Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/982 E. 2023/150 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/982 Esas
KARAR NO : 2023/150

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 30/11/2022
KARAR TARİHİ : 28/02/2023

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesi ile; Müvekkili sigorta şirketi tarafından 02/04/2020-2021 tarihleri arasında geçerli olmak üzere, … plakalı ticari araç için, … numaralı Ticari Kasko Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, 29.05.2020 tarihinde, davalının maliki/sürücüsü bulunduğu … plakalı aracın %100 kusuruyla meydana gelen kazada sigortalı aracın hasara uğradığını, işbu hasar sebebiyle müvekkil şirket tarafından sigortalısına 58.290,00-TL tazminat ödemesi yapıldığını, TTK’nın 1472. maddesi gereği müvekkili şirketin, yapılan ödeme ile sigortalısının haklarına halef olduğunu, müvekkili şirketin rücu hakkı kapsamında … plakalı aracın sorumluluk sigortacısına başvuruda bulunduğunu, … plakalı aracın sorumluluk sigortacısı tarafından teminat limiti dahilinde müvekkiline 41.000,00 TL ödeme yapıldığını, kalan 17.290,00-TL’den hasara sebebiyet veren davalının sorumlu olduğunu, dava öncesi, davalıya oluşan hasarla ilgili rücu ihtarı gönderilmiş olup davalı tarafça ödeme yapılmadığını, rücu alacaklarının tahsili amacıyla davalı aleyhine, Bakırköy 15. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetli olarak bu takibe itiraz ettiğini, Bakırköy 15. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibinin durduğunu, borçlunun Bakırköy 15. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine yaptığı haksız ve hukuka aykırı itirazının iptaline, takibin devamına ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya dava dilekçesinin tebliğ edildiği, ancak davaya cevap vermediği görülmüştür.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE;
1-Dava, davacı sigorta şirketince kasko sigorta poliçesi nedeniyle dava dışı zarar gören sigortalı araç malikine ödenen hasar tazminatının davalı zarar veren araç malikinden tahsili talepli rücuen tazminat davasıdır.
2-Görev hususu kamu düzeninden olup mahkeme tarafından her aşamada resen gözetilmesi gerekmektedir.
6102 sayılı TTK’nın 1472.maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nun 1472.maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 E., 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir.17.01.1972 tarih ve 1970/2 E. – 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün defilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44. maddesine (TBK m.52) de dayanabileceği;doğal olarak sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan, 3 Temmuz 1944 tarihli ve 5746 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.03.1944 tarih ve 37 E. – 9 K. sayılı kararına göre de “Sigortacının sigorta poliçesinden münbais olmayıp kanundan aldığı bir salâhiyete istinaden ve haksız fiil sebebiyle alacaklı yerine kaim olarak hareket ettiği dâvada hukuk mahkemesine başvurması gerekir.” şeklindedir.
4-Halefiyete dayalı davalarda görevli mahkemenin belirlenmesinde davacının ödeme nedeniyle halef olduğu zarar gören ile davalı zarar veren arasındaki hukuki ilişkinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Davalıya ait … plaka sayılı aracın BMC marka kamyon olduğu ve kullanım amacı ile ruhsat kaydının ticari olması nedeniyle ticari nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Buna karşı bu husus tek başına davayı ticari dava haline dönüştürmemektedir.
Dava konusu uyuşmazlık davacının sigortalısı olan … plaka sayılı aracın ruhsat kaydının incelenmesinde aracın “hususi” kullanım amaçlı olarak tescil edildiği, ticari amaçlı kullanıldığına dair bir kayıt bulunmadığı görülmüştür. Her ne kadar aracın kullanım şekli “yük nakli” olarak gösterilmekte ise de yük nakli kullanım şeklinin aracı tek başına ticari nitelikli hale getirmeyeceği, aracın ruhsat kaydında kullanım amacının hususi olarak tescil edilmiş olması halinde aksi ispat edilmedikçe aracın hususi nitelikli olduğunun kabulü gerektiği değerlendirilmektedir. Nitekim Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin uygulaması da bu yöndedir.
Bir aracın ticari kullanıma özgü olduğunun kabulü için “ticari” amacın ruhsata işli olması veya ruhsat kaydı hususi olmakla birlikte ticari veya mesleki amaçla kullanıldığının tespit edilmiş olması gerekmektedir. Hususi kullanım kaydı bulunan bir aracın salt “yük nakli” kullanım amacına göre üretilmiş olması aracın ticari olduğunu göstermez. Araç sahibi şahsi yüklerinin taşınmasında kullanmak üzere yük nakline yarar bir aracı “hususi” kaydı ile satın aldığında bu aracın ticari amaçlı kullanılmadığı açıktır. Kaldı ki somut olayda aracın türü itibariyle salt ticari nitelikte kullanılabilecek tır, kamyon ve benzeri bir araç olmadığı, ülkemizde bu tür araçların bagaj kapasitesi ve daha makul fiyatları olması nedeniyle sıklıkla bireysel kullanım amacıyla satın alındığı, trafikte neredeyse sedan gövde tipi araçtan fazla sayıda bu kasada araçların yer aldığı bilinen bir gerçektir. Dosya kapsamında aracın ticari amaçlı kullanıldığına dair farklı bir bilgi ve belge de yer almamakta olup, taraflar arasındaki sigorta poliçesinde dahi aracın ticari amaçlı kullanıldığına yönelik bir kayıt bulunmamaktadır, aracın trafik kaydı gözetildiğinde hususi amaçlı kullanıldığının kabulü gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay’ın farklı kararlarında “yük nakli-hususi” kayıtlı araçların ticari olarak değerlendirilemeyeceği yönünde istikrar kazanmış uygulaması bulunmaktadır.
“Davacı vekili meydana gelen kaza nedeni ile ortaya çıkan zararların tazmini amacı ile eldeki davayı açmış, faiz türü olarak avans faizine karar verilmesini talep etmiş, Hakem Heyetince de avans faizine karar verilmiştir. Zarara neden olan aracın ruhsat kaydında kullanım amacı “yük nakli-hususi” yazmaktadır. Ceza dosyasındaki beyanlarda 31.12.2013 günü saat 21:00 sıralarında kazaya karışan araç ile davacıyı hastaneye götürürken kazanın gerçekleştiği beyan edilmiştir. Kazaya karışan aracın ticari kullanım sırasında gerçekleştiği ispat edilemediğinden hususi kullanım sırasında zarar gerçekleştiğinden faiz türü olarak yasal faize karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere avans faizine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”(Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 2021/2538 E. 2021/4375 K. 08.07.2021T.)
“Somut olayda davacı gerçek kişi olup tacir olduğuna dair bilgi ve belgeye dosyada rastlanılmadığı gibi dava konusu aracın trafik ruhsat kaydında ise kullanım amacı olarak “hususi” yazmaktadır. Bu durumda görevli mahkeme, tüketici mahkemesidir. ” (Yargıtay 20.Hukuk Dairesi 2017/6990 E. 2017/5940 K. 28/06/2017 T.)
“Dava konusu araca ilişkin bilgilerde, aracın gayri ticari panelvan kamyonet olduğu, ticari-genişletilmiş kasko poliçesi ile sigortalı olduğu aracın ticari olarak ilişkin dosya kapsamında bilgi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, davanın tüketici sıfatını kaldıran bilgi bulunmaması , poliçenin düzenlenmiş tarzının tek başına davayı ticari hale getirmediği anlaşıldığından, uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.” (İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi 2020/2325 E. 2020/2020 K. 04/12/2020 T.)
7-Her ne kadar “yük nakli-hususi” ruhsat kaydı bulunan araçların ticari nitelikte olduğuna yönelik görüşler içeren yüksek mahkeme kararlarına da rastlanmakta ise de anılan kararlarda dosya kapsamında araçların üzerinde ticari amacı kullandığını gösterir iş yeri isim ve logolarının bulunduğu veya dosya davacısının aracı ticari amaçlı kullandığını gösterir başka delillerin de bulunduğu, oysa ki görülmekte olan dosyada davacının sigortalısına ait aracın ticari amaçlı kullanıldığına dair bir delil veya kayıt bulunmadığı, ayrıca davalı araç sürücüsünün duruşma sırasında alınan beyanında kaza sonrasında aile aracı olarak kullanıldığını gördüğünü beyan ettiği, bu suretle davacının sigortalısı olan aracın ticari nitelikte kullanıldığına yönelik bir delil bulunmadığı anlaşıldığından ruhsat kaydında yer alan “hususi” kullanım amacı doğrultusunda değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Yine yakın tarihte mahkememizce verilen bir görevsizlik kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi’nin … Esas ….. Karar sayılı 20/02/2023 tarihli ilamında incelenmiş olup, karar içeriğinde “Somut olayda; Dava, sigorta poliçesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalıya ait araç davacı tarafça sigortalanmıştır. Aracın ruhsat bilgilerinde “yük nakli- hususi” kayıtlı kamyonet olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, aracın sahibinin sıfatı kullanım şeklinin nasıl olduğunun araştırılması gerekir. Dava konusu araç dava dışı kişinin yönetiminde iken kaza meydana gelmiştir. Aracın ruhsat kaydında yazılı hususi kullanım şekli dışında ticari ve mesleki sebeplerle kullanıldığına ilişkin dosya kapsamında delil bulunmamaktadır. Bu durumda, davalının gerçek kişi olduğu da gözetildiğinde, tüketici işleminin gerçekleştiğinin kabulü gerekir.” şeklinde değerlendirmede bulunulduğu da dikkate alındığında somut uyuşmazlıkta da davacının halefi olduğu zarar gören aracın ticari olmaması nedeniyle davanın ticari dava niteliğini haiz olmadığı kabul edilmelidir.
8-Ayrıntılı gerekçeleri yukarıda açıklandığı davacının sigortalısı olan aracın ruhsat kaydının hususi olduğu, yük nakli amaçlı üretilmiş olmasının tek başına aracı ticari hale getirmeyeceği, aracın ticari amaçlı kullanıldığının kabulü için başkaca delillerin bulunması gerektiği, dosya kapsamında ise aracın ticari kullanımına yönelik herhangi bir kayıt, delil veya beyan bulunmadığı gözetildiğinde aracın ruhsat kaydına itibar edilerek hususi olarak nitelendirilmesi gerektiği, bu durumda görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olacağı değerlendirildiğinden mahkememizin görevsizliğine ve İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, İZMİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,
2-HMK’nun 20.maddesi uyarınca bu karara karşı süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dava dosyasının yetkili ve görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, kesinleşmeden itibaren 2 haftalık süre içerisinde dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmezse davanın açılmamış sayılacağının İHTARINA,
3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı Kadir Tanık’ın yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı takdirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/02/2023

Katip …
¸E-imza

Hakim …
¸E-imza