Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/147 E. 2023/483 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/147 Esas
KARAR NO : 2023/483
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 29/11/2017
KARAR TARİHİ : 01/06/2023
Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde; 03.09.2017 tarihinde ….’e ait, …. sevk ve idaresindeki aracın, müvekkil ….’a ait ve müvekkil sevk ve idaresindeki yabancı plakalı araca çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkil aracıyla Konya ili Bozkır ilçesinde Seydişehir istikametine doğru trafik kurallarına uygun bir şekilde seyir halinde iken sigortalı araç sürücüsü müvekkil aracının geçişini beklemeden kontrolsüz bir şekilde müvekkil aracının önüne çıktığını ve kazaya sebep olduğunu, müvekkilin aniden önüne çıkan sigortalı araç sürücüsüne çarpmamak için fren yaptığını, direksiyonu sola kırmış olmasına rağmen çarpışmaya engel olunamadığını, Bozkır Trafik Tescil Denetleme Bürosu Amirliği ekiplerince düzenlenen kaza tespit tutanağına göre sigortalı araç sürücüsü kazada asli kusurlu olan taraf olduğunu, davalılardan …. kusuru ile kazaya sebep veren araç sürücüsü ve kaza tarihindeki araç işleteni sıfatıyla, davalı sigorta şirketi ise kaza tarihinde geçerli olan ZMMS poliçe nedeniyle sigortalı araç sürücüsünün tam ve asli kusuru ile sebebiyet verdiği kaza neticesi oluşan maddi zararlardan sorumlu olduğunu, husumet 1 nolu davalıya kazaya kusuru ile sebebiyet veren araç sürücüsü ve kaza tarihindeki araç işleteni sıfatıyla, 2, nolu davalı …. Sigorta A.Ş.ye kazaya sebep olan aracın ZMMS poliçesini düzenleyen sigorta şirketi sıfatıyla yöneltildiğini, müvekkilinin kaza sonrası kullanılamaz hale gelen aracıyla yurtdışına çıkması da mümkün olmadığını, bu nedenlerle müvekkil aracını Gümrük mevzuatı gereği 20.09.2017 tarihinde Konya Gümrük Müdürlüğü’ne terk etmek zorunda kaldığını, müvekkil aracının kaza tarihi itibariyle hasarsız haldeki rayiç değerinin tespiti Almanya’da Alabucak Motorlu Araç bilirkişi Bürosu tarafından 23.10.2017 tarihli raporda 14.800,00 EURO olarak belirlendiğini, bu zarar miktarının ne kadarının davalı tarafından talep edilebileceği kazada tarafların kusur durumuna göre ortaya çıkacağından iş bu davanın belirsiz dava olarak açılma zorunluluğu doğduğunu, davalı taraf 15.11.2017 tariihinde 16.500,54-TL tutarında kısmi ödemede bulunduğunu, ödeme tarihi için esas alınan 14.11.2017 tarihindeki kura göre ödenen tutarın 3.634,32 EURO ya tekabül ettiği anlaşıldığını, tazminat tutarı belirlenebilir olduğundan taleplerini arttırmak üzere kısmi ödeme sonrasında alacaklarının şimdilik 7.465,68-EURO luk kısmı şimdilik iş bu dava ile davalı taraftan talep edilmesi gerektiğini, davalının ödemekle yükümlü olduğu hasar miktarı bakımından ihbari izleyen 8. İş günü sonu olan 16.11.2017 tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmolunması gerektiğini, açıklanan bu nedenlerle ve fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak açılan iş bu davada tahkikat sonucunda kazadaki kusur durumunun ve oluşan maddi zarar miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere, müvekkil için şimdilik 7.465,68 EURO maddi tazminatın 1 nolu davalı bakımından kaza tarihi olan 03.09.2017 tarihinden, 2 nolu davalı sigorta şirketinden ise 16.11.2017 tarihinden itibaren yabancı para bakımından 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre yürütülecek değişken faiziyle birlikte ve fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası Efektif Satış karşılığı Türk Lirası olarak müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkilin bilirkişi ücreti olarak ödediği 100,00-Euro’nun fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası Efektif Satış Kuru karşılığı Türk Lirası olarak yargılama giderlerine dahil edilerek davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,Kanuni vekalet ücretinin KDV hariç olarak hükmedilerek yargılama giderleri ile birlikte davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı ….’ün mahkememize verdiği cevap dilekçesi ile; davada İzmir Mahkemeleri yetkili olmayıp, yetkili mahkeme kaza mahallinde keşif yapılacak olması, delillere kolay ulaşıbilmesi, usul ve dava ekonomisi ve HMK hükümleri gereğince kazanın meydana geldiği yer mahkemesi olan Bozkır Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu,işbu davanın Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, kazanın oluşuna ilişkin dava dilekçesindeki iddialara ve kusura itiraz ettiğini, kazanın meydana gelmesinde hiçbir kusurunun olmadığını, kaza davacının çok aşırı hızlı olmasından kaynaklandığını ve tüm kusurun davacıda olduğunu, kaza mahallinde yapılacak keşifte kazanın davacının aşırı hızlı olmasından kaynaklandığı açıkça ortaya çıktığını, kazanın oluşumuna ilişkin dava dilekçesinde iddialara ve kusura itirazı nedeniyle kaza mahallinde keşif yapılmasını ve yapılacak keşif sonucunda kusura ilişkin bilirkişi raporu alınmasını talep ettiğini, aracın pert olduğu beyanlarını kabul etmediğini, muhtemelen yurt dışına çıkarken aracının Gümrük Müdürlüğüne bedelsiz olarak bırakacak olan davacı aracın kazaya karışmasını fırsat bilip kötüniyetli davranarak fahiş miktarda tazminat talebiyle işbu davayı açmış olduğunu, fahiş miktardaki tazminat talebini kabul etmediğini, araç pert olmuş olsa bile hurda değerinin düşülmemesi talebi de yersiz ve hakkaniyeti aykırı olduğundan kabul etmediğini, araç değerinin Almanya’da 14.800,00-EURO olarak tespiti de kabul edilebilir olmadığını, araçtaki zararın Alman rayiç değelerine göre belirlenmesi talebinin yersiz ve dayanaksız bir talep olduğundan kabul etmediğini, davacının zararının tazmininin EURO üzerinden hesaplanması ve fiili ödeme günündeki kur üzerindeni tahsili talebi de bu yönde verilecek kararın infaz kabiliyeti olmayacağından kabul edilebilir olmadığını, davacının bilirkişi ücreti olarak ödediğini iddia ettiği 100 Euro’nın bu davada talebi yersiz ve hukuken dayanaksız olduğunu bu yöndeki davacı talebinin reddi gerektiğini, açıklanan bu sebeplerle aracındaki hasar bedeli ile ilgili tazmin talep ve dava hakkının saklı kalmak üzere davacının tüm talepleri yönünden yerinde olmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi cevap dilekçesinde; davanın yetkisiz mahkeme açıldığını, davalının ikametgahının Beykoz olduğunu, kaza yerinin Konya olduğunu, bu nedenle Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yetkili olduğunu, davacı vekiline 16.500,54 TL tazminat ödemesi yapıldığını, sorumluluklarının kalmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Mahkememizce verilen 05/12/2019 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararın, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 06/02/2023 tarih ve … Esas … Karar sayılı ilamıyla; “… Dava, trafik kazası sonucu yabancı plakalı araçta meydana gelen hasar nedeniyle uğranılan zararın kazaya sebebiyet veren aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tahsili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Somut olayda davacı vekili, davalının zorunlu mali sorumluluk sigortacsı olduğu aracın müvekkilinin Almanya’da trafiğe kayıtlı yabancı plakalı aracına çarpması nedeniyle aracının hasarlandığını ileri sürerek hasar tazminatı isteminde bulunmuştur. Davacı, yabancı plakalı aracını kazadan sonra tamir ettirmeden hasarlı olarak gümrük dairesine terk etmiştir.
İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda dava konusu trafik kazasının oluşumunda davalı tarafa ait …. plakalı araç sürücüsünün %75 oranında asli kusurlu olduğu, davacıya ait …. plakalı araç sürücüsünün ise %25 oranında tali kusurlu olduğu, davacıya ait …. plakalı aracın 20.09.2017 tarihinde hasarlı şekilde Konya Gümrük Müdürlüğüne terk edildiği, davacının mal varlığının dışına çıktığından hurda bedelinin tazminattan düşülmesinin söz konusu olamayacağı, davaya konu aracın kaza tarihi itibariyle hasarsız haldeki piyasa rayiç değerinin 14.800,00 Euro olduğu, davalı sigorta şirketinin söz konusu hasar tazminat tutarının sigortalının kusuruna göre 11.100,00 Euro’dan sorumlu olduğu, davalı sigorta şirketinin, davacı tarafa hasar bedeli olarak 15.11.2017 tarihinde 16.500,54 TL ödeme yaptığı ve bu tutarın ödeme tarihinde 3.634,32 Euro’ya karşılık geldiği, buna göre davalı sigorta şirketinin bakiye hasar yükümlülüğünün 7.465,68 Euro olduğu, ekspertizi yapılan davacı aracının markası, modeli, km.si ve hasar miktarı esas alındığında bilirkişi rapor ücreti olarak 100,00 Euro takdir edilmesinin uygun olduğu, kazanın oluşumunda davalı …. Sigorta A.Ş. tarafından sigortalı olan …. plakalı aracın %75 oranında kusurlu olması nedeniyle, davalı sigorta şirketinin soz konusu bilirkişi rapor ücretinin 75,00 Euro’dan sorumlu olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 20.06.2017 tarih 2015/74 E. 2017/6972 K. sayılı içtihadında “Bir trafik kazası sonunda tamamen kullanılmaz hale gelen ve eski duruma getirilmesi olanaksız olan araç, tamamen yok olmuş sayılır. Eski duruma getirilmesi olanaklı olmakla birlikte, onarım giderleri aracın sürüm değerinden çok ise sorumluluk açısından nesne tamamen yok olmuş gibi değerlendirilmelidir. Yabancı plakalı motorlu araçların kazadan sonra gümrüğe terk edilmesi, her zaman, bunların tamamen yok olmuş sayılacağı anlamına gelmez. Bu durumlarda, aracın kullanılmaz durumda olup olmadığı ve kullanılacak durumda ise onarım olanağının olup olmadığı gözetilmelidir. Onarımı olanaklı olmasına rağmen gümrüğe terk edilmiş araçlardaki zararı Türkiye’deki onarım giderleri ile kayıtlı olduğu ülkedeki piyasa değeri karşılaştırılarak hangisi az ise ona göre belirlenmelidir. Motorlu aracın tamamen yok olduğu durumda zarar, kural olarak, olayın meydana geldiği andaki ve durumundaki gerçek sürüm değerine göre belirlenir. Motorlu araç, yabancı plakalı olup ülkemize geçici olarak girmiş bulunuyorsa, değeri kayıtlı olduğu ülkedeki sürüm değeridir. Hasarlı olsun veya olmasın yurda geçici olarak sokulan araçların belli bir süre içinde yurtdışına çıkarılması, yasaların gerektirdiği zorunluluktur. O halde, hasarlı aracın haksız eylemi işleyene terki olanaksızdır. Bundan başka hasarlı aracın büyük giderlere katlanarak yurtdışına çıkarılmasının mağdurdan istenmesini tazminat hükümleri engeller. Belki de hasarlı aracın nakil ücreti, hurda değerini aşacaktır. Öte yandan zarar görenden böyle bir külfete katlanmasının istenmesi iyiniyet kurallarına aykırı düşecektir. Bu durumda mahkemece, öncelikle davacıya ait Alman plakalı hasarlı aracın davacı tarafından gümrüğe bırakılması gözönüne alınarak KGM Fen Heyeti gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan, yukarıda detaylı olarak izah edilen yönteme göre davacı zararının tespiti hususunda ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklinde açıklanmıştır.
Yabancı plakalı araçların hasar tazminat talepleri yönünden aracın pert değerlendirilmesi yapılsa dahi, aracın onarım bedeli, aracın satın alındığı ülke rayicindeki piyasa değeri ile karşılaştırılması bakımından önem arz etmektedir. Şöyle ki; eğer aracın satın alındığı ülke rayicindeki piyasa değeri onarım giderinden fazla ise davacı yalnız onarım giderini, onarım giderinden az ise, aracın olay gününde satın alındığı ülkedeki sürüm değerini davalıdan isteyebilir. Bu durumda mahkemece, bilirkişiden rapor alınarak aracın Türkiye’deki tamir bedelinin tespiti ile daha önce usulüne uygun olarak tespit edilen, olay tarihinde kayıtlı olduğu ülkedeki ikinci el piyasa rayiç değeri ile karşılaştırılarak hangisi az ise o miktara hükmedilmesi gerekir. (Yargıtay 17. H.D’nin 14.11.2019 tarih 2016/10741E-2019/10657K, 12.04.2017 tarih 2016/9325E-2017/4007K sayılı kararları).
Hasara ilişkin tazminat miktarının belirlenmesi için yukarıda bahsi geçen Yargıtay içtihatları da dikkate alınarak hükme esas almaya elverişli nitelikte rapor alınmaksızın karar verilmiş olması doğru görülmemiş olmakla, davalıların istinafı yerinde görülmüştür.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir…” gerekçesi ile kaldırılmış, kaldırma kararı sonrasında yargılamaya kaldırma sebepleriyle sınırlı olarak inceleme yapılmak üzere devam olunmuştur.
2-Mahkememizin … Esas sayılı dosyasına kaydı yapılan dosyanın yapılan yargılaması sonunda;
Hasar onarımı konusunda uzman bilirkişiden alınan 27/03/2023 tarihli ek rapora göre; “…Dava konusu …. plaka sayılı araçta kaza nedeniyle 65.146,47.-TL hasar meydana geldiği,
Davaya konu …. plaka sayılı…. marka, … tipindeki aracın parçalarının Almanya yurt dışı temini olması ve dolayısıyla Euro üzerinden belirlenerek değişkenlik göstermesi nedeniyle teklif tarihi olan 15.09.2017 itibariyle 15.851,49.-Euro karşılık geldiği,
Dava konusu …. plaka sayılı aracın 20.09.2017 tarihinde Konya Gümrük Müdürlüğüne terk edildiği, dava konusu aracın hasarlı bir şekilde gümrüğe terk edildiği, bir başka ifadeyle davacının mal varlığının dışına çıktığından, hurda bedelinin tazminattan düşülmesinin söz konusu olamayacağı,
Davaya konu aracın kazadan önceki piyasa rayiç değerinin 14.800,00.-Euro görüş ve kanaatine varılmakla birlikte, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 06.02.2023 tarihli ilamında işaret edilen hususların takdir ve değerlendirilmesinin Sayın Mahkemeye ait olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır.
Hukuken yapılacak değerlendirme ve takdir Sayın Hakimliğinize ait olmakla, teknik hususlardaki görüş ve kanaatlerimi yüce makamınıza saygılarımla arz ederim…” şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
Trafik kazaları sonucu uğranan zararın tazmini hususunda temel dayanak haksız fiil sorumluluğudur.
3-2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun;
91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”;
85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”;
85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-3. maddesinde: “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır. ” düzenlemesi ile sorumluluk sınırları gösterilmiştir.
4-Yukarıda açıklanan ve alıntılanan hükümler doğrultusunda Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın; motorlu bir aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
5-Sigortacının sorumluluğu, yukarıda izah edilen sorumluluk esasları dahilinde işletilen aracın işleteninin veya işletenin kusurundan sorumlu olduğu sürücünün kusurlarından kaynaklanan zararlarla sınırlıdır. Bu noktada aracın işleteninin veya sürücüsünün kusur durumunun incelenmesi gerekmektedir.
6-Haksız fiil sorumluluğu, “Haksız Fiilden Doğan Borç İlişkileri” başlığı altında, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
49. maddesi “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
50. maddesi, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.”
7-Haksız fiil, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışı ile başka bir kimsenin zarara uğramasına yol açmasıdır. Yargısal içtihatlar ve doktrine göre haksız fiilin unsurları;-Fiil, davranış,
-Fiilin hukuka aykırı olması
-Zararın meydana gelmesi,
-Kusur,
-Fiil ve zarar arasında illiyet bağı bulunması, olarak sıralanmaktadır.
Yine TBK’nın 50. maddesi ile “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.” hükmü düzenlemesi uyarınca zarar gören zararı ile zarar verenin kusurlu olduğunu ispatla mükellef kılınmıştır.
8-Sorumluluğun meydana gelişinde tarafların öncelikle kusur durumlarının belirlenmesi gerekmektedir. Tarafların kusur durumlarına ilişkin olarak istinaf kaldırma kararı öncesinde dosyaya sunulan 16/07/2018 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu kazanın gerçekleşmesinde davalı araç sürücüsünün %75 oranında, davacı araç sürücüsünün ise %25 oranında kusurlu olduğu yönünde görüş bildirilmiş, istinaf incelemesinde kusura yönelik kaldırma gerekçesi gösterilmediği görülmüştür. Mahkememizce kazanın oluş şekli ve dosya kapsamına göre kusur dağılımının %75-25 olarak tayini uygun bulunmakla bu kusur oranları üzerinden yargılamaya devam olunmuştur.
9-Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin istikrar kazanmış uygulamasına göre (Örn:2021/26157 E. 2022/1048 K.) sürekli olarak yabancı ülkelerde ikamet eden kişilerin yine yabancı plakalı araçlarının Türkiye’de uğradığı zararların kendi ülkelerinde onarımının yapılabileceği, zarar görenin aracını Türkiye’de onarmaya zorlanamayacağı, bu hususta zararın tespitinde araç şayet onarımı mümkün ve ekonomik ise sürekli ikamet edilen ülke rayicindeki onarım bedeli, şayet aracın onarımı ekonomik değil ise sovtaj değerinin araç rayiç değerinden düşülmesi suretiyle tespit edilecek gerçek zararın baz alınması gerekmektedir. Şayet araç sürekli ikamet edilen ülkeye götürülmeksizin Türkiye’de bırakılmış ve Gümrük İdaresi’ne terk edilmiş ise zarar miktarı sürekli ikamet edilen ülkedeki aracın rayiç değeri ile Türkiye’deki onarım bedelinden hangisi daha düşük ise bu miktar baz alınarak zararın hesaplanması gerekmektedir.
İstinaf kaldırma kararı öncesinde alınan bilirkişi raporunda davacıya ait aracın kaza öncesi rayiç değerinin 14.800,00-Euro, aracın Konya Gümrük Müdürlüğü’ne terk edilmesi nedeniyle hurda değeri hesaplanamayacağı, davalının %75 kusur oranına istinaden 11.100,00-Euro zaradan sorumlu olduğu, dava öncesi yapılan ödemenin mahsubu sonrası bakiye 7.465,68-Euro bakiye tazminat alacağı bulunduğu yönünde görüş bildirilmiştir. İstinaf kaldırma kararında aracın onarım bedeline ilişkin değerlendirme yapılması gerektiği vurgulanmış olup, mahkememizce tensip ara kararı ile dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, dosyaya sunulan 27/03/2023 tarihli bilirkişi ek raporunda davacıya ait aracın kaza tarihi itibariyle onarım bedelinin 65.146,47-TL karşılığı 15.851,49-Euro olacağı, aracın kaza öncesi rayiç değerinin Almanya ülkesinde 14.800,00-Euro olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Davalı …. A.Ş. Vekili tarafından rapora karşı itirazlar ileri sürülmüş ise de, yabancı ülkede sürekli ikamet eden davacının pert-total işlemi uygulanan aracında gerçek zararın ikamet ettiği ülke rayicine göre belirlenmesinde bir hukuka aykırılık bulunmadığı, aracın rayiç değerinin kaza tarihine göre belirlenmesi gerektiği, itiraz dilekçesi ekinde yer alan ilanın yılı bilinmemekle birlikte aracın Km, kullanım durumu ve yaşına göre değerinin değişebileceği, bilirkişi raporunda gösterilen 14.800,00-Euro rayiç değerin yerinde olmadığına yönelik somut bir itiraz nedeni ileri sürülmediği değerlendirilmiş ve yeniden rapor alınmamıştır. Davalı …. A.Ş. Tarafından davacıya dava öncesinde 16.500,54-TL ödemede bulunduğu, 33.000,00-TL poliçe limitinden ödeme miktarının mahsubu sonrası kalan bakiye poliçe limitiyle sınırlı olarak sorumlu olduğu gibi her iki davalının sorumlu olduğu tutardan bu miktarın ödeme tarihi 15/11/2017 tarihindeki karşılığı 3.634,32-Euro’nun mahsubu gerektiği, davacıya ait aracın Türkiye koşullarında tespit edilen onarım bedelinin, aracın Almanya ülkesindeki rayiç değerinden yüksek olması nedeniyle davalıların 14.800,00-Euro’nun %75 kusura denk gelen 11.100,00-Euro miktar ile sınırlı olarak sorumlu oldukları, bu miktardan 3.634,32-Euro’nun mahsubu sonrası bakiye davalı sorumluluğunun 7.465,68-Euro olduğu tespit edilmekle bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
10-Davacı tarafça ayrıca ekspertiz ücreti talebinde bulunulmuş olup, yerleşik yargısal uygulamalar doğrultusunda dava öncesi aracın hasarının tespitine yönelik yaptırılan ekspertiz incelemelerinin yargılama giderlerinden sayılabileceği, somut olayda Almanya ülkesinde yaptırılan ekspertiz incelemesinin emsal nitelikte dosyalarda alınan ekspertiz hizmet ücretleri ile uyumlu olduğu, bu tutarın da yargılama giderleri kapsamına dahil edilebileceği gözetilerek ekspertiz ücretine ilişkin gider dava tarihindeki kur üzerinden yargılama giderine dahil edilmiştir. Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin güncel uygulamasında ekspertiz ücreti harcamasının yabancı para olarak sarf edilmesi halinde fiili ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığının tahsili yönünde hüküm kurulabileceği anlaşılmakta ise de görülmekte olan dosyada istinaf kaldırma kararı öncesinde davalı aleyhinde 352,56-TL ekspertiz ücreti yargılama giderine dahil edildiği ve hükmün yalnızca davalı tarafça istinafa taşındığı gözetilerek istinaf kaldırma kararı öncesi verilen hüküm davalı aleyhinde değiştirilemeyeceğinden ekspertiz ücreti 352,56-TL olarak yargılama giderine dahil edilmiştir.
HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE, 7.465,68-Euro hasar bedelinden kaynaklanan maddi tazminatın davalı …. Anonim Şirketi’nden temerrüt tarihi olan 16/11/2017 tarihinden, davalı ….’den haksız fiil tarihi 03/09/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereği işleyecek faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki TCMB efektif satış kurunun TL karşılığının, davalı …. Anonim Şirketi yönünden bakiye poliçe limiti olan 16.449,46-TL’yi aşmamak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, ekspertiz raporu ücretinin yargılama giderleri kapsamında değerlendirilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.397,31-TL harçtan peşin olarak alınan 596,63-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.800,68-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, davalı …. Anonim Şirketi’nin sorumluluğunun 1.123,66-TL ile sınırlı tutulmasına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına takdir edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 596,63-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça sarf edilen 31,40-TL başvuru harcı, 269,90-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı. 370,00-TL posta ve tebligat ücreti, 950,00-TL bilirkişi ücreti olarak sarf edilen toplam 1.621,3‬0-TL ve yargılama gideri kapsamına alınan 75,00-Eurox4,7008=352,56-TL ekspertiz ücreti toplamı 1.973,86-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen ilgili taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı takdirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/06/2023
Katip…
e-imzalı
Hakim…
e-imzalı