaynaklı tazminat talebinde bulunmasının da kanuna aykırılık teşkil edeceği, davacı şirket ortaklarının şehir dışında ikamet ediyor olması, şirket ortaklarının hizmet verilen firmalara şehir dışından gelmek suretiyle yeterli desteği verememiş olmaları, buna bağlı olarak müşterilere ilgisiz tavır sergilemelerine neden olduğu, İzmir’de ikamet eden şirket ortağının ise çevre mühendisi olmaması ve çevre alanında herhangi bir ihtisas sahibi olmadığı gibi teknik bilgiye de yeteri kadar haiz olmamasının müşterilerle tamamen müvekkilinin ve diğer davalı …’in ilgilenmesine sebebiyet verdiği, müvekkilinin, davacı şirket nezdinde göstermiş olduğu azimli çalışmalarına ve işine olan bağlılığına rağmen maddi olarak karşılığını alamadığını düşünmesi, üniversite eğitimi ile edinmiş olduğu teorik bilgilerini uygulama alanına aktarma konusunda kendisini yeterli görmesi ve en önemlisi Çevre Kanunu’nun çevre mühendisi olarak kendisine tanımış olduğu çevre danışmanlık işini yapabilme yetkisi sayasinde kendi işini kurma gereksinimi duyduğu, bu sebeple de 30.11.2019 tarihinde iş akdini sona erdirdiği ve diğer davalı … ile birlikte 19.12.2019 tarihinde … şirketiyle faaliyete başladıkları, … şirketinin faaliyete geçirmesiyle birlikte, yukarıda belirttikleri sebeplerden dolayı, müvekkilinin … firmasındayken danışmanlık hizmeti verdiği fabrikalardan bir kısmının kendisiyle iletişime geçerek, … şirketiyle çalışmak istediklerini ilettikleri, davacı tarafın iddialarının aksine bu durumun yaşanmasına, müvekkilinin haksız rekabet oluşturacak bir eylemi değil; davacı şirket yetkililerinin hizmet vermiş oldukları firma yetkilileri ile ikili ilişki kurmamalarının, hizmet verdikleri firmaları hiç bir zaman ziyaret etmemelerinin ve müşteri memnuniyetine uygun hareket etmemelerinin neden olduğu belirtilerek öncelikle görevsizlik kararı verilmesine, davacı tarafın ikame etmiş olduğu davanın usulden reddine, Mahkemenin esasa ilişkin yargılamaya geçmesi halinde ise haksız ve kötüniyetli olarak ikame edilen iş bu davanın esastan reddine, yargılama giderleri ücreti vekaletin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
Uyuşmazlığın tespitine ve açılı davanın somut olay bakımından incelenmesine geçmeden evvel talebin dava şartları yönünden incelenmesi gerekmiştir.
7155 sayılı yasanın 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.maddesiyle eklenen 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesinde “(1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” hükmüne yer verilmiştir.
7155 sayılı yasanın 19/12/2018 tarihinde yürürlüğe giren 23.maddesiyle eklenen 6325 sayılı yasanın 18/A maddesinde “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2)Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir…” düzenlemesi getirilmiştir.
6325 sayılı yasanın değişik 18/A-2 maddesine göre dava şartı olarak arabuluculuğa tabi davada, davanın açılmasından evvel arabulucuya başvurulmuş, ancak anlaşmaya varılamamış olması halinde son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmek zorunda olduğu, başvuru şartının sağlanmış ancak anlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanağın aslının yada arabulucu tarafından onaylı örneğinin dilekçe ekinde mahkemeye sunmaması halinde davacıya son tutanağın ibrazı için 1 haftalık kesin mehil verilmesi gerektiği, buna rağmen sunulmazsa davanın usulden reddi gerektiği ancak arabulucuya başvurulmadan dava açılması halinde davanın herhangi bir işlem yapılmadan ve bu konuda davacıya süre verilmeden dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiği değerlendirilmiştir.
Dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde Mahkememizce 31/03/2021 tarihli tensip tutanağı ile arabulucuk son tutanak aslının yada arabulucu tarafından onaylanmış suretinin dosyada bulunmadığı anlaşılmakla 6325 SAYILI yasaının 18/A-2 maddesi gereği davacı vekiline ihtaratlı tebligat çıkarıldığı, bu tebligatın 06/04/2021 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından 09/04/2021 tarihli dilekçe ile arabuluculuk tutanağının sunulduğunun belirtildiği ve ayrıca yine 30/03/2021 tarihli dilekçe ekinde arabuluculuk tutanağının sunulduğunun belirtildiği ve 17/06/2021 tarihli duruşmada ise arabuluculuk tutanağının onaylanarak gönderildiğinin belirtildiği, söz konusu onaylama şekildeki tutanağın 30/03/2021 tarihli dilekçe ekindeki arabuluculuk tutanağı olduğu ve fakat bu tutanağın davacı vekili tarafından onaylandığı ve fakat son tutanağın taraflardan bir kısmı tarafından ıslak imzalı olarak imzalandığının tespit edildiği göz önüne alındığında 6325 sayılı yasanın 18/A-2 maddesi gereğince verilen kesin süre içerisinde istem konusu edilen hususun yerine getirilmediği görülmekle yukarıdaki yasa maddesi göz önüne alındığında davanın 6100 sayılı HMK’nın 115/2 gereği dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddi gerektiği kanaatine varılmış ve ayrıca her ne kadar davalılarca davaya cevap dilekçeleri sunulmuş ise de bahse konu yasa maddesi dikkate alındığında davalılar lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 115/2 gereği USULDEN REDDİNE,
2- Harç peşin olarak alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3- Davacı tarafından yatırılan harç ve gider avansının kullanılan kısmın DAVACI ÜZERİNDE BIRAKILMASINA, yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın 6100 sayılı HMK’nın Gider Avans Tarifesinin 5. maddesi gereğince davacıya iadesine,
4- Yukarıda belirtildiği şekilde davalılar her ne kadar kendilerini ayrı ayrı vekil ile temsil ettirmiş iseler de 6325 sayılı yasanın 18/A-2 maddesi gereği davalılar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5- Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İzmir Bölge Adliye mahkemeleri nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.
17/06/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır