Emsal Mahkeme Kararı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/257 E. 2022/498 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/257
KARAR NO : 2022/498

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 23/03/2022
KARAR TARİHİ : 23/06/2022

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında geçmiş yıllara dayanan düzenli bir ticari ilişki yaşandığını, bu ticari ilişki içerisinde çeşitli alış verişlere ilişkin çek ve bonolar keşide edildiğini, taraflar arasında bu çek ve bonolar sık sık kullanıldığını, ancak bir takım bonoların ve ciro edilmiş çeklerin tahsil edilememesi ile birlikte davalı tarafından müvekkile aleyhine icra takipleri başlatılmış olup söz konusu icra takip bilgilerinin İzmir …. İcra Dairesi …/… E. (23.400 TL Asıl Alacak); İzmir …. İcra Dairesi …/… E. (28.400 TL Asıl Alacak); İzmir …. İcra Dairesi …/… E. (20.500 USD Asıl Alacak) olduğunu, yukarıda bilgileri sunulu icra takipleri müvekkili aleyhine başlatıldıktan sonra müvekkili tarafından tüm bu icra takiplerine ilişkin borçlar ödenmiş ve icra dosyalarının kapatıldığını, taraflar arasındaki ilişki tamamen ticarete dayalı olduğundan, mal veya hizmet karşılığı ödenen her tutarın vergiye tabi olduğunu, davalının icra takibi ile müvekkilinden talep ettiği ticari alacaklar da KDV ve diğer vergiler dahil tutarlardan ibaret olduğunu, her ne kadar müvekkilinin yaptığı ödemelerin icra takibi üzerinden de olsa, müvekkili ticari ilişkiye dayalı olarak bu ödemeleri gerçekleştirdiğini, bu nedenle de icra dosyasına ilişkin yaptığı ödemeleri, vergi mükellefiyeti gereği gelir idaresi başkanlığına beyan ettiğini ve vergi yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ancak davalı, icra takibi aracılığı ile müvekkilinin tahsil ettiği KDV dahil olan ticari alacağına ilişkin Fatura düzenlemeyi ve faturayı müvekkile ibraz etmeyi reddettiğini, müvekkilinin bu hususta davalıyı ilgili vergi idaresine ihbar etmiş olsa da ödemiş olduğu ticari bedellerin faturalarını alamadığını ve buna bağlı olarak da vergi iadesi gerçekleştiremeyerek yüklü miktarda vergiyi haksız bir şekilde ödemek zorunda kaldığını, davalının mal ve hizmetin teslim edilmesi ve icra takibi aracıyla mal ve hizmet karşılığının ödenmesine rağmen Vergi Usul Kanunu Md. 231’i ihlal etmiş ve müvekkiline fatura düzenlenmediğini, müvekkilinin KDV’den kaynaklı maddi zararının davalıya rücu edilmesi için iş bu davayı açma zorunluluğumuz doğduğunu, müvekkilinin yukarıda bilgileri sunulu icra takiplerini, asıl alacakları, takip giderleri, faizleri, harç ve vergileri, vekalet ücretleri ve tüm fer’ileri ile birlikte ödeyerek dosyaları kapattığını, ancak müvekkilinin icra dosyasına gerçekleştirdiği bu ödemelerin hangi kısımlarının davalı tarafından faturalandırılacağı, USD bazında yapılan ödemenin hangi tarih kuruna göre faturalandırılacağı ve tüm bu ödemelerin hangilerinin 3065 sayılı KDVK gereği vergi indirimine tabi olduğu hususlarının tespiti teknik bilgi gerektiren ve ayrı bir uzmanlık alanı olan konular olduğundan iş bu dava şimdilik 1000 TL değerinde açılmış olup, uzman kişiler tarafından bilirkişi raporu alındığında dava değeri ıslah yolu ile değiştirileceğini, bu nedenlerle davalı tarafından düzenlenmeyen faturalar nedeniyle müvekkilin hak ettiği vergi iadesini alamamasından kaynaklı zararın hesaplanarak davalıya rücu edilmesine ve müvekkile iade edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, cevap dilekçesinde; müvekkilinin yıllara dayalı ticari ilişki nedeniyle vermiş olduğu çek ve bonoların ödenmemesi nedeniyle hakkında İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… esas …/… esas …/… esas sayılı dosyaları ile takip açıldığını, söz konusu takiplerin ödendiğini ancak karşılığında müvekkili tarafından kendisine fatura kesilmediği için zarara uğradığını iddia ederek belirsiz alacak davası açıldığını, Davacı tarafın iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kabul etmediklerini, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğunu, bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiğini, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderileceğini, ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verileceğini, arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceğini, bu sebeple arabuluculuğa başvurulmaksızın açılan davanın usulden reddini talep ettiklerini, davacı tarafça , taraflar arasında ticari ilişki olduğunu ve bu sebeple müvekkiline senetler verildiğine ileri sürülen iddiaları kabul etmediklerini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: İzmir …. İcra Dairesinin …/… sayılı dosyası delil olarak değerlendirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
1-Dava, davalının davacıdan tahsil ettiği alacaklarına mukabil fatura düzenlememesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini talepli tazminat davasıdır.
Mahkememizce öncelikle görev yönünden inceleme yapılmış, dosyaya getirtilen vergi kayıtlarına göre davalının mal alış ve satış miktarlarının esnaf sınırı üzerinde yer aldığı, davacının ise ticaret sicilinde gerçek kişi tacir kaydının bulunduğu dikkate alınarak her iki tarafın tacir olduğu ve uyuşmazlığın İzmir ….İcra Dairesi’nin …/…, …/… ve …/… Esas sayılı takip dosyalarına konu edilen kambiyo senetlerinden kaynaklanması nedeniyle ticari dava olduğu ve mahkememizin görevli olduğu değerlendirilmişitr.
2-6100 sayılı HMK’nın 115/1. Maddesi uyarınca “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.”
3-06/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. Maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesi uyarınca, “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’ nun 18/A maddesi uyarınca, “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
TTK’nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davanın konusu (müddeabih), dava dilekçesindeki talep sonucu, yani neticei talep esas alınarak belirlenir. Neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminata ilişkin olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartıdır.
4-Görülmekte olan dava bir miktar paranın ödenmesi talepli tazminat davası olup davanın TTK 5/A maddesi ile düzenlenen arabulucuya başvuru şartı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
5-Dava dosyasının ve Uyap kayıtlarının incelenmesinden davacı tarafça dava açılışından önce arabuluculuğa başvurulduğu ve arabuluculuk son tutanağının dosyaya sunulduğu görülmüş ise de arabuluculuk sürecinin usulüne uygun olarak tamamlanmaksızın dava açıldığı anlaşılmıştır. 6325 sayılı kanunun 18/A-2. Maddesinde açık bir şekilde “anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın” dosyaya sunulması gerektiği düzenlenmiştir. Düzenleme ile kanun koyucu çok açık bir şekilde davanın tarafları arasında arabuluculuk görüşmelerinin gerçekleştirilmesini ve anlaşmaya varılamadığının sabit hale gelmesinden sonra dava açılmasını istediği anlaşılmaktadır.
Somut olayda dosyaya sunulan 20/04/2021 tarihli arabuluculuk son tutanağında “BAŞVURU, DAVA ŞARTI ARABULUCULUK KAPSAMINDA OLMADIĞINDAN, SEHVEN KAYIT OLARAK KAPATILMIŞTIR” ibaresinin yer aldığı, arabulucu tarafından uyuşmazlığın ticari olmadığı gerekçesi ile arabuluculuk görüşmeleri yapılmaksızın son tutanak düzenlendiği görülmüştür.
Yukarıda da açıklandığı üzere yasal düzenleme uyarınca dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının yanında tarafların anlaşamadıklarına dair son tutanağın düzenlenmesi gerekmekte olup somut olayda taraflar arasında usulüne uygun bir arabuluculuk müzakeresi gerçekleştirilmeksizin ve tarafların anlaşıp anlaşamadıkları belirlenmeksizin dava açıldığı anlaşıldığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Bir an için davacı tarafın arabuluculuğa başvurmak suretiyle üzerine düşen edimi yerine getirdiği, arabulucunun kişisel hatasından dolayı görüşme gerçekleştirmeksizin kaydı kapatmasının davacıya yüklenemeyeceği düşünülse dahi, arabuluculuk sürecinin arabulucunun uyuşmazlığın ticari iş olmadığı yanılgısı nedeniyle sona erdirildiği, davacı tarafın bu değerlendirmeden haberdar olduğu, arabulucunun bu uygulamasına karşı çıkılmaksızın veya yeniden arabuluculuğa başvurulmaksızın asliye ticaret mahkemesinde dava açıldığı dikkate alındığında davacı tarafın salt arabuluculuğa başvurmuş olmasının dava şartının yerine getirilmesine yeterli olmayacağı, taraflar arasında müzakere gerçekleştirilmesi için arabulucu tarafından gerekli davet ve çalışmaların yapılması gerektiği, son tutanağın bu hususlar yerine getirilmeksizin ve tarafların anlaşamamaları hususu sabit olmaksızın düzenlendiğinin davacı tarafça da bilindiği dikkate alınarak davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaati oluşmuştur.
6-Yukarıda ayrıntılı gerekçeleri açıklandığı dosyaya sunulan arabuluculuk son tutanağında tarafların anlaşmaya varamadıklarına dair bir kayıt bulunmadığı, arabuluculuk sürecinin işletilmeksizin kaydın kapatılarak son tutanak düzenlenmiş olduğu anlaşıldığından HMK’nın 114/2 maddesi göndermesi ile 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
7-Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verildiğinden 2022 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2. Maddesi uyarınca üçüncü kısma göre hesap edilen vekalet ücreti miktarı üzerinden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk kapsamında olduğu ve anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanak düzenlenmeden dava açıldığı anlaşıldığından 6100 sayılı HMK’nın 115/2. maddesi hükmü uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcı peşin olarak alındığından ayrıca alınmasına yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir edilen 150,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve resen ilgili taraflara iadesine,
Dair davalı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize bir dilekçe verilmesi veya tutanağa geçirilmek kaydıyla mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunmak ve bu beyanın mahkememiz Hakimi tarafından onaylanması sureti ile istinaf kanun yoluna gidilebileceği, yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı taktirde kararımızın kesinleşeceği, yasal sürede istinaf kanun yoluna gidilmesi halinde dosyanın ilgili İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne istinaf konusunda karar verilmek üzere gönderileceği açıklanmak sureti ile açık yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/06/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır

BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP AYRICA ISLAK İMZA UYGULANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı yasanın 5. ve 22. maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur”