Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/41 E. 2022/36 K. 17.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/41
KARAR NO : 2022/36

DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 11/07/2019
KARAR TARİHİ : 17/01/2022

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde; Müvekkiline ait … … … plaka no.lu Hyundai marka araç müvekkili tarafından, dava dışı … … birinci sürücü ve … … … ikinci sürücü olmak üzere 12.06.2017 tarihli ikame kira sözleşmesi ile kiralandığını, … …, 14.06.2017 tarihinde müvekkile ait araç ile seyir halindeyken davalı … … idaresindeki … … … plaka no.lu araçla çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana gelmiştir. … …’un kullandığı … … … plaka sayılı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortası davalı …Sigorta AŞ. tarafından yapılmış olup poliçe bitiş tarihi 18.04.2018, poliçe no.su … olduğunu, Dava dışı … … ve ikinci sürücü … … … aleyhine açtığımız alacak davası mahkemenizin …/… Esas sayılı dosyası ile halen devam ettiğini, Kaza ile ilgili olarak dosyanızda mevcut bilirkişi raporunda “Her iki sürücü de yeşil ışıkta geçtiğini beyan ettiğinden ve aksini gösteren bir kayıt bulunmadığından her iki tarafın da % 50 kusurlu kabul edilmesi gerekir” denilmiş ve dava dışı sürücünün kazanın salt alkol etkisiyle olup olmadığının heyette nörolog olmadığındın belirlenemediğini belirtmişse de her iki sürücünün kazada % 50 şer kusurlu olması kazanın salt alkolün etkisiyle meydana gelmediğini göstermektedir. bilirkişi raporunda ve müvekkilin 32.670.-TL. maddi kayıp ile 2.400.-TL. kazanç kayıplarının olduğunu, bunun üzerine Karayolları Trafik Kanununun 97. maddesi gereği müvekkilin zararının ödenmesi için müvekkil tarafından davalı …Sigorta AŞ.ne 23.05.2019 tarihinde internet üzerinden müracaatta bulunulmuş,davalı tarafından verilen cevapta kazanç kaybının ödenmeyeceği bildirilmiş,ancak hasar ödemesi ile ilgili bir beyanda bulunulmamış ve yasal 15 günlük cevap süresi aşıldığını, 11.07.2019 tarihli arabuluculuk son tutanağı ile tarafların uzlaşamadıklarını, müvekkiline ait … … … plaka no.lu araçta kaza nedeniyle oluşan hasar bedelinin ½ si olan 16.335.-TL.nın kaza tarihi olan 14.06.2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkilin kazanç kaybının ½ si olan 1.200.-TL.nın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar … … ve … …’tan müştereken ve müteselsilen tahsiline, Mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettikleri görülmüştür.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat davasıdır.
1-Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi; …/… Esas sayılı dosyasında yargılama sürerken 08/12/2021 tarihinde yapılan inceleme neticesinde, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli 608 Karar sayılı kararına ve bu karar ile İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin İzmir ilinin mülki sınırları(Karşıyaka Ağır Ceza mahkemesi yargı çevresi hariç) olarak belirlendiği gerekçe gösterilerek dosyanın İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, tevzi bürosu tarafından dosyanın mahkememize tevzi edilmesi sonrasında dosya resen ele alınmıştır.
2-Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli 608 Karar sayılı kararı ile, Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yargı çevresi yeniden düzenlenmiş, İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresi İzmir ilinin mülki sınırları(Karşıyaka Ağır Ceza mahkemesi yargı çevresi hariç) olarak belirlenmiştir. Kararda, kararın 01.09.2021 tarihi itibariyle uygulanacağı açıkça belirtilmiştir.
3-Kararın yayınlanmasından ve özellikle 01/09/2021 tarihinden bu yana farklı yargı çevresindeki mahkemeler dahil mahkememiz yargı çevresindeki mahkemelerde de, 01/09/2021 tarihi itibariyle derdest dava dosyalarının akıbetinin ne olacağı, dosyayı elinde bulunduran mahkemenin yargı yetkisinin sona erip ermediği ve buna göre dosyayı 07/07/2021 tarihli karar ile yargı çevresinde yetkili hale gelen Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderip göndermeyeceği konusunda belirsizlikler oluşmuştur.
4-Öncelikle genel kuralın bir davanın açıldığı tarihteki yetki durumuna göre sonuçlandırılması gerektiği esas olup bu durumun istisnalarının yetki veya görevi değiştiren kanun hükmü veya kararda gösterilmesinin esas olduğu, aksi bir karar bulunmadıkça değişen yetki veya görevin mevcut davalara da uygulanmasının tabii hakim ilkesi ve usul ekonomisi başta olmak üzere yargılamanın temel ilkeleriyle çelişeceği tartışma konusu değildir.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. Örneğin; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi, “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
5-Yukarıda işaret edildiği üzere, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli 608 Karar sayılı kararı ile, Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yargı çevreleri yeniden düzenlenmiş ve İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi yönünden yargı çevresi İzmir ilinin mülki sınırları(Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç) olarak belirlenmiştir. Ancak kararda, derdest davaların yeni yargı çevresinde yetkili hale gelen Asliye Ticaret Mahkemesine devredileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. O hâlde, mahkememiz yargı çevresini yeniden belirleyen kararın yürürlük tarihi olan 01/09/2021 tarihinden önce açılmış davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile mahkememize gönderilmesine olanak yoktur. Nitekim, özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ilgili bir uyuşmazlığı konu edinen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarih ve 11-10/401 sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
6-Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararında; ticaret mahkemelerinin yargı çevrelerinin yeniden belirlenmesine dair kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, kararın “01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” ilişkin cümlenin yorumlanması gerektiği, Kurul tarafından bu kararın 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalara uygulanıp uygulanmayacağı hususunda herhangi bir görüş belirtilmediği görülmüştür.
7-Öncelikle, her ne kadar yargılama sırasında görevli ve yetkili mahkemenin değiştirilmesinin tabi hakim ve usul ekonomisi ilkelerine aykırı olduğu görüşü ileri sürülebilir ise de kanaatimizce somut olayda bu ilkelerden hareketle yargı merci belirlenmesi mümkün değildir. Zira tabi hakim ilkesi ile korunan hukuki değer uyuşmazlığın yargı önüne götürülmesinden sonra hakim değişikliği yoluyla kişilerin adalete olan itimadının sarsılmasının önüne geçilmesidir. Fakat bu kuralın mutlak şekilde uyuşmazlığın aynı hakim tarafından görülmesini gerektirmediği bilinmektedir. Nitekim her yıl tayin veya müstemir yetki kararnameleri yoluyla davayı görmekle yetkili hakimin değişebildiği nazara alındığında yetki çevresinin değişmesi nedeniyle tabi hakim ilkesinin ihlal edildiği ileri sürülemez. Nitekim değişikliğin gayesinin uyuşmazlığı başka bir hakimin önüne götürmekten ziyade ihtisaslaşma amacı taşıdığı da gözetildiğinde tabi hakim ilkesine aykırı bir durum bulunmadığı kanaati oluşmaktadır.
8-Usul ekonomisi ilkesi yönünden değerlendirildiğinde ise 01.09.2021 tarihinden önce açılmış ve derdest davalarla ilgili gönderme kararı verilmesinin ise yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Anayasa’nın 141. Maddesinde; usul ekonomisi ilkesine atıf yaptığı, bu maddede davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, hakimin görevidir. Ayrıca medeni usul hukukuna egemen olan ilkelerden biri olan usul ekonomisi ilkesi yasalarda öngörülen düzenleme çerçevesinde yargılamanın kolaylaştırılmasını, yargılamada öngörülen olağan zaman süresinin aşılmamasını ve gereksiz gider yapılmamasını amaçlar ve bunu hakime bir görev olarak yükler. Somut olayda belirli bir aşamaya getirilmiş davada Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun açık bir yetki belirlemesi bulunmaksızın gönderme kararı verilmesi usul ekonomisi ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Zira dosyaya bakmakta olan hakimin görüşü ve hukuki değerlendirmesi doğrultusunda belirli bir noktaya gelmiş olan dosyanın farklı bir mahkemeye ve hakimin yargılamasına gönderildiğinde dosyanın sonuçlandırılma süresinin önemli ölçüde uzayacağını tahmin etmek zor değildir. Ülkemizin özellikle makul sürede yargılanma hakkı ihlali nedeniyle yüzlerce dosyada tazminat ödemek zorunda kaldığı gözetildiğinde, salt yetki belirlemesine ilişkin kararda derdest dosyaların devredilmeyeceğine dair bir kayıt bulunmamasını derdest dosyaların da 01.09.2021 tarihi sonrası yetkili mahkemelere gönderileceği şeklinde yorumlanması mümkün değildir.
9-Yukarıda yapılan genel ilkeler çerçevesindeki değerlendirmelerden daha önemlisi ise Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli 608 Karar sayılı kararında derdest dosyaların mezkur karar kapsamında olup olmadığı yönündeki iradesinin irdelenmesidir.
Yüksek kurul kararın sonunda açık bir şekilde “İş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” şeklinde kararın yürürlüğe gireceği tarihi göstermiştir.
Kanun metinlerinin yorumlanmasında temel ilkelerden biri olan “kanun koyucu abestle iştigal etmez” ilkesinin Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yetki sınırlarının belirlenmesi yönünden de gözetilmesi gerekmektedir. HSK’nın muhtelif tarihli yargı çevrelerinin değişmesine dair kararlarında(örneğin: 24.03.2005 tarihli 188 sayılı ve 26.03.2014 tarihli 141 sayılı yargı çevrelerinin belirlenmesine dair kararlarda kararın yürürlük tarihi gösterilmemiştir.) herhangi bir yürürlük tarihi gösterilmediği halde derdest dosyaların değişen yargı çevrelerinden devredilmediği, mevcut davaların mahallerinde görülmeye devam ettiği, bu mahkemelerce verilen kararların Yargıtay denetiminden geçerek onandıkları, Yargıtay’ın resen gözettiği görev yönünden herhangi bir bozma konusu yapılmadığı bilinmektedir.
Bu durumda önceki tarihli kararın uygulanma tarihi de gösterilmediği mahkemelerin yetki sınırlarının belirlenmesi kararlarında uygulanmayan ve Yargıtay tarafınca da bozma veya eleştiri konusu edilmeyen derdest dosyaların devredilmesi yönündeki uygulamanın, HSK’nın 01.09.2021 tarihi itibariyle uygulanacağı kaydı ile yürürlüğe giren yetki çevresi belirleme kararı sonrasında uygulanması da yerinde değildir . Bu nedenle mahkememize tevzi edilen dosyayla ilgili olarak gönderme kararı verilmesinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
10-Yukarıda ayrıntıları açıklandığı üzere Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararının 01.09.2021 tarihi itibariyle yürürlüğe girecek olması, bu tarih öncesi derdest dosyaların devrine dair herhangi bir irade gösterilmemiş olması, HSK Genel Kurulu’nun derdest dosyaların devredilmesine yönelik iradesinin bulunması halinde kararın yürürlük tarihine dair kayıt göstermesine gerek bulunmadığı, kararda 01.09.2021 tarihi itibariyle yürürlük tarihi gösterilmesinin o tarihe kadar açılacak davaların yetki sınırlarının eski durumuna
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin dava tarihi itibariyle görevli olmaması nedeniyle dosyanın Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
2-Mahkememiz kararı ile gönderme kararı veren mahkeme arasında uyuşmazlık oluştuğu anlaşılmakla dosyanın yargı yeri belirlenmesi için İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair, kararın kanun yolu incelemesine tabi görevsizlik veya yetkisizlik türü bir karar olmayıp gönderme kararının yerindeliğine ilişkin olduğundan kesin olarak, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verildi. 17/01/2022

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”