Emsal Mahkeme Kararı İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/849 E. 2021/923 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/849 Esas
KARAR NO : 2021/923

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 20/06/2016
KARAR TARİHİ : 18/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 2011 yılı Temmuz ayında temizlik ihtiyaç malzemeleri ile ilgili yapılan ihalede , daha uygun ve hesaplı teklifler olmasına rağmen, şirket yönetim kurulu başkanının bacanağı olan (…-…)’ndan, şirket menfaatlerine aykırı olarak daha yüksek fiyatla alım yapıldığı ve bu durumun halen devam ettiğini, 5 yıl için piyasa fiyatı üzerinde alım yapılarak şirketin 444.000,00.-TL zarara uğratıldığını, TTK madde 391 / b; “sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen”, bu yönde alman kararın batıl olduğunu, Şirketin bir eğitim kurumu olduğunu, okul binasının hukuka aykırı olarak inşa edildiğini, TTK 516 maddesi ve aynı zamanda ” şirketlerin yıllık faaliyet raporunun asgari içeriğinin belirlenmesi hakkında yönetmelik” hilafına olarak şirket yıllık faaliyet raporlarınım 2011 yılından bu yana usulüne uygun olarak hazırlanmadığını ve sunulmadığını, davalı … Şirket Yönetim Kurulu üyeleri arasında 657 sayılı kanuna tâbi … isimli Üyenin bulunduğunu ve bu üyenin yönetim kurulunda bulunduğu andan itibaren alınan tüm yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunu, TTK Madde 408/2-b hükmü mucibince Genel Kural yetkisinde olan “Yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretten ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi, ibraları hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları” hususların Genel Kurul kararı olmaksızın yönetim kurulunca belirlendiğini, bu yönde alınan kararların butlan olduğunu, kuruluş aşamasında satılmayan, şirket iktisabında kalacağı belirtilen, 8 adet Kurucu Hissenin Yönetim Kurulu üyeleri ve Genel Müdür tarafından “Ortaklar arasında bedelsiz ve eşit olarak dağıtılacağı ” söylenmesine rağmen 4 adet hissenin şaibeli yoldan yönetim kurulu üyesi … üzerinden Yönetim Kurulu Üyelerinin birinci derece yakınlarına devir edilmesinin TTK 391//a maddesinin açıkça ihlali olduğunu, kuruluş aşamasında ortakların sermaye taahhütlerinin tamamının nakit ödemesi istenmesine rağmen imtiyaz sahibi ortakların bu taahhütlerini taksitlendirerek ödediğini ve bundan dolayı şirketin nakit akışında sıkıntı yaşandığını, izah olunan sebeplerle, neredeyse faaliyete başladığı günden bu yana, gerek içerisinde kanun gereği bulunmaması gereken üye barındırması sebebiyle mutlak butlanla bâtıl olan , gerekse de dosyanın tekemmülü neticesi tespit edilerek TTK 391 hükümlerine aykırı olması hasebiyle yok hükmünde batıl sayılması gereken Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanının Tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP;
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; TTK’ya göre Genel Kurulu toplantıya çağırma yetkisi olanların Yönetim Kurulu, Tasfiye Kurulu, Azlık ve Mahkemeler olduğunu, davacıların da sermaye payı toplamının %2 olduğunu, bu nedenle davacıların olağanüstü genel kurul isteme haklarının olmadığını, 2011 yılı temmuz ayındaki temizlik ve ihtiyaç malzemeleri alımının şirket menfaatlerine uygun olarak gerçekleştirildiğini, müvekkili şirketin yönetim kurulu, 2011 yılı temmuz ayında gerçekleşen bu alım nedeniyle Genel Kuruldan ibra kararı aldığını, bu ibra kararına, davacıların da olumlu oy kullandıklarını, okul olan lise binası için … Belediyesi’nden önce tadilat ruhsatı, tadilat tamamlandıktan sonra oturma raporu, ardından da Milli Eğitim Bakanlığından eğitim faaliyeti göstermek üzere gerekli izin ve ruhsatların alındığını, bu konudaki davaların konusuz kaldığını, Yönetim Kurulu’nun genel kurula sunduğu faaliyet raporlarının usulüne uygun olarak hazırlandığını, …’ın TTK m. 359’a göre müvekkili şirkette ortak olmasına engel bir durumun olmadığını, …’ın müvekkili şirketin Yönetim Kurulu’nda olmasının ancak kendisinin ifa ettiği doktorluk mesleğini Devlet bünyesinde 657 SK kapsamında yapması açısından bağlayıcılık teşkil etmekte olduğunu, bu bakımdan, …’ın Yönetim Kurulu Üyeliği ancak ilgili devlet kurumu mevzuatı açısından bir takım disiplin işlemlerinin yapılmasına neden olabileceğini, ilk Genel Kurul toplantısına kadar hiçbir Yönetim Kurulu Üyesine huzur hakkı ödemesi yapılmadığını, davacıların, Yönetim Kurulu Kararlarının, tamamını bütün Genel Kurul Toplantılarında ibra ettiğini, hiçbir muhalefet şerhi koymadığını ve bu zamana kadar da dava konusu yapmadıklarını, şimdi şirketin kurulduğu günden bu zamana alınmış Yönetim Kurulu Kararlarının, …’ın şahsi mesleki durumunu neden gösterip geçersiz olmasının tespitini istemenin iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını, Yönetim Kurulunca Genel Kurulun devredilemez nitelikteki yetkilerinin kullanılarak okulun tadilat işlerinde müdür ve ortak atandığına dair iddialarının kabul edilemez olduğunu, 07.02.2011 tarihli yönetim kurulu toplantısında alınan 2. kararda şirket kurucu ortaklarının bireysel hesaplarda bulunan hisse karşılığı tutarlarını, şirket hesabına sermaye tutarı kadar miktarının nakit ve taahhüt olarak senet karşılığı gerçekleştiği banka ekstreleri ile kontrol edilip pay defterine işlenmesine karar verildiğini, bu senet karşılığı ödemenin ortaklarca kabul edildiği ve bilindiğini, ayrıca ilk genel kurulda sunulun ve ibra edilen bilanço da bu senetlerin açıkça görülmekte olduğunu, şirketin 5 yıl içinde 2 kez kar payı dağıtımı yaptığını, şirket kuruluşunda her bir hisseyi 26.500 TL den ortaklara satılmışken; beş yıl sonra piyasada 1 payın 250.000 TL gibi bedellerle alınıp satılmaya başlandığını, buna ilişkin tüm belgelerin yönetim kurulu karar defterlerinde mevcut olduğunu. Yönetim kurulunun şirketin sevk ve idaresinden sorumlu olduğunu, 2011 yılından 2016 yılına kadar şirketin 0 öğrenciden 1459 öğrenciye ulaştırdığını, 6 yıllık süre içerisinde birçok yatırımların yapıldığını, Türkiye çapında marka haline geldiğini, 3. Şahıslara ve devlet kurumlarına hiçbir borcunun bulunmadığını, Yönetim kurulunun bütün eylem ve işlemleri genel kurullarda yüzde yüze yakın çoğunlukla ibra edildiğini, izah edilen nedenlerle, davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddine, sayın mahkeme aksi kanaatte olur ise, davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER;
Dosya ve ekleri mahkememizce resen seçilen hesap bilirkişisi ile SMMM bilirkişisinden oluşan heyete tevdi ile, şirket merkezinde yerinde inceleme yetkisi verilmek suretiyle davalı şirket tarafından kurulduğu tarihten itibaren dava tarihine kadar alınmış olan bütün yönetim kurulu kararlarının özellikle yönetim kurulu üyesi …’ın yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde alınan tüm yönetim kurulu kararları ile şirketin menfaatine eşit işlem ilkesine aykırı olarak yapılan işlemlere dayanak olan yönetim kararlarının butlan niteliğinde olup olmadıkları hususlarının tespiti ile bu yönde rapor düzenlenmesi istenilmiş, bilirkişi heyeti 09/09/2019 tarihli raporunda özetle; ” Dava, davacıların azlık hissedarı oldukları davalı anonim şirketin 2013 yılı genel kurulunun kar payı dağıtımının görüşülmesine dair gündem maddesinin geçersizliğinin tespiti ve aynı maddenin karara bağlanmasına dair olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kar payının tamamının sermayeye eklenmesi kararının yasaya aykırılığı sebebiyle iptali davasıdır. Mahkemece, olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kar payının tamamının sermayeye eklenmesi kararının iptali talebi yönünden davanın kabulüne ve anılan kararın iptaline karar verilmiştir. Daha önceki tarihli şirket toplantısında sermayenin 10 milyona çıkarılmasına karar verilmiş, bu karara muhalif kalınmamış, dava açılmamıştır ve karar kesinleşmiştir. Davaya konu genel kurul toplantısında artırılmasına karar verilen miktar 9.300.000 TL’ye yükseltilmesine karar verilmiştir. Önceki genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımı kararına muhalefet edilmeyip, davaya konu genel kurul toplantısında alınan sermaye artırım kararının iptalinin talep edilmesi iyiniyet kurallarına aykırı olup, bu talep yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği ” kanaatini bildirdiği görülmüştür.
Bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edildiği, taraf vekilleri tarafından rapora karşı beyan ve itiraz dilekçeleri sunulduğu görüldü.
Davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı itirazlarının kabulü ile, dosyanın talimat yolu ile İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiği, Ticaret hukuku alanında uzman bir akademisyen bilirkişi ile SMMM bilirkişisine tevdi edilerek, uyuşmazlık hususlarında ayrıntılı rapor düzenlenmesinin istenildiği, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … talimat dosyası ile rapor düzenlendiği, bilirkişi heyeti 19/06/2020 tarihli raporunda özetle;” Davacılar tarafından iddia olunan sebepler bakımından dava dosyasının incelenmesi neticesinde, işbu iddiaların tek başına veya birlikte yönetim kurulu kararının batıl olması sonucuna ulaşmak için yeterli olamayacağı, kaldı ki davaya konu edilen hususlarla ilgili olarak verilmiş herhangi bir yönetim kurulu kararı olmadığı ve genel kurullarda yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiği de nazara alındığında, davaya konu edilebilecek herhangi bir kararın da bulunmadığı, şirketin kurulduğu 2011 yılından itibaren davaya konu edilen hususlarda sessiz kalan ve tüm genel kurul toplantılarına katılmak suretiyle oy kullanan davacıların işbu davayı ikame etmesinin hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceğine dair” kanaat bildirildiği görülmüştür.
Bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edildiği, davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı beyan, davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesi sunduğu görüldü.
Mahkememize dosyanın tüm ekleriyle birlikte şirketler hukuku konusunda uzman … ve SMMM bilirkişi …’e tevdi ile gerektiğinde şirket merkezinin ve şirkete ait defter ve kayıtların bulunduğu yerde yerinde inceleme yetkisi verilmek suretiyle davalı şirket tarafından kurulduğu tarihten itibaren dava tarihine kadar alınan bütün yönetim kurulu kararlarının ve yönetim kurulu üyesi …’ın yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde alınan tüm yönetim kurulu kararları ile şirketin menfaatine eşit işlem ilkesine aykırı olarak yapıldığı iddia olunan tüm işlemlere dayanan yönetim kurulu kararlarının butlan niteliğinde olup olmadıkları hususunda rapor düzenlenmesinin istenildiği, bilirkişi heyeti 30/09/2021 tarihli raporunda özetle;” davalı şirket tarafından kurulduğu tarihten itibaren dava tarihine kadar alınan bütün yönetim kurulu kararlarının ve yönetim kurulu üyesi …’ın yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde alınan tüm yönetim kurulu kararlarının eşit işlem ilkesine aykın olduğu, anonim, şirketin temel yapışma uymadığı veya sermayenin korunması ilkesini gözetmediği ve pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal ettiğine ilişkin somut bir tespit yapılamamış olup; tüm iddialar ayrıntılı bir şekilde incelenerek mahkemeye sunulduğu” şeklinde rapor düzenlendiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporundan birer örnek taraflara tebliğ edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; TTK’nun 391. Mad. Uyarınca davalı şirketin Yönetim Kurulu Kararlarının butlanın tespiti istemine ilişkin olarak açılmıştır.
TTK’nun 391. Maddesinde Yönetim Kurulunun almış olduğu kararların batıl olduğunun tespitinin mahkemeden istenebileceği belirtilmiş, ancak hangi Yönetim Kurulu kararlarının batıl olduğu tek tek sayılmayıp örnek verilmek sureti ile eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini, gözetmeyen, pay sahiplerinin özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren veya diğer organların devredilmez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararların batıl olduğu belirtilmiştir.
Dava dilekçesinde, davacı vekili tarafından 2011 yılı Temmuz ayında temizlik/ihtiyaç malzemeleri ilgili ihalede şirket menfaatlerine aykırı olarak daha yüksek fiyatla alım yapıldığı, bu şekli ile şirketin zarara uğratıldığı, Yönetim Kurulu tarafından alınan bu karara şirketin sermayesinin korunması ilkesinin gözetilmediği gerekçeleriyle alınan Yönetim Kurulu kararının batıl olduğunun tespitine karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkememizce dava dilekçesinde belirtilen hususlarda özellikle Yönetim Kurulu üyesi …’ın Yönetim Kurulu üyesi olduğu dönemde alınan yönetim kurulu kararları ile şirketin menfaatine aykırı ve eşit işlem ilkesine aykırı olarak yapılan işlem ve alınan kararlar olup olmadığı ve bu yöndeki kararların butlan niteliğinde olup olmadıkları yönünde Mali Müşavir Bilirkişi … ve hukukçu bilirkişi …’den rapor düzenlenmesinin istenildiği, bilirkişiler tarafından düzenlenen heyet raporunda; 28/11/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında şirketin yönetim kurulunun ibra edildiği, yapılan teknik incelemede yönetim kurulu kararım ile şirketi zora sokacak iş ve eylemlerin varlığının tespit edilemediği yönünde görüş belirtilmiştir.
Mahkememizce dava konusu hakkında İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinden talimat yoluyla SMMM bağımsız denetçi ile hukukçu nitelikli hesap uzamanı bilirkişiden oluşan heyetten rapor düzenlenmesi istenilmiş, bilirkişi heyetince düzenlenen raporda; yönetim kurulu üyesi …’ın 657 sayılı Kanuna göre devlet memuru olarak çalıştığı ve bu nedenle yönetim kurulu üyesi olarak katıldığı kararların yok hükmünde ve batıl olduğuna yönelik yapılan değerlendirmede gerçek şahısların yaptığı sözleşmelerin geçersiz kabul edilemeyeceği, ancak şahsın 657 Sayılı Kanuna göre idari yönden şahıs hakkında disiplin hükümlerinin uygulanabileceği, netice itibari ile şahsın yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde 657 Sayılı Kanuna tabi olarak çalışmasının yönetim kurulunun kararlarının geçerliliğini etkilemeyeceği, ayrıca genel kurullarda yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesi nedeni ile yönetim kurulu kararlarının butlanı koşulları bulunmadığı, ayrıca yönetim kurulu üyelerinin 24/08/2013 tarihli genel kurul toplantısında alınan 9 nolu karar ile ücret ve huzur haklarının belirlendiği, alınan bu genel kurul kararına süresinde dava ikame edilmediği, buna göre yönetim kurulu üyelerinin ücret ve huzur haklarının belirlenmesine ilişkin olarak alınmış bir yönetim kurulu kararı bulunmadığından yönetim kurulu kararının butlanı koşullarının oluşmadığı, ayrıca şirket ana sözleşmesi ile en geç 3 yıl içinde ödenmesi taahhüt edilen sermayenin tamamı öngörülen süreden önce ödenmiş olduğundan eşit işlem ilkesine aykırı bir durum da bulunmadığı, sonuç olarak davacılar tarafından iddia olunan sebepler bakımından tek başına veya birlikte yönetim kurulu kararın batıl olmasının sonucuna ulaşılamayacağı, kaldı ki davaya konu edilen hususlarla ilgili olarak verilmiş her hangi bir yönetim kurulu kararı olmadığı ve genel kurullarda yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiği de nazara alındığında 2011 yılından itibaren davaya konu edilen hususlarda sessiz kalan ve tüm genel kurul toplantılarına katılmak suretiyle oy kullanan davacıların bu davayı açmasının da hakkın kötüye kullanılmasını teşkil edeceği yönünde görüş belirtilmiştir.
Aynı konuda SMMM ve ticaret hukuku konusunda nitelikli hesap uzmanı bilirkişiden oluşan heyet raporunda; sonuç olarak şirket kurulduğundan itibaren dava tarihine kadar alınan bütün yönetim kurulu kararlarının ve yönetim kurulu üyesi …’ın yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde alınan tüm yönetim kurulu kararlarının eşit işlem ilkesine aykırı olduğuna, anonim şirketin temel yapısına uymadığına veya sermayenin korunması ilkesinin gözetilmediğine ve pay sahiplerinin özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal ettiğine ilişkin somut bir olayın tespit edilemediği, yönünde kanaat belirtilerek rapor düzenlenmiştir.
Her ne kadar davacılar 2011 yılında alınan yönetim kurulu kararının TTK’nun 391. Maddesi uyarınca batıl olduğunun tespitine karar verilmesi talep edilmiş ise de, dava dilekçesinde belirtilen hususlarda toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre, yönetim kurulu kararı ile şirketin zarara uğratıldığına ilişkin bir tespitin yapılamadığı, ayrıca yönetim kurulunun genel kurul tarafından ibra edildiği, yönetim kurulu kararı sonrasında yapılan genel kurul toplantılarına davacıların katıldığı ve bu konuda sessiz kalındığı, ayrıca eşit işlem koşuluna aykırı olduğuna yönelik bir tespitin yapılamadığı, alınan yönetim kurulu kararı şirketin sermayesinin korunması ilkesini gözetmediği veya pay sahiplerinin haklarını ihlal ettiğine ilişkin bir tespitin yapılamadığı, sonuç olarak dava konusu yönetim kurulu kararının batıl olduğu yönünde bir tespitin yapılamadığı iddiaların etraflıca araştırıldığı, iddia edilen hususlarda tüm delillerin toplandığı üç ayrı bilirkişiden rapor alındığı ve alınan yönetim kurulu kararının batıl olduğuna yönelik bir tespit yapılmadığı, bu sebeplerle TTK’nun 391 maddesi uyarınca yönetim kurulu kararının batıl olmadığı kanaatine varılmakla, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda yazılı bulunan gerekçeye göre;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince karar tarihi itibarı ile alınması gereken 59,30 TL harçtan, başlangıçta alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 30,10-TL harcın davacılardan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafın yaptığı tüm yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde istek halinde ilgilisine iadesine,
5-Davalının yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
Dair; davalı vekillerinin yüzüne karşı ve davacı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize yahut başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamını ödemek suretiyle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/11/2021

Katip …
E-imzalıdır.

Hakim …
E-imzalıdır.