Emsal Mahkeme Kararı İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/76 E. 2021/620 K. 10.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/76 Esas
KARAR NO : 2021/620

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 18/01/2018
KARAR TARİHİ : 09/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Davalı … ile cari hesap şeklinde süre gelen ticari faaliyetlerinin bulunduğunu, davalı …’ın cari hesaba istinaden dönem dönem ödemeler yaptığını ve tarafına tebellüğ edilen faturalara hiç bir zaman itirazda bulunmadığını, TTK 21/2 maddesi uyarınca faturaları ve içeriklerini de kabul ettiğini, ayrıca davalı …’ın davacı firmaya çek ve senet keşide ederek teslim ettiğini, çeklerin karşılıksız çıktığını ve senetlerin de protesto edilmesi üzerine istanbul … İcra Müdürlüğü’nün …, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …, istanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyaları ile icra takibi başlatılmış olduğunu, borçlu tarafça takiplere hiç bir itirazda bulunulmadığını ve icra takiplerinin kesinleştiğini, ayrıca davalı …’ın davacı firmaya olan doğmuş ve doğacak borçlarının teminatını teşkil etmek üzere, diğer davalı … tarafından imzalanan 03/02/2015 tarihli 250.000,00 TL bedelli kefaletname ve bu kefaletnameye istinaden davalı tarafından keşide edilen Beşiktaş … Noterliği’nin 23/05/2017 tarihli … yevmiye numaralı ihbarnamesi ile ödeme emri gönderildiğini, davalılardan …’ın kefalet sözleşmesi kapsamında müşterek borçlu müteselsil kefil durumunda olup, davalı …’ın davacı firmaya olan borcundan kefalet limitleri dahilinde sorumluluğunun bulunduğunu, davacı firmanın davalı …’ın davacı firmaya olan borcundan kefalet limitleri dahilinde sorumluluğunun bulunduğunu, davacı firmanın davalı … ve …’a icra takibi başlattığını, davalıların icra takibine itiraz ederek borçlarının bulunmadığını belirttiğini, Davalı …’ın 03/02/2015 tarihli kefaletname ile limitleri dahilinde diğer davalı …’ın borcuna müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, açıklanan nedenlerle davalı … ve …’ın davacı tarafına başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline, davalının İzmir … İ,cra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptali ile davalı Borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP;
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Davalı …’ın 250.000,00 TL bedel ile kefaleti olduğunu iddia ederek icra takibi açtığını, icra takibi nedeni ile tarafına her hangi bir belge gönderilmediğini, …’ın kendisine kefil olmadığını, davalı …’ın davalı …’ın doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olarak, yetkilisi ve ortağı olduğu … Ltd. Şti’nin ”… ili, … ilçesi, … Mevki, … mah. … ada … parsel” sayılı taşınmaz üzerine 500.000,00 TL bedelli ipotek tesis ettiğini davalı …’ın 500.000,00 TL ödeyerek ipoteğin kaldırıldığını, davacının, davalı …’tan aldığı 500.000,00 TL bedeli ve ödenen diğer bedelleri icra dosyasında sunmadığını, kendisinin ve davalı …’ın davacıya her hangi bir borçlarının bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini, takip konusu alacağın %20’sinden az olamamak üzere kaşı tarafa kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, dava giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili hakkındaki davaya dayanak olarak sunulan sözde kefaletname başlıklı 03.02.2015 tarihli belgeyi tümüyle kabul etmemekle birlikte söz konusu belgenin aslının mahkememize sunulması gerektiğini, zira sunulan belgede belgenin tarihi, sözde kefalet miktarı sonradan kesin olarak müvekkile ait olmayan bir el yazısı ile, farklı bir kalemle doldurulmuş olrak göründüğünü, sadece belge üzerinden yaptığımız incelemede, davaya dayanak 03.02.2015 tarihli sözde Kefaletname başlıklı belge 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlükte olduğu tarihte düzenlenmiş olarakı göründüğünü, söz konusu kefaletnamede 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa göre kefalette yasal olarak bulunması zorunlu unsurlar ve usulüne uygun eş rızasının olmadığını, T.B.K. Madde 583 – “…Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şart olduğunu, T.B.K. Madde 584 – “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. ” şeklinde düzenlendiğini, davaya dayanak 03.02.2015 tarihli kefaletname başlıklı belge nin hiçbir yerinde bu sözde kefalete evli olan müvekkil … ın eşinin TBK ya uygun şekilde muvafakat ,veya yazılı rıza verdiğine ilişkin hiçbir yazılı beyan ve müvekkilin eşinin imzasının olmadığını, müvekkili …’ın eşi …’ın sözde davaya dayanak kefalete eş rızası olarak sunulan kefaletname ile aynı tarihli 03.02.2015 tarihli belgenin yasal muvafakat sayılması da mümkün olmadığını, öncelikle yasal eş rızası olarak sunulan belgede müvekkil … ın sözde kefil olduğu …’ın kime olan borçlarına kefil olduğu, davacı şirketin … ‘tan olan alacaklarına ilişkin kefil olup olmadığı ile ilgili hiçbir beyan, rıza olmadığı gibi davacı …. A. Ş. nin ismi dahi geçmediğini, davaya dayanak 03.02.2015 tarihli Kefaletname başlıklı belgede kefalet miktarı 250.000-TL yazdığı halde eş muvafakati olarak sunulan aynı tarihli belgede kefalet miktarı “Borçlarının teminatı olarak vermiş olduğu 1.000.000-TL lik kefalet tutarı” yazmakta olduğunu, söz konusu belge sözde davaya dayanak 250.000-TL lik kefaletnameye ilişkin yasal zorunlu eş rızası olarak sunulmuş ise de belgede “muvafakat ederim” değil “muvaffak ederim” yazdığını, müvekkilinin eşinin imzası olduğu görülen belgede kefalete razı olduğuna dair hiçbir beyan olmadığını, dolayısıyla bu belge yasanın zorunlu olarak aramış olduğu eş muvafakatnamesi olarak kabul edilmesi hukuken mümkün olmadığını, müvekkilin eşi …’ın eş muvafakati olarak sunulan belgenin üzerine yazılı tarihin de farklı bir kalemle ve farklı bir el yazısı ile yazılmış olması üzerinde yazılı tarihin hangi tarih olduğunu, belgenin gerçek tarihinin ne olduğunun ispatlanmasını zorunlu kılmaktadır. Zira TBK 584. Maddeye göre “..rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında..” verilmesinin zorunlu olduğunu, eş rızası kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonra verildiğinde de yasal olarak geçersiz olduğunu, söz konusu sözde kefaletname üçüncü şahıs olan diğer davalının davacı tarafa olan sözde borçlarına ilişkin olup, borcun gerçek bir borç olup olmadığı hususunda yargılamayı gerektirdiğini, icra takiplerinin maddi hukuk anlamında alacağın gerçek bir alacak olduğunu göstermediğini, bu nedenle sözde kefil olan müvekkil hakkında yargılama yapılmadan kefalet olduğu var sayılsa dahi müvekkilin kefaletten doğan bir sorumluluğu olduğunun kabul edilmediğini, müvekkili tarafından davacı tarafa … için verilmiş dava konusu bir kefaletnamenin kesinlikle bulunmadığını, her ne kadar dayanak sözde kefaletname de müvekkilin imzası olduğu da görülse, bu imza müvekkile ait olduğu tespit dahi edilse, kefalet ile ilgili gerek 818 sayılı Borçlar Kanunu gerekse 6098 Sayılı Borçlar Kanunu nun aradığı kefaletin geçerlilik şartı olan hiçbir hususun bulunmaması yukarıda belirttiğimiz nedenlerle geçersiz bir sözde kefaletname nedeni ile müvekkilin ileride telafisi mümkün olmayacak zararlarla karşılaşmaması için ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle haksız, usulsüz ve hukuka aykırı olduğu sadece evrak üzerinde yapılan inceleme ile dahi anlaşılan davaya dayanak belgelerle ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği gibi, genel anlamda kefaleten borçluluk asıl borca bağlı olduğundan, asıl borcun da ticari ilişkiye ilişkin olduğu iddia edildiğinden yargılamayı gerektiren bir konuda müvekkil hakkında ihtiyati haciz kararı verilerek müvekkilinin de ileride telafisi mümkün olmayacak zararlarla karşılaşmaması için ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesini, davacı tarafından müvekkile karşı tamamen haksız ve hukuka aykırı olarak kötü niyetle İzmir … İcra Müdürlüğü nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, haklı itirazlarına rağmen davacı tarafından mahkememizde itirazın iptali davası açıldığını, davacı tarafından dava konusu dışında sunulan 500.000-TL lik sözde kefaletname dayanak yapılarak müvekkil hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü nün … esas sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine de müvekkili tarafından süresi içinde itirazda bulunulduğunu, ancak işbu sözde kefaletname belgesine dayalı davacı tarafça açılan İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi nin … esas sayılı itirazın iptali davasında da itiraz edildiğini, işbu kefaletname de aynı şekilde tarafımızca reddedilmiş ve şeklen kanunun zorunlu ve emredici unsurlarını taşımaması nedeni ile geçersiz olduğunu, davacı tarafından dava dilekçesine ek olarak müvekkilin eşi … imzalı sözde eş muvafakati belgesi olarak sunulan 03.02.2015 tarihli belge de ne müvekkil tarafından ne de müvekkilin eşi … tarafından davacı şirkete verildiği hatırlanmadığını, işbu belge aslı da mahkemeye sunulmadığından imza ve yazı itiraz haklarımızı saklı tutarak belge ve içeriği ile ilgili olarak bir an için işbu sözde eş muvafakat belgesinin davacı şirket için düzenlenmiş olduğu kabul edilse dahi belgenin eş muvafakati olarak kabul edilmesi ve davaya dayanak olması imkansız olduğunu, davacı tarafından davaya dayanak kefaletnameye eş muvafakati olduğu iddiası ile sunulan müvekkilin eşi …’ın imza attığı iddia edilen 03.02.2015 tarihli belgede davacı şirketle ilgili hiçbir ibare olmadığı gibi, davacı şirket için müvekkilinin verdiği iddia edilen sözde kefaletnameye ilişkin eş rızası olarak verildiğine dair tek bir yazılı beyanın olmadığını, sonuç olarak davacı haksız ve hukuka aykırı olarak kötü niyetle müvekkilinin hakkında icra takibi başlattığını ve itirazın iptali davasını açtığını, müvekkilinin zaten davacı için diğer davalı … lehine 500.000-TL kefil olduğu bir cari hesap ipoteğinin var olduğu tarihlerde sonradan ayrıca 500.000-TL ve 250.000-TL lik sözde kefaletname vermesinin hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, müvekkilinin 500.000-TL ipotekle ilgili olarak davacıya 500.000-TL ödemesi, ödemenin davacı tarafça kabul edilerek, ipoteğin kaldırılması da müvekkilin başka bir kefaleti olmadığını doğruladığını, davacı tarafça haksız ve hukuka aykırı olarak ne şekilde alındığı veya müvekkilin imza attığı iddia edildiği belli olmayan belgelerle müvekkilden kötü niyetle haksız tahsilat yapılmaya çalışıldığını , kefaletin geçersizliğine yönelik tüm itirazlarımızın yanında müvekkilinin hiçbir zaman dava konusu bu şekilde bir sözde kefalet iradesi olmadığından, imza müvekkile ait olduğu tespit edilse dahi müvekkilin iradesi sakatlanarak alınan imzalardan dolayı T.B.K. İrade Bozuklukları başlığı altında 30 ve devamı maddelerine göre de müvekkilinin dava konusu sözde kefaletname sözleşmeleri ile bağlı olamayacağını, bu nedenle davacının müvekkili hakkındaki haksız ve hukuka aykırı davasının reddine ve davacı hakkında kötü niyet tazminatı hükmedilmesine karar verilmesinin istendiği görülmüştür.
DELİLLER;
Davacı vekili tarafından sunulan dilekçe ekinde doktor öğretim üyesi … tarafından hazırlanan hukuki müteala ile incelenen dosyada yer alan kefalet belgesinin TBK madde 583 hükmündeki düzenlemeye uygun olarak yazılı şekilde yapıldığı, ayrıca kefalet tarihi ve kefilin sorumlu olacağı azami miktarın el yazısı ile yazıldığı, yazı kefilin el yazısı ise kefalet sözleşmesi bu unsurlar bakımından geçerli olduğu yönünde müteala ile rapor düzenlemiş olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce celp edilen İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Alacaklı … aleyhine 250.000,00 TL alacak üzerinden 12/10/2017 tarihli ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, borçlu …’ın 16/10/2017 tarihli dilekçesi ve Borçlu …’ın borca ve takibe itiraz ettiği, İcra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyaları uyap üzerinden gönderilmiş olup, dosyamız arasına alınmıştır. Dosyaların incelenmesine alacaklılarının … olduğu, borçlunun … olduğu anlaşılmış, takiplerin kesinleştiği görülmüştür.
Mahkememizde açılan davanın konusunun ise; davaya konu takibin dayanağı davalı …’in ve diğer davalı …’in …’in doğmuş ve doğacak borçlarını temin etmek için verdikleri 03/02/2015 tarihinde imzalanan 250.000 TL’lik kefaletnamedir, davalıların kefaletnameye konu 250.000 TL’lik borcu ödememeleri sebebiyle Beşiktaş Noterliği’nin ihtarnamesiyle hesap kat edilmiş, buna rağmen ödenmeyince İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında yapmış olduğu takibe yapılan itirazın iptali davasıdır.
Dosya, tarafların ticari defter ve belgelerinin incelenmesi için SMMM bilirkişisine tevdi edilmiş, bilirkişi mahkememize sunduğu bilirkişi raporunda özetle; ” davacı … A.ş.’nin Vergi Usul Kanununun madde 182’ye göre Bilanço esasına tabi olduğu, davacının 2011,2012,2013,2014 ve 2015 yılların ait defterlerinin bilgisayar sisteminde tutulduğu, 2016,2017,2018 yıllarına ait elektronik defter sisteminde olduğu, inceleme yapılan bütün yıllara ait ticari defterlerinin tek düzen planına uygun olarak tutulduğu, kanuni süresi içinde yevmiye defterlerinin kapanış onaylarının yaptırıldığı, envanter defterlerinin tasdikinin yaptırıldığı, ilgili döneme ait e defter beratlarının kanuni süresi içerisinde onaylanmış olduğu, davacının ticari defterlerinin TTK ve 6100 Sayılı Kanun Hükümleri kapsamında delil niteliği taşıdığının yapılan inceleme sonucunda tespit edildiğini, dosyadaki tüm bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı … A.ş.’nin defter ve belgelerinin incelenmesi sonucunda; 120.001.001.014-hesap kodu ile … – … Cari Hesapta davacı şirket ile davalı … arasında 03/02/2015 tarihinde, 31/12/2014 tarihi itibari ile cari hesap mutabakatı yapılmış olduğu, bu mutabakatta tarafların mutabık kaldığı ve kaşe imzalarının tespit edildiği, davacı tarafın dava dosyasına sunmuş olduğu bilgi ve belgeler ile davacı tarafın defter ve belgelerinde yapılan incelemeler sonucunda, …’ın … Pazarlama A.Ş.’ne ticari borçlarından dolayı borçlu olduğu şirkete çek, senet verdiği ve banka üzerinden ödemeler yaptığı, ancak çek ve senetlerin bir kısmının vadesinde ödenmediği, bu haliyle davacı firmanın ticari defterlerindeki kayıtlara göre, davacı firmanın davalı …’tan 31/12/2018 tarihi itibari ile 1.918.300,95-TL’lik cari alacağı olduğu” kanaatine varıldığını belirtmiştir.
Sonrasında dosyada …’ın imza ve yazı örneklerinin alınması için talimat yazıldığı, davalının imza ve yazı örneklerinin alındığı, davalı … vekilinin bildirdiği kurumlardan imza asılları istendiği ve bütün asıl belgeler toplandıktan sonra imza ve yazı incelemesi için dosyanın Söke Jandarma Kriminal Labaratuvar Amirliğine gönderildiği, raporun düzenlendiği ve 17/03/2021 tarihinde mahkememize gönderildiği, düzenlenen raporda özetle; ”inceleme konusu kefaletnamenin birinci sayfası üzerinde kefalet miktarına ilişkin bulunan ”250.000,00 TL” , ”ikiyüzellibin” yazıları ve ikinci sayfası üzerinde bulunan ”03/02/2015” yazıları ile …’ın mevcut mukayese el yazıları arasında yapılan inceleme ve karşılaştırmada, yazıların genel şekli, ortak harf ve rakamların tersimi, yuvarlak rakamların başlangıç ve bitim noktaları, noktama işaretlerinin yapılışı, kaligrafik ve karakteristik özellikler yönünden farklılıklar görülmüş olup, söz konusu el yazılarının … eli ürünü olmadığı kanaatine varıldığı” belirtilmiştir.
Aydın Söke Jandarma Kriminal Amirliğinin raporuna karşı davacı vekili tarafından itiraz dilekçesi sunulduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; kefaletname sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
TBK’nun 583. maddesinde kefalet sözleşmesinin unsurları ve geçerlilik şartları düzenlenmiştir. Buna göre, kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen her hangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğinin kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.
Toplanan tüm delillere göre; … – …’ın davacıya ve dava dışı üçüncü kişilere olan 250.000,00 TL borcuna karşılık … ad ve soyadı yazılı 03/02/2015 tarihli ve imzalı kefaletnameye istinaden davacı tarafça İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalıların icra dosyasına itiraz ettiği, takibin durmasına karar verildiği, dava konusunun icra takibine dayanak olan …’ın davacı şirkete olan doğmuş ve doğacak borçlarının teminatını teşkil etmek üzere diğer davalı … tarafından imzalanan 03/02/2015 tarihli 250.000,00 TL bedelli kefaletname olduğu iddiası ile ve bu kefaletnameye dayalı olarak her iki davalıların yapmış olduğu itirazın iptali istemi ile dava açıldığı, kefaletnamede ismi ve imzası bulunan Davalı kefil … vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde; müvekkili kefil …’ın kendi el yazısı ile yazılmış azami miktar, kefalet tarihi ve kefalet ibaresinin bulunmadığının belirtildiği, bu savunmaya istinaden davalı …’ın yazı örnekleri alınmak ve yazı incelemesine esas olmak üzere belge asılları ile kefaletname aslı temin edilmek sureti ile kefaletnamedeki el yazısı ile yazılan yazıların davalı …’a ait olup olmadığı yönünde inceleme yaptırıldığı, Aydın Söke Jandarma Kriminal Labaratuvarı tarafından yapılan incelemede; kefaletnamenin birinci, sayfası üzerinde kefalet miktarına ilişkin bulunan ”250.000- TL” ve ” ikiyüzellibin ” yazıları ve ikinci sayfa üzerinde bulunan kefalet tarihi olarak belirtilen ”03/02/2015” yazılarının davalı …’ın eli ürünü olmadığı kanaatini belirtir rapor düzenlendiği, TBK’nun 583. Maddesinde belirtildiği üzere kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihinin kefalet sözleşmesinde kefilin kendi el yazısı ile belirtmesi gerektiği, bu hususun kefaletname sözleşmesi için geçerlilik şartı olarak kabul edildiği, dava konusu icra takibine dayanak teşkil eden kefaletnamede kefalet miktarı ve tarihin kefil olarak belirtilen davalı …’ın el yazısı ile yazılmadığının tespit edildiği, bu nedenle icra takibine dayanak teşkil eden kefaletnamenin geçersiz olduğu, bu sebeplerle kefil … hakkında yapılan icra takibinin bir dayanağının bulunmadığı;
Davacı vekilince her ne kadar davalı …’ın eşi yönünden de yazı incelemesi yapılması istenilmiş ise de, kefaletnamede ismi geçen şahsın davalı … olduğu ve kefaletnamedeki kefilin sorumlu olduğu miktar ve kefalet tarihinin davalı …’ın eli ürünü olmadığından kefaletnamenin geçersiz olduğu, davalının eşinin yazı örnekleri üzerinde yapılacak incelemenin kefaletnameyi geçerli hale getirmeyeceği nedeni ile bu yönde bir inceleme yapılmadığı;
Davalı … yönünden ise dava dilekçesinde davanın ve icra takibinin … tarafından imzalanan ve düzenlenen kefaletnameye istinaden açıldığı ve davanın ve icra takibinin dayanağının bu kefaletname olduğunun açıkça belirtildiği, kefaletnamenin geçersiz olması, davalının belgede her hangi bir taahhüt ve imzasının bulunmaması karşısında bu belge nedeni ile davalı …’ın her hangi bir borç altına girmediği, bu nedenlerle davalı … yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiği, davacının icra takibinde kötü niyetli olmadığı, kötü niyet tazminatı koşulları bulunmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Koşulları oluşmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Harçlar kanunu gereğince karar tarihi itibarı ile alınması gereken 59,30-TL harcın peşin alınan 3.019,38 -TL harçtan mahsubu ile 2.960,08-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine.
4-Davacı tarafın yaptığı tüm yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına.
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde istek halinde ilgilisine iadesine.
6-Davalı tarafından işbu dava nedeniyle posta-tebligat gideri olarak yapılan toplam 200,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
7-Davalı …’ın yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 25.950,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine.
8-Dosya arasında bulunan belge asıllarının hüküm kesinleştikten sonra ilgili kurumlara iadesine, şimdilik mahkememiz emanet kasasında saklanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İzmir BAM İlgili Hukuk Dairesi Nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 09/09/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır