Emsal Mahkeme Kararı İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/167 E. 2023/67 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/167 Esas
KARAR NO : 2023/67

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 03/03/2020
KARAR TARİHİ : 09/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 18/08/2019 tarihinde … İnşaat Sanayi ve Ticaret ait ve …’un sevk ve idaresindeki … plakalı aracın …a ait ve …’ın sevk ve idaresindeki … yabancı plakalı araca çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, Müvekkil araç sürücüsü kazanın meydana geldiği İzmir ili, Konak, Alsancak ilçesi Talatpaşa Bulvarı üzerinde durakladığı yerden yol kontrolü yaparak ve sola sinyal vererek kontrollü şekilde yola çıktığı sırada, yolda seyir halinde bulunan sigortalı … plakalı araç sürücüsü önce müvekkilin usulüne uygun olarak park ettiği park yerinden çıkış yapması için durarak yol vermesine rağmen henüz müvekkil manevrasını tamamlamamışken harekete geçerek kazaya sebebıyet verdiğini, Davalı … şirketinin, 08.06.2019-08.06.2020 tarihleri arasında geçerli olan…………. poliçe no’lu ZMMS poliçesi nedeniyle sigortalı araç sürücüsünün tam ve asli kusuru ile neden olduğu maddi hasardan sorumlu olduğu hususu izahtan vareste olduğunu, Dava konusu uyuşmazlıkta davacı, davalı … şirketinin İzmir’de Şubesi bulunduğu iddiasına dayalı olarak İzmir 5 ATM de iş bu tazminat davasını açmış olup davalı şigorta şirketinin İzmir’de Şubesinin bulunduğuna dair şube kaydını ibraz ettiğini, Davacı tarafından sunulan “ticaret sicil bilgileri” başlıklı belgede davalının unvanı olarak “… Sigorta Anonim Şirketi Bölge Müdürlüğü Şubesi” yazılmış, açık adresinin İzmir olduğu belirtilmiştir. Bilindiği üzere 2918 sayılı karayolları Trafik Kanununun 110. Maddesinde düzenlenen yetki kuralına göre de, motorlu araç kazlarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin dava sigortacının merkez veya şubesi ile sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceğini, Davacı tarafça sunulan belgede davalı … şirketinin “Bölge Müdürlüğü Şubesi” olarak yazılı olan ticari işletmede gerçekte “şube” olmayıp “Bölge Müdürlüğü” olsa dahi, merkez veya şubenin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerini yetkili olarak kabul eden Kanunun acente veya şubeyi denetleyen, üst mercisi olan genel merkezin emir ve talimatı doğrultusunda çalışan ve yetkisi şubeye göre daha fazla olan Bölge Müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğunu kabul etmek gerekeceğini, Nitekim Yargıtay HGK nın 30.04.2014 tarih ve 2013/17-2099 E.-2017/572K. Sayılı kararları da bu yönde olduğunu, durumda davacı vekilinin istinaf başvurunun kabulü ile mahkemece yetkili olduğu gözetilerek uyuşmazlığın esası İle ilgili bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde mahkemenin yetkisizliği sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş olmakla…(İZM.BAM.11.HD.nin 16.04.2018 tar. 2019/880E- 2019/606K sayılı kararı) Ticaret Sicil Yönetmeliğinde açıkça düzenlendiği şekilde ticaret şirketleri sicile ancak merkez ya da şube olarak kaydedildiğini, Yoksa Bölge Müdürlüğü niteliğinde bir tescil şekli zaten olmadığını, Ticaret Sicil Yönetmeliğinde; Şube Tanımı; madde 118 de Bir ticari işletmeye bağlı olup ister merkezinin bulunduğu sicil çevresi içerisinde isterse başka bir sicil çevresi, içinde olsun, bağımsız sermayesi veya muhasebesi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kendi başına sınali veya ticari faaliyetin yürütüldüğü yerler ve satış mağazaları şubedir.” şeklinde yapıldığını, Yine müvekkilin daimi ikametgâhı ve aracın Almanya plakalı olduğu dikkate alındığında müvekkilinin zararı gidermek için yabancı para EUR üzerinden harcama yapacağının da kabulü gerekeceğini, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre, zarar verenin tazminat yükümlülüğü belirlenirken zarar görenin malvarlığının zararın doğumundan önceki hale getirilmesinin sağlanması esas tutulmalı ve gerçek zararı gidermeye yeterli olacak miktarda tazminata hükmedilmeli, tazminat miktarı, zarar görenin malvarlığında zarardan önceki duruma göre bir artış sağlamamalı, ancak azalmaya da neden olmaması gerektiğini, Bu durumda müvekkilin zararının tazmini de Euro üzerinden hesaplanmalı ve fiili ödeme günündeki kur üzerinden tahsil edilmelidir. 6098 sayılı TBK md.99’a göre de yabancı para üzerinden doğan borç “ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parasıyla da ödenebilir.” Nitekim Yargıtay kararları da bu yöndedir (Ek-9/d). Karayolları Trafik Kanununa göre sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması hâlinde zarar gören dava açabileceğini, Taraflarınca yapılan başvuru davalı … tarafından 15 gün içinde cevaplanmadığını, Zarar gören üçüncü kişinin sigorta şirketine karşı yapacağı yazılı bildirim karşısında sigorta şirketi 8 iş günü içinde tazminatı ödemek zorunda kaldığını, Kanuni sürede sigorta teminatını özürsüz olarak ödemeyen sigorta şirketi temerrüde düşeceğini, Yukarıda açıklanan nedenlerle ve fazlaya dair her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla haklı davanın kabulüne; Hasar bedelinden oluşan 3.927,40 EUR maddi tazminatın davalı … şirketinden temerrüde düştüğü 17.02.2020 tarihinden itibaren yabancı para bakımından 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre yürütülecek değişken faiziyle birlikte ve fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası Efektif Satış Kuru karşılığı Türk Lirası olarak tahsiline, Müvekkilin bilirkişi ücreti olarak ödediği 743,70 EUR’nun fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası Efektif Satış Kuru karşılığı Türk Lirası olarak yargılama giderlerine dâhil edilerek davalıdan tahsiline, Kanuni vekâlet ücretinin KDV hariç olarak hükmedilerek yargılama giderleri ile birlikte davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle;Dava, Yetkisiz Mahkemede ikame edildiğini, müvekkil Şirketin adresi “…………./İSTANBUL” olup, HMK genel yetki kuralları gereğince davaya bakmaya yetkili ve görevli Mahkeme İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğunu, Bu nedenlerle dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Anadolu Mahkemelerine gönderilmesini talep ettiğini, Müvekkil şirkete gönderilen dava dilekçesi ekinde hasara ilişkin olması gereken belgeler yer almadığını, ancak gönderilen deliller okunaksız ve incelemeye müsait olmadığından davacının delillerini görüp değerlendirmeden davaya yanıt verebilmemiz mümkün olamayacağını, Öncelikle bu hususların saptanabilmesi, davanın esasına ve usule ilişkin itirazlarımızın sunulabilmesi için tüm delillerin taraflarına tebliği gerektiğini, Bu nedenle HMK. md. 121 gereğince delillerin şirketimize tebliği gerektiğinden esasa ilişkin diğer cevap ve delil sunma haklarımızı saklı tuttuklarını, Davaya konu hiçbir meblağı kabul teşkil etmemek kaydıyla, poliçeden dolayı Müvekkili şirketin sorumluluğu sigortalısının kusuru oranında olmak üzere maddi zararlarda araç başına 39.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, Müvekkil şirket nezdinde sigortalı aracın 18/08/2019 tarihinde … plakalı araçla trafik kazasına karıştığı ve zarar gören araçta meydana gelen hasar talebiyle 05.02.2020 tarihinde yapılan ihbar üzerine … No’lu hasar dosyası açıldığını, davacının araçta oluştuğunu iddia ettiği hasar bedeli son derece fahiş olup piyasa şartları ile de örtüşmediğini, Davayı kabul anlamına gelmemek üzere, davacı tarafından talep edilen hasar bedeli son derece fahiş olup hasar miktarının tespiti gerektiğini, Davacı yanın avans faizi talebinde bulunduğunu, Ancak somut olayda zarar gören 3. kişi konumunda olup müvekkil şirket ile arasındaki ilişki de ticari bir nitelik arz etmemekte ve tazminat talebi de haksız fiilden kaynaklandığını, KTK’nın tazminatın biçimi ile ilgili borçlar kanunun haksız fiil hükümlerine yollama yaptığı ve borçlar kanununda düzenlenen haksız fiil sorumluluğunda uygulanacak faizin yasal faiz olduğu, müvekkili şirketin işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenmiş olduğu da dikkate alındığında başvuru sahibi vekilinin avans faizi isteminin de haksızlığı da ortada olduğunu, Davanın öncelikle usulden reddini, yapılacak yargılamada tüm delillerin toplanmasından sonra sınırlı sorumluluk ilkesi, gerçek zararın giderilmesi ilkesi, kusur oranında sorumluluk ilkesinin gözetilerek, davacının açmış olduğu haksız ve yersiz davanın reddini, yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmilini talep etmiştir.
DELİLLER:
18/08/2019 tarihli kazaya ait kaza yerinde çekilmiş hasarı gösterir fotoğraflar, … plakalı araca ait ZMMS poliçe sureti, ruhsatı, aracı idare edenin sürücü belgesi, davacıya ait araç ruhsatı, yeşil kart sigorta poliçesi ve Türkçe tercümeleri, 23/09/2019 tarihli bilirkişi raporu, bilirkişi ücret faturası, türkçe tercümeleri, arabuluculuk son tutanağının aslı, davalı … şirketine gönderilen 03/02/2020 tarihli ihtarname ve teliğ çıktısı, davalı … şirketinin İzmir de şubesinin bulunduğunu gösterir ticaret sicil kaydı örneği, davalı … hasar dosyası.
Mahkememizce dosyanın otomotiv alanında uzman bilirkişiye tevdi edilerek bilirkişi …’den 24/12/2020 tarihli kusur bilirkişi raporu aldırılmıştır.
Mahkememizce davacı vekilinin itirazlarını karşılar şekilde otomotiv alanında uzman bilirkişi …’den 22/12/2021 tarihli ek rapor aldırılmıştır.
Mahkememizce mahallinde trafik bilirkişi …refakatinde keşif yapılarak tanık … dinlenilmiş ve bilirkişi tarafından 20/06/2022 tarihli bilirkişi raporu düzenlenmiştir.
Mahkememizce 24/12/2020 tarihli raporla 21/06/2022 taihli raporda kusur tespiti yönünden çelişki bulunduğundan dosyanın ATK Trafik İhtisas Dairesine gönderilerek tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle davacı ve davalı araç sürücüsü ve 3.kişilerin kusur durumu ve oranın tespine yönelik 19/08/2022 tarihli rapor düzenlenmiştir.
Mahkememizce davacı vekilinin itirazları doğrultusunda ek rapor alınmak üzere ATK Trafik İhtisas Dairesine gönderildiği ve 07/12/2022 tarihli ek bilirkişi raporunun alındığı anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; 18/08/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde davacı aracında meydana gelen hasar bedeli zararının karşı taraf araç ZMMS sigortacısından tahsili talepli maddi tazminat davasıdır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 85.maddesi gereğince araç işleteni bir motorlu aracın işletilmesi sırasında aracın sebebiyet verdiği zararlardan sorumludur. Aynı kanunun 91.maddesi gereğince araç işleteninin 85/1.fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. Aynı kanunun 92.maddesinde zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar düzenlenmiş ve buna göre hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri teminat kapsamı dışında bırakılmıştır.
6098 sayılı TBK’nın 49.maddesine göre kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Somut olayda, taraflar arasında ya da ilgili kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenen kaza tespit tutanağının bulunmadığı, ancak sunulan belgelere göre davacının belirttiği yerde 18/08/2019 tarihinde davacıya ait … plakalı araçla davalı sigortacı tarafından sigortalanan … plakalı aracın karıştığı trafik kazasının meydana geldiği, davacı vekilinin dava dilekçesindeki kazanın oluşumununa yönelik anlatımında kazanın İzmir ili konak ilçesi, Alsancak, Talatpaşa bulvarı üzerinde davacıya ait aracın durakladığı yerden kontrolü yaparak ve sola sinyal vererek kontrollü şekilde yola çıktığı sırada yolda seyir halinde bulunan … plakalı araç sürücüsünün önce davacının usulüne uygun olarak park ettiği park yerinden çıkış yapması için durarak yol vermesine rağmen henüz davacı manevrasını tamamlamamışken davalı araç sürücüsünün harekete geçmesi sonucunda kazanın meydana geldiğinin belirtildiği, davacı tarafın anlatımına göre yapılan değerlendirme sonucu otomotiv bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; davacı araç sürücüsünün duraklama yaptığı yerden çıkış yaptığı esnada aracının hızını yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmadan görüş alanına yeterince kontrol altında tutmadan durakladığı yerde bekleyip taşıt yolunun boş ve müsait olduğu sırada uygun zamanda trafiğe tehlikeye düşürmeden çıkış yapması gerektiği halde aksine davranarak 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 67/a maddesinde yer alan sürücülerin, park yapmış taşıtlar arasında çıkarken karayolunu kullananlar için tehlike doğurabilecek ve bunların hareketlerini zorlaştıracak şekilde davranmalarını yasaklayan kuralı ihlal etmesi nedeniyle davacı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğu, davalı sigortacı tarafından sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda bir kusurunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
Davacı tarafın itirazı ve talebi üzerine mahallinde keşif yapılmış ve davacının bildirmiş olduğu tanık dinlenilmiş ve keşif sonucu trafik bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda; kazanın oluşumunda davacı araç sürücüsünün bir kusurunun bulunmadığı, davalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Her iki bilirkişi raporundaki kusur durumu arasında çelişki bulunduğundan ATK Trafik İhtisas Dairesinden çelişkinin giderilmesi amacıyla rapor düzenlenmesi istenilmiş, ATK Trafik İhtisas dairesi tarafından yapılan değerlendirmede; kaza sonrasına gösteren fotoğraflar ve tüm beyanlar ve mevcut veriler incelendiğinde; özellikle çarpma noktası, araçların hasar alan bölümleri ve mahal şartları dikkate alındığında, davacı tanığı …’nun belirttiği şekilde sürücü …’un yol verdiği araca beklemeden tekrar harekete geçip önünde manevra yapan araca çarpmasının oluşa uygun olmadığı değerlendirildiğinde, kazanın olay bölümünde anlatıldığı şekilde davacının aracının Talatpaşa bulvarı üzerinde yolun sağında park halindeyken sola manevra ile yola katılım yaptığı sırada idaresindeki aracın sol yan arka kısımlarına, aynı istikamette sol gerisinden gelen sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı otomobilin sağ ön kısımları ile çarpması sonucu trafik kazasının meydana geldiği, buna göre davacıya araç sürücüsü …’ın yolun sağında park halindeyken sola manevra ile yola katılmak istediğinde bu manevra öncesinde sol gerisinden gelen araçların hız ve mesafe durumunun değerlendirilmesi, yola katılmadan önce düz seyir ile gelmekte olan otomobilin geçişini beklenmesi , uygun bir zaman kontrollü bir şekilde yola katılım gerçekleştirmesi gerekirken bu hususlara riayet etmemesi neticesinde meydana gelen olayda asli ve tam kusurlu olduğu, davalı sigortacı tarafından sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda bir kusurunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen kusur raporu ve ek raporu otomotiv bilirkişisi tarafından düzenlenen kusur raporu ile uyumludur.
Mahkememizce her iki rapordaki tespitler dikkate alınarak ve tüm dosya kapsamına göre yapılan değerlendirmede; davacıya ait araçtaki hasar durumu da dikkate alındığında davacıya ait araç sürücüsünün yolun sağında beklerken sola manevra ile yola katılmak istediğinde solunu kontrol ederek yola katılmadan önce soldaki araçların geçişini beklemesi ve uygun bir zamanda soldan uygun bir zamanda sola geçerek aracının seyrini sürdürmesi gerektiği halde bu hususlara riayet etmeyerek kazanın oluşumunda asli ve tam kusurlu olduğu kanaatine varılmış, bu hususta düzenlenen ATK Trafik İhtisas dairesi raporu ve otomotiv bilirkişisi tarafından düzenlenen denetime elverişli raporların birbiri ile uyumlu raporlara itibar edilmiş ve davacı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda asli ve tam kusurlu olması nedeniyle davacıya ait araçta meydana gelen zararın davalı sigortalı araç sürücüsünün kusurlu eylemi sonucunda gerçekleşmediği, davacıya ait araç sürücüsünün kendi kusuru sonucunda zararın meydana geldiği, Karayolları Trafik Kanunu ve TBK hükümlerine göre davalı … davacıya ait araçta meydana gelen zarardan sorumlu olmadığı kanaatine varılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacı vekili tarafından her ne kadar davalı tarafın keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna itiraz etmediği ve bu yönden davacı lehine bilirkişi raporunda belirlenen kusur durumu yönünden usuli kazanılmış hak olduğu iddia edilmiş ise de; TBK’nın 50.maddesinde yer alan ” Zarar gören zararını ve zarar verene kusurunu ispat yükü altındadır. ” hükmüne göre davacı tarafın zarar verenin kusurunu ispat yükü altında olduğu, daha evvel kusur yönünden düzenlenen bilirkişi raporu ile keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu arasında çelişki bulunduğu bu nedenlerle davalı taraf kusur raporuna itiraz etmemiş olsa da bu hali ile davacı taraf davalının kusurunu ispat edememiş olduğundan davacı vekilinin usuli kazanılmış hak iddiası yerinde görülmemiş, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla ATK dan alınan rapor doğrultusunda hüküm kurulmutur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 179,90-TL harcın peşin alınan 463,66-TL harçtan mahsubu ile kalan 283,76-TL harcın karar kesinleşmesi halinde davacıya iadesine,
3-Yapılan harç ve masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihindeki AAÜT gereğince belirlenen davanın red edilen bölümü üzerinden hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-7155 sayılı yasanın 19/12/2018 tarihinde yürürlüğe giren 23.maddesiyle eklenen 6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereğince taraflar arasında yapılan arabuluculuk faaliyeti sonunda, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere Hazine tarafından karşılanan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin davacıdan alınarak, Hazineye gelir kaydına,
6-Kararın kesinleşmesi halinde, ayrıca karar yazmaya gerek görülmeden kalan gider avansının derhal taraflara iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize yahut başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamını ödemek suretiyle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/02/2023

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.