Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/309 E. 2022/853 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/309 Esas
KARAR NO : 2022/853
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/04/2022
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILMA TARİHİ : 10/01/2023
Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde; … – … Adi Ortaklığı yani … Ticaret ile müvekkil şirket yetkili satıcı bayilik şeklinde ticaret yapıldığını, sözleşmenin feshedildiğini, sözleşmenin 19. maddesi gereği iş bu sözleşmeden doğan gayrimenkul rehni, kambiyo seneti ve senetli senetsiz her türlü takip ve davalarda yetkili merci İzmir mahkeme ve icra daireleri olduğunu, … Ticaretin müvekkil şirketin satıcı bayi olarak ticari faaliyette bulunmakta iken ödeme zorluğu nedeni ile bayiliği feshedildiğini, sözleşmede yer alan yetki şartı gereği davalı borçlunun yetki itirazında bulunması mesnetsiz ve kötü niyetli olduğunu, davalı borçlu adi ortaklık imza kaşesinde görüleceği üzere sözleşmeye taraf olduğunu, keşideci yukarıda belirttiğimiz bilgiler ışığında … Ticaretin Adi Ortaklarından olup kendisine ait senetleri, müvekkili ile oluşan ticari ilişki sebebiyle müvekkiline verdiğini, tarafımızda bulunan borçluya ait imza sirkülerini sunduklarını, davalı tarafça imza inkarında bulunulması nedeniyle imza beyannamelerinin imza sirküleri sunulmasını davalıdan celbini talep ettiklerini, imza kontrolünün yapılmasının, davalıya ait senet olup olmadığı konusunda araştırma yapılması ve bilgi sahibi olunmasının bu aşamada mümkün olmadığını, davalı borçlu adi ortaklık sahısları ile imzalanan satıcı bayilik sözleşmesi ve ticari ilişkisi çerçevesinde takip konusu edilen senetlerin müvekkili şirketten mal almak amacı ile verildiğini ve bu senetler vadesinde ödenmediğini ve protesto olduğunu, Adi ortaklık borçlusu … – … Ticaret aleyhine müvekkili şirkete geçen kambiyo senetlerine ilişkin İzmir 27. İcra Müdürlüğünün
… Esas sayılı dosya ile yasal takip sayılı dosya ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile açıldığını, icra müdürlüğüne bu husus bildirildiğini, belirtilen takip dosyasında …’in borçlu sıfatıyla yer almadığından derdestlik itirazında bulunmasının hukuka aykırı ve mesnetsiz olduğunu, adi ortaklığı oluşturan şahıs ortakların adi ortaklık ortaklarının borçlu olması durumunda, ortaklar para borcundan müteselsilen sorumlu olduklarından ortaklardan birine veya birkaçına karşı genel haciz yoluyla takip başlatılabileceğini, müteselsil borçlulukta adi ortaklar arasında ihtiyari takip arkadaşlığı bulunduğunu, … ve …’ in müşterek ve müteselsil borçlarından dolayı müvekkili şirkete olan bu borcun tahsili için iş bu takip açıldığını, TBK md 638/3 ‘te; “Ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar.” adi ortaklığı temsilen senetlerden diğer ortaklar da müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, ödenmeyen alacaklarının tahsili için sözleşme gereği borlu ortağa karşı iş bu ilamsız takibin açılması zorunluluğunun doğduğunu, burçlu bu takip konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, senet tarihlerinin eski olduğunu iddia ettiğini, takip dosyamıza konu alacağın 7 örnek ilamsız takip olduğundan alacak zamanaşımına uğradığını, takip konusu senetlerin her ne kadar 2017 vadeli olsa bile yasa sadece kambiyo vasfını yitirebilecek mahiyette olduğunu, alacağın zamanaşımına uğramasının söz konusu olmadığını, genel zamanaşımına tabi olduğunu, borçlu tarafından yapılan itirazda hiçbir gerekçe gösterilmediğini, herhangi bir ödeme belgesi de sunulmadığını, borçlunun İzmir 7. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasına dayanaksız olarak yapmış olduğu takibe ilişkin yetkiye, borca, alacağa, alacağın ferilerine, faize, takibe, derdestlik iddiasına ilişkin tüm itirazların iptaline ve takibin devamına karar verilmesini, davalı aleyhine %40’dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalı aleyhine %40’dan az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı, cevap dilekçesinde; işbu davanın ticari dava olmadığını, bu nedenle Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, kendisinin tacir olmadığını, eldeki davada zamanaşımına uğramış bonoya (senete) dayalı olarak girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istenilmiş olup bonoların zamanaşımına uğradığını, Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2007 gün ve 2007/18-153 E-2007/183 sayılı kararında da benimsendiği gibi zamaşımına uğrayan ve imzası inkar edilmeyen bononun temel borç ilişkisi bakımından yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, TTK. hükümleri anlamında bono vasfında olmadığının anlaşıldığını, hal böyle olunca uyuşmazlığın niteliğine göre de Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin reddi gerekir.” davacı tarafından açılan davada, icra takibine yapmış olduğu itirazda yetki itirazında bulunduğunu, davacı taraf sözleşmede yazan bir hükümden bahsederek yetkili yerin İzmir mahkemeleri/icra dairleri olduğunu ileri sürdüğünü, davacının bu gerekçesinin yanlış olduğunu, HMK m. 17 tacirler bakımından geçerli olduğunu, İcra takibinin kendisinin yerleşim yerim olan Edremit’te yapılması gerektiğini, İcra İflas Kanunu’nun 50. maddesine göre, “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.” alacaklı tarafından takibin açıldığı İzmir 7. İcra Müdürlüğü yetkili olmadığını, davacı tarafından açılan davaya esas gösterilen icra takibi için tarafıma gönderilen ödeme emrinin ekinde takibe konu senetler bulunmadığını, tebliğ evrakı içerisinde sadece ödeme emri olduğunun görüldüğünü, takip belgeye dayanıyorsa belge aslı veya örneğinin ödeme emrine eklenmesi ve borçluya gönderilmesinin zorunlu olduğunu, bu konuda en önemli delil tebliğ belgesi olduğunu, borçlu adına çıkarılan tebliğ mazbatasında sadece “ödeme emri vardır” şerhi olup da tebligat mazbatası üzerine takip dayanağı belge suretinin ödeme emri ekinde gönderildiğine ilişkin bir açıklama yazılmamışsa bu durumda ödeme emrinin ekinde takip dayanağının eklenmediğinin kabul edildiğini, bu durumda ödeme emri tebliğ işleminin iptaline karar verildiğini, tarafına gönderilen bir senet olmadığından senette kendisinin de imzam olmadığını, imzaya itirazında haklı durumda olduğunu, davacı taraf dava dilekçesinde, TTK m. 668 vd. hükümlerinden bahsettiğini, ancak söz konusu senetlerin zaman aşımına uğradığını, dolayısıyla kambiyo senedi hükmünde olmadığını, kambiyo senedi hükmünde olmayan senetler için geçerli bir bono ve takipten söz edilmesinin mümkün olmadığını, davacı taraf açıkça senedin imza kontrolünün yapılmayacağını ileri sürdüğünü, karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin reddi gerektiğini, davacı tarafın, kendisinin derdestlik itirazına ilişkin olarak adi ortaklık borçlusu … – … Ticaret aleyhine de icra takibi yapıldığını ancak bunun derdest icra takibi olmadığını ileri sürdüğünü, davcının bu beyanı kendi içerisinde çelişkili olduğunu, öncelikle alacaklının adi ortaklığın taraflarına karşı ayrı ayrı icra takibi yapması ve ortaklığın taraflarına karşı ayrı ayrı itirazın iptali davası açması hukuken mümkün olmadığını, bunda hiçbir hukuki yarar bulunmadığını, mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabileceğini veya aleyhlerine de birlikte dava açılabileceğini, bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorunda olduğunu, ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği halde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade edeceğini, adi ortaklığın, tüzel kişiliği bulunmadığı – için fiil ehliyeti ve taraf ehliyeti bulunmadığını, adi ortaklık tarafından açılacak davalar bakımından, adi ortaklığı oluşturan kişilerin TBK’nun 638. maddesi uyarınca taraf olarak birlikte hareket etmeleri gerektiğini, diğer bir ifade ile adi ortaklığa ilişkin davaların ortakların hepsi tarafından birlikte ikame edilmesi veya açılan davada ortakların tamamının taraf olarak yer alması gerektiğini, kısaca adi ortaklığın taraf olduğu hukuki işlem ve eylemlerde dava açma ehliyeti el birliği mülkiyeti kuralları gereğince mecburi dava arkadaşı olarak bütün ortaklar tarafından birlikte kullanılması gerektiğini, taraf ehliyetinin 6100 sayılı HMK ‘nun 114/ 1-d maddesi uyarınca dava şartlarından olup yine aynı yasanın 115/1 maddesi gereğincede kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi kendiliğinden gözönüne alındığını, ancak yine aynı yasanın 115/2 maddesi gereğince dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verilmesi gerektiğini, , bu süre içinde bu dava şartı noksanlığının giderilmemesi halinde davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, adi şirket ortakları arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğunu, ödeme emrinin ekinde iddia ettiği senetlerin olmadığını daha senetleri görmediğini, ikinci olarak tarafına gönderilen ödeme emrinde alacağın sebebi olarak 11 adet senet fotokopisi gösterildiğini, bir takım senet tarihleri ve miktarlar yazıldığını, Senet tarihlerine baktığımda 23.02.2017, 20.04.2017, 18.01.2017, 30.03.2017, 15.03.2017, 20.03.2017, 20.06.2017, 28.02.2017, 30.05.2017, 20.05.2017, 30.04.2017 tarihlerinin yazıldığını gösterdiğini, dolayısıyla tüm senetlerin zamanaşımına uğradığının açık olduğunu, davacının da bunu bildiğini, davanın öncelikle görev ve yetki yönünden reddini, davanın öncelikle esastan reddini talep etmiştir.
DELİLLER: İzmir 7. İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası delil olarak değerlendirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Dava İİK 67.maddesi uyarınca açılmış itirazın iptali davasıdır.
2-Husumet bir dava şartı olup mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir.
3-Davacı tarafça İzmir 7.İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasında davalı aleyhinde genel haciz yoluyla ilamsız takip yapılmış olup takip dayanağı olarak kambiyo vasfını kaybetmiş bonolara dayanıldığı görülmüştür.
Mahkememizce takip dayanağı bonoların suretleri İzmir 27.İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından getirtilmiş, yapılan incelemede davalı borçlunun bonolar üzerinde imzasının bulunmadığı, bonoların “…-… Ticaret” olarak adi ortaklığın tek ortağı tarafından imzalandığı, davalının bono üzerinde keşideci veya avalist olarak yer almadığı görülmüştür.
4-Davacı dava dilekçesinde davalının adi ortaklığın ortağı olması nedeniyle borçtan sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.
Bilindiği üzere adi ortaklıkların tüzel kişiliği bulunmamakta olup borçtan dolayı yapılacak icra takibinin adi ortaklığı oluşturan tüm ortaklara birlikte yöneltilmesi gerekmektedir. Her ne kadar bir kısım istinaf mahkemesi kararlarında adi ortaklığın para borçlarında müteselsil sorumluluk ilkesi gereğince alacaklının dilediği ortağa karşı takip yapabileceği belirtilmekte ise de mahkememizce bu görüşe iştirak edilmemektedir. Zira müteselsil sorumluluğun gereği her iki ortağa karşı başlatılan ve adi ortaklığa yöneltilmiş olan takipte adi ortaklığın ve ortakların malvarlığına yönelik doğrudan yapılabilecek takipte anlam kazanabilecektir. Ancak özellikle adi ortaklığın tasfiye edilmediği ve faaliyette olduğu hallerde doğrudan adi ortaklığın borcu için ortağın yalnızca birine karşı yapılacak takipte husumetin eksik kaldığı kabul edilmelidir. Nitekim Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin istikrarlı görüşü de bu yöndedir;
“Mahkemece, davacı ile davalının içinde bulunduğu adi ortaklık arasında mal alışverişi bulunduğunun tarafların kabulünde olduğu, takibe dayanak faturaların adi ortaklık adına kesildiği, adi ortaklığın tüzel kişiliğinin bulunmadığı, bu sebeple açılacak davanın ve yapılacak takibin adi ortaklara birlikte yöneltilmesi gerektiği, ancak dava konusu borcun para borcu olduğu, adi ortakların para borçlarından müteselsilen sorumluluklarının bulunduğu, bu durumda takibin ve davanın ortaklardan birine karşı da yöneltilebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
..
..
Öte yandan, husumet dava şartı olduğundan yargılamanın her aşamasında talep üzerine ya da re’sen dikkate alınmalıdır. Somut olayda davacı ile ticari ilişkinin davalının da içinde bulunduğu adi ortaklık arasında olduğu, takip konusu faturaların adi ortaklık adına kesildiği, bu hususun tarafların da kabulünde olduğu anlaşılmaktadır. Adi ortaklığa karşı yapılacak icra takibinin tüm ortaklara (… İnş. Nak. Ltd. Şti-Mernas İnş. Ltd.Şti.) yöneltilmesi gerekir. Ne var ki dava konusu takip yalnızca davalı adi ortağa yöneltilmiştir. Bu durumda usulüne uygun bir icra takibinin varlığından da söz edilemez. Mahkemece bu hususun da gözden kaçırılması doğru görülmemiştir.” Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 2015/17601 Esas 2016/7551 Karar sayılı 27/04/2016 Tarihli ilamı)
5-Yukarıda ayrıntıları açıklanan nedenlerle takibin adi ortaklığın borcuna ilişkin yürütüldüğü ancak ortaklardan yalnızca birine karşı takip başlatıldığı, bu haliyle husumet yönünden eksiklik bulunduğu gözetilerek takipte ve davada husumet şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine karar verilmiştir.
6-Bir an için davacının adi ortaklığı oluşturan ortaklardan her birine ayrı takip yapabileceği kabul edilse dahi davalının düzenlenen kambiyo senedinde imzasının bulunmadığı dikkate alındığında tek bir ortak tarafından imzalanan bononun adi ortaklığı sorumluluk altına sokup sokmayacağının irdelenmesi gerekmektedir. Dava dilekçesi ekinde sunulan bayilik sözleşmesinin incelenmesinde sözleşme üzerinde “… Ticaret” ünvanıyla faaliyet gösteren adi ortaklığı oluşturan … ve …’in sözleşmeye birlikte imza attıkları, dava dışı …’in adi ortaklığın yönetici ortağı olduğuna dair bir ortaklık sözleşmesi bulunmadığı görülmüştür. 6098 sayılı TBK’nın 637/2. Maddesinde “Ortaklardan biri, ortaklık veya bütün ortaklar adına bir üçüncü kişi ile işlem yaparsa, diğer ortaklar ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı veya borçlusu olurlar.” hükmü ve 638. Maddesinde “Ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde yer alan sorumluluk hükmü dikkate alındığında ortakların üçüncü kişiye karşı müteselsil sorumluluk altına girebilmeleri için borcu birlikte veya temsilci aracılığıyla üstlenmiş olmaları gerekmektedir.
Somut olayda dava dışı ortak …’in ortaklık adına tek başına hareket etmeye yetkili temsilci olarak belirlendiğine dair bir karar bulunmadığı gibi yine bu ortağın yönetici ortak olduğuna yönelik kanaat oluşturacak şekilde de hareket edilmediği, adi ortaklık kaşesinde her iki ortağın adının ayrı ayrı yer aldığı ve ortakların birlikte sorumluluk altına girdikleri gözetildiğinde ortaklardan yalnızca biri tarafından imzalanan bonolardan dolayı davalının sorumluluğuna gidilmesi mümkün olmadığı, bono üzerinde imzası bulunan ve adi ortaklığı tek başına temsile yetkili olmayan …’in yetkisiz temsil(TTK 678.m) hükümlerine göre kendisi bonodan dolayı sorumlu ise de adi ortaklığın sorumluluğu yoluna ve dolayısı ile diğer ortağın sorumluluğuna gidilemeyeceği değerlendirilmiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın öncelikle adi ortaklığı oluşturan tüm ortakların takipte taraf olarak gösterilmemesi nedeniyle reddine karar verilmiş, bir an için bu yönde bir husumet eksikliği bulunmadığı kabul edilse dahi tek bir ortağın imzasının adi ortaklığı borç altına sokacağına dair yönetici ortak belirlenmesi veya başka bir ortaklık kararı veya adi ortaklık uygulaması bulunmadığından diğer ortağın bu işlemden sorumlu tutulamayacağı gözetilerek davanın reddi gerektiği değerlendirilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Husumete yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL harçtan peşin olarak alınan 1.775,53-TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 1.694,83‬-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacının sarf ettiği yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 7/2. Maddesi uyarınca 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen ilgili taraflara iadesine,
6-Dava şartı arabuluculuk kapsamında hazine tarafından karşılandığı anlaşılan 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına, bu hususta harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı takdirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/12/2022

Katip
e-imzalıdır

Hakim
e-imzalıdır

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”