Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/202 E. 2023/208 K. 10.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/202 Esas
KARAR NO : 2023/208
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 20/01/2022
KARAR TARİHİ : 10/03/2023

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesi ile; …’a ait … plaka numaralı araç, … poliçe numarası ile 02.11.2018/2019 tarihleri arasında müvekkil şirket nezdinde “Genişletilmiş Kasko Sigortası Poliçesi” ile sigortalı olduğunu, 09.03.2019 tarihinde …’ya ait elektrikli bisiklet ile sürücü … tarafından sevk ve idaresi sırasında – aleyhe kabul anlamına gelmemek kaydıyla- %75 kusurlu olarak trafik kazasına sebebiyet verilmiş, kaza dolayısıyla müvekkil şirket nezdinde kasko sigortalı … plakalı araçta hasar meydana geldiğini. Sigortalı araçta oluşan hasara yönelik ekspertiz incelemesi yaptırılmış, inceleme sonucu 4.814,46-TL hasar bedeli müvekkil şirket tarafından sigortalıya ödendiğini, yapılan incelemede davalı/borçlunun kazanın meydana gelmesinde %75 kusurlu olduğu tespit edildiğini, bu kapsamda sigortalı araca kusuru sebebiyle zarar veren davalıya müvekkil şirketin rücu hakkı doğduğunu, bu nedenlerle davalı/borçlu aleyhine Ödemiş İcra Müdürlüğü … E. Sayılı takip başlatılmıştır. Ancak davalı borçlunun haksız ve kötüniyetli itirazı sebebiyle takibin durduğunu belirterek, Ödemiş İcra Müdürlüğü … E. Sayılı takibin takip nezdinde yer alan diğer borçlu yönünden devam ediyor olması nedeniyle tahsilde tekerrür olmamak üzere; borçlunun itirazının iptali ile takibin; 3.610,84-TL asıl alacak, ödeme tarihinden takip tarihine kadar 577,84-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.188,68-TL üzerinden devamına, davalı/borçlu tarafın takibe haksız ve kötüniyetli itirazı nedeniyle dava konusu asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Dava, davacı sigorta şirketince kasko sigorta poliçesi nedeniyle dava dışı zarar gören sigortalı araç malikine ödenen hasar tazminatının davalı zarar veren araç malikinden tahsili talepli rücuen tazminat davasıdır.
2-Görev hususu kamu düzeninden olup mahkeme tarafından her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir.
6102 sayılı TTK’nın 1472.maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nun 1472.maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 E., 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir.17.01.1972 tarih ve 1970/2 E. – 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün defilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44. maddesine (TBK m.52) de dayanabileceği;doğal olarak sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan, 3 Temmuz 1944 tarihli ve 5746 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.03.1944 tarih ve 37 E. – 9 K. sayılı kararına göre de “Sigortacının sigorta poliçesinden münbais olmayıp kanundan aldığı bir salâhiyete istinaden ve haksız fiil sebebiyle alacaklı yerine kaim olarak hareket ettiği dâvada hukuk mahkemesine başvurması gerekir.” şeklindedir.
4-Halefiyete dayalı davalarda görevli mahkemenin belirlenmesinde davacının ödeme nedeniyle halef olduğu zarar gören ile davalı zarar veren arasındaki hukuki ilişkinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Davalıya olduğu ileri sürülen tescilsiz elektrikli bisiklet niteliği itibariyle ticari olmadığı gibi davacının halefi olduğu … plaka sayılı aracın da ruhsat kaydının hususi olduğu, gerçek kişi … adına kayıtlı olduğu, ticari nitelikte olduğuna dair dosya kapsamında bir delil bulunmadığı görülmüştür. Dava konusu uyuşmazlık davacının sigortalısı olan … plaka sayılı aracın ruhsat kaydının incelenmesinde aracın “hususi” kullanım amaçlı olarak tescil edildiği, ticari amaçlı kullanıldığına dair bir kayıt bulunmadığı görülmüştür. Bir aracın ticari kullanıma özgü olduğunun kabulü için “ticari” amacın ruhsata işli olması veya ruhsat kaydı hususi olmakla birlikte ticari veya mesleki amaçla kullanıldığının tespit edilmiş olması gerekmektedir. Dosya kapsamında aracın ticari amaçlı kullanıldığına dair farklı bir bilgi ve belge de yer almamakta olup, taraflar arasındaki sigorta poliçesinde dahi aracın ticari amaçlı kullanıldığına yönelik bir kayıt bulunmamaktadır, aracın trafik kaydı gözetildiğinde hususi amaçlı kullanıldığının kabulü gerekmektedir.
5-Ayrıntılı gerekçeleri yukarıda açıklandığı davacının sigortalısı olan aracın ruhsat kaydının hususi olduğu gibi davalıya ait aracın da ticari kullanımına yönelik herhangi bir kayıt, delil veya beyan bulunmadığı gözetildiğinde aracın ruhsat kaydına itibar edilerek hususi olarak nitelendirilmesi gerektiği, bu durumda görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olacağı değerlendirildiğinden mahkememizin görevsizliğine ve Ödemiş … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin dava tarihi itibariyle görevli olmaması nedeniyle dosyanın Ödemiş … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
2-Mahkememiz kararı ile gönderme kararı veren mahkeme arasında uyuşmazlık oluştuğu anlaşılmakla dosyanın yargı yeri belirlenmesi için İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
3-Kararın taraflara tebliğine,
4-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair, dava konusu uyuşmazlığın kesinlik sınırı altında bir miktarda olduğu anlaşıldığından kanun yoluna başvurulamayacağından kesin olarak, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verildi.10/03/2023

Katip…
e-imzalı

Hakim….
e-imzalı