Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/564 E. 2022/860 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/564 Esas
KARAR NO : 2022/860

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/07/2022
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
YAZIM TARİHİ : 08/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkil …’ın, kemeraltı çarşısında … sokak No:… adresinde bulunan … Hırdavat Mlz Per Ticaret isimli işyerinde 18-06-2022 tarihine kadar 2 yıl boyunca sigortasız olarak çalıştırıldığını, müvekkili 18-06-2022 tarihinde, işyeri sahibi şüpheli … tarafından işten çıkarıldığını ve akabinde,22-06-2022tarihinde dükkana uğramasını ve kalan maaş alacağını almasını söylediğini, 22-06-2022 tarihinde saat 11.00-12.00 saatleri arasında bahsi geçen işyerine giden müvekkiline tesbih çaldığı iddiası ile kendisine 3 adet 150.000-TL bedelli toplamda 450.000-TL’ lik senet tehdit ile davalı … ve diğer sahışlar …, … ve soyismi tespit edilemeyen … isimli şahıs tarafından müvekkiline imzalatıldığını, müvekkilini tehdit edip, korkutarak alınan 22.06.2022 tanzim tarihli ve 23-06-2022 vade tarihli 150.000,00-TL bedelli senet, 22.06.2022 tanzim tarihli ve 23-06-2022 vade tarihli 150.000,00-TL bedelli senet, 22-06-2022 tanzim tarihli ve 23-06-2022 vade tarihli 150.000,00-TL bedelli, toplam 450,000,00-TL’lik 3 adet senet İzmir 20. İcra Müdürlüğünün … esas ayılı dosyası ile takibe konulduğunu, davacı iş bu senetleri davalının tehditi altında imzalandığını, davalı ile müvekkili arasında senet düzenlenmesini gerektirecek bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığını belirterek, takip konusu yapılan toplam 3 adet 150.000,00-TL bedelli 23-06-2022 vade tarihli ve 22-06-2022 tanzim tarihli senet , 150.000,00 -TL bedelli 23-06-2022 vade tarihli ve 22-06-2022 tanzim tarihli senet ,150.000,00 -TL bedelli 23-06-2022 vade tarihli ve 22-06-2022 tanzim tarihli toplam 450,000,00-TL bedelli senetler dolayısıyla davacının , davalıya borçlu olmadığının tespitine, senetlerin ve takibin iptaline, ayrıca davalı haksız ve kötüniyetli olduğundan müvekkil lehine %20 tazminatın tahsiline karar verilmesini ve dava harç ve giderleri ile ücreti vekaletin davalıya yükletilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafla müvekkili arasında işveren-çalışan ilişkisi bulunmadığını, davacının çalıştığı iş yerinden ayrılması üzerinden müvekkilinin dükkanında tabir-i caiz ise takılmaya başladığını, bu süreçte müvekkili yaşadığı bir takim rahatsızlıklar nedeniyle dükkanına geç gelip erken gittiğini, davacı ile aralarında bulunan geçmişe dayalı arkadaşlık güven ilişkisini de kullanarak davacı tarafça sen eve git dinlen ben dükkana bakarım gibi sözlerle müvekkilini ikna ettiğini, müvekkilinin dükkanda olmadığı zamanlarda esnafça davacının hırsızlık suçu işlediğinden şüphelenerek durumu müvekkiline bildirdiklerini, müvekkilinin olayın takipçisi olması ve davacının kendisine ait çanta içerisinde müvekkilinin dükkanından aldığı tespihleri yakalandığını, akabinde davacı tarafça icra takibine konu senetlerin düzenlendiği tarihte müvekkilinin dükkanına gelinmiş ve kendisini şikayet etmemesini ve zararını gidereceğini, müvekkilinin sayım neticesinde dükkanından 600.00-TL değerinden malın kayıp olduğunun tespit edildiğini, davacı tarafından müvekkile ait işyerinde işlediği hırsılık suçuna ilişkin zararı giderme amacı ile verilmiş ve esasında sebepten mücerret 22.06.2022 tanzim, 23.06.2022 ödeme tarihli ve 150.000,00-TL bedelli, 22.06.2022 tanzim, 23.06.2022 ödeme tarihli ve 150.000,00-TL bedelli, 22.06.2022 tanzim, 23.06.2022 ödeme tarihli ve 150.000,00-TL bedelli toplamda üç adet senet nedeniyle davacının müvekkile borçlu olmadığının tespiti talebi ile açılan işbu davanın ve davacı lehine talep edilen %20 tazminat talebinin reddi gerektirdiğini belirterek haksız ve kötüniyetli şekilde ikame edilen davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava;kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan takibe ve takip dayanağı bonolara yönelik menfi tespit istemine ilişkindir.
Davaya konu İzmir 20. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı aleyhine toplam 450.776,70- TL üzerinden takibin başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği ve takibin kesinleştiği görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen, uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK m.6).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir (YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2013/19-1155 Esas, 2014/660 Karar) .
Bu açıklamalara göre, somut olayda davaya konu takip dosyasının dayanağını oluşturan bonoların davacı tarafın iddiasına göre ikrah ile düzenlendiği, davalı/alacaklının iddiasına göre ise harsızlık nedeniyle keşide edildiği belirtilmiş olup, davacı borcun varlığını inkar ettiğinden alacağın varlığının haksız fiile ilişkin olduğunu davalı konumunda olmasına karşılık lehtar ispatla mükellef olacaktır. Kambiyo senetlerinin düzenlenme amacı davalı/alacaklı tarafından talil edildiğinden ve alt ilişkinin haksız fiile dayandığı iddia edildiğinden ayrıca taraflar arasında işveren işçi ilişkisine yönelik delil bulunmadığından yargılamanın bahsedilen temel hukuki ilişki kapsamında genel mahkemeler olan asliye hukuk mahkemesinin görevi kapsamında bulunan haksız fiile ilişkin olduğu görülmekle mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davada HMK’ nun 114/1-c maddesinde düzenlenen göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 115/2. maddesi gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip süresinde müracaat halinde yetkili ve görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ ne gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2. maddesi gereğince görevsizlik kararından sonra davaya görevli mahkemede devam edilmesi hâlinde harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi halinde talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden bu durumun tespiti ile yargılama giderlerine ilişkin karar verilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ilgili dairesine hitaben mahkememize verilecek istinaf dilekçesi ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/12/2022
Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”