Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/986 E. 2023/169 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/986 Esas
KARAR NO : 2023/169

DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/12/2022
KARAR TARİHİ : 02/03/2023

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … İklimlendirme Hizmetleri … şahıs firmasının sahibi olduğunu, firmanın iklimlendirme malzemeleri satışı ve diğer hizmetleri verdiğini, davalı şirketin yüklendiği … … sokak No:…’da inşa edilen … Apartmanı şantiyesinde kullanılması için: 154 metre beyaz izoleli 3/8-1/4 bakır boru tesisatı ile 117 metre beyaz izoleli 1/2- 1/4 bakır boru tesisatı sattığını, bu malzemelerin şantiyede müteahhit firma temsilcisi olarak hareket eden … tarafından 22/09/2018 tarihinde teslim alındığını, müvekkilinin bu malzemeler için 27.09.2018 tarih ve … seri no.lu 18.968,50.-TL. bedelli faturayı keşide ettiğini, fatura bedelinin ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından İzmir … İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyası ile icra takibi ikame edildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere 18.968,50.-TL. alacağın fatura tarihi olan 27/09/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Fatura ve irsaliyeler, tarafların Ba-Bs Form kayıtları, ve SGK kayıtları delil olarak değerlendirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Dava satış sözleşmesine dayalı açılmış alacak davasıdır.
2-Davacı tarafça davacının davalı şirketin yüklenicisi olduğu inşaatta kullanılmak üzere bir kısım malzemeleri teslim ettiğini, teslimi yapılan malzemelerle ilgili olarak 27/09/2018 tarihli 18.968,50-TL tutarlı faturanın tanzim edildiğini, davalı tarafça icra takibi ve arabuluculuk sürecine rağmen fatura bedelinin ödenmediğini ileri sürerek 18.968,50-TL’nin davalıdan tahsili talep edilmiştir.
Davalı tarafça cevap dilekçesinde arabuluculuk sürecinin geçersiz olduğunu, davalının rahatsız olduğu bir dönemde toplantı planlandığını ve değişiklik yapılmaması nedeniyle görüşme gerçekleşmediğini, davalıya herhangi bir mal teslimatı yapılmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
3-Davacı gerçek kişi olup uyuşmazlığın ticari nitelikte olup olmadığının tespiti amacıyla tacir olup olmadığı hususunda araştırma yapılmış, dosyaya gelen bilgi ve belgelere göre davacının brüt alış ve satış miktarlarının tacirlik sınırı üzerinde kaldığı anlaşıldığından tacir niteliğini haiz olduğu, keza davalının da ticaret şirketi olması münasebetiyle uyuşmazlığın mutlak ticari dava niteliğinde olduğu gözetilerek mahkememizin görevli olduğu değerlendirilmiştir.
Davalı tarafça cevap dilekçesinde geçerli bir arabuluculuk süreci yürütülmediği savunulmuş ise de davacının yükümlülüğü arabuluculuk işlemlerinin gerçekleştirilmesi için arabuluculuk bürosuna başvurarak davalının kimlik ve adres bilgilerini bildirmekten ibaret olup, arabulucu tarafından sürecin yürütülmesinde gerekli işlemlerin eksik ve hatalı yürütülmesinden davacı tarafın sorumlu tutulması ve davanın bu nedenle görülmesinden imtina edilmesi mümkün değildir. Zira dava şartı arabuluculuk uygulaması özü itibariyle tarafların mahkemeye erişim hakkını bir ölçüde kısıtlamakta ise de kanun ile amaçlanan uyuşmazlığın sulh yoluyla kısa sürede çözümüne yönelik amacın gerçekleşmesinde bu şekilde bir dava şartı öngörülmesi makul bir kısıtlama sayılmaktadır. Bu noktadan hareketle davacı tarafın elinde bulunmayan ve arabulucunun yönetiminde gerçekleşen arabuluculuk sürecindeki eksikliklerin davanın görülmesine engel olarak yorumlanması mümkün görülmemiştir. Kaldı ki davalı taraf bir ticaret şirketi olup yetkilisi bizzat görüşmeye katılamasa dahi yetkilendireceği bir vekil aracılığı ile de arabuluculuk sürecine katılımı mümkündür. Tüm bu hususlar birlikte irdelendiğinde davalı tarafın bu yöndeki savunmaları kabul edilmemiş ve uyuşmazlığın esasına yönelik inceleme yapılmıştır.
4-Dava konusu uyuşmazlık satış sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Satış Sözleşmesi 6098 sayılı TBK’nın 207. Ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, kural olarak satıcının borcu satılanın mülkiyetini alıcıya geçirmek amacıyla, zilyetliğini alıcıya devretmektir(TBK 210.m.) Alıcının borcu ise satış bedelinin satıcıya ödenmesi ve kendisine sunulan satılanı devralmaktır(TBK 232/1.m.). Kural olarak satış sözleşmesi nedeniyle alacaklı olduğunu ileri süren satıcı, alacağın kaynağını oluşturan fatura içeriğinde yer alan mal veya hizmetin davalı borçluya verildiğini ispat külfeti altındadır. Alacaklı bu husustaki ispatı imzalı fatura veya sevk irsaliyesi ile sağlayabileceği gibi mal veya hizmetin borçluya verildiğini ispat eden diğer yazılı, görsel delillerle ispat edebilebilir. Yine kendi ticari defterlerinde lehine olan kayıtların davalı ticari defterleri ile doğrulanması veya davalının ticari defterlerini ibraz etmemiş olması halinde de alacağın varlığı ispat olunabilir. Zira Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre bir tacirin ticari defterlerine bir faturayı kaydetmiş olması, fatura içeriği mal veya hizmetin kendisine sağlandığının ispatı olarak kabul edilmektedir. Bir diğer taraftan tarafların ticari defter ve kayıtlarında kayıtlı olmamakla birlikte vergi usul mevzuatı uyarınca vergi mükelleflerinin alış ve satış faturalarını vergi dairesine bildirdikleri Form Ba- Form Bs uygulamaları aracılığı ile alış faturası olarak bir faturanın vergi dairesine bildirilmiş olması da ilgili fatura içeriği mal veya hizmetin beyan eden kişiye sağlandığı yönünde karine olarak kabul edilmektedir.
5-Somut olayda … Vergi Dairesi’nin 08/12/2022 tarihli cevabi yazısı ekinde yer alan davalıya ait Ba form listesinde davacı şirketten 1 belge karşılığı KDV hariç 16.075,00-TL tutarında mal veya hizmet alımı yapıldığının beyan edilmiş olduğu görülmüştür.
Bs ve Ba formları vergi zayinin önlenmesi amacıyla mal veya hizmet alımı gerçekleştiren veya mal veya hizmet satışı gerçekleştiren şirketlerin bunlarla ilgili düzenledikleri veya adlarına düzenlenen faturaları sistem üzerinden vergi dairesine bildirmelerine, mal alımı yapan şirketin bildirdiği kayıtlar ile mal satışı gerçekleştiren şirket kayıtları karşılaştırılmak suretiyle vergi zaiyatının önlenmesi amaçlı bir uygulama olup, Ba-Bs formlarının bildirilmesi ilgili vergi mükellefinin kendisi tarafından veya yetkilendirdiği muhasebe yetkilisi tarafından gerçekleştirilebilecek bir işlem olduğundan bu yönde bir alış faturası bildirimi yapılması fatura içeriğinin ilgili kimseye teslim edildiği yönünde yorumlanmaktadır. (Bkz: Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … Esas … Karar sayılı ilamında ” Mahkemece yapılacak iş davalının kabulünde olan 19.01.2011 tarihli ve 5.022,00 TL fatura bedeli ile birlikte davalı tarafından vergi dairesine BA formu ile bildirdiği anlaşılan 14.10.2011 tarihli 2.138,40 TL bedelli ve 21.10.2011 tarihli 5.136,48 TL bedelli faturaların, 3 fatura bedeli olan toplam 12.296,88 TL’lik malın davalıya teslim edildiği gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde değerlendirmede bulunulmuştur.)
Davalının vergi dairesine bildirmiş olduğu Ba formunda 16.075,00-TL tutar %18 Kdv dahil edildiğinde 18.968,50-TL miktara erişmekte olup bu dava konusu fatura bedelini oluşturmaktadır. Bu durumda davacının davalıya ait Form Ba kayıtlarıyla fatura içeriği malı davalıya teslim ettiğini ispat ettiği değerlendirilmiştir.
Davacı tarafça dava konusu fatura içeriği malın davalıya verildiği ispat edilmiş olup, davalı tarafça fatura içeriğini aldığı ileri sürülen …’un davalı şirket çalışanı olmadığı ve bir mal teslim alınmadığı savunulmuş ise de, bizzat davalı tarafça mal alımı olarak beyan edilen fatura içeriği teslim alınmaksızın davalının vergi dairesine fatura bildirimi yapmasının mümkün olmadığı, sehven dahi olsa davalının elinde mevcut bulunmayan bir faturayı vergi dairesine net rakamlarla beyan edemeyeceği değerlendirildiğinde davalının mal içeriğinin teslim alınmadığına yönelik savunmasına itibar edilmemiştir.
Usul Ekonomisi ilkesi, yargılamaya hakim olan ilkeler arasında olup 6100 sayılı HMK’nın 30/1.maddesinde “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir. Davalı tarafça cevap dilekçesinde ve yargılama aşamalarında fatura bedelinin ödendiğine yönelik hiçbir savunma ileri sürülmediği gibi dosya kapsamında da bu yönde bir delil bulunmamaktadır. Bu durumda tarafların iddia ve savunmalarına göre taraf ticari defterlerinin incelenmesinin somut bir fayda getirmeyeceği, davacının mal teslim olgusunu ispat ettiği, buna mukabil davalı tarafça mal bedelinin ödenmesine yönelik bir savunma ve ispat aracı gösterilmediği, davalının ödeme savunması bulunmadığı dikkate alındığında ticari defter incelemesinin usul ekonomisine aykırı olarak hem yargılamayı uzatacağı hem de gereksiz yargılama gideri sarfına neden olacağı dikkate alınarak mevcut deliller dikkate alınarak davacının davalıdan fatura bedeli olan 18.968,50-TL miktarında alacaklı olduğu kabul edilmiştir.
Davacı tarafça alacağa fatura tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi talep edilmiş ise de dava öncesi davalının temerrüde düşürüldüğüne dair somut bir delil sunulmadığı, belirli vade bulunmadığı sürece borçlunun temerrüt tarihi itibariyle faiz ile sorumlu olacağı, dava öncesinde icra takibinde bulunulmuş ve takip tarihi itibariyle davalı borçlunun temerrüdü gerçekleşmiş ise de davacı tarafça açıkça takip tarihinden itibaren faiz talebinde bulunulmadığından dava tarihi itibariyle avans faizi işletilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE, 18.968,50-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.295,73-TL harçtan peşin olarak alınan 323,94-TL harcın mahsubu ile bakiye 971,79‬-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına takdir edilen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 323,94-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça sarf edilen 80,70-TL başvuru harcı ile 72,00-TL posta ve tebligat ücreti toplamı 152,7‬0-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen ilgili taraflara iadesine,
7-Dava şartı arabuluculuk kapsamında hazine tarafından karşılandığı anlaşılan 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına, bu hususta harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekiline e-duruşma yoluyla yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı takdirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/03/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır