Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/759 E. 2023/562 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/759 Esas
KARAR NO : 2023/562
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 21/09/2022
KARAR TARİHİ : 22/06/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket karşı taraf borçlu (davalı) aleyhine İzmir … İcra Müdürlüğü … Esas Sayılı Dosyası ile İlamsız Takip yolu ile icra takibi başlatıldığını, borçlu taraf asılsız ve icra hukukunda yeri olmayan itirazlarda bulunarak borca ve tüm ferilerine itiraz ettiğini, borçlunun yaptığı itiraz haksız ve yersiz olduğunu, trafik kazası sonucunda davalı tarafın %100 ( yüzde yüz) oranında kusurlu olduğunu, bu kaza sonucunda müvekkili şirketin aracı 3 gün boyunca trafiğe çıkamadığını, müvekkili şirket lojistik işleriyle meşgul olması sebebiyle 3 günlük bir sürecin müvekkili şirket nezdinde uğradığı zararın büyükolduğunu, bu kazadan kaynaklı olarak zararın tazmini karşı taraftan istendiğini, karşı taraf vermiş olduğu zararı rapor olmasına rağmen kabul etmediğini, ödemeden geri durduğunu, müvekkili şirketçe icra takibi başlatıldığını, karşı tarafın bu takibe de itirazda bulunduğunu, borcu kabul etmediğini, bu hususlar dahilinde iş bu itirazın iptaline yönelik davayı açma zarureti hasıl olduğunu, davayı açma zaruretlerinin hasıl olduğunu, davalının yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz itirazın iptali ile takibin devamını, borçlunun bu itiraz başvurusu bakımından kötü niyeti sabit olduğundan yasa gereği takip konusu alacağın %20’ sinden az olmamak üzere hakkında icra inkâr tazminatına/kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesini, vekâlet ücreti ve sâir yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacı/alacaklı tarafın taleplerine karşı zamanaşımı defi ve hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, icra takibinde, borcun sebebi; “… plakalı araç ile 12.12.2019 tarihinde yapılan trafik kazasında kusurlu bir şekilde … plakalı araca vermiş olduğu hasardan dolayı oluşan 5 günlük hak mahrumiyet bedelinin günlük 400,00-TL olmak üzere 2.0000,,-TL toplam tazminatın ödenmesi talebi” şeklinde belirtildiğini, iddia edilen kaza sebebiyle … plaka sayılı aracın, kazanç kaybına uğradığı veya onarım için beklediği iddiaları da gerçek dışı olduğunu, kazaya uğrayan araç sahibine ilgili sigorta şirketi tarafından ikame araç verilmesi söz konusu olduğundan, herhangi bir hak mahrumiyetinden bahsetmek de mümkün olmadığını, borcun sebebi olarak belirtilen trafik kazasındaki kusuru ve kusur oranlarını kabul etmediklerini, … plaka sayılı aracın onarım için beklediğini iddia eden davacı/alacaklı tarafın, bu hususu ve hak mahrumiyetini, belgeleriyle kanıtlaması gerektiğini, iddia edildiği gibi, kaza sebebiyle meydana gelen hasarın onarımı için geçen sürede, başka bir araç kiralanmışsa, kiralamaya ilişkin fatura ve belgelerin sunulması veya … plaka sayılı aracın hangi işte kullanılamamasından dolayı böyle bir zararın meydana geldiğinin somut olarak kanıtlanması gerektiğini, davalı borçlu/müvekkili şirkete karşı temerrüt koşulları sağlanmadan ve herhangi bir belgeye dayanmayan hak mahrumiyeti bedeli ve işlemiş faizden sorumlu tutulması hukuken mümkün olmadığını, işbu itirazın iptali davasının reddi gerektiğini, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan hak mahrumiyeti bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu İzmir … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takip dosyasında davacı tarafından davalı aleyhine 12.12.2019 tarihli trafik kazasını dayanak gösterilerek toplam 2.363,45 TL’ nin talep edildiği, ödeme emrinin borçlu/davalıya tebliğ edildiği, borçlunun süresinde yaptığı itiraz üzerine takibin durduğu görülmüştür.
Dava, 1 yıllık hakdüşürücü süre içerisinde açıldığından işin esasına geçilmiştir.
Davalı taraf zamanaşımı definde bulunmuş ise de 2 yıllık zamanaşımı süresinin 7226 sayılı yasa ile duran sürelerde nazara alınarak 27/12/2022 tarihli ön inceleme celsesinde reddine karar vermiştir.
Dava haksız fiilden kaynaklandığından TBK’ nın 50. maddesi uyarınca davacı zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
HMK’nın 266. ve takip eden maddeleri uyarınca, çözümü özel ve teknik bilgiye dayanan konularda ihtisas sahibi kişilerin vereceği rapor esas alınarak hüküm kurulması gerekir. Sonucu açık ve belli durumlar ayrık olmak üzere, trafik kazalarında kusur oranının, hasar tespitinin ve hak mahrumiyeti bedelinin de uzman bilirkişi aracılığıyla yapılmalıdır. Zira somut olayda kusur durumu ve tazminat bedelinin hesaplanması teknik ve özel bilgiyi gerektiren konulardandır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye, taraflar için konulmuş süreler ise kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir ve işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. Hakimin tespit ettiği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, 6100 sayılı Kanunun 90/2’nci maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir. (HMK m.94/2, HUMK m.159). Hakimin verdiği sürenin kesin olması için ya hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kanundan kaynaklanan şekilde kesin olması (HUMK m.163, c.4, HMK 94/2); ya da hakimin tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna karar vermiş olması gerekir. Hakimin tayin ettiği bu ilk sürenin kesin süre olarak hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının kanuna ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Başka bir deyişle; ister kanun, ister hâkim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir.
Öte yandan 6100 sayılı Kanunun 94’ücü maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararın hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması, taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.
Bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki, taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hâkim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edilir. Hâkimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmaz. Kesin süre tarafların yanında hâkimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hâkim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18/02/1983 gün 1980/1-1284, 1983/141; 22/11/1972 gün 8/832, 935; 13/10/2010 gün 2010/17-510-485; 28/04/2010 gün 2010/2-221-241; 28/03/2012 gün 2012/19-55-2012-249; 12/12/2012 gün 2012/9-1202-1218 sayılı kararları).
Somut olayda, mahkememizce 27/12/2022 tarihli celse de “Dosyanın resen seçilecek bir makine mühendisi ve bir trafik bilirkişisine tevdii ile tüm dosya kapsamı incelenerek dava dışı sürücülerin oransal kusur durumu ve davacının maliki olduğu aracın makul tamir süresine göre istenilebilecek ikame araç ücretinin belirtilmesinin istenmesine ayrıca bulunacak bedele kaza tarihinden takip tarihine kadar yasal faiz işletilmesine,
– bilirkişilere ayrı ayrı 850,00′ şer TL olmak üzere toplam 1.700,00 TL ücret taktirine, dosyada var olan 489,90 TL gider avansından başka iş ve işlemlerden kullanılması gereken masraflar mahsup edildikten sonra eksik kalan 1.400,00TL bilirkişi ücretini karşılaması için davacı vekiline 2 hafta kesin mehil verilmesine, kesin mehile rağmen bilirkişi gideri yatırılmadığı taktirde bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılarak dosyanın mevcut delil durumuna göre karar verileceğinin davacı tarafa ihtarına ( ihtaratın tebligat ile yapılmasına),” şeklinde ara karar kurmuştur. Ancak mahkememizce ihtarın tebligat ile yapılmasına karar verilmesine karşılık tebligat işleminin yerine getirilmediği görüldüğünden 2 nolu celsede davacı vekili yeninden mazeret dilekçes, sunduğundan ihtarın tebligat ile yapılmasına karar verilmiş ve tebligat vekile yapılmış olmasına karşılık süresi içerisinde bilirkişisi delil avansı yatırılmamıştır. Bu nedenle, kesin sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edileceğinden ve Hâkimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmayacağından, kesin süre tarafların yanında hâkimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hâkim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekeceğinden çözümü teknik bilgiyi gerektirir somut uyuşmazlıkta bilirkişi delil avansı süresinde yatırılmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken karar ve ilam harcının (179,90 TL) başlangıçta yatan peşin harçtan mahsubuna, eksik kalan harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan ve harcanan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 2.363,45 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-6325 sayılı HUAK uyarınca, suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.560,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak Hazine’ ye irat kaydına,
6-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,
Dair, taraf vekilinin yüzüne karşı KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/06/2023
Katip…
e-imzalı
Hakim…
e-imzalı