Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/286 E. 2023/7 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/286 Esas
KARAR NO : 2023/7
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 24/12/2014
KARAR TARİHİ : 12/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, mahkememize verdiği dava dilekçesi ile ve özetle; 19/10/2014 tarihinde …’un sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin tek taraflı trafik kazası yapması sonucu motosiklette yolcu olarak bulunan müvekkillerinin murisi …’in hayatını kaybettiğini, motosikletin davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesiyle sigortalı olduğunu, müteveffanın ölümünün ailesine derin üzüntü verdiğini, müteveffanın ailesinin geçimine yardımcı olduğunu, ekonomik durumdan da ailesinin sarsıldığını, bu nedenlerle müvekkillerden … için 1.000,00.- TL, … için 1.000,00.-TL, … için 500,00.-TL olmak üzere şimdilik 2.500,00.- TL maddi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, … için 60.000,00.-TL , … için 60.000,00.- TL, … için 35.000,00.- TL olmak üzere toplam 155.000,00.- TL manevi tazminatın ise davalı …’tan kaza tarihinden itibaren, davalı sigorta şirketinden ise 14/11/2014 tarihinden başlamak üzere yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul anlamına gelmemek üzere müvekkili şirketin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu, sigortalı aracın kazaya karışıp karışmadığının tespitinin gerektiğini, müvekkili şirketin dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini, murisin kardeşinin davacının tazminat taleplerinin teminat dışında kaldığını, hatır taşıması nedeniyle tazminattan indirim yapılmasını, sürücünün kask takması nedeniyle müteveffanın müterafik kusurunun tazminat hesabıyla hesaplattırılmasını ve bu bedel üzerinden indirim yapılmasını, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini talep etmiştir.
DAVALI …’A usulüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliğ edildiği, ancak herhangi bir beyanda bulunmadığı görülmüştür.
Dava, trafik kazası sonucu meydana gelen ölüm olayı nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların tazmini istemine ilişkindir.
Açılan dava öncelikle mahkememizin … Esasına kaydedilmiş olup, 15/03/2016 tarihinde ;
” Davanın KISMEN KABULÜ İLE; davacı baba … için 23.717
,36.- TL, davacı anne … … için 30.091,25.- TL olarak tayin ve taktir olunan destekten yoksun kalma tazminatlarının davalılardan …’tan kaza tarihi olan 19/10/2014 tarihinden, davalı sigorta şirketinden ise temerrüde düştüğü tarih olan 09/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin destek zararı istemleri ile davacılardan … hakkındaki destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin davanın yasal koşulları bulunmadığından reddine,
Davacıların manevi tazminat istemlerinin KISMEN KABULÜ İLE; baba … için taktiren 25.000,00.- TL, anne … … için 25.000,00.- TL, kardeş … için 15.000,00.- TL olmak üzere toplam 65.000,00.- TL manevi tazminatın davalı …’tan kaza tarihi olan 19/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, ” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Mahkememizce verilen karar taraflarca temyiz edilmiş olup, Yargıtay 17. HD. … Esas … Karar sayılı ilamı ile” Mahkemece her ne kadar,davacıların desteği …’in, …’un sevk ve idaresindeki motosiklette yolcu olarak taşınmasının hatır taşıması kapsamında olduğu ayrıca; kaza sırasında destek …’in kaskının olmadığı ve ölüm nedeninin künt kafa travmasına bağlı kanama ve beyin doku harabiyeti olduğu belirlendiğinden, davalı …’un motosikletinde kasksız bir
şekilde yolculuk yapan destek …’in Borçlar Kanunun 52. maddesi gereğince bu davranışının müterafık kusur olarak kabulü ile hesaplanan maddi tazminattan gerek hatır taşıması ve gerekse müterafık kusur yönlerinden ayrı ayrı %15 oranında indirim uygulanmış ise de, Dairemiz uygulamalarına göre; desteğin hatır için taşınması durumunda (TBK 51) %20 oranında, müterafık kusuru olması durumunda (TBK 52) da ayrıca %20 oranında indirim yapılması gerektiği kabul edilmektedir. Buna göre; mahkemece, bilirkişi tarafından belirlenen zarar miktarı üzerinden,
%20 oranında hatır taşıması indirimi, %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılarak tazminatın belirlenmesi ve karar verilmesi gerekirken, %15’erden toplamda %30 oranında hatır taşıması ve müterafık kusur indirimi yapılmak suretiyle karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. “şeklinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.
Yargıtay ilamına karşı davacılar ve davalı sigorta şirketi karar düzeltme yoluna başvurmuş ve Yargıtay 4. HD … Esas, … Karar sayılı ilamıyla;
“Destekten yoksunluk zararının hesabında müteveffanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır.
Desteğin özel bir şirkette muhasebe müdürü olarak görev yapmakta olduğu hususu taraflar arasında çekişme konusu değildir.Dava dilekçesinde destek …’in özel bir şirkette muhasebe müdürü olarak çalıştığı belirtilmiş ve dava dilekçesi ekinde Ekim 2014 tarihine ilişkin (on dokuz günlük) maaş bordrosu sunulmuş olup buna göre desteğin aylık net geliri 2.322,60 TL olarak görülmektedir.
Mahkemece desteğin SGK kaydı getirtilmiş ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda, SGK kaydı esas alınarak desteğin gelirinin 1.188,95 TL olduğu kabulü ile asgari ücretin 1.33 katı esas alınarak tazminat hesabı yapılmıştır.
Ancak dosya kapsamından; davacı anne ve babanın İzmir 2. İş Mahkemesinde … E … K sayısı ile işçi alacağı yönünden SGK aleyhine dava açtıkları, davanın 22/02/2017 tarihinde karara çıktığı, mirasçı çalışanın 18/9/2014-18/10/2014 arası bir aylık 2250 TL brüt ücret alacağı olduğuna karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece, İzmir 2. İş Mahkemesi’nin … E … K sayılı dosyası getirtilerek, desteğin gelirinin doğru şekilde belirlenmesi için, başka bir bilirkişiden, gerek İzmir 2. İş Mahkemesinin … E … K dosyasını gerekse önceki bilirkişi raporunu irdeleyecek şekilde, denetime elverişli ve ayrıntılı yeni bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
5-Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde BK.nun 44.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda, hükme esas alınan 23/11/2015 tarihli bilirkişi (kusur) raporunda, destek kask kullanmadığı için %15 oranında (tali) kusurlu bulunmuş ve desteğin bu kusur oranı düşülmek sureti ile tazminat hesabı yapılmış olup, mahkemece desteğin %15 kusur oranı düşülerek yapılan bu tazminat miktarından ayrıca desteğin alkollü sürücünün aracına binmiş olması nedeni ile de %15 müterafik kusur indirimi yapılmış ve bu şekilde sonuç olarak desteğin müterafik kusur oranı toplam %30 olarak uygulanmıştır.Bu husus, Dairemizin müterafik kusur konusundaki yerleşik uygulamalarına aykırıdır.
O halde mahkemece, desteğin meydana gelen kazada yolcu olduğu ve kazanın oluşunda kusuru bulunmadığı gözetilerek hesaplanacak tazminat miktarından toplam % 20 oranında müterafik kusur ve ayrıca %20 oranında hatır taşıması indirimi yapmak sureti ile karar vermesi gerekirken yazılı olduğu şekilde müterafik kusur yönünden mükerrer indirim(%30) yapmak suretiyle hüküm tesisi doğru görülmemiş olup bozmayı gerektirmiştir.”şeklinde karar verilmiştir.
Bozma ve karar düzletme ilamı taraflara tebliğ edilerek diyecekleri sorulmuş ve 07/07/2022 tarihli celsede mahkememizce bozma ilamına uyulmuştur.
Yargıtay 4. HD … Esas, … Karar sayılı ilamında belirtilen eksikliklerin tamamlanması için öncelikle İzmir 2. İş Mahkemesi’ nin … Esas, … Karar sayılı dosyası Uyap üzerinden celp edilmiş akabinde bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişiden alınan raporda;
“İzmir 2.İş Mahkemesinin 2016/118 E. Sayılı dava dosyasında, destek …’in ölüm tarihi itibari ile aylık geliri brüt 2.250,00.-TL, net 1.608,55.-TL.sı olarak tespit edilmiştir.Ölüm tarihindeki bekar asgari ücreti brüt 1.134,00.-TL, net 891,03.-TL.sıdır. Desteğin ölüm tarihi itibari ile aylık geliri, asgari ücretin 2.250,00/1.134,00 = 1.9841 katıdır. Anayasa Mahkemesi kararı ile ZMSS Genel Şartlarında yer alan tazminat hesaplanmasına ilişkin düzenlemeler iptal edilmiştir. Davalı sigorta vekilinin talep ettiği devre başı ödemeli belirli rant formülü ve 1,8 teknik faiz uygulaması Anayasa mahkemesi kararı ile kaldırılmıştır. Bu durumda mahkemece, ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellere göre (devre başı ödemeli belirli rant yöntemi, % 1,8 teknik faizle) tazminat hesabının yapılmasına ilişkin olarak KTK’nun 90. maddesinde yapılan değişikliğin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, Dairemiz Yargıtayda uygulama birliğinin sağlanması yönünde tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınması için içtihat geliştirdiği ancak hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi için yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.(17.HD.2019/3292 E.2021/1848 K.)Davacı … … yönünden hesaplanan 197.274,16.-TL.sı ile davacı … yönünden hesaplanan 204.088,16.-TL destek tazminatından kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’tan talep edilebileceği, Hesaplanan tazminatların davacı … … yönünden 165.358,15.-TL.sı ile davacı … yönünden 102.641,85.-TL.sının 09.12.2014 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Sigorta A.Ş.den talep edilebileceği, ” belirtilmiştir.
Davacı vekili mahkememize sunulan bilirkişi raporu doğrultusunda 08/12/2022 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ederek ” destekten yoksun kalma tazminatı talebimiz yönünden davacı … için 122.452,90 TL (102.641,85 TL’si her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen, kalan miktarın davalı …’tan tahsil edilmek üzere .) ve diğer davacı … … için 197.274,16 TL (165.358,15 TL’si her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen, kalan miktarın davalı …’tan tahsil edilmek üzere .)Davalı sigorta yönünden 09/12/2014 tarihinden itibaren işletilecek mevduata uygulanan en yüksek ticari temerrüt faizi ile ve diğer davalı … yönünden kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tarafımıza ödenmesine, tüm müvekkiller yönünden manevi tazminat talebimizin kabulü ile davalı …’tan kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tarafımıza ödenmesine,” karar verilmesini talep etmiştir.
Islah dilekçesi davalılara tebliğ edilmiş ve davalı sigorta şirketi tarafından itiraz dilekçesi sunulmuştur.
Davalı sigorta şirketi ıslah dilekçesinin tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde itirazlarını mahkememize sunmadığından zamanaşımına yönelik itirazları kabul edilmemiş ancak 2. Kez ıslah talep edilemeyeceğine yönelik itiraz kamu düzeninden olduğundan bu husus resen ele alınmıştır.
Türk Medeni Usul Hukukuna yön veren en önemli ilkelerden biri teksif ilkesidir. Teksif ilkesi tarafların bütün iddia ve savunma sebeplerini belli bir usul kesitine kadar mahkemeye sunmalarını öngörmektedir. Bu ilke uyarınca taraflar dava malzemelerini yargılamanın herhangi bir aşamasında değil, ancak kanunca öngörülen süre dâhilinde mahkemeye hasredeceklerdir. Teksif ilkesiyle davaların gereksiz ve kötü niyetli olarak uzamasının önlenmesi ve yargılamanın sürüncemede bırakılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Teksif ilkesi hem tarafları hem de Hâkimleri kanunda belirtilen süreye uymaya zorlayarak yargılanmanın hızlanmasını sağladığından usul ekonomisi ilkesinin gerçekleşmesine de hizmet etmektedir. Teksif ilkesinin yargılamadaki en önemli yansıması iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağıdır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 141/1. maddesinde tarafların yargılamada iddia ve savunmalarını ne zamana kadar değiştirebilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Bu düzenleme ile kural olarak dilekçeler aşamasında tarafların iddia ve savunmalarını sunmaları istenmektedir. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağının ancak ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati ile aşılabileceği yine HMK’nın 144/2. maddesinde belirtilmiştir. Karşı tarafın rızasının olmadığı durumlarda ıslah, yasağın başladığı andan itibaren iddia ve savunmaları değiştirme noktasında taraflar için tek enstrüman olacaktır.
Islah, iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye yarayan bir hukukî imkândır. Taraflar ihmal, unutma, yetersiz bilgi ve benzeri sebeplerle eksik ya da hatalı şekilde iddia ve savunmada bulunmuş olabilirler. Yine, yargılama sırasında meydana gelen gelişmeler neticesinde taraflar yargılamanın başında sundukları iddia ve savunmalarında değişiklik yapma ihtiyacı duyabilirler. Teksif ilkesinin sert bir biçimde uygulanması ve belli bir zaman kesitinden sonra taraflara iddia ve savunmada değişiklik yapma imkânının tanınmaması halinde, şekilcilik esası engeller hale gelir ve yargılamanın adaletli bir karar ile sonuçlanmama tehlikesi doğabilir. Bu noktada ıslah, iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağı başladıktan sonra tarafların kendi usul işlemlerini kısmen ya da tamamen değiştirmelerine imkân tanımak suretiyle, Medeni Usul Hukukunun şekilciliğini yumuşatan ve adaletli bir yargılamanın tesis edilmesini sağlayan bir kurum olarak Hukukumuzda ön plana çıkmaktadır. Kanundaki koşullara riayet edilmesi durumunda ıslahın sonuç doğurması için tek taraflı irade beyanı yeterli olacak, mahkemenin veya karşı tarafın rızası aranmayacaktır.
HMK’da ıslah ile ilgili öngörülen koşullardan biri de zamanla ilgilidir. HMK’nın 177/1. maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar ıslaha başvurulabileceği düzenlenmiştir. Islahın zaman bakımından sınırı, bozmadan sonra ıslahın yapılıp yapılamayacağı meselesi ile doğrudan alakalıdır. Bu noktada yargılamanın hangi aşamasına kadar ıslahın mümkün olacağını daha net ortaya koymak için tahkikat kavramının ve tahkikatın ne zaman başlayıp ne zaman sona erdiğinin üzerinde durmak uygun olacaktır.
Tahkikat, yazılı yargılama usulünde de basit yargılama usulünde de ön inceleme aşamasının sona ermesi üzerine başlamaktadır. HMK’nın 147.maddesinde ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tarafların tahkikat için duruşmaya davet edileceği düzenlenmiştir. Tarafların duruşmaya çağrılmasıyla tahkikat başlayacaktır. Tahkikat evresi, taraflar arasındaki ihtilaflı vakıaların incelenip hakikatin ortaya çıkarılması için yapılan işlemlerin zaman itibariyle işgal ettiği yargılama aşamasıdır. Mahkeme bu aşamada tarafların talep sonucunu dayandırdıkları, davanın halli bakımından önem taşıyan ve ön inceleme tutanağında çekişmeli olarak belirtilen vakıaların, yine kural olarak tarafların sunduğu deliller çerçevesinde doğruluğunu araştırır. Taraflarca getirilen delillerin değerlendirilmesi ve ispat faaliyeti neticesinde uyuşmazlığın aydınlanmasıyla birlikte, Hâkimin davayı sonlandıracak kararı vermesi mümkün hale gelmektedir. Bu yönüyle tahkikat, davanın en önemli ve uzun aşaması olarak nitelendirilmektedir. Tahkikat aşamasından sonra taraflara yargılamayla ilgili son sözlerinin sorulacağı sözlü yargılama aşamasına geçilecek ve ardından mahkeme nihai kararını verecektir. HMK’nın “Tahkikatın Sona Ermesi” başlığı altındaki 184. ve 185. maddelerinde, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında mahkemenin, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim edeceği düzenlenmiştir. Tahkikat aşamasının bitimi bu tefhim ile birlikte gerçekleşecektir.
Bu bağlamda 22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesinde; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirilmiş, bozma kararı sonrası ıslah yapılıp yapılamayacağı hakkındaki farklı görüş ve uygulamalara son vererek bozma ve kaldırma kararlarından sonra dosyanın ilk derece mahkemesine döndüğünde tahkikata ilişkin bir işlem yapılıyor ise tahkikat bitinceye kadar ıslah yapılabileceğini net bir şekilde belirlemiş olmuştur.
Usul hukuku alanında geçerli temel ilke; yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul kanunu hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olması, yeni hükümlerin daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır.
Ayrıca 6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkânsız olduğu hallerde olanaklı olduğu anlaşılmaktadır.
Belirsiz alacak davasında davacı, alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra HMK 107. maddesine dayalı olarak bir kez alacağını artırabilir. Ayrıca davasını HMK 176. ve devamı maddelerine göre bir kezde ıslah edebilir (Yargıtay 4. H. D. 2021/2319 Esas, 2021/9051 Karar). Bu sebeple davacılar vekili tarafından sunulan ıslah dilekçesinin usulüne uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Yargıtay İBK 9.5.1960 tarih 21/9, RG. 28.6.1960-10537) Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usuli kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay HGK. nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı, 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337 sayılı ve 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).
Tüm bu nedenler ile; mahkememizce yapılan yargılamada 4. HD … Esas, … Karar sayılı bozma ilamına uyulmuş olmakla, usulü kazanılmış haklar çerçevesinde İzmir 2. İş Mahkemesi’ nin … Esas, … Karar sayılı ilamı nazara alınarak yapılan hesaplama ve bozma ilamında belirtilen müterafik kusur oranı indirimi sonucu hazırlanan bilirkişi raporu ayrıntılı ve açıklayıcı olduğundan mahkememizce hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacıların maddi tazminat davalarının KISMEN KABULÜ İLE;
-Baba … için 122.452,90.- TL,
-Anne … … için 197.274,16.- TL,
olmak üzere toplam 319.727,06- TL’ nin
-268.000,00TL’ sinin tüm davalılardan (davalı sigorta şirketi poliçe limiti ile sorumlu olmak üzere)davalı sigorta şirketi yönünden 09/12/2014 tarihinden, diğer davalı …’ tan ise kaza tarihi olan 19/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek ismi belirtilen davacılara ödenmesine,
-bakiye kalan 51.727,06TL’ nin ise davalı …’tan kaza tarihi olan 19/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsil edilerek ismi belirtilen davacılara ödenmesine,
-Davacı …’ in maddi tazminat davasının REDDİNE,
2-Davacıların manevi tazminat istemlerinin KISMEN KABULÜ İLE;
-Baba … için 25.000,00.- TL,
-Anne … … için 25.000,00.- TL,
-Kardeş … için 15.000,00.- TL,
olmak üzere toplam 65.000,00.- TL manevi tazminatın davalı …’tan kaza tarihi olan 19/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine,
3-Maddi tazminat yönünden alınması gereken 21.840,55 TL karar ve ilam harcının yatan 1.901,97 TL peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 19.938,58TL’ nin, 18.307,07 TL’ sinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen, bakiye kalan 1.631,51 TL’ nin ise davalı …’tan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Manevi tazminat yönünden alınması gereken 4.440,15 TL karar ve ilam harcının davalı …’tan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
5-Davacılar tarafından yatırılan ve mahsup edilen 1.901,97 TL’ peşin harcın 1.594,26TL’ sinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen, bakiye kalan 307,71TL’ nin ise davalı …’tan alınarak davacılara verilmesine,
6-Davacılar tarafından yatırılan 25,20 TL başvurma harcının tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
7-Yargılama sırasında davacılar tarafından yatırılan ve harcanan 409,90 TL posta ve diğer giderler ile 1.350,00 TL bilirkişi masrafı olmak üzere toplam 1.759,90 TL yargılama giderinin kabul red oranı nazara alınarak; 1.424,76 TL’ nin 992,48 TL’ sinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen bakiye kalan 432,28 TL’ nin ise davalı …’tan alınarak davacılara verilmesine,
8-İhtiyari dava arkadaşlığında her bir davacı yönünden ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmekte ise de; davacılar tarafından bu husus temyiz edilmediğinden;
– Davacılar kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. Uyarınca maddi tazminat davası yönünden kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 47.761,79 TL vekâlet ücretinin 40.034,65 TL’ sinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen bakiye kalan 7.727,14 TL’ nin ise davalı …’tan alınarak davacı … ve … …’ e verilmesine,
– Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. Uyarınca manevi tazminat davası yönünden kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 10.400,00 TL vekâlet ücretinin davalı …’tan alınarak davacılara verilmesine,
9-Davalı … Sigorta A.Ş. Tarafından yatırılan ve harcanan 170,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranı nazara alınarak 0,31TL’ sinin davacılardan …’den alınarak ismi belirtilen davalıya verilmesine,
10-Davalı … tarafından yatırılan ve harcanan 155,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranı nazara alınarak 29,38 TL’ sinin davacılardan alınarak ismi belirtilen davalıya verilmesine,
11-Davalı … Sigorta A.Ş. kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan A.A.Ü.T. Uyarınca maddi tazminat davası yönünden reddilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 500,00 TL vekâlet ücretinin davacı …’den alınarak ismi belirtilen davalıya verilmesine,
12-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben mahkememize verilecek temyiz dilekçesi ile Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/01/2023
Katip
E-imzalıdır.

Hakim
E-imzalıdır.

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”