Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/44 E. 2023/23 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/44 Esas
KARAR NO : 2023/23
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/12/2022
KARAR TARİHİ : 17/01/2023
YAZIM TARİHİ : 17/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; İzmir/Bornova istikameti Erzene Mahallesi 29 numara mevkiinde 18/08/2022 günü saat 11:35 civarında müvekkili şirket adına kayıtlı … plakalı araçta sürücü … seyir etmekte iken kaza yerinde tutulan tutanak ile sabit olmak üzere 78 numaralı yan sokaktan gelen ve sokak başındaki DUR tabelasına uymadan kontrolsüz olarak çıkış yapan … plakalı aracın sürücüsü …’ın kendi istikametinde seyreden müvekkil şirket aracına çarpması sonucunda müvekkil şirket aracında hasar meydana geldiğini, trafik kazaları sonucunda araçlarda meydana gelen hasarların giderilmesi ile bu araçların değerlerinde bir düşüş olmakla birlikte aracın emsalleri ile arasında oluşan fark yani “değer kaybı” kazada kusur oranı bulunan taraftan talep edilebildiğini, bu hususta … ihbar numarası ile yapılan incelemede müvekkili şirket aracında bulunan sürücünün olayda kusuru bulunmaz iken karşı taraf sürücüsünün %100 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, nitekim huzurda görülen davadan gerek tutanaklar gerek fotoğraflar üzerinden yapılacak inceleme ile de kaza yerinde tutulan tutanak ve sonrasında yapılan inceleme neticesinde tespit edilen kusur oranlarında müvekkil şirket aracında bulunan sürücünün bir kusur oranının bulunmadığı ve bu sebeple meydana gelecek zararın davalılar tarafından karşılanması gerektiğini, şimdilik 20.000-TL olmak üzere bilirkişi incelemesi sonucunda ortaya çıkacak olan araçta oluşan değer kaybının işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, haksız fiil nedeniyle değer kaybı istemine ilişkindir.
Davacı taraf davasını, davalı sürücü ile birlikte sigorta şirketi ve işletene karşı açmış ise de; mahkememizce TTK’ nın 5/A maddesi ve 6325 sayılı HUAK madde 18 gereği davacı tarafa dava açılmadan önce başvurulan arabuluculuk son tutanağının sunulması için 1 hafta öner verilmiş ancak süresi içerisinde son tutanak sunulmadığından tacir davalılar hakkında davanın usulden reddine, eldeki davalı yönünden ise dava zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığından tefrik kararı verilmesi gerekmiştir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen, uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu açıklamalara göre, somut olayda uyuşmazlığın trafik kazasından kaynaklandığı, yargılamanın bahsedilen temel hukuki ilişki kapsamında genel mahkemenin görevi kapsamında bulunan haksız fiile ilişkin olduğu ve uyuşmazlığın TTK’ da düzenlenen dava türlerinden olan mutlak ticari dava veya nispi ticari davadan kaynaklanmadığı, davalının tacir de olmadığı anlaşıldığından uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerektiğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davada HMK’ nun 114/1-c maddesinde düzenlenen göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 115/2. maddesi gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip süresinde müracaat halinde yetkili ve görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ ne gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2. maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya görevli mahkemede devam edilmesi hâlinde harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi halinde talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden bu durumun tespiti ile yargılama giderlerine ilişkin karar verilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesine hitaben mahkememize verilecek istinaf dilekçesi ile istinaf yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi.17/01/2023

Katip
e-imzalıdır

Hakim
e-imzalıdır

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”