Emsal Mahkeme Kararı İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/550 E. 2021/264 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/550
KARAR NO : 2021/264

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 09/03/2012
KARAR TARİHİ : 19/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA ;
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; davalı şirket yetkilisi ve yönetim kurulu başkanı olan …’in, müvekkilinden ve oğlundan toplamda 3.060 gr altını borç olarak aldığını ve gram karşılığının TL olarak sözleşmeye yazıldığını, 3.060 kg altının 328.940,82 TL’ye tekabül ettiğini, davalının, aldığı bu borca karşılık … Bankası … Şubesi’nin ileri tarihli 50.000,00 TL bedelli çekini verdiğini, … Şubesi’nden 3 adet makbuzla ve … Bankası … Şubesi’nden 1 adet makbuzla ve bunun sonucunda düzenlenen sözleşme ile bu miktar altının borç olarak verildiğini, davalı borcunu ödemeyince ve çekin süresi geçince tekrar çekteki tarihi düzeltip verdiğini, ancak yeni tarihli çekin de ödenmediğini, çekin müvekkilinin elinde olduğunu, davalının müvekkilini uzun süre oyaladığını, daha sonra unvan değişikliği yaptığını, eski yetkililerin işten çıkartıldığını, borcunu ödemeyen davalı hakkında İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında icra takibi başlattıklarını, davalının itirazında haksız olduğunu belirterek, davalının itirazının iptaline, müvekkili yararına alacağın % 40’ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP ;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkilinin 21/01/2011 tarihinde ortaklık yapısının, sahipliğinin, imza yetkilisinin ve unvanının değiştiğini, 21/01/2011 tarihi itibari ile …’in şirkette hissesinin ve yetkisinin bulunmadığını, şirketin adresinin de “… Mahallesi … Sokak No:1 … …/İZMİR” olarak değiştiğini, takibe dayanak belgenin tarihsiz olduğunu, 05/11/2010 tarihinde … tarafından 35.000,00 TL tutarında “giden EFT” açıklaması ile bir paranın yattığını, müvekkilinin altın alım satımı yönünde bir ticaretinin bulunmadığını, altınların müvekkiline teslimi konusunda herhangi bir faturanın bulunmadığını, dayanak belgedeki imza ve düzenleme tarihinin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması gerektiğini, altınların alındığına ilişkin olarak müvekkili defterlerinde herhangi bir kaydın bulunmadığını, …’ın müvekkilinin çalışanı olduğunu, şirketi imzaya yetkili olmadığını, bu kişinin almış olduğu altının şahsi olarak alındığının değerlendirilmesi ve müvekkilinin sorumlu tutulmaması gerektiğini, altınların ne için alındığının belirgin olmadığını, bu işlemlerin … tarafından yürütülen tefecilik faaliyeti kapsamında olduğunu, müvekkilinin kayıtlarına göre davacıya … Bankası … Şubesi’nin 45.000,00 TL bedelli çekinin verildiğini belirterek, davanın reddine, müvekkili yararına alacağın % 40’ından aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İTİRAZ :
İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından, davalı borçlu hakkında 328.940,82 TL asıl alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmıştır.
Kendisine usulüne uygun olarak ödeme emri tebliğ edilen davalı borçlu yasal süre içinde vekili aracılığıyla verdiği 12/10/2010 havale tarihli dilekçesi ile; kim tarafından imzalandığı belli olmayan adi belgeye dayalı takip yapıldığını, 2011 yılı Ocak ayında adres değiştirdiklerini “… Mak. Nak. Pazarlama San. ve Tic. Ltd. Şirketi” olarak “… Mahallesi …. Sokak No:.. … …/ İZMİR” adresinde faaliyet gösterdiklerini, bu tarihte şirketin sahiplik yapısının da değiştiğini, şirketin altın alım satımı ya da ticareti yapmadığını, bu adreste atık kağıtlardan dönüşüm yaparak yeni mamul ürettiğini, takibe dayanak belgenin tarihinin bulunmadığını, söz konusu altınların kimin tarafından alındığının belli olmadığını, neden alındığına ilişkin de bir açıklama olmadığını, takibe dayanak olarak 06/09/2011 tarih ve 3096 gram altın gösterildiğini, şirket kayıtları incelendiğinde 2011 yılı faaliyetleri içerisinde bu altınların alındığına ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığını, aynı döneme ilişkin olarak şirket sahipleri ve yetkilileri tarafından altın alımı yapılmadığını, belge altındaki imzaların şirketin 2011 yılı itibari ile yetkilisi olan kişilere ait olmadığını, altın alım satımına yönelik düzenlenmiş fatura, irsaliye vb belge bulunmadığını ileri sürerek, tüm borca itiraz etmiştir.
GEREKÇE ;
Dava; davalının davacıdan nakit para ve altın karşılığı borç alındığı iddiasına dayalı borcun tahsili için girişilen icra takibinde davalının borca itirazının iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesi ekinde takibin de dayanağı olarak gösterdiği “belgedir” başlıklı belge örneğini sunmuştur.
Bu belge örneği incelendiğinde; alt tarafında davacının ismi ve altında imzasının yer aldığı ayrıca davalı şirket kaşesi ile üzerinde imzanın bulunduğu, belgenin tarihsiz olarak düzenlendiği, bu belgede davalının davacıdan almış olduğu ödünç para ve altınların gram ve TL karşılıklarının ayrı ayrı yazıldığı, yine “bu altınlara karşılık olarak davalıya ait 50.000,00 TL tutarındaki çekin davacının oğlu …’ye verildiği, hesap yapılırken bu çekin bedeli düşüldükten sonra ödeme yapılacağı” hususunun yazılı olduğu görülmüştür.
Davalı taraf savunmasında; bu belgenin tarihsiz olmasının yanı sıra belge altındaki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürmüştür.
…’un şikayeti üzerine şüpheliler …, …, … ve … hakkında “dolandırıcılık” suçundan dolayı … C. Başsavcılığı’nın … sayılı dosyasında yapılan soruşturma sonucunda “…’un, şüpheli …’nin İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında aleyhine 328.940,82 TL alacak takibi yaptığını, takibe itiraz ettiğini, itiraz üzerine iptal davası açıldığını belirttiği, takibe esas olan …’in imzaladığı belgenin zorla şüphelilerce imzalatıldığı iddiası ile … ve diğer şüphelilerden şikayetçi olunmuş ise de, şikayetçi …’un iddiasına konu icra takibinin, borcun olup olmadığının ve takibe itiraz hususlarının hukuk mahkemelerinde halli gereken uyuşmazlıklardan olduğu, zorla belge düzenletildiği yönünde iddia dışında delil olmadığı” gerekçesi ile “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verilmiştir.
Dinlenen davacı tanığı … anlatımında; 2011 yılında davalı şirketten ayrıldığını, çalıştığı dönemde kendisiyle beraber 40 kadar kişinin bu şirkette çalıştığını, davacının, davalı şirkete 80.000,00.-TL kadar para verdiğini, bu paranın karışılığında da 90.000,00.-TL toplamında 50.000,00.-TL ve 40.000,00.-TL iki tane çek aldığını, para verme ve çek alma işleminin kendisinin huzurunda olduğunu, …’nin de bulunduğunu, …’in kendisinin davacıya verdiğini, tarihini hatırlayamadığı dönemlerde miktarını da hatırlayamamakla birlikte …’in talimatıyla “…’ye gidip altın almasının” kendisine söylendiğini, kendisine verilen talimatın “şuradan şu kadarlık emanet altınımız var, git al” şeklinde olduğunu, kendisinin de bu talimat üzerine altınları getirip …’e teslim ettiğini, ne kadar altın alındığı konusunda bilgisinin olmadığını, 80.000,00.-TL’nin bu altın içinde olup olmadığını bilmediğini, duyduğu kadarıyla 40.000,00.-TL’lik çekin ödendiğini, 50.000,00.-TL’lik çekin ödenmediğini, kendisine okunan belgenin içeriğine dair bilgisinin olmadığını, kendisinin yanında düzenlenmediğini bildirmiştir. Tanığa mahkemece kendi imzasını içeren belge asılları gösterilmiş, tanık; gösterilen belgeler altındaki imzaların ve üstündeki yazıların kendisine ait olduğunu, tarihini tam olarak hatırlamadığını, kendisinin şirkette borçlandırma veya tahsilat yapma yetkisinin olmadığını, ancak …’in sözlü talimatı üzerine işlemler yapıldığını, muhasebeleştirilmesini bilmediğini, belgenin düzenleme tarihinini de bilmediğini, bildiği kadarıyla kağıt alımına veya satımına ilişkin alışveriş yapılmadığını, alınan altınların bir kısmının bizzat … tarafından TL’ye çevrilip kendisine teslim edildiğini, kendisinin de bu parayı …’in oğluna teslim ettiğini, miktarlarını ve dönemlerini bilmediğini bildirmiştir.
Tanık … anlatımında; 2006-2010 döneminde davalı şirketin % 95 hissedarı ve yetkilisi olduğunu, 2010 yılında şirketin maddi sıkıntı içerisine girdiğini, Eylül ayında ödenmesi gereken çeklerin olduğunu, …’ın “… isimli kişinin kuyumculuk yaptığını, ondan faizle para alabileceklerini” söylediğini, kendisinin de kabul ettiğini, ertesi günü …’ın bu kişiden aldığını söyleyerek 37.800,00 TL para getirdiğini, iki hafta sonra da … isimli kişinin (davacının) bankadan 85.000,00 TL çektiğini, bu parayı davalı şirket hesabına yatırdıklarını, bu paranın karşılığı olarak faizi ile birlikte 45.000,00 TL ve 50.000,00 TL bedelli iki adet şirket çekini imzalayarak davacıya verdiğini, daha sonra yine davacıdan 45.000,00 TL borç para aldıklarını, ayrıca 5.000 USD borç aldıklarını, o tarihteki karşılığının 7.335,00 TL olduğunu, daha sonra …’ın davacıdan 12.100,00 TL alarak getirdiğini, en son 8.850,00 TL parayı davacıdan aldıklarını, sonuçta davacıdan 151.085,00 TL para alarak şirkette kullandıklarını, …’ın davacıdan aldığı paraları altın bozdurarak aldığını söylediğini ancak kendisinin altın bozdurulduğunu görmediğini, davacıdan aldıkları bu paraları günü geldiğinde ödeyemediklerini, bunun üzerine “belgedir” başlıklı belgeyi kendisinin düzenleyip verdiğini, belgede her ne kadar altın alındığı yazılmış ise de kendisinin altın alındığını bizzat görmediğini, belgenin düzenleme tarihini bilmediğini, 50.000,00 TL bedelli çekteki imzanın kendisine ait olduğunu, bu paraların karşılığı olarak kendisinin davacıya şahsına ait … marka minibüsü verdiğini bildirmiştir.
Bu tanığın anlatımı ve tüm dosya içeriğine göre mahkememizce, tarihsiz belgedeki paranın ve altınların davacı tarafından davalıya borç olarak verildiği kabul edilmiştir.
Mahkememizce tarafların defter ve belgeleri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Hukukçu ve mali müşavir bilirkişiden oluşan bilirkişi heyeti hazırladıkları 24/11/2014 tarihli raporlarında özetle; davalının, sunması gereken 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ilişkin ticari defterlerinden sadece 2010 yılına ilişkin yevmiye, kebir ve envanter defterini sunduğunu, defterlerin açılış tasdiklerinin bulunduğunu ancak kapanış tasdikleri bulunmadığı için sahibi lehine delil niteliklerinin bulunmadığını, 2010 yılı defterleri üzerinde yapılan incelemeye göre, davalının davacı ile olan cari hesap ilişkisini 120-01-078 … hesaplarında takip ettiğini, bu hesaba göre hesap bakiyesinin -0- olduğunu, borç alacak bakiyesinin bulunmadığını, tarihsiz belgede belirtilen altınlara USD defter kayıtlarında rastlanmadığını, sadece TL olarak 85.000,00 TL’nin … tarafından davalının … Bankası hesabına havale yapıldığını, davacıya verilen 180491 numaralı 45.000,00 TL bedelli çekin davacıya … Bankası’na ödendiğini, banka kayıtlarına göre … numaralı 50.000,00 TL bedelli çekin henüz ödenmediğini, 212.285,49 TL olarak belirlenen davacı alacağından 79.175,00 TL davalı ödemesi düşüldüğünde davalının, davacıya toplam borcunun 133.110,49 TL olduğunu bildirmişlerdir.
Davacı vekili 31/12/2014 tarihli dilekçesi ile rapora karşı itirazlarını bildirmiştir.
Davacı vekili itiraz dilekçesinde; müvekkilinin takibe dayanak belge ile davalıya altını gram olarak borç verdiğini, bunun toplam miktarının 3.000,80 gram olduğunu, borçlunun borcunu ödeyeceği tarihteki altının gram karşılığı TL karşılığını ödemesi gerektiğini, oysa bilirkişilerin altının borç verildiği tarihteki TL karşılığını baz alarak hesaplama yaptıklarını, icra takip tarihindeki gram altın fiyatları baz alınarak, altının Türk Lirası karşılığı olan borç miktarının bulunması gerektiğini, bilirkişilerin 212.285,49 TL olarak yaptıkları hesabın eksik ve yanlış olduğunu, davalının ödeme savunmasını ispatlayamadığını, zira 2011 ve 2012 yıllarına ilişkin defterlerin sunulmadığını, davalının verdiğini ileri sürdüğü 50.000,00 TL ve 45.000,00 TL bedelli çeklerin müvekkiline ödenmediğini, … plakalı aracın satışı ile ilgisinin olmadığını, bu aracı müvekkilinin satmadığını ve parasını almadığını belirtmiştir.
Davalı vekili de 29/12/2014 havale tarihli dilekçesi ile rapora karşı beyan ve itirazlarını bildirmiştir.
Davacı vekili 03/07/2015 tarihli duruşmada ise; müvekkili adına düzenlenen 28/02/2011 keşide tarihli … Bankası … Şubesi’ne ait 50.000,00 TL bedelli çekin halen müvekkili elinde olduğunu, bu çekin ödenmediğini, kambiyo senedi niteliğine göre temel ilişki kapsamında iddialarda bulunduklarını, müvekkiline 45.000,00 TL bedelli çekin verilmediğini, davalı tarafından müvekkiline çekle 45.000,00 TL ödeme yapılmadığını belirtmiştir. Aynı duruşmada davacı vekili 50.000,00 TL bedelli çek aslını mahkememize sunmuş ve çekin önlü arkalı fotokopisi alınarak “aslı gibidir” onayı yapıldıktan sonra çek aslı davacı vekiline iade edilmiştir.
Mahkememizce taraf vekillerinin itirazları doğrultusunda ve özellikle dosyaya sunulan “belgedir” başlıklı belge değerlendirilmek suretiyle 06/09/2011 tarkip tarihindeki altının gramının TL karşılığı esas alınmak suretiyle borç miktarının ne olduğu konusunda bilirkişilerden ek rapor aldırılmıştır.
Bilirkişi heyeti hazırladıkları 03/11/2015 tarihli ek raporlarında özetle; tarihsiz belgeye göre 85.000,00 TL’nin, 5.000 USD’nin ve 8.850,00 TL’nin nakit olarak, 589,40 gr 14 ayar altın, 353,53 gr 22 ayar altın, 162,50 gr altın ve 320,00 gr 22 ayar altının borç olarak verildiğini, bu belgede bozdurulup nakit olarak verilen paraların altın olarak ödeneceği şartının yer almadığını, İzmir Kuyumcular Odası’nın resmi internet sitesi ile TCMB resmi internet sitesinden alınan bilgiye göre 06/09/2011 takip tarihindeki kur ve altın fiyatları nazara alınarak yapılan hesaplamaya göre oluşan toplam miktarın 240.613,06 TL olduğunu, davacıya verilen 180491 numaralı, 45.000,00 TL bedelli çekin davacıya … Bankası’ndan ödendiğini, banka kayıtlarına göre … numaralı, 50.000,00 TL bedelli çekin henüz ödenmediğini, çekin müşteride olduğunu, toplam 13.175,00 TL tutarındaki ödemenin 2011-2012 yıllarında yapılmasına rağmen davalının kabul beyanına göre bunların “vade farkı” olarak yapılması nedeniyle davalının davacıya olan borcundan mahsup edilemeyeceğini, … plakalı aracın satışının davacı tarafından yapılmadığı gibi satış bedelinin davacıya aktarıldığına ilişkin belge de sunulmadığını, dolayısıyla davalının yaptığı ödemeler toplamının 45.000,00 TL olduğunu, davalının, davacıya olan asıl borcunun 195.613,06 TL olduğunu bildirmişlerdir.
Aldırılan 03/11/2015 tarihli ek rapor somut olaya uygun, açıklayıcı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunmuştur.
Davalı şirket temsilcisi 12/02/2016 tarihli duruşmada, temsile yetkilisi olduğu şirketin ünvanının dava açıldıktan sonra “… Mak. Paz. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şirketi” olarak değiştiğini belirtmiş, ünvan değişikliğine ilişkin karar ve Ticaret Sicil Gazetesi örneğini ile imza sirküler örneğini sunmuştur.
Mahkememizin 06.05.2016 tarihli … Esas … karar sayılı kararı ile toplanan deliller, dinlenen tanık anlatımları, aldırılan kök ve ek rapor ile tüm dosya içeriği göz önüne alındığında; takibin ve davanın dayanağı olan tarihsiz olarak düzenlemiş olan “belgedir” başlıklı belgeye göre nakit olarak 85.000,00 TL’nin, 5.000 USD’nin ve 8.850,00 TL’nin, 589,40 gr 14 ayar altın, 353,53 gr 22 ayar altın, 162,50 gr altın ve 320,00 gr 22 ayar altının davacı tarafından davalıya borç olarak verildiği, takip tarihindeki kur ve altın fiyatları üzerinden yapılan hesaplamaya göre verilen toplam borç miktarının 240.613,06 TL olduğu, davalının davacıya verdiği 180491 numaralı, 45.000,00 TL bedelli çeki … Bankası’ndan ödediği, … numaralı, 50.000,00 TL bedelli çekin henüz ödenmediği, çek verilmesinin ödeme olarak kabul edilemeyeceği, ödendiğine ilişkin makbuzun sunulması gerektiği, somut olayda sunulmadığı, 13.175,00 TL tutarındaki ödemenin davalının kabulüne göre “vade farkı” ödemesi olması nedeniyle dava konusu borca sayılamayacağı, … plakalı aracın satış bedelinin ise davacıya aktarıldığına ilişkin belgenin sunulmadığı, tüm bu çerçevede davalının yaptığı toplam 45.000,00 TL ödeme haricinde başkaca ödemenin bulunmadığı ve ödenen bu miktar düşüldükten sonra davalının davacıya hala 195.613,06 TL borcunun bulunduğu ve takipte bu miktar borca itirazında haksız olduğu anlaşıldığından, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar her iki tarafça temyiz olunmuştur.
Yargıtay …. Hukuk Dairesinin 17.01.2018 tarihli … Esas … Karar sayılı kararı ile ”Davacı tarafından başlatılan ilamsız icra takibinin dayanağı tarihsiz olarak düzenlenmiş ve imzası davalıya ait “belgedir” başlıklı ödünç senedidir. Dayanak senedin incelenmesinde davalı tarafın davacıdan nakit para ile altın (mal) aldığı anlaşılmakta olup, alınan ödüncün ödeme zamanı ve şekli kararlaştırılmamıştır. Bu durumda nakit olarak alınan borç (altınların bozdurularak nakde çevrilip nakit olarak verilen ) para yönünden temerrüd tarihinden itibaren faiz uygulanmak, altın olarak verilen kısım için ise aynen iade söz konusu olacağından temerrüd tarihindeki altının değeri dikkate alınarak (talep para olduğundan) alacağın tespiti gerekirken eksik inceleme ile düzenlenen bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.” gerekçesi ile mahkememiz kararı bozulmuştur
Yargıtay … Hukuk Dairesinin bozma kararı usul ve yasaya uygun bulunarak uyulmasına karar verilmiştir. Bozma kararı gereğince temerrüt tarihinin tespitine çalışılmıştır. Ancak bozma sonrasında davalı vekili davaya konu borç ile ilgili 25.05.2011 tarihli ibranameyi sunmuştur. Davacı vekili Yargıtay bozma kararından sonra yeni delil sunulmasının mümkün olmadığını, bu nedenle sunulan belgeyi kabul etmediklerini, belgenin bir tek kişinin imzasını içerdiğini, belgedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını savunmuştur.
Davalı vekilinin sunduğu belgedir başlıklı belge içeriği itibarı ile ibraname niteliğinde olduğundan ve borcu sona erdiren bir işlem olduğundan, bu aşamada da ileri sürülebileceğinden, ileri sürülemeyeceği yönündeki davacı itirazların reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafça sunulan 25.05.2016 tarihli belgedir başlıklı belgenin içeriği itibarı ile davamızın konusu alacağı kapsadığı, … tarafından düzenlendiği, …’nin bu belge ile borçlular …, … ve … Mak. San. Tic. Ltd. Ştinden alacağının kalmadığını kabul ettiği anlaşılmıştır.
25.05.2016 tarihli belgedir başlıklı belgedeki imzanın davacıya ait olmadığı savunulmuş olmakla, davacının imza örnekleri alınmış, tatbike medar imza örnekleri getirtilmiş, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi, Adli Belge İnceleme Şubesinden rapor alınmıştır.
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi, Adli Belge İnceleme Şubesinin 02.07.2020 tarihli raporunda inceleme konusu belgede … adına metne göre ters konumda atılmış imzanın sağ ve solunda şahsın mukayese imzalarında olmayan grafik unsurlar içerdiği, ekli VSC 8000 görüntüsünde hatları çizilen imza ile …’nin mukayese imzalarında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından, söz konusu imzanın …’nin eli ürünü olduğu, söz konusu grafik unsurların … ‘nin eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği, inceleme konusu belgenin metne göre alt kenarının forme kesim olmadığı ve imzanın metine göre ters konumda atılmış olduğu, başka amaçla düzenlenmiş, imzalı kağıttan elde edilip edilmediği hususunda mevcut bulgularla daha ileri bir tespite gidilemediği görüşü bildirilmiştir.
Davacı tarafça Adli Tıp Kurumu raporuna itiraz edilmiştir. Davacı tarafın itirazları Adli Tıp Kurumu raporunun içeriği ve bir kısım hususların tespit edilemediği göz önüne alınarak, bu kez üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişiler …, …, …04.11.2020 tarihli raporlarında, belgedir başlıklı belgedeki … imzasının belge metnine göre tamamen ters atılmış olduğunu, … isimli şahsın eli mahsulü olduğunu, belgenin arka yüzünde başka bir belgenin fotokopisinin mevcut olup, kağıt üst kesimi, matbaa, alt kesimi ise A4 olarak bilinen ve standart ölçüszü 294×210 mm olan ancak markalara göre kağıt ebadı yönünden kısmi farklılıklar gösterdiği bilinen A4 ebadındaki tam kağıdın matbaa veya benzeri kesici alet kesimi olmayıp, muhtemelen alt bölümünün kısmen düzgün bir şeklide kopartılarak çıkartılan parçası olduğu ve ayrıca üst ve alt kenar uzunlukları aynı, sol ve sağ kenar ölçülerinin ise farklı ölçülerde olduğu, belgenin hali hazır durumu itibarı ile başka amaçla düzenlenip düzenlenmediğinin veya rıza hilafına oluşturulup oluşturulmadığının tespitinin grafalojik yönden mümkün olmadığını, belge metni ile imzanın aynı zamanda veya farklı zamanlarda oluşturulup oluşturulmadığının günümüz teknik imkanları doğrultusunda mümkün olmadığını ortaya koymuşlardır.
Davacı vekilince rapora itiraz edilmekle yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması talep edilmiş ise de, bilirkişi heyet raporunun Adli Tıp Kurumu raporu ile benzer sonuçlar içerdiğinden, yeni bir rapor alınmasının yargılamaya katkı sağlamayacağından yeni rapor alınması talebi yerinde görülmemiştir.
Toplanan tüm deliller karşısında, davacı tarafından davalıya altın, altın karşılığı döviz ve TL borç alındığı ve ödenmediği ileri sürülerek, tahsili için İzmir … İcra DAiresinin … Esas sayılı icra takibine girişildiği, takibin dayanağı olan tarihsiz belgedeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olduğunun kabul edildiği, mahkememizce … esas sayılı davasından yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verildiği ancak, Yargıtay … H.D.’nin 17.01.2018 tarihli bozma kararı ile temerrüt tarihinin belirlenerek, altınların TL karşılığının ve TL olarak verilen borçlar yönünden temerrüt tarihinin belirlenmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulduğu, bozma sonrasında davalı vekilince davaya konu borcun ödendiğine ilişkin 25.05.2011 tarihinde …’nin imzasını içeren belgedir başlıklı ibranamenin sunulduğu, davacı tarafından bu aşamada ibraname sunulamayacağı savunulmuş ise de, bu belgenin borcu sona erdirici nitelikte olduğundan, Yargıtay kararından sonra dahi sunulabileceğinin değerlendirildiği, gerek Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin Belge İnceleme Şubesi tarafından sunulan rapordan ve gerekse üç kişilik bilirkişi raporundan 25.05.2011 tarihli belgedir başlıklı belgedeki imzasının metne göre ters atılmış olmakla birlikte …’nin eli ürünü olduğunun anlaşıldığı, imzanın metne göre ters atılmış olmasının, belgenin geçerliliğini etkilemediği, söz konusu 25.05.2011 tarihli belgenin …’nin başka amaçla atılmış imzaları kullanılarak rıza hilafını oluşturduğunun da sübuta ermediği, dolayısı ile 25.05.2011 tarihli ibraname içeriğindeki belgedir başlıklı belge karşısında, davaya konu borcun ödenmesi ile borcun sona erdiği ve davacının alacağının bulunmadığı kanaatine varılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı tarafça kötü niyet tazminatı talep edilmiş ise de, davacının takibe girişmekte kötü niyetli olduğu sübuta ermediğinden, şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı reddedilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
Davalının şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 59,30-TL harcın peşin alınan 3.240,10-TL harçtan mahsubu ile fazla 3.180,80-TL harcın karar kesinleştiğinde talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre takdir olunan 31.475,85-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına,
-Davalı tarafça yapılan 2.200,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
-Taraflarca yatırılan ancak sarf edilmeyip artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, oybirliği ile verilen karar davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, tebliğden itibaren 15 günlük süre içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/03/2021

Başkan …
e -imzalıdır

Üye …
e -imzalıdır

Üye …
e -imzalıdır

Katip …
e -imzalıdır