Emsal Mahkeme Kararı İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1471 E. 2022/306 K. 12.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1471
KARAR NO : 2022/306

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 10/12/2018
KARAR TARİHİ : 12/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan 10/12/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 14.06.2017 tarihinde saat 13.30 civarında, … Mah. … Sok. Konak İzmir adresinde bulunan evinin önünde aracın çarpıp kaçması sonucunda yaralandığı, olayın şoku ve çarpan aracın durmayarak hızlıca olay yerinden kaçması nedeniyle müvekkiline çarpan aracın plakasının alınamadığı, olay yerinde yaralanan müvekkilinin, eşi ve eşinin kardeşi tarafından İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldığı, söz konusu kaza nedeniyle müvekkilinin sağ kol ve dirsek bölgesinde kalıcı hasar meydana gelmiş olup, müvekkilinin halen sağ kol ve dirsek bölgesini randımanlı bir şekilde kullanamadığı, bu bağlamda, söz konusu kaza nedeniyle müvekkilinin vücudunda sürekli (kalıcı) iş göremezlik halinin mevcut olduğu, keza, bu durumun, İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 08.08.2018 tarihli kati heyet raporundaki, “Tanı: Sağ Dirsek Kırığı…Karar: Resmi Gazetenin 30.03.2013 tarih/28603 sayılı yönetmeliği gereği fizik tedavi ve ortopedi yönünden özür oranının %8 (sekiz)’dir. Özürlülük kalıcıdır” şeklindeki tespit ile de sabit olduğu, diğer yandan, müvekkilinin kaza akabindeki tedavi sürecinde yaklaşık 2 (ay) işsiz kalmış olduğu, müvekkiline çarpan araç sürücüsünün ve aracın belirlenememesi nedeniyle, müvekkilinin vücudunda meydana gelen kalıcı ve geçici göremezlik zararı karşılanması amacıyla 29.06.2018 tarihinde … müracaat edildiği, taraflarınca yapılan yazılı başvurudan sonra davalı … tarafından eksik evraklar istenmiş olup istenen evrakların kendilerine gönderilmesine rağmen başvurunun reddedildiği, … 25.09.2018 tarihli ret gerekçesi ise, “14.06.2007 tarihinde meydana gelen kaza ile ilgili olarak kaza gününde herhangi bir tutanak düzenlenmediği ve hiçbir merciye müracaatta bulunulmadığı görülmüştür. Kazaya tespit edilemeyen bir aracın sebep olduğu hususunda bir bilgi ve belge bulunmamaktadır” şeklinde olduğu, müvekkilinin hastaneye gittiği esnada kazayı ilgili birime ve hastane kolluğuna bildirdiği ve şikâyetçi olduğunu beyan ettiği, müvekkilinin ilkokul terk olup, hastane kolluğuna yapılan şikâyetin yeterli olacağını düşündüğü, kazanın meydana gelişinin de anılan hastanenin adli vaka birimine bildirildiği, meydana gelen kazanın bildirildiği hususun da, hastane giriş kaydı, hastane adli vaka defterinin imzalı sureti ve adli vaka bildirim formundan açıkça anlaşıldığı, Hastane polisi tarafından müvekkilinin şikâyetinin işleme alınmadığının taraflarınca tespit edildiği, bu nedenle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …/… soruşturma numaralı dosyası ile faili meçhul araç sürücüsü hakkında suç duyusunda bulunulduğu, Savcılığının 05.09.2018 tarihli ve …/… K. sayılı kararı ile şikâyet hakkında, süre yönünden takipsizlik kararı verildiği, salt bu nedenle davalının başvuruyu reddetmesinin hukuka aykırı olduğu, keza, müvekkilinin, faili meçhul araç sürücüsü hakkında şikâyetçi olduğu, bir an için müvekkilinin şikayetçi olmadığı varsayılsa dahi, davalı … müvekkilinin tüm bedensel zararını karşılaması gerektiği, davalının ödeme yapması için suç duyurusu ve kesinleşmiş bir mahkeme kararının bulunmasının kanuni bir şart olmadığı, kaldı ki, müvekkilinin kazanın trafik kazası ve adli vaka olduğunu hastane polisine bildirmiş olup bu hususun resmi kayıtları ile ortada olduğu, yaşanan kaza ve sonrasının tanık beyanları ile de sabit olacağı, diğer yandan, meskün mahalde aşırı hız yaparak diğer trafik kurallarına aykırı davranan şahsın olay mahallinden kaçmış olup, anılan şahsın olay mahallinde kaçması hususunun dahi kaçan şahsın ağır kusurlu olduğunu gösterdiği belirtilerek açıklanan nedenlerle; fazlaya ilişkin tüm hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla, davanın trafik kazasından kaynaklanan ve zararın tespitinin baştan belirlenmesi mümkün olmadığından belirsiz alacak davası olup şimdilik; müvekkili … lehine (bilirkişi raporu ile tespit edilecek zarar miktarlarına göre dava değerini sonradan arttırmak üzere) şimdilik kalıcı iş göremezlik zararı bakımından 5.000,00 TL ile geçici iş göremezlik bakımından 1.000,00 TL olmak üzere toplam 6.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama masrafı ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
Davalı vekili tarafından sunulan 07/01/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; kaza tarihi 14.06.2017 olduğundan, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Genel Şartlarının işbu davada uygulanması gerektiği, davacının 14.06.2017 tarihinde sürücüsü tespit edilemeyen bir araç nedeniyle maluliyetinin oluştuğuna dair somut delil bulunmadığından davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği, davacı tarafça, işbu davanın açılmasından önce müvekkili kuruma başvuru yapıldığı, açılan … sayılı hasar dosyası kapsamında soruşturma dosyasının incelendiği, ilgili belgelerin incelenmesi sonucu 14.06.2017 tarihinde meydana geldiği iddia olunan kaza ile ilgili olarak kaza gününde herhangi bir tutanak düzenlenmediği ve hiçbir merciye müracaatta bulunulmadığının anlaşıldığı, kazadan 1 yıldan fazla süre geçtikten sonra İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat edildiği, bunun dışında, kazaya plakası tespit edilemeyen bir aracın sebep olduğu hususunda herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, davaya konu iddianın tamamen davacının çelişkili soyut beyanlarına dayanmakta olup müvekkili kurumun sorumluluğuna sebep olacak başkaca delil bulunmadığı, bu nedenle davacının soyut iddialarına dayanarak müvekkili kurumdan tazminat talep etme hakkı bulunmadığından, davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği, açıklamalarına rağmen müvekkili kurum aleyhine yargılmaya devam edilmesi halinde kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespiti ve araç plakası ve sürücüsünün tespit edilemediğinin ispatının gerektiği, kazaya tespit edilemeyen aracın neden olduğunun tanık, kamera kaydı vs. delillerle ispatlanması gerektiği, …’nın sorumluluğunun plakası tespit edilemeyen aracın kusur oranı ile sınırlı olduğu, burada …’nın tazmin etmekle yükümlü olduğu zararların, zarar-kusur ilişkisine bağlı olup zararların kusur oranında karşılanması gerekliliğinin esas olduğu, bu nedenle de davacı tarafın öncelikle kazanın oluşumunda plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın kusurlu olduğunun ispatının gerektiği ayrıca bu aracın …’nın sorumluluğuna sebep olacak araçlardan olup olmadığının da bilinmediği, bu durumun da tespit edilmesi gerektiği, davaya konu kazanın oluşumundaki kusur oranlarının tespitinin Adli Tıp vasıtasıyla yapılması gerektiği, yapılacak yargılamada, müvekkili kurum aleyhine hüküm kurulması halinde, zarar görenin kusuru oranında tazminattan indirim yapılması gerektiği, zarar görenin tam kusurlu olması halinde ise davacının tazminat talep hakkının bulunmadığı, davacının daimi maluliyet durumunun tespiti adına Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe uygun olarak hazırlanmış sağlık raporu alınması gerektiği, davacının kalıcı sakatlık tazminatı talebi için; “Özürlülük ölçütü, sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmeliği”ne göre kişinin kalıcı bir sakatlığının olup olmadığının tespit edilmesi, yine aynı yönetmeliğin eklerinde yer alan kas-iskelet sistemi ile ilgili yaralanma modeli veya tanı ilişkili değerlendirme kriterlerine göre, Davacının tüm tedavileri tamamlandıktan sonra sakatlığın 12 ay boyunca stabil ve kalıcı olması gerektiği, davaya konu maluliyet tazminatının uzman bilirkişilerce hesaplanması gerektiği, Trafik Sigortası Genel Şartları EK-3 maddesinde, maluliyet tazminatının hesaplanmasında dikkate alınması gereken hususların belirlendiği, söz konusu düzenlemeye göre, tazminat hesaplamalarında TRH-2010 tablosunun dikkate alınacağı, ayrıca hesaplamalarda teknik faiz (iskonto) oranının %1,8 olarak hesaplanacağı, geçici iş göremezlik nedeni ile doğan zararlara ilişkin maddi tazminat talepleri teminat dışında olup müvekkili kurumun bu talepler nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığı, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarı tespit edilerek müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiği, …’nın sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğu, davacı tarafın kaza tarihinden itibaren faiz talebi haksız olup ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceği belirtilerek açıklanan nedenlerle haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
Dilekçelerin teatisi aşaması usulüne uygun tamamlanmakla taraf teşkili sağlanmış ve yine usulüne uygun olarak tahkikat aşamasına geçilmiştir.
DELİLLER:
Davalı tarafa yazılan müzekkere cevabı, Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi müzekkere cevabı, İzmir CBS müzekkere cevabı, SGK İl Müdürlüğü müzekkere cevabı, mahallinde yapılan keşif, keşif sırasında dinlenen tanık beyanları ve alınan kusura ilişkin 18/02/2020 havale tarihli rapor, Ege ATK tarafından maluliyete yönelik hazırlanan 13/08/2020 tarihli ve 10/12/2020 tarihli raporlar, aktüer bilirkişisi tarafından hazırlanan 08/03/2021, 18/11/2021 ve 09/02/2022 havale tarihli raporlar ile değer artırım ve ıslah dilekçesi dosyamız arasındadır.
Davacı tanığı … keşif esnasında aynen “Davacının yengesi olurum. Olay günü ben balkkonda çamaşır asıyordum. Davacı o gün kaldırım kenarında sigara içiyordu. Tam çarpma anını görmemekle birlikte o an çamaşır astığım sırada aşağıdan bir ses geldi. Aşağıya doğru baktığımda Plakasını hatırlayamadığım beyaz renkli bir transit aracın davacıya çarptıktan sonra hızla uzaklaştığını gördüm. Çamaşırı bıraktım hemen aşağıya indim. O sırada davacı yerde yatıyordu. Davacının kayınçosu olan … davacıyı alarak hemen Hastaneye götürdük. Kendi aracı ile davcıya Hastaneye götürdüğünü hatırlıyorum, aracın davacıya tam çarptığı yeri Mahkeme heyetine gösterdim. Kaza gündüz vakitlerinde meydana gelmişti.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı … keşif sırasında aynen “Olay günü davacı ile buluşmak için davacının evinin önüne gelirken birden sokağın sonuna doğru önümde giden ancak plakasını alamadığım beyaz renkli bir kamyonet tipi aracın davacıya çarptığını ve davacının bu arpma neticesinde yere düştüğünü gördüm. Hemen olayın gerçekleştiği yere doğru koştum ancak araç bir anda hızlandı ve sol taraftan dönüş yaptı bu yüzden plakasını alamadım. Hemen kendi aracıma davacıyı alarak Hastaneye götürdüm. Davacıyı Hastaneye götürürken aracımda … de vardı. Kaza gündüz vakitlerinde meydana gelmişti.aracın davacıya tam çarptığı yeri Mahkeme heyetine gösterdim. Hastaneye gittikten sonra davacıyı direk acile götürdük. Hastane polisi yanımıza gelerek ifademizi aldı. Ancak ifadeye yönelik beyanımın olduğu tutanağı ben almadım.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizce 21/01/2020 tarihli duruşmada verilen ara karar gereği mahallinde keşfe gidildiği, keşif neticesi bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 18/02/2020 havale tarihli raporun dosyaya sunulduğu ve taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edildiği görülmüştür. Söz konusu raporun incelenmesinde özetle “plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen kamyonetin … Sk. üzerinde seyir halinde iken No: …/… önüne geldiğinde seyir yönüne göre solunda yaya kaldırımı üzerinde bulunan davacı …’in sağ koluna aracın sol dış dikiz aynası ile çarpması ve davacı yayanın yere düşerek yaralanmasına yönelik kazanın oluşumunda plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün bu kazaya asli ve tam kusurlu olarak sebebiyet verdiği, davacının kusurunun olmadığı” şeklinde kanaat belirtildiği görülmüş, rapora karşı taraflarca beyan yahut itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce 07/07/2020 tarihli duruşmada verilen ara karar gereği davacı asilin geçici ve kalıcı maluliyetinin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise oran ve süresinin belirlenmesi ile birlikte yaralanmanın 14/06/2017 tarihli trafik kazası neticesinde gerçekleşip gerçekleşmediği ve Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki raporun trafik kazası sonucu düzenlenip düzenlenmeyeceği konularını içerir rapor aldırılmasına karar verilmiş olup Ege ATK tarafından hazırlanan 13/08/2020 havale tarihli raporun dosyaya sunulduğu ve taraflara usulüne uygun tebliğ edildiği görülmüştür. Raporun incelenmesinde özetle “Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik kapsamında sürekli iş göremezlik oranının %7 olduğu, tıbbi iyileşme süresinin ise 4 ay olarak kabulü gerektiği” şeklinde kanaat belirtildiği görülmüş, rapora karşı davacı tarafça beyan dilekçesinin sunulduğu, davalı yanca beyan yahut itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce 27/10/2020 tarihli duruşmada Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı somut norm denetimi yoluyla iptal hükmü göz önüne alınarak maluliyetin oluşacak duruma göre yeniden tayini istenilmesi üzerine Ege ATK tarafından hazırlanan 10/12/2020 havale tarihli raporun dosyaya sunulduğu ve taraflara usulüne uygun tebliğ edildiği görülmüştür. Raporun incelenmesinde özetle “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği kapsamında sürekli iş göremezlik oranının olay tarihindeki yaşına göre %11.2 ve bugünkü yaşına göre %12,1 olduğu, tıbbi iyileşme süresinin ise 4 ay olarak kabulü gerektiği” şeklinde kanaat belirtildiği görülmüş, rapora karşı taraflarca beyan yahut itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce 12/01/2021 tarihli duruşmada verilen ara karar gereği 10/12/2020 havale tarihli rapor göz önüne alınmak ve ayrıca kusur raporu da göz önüne alınmak suretiyle dosyanın aktüer bilirkişisine tevdine karar verilmiş olup aktüer bilirkişisi … tarafından hazırlanan 08/03/2021 havale tarihli raporun dosyaya sunulduğu ve taraflara usulüne uygun tebliğ edildiği görülmüştür. Raporun incelenmesinde özetle “PMF 2010 tablosu kullanılarak %10 artırım %10 eksiltim yöntemi ile yapılan inceleme neticesinde davacının geçici iş göremezlik zararının 5.756,40 TL ve sürekli iş göremezlik zararının 153.195,06 TL olduğu” şeklinde kanaat belirtildiği görülmüş, rapora karşı davacı tarafından değer artırım dilekçesinin sunulduğu, davalı tarafça ise itiraz beyanlarda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce 21/09/2021 tarihli duruşmada verilen ara karar gereği yine 10/12/2020 havale tarihli rapor göz önüne alınmak ve ayrıca kusur raporu da göz önüne alınmak suretiyle ve ancak bu sefer TRH 2010 tablosu kullanılmak suretiyle % 10 artırım ve % 10 eksiltim yöntemi ile rapor hazırlanması gerektiği kanaatine varılmış olup aktüer bilirkişisi … tarafından hazırlanan 18/11/2021 havale tarihli raporun dosyaya sunulduğu ve taraflara usulüne uygun tebliğ edildiği görülmüştür. Raporun incelenmesinde özetle “TRH-2010 tablosu kullanılarak %10 artırım %10 eksiltim yöntemi ile yapılan inceleme neticesinde davacının geçici iş göremezlik zararının 5.756,40 TL ve sürekli iş göremezlik zararının 180.407,81 TL olduğu” şeklinde kanaat belirtildiği görülmüş, rapora karşı davacı tarafından harç tamamlama dilekçesinin sunulduğu, davalı tarafça ise itiraz yahut beyanda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
Bu sefer Mahkememizce 25/11/2021 tarihli duruşmada verilen ara karar gereği kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken yönetmeliğin Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik olması sebebiyle dosyaya kazandırılan 13/08/2020 tarihli rapor göz önüne alınarak ve yine TRH 2010 tablosu kullanılmak suretiyle % 10 artırım ve % 10 eksiltim yöntemi ile rapor hazırlanması gerektiği kanaatine varılmış olup aktüer bilirkişisi … tarafından hazırlanan 09/02/2022 havale tarihli raporun dosyaya sunulduğu ve taraflara usulüne uygun tebliğ edildiği görülmüştür. Raporun incelenmesinde özetle “TRH-2010 tablosu kullanılarak %10 artırım %10 eksiltim yöntemi ile yapılan inceleme neticesinde davacının geçici iş göremezlik zararının 5.756,40 TL ve sürekli iş göremezlik zararının 176.700,52 TL olduğu” şeklinde kanaat belirtildiği görülmüş, rapora karşı davacı tarafından sözlü olarak beyanda bulunulduğu, davalı tarafça ise itiraz yahut beyanda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından sunulan 15/02/2022 havale tarihli ıslah dilekçesi ile başlangıçta belirtilen 1.000,00 TL’lik geçici iş göremezlik talebinin rapor neticesi 5.756,40 TL’ye, 5.000,00 TL olarak belirtilen sürekli iş göremezlik talebinin ise 170.944,12 TL7ye yükseltildiğine ve toplam 176.700,52 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların iddia ve savunmaları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Yapılan inceleme neticesinde; davalı tarafça davaya konu trafik kazasının kabul edilmediği hususu göz önünde bulundurulduğunda taraflar arası uyuşmazlığın 14/06/2017 tarihinde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın Mahkememiz davacısına çarpıp çarpmadığı, ö çarptığının anlaşılması halinde davacının geçici ve kalıcı maluliyete uğrayacak şekilde yaralanıp yaralanmadığı ile olaydaki kusur durumunun belirlenmesi ve yaralandığının ve kusur durumunun netleşmesinden sonra davacının geçici ve kalıcı iş göremezlik zararının hesaplanması ile davalıdan tahsilinin mümkün olup olmadığının tespit ve değerlendirilmesine esas geçici ve kalıcı maluliyetten kaynaklı maddi tazminat davası olduğu anlaşılmıştır.
Dosyaya kazandırılan kusur raporuna taraflarca herhangi bir itirazda bulunulmamış ve ancak davalı tarafça kendi sorumluluğunu gerektirecek nitelikte olduğu belirtilen kazaya itirazda bulunulduğu anlaşılmakla bu hususta yapılan inceleme mahallinde yapılan keşif ve keşif sırasında dinlenen tanık beyanları göz önüne alındığında 14/06/2017 tarihinde İzmir ili, Konak ilçesi, … mahallesi … Sokak Nop:… … önünde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen beyaz renkli transit marka bir aracın olay mahalli iki yönlü gidiş geliş şeklinde ve 4,70 metre genişliğinde asfalt yolda seyir halinde iken seyir yönüne doğru sol yaya kaldırımı üzerinde bulunan davacı …’in arka kısmından sağ koluna aracın sol dış dikiz aynası ile çarpması ve bu çarpmanın etkisi ile davacının yere düşüp yaralanması şeklinde kazanın meydana geldiği araç sürücüsünün yolun sonunda 1 metre genişliğindeki yaya kaldırımı üzerinde sırtı dönük olarak bulunan yayanın varlığını dikkate alarak teyakkuz halinde olması ve aracın sol dış aynasının mevcut donanım durumunu da önemseyip yaya kaldırımında ve özellikle yayadan uzak kalarak seyre devam etmesi gerekirken bu kurala riayet etmeyerek yola gereken dikkat ve özeni göstermediği davacı yanın varlığına rağmen dikkatsiz ve kontrolsüz şekilde yaya kaldırımına seyretmesi nedeni ile bu kazanın oluştuğu anlaşıldığından plakası tespit edilemeyen sürücünün eyleminin 2918 sayılı yasanın 47/1-d ve 52/1-b maddelerini ihlal etmesi sebebi ile tam kusurlu olduğu, davacının herhangi bir kusurunun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar dosyaya birden fazla maluliyet raporu kazandırılmış ve kazandırılan rapora taraflarca bir itiraz edilmemiş ve ancak Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce Mahkememizce önce maluliyet Tespiti İŞlemleri Yönetmeliği’nin uygulanması gerektiği yönünde tespit yapılarak tahkikata bu şekilde devam edilmiş ise de daha sonra gerek yargıtay gerekse örnek nitelikteki Bölge Adliye Mahkemesi kararları ile uygulamada sabit hale geldiği üzere kaza tarihinin 14/06/2017 tarihi olması sebebi ile uygulanması gereken yönetmeliğin Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik olduğu anlaşılmış ve tahkikata bu şekilde devam edildiği göz önüne alındığında mevcut dava dosyası kapsamında davacı asilin yaralanmasına neden teşkil edecek maluliyet durumunun 13/08/2020 havale tarihli ATK raporu baz alınarak değerlendirilmesi gerektiği ve böylece davacının söz konusu kaza neticesinde sürekli iş göremezlikten kaynaklı sakatlık oranın % 7 olduğu ve ayrıca kaza tarihinden itibaren 4 ay süre ile tıbbi iyileşme süresinin yani geçici iş göremezlik süresinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Bu kapsamda her ne kadar Mahkememizce aktüer bilirkişisinden 3 ayrı rapor alınmış ise de alınan 08/03/2021 havale tarihli raporunun EGE ATK tarafından hazırlanan 10/12/2020 tarihli rapor baz alınarak ( Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine göre hazırlanan) hesaplandığı ve yine aktüer bilirkişisince hazırlanan 18/11/2021 havale tarihli raporun da yine aynı 10/12/2020 tarihli rapor baz alınarak hesaplandığı ve ancak yukarıda da belirtildiği gibi bu raporların kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken farklı bir yönetmelik olduğu anlaşılmakla söz konusu 08/03/2021 havale tarihli rapor ile 10/12/2020 havale tarihli raporların hükme esas alınamayacağı ve ancak her ne kadar aktüer bilirkişisince kazandırılan 09/02/2022 tarihli rapora taraflarca itiraz yahut beyanda bulunulmamış ise de raporun Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40 Esas ve 2020/40 karar sayılı somut norm denetimi yoluyla iptal hükmü sonucu oluşan durumun açıklığa kavuşturulduğu şekildeki örnek Yargıtay Bölge Adliye Mahkemesi kararları ile uygulamada sabit hale geldiği üzere kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik kapsamında ve yine TRH-2010 tablosu kullanılarak %10 artırım %10 eksiltim yöntemi kullanılarak hesaplama yapıldığı göz önüne alındığında ve yapılan hesaplamanın yerinde olduğu kanaati ile söz konusu 09/02/2022 havale tarihli raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu kabul edilerek davacının bu kaza neticesinde geçici iş göremezlik zararının 5.756,40 TL ve sürekli iş göremezlik zararının ise 176.700,52 TL olduğu anlaşılmıştır.
Bu aşamada şu hususun belirtilmesinde fayda vardır; davacı tarafça tahkikatın devamı sırasında ilk aktüer raporuna istinaden 24/05/2021 tarihli değer artırım dilekçe ile 5.756,40 TL geçici ve 153.195,06 TL tutarında kalıcı iş göremezlik tazminat tutarı üzerinden talepte bulunduğu, ikinci aktüer raporuna istinaden 22/11/2021 tarihli değer artırım dilekçe ile 5.756,40 TL geçici ve 180.407,81 TL tutarında kalıcı iş göremezlik tazminat tutarı üzerinden talepte bulunduğu ve ayrıca son aktüer raporuna istinaden ise 15/02/2022 havale tarihli ıslah dilekçesi ile 5.756,40 TL geçici ve 170.944,12 TL tutarında kalıcı iş göremezlik tazminat tutarı üzerinden talepte bulunduğu anlaşılmakta ise de ıslah dilekçesinin dava dilekçesindeki istemlere atıf yapılarak dava dilekçesindeki istem sonucu yönünden yapıldığı anlaşılmakla iş bu 1.000,00 TL’lik geçici iş göremezlik ve 5.000,00 TL’lik sürekli iş göremezlik dava değerinin ıslah dilekçesi ile 5.756,40 TL geçici iş göremezlik tutarına ve 170.944,12 TL sürekli iş göremezlik tutarına yükseltildiği kanaatine varılmakla yani ıslahın başlangıçta belirtilen iradeye yönelik atıf yapılarak sunulduğu göz önüne alınmakla ıslah dilekçesine itibar edilmesi ve bu anlamda değer artırım dilekçelerinin değerlendirmeye alınmaması gerektiği kabul edilmiştir.
Dava trafik kazasından kaynaklı sürekli iş göremezlik ve geçici iş göremezlikten kaynaklı maddi tazminatın tahsiline yönelik olduğundan ve dolayısıyla aynı zamanda haksız fiil çerçevesinde talep edildiğinden haksız fiilin koşullarının somut olay bakımından incelenerek sonuca gidilmesi gerektiği kanaatine varılmakla yukarıda oluş şekli belirtilen trafik kazasında plakası ve sürücü tespit edilemeyen araç sürücüsünün bu kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğu, davacının herhangi bir kusurunun bulunmadığı, bu kazadan kaynaklı davacının % 7 oranda sürekli iş göremezliğe uğramakla birlikte kaza tarihinden itibaren 4 ay süre ile geçici iş göremezliğe de uğradığı, ortaya çıkan maluliyetlerin kaza ile aralarında illiyet bağının olduğu ve plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün eyleminin aynı zamanda hukuka aykırı bir eylem olduğu anlaşılmakla gerek sürekli gerekse de geçici iş göremezlik yönünden davacı nezdinde haksız fiilin koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde 14/06/2017 tarihinde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen transit marka aracın kaza mahalline geldiği sırada o anda aracın sol tarafında bulunan yaya kaldırımında araca göre sırtı dönük olarak duran davacı tarafın sağ arka tarafından çarpması ile davacı tarafın yere düşerek yaralandığı ve aracın kaçması nedeniyle plakasını ve sürücüsün tespit edilemediği ve ancak dosya kapsamına göre kazının bu şekildeki aracın davacıya çarpıp kaçması ile yukarıda belirtilen oluş şekli ile gerçekleştiği, az yukarıda da belirtildiği üzere davacının bu kaza sonucu geçici ve kalıcı maluliyete uğrayacak şekilde yaralandığı anlaşılmakla davacının yaralanması sonucu geçici ve kalıcı iş göremezlik zararının toplamda 176.700,52 TL’ye karşılık geldiği ve bu tutarın davalı tarafın sorumluluğunda olduğu ayrıca tutarın sorumluluk limitinde de kaldığı tespit edilmekle her ne kadar davacı tarafından faiz başlangıç tarihinin olay tarihi olduğu belirtilmiş ise de KTK 97 ve 98,. maddeleri ile … yönetmeliği 14 ve 15. maddelere göre yapılan değerlendirme sonucunda davalı tarafı 13/11/2018 tarihinde başvuru yapıldığından ve başvuruya istinaden davalı tarafından 16/11/2018 tarihinde ret cevabı verildiğinden bu tarih itibariyle davalı yanın temerrüte düştüğü anlaşılmakla açılı davanın kabulü ile 14/06/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasından kaynaklı; 5.756,40 TL geçici iş göremezlik tazminatının ve 170.944,12 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalının temerrüt tarihi olarak takdir edilen 16/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek ayrı ayrı yasal faizleri ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1- Davanın KABULÜ ile 14/06/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasından kaynaklı;
– 5.756,40 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalının temerrüt tarihi olarak takdir edilen 16/11/2018 tarihinden itibaren,
– 170.944,12 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalının temerrüt tarihi olarak takdir edilen 16/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek ayrı ayrı yasal faizleri ile birlikte DAVALIDAN ALINARAK DAVACIYA VERİLMESİNE,
2- Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 12.070,42 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 737,61 TL (35,90 TL peşin harç ile 701,71 TL toplam tamamlama harcından oluşan) harcın mahsubu ile hazineye irad kaydına, bakiye 11.332,81 TL karar ve ilam harcının DAVALIDAN TAHSİLİ HAZİNEYE İRAD KAYDINA, söz konusu tutar ile ilgili 492 sayılı harçlar kanunu 28. Madde uyarınca kararın tebliğinden itibaren 1 ay içerisinde tahsil harç müzekkeresi düzenlenmesine,
3- Davacı tarafından yatırılan 1.158,41TL (35,90 TL peşin harç ile 35,90 TL başvuru 384,90 TL keşif harcı ve 701,71 TL tamamlama harcından oluşan) harç ile gider avansından kullanılan 2.976,25 TL (tebligat ücreti, posta masrafı ve bilirkişi ücretinden oluşan) yargılama giderinden oluşan toplam 3.677,96 TL’nin DAVALIDAN ALINARAK DAVACIYA VERİLMESİNE,
4- Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan 18,55 TL’nin 6100 sayılı HMK’nın gider avans tarifesinin 5. maddesi gereğince DAVACI TARAFA İADESİNE,
5- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihindeki A.A.Ü.T. gereğince hesaplanan 20.736,54 TL vekalet ücretinin DAVALIDAN ALINARAK DAVACIYA VERİLMESİNE,
6- Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İzmir Bölge Adliye mahkemeleri nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 12/04/2022

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)