Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/428 E. 2023/613 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/428 Esas
KARAR NO : 2023/613
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 05/06/2012
KARAR TARİHİ : 11/07/2023
Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin tüm birikimi olan 364.000,00 TL.sini 05/01/2001 tarihinde Türkiye … Bankası T.A.Ş. Aydın şubesine yatırdığını, daha sonra bu hesaptaki 200.000,00-TL’yi Banka Müdürü ve personelinin yönlendirmesi ile 24/03/2003 tarihinde Off-shore hesabına yatırdığını, müvekkiline bu hesap açılırken … Bankası … Limited’in … Bankasından tamamen ayrı başka bir banka olduğu bu hesaba yatırılan paraların devletin güvencesi altında olmadığı gibi hususlarda hiçbir bilgi verilmediğini, bilakis tam tersi yönlendirmelerde bulunulduğunu, müvekkilinin T. … Bankası T.A.Ş. Şubesine yatırdığını, ancak … Bank … Limited … merkez şubesinin … hesap numaralı cüzdanı verilen parası … hesabına da gitmeyip … Bankasında kaldığını, TMSF’nin resmi sitesinde “…Fon tasarruf Mevduatı sahiplerinin yerine geçerek … Bankasının doğrudan iflasını talep etmiş ve Mahkemenin 8/06/2005 tarihli kararı ile bankanın iflasına karar verilmiştir. Fonun belirlediği iflas idaresince yürütülen iflas süreci devam etmektedir…” denildiğini, esasen T. … Bankası T.A.Ş. Yöneticilerinin eylemlerinden de her halükarda banka sorumlu ise de bankanın iflası neticesinde tüzel kişiliği ve dava ehliyeti kalmadığından davanın … aleyhine açıldığını, bu nedenlerle müvekkili banka hesabındaki parasının vade sonu 26/08/2003 tarihi itibari ile mevcudu olan 265.764,00 TL alacağın, vade sonu 26/08/2003 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi oranı üzerinden hesaplanacak faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı dilekçesinde özetle; Davacının müflis banka aleyhine doğrudan alacak davası ikame etmesi mer’i mevzuata, özellikle İİK’nun 235. Maddesi hükmüne ve uygulamaya aykırı olup davacının iflas masasına alacak başvurusunda bulunmamış olması nedeni ile davanın dava şartı bakımından incelenerek işbu nedenle usulden reddinin gerektiğini, davacının davaya konu hesapları … Bank … Limited nezdinde açtırdığını, davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu hesap cüzdanlarında görüldüğü gibi, muhabirlik hizmeti kapsamında Müflis Banka kayıtlarında bulunan hesap açma talimatları ile havale emirlerinde açıkça … Bank … Limited ibaresi bulunduğunu, müflis T. … bankası T.A.Ş. ile … Bank … Limited hukuken ve fiilen ayrı tüzel kişiliklere sahip olup kuruluş, işleyiş vergi sorumlulukları, bağlı bulundukları hukuk kuralları, hukuki ve fiili statüleri ve maddi menfaatleri birbirinden tamamen farklı olduğunu, … Bank … Limited’in merkezi Lefkoşe Kıbrıs olduğunu, davacının muhatabı … Ltd. Olduğundan müflis … Bankası T.A.Ş. İflas idaresine husumet yöneltemeyeceğini, bu nedenlerle işbu davanın husumet yönünden reddini, davacının banka personeli tarafından yönlendirilme iddiası haksız ve mesnetsiz olduğunudavanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE;
Dava, davalı … Bankası aracılığıyla … Bankası … Bankası’nda açılan hesapta bulunan paranın davacıya ödenmemesi nedeniyle bu bedelin müflis bankanın iflas masasına kayıt ve kabulü davasıdır.
Mahkememizin 23.10.2014 tarih ve … Esas, … karar sayılı kararı ile; davanın husumet yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay …. Hukuk Dairesinin 17/03/2016 tarih, … Esas, … Karar sayılı bozma ilamı ile “… Davaya konu hesaba ilişkin olarak davacı tarafça sunulan hesap cüzdanı fotokopisi incelendiğinde sözkonusu hesabın … Bank … Ltd. nezdinde bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı, parasının kendi iradesi dışında … bankasına gönderildiğini, davalı Banka ile … bankası arasında bağlantı olup, yatırılan paranın … bankasına gönderilmediğini, davalı … Bankası’nın bünyesinde bulunduğunu ileri sürerek, yatırdığı paranın tahsilini istemiştir. Mahkemece davacının öncelikle … Bank … Limited’e başvurması ve buradan bir sonuç alamazsa Müflis Türkiye … Bankası Türk A.Ş.’ye karşı dava açma imkanının mevcut olduğu, davacının … Ltd. Şti.’ye başvurmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş ise de paranın … bankasından tahsiline olanak bulunmadığının Dairemize intikal eden emsal uyuşmazlıklardan da anlaşılması nedeniyle davalı … Bankası hakkında açılan davanın yazılı gerekçe ile reddi doğru olmadığı gibi iflastan sonra açılacak davalarda davalı müflisin hak ve menfaatlerinin korunması iflas idaresine ait olduğundan müflisin iflas idaresine tebligat yapılarak davaya devam edilmesi gerekmektedir. Ancak mahkemece, davalı Banka’ya tebliğe çıkarılan dava dilekçesine iflas idaresi vekili tarafından vekaletname sunulup, cevap dilekçesi verildiğine ve İİK’nın 226. maddesi uyarınca dava takip edildiğine göre bu noksanlık giderilmiş ve husumet İflas İdaresi’nce benimsenmiştir. Bu durumda, mahkemece davaya Müflis … Bankası A.Ş. İflas İdaresi’ne yönelik olarak devam edilmesi gerekirken davanın husumetten reddi de doğru değildir. İİK’nın 236’ncı maddesi uyarınca iflasın kapatılmasına kadar masaya alacak yazdırmak mümkün olup, masaya kayıt davası açılması için iflas idaresine başvuru yapılması da bir ön şart değildir. Davacının masaya başvurusu olmadığına göre doğrudan dava açmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. …” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkememizin … Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda 01/10/2019 tarih ve … Esas … karar sayılı kararı ile davanın “Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı itibariyle; davacının 24/03/2003 tarihinde … Bankası İzmir Şubesi aracılığıyla … hesabına 200.000,00 TL yatırdığı, 28/04/2003 tarihinde 76.604,65 TL daha yatırdığı, 26/06/2003 tarihinde 45.000,00 TL’yi çekmesi nedeniyle hesap bakiyesinde 265.764,43 TL’sinin bulunduğu, davacının müflis … Bankası T.A.Ş’ye güvenerek hesap açtırdığı, kıyı bankasının bankacılık lisansı iptal edildiği gibi, mal varlığının da bulunmaması nedeniyle davacının asıl alacağını müflis … Bankası T.A.Ş’den talep edebileceği, … Bankası T.A.Ş’nin 08/06/2005 tarihi itibariyle iflas ettiği, ancak Yargıtay … Hukuk Dairesinin … Esas, … sayılı emsal kararında da belirtildiği üzere davanın iflas tarihinden sonra açılmış olması, müflis bankanın dava tarihi olan 05/06/2012 tarihinden önce 16/05/2012 tarihi itibariyle temerrüde düşürülmesi nedeniyle davaya konu alacağa iflas tarihine kadar faiz işletilmesi talebi yerinde görülmemiş olup, davacının 265.764,00-TL’lik alacağının iflas masasına kayıt ve kabulüne, faiz isteminin reddine,” gerekçeleri ile kabulüne karar verilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesinin 25/02/2021 tarih ve … Esas … Karar sayılı ilamıyla kararın onamasına karar verilmiş ise de, davalı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine yapılan inceleme neticesinde Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin … Esas … Karar sayılı 02/11/2022 tarihli ilamı ile; “…Dava, davalı Türkiye … Bankası T.A.Ş’de bulunan davacı mevduatının, davacının iradesi fesada uğratılarak … Bankası Off-Shore Ltd. hesabına gönderildiği iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesinde haksız fiilden zarar görenin zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zamanaşımı süreleri, “Müruru zaman” başlığı altında; “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblâğ tediyesine müteallik dâva, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ittıla tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz. Şu kadar ki zarar ve ziyan dâvası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsî dâvaya da o müruru zaman tatbik olunur. Eğer haksız bir fiil, mutazarrır olan taraf aleyhinde bir alacak tevlit etmiş olursa, mutazarrır kendisinin tazminat talebi müruru zaman ile sâkıt olsa bile o alacağı vermekten imtina edebilir” şeklinde düzenlenmiştir. Haksız fiilden doğan gerek maddi gerekse manevi tazminat davaları, zarar gören tarafın zararı ve haksız fiil sorumlusunun kim olduğunu öğrenmesinden itibaren başlar. Her ne kadar kanun “zarar ve failine ıttıla” demişse de “fail” sözcüğünden “sorumlu kişi” anlaşılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek de, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hâl ve şartları öğrenmiş olması demektir. Tazminat hesabına yarayacak bütün ayrıntıların bilinmesi gerekmez (Akman, Sermet/Burcuoğlu, Halûk/Altop, Atillâ/ Tekinay, Selâhattin Sulhi: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Bası, İstanbul 1993,s.717-718). Borçlar Kanunu’nun 128. maddesine göre zamanaşımı süresi, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlar.
Somut uyuşmazlığa gelindiğinde, davacının bankaya 2003 yılında para yatırdığı ve aynı yıl paranın off-shore hesabına aktarıldığı, işbu davanın ise 05.06.2012 tarihinde açıldığı, davacının hile ile iradesinin yanıltıldığını ileri sürmüş ise de, 03.07.2003 tarihinde davalının bankacılık işlemi yapma izninin kaldırıldığı, 04.07.2003 tarihinde davalı bankanın yönetim ve denetiminin TMSF’ye intikal ettiği, 08.06.2005 tarihinde iflas kararı verildiği ve iflas kararının 20.04.2006 tarihinde kesinleştiği de gözetildiğinde, davacının zararını ve faili çok daha önceden öğrenmiş olmasına rağmen davanın 2012 tarihinde açıldığı, dava tarihi itibariyle bir yıllık zamanaşımı süresinin çoktan dolmuş olduğu, bu sebeple davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından Dairemizin 25.02.2021 tarih … Esas, … Karar sayılı ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi karar düzeltme isteminin kabulüne karar verilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizin …. Esas sayılı dosyasına kaydı yapılan dosyanın yapılan yargılaması sonucunda;
1-Her ne kadar Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin bozma ilamında dava tarihi itibariyle 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ise de mahkememizce uyuşmazlık konusu olayda ceza zamanaşımı süresinin dikkate alınması gerektiği değerlendirilmiştir.
2-Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere davacı tarafça davalı bankaya uyuşmazlık konusu para yatırma işlemi 2003 yılında gerçekleştirilmiştir.
Haksız fiil 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiil sorumluluğundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açılacak davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, her halde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağanüstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir.
Ayrıca 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) konuya ilişkin 49 ve 72. maddelerinin de aynı yönde düzenleme içerdiği belirtilmelidir.
Aynı fiil bazen hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanunu’nun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira, cezalandırma müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Ayrıca burada üzerinde durulması gereken, 818 sayılı BK 60/II ve 6098 sayılı TBK m. 72/I. maddelerinde belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanunu’na göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış olmasıdır. Söz konusu kanun hükümleri, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılması, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır.
Öte yandan Ceza Kanunu’nda öngörülen uzamış zamanaşımı süresi her hâlde olay tarihinden itibaren işlemeye başlar; sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi koşulu aranmaz.
3-Davalı Müflis bankanın yönetici ve ortakları hakkında İstanbul …Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı 29/03/2013 tarihli kararı ile “Bankacılık Faaliyetlerinden Dolayı Bankayı Vasıta Kılarak Müştekiye Karşı Nitelikli Dolandırıcılık, Bankacılık Faaliyetlerinden Dolayı Bankayı Vasıta Kılarak Devlete Karşı Nitelikli Dolandırıcılık, Hakim Hissedarlar ve Yöneticiler tarafından Nitelikli Şekilde BankaParasını Zimmete Geçirmek ve Bu suça iştirak Etmek, Cürüm İşlemek İçin Teşekkül Oluşturmak ve Üye Olmak.” suçlarından yargılama gerçekleştirilmiş olup karar Yargıtay ….Ceza Dairesi’nin …. Esas … Karar sayılı 28/01/2015 tarihli kararı ile kesinleşmiştir.
Yargıtay …Ceza Dairesi ilamında olay anlatımında “….hakkında 32.522 mağdura, 78 müştekiye karşı Bankacılık Faaliyetlerinden Dolayı Bankayı Vasıta Kılarak Nitelikli Dolandırıcılık; 10.153 Off-Shore Mağduruna Devlete Ödeme Yaptırarak Bankacılık Faaliyetlerinden Dolayı Bankayı Vasıta Kılarak Hileli Yöntemlerle Devlete Karşı Nitelikli Dolandırıcılık suçlarından açılan kamu davasının…” şeklinde belirtildiği üzere davacının gerçekleştirdiği para yatırma işlemi ve hesapta bulunan paranın off-shore hesaplarına aktarılması işlemlerine yönelik yargılama gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Davacının uyuşmazlık konusu parayı yatırmış olduğu 2003 yılında yürürlükte bulunan mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 22/3.maddesinde “Banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları görevleri dolayısıyla kendilerine tevdi olunan veya muhafazaları, denetim veya sorumlulukları altında bulunan bankaya ait para veya sair varlıkları zimmetlerine geçirirlerse altı yıldan oniki yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkum edilirler.”
Hükmü yer almaktadır.
2003 tarihinde yürürlükte bulunan mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102. Maddesinde 5 yıldan fazla ve 20 yıldan az hapis cezaları için dava zamanaşımı süresi 10 sene olarak düzenlenmiştir.
4-Somut uyuşmazlıkta davacının para yatırdığı … Bankası A.Ş.’nin ortakları ve yöneticileri hakkında uyuşmazlığın konusunu da oluşturan eylem ve işlemlerinden dolayı nitelikli zimmet, dolandırıcılık vb. suçlar nedeniyle ceza yargılaması gerçekleştirilmiş ve mahkumiyet kararı verilmiş olup, davacının para yatırma işlemlerini gerçekleştirdiği 2003 yılı öğrenme tarihi olarak kabul edilmiş olsa dahi dava tarihi 05/06/2012 tarihi itibariyle 10 yıllık ceza zamanaşımı süresi sona ermemiştir. Mülga TCK’da ceza yargılamasının gerçekleştirildiği süre içerisinde mağdurun ceza mahkemesine başvurarak zararın tazminini talep etme hakkı bulunmaktayken Buna göre uyuşmazlık konusuyla ilgili olarak 1 yıllık değil 10 yıllık ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği ve davanın uzamış zamanaşımı süresi içerisinde ikame edildiği değerlendirildiğinden Yargıtay bozma ilamında belirtilen görüşe iştirak edilmemiş, önceki kararımızda direnilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin 02/11/2022 tarihli …. Esas … Karar sayılı kararı mahkememizce dosya kapsamına uygun bulunmamakla önceki verilen kararda DİRENİLMESİNE,
DAVANIN KABULÜ İLE, 265.764,00-TL’nin iflas masasına kayıt ve kabulüne, faiz isteminin reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 3.946,60-TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 3.766,7‬0-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Bozma öncesi kararın yalnızca davalı tarafça temyiz edildiği ve vekalet ücreti yönünden davalı yararına vekalet ücreti miktarı yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek davacı yararına takdir edilen 2.725,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 179,90-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça sarf edilen 21,15-TL. başvuru harcı ile 136,00-TL temyiz yoluna başvurma harcı, 1.443,5‬0-TL posta ve tebligat ücreti, 700,00-TL bilirkişi ücreti olarak sarf edilen toplam 2.300,65‬-TL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen ilgili taraflara iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile temyiz kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde temyiz kanun yoluna başvurulmadığı takdirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede temyiz kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili Yargıtay Hukuk Dairesi’ne temyiz konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.11/07/2023
Katip …
e-imzalıdır
Hakim …
e-imzalıdır