Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/614 E. 2023/213 K. 14.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/614 Esas
KARAR NO : 2023/213

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 26/07/2022
KARAR TARİHİ : 14/03/2023
YAZIM TARİHİ : 14/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı işçi …’ın kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti işçilik alacaklarının tahsili talebiyle müvekkili davacı şirket aleyhine açtığı davada İzmir 8. İş Mahkemesi’nin …Esas … Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne karar verildiğini, kararın İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin 3. Hukuk Dairesinin … Esas … Karar sayılı kararı ile kesinleştiğini, işçilik alacaklarının tahsili talebiyle İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla müvekkili aleyhine başlatılan dosyaya 14.783,26-TL ödeme yapıldığını, müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi gereği; yüklenici çalıştırdığı işçilerin tüm işçilik alacaklarını ödemekle sorumluluğu olduğundan ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ….Ltd.Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı işçilere yapılacak ödemeler için davacı tarafından müvekkiline ödeme yapılmadığını, kıdem tazminatının ihale bedeline dahil olmadığını, sözleşmede de bu hususta hüküm olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacı idare ile “Hizmet Alım Sözleşmesi” imzalayan yüklenici şirket bünyesinde çalışan dava dışı işçiye ödenen işçi alacaklarının davalı şirketden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Dava dışı işçi tarafından ödenmeyen kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacaklarının tahsili dava ikame edildiği, açılan davanın İzmir 8. İş Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyasında yürütüldüğü, mahkemece: ” Davanın KISMEN KABULÜ ile;
2305,50 TL brüt kıdem tazminatı alacağının akdin fesih tarihi olan 31/12/2017 tarihinden itibaren bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte, 1000 TL brüt ihbar tazminatı,912,52 TL brüt yıllık izin ücreti alacağının dava tarihinden, 1151,80 TL brüt ihbar tazminatı alacağının ıslah tarihi olan 16/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine
Yıllık izin ücreti yönünden fazla talebin REDDİNE “şeklinde hüküm tesis edildiği, kararın İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin 3. Hukuk Dairesinin … Esas … Karar sayılı kararı ile kesinleştiğini, işçilik alacaklarının tahsili için İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla takip başlatıldığı davacı tarafından dosyaya yapılan kapak hesabı sonucu 14/03/2022 tarihinde 14.783,26-TL ödeme yapıldığı görülmüştür.
Dava dışı işçinin 01/01/2017-31/12/2017 tarihlerinde davalı işyerinde, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştığı ihtilaflı değildir. İhtilaflı olan konu, işçi tarafından kesinleşen ilam alacağa dayanak gösterilerek başlatılan takipte davacının ödediği bedelden hangi tarafın sorumlu olduğu noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Taraflar arasında, asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenlerin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenlerle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işverenler arasındaki ilişkide ise İş Hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Hemen belirtmek gerekir ki; müteselsil borçlular arasında aksi yönde bir kararlaştırmanın bulunmaması halinde, kural olarak borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumlu iseler de, bu kuralın istisnalarının da bulunduğu, Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen “…veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça” şeklindeki ifadeden açıkça anlaşılmaktadır. Gerçekten de, müteselsil borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliği, aksine bir anlaşma olmasa dahi müteselsil borçluların, alacaklıya yapılan ifadan eşit oranda sorumlu olmamalarını, tam aksine müteselsil borçlulardan birinin borcun tamamından sorumlu olmasını gerektirebilir.
Öte yandan; asıl işverenden tahsil edilen işçilik alacakları, çoğunlukla işçinin birden fazla alt işverenler nezdindeki çalışmalarını kapsamaktadır. İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işverenin dönemine isabet eden işçilik alacaklarından ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, alt işverenlerin sorumlulukları da sadece kendi dönemleri ile sınırlı olmalıdır. İşçiye ödenen kıdem tazminatı, iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup, asıl işveren tarafından yapılan ödeme, iş mahkemesi ilamına dayalı ise, alt işverenlere karşı açılan rücuen alacak davasında da, iş mahkemesi ilamındaki hesaplamalar dikkate alınmalıdır. Ne var ki, asıl işveren-alt işveren arasındaki rücuen alacak davası, sözleşmeden doğan borç ilişkisinden (hizmet sözleşmesi) kaynaklandığından, bu uyuşmazlığın, İş Hukuku değil, Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği de aşikardır. Bu nedenle İş Hukukunda geçerli olan mevzuat ve içtihatlara göre yapılan değerlendirmeler, rücu davalarında hükme esas alınamaz. (Bkz. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 03.12.2015 tarihli, 2014/38758 E., 2015/35433 K. sayılı ilamı)
Alt işveren yükleniciler, asıl işverene karşı kıdem tazminatından işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu oldukları gibi, hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan da yine işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumludurlar. Alt işverenin, “son işveren” olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla beraber, feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatı ile (sözleşmenin feshi ile kullanılmayan yıllık izinler ücrete dönüşeceğinden) yıllık izin ücretinden ise, diğer alt işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile asıl işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatı ile yılık izin ücretlerini ancak son işverenden talep edebilir. Asıl işveren, bunun dışındaki diğer tüm işçilik alacaklarını ise, işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olmak üzere alt işverenlerden talep edebilir. Yine asıl işveren, yargılama gideri (dava ve icra), avukatlık ücreti, harç, faiz gibi fer’i borçlara ilişkin ödemeleri de aynı şekilde kendi dönemleri ile sorumlu oldukları oranda yüklenicilerden rücuen tahsilini talep edebilir.
Asıl işveren ve alt işverenler arasındaki hizmet alım sözleşmelerinde, işçilik alacakları nedeniyle tarafların müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin bir kararlaştırmanın bulunmaması halinde; İş Kanunu gereğince işçilik alacaklarını ödemek zorunda kalan asıl işverenler tarafından alt işverenler (yükleniciler) aleyhine açılan rücu davalarında, ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadıkları gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin bir kanun hükmü de bulunmamaktadır. Bu nedenle açılacak davalarda (alacak, menfi tespit, itirazın iptali vs.) her bir davalı aleyhine ayrı ayrı hüküm kurulmalıdır.
Yargıtay 3. Hukuk, 11. Hukuk, (kapatılan) 13. Hukuk, (kapatılan) 19. Hukuk ve Hukuk Genel Kurulunun süregelen aynı yöndeki içtihatları gereğince; hizmet alım sözleşmelerinden kaynaklanan rücuen alacak davalarında; “asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşme ve eki olan şartnamelerde, kıdem tazminatı gibi işçilik alacakları yönünden yüklenicinin sorumlu olacağına ilişkin hüküm bulunması halinde, asıl işveren tarafından yapılan ödemelerin tamamının alt işverenlerden rücuen tahsilinin talep edilebileceği, bu konuda (kıdem tazminatı gibi işçilik alacaklarından sorumluluk konusunda) sözleşme ve eki olan şartnamelerde hüküm bulunmaması halinde ise, müteselsil sorumluluk gereğince tarafların yarı oranda sorumlu olacakları ve yapılan ödemelerin yarı oranda alt işverenlerden rücuen tahsilinin talep edilebileceği” kabul edilerek bu yönde kararlar verilmiş ise de; Yargıtay’ın son iş bölümü kararı gereğince, rücu davaları dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın hizmet alım sözleşmelerinden kaynaklanan her türlü davalar sonucu verilen hüküm ve kararların temyizen incelenmesi görevi Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’ne aittir. Hizmet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklar nedeniyle Yargıtay’ın tek görevli dairesi olan 6. Hukuk Dairesi’nin, rücu davalarında aşağıda değinileceği üzere, daha önceki içtihatlardan farklı şekilde kararlar vermekte olması ve bu kararların süreklilik kazanması karşısında mahkememizcede hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik ilkesinin gereği olarak, rücu davalarında asıl uyuşmazlık konusunda aynı yönde karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin, 21/12/2021 tarihli, 2021/1763 Esas, 2021/2455 Karar; 06/12/2021 tarihli 2021/2215 Esas, 2021/1999 Karar sayılı kararları ile benzer uyuşmazlıklara ilişkin aynı yöndeki kararlarında da belirtildiği üzere;
Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş, yüklenicinin işçisi tarafından yerine getirilmektedir. İş akdinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde asıl işverenin, alt işveren yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Asıl işveren ile alt işverenin (yüklenicinin), İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmalarına rağmen, rücu ilişkisinde, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği, sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
İşçilik alacakları asıl işveren tarafından ödenen işçinin, alt işverenin (yüklenicinin) işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması nedeniyle, asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşmede, “asıl işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına” dair bir hüküm bulunmaması durumunda, asıl işverenin bu sıfatla işçiye ödemek zorunda kaldığı işçilik alacaklarının ve ferilerinin tamamını, işçiyi çalıştıran alt işverenlerden (yüklenicilerden) rücuen talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gereklidir. Gerçekten de Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen “…veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça” şeklindeki ifadeden de açıkça anlaşılacağı üzere, (müteselsil borçlular) asıl ve alt işverenler arasındaki hukuki ilişkinin niteliği de bu sonucu gerektirmektedir.
Bilirkişi tarafından sunulan 19/02/2023 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmına göre; “Yukarıda açıklandığı üzere; davacı İzmir Ulaşım Hizmetleri ve Makina Sanayi A.Ş. tarafından İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapılan 14.783,26-TL ödemenin tümünden davalının sorumlu olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Hukuki değerlendirme ve nihai takdirin Sayın Mahkemeye ait olduğunu bildiren görüşümü havi iş bu raporumu saygılarımla arz ederim.’ şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
Dava konusu hizmet alım sözleşmelerinde asıl işverenin, alt işveren (yüklenici) tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğunun bulunmaması, dolayısıyla (müteselsil borçlular) asıl ve alt işverenler arasındaki hukuki ilişkinin niteliği, asıl işveren ile alt işverenlerin, İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmalarına rağmen, rücu ilişkisinde taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin uygulanmasının sözleşme hukukunun en temel ilkelerinden olması, işçilik alacakları asıl işveren tarafından ödenen işçinin, alt işveren yüklenicinin işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşmede, “asıl işverenin, işçilik alacaklarından sorumlu olacağına” dair bir hüküm bulunduğunun da iddia ve ispat edilmemiş olması dikkate alındığında, davacı asıl işverenin, ödemiş olduğu işçilik alacakları ve ferilerinin tamamını, işçiyi çalıştıran alt işveren yükleniciden (dönemleri ile sınırlı olmak üzere) talep etme hakkı bulunduğunun kabulünün gerekmesi (Bkz. Aynı yönde Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin, 21/12/2021 tarihli, 2021/1763 Esas, 2021/2455 Karar; 06/12/2021 tarihli 2021/2215 Esas, 2021/1999 Karar sayılı kararları), davalıların da kendi dönemi ile sınırlı olmak üzere tam sorumlu tutulması, TBK’nın 117. maddesinde bulunan “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.” hükmü gereğince temerrüt faizine hükmedilebilmesi için alacağın muaccel olması yeterli olmayıp, ayrıca borçlunun usulüne uygun bir ihtarla temerrüde düşürülmesinin gerekmekte ise de, dava dışı işçi tarafından eldeki davada rücuya konu edilen bedellerin tahsili için açılan davada davamızın taraflarının davalı konumunda bulunduğu anlaşıldığından ödeme tarihinden itibaren temerrütün gerçekleştiği anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
-14.783,26 TL’ nin 14/03/2022 itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 1.009,84 TL karar ve ilam harcının yatan 252,47 TL peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 757,37 TL’ nin davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Yargılama sırasında davacı tarafından yatırılan ve harcanan 252,47 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 66,50 TL posta ve diğer giderler ile 1.000,00 TL bilirkişi masrafı olmak üzere toplam 1.399,67 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-6325 sayılı HUAK uyarınca, suçüstü ödeneğinden karşılanan 3.120,00- TL arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak Hazine’ ye irat kaydına,
6-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/03/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır