Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/369 E. 2022/597 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/369
KARAR NO : 2022/597

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/04/2022
KARAR TARİHİ : 20/09/2022

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkilin gıda sektöründe gıda maddelerinin üretimi, toptan ve perakende alım ve satım işi ile uğraştığını, davalı ile müvekkil firma arasında ticari mal alım-satımına ilişkin olarak cari hesap ilişkisi olduğunu, bu kapsamda müvekkil davalıdan temin edeceği mallara ilişkin avans olarak biri İş Bankasına ait … çek nolu 28/02/2021 keşide tarihli, 50.000,00-TL bedelli diğer ise Halkbankasına ait … çek nolu, 06/04/2021 keşide tarihli, 50.000,00-TL bedelli olmak üzere toplam 100.000,00-TL bedelli 2 adet müşteri çeki cirolayıp 19/11/2020 tarihinde teslim ettiğini, avans olarak verilen çeklerinin ardından müvekkil firma tarafından 22.052,93-TL, 23.392,80-TL, 14.647,50-TL, 18.839,25-TL, 10.821,60-TL olmak üzere faturaya konu toplam 89.754,09-TL mal aldığını ve davalı firmanın bu ürünleri müvekkile teslim edecek uygun aracı bulunmadığından müvekkil, davalı ile arasındaki anlaşma uyarınca nakliye firması vasıtasıyla malların kendisine teslimini sağladığını ve nakliye firmasına ödenen bedeli de cari hesaba yansıtarak alacağa eklediğini, müvekkilin 20/01/2020 itibari ile bakiye alacağı 11.661,92-TL alacaklı konumunda olduğunu, davalıya sözlü olarak yeniden sipariş verse de davalı firmanın bu siparişleri hazır edip müvekkile teslim etmediğini, bunun üzerine bakiye alacağını talep ettiğini, ancak firmanın ödeme yapmadığını, bu nedenle İZMİR ….İcra Müdürlüğünün …/… E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının takibe itiraz ederek durdurduğunu, bu nedenlerle davanın kabulüne ve haksız itirazın iptaline, akabinde icra takibinin yanı şartlarla devamına, davalı borçlunun likide alacağa haksız itirazı nedeniyle alacağın%20’sindne az olmamak kaydı ile lehimize icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı şirkete usulüne uygun tebligatın yapıldığı, ancak süresi içerisinde cevap sunmadığı anlaşıldı.
DELİLLER: İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün …/… E sayılı dosyası, davalı borçlu ödeme emri tebligat mazbatası ve itiraz dilekçesi, İş Bankasına ait 50.000,00-TL bedelli çek, faturalar, ticari defter ve kayıtları, vergi beyannameleri, BA-BS formları, tanık, keşif, bilirkişi incelemesi delil olarak değerlendirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Dava, İİK 67.Maddesi uyarınca açılmış itirazın iptali davasıdır.
2-Dava dilekçesinde davacı ile davalı arasında yapılan sözlü mal alış sözleşmesine göre davalı şirkete 50.000,00-TL tutarlı 2 adet çekin ciro yoluyla teslim edilmesi suretiyle 100.000,00-TL ödeme yapıldığını, yapılan 100.000,00-TL tutarlı ödemeye karşılık 5 farklı fatura karşılığı toplam 89.754,09-TL tutarlı mal alımı yapıldığı, malların davalı tarafça gönderilmemesi üzerine taşıma masrafları davacı tarafından karşılanarak malların Antalya ilinden alınarak getirtildiği, bu taşıma masraflarının da açık hesapta davalıya borç yazılmasıyla toplamda davacının 11.661,92-TL alacaklı konuma geçtiği, davalının kalan bu miktar için davacıya mal teslim etmediği gibi paranın iadesini de gerçekleştirmediği, bu nedenle dava konusu icra takibinin başlatıldığını ileri sürerek itirazın iptalini ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
3-Davalı şirkete dava dilekçesi ve tensip zaptı usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davaya cevap verilmediği görülmüştür.
4-Davalı şirket tarafından icra takibinin yetkisine itirazda bulunulmuş ve yetkili icra dairesinin Antalya İcra Dairesi olduğu belirtilmiş olup esasa yönelik inceleme yapılmadan önce yetki hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
5-Davacı tarafça dava dilekçesinde sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin yetkili olacağı, ayrıca para borcunun alacaklının yerleşim yeri mahkemesi ve icra dairesinde takip edilebileceği belirtilmiştir.
6-Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinde, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, davacı şirketin yerleşim yerinin …/İzmir, davalı şirketin yerleşim yerinin ise …/Antalya olduğu görülmüştür.
7-6100 sayılı HMK’nın 10/1.maddesi uyarınca sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi yetkili olarak belirlenmiştir. Taraflar arasında bir satış sözleşmesi bulunduğu ileri sürülmekte ve borçlu tarafından sözleşme ilişkisi inkar edilmemektedir. Davacının iddiası doğrultusunda davacının sözleşmede alıcı, davalı borçlunun ise satıcı olarak yer aldığı görülmüştür. Satış Sözleşmesi 6098 sayılı TBK’nın 207. Ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, kural olarak satıcının borcu satılanın mülkiyetini alıcıya geçirmek amacıyla, zilyetliğini alıcıya devretmektir(TBK 210.m.) Alıcının borcu ise satış bedelinin satıcıya ödenmesi ve kendisine sunulan satılanı devralmaktır(TBK 232/1.m.).
Sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi ve mahkemeleri yetkili olmakla birlikte sözleşmenin ifa edileceği yer kavramının irdelenmesi gerekmektedir.
Taraflar sözleşmede devir yerini açıkça belirlemişlerse, zilyetliğin devri belirlenen bu yerde yapılır. Böyle bir belirleme yapılmamışsa, satılanın zilyetliğinin devir yeri, ifa yeri kuralına göre belirlenir (TBK. m. 89). Buna göre parça satışlarında satış sözleşmesinin kurulduğu sırada mal nerede bulunmakta ise devir orada yapılmalıdır. Taşınmaz satışlarında ifa yeri daima taşınmazın bulunduğu yerdir. Çeşit satışlarında ise satılan malın zilyetliği satıcının yerleşim yerinde devredilir (Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Prof. Dr. Fikret Eren, Yetkin Yayınları, Ankara, 2019, 7. Baskı, s:62). Eldeki uyuşmazlıkta sözleşmenin ifa yeri konusunda taraflar arasında belirlenmiş kesin bir yok ise de, bu açıklamalara göre satılanın teslim yerinin satıcının yerleşim yeri olduğunun kabulü gerekir.
Dava konusu sözleşmede satışa konu mal çeşidi belirli değil ise de davalı borçlunun edimi mal teslimi olup mal tesliminin davacı tarafın temin ettiği nakliye firması aracılığıyla Antalya ilinde gerçekleştirildiği dava dilekçesinde yer alan anlatımlardan anlaşılmakta olup davalı satıcı yönünden ifa yeri Antalya olduğu gibi alıcı davacının satış bedelini ödeme borcunun ifa yeri de Antalya’dır. Bu durumda sözleşmenin ifa yerinin borçlu satıcının yerleşim yerinde olduğu gözetildiğinde yetkili icra dairesinin Antalya İcra Dairesi olduğu değerlendirilmiştir.
Davacı tarafça takibin para borcuna dair olması nedeniyle alacaklının yerleşim yeri icra dairesinin yetkili olduğu ileri sürülmüş ise de konusu bir miktar paranın ödenmesi talepli olan tüm icra takiplerinde alacak iddiasında bulunan kimsenin yerleşim yerinin yetkili kılınmasının söz konusu olamayacağı, para borcunun sözleşme kapsamında üstlenilen bir edim niteliğinde olması halinde bu kuralın uygulama alanı bulabileceği, örneğin faturaya dayalı alacak takiplerinde satıcının satış sözleşmesi kapsamında düzenlediği faturaya dayalı olarak satıcı sıfatıyla kendi yerleşim yeri icra dairesinde takibe geçebildiği, oysa ki davacının alıcı ve davalının satıcı olduğu bir ilişkide davacının ödemiş olduğu para karşılığında davalı satıcının mal teslim etmemiş olmasının davalı satıcının sözleşme kapsamındaki edim türünü değiştirmeyeceği, satıcı borçlunun teslim etmediği mallara karşılık kalan satış bedeli bulunmakta ise bedeli alıcıya iade etmesi gerekmekte ise bu hususun satıcının borcunu doğrudan para borcu haline getirmeyeceği, davacı alıcının kendisine mal teslim edilmemesi halinde sözleşmeden dönerek ödemiş olduğu bedelin iadesini talep edebileceği, bu halde dahi satıcının mal tesliminde temerrüte düştüğünün değerlendirilmesi gerekeceğinden davalı satıcının edimini ifa edeceği yere ilişkin yetkinin geçerli olmaya devam edeceği, bu nedenle salt mal teslim edilmemesi iddiasına dayalı olarak açılan takip ve davada satıcının sözleşme kapsamındaki edimini ifa edeceği yer mahkeme ve icra dairelerinin yetkili olacağı, bu itibarla davalının icra dairesinin yetkisine yönelik yaptığı itirazının yerinde olduğu değerlendirildiğinden geçerli bir takip bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı aleyhine başlatılan icra takibinde yetkili icra dairesinin Antalya İcra Daireleri olduğu ve HMK 15/2 maddesi gereğince davaya konu takip yetkisiz icra dairesinde başlatılmış olmakla geçerli bir takip bulunmadığından dava ön şartı bulunmaması nedeniyle davanın REDDİNE
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gereken 80,70-TL harçtan peşin olarak alınan 157,53-TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 76,83‬-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen davacı tarafa iadesine,
5-Dava şartı arabuluculuk kapsamında hazine tarafından karşılandığı anlaşılan 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına, bu hususta harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı taktirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/09/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”